Cilt 6 Bölüm 4 [ Çıkartılma Sebebin ] (1/2)

avatar
5968 12

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 4 [ Çıkartılma Sebebin ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy



Pleiades Gözcü Kulesine ulaşmak için yapılacak ölümcül Augria Kum Tepeleri fethi.

 

“Cadı yaratığı manipülatörü” Meili’nin Subaru’nun grubuna katılması, tonlarca yaratığı barındıran kum labirentini aşmaya yönelik özgüvenlerini arttırmıştı.

 

Onu da yanlarında götürme kararı almışlardı. Tabii bu kız Roswaal’a ettiği yardımdan ötürü tam bir yıl süren uzun, kısıtlı bir dönem boyunca hapis odasında tek başına yaşamıştı. Subaru yaşanan kalleşçe “bağırsak avı” vukuatından ötürü Meili’yi o odadan salmanın doğal olarak bazı tartışmalar doğuracağını biliyordu ama——

 

[Meili: Bunda hiiiiçbir yanlışlık yok ki? Emilia-sama ve Subaru-kun dışında insanlar gidiyorsa benim gitmemde de bir sakınca olmamalı, değil mi? Kararım yanlış olsa ve onun kötü bir niyeti olduğu ortaya çıksa bile onun hedeflediği kişiler sizlersiniz, biliiiirsiniz.]

 

Roswaal bu sözlerinden sonra Meili’ye kolayca izin vermişti. Cevabının ayrıntılarıysa elinizde olmadan kulağa tam da Roswaal’ın söyleyeceği cinsten geldiğini düşüneceğiniz ayrıntılardı. Ama her halükarda Meili şimdilik Roswaal’ın onayını almıştı. Böylece bir yıldır hapsedildiği yerden güven içerisinde salınmak üzereydi.

 

[Meili: Mm~! Tam da düşündüğüm gibi, dışarının atmosferi çoook farklı. O sıkış tepiş odada o kadaaaar uzun süre durdum ki artık nefes almak zorlaşmıştı.]

 

[Subaru: Ama yine de sen aksini hisset diye bir sürü farklı şey yaptı, ha. Bilirsin ya, söylediğin kadar kötü olmamalıydı?]

 

[Meili: Geeerçekten mi? Düşünceliliğini takdir ediyorum ama bedeninle özgürce hareket edebilmek baaaambaşka bir his. Onii-san, ufak şeylerin kıymetini bilmeyi öğrenmezsen farkına bile varmadan onee-san ve ojou-chan’ın nefretini kazanırsın, biliiiiiirsin.]

 

Meili çokça doldurulmuş hayvanı tutarken dudaklarını büzdü. Bu sırada Meili’nin “onee-san” dediği kişi Emilia, “ojou-chan” dediği kişi ise Beatrice idi. Ayrıca Petra’ya “Petra-chan”, Garfiel’e “Sivri diş onii-san” ve Otto’ya da “zayıf görünümlü kişi” diyordu.

 

 

[Meili: Bu odada dinlenebilir miyim?]

 

[Subaru: Bana söylendiği kadarıyla sorun olmamalı. Pek sık kullanılmayan bir oda olmasına rağmen birileri gelip temizliğini yaptı, yani kirliliğinden falan rahatsız olmana gerek yok. Frederica biz valizlerimizi çıkartırken gelip işleri halletmiş olmalı.]

 

[Meili: …..Tamam.]

 

Roswaal köşkünün batı kanadında bir alandaydılar. O alan, Meili’nin etrafına merakla bakınmayı sürdürdüğü odaydı——yani özel hizmetçi odasının köşesinde bulunan odanın içi.

 

Meili hapisten kurtulmanın nasıl bir şey olduğunu adamakıllı tecrübe etmeye çalışıyordu. Tabii ki ihmal edilmemesi için köşke birilerinin bakması gerekiyordu. Peki onun rolü tam olarak neydi? Bir misafir miydi? Bir hizmetçi miydi? Rolü misafirlikten çok uzak değildi ama onu hizmetçi kılan kısmı atlamak da haksızlık olurdu.

 

Böylece hem misafir hem de hizmetçi olarak çağrılmak için yetersiz oluşundan ötürü köşkün “iş birlikçi bir çalışanı” olarak etiketlenmişti. Hizmetçi katındaki bu odayla sanki iç bedeninin ikinci yarısını temsil ediyormuşçasına ilgileniyordu. Hapis odasındayken sahip olduğu her şeyi buraya taşımış ve bu ruhsuz odaya bir renk getirmişti.

 

[Meili: Bilirsin, bu şekilde özgür kalsam bile burada ne kadar kalacağımı bilmiyorum. Huzurlu bir yaşam fırsatını andıran bir umut doğarsa anında toz olabilirim sonuçta.]

 

[Subaru: Ehh, esas önemli olan sorun yaratmaman. Yani beni o tüyler ürpertici annene götürmediğin sürece canın ne isterse yapabilirsin. Oh ama seni bekleyen görevi doğru düzgün yerine getirdiğinden emin olacağım. Sonrasında istediğini yapmakta özgürsün.]

 

[Meili: Yani diyorsun ki h-h-h-her şey hallolduğunda canım nerede isterse orada ölebilirim?]

 

[Subaru: Böyle şeyleri duymam gerekiyor mu cidden? Birinin nerede öleceğini neden umursayayım ki? …..Bir zamanki alaycı, kendini beğenmiş ben olsaydım böyle söylerdim ama şu anda böyle şeyler söylemem.]

 

Kızın tüm eşyalarını odaya yerleştirmeyi tamamlayan Subaru, pencerenin önünde dikilen Meili’nin kafasını okşadı. Örgülü, kestane rengi saçlı kız ise Subaru kafasını okşamayı sürdürürken gözlerini kırpıştırdı.

 

[Subaru: Ekibimin ne olursa olsun canlarını dürüstçe riske atmaya hazır olmasını istiyorum. İstediğin kadar dışarı çıkabilirsin ama o şekilde çıkacak olursan mektubun söylediği tek şeyi takip etsen iyi edersin; yani bu vaktin tadını olabildiğince içtenlikle çıkartmalısın.]

 

Beyanının sonunda kızın kafasına hafifçe vurdu ve elini geri çekti. Öncesinde saçlarını okşayan o el tarafından hafifçe vurulan Meili ise Subaru’ya küçümseyici gözlerle pis bir bakış attı.

 

[Meili: ……Onii-san, Ojou-chan ve Petra-chan’ı böyle mi kazandın? Taaaanrım, sürekli sana karşı temkinli olmak bile yetmiyor.]

 

[Subaru: Aslındaaa böyle bir niyetim yoktu, bilesin.]

 

Meili’ye şahsi eşyalarını taşıma işinde yardım etmeyi sonlandıran Subaru, kafasını kaşıyarak odanın çıkışına yöneldi. Onca ıvır zıvırı getirmeyi tamamladıktan sonra bir de odaya düzen getirme işine yardım etmeye hiç niyeti yoktu. Üstüne üstlük Subaru’nun düzenleme anlayışıyla Meili’nin düzenleme anlayışı arasında aşılamayacak bir duvar mevcuttu. Dolayısıyla kızın kendisinden hoşlanmamasıyla sonuçlanabilecek gereksiz bir şey yapmadan oradan ayrılmasının daha iyi olacağında karar kılmıştı.

 

[Meili: Ehh, sözlerine ihtiyatla yaklaşacağım. Ayrıca, çok geçmeden Augria Kum Tepelerinde hayatını bir kenara atacaksın zaten.]

 

[Subaru: Hayatlarımızı bir kenara atmayacağız; hayatlarımızı bir araya getireceğiz. Ve bunu yaparken de senin gücüne fena halde bel bağlayacağız, yani sana güveniyor olacağız.]

 

[Meili: Tamam, tamam.]

 

Meili elini ileri geri salladıktan sonra bir elini tutmakta olduğu Subaru’yu odanın dışına çıkarttı. Sonra da kutusundaki her şeyi tek tek çıkartarak—Subaru’ya bakmaktan kaçınırken sergilediği kayıtsız surat ifadesiyle—kendi odasında geçici bir düzen oluşturmaya başladı. Tam da Meili’nin söylediği gibi burası, ne kadar kalacağını da geri dönüp dönemeyeceğini de bilememe hissini yaşatan bir odaydı.

 

[Meili: Eğleniyorum, ahhh.]

 

Meili, sınırsız bir coşku örneği sergileyen yürüyüşüyle kendi odasında kendisini şımartıyordu. Subaru da yalnızca favori doldurulmuş hayvanlarının odanın etrafına dağılmış olmasının doğurduğu tatminden kaynaklanan bu hoş, canlı manzarayı kısmen görerek izliyordu. Bu tam da onun yaşlarında bir kızın ilk defa kendi odası olduğunda sergileyeceği canlılık örneğiydi.

 

※  ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Meili’nin gruba eklenmesi kararıyla birlikte “Heyecanlı Bilge Sorgulama Turu” katılımcılarının sayısı 7 olmuştu: Subaru, Emilia, Beatrice, yardımcı olacak takipçileri—başka bir deyişle Julius, Anastasia ve Meili’den oluşan 3lü—ve son olarak da nihayet dışarı çıkartılmış olan Rem. İşte dünyanın doğusunda yer alan Augria Kum Tepeleriyle yüzleşecek olan 7li buydu.

 

Augria Kum Tepelerine—yani dünyanın en ucunda yer alan ve gruplarına çok uzak olan bir noktaya— doğru izleyecekleri rota, doğudaki Roswaal köşkünden yine doğuya ilerleyen dümdüz bir çizgi şeklindeydi. Ancak bu defa yapacakları yolculuk, Su Kapısı Pristella Şehrine yaptıkları yolculuktan daha uzundu; yalnızca gidiş bile 20 güne yakın vakit alacaktı.

 

Başka bir deyişle bu yolculuk gidiş geliş toplamda 40 gün sürecekti. Sağ salim Gözcü Kulesine varır ve orada da birkaç gün kalırlarsa bu büyük sefer yaklaşık 2 ayı bulabilecekti. Buradaki problem ise——

 

[Subaru: Heey, Petra. Seni yalnız bıraktığım için üzgünüm. Daha iyi hissetmeni sağlayacağım.]

 

[Petra: Endişelenme~. Kızmadım. Sorun yok. Subaru-sama canının istediği kadar uzak, tehlikeli yerlere gidebilir, hep yaptığı şey sonuçta, haksız mıyım?]

 

Petra, Pristella vukuatı yüzünden bir ay geride bırakıldıktan sonra pek yakında iki aylık bir yalnızlığa daha maruz kalacak olmanın doğurduğu ağır depresyona boyun eğmiş durumdaydı. Hizmetli üniforması -ki minyon bedenine pek yakışıyordu- sallanırken soğuk, net bir surat ifadesiyle köşkte aceleyle dolaşıyordu. Subaru ise onun arkasından ilerliyor ve bir yandan koştururken bir yandan da özürler dileyerek onun moralini düzeltecek bir şeyler söylemeye çalışıyordu.

 

Tabii ki Subaru’nun Petra’nın moralini nasıl düzelteceğini çözmek için delice çabalaması gerekiyordu ama kızların moralleri konusunda erkeklerle ilgili vardıkları genel bir varsayım mevcuttu. Bu genel varsayım da şöyleydi: Nerede ve ne zaman olursa olsun moralleri bu şekilde bozulmuşsa sebep çoğunlukla erkeğin hatası olurdu.

 

Esasında Petra, köşkün en belirgin kız gücünü teşkil ediyordu. O kız gücünü de kızların temsilcisi olarak gururla sergiliyordu. Bu köşkte onun ruh halinden zarar görmesi mümkün olan talihsiz erkeklerse yalnızca Subaru, Roswaal, Garfiel, Otto——dur bir saniye, biraz fazla olmadı mı? Ve bir saniye… söz konusu güç olunca tüm erkekler talihsiz değil miydi? Puck da uyanışını gerçekleştirmek adına bu zavallı erkek gücünü benimsemek zorunda kalacaktı. Acınasıdan da öte bir durumdu. Ama her halükarda—

 

[Subaru: Roswaal’la birlikte köşkte bırakılmanın seni nefes almanı bile zorlaştıracak kadar strese sokacağını biliyorum ama bunu da yalnızca bir başka görev olarak benimseyip elinden geleni ya……gooeh!]

 

[Petra: Ben böyle şeyler yüzünden öfkelenmem! Ben çocuk değilim! Ram nee-sama ve Frederica nee-sama yanımda olacakken böyle tuhaf şeyler söylemeyi kes.]

 

[Subaru: Bir erkeğin karnının ortasına kafa atan bir kızın çocuk olmadığını iddia etmesi……]

 

Petra’nın Subaru’nun bedeninin hayati bir kısmının acıdan uyuşmasına yol açması gerçekten de öfkeyi andırıyordu. Subaru’yu çocuktan başka her şeye benzediğine ikna etmek içinse iki eliyle belini tutarak ve göğsünü kabartarak gururlu bir poz vermişti. Ancak bir kadının ruhu bedeninin yetişmesinden önce tamamlanırdı. Mesela Beatrice’in bedeni hiçbir zaman ruhuna yetişemeyecekti, bu yüzden ruhu bedeniyle birlikte sürükleniyormuş gibi hissettiriyordu ama…  

 

[Subaru: Ama Petra, bu kafa atma işini geçen seferkinden daha yüksek bir noktada mı başlattın? Gerçi önceki kafa atışın esnasında, göğsüme doğru uçmadan önce parmak uçlarında yükseldiğini hissettiğim bir an oldu.]

 

[Petra: … Afallamış durumdayım. Beatrice sana söylemedi mi? Hey! Baksana! Bir ayda uzadım işte, sırtım gelişti, bacaklarım gelişti ve yüzüm de tatlı olmadı mı?]

 

[Subaru: Ah, biraz büyüdün sanırım? Boyun ve saçın uzamış yani. Ama senin yüzün her zaman tatlıydı.]

 

Petra Arlam Köyündeyken de güzel bir kızdı. O sırada köşkün hizmetçilerden biri olması adına kapılması karmaşık bir durumdu, çünkü herkesin evlenmek isteyeceği kız imajına sahipti. Daha spesifik olmak gerekirse, o sulu gözlülere meydan okumak isterse meydanın ortasında bir sumo güreşi turnuvası başlayabilirdi. En sonunda da yetişkinler oraya dalar ve bir şekilde pataklanan Subaru’yu havaya kaldırma kutlaması sona ererdi. Esrarengiz bir geçit töreni olurdu.

 

Her neyse, Petra köylüler tarafından sevilen bir kızdı. Köşke yardımcı olmanın doğurduğu kederini sıklıkla ifade eden bir kızdı. Subaru da gelecekteki olağanüstü Petra’nın hatırına onu köşkte bulundurmanın rahatlığını olabildiğince kullanmak istiyordu. Tabii aynı zamanda kendisinin köşkte bir gücü yoktu, yani bugünlerin kıymetini, bu sıradan yaşam tarzını unutmamayı sürdürecek şekilde bilecekti, gerçi—

 

[Subaru: Aslında olduğun o fazlasıyla eğlenceli kızı yansıtamıyorsun. Öfkesiyle bilinen kız kardeşine gelince… Sana sürekli çalışmanı söyleyerek seni ne kadar boğduğunun farkındayım.]

 

[Petra: Tam da öyle değil aslında…..]

 

Subaru surat asan kızı teselli etmek için iki kolunu açtı. Petra ise hafiften tereddütlü bir jest sonrası Subaru’nun açık kollarının arasına atladı. Ve Subaru o küçük bedeni kucaklayarak onu ödüllendirircesine kafasını okşamaya başladı.

 

[Petra: Subaru…. Yani Subaru-sama, yine tehlikeli bir şeyler mi yapacaksın?]

 

[Subaru: Tehlikeli olacağı tam anlamıyla kesin değil. Aslında kulağa sana tehlikeli olma olasılığını düşünmemen gerektiğini söylüyormuşum gibi gelebilir ama işin doğrusu gerçekten de makul derecede güvenli bir sefer olabilir.]

 

[Petra: Her iki sonucun gerçekleşme oranı ne peki?]

 

[Subaru: Sanırım 8e 2 diyebilirim, en düşük olasılık güvenli olması olabilir.]

 

[Petra: Bana kalırsa bu kulağa bayağı tehlikeli geliyor.]

 

Konuşma esnasında bir şeyi geç açıklamak ve yalan söyleyememek Subaru’nun talihsiz eğilimlerinden ikisiydi. Kollarında tuttuğu Petra’nın rahatsız olmaya başladığını hissedebiliyordu. Ardından onun neden böyle davranmaya başladığını anlamayarak iç çekti ve o anda Petra, alnını Subaru’nun karnına sürtmeye başladı.

 

[Petra: Endişeliyim. Subaru-sama hep böyle; köşke geldiğin ilk andan, seni köyde gördüğüm ilk andan beri. Tehlikeli görünmesine rağmen sürekli her yerde, her konuda gayret gösteriyorsun. Tembel Efendimden bir iki şey öğrensen fena olmazdı.]

 

[Subaru: I ıh. Roswaal onay damgasını bassa bile muhtemelen biz onu göremezken stresten alnında terler birikiyordur. Tabii hayatlarımızın tehlikeye girdiği meselelerde bir işe yaramadığında hemfikirim.]

 

[Petra: Cadı yaratıklarıyla yaşananlar zordu; cadı tarikatıyla yaşananlar zordu; toprak örümcekleriyle yaşananlar zordu; tanrıça heykeliyle yaşananlar zordu; Elior ormanında yaşananlar zordu; mezarları temizlemek de zordu. Ama buna rağmen sen Otto ve diğerleriyle Pristella’da Cadı Tarikatıyla dövüştün ve……hala mücadeleyi bırakmadın.]

 

[Subaru: Otto o zamanlarda bizi neredeyse öldürecekti.]

 

“Otto çok fazla öldü”. Tuhaftır ki Subaru bu konuda tamamen hemfikirdi ama onun öylece ölmemesini dilerdi. Otto ölecek olursa Subaru kendisinin daha fazla yaşamasına izin veremezdi—tabii bunu ölüm bile bizi ayıramaz şeklinde bir dostluk olarak abartacak değildi.

 

[Petra: Neden bu işi Subaru-sama dışında biri yapamıyor ki? Biri—başka biri….. sen bu işi senden daha güçlü birine falan bırakmalısın, mesela Efendimiz gibi, sonuçta vakti var.]

 

[Subaru: Ben… seni anlıyorum. Roswaal’ın vaktini böyle sıklıkla boşa harcamasının ne kadar canını sıktığını anlıyorum. Ama Roswaal’ı ölümüne sürükleme teşebbüsleriyle bir şeyler eklemeyi bırakmalısın. Kampta inanılmaz bir gerginlik doğuyor.]

 

Mesele yalnızca Roswaal’ın Petra’nın çayına ıslak çamaşırların suyunu sıktığını fark etmemesinden ibaret olsaydı sorun yoktu. Ama düşmanlığıyla kötü niyetini açıkça belli etmeye başlarsa kötü olurdu. Subaru işler bu noktaya gelmeden önce emredici bir tonla bu yorumda bulunsa da Petra, ciddi gözlerini Subaru’ya dikti. Görünen o ki yarım yamalak bir dalavere ve samimiyetsiz sözlerle onu ikna edemeyecekti. Ayrıca her şeyden öte Petra, Subaru’nun güvenliğinden ötürü fena halde endişeliydi. Gereksiz ve dikkatsizce bir şeyler söylemek de Petra’nın gerginliğine saygısızlık etmek olurdu.

 

[Subaru: Neyse, ne kastettiğini anlıyorum. Gerçekten anlıyorum. Bilgenin kulesine giden yolun yaratıklarla dolu olması gerektiği doğru; çöldeki labirentin rezalet olduğunun söylendiği de doğru. Ve en başta bizim kuleye yaklaşacak olmamızdan rahatsızlık duyan bilgeyle konuşmayı hedeflememizin saçma olduğunu da biliyorum…… ama buna rağmen yerimi başka birine hayatta bırakmam, mümkün değil.]

 

[Petra: …….Neden? Subaru-sama, acaba kendi gücünü abartıyor olabilir misin? Bırakalım da Gafu-san bu konuda utanç verici bir varsayımda bulunsun.]

 

[Subaru: Eleştirideki katılığın ciddi anlamda saçmalık düzeyinde! Bu işi Garfiel’e bırakmama imkan yok!]

 

Petra’nın eleştiri standardı öyle sertti ki kendisini duyan her erkeği titretebilirdi. Garfiel’in güçsüzlüğüne yönelik tavrıysa sakinken yanlış beklentilerde bulunmak şeklinde nitelendirilebilirdi. Ancak Garfiel, o “yanlış beklentileri” “gerçeklere” dönüştürmek için ciddi bir çaba sarf ediyordu. Ayrıca muhtemelen bu durumdaki problem, “yanlış beklentilerde” bulunma kabiliyetini güç olarak yorumlamasıydı. Dolayısıyla kendi gücüne dair yorumuyla gerçek gücü düşünülünce bu mesele Garfiel tarafından ele alınamazdı.

 

[Subaru: Garfiel’in izlenimiyle düşünme şeklini yan yana koyunca…..şey düşünüyor değilim… bu iş için daha uygun birinin bulunamayacağını düşünüyor değilim. Ve her şeyden önce çöl labirentinden kaçmak için yapılabilecek bir hazırlık olsaydı hepsini Reinhard’a bırakmak daha güvenli olurdu.]

 

[Petra: Öyleyse neden bu işi onun yapmasına müsaade etmiyorsun?]

 

[Subaru: Ben de merak ediyorum. Şımartılmaya düşkün biri olmama rağmen onuru önemsemediğimi düşünürdüm.]

 

Esasında böyle bir şey yapmayı neden arzuladığını gerçekten anlamıyordu. Cüretkar sözleri bu şekilde şekilleniyordu. Belki de ne zaman cüretkar şeyler söylese durum bu oluyordu.

 

[Subaru: ——Boş ver. Sonuçta bu, bizzat benim yapmak istediğim bir şey. Bu işe daha uygun biri olsa bile, o şekilde kazanma şansının daha yüksek olduğunu bilsem bile bunu ben yapmak istiyorum.]

 

[Petra: Neden?]

 

[Subaru: Utanç verici ama…. onu uyandığında görecek ilk kişi olmak istediğim için.]

 

#Subaru sahiden de ‘loli kullanıcısı’ olmanın hakkını vermiyor mu? Serideki bütün küçük/küçük görünümlü kızlarla haşır neşir durumda maşallah. Sürekli yeni birinin kafasını okşuyor :/
Her neyse. Yolculuk ekibimiz 7 kişiyi buldu. Son anda yeni bir ekleme olur mu acaba? Ve böylesine tuhaf bir grupla bizi nasıl bir macera bekleyecek? İlginç ve sürükleyici bölümlerin bizi beklediğine eminim. Hadi ikinci kısımda görüşmek üzere!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr