Bu konuşmadan sonra vagonun içindeki görüşme düzgün bir şekilde devam etti.
Sonuçta günün yarısından fazladır konuşmak için bekliyorlardı. Konuşacakları bunca şeye kılı kılına yetecek kadar zamanları kalmıştı.
Emilia’yla son günlerde olanları konuşurken bir noktada Otto da konuşmalarına katılmış, hatta gelecek planlarına bile dahil olmuştu.
Özetlemek gerekirse;
[Subaru: Eğer Roswaal’la görüşmezsek hiçbir şey planlayamayız, değil mi?]
Tüm konuşmaların sonunda varılan yargı, baştakiyle aynıydı.
Emilia’nın gücünün boyutlarını tamamıyla anlayabilen tek kişi Roswaal’dı, bu yüzden onsuz hiçbir ilerleme kaydedilemeyecekti.
[Subaru: Eğer sığınağa giden Ram, Roswaal’laysa onu kolayca geri döndürebiliriz. Ama önce o adamın yanağına tokadı yapıştırıp, sonra onunla konuşacağım.]
[Otto: Patronuna karşı bayağı asabisin ha, Natsuki-san?]
[Subaru: Bence yaptığı onca şeyden sonra buna hakkım var! Bunu gayet de hak ediyor!]
Roswaal’ın düzeltmek için Subaru’ya bıraktığı onca karışıklıktan sonra bu az da olsa uygun bir karşılıktı. Hatta Emilia bile sanki “yalnızca bu seferlik” demek istercesine Subaru’yu susturmak için hiçbir çaba sarf etmemişti.
Tartışmaları özetlendiğinde ve konuşma konusu Roswaal’a kaydığında, ejder vagonu ormandan ayrılıp köye girdi.
—Bir şeylerin ters gittiğini o anda anladılar.
Köy, Betelgeuse’le olan savaştan hemen sonra olduğu kadar ıssız ve kasvetli görünüyordu. Geride kalan heyetin askerlerine dair en ufak bir iz yoktu.
Basitçe söylemek gerekirse, tek bir köylü bile dönmemişti.
[Otto: Kimseyi görmüyorum, Natsuki-san. Alan harap olmuş gibi gözükmüyor, sadece hiç kimse yokmuş gibi görünüyor.]
Ejder vagonundan inen Otto, dönen köylülerden birkaçının olduğu köyün etrafına bakarken düşüncelerini dile getirdi. Başka bir gruba bakan Subaru da aynı sonuca vardı.
Kasvetli sessizlikte, kayıpların acısı— Betelgeuse’in elleri tarafından köylülerin katledilişi, bir kabusun dönüşü gibi Subaru’nun kafasına dank etti. Bütün bunları haddinden fazla düşündüğü kesindi.
Ardından kafasında bir soru belirdi.
[Subaru: Ram sığınağın buradan 7-8 saat mesafede olduğunu söylemişti… O zaman neden biz 3 gün başkentte kalmış olmamıza rağmen onlardan önce geldik?]
[Otto: Belki cadı tarikatını yendiğimizi bilmiyorlardır, ihtiyatlı davranıyor olabilirler mi?]
[Subaru: Roswaal kendi topraklarını terk mi etti? Bence Roswaal “Tembellik” le karşı karşıya gelseydi bu savaşı kazanırdı. Ne kadar açıkça savaşmak ‘’Tembellik’’in pek tarzı olmasa da Roswaal en azından gözlem yapmak için buraya gelmeliydi.]
Roswaal uçabiliyordu bile, yani topraklarına kolayca dönebilirdi. İsteseydi köşkün çevresini gözlemleyip hiçbir tehdit kalmadığından, güvenle dönebileceklerinden emin olabilirdi. Ama yapmamıştı.
[Subaru: Ya aşırı temkinli davranıyor ya da …]
[Emilia: Sığınakta bir şey mi oldu?]
Subaru ve Emilia aynı şeyi düşünmüştü. Birbirlerine bakarak başlarını salladılar.
Ne olursa olsun sığınağın durumunu öğrenmek zorundaydılar.
Kendi kaygılarının dışında, köylülerin endişeleri de vardı.
Sonuçta köylülerin %60’ına yakını sığınağa gitmişti. Başkente dönenler -Emilia’ya eşlik eden çocuklar, onların aileleri ve onlara eşlik eden genç erkek askerler- köyün yalnızca %40’ını oluşturuyordu. Geri kalanlar olmadan köyün işleyişi ciddi şekilde etkilenirdi.
Ayrıca, insanların zihni her zaman en kötü şeyi düşünme eğilimindedir.
[Subaru: Her neyse, biz bir şeyler yapmalıyız… Şimdilik köşke dönelim. Rem’i yerleştirmek istiyorum. Ayrıca, Otto, burda kalacak bir yerin olmadığına göre sen de bizimle köşke gel.]
[Otto: Ne!? Ma-Margrave’e konaklamak için sıkıntı mı vereyim!? Kendimi böyle bir duruma sokmaktansa ejder vagonunda uyumayı tercih ederim!]
[Subaru: Kapa çeneni, sen de çoktan bu olaylara dahil oldun. Seni ölene kadar kullanacağım, alışsan iyi olur!!]
Subaru, Otto'nun itirazlarını göz ardı ederek, köylülerle vedalaştı ve Patrasche'ye köşke gitmesini söyledi.
Roswaal’ın nostaljik köşkü yürüyerek 15 dakika, vagonla 5 dakika mesafedeydi.
Subaru'nun son görüşünde manzarayı değerlendirme fırsatı olmamıştı. Ama bu sefer bu manzaraya bakmak içinde pek çok duygu uyandırıyordu.
[Subaru: Eh, hiçbir şey değişmemiş gibi görünüyor… Ram ve diğerleri de henüz dönmemiş.]
[Emilia: Ama, Beatrice hala içeride olmalı. Umarım sığınağın nerde olduğunu biliyordur.]
[Subaru: Ne ge-gerçekten mi? Kahretsin… Emilia-tan senin sığınağın yerini bildiğini sanıyordum. O zaman Roswaal’ın iyi olup olmadığını nasıl kontrol edeceğiz?]
Ana planlarının çöküşü, Subaru’nun alnında belli belirsiz bir karartı meydana getirdi.
Emilia’nın güzel yüzü de hüzünle çevrelenmişti. Konuşmaya katılmayan Otto ise, yalnızca büyük köşk ve çevresindekiler tarafından sanki bir rüyanın içindeymişçesine büyülenmişti.
[Subaru: Puff. Kahretsin. Neyse, biz en iyisi Beatrice’in bilgisi olduğunu umalım.]
[Otto: Hey, niye konuşurken bana dik dik bakıyorsun?]
[Subaru: Tch. Bu sadece senin kendini beğenmişliğin. Kimse seninle düşündüğün kadar ilgilenmiyor.]
[Otto: Vaauv ne kadar berbat bir yorum!]
Subaru, kısmen depresyondaki Otto'yu görmezden gelerek, ejder vagonunu ön bahçeye park etti ve doğrudan girişe yöneldi.
İlk iş Beatrice’i bulacak, sonra köşkü kolaçan edecek, sonra Rem’e güvenli bir yer bulacak, sonra da yeni planlar yapacaktı—
[Subaru: İşte döndüm, Roswaal’ın köşkü! İşte benim nostaljik dö…]
Bunu söyleyerek ana kapıyı iten Subaru’nun sesi bir anda tıkandı. Çünkü onu selamlayan, beklediğinden çok farklı bir manzara idi.
Ana koridorda muhteşem halılar seriliydi, üst katlara çıkan merdivenlerin köşeleri pahalı görünümlü vazoların içindeki rengarenk çiçeklerle doluydu. Tavandan, paralel bir dünyadan gelmiş gibi görünen güzel kristal lambalar sarkıyordu.
O tanıdık koridor… beklenenden çok daha farklıydı.
Beklenenin aksine—
[Subaru: Hiçbir zarar verilmemiş…… aksine düzenlenmiş mi!?]
Paspaslarda en ufak bir kırışıklık yoktu, vazoların içindeki çiçekler canlı bir şekilde açmıştı, avizeler her zamankinden daha özenerek ilgilenilmiş bir şekilde parlıyordu.
Bu gerçeküstü manzara karşısında konuşamamış, donakalmıştı.
Şaşkınlığı yüzünden tepkileri çok yavaştı.
[Subaru: —Bu da kim!?]
Küçük, zayıf, neredeyse duyulamayan bir ses. Subaru telaş içinde bakışlarını o yöne çevirdi.
Ama gölgeyi fark ettiğinde, artık çok geçti.
Gölge çoktan arkasına gelmişti ve—
Subaru onu gördü. Arkasındaki gölge, sanki ayın etkisini engellercesine onu tamamen sardı.
Gölge… bir canavarınki gibi beyaz köpek dişleriyle dolu bir ağzı olan gölgenin gözlerinde ne olduğu açıktı.
—Ve o henüz farkına bile varamadan… Subaru'nun bilinci ve tüm dünyası karanlığa sürüklenmişti.
# Köşkteki bu gizemli gölge kim? Subaru'nun başına ne geldi? Cevaplar için okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..