Cilt 6 Bölüm 10 [ Bir Çırpıda ] (1/2)

avatar
4403 15

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 10 [ Bir Çırpıda ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy



ーーUçsuz bucaksız kum tepeleri sahasıyla bir araya gelen şey, rengarenk bir çiçek tarhıydı.

 

Gece vaktiydi ve gizemli bir şekilde kum tepeleri göğündeki yıldızların ışıkları görünmüyordu.

 

Bulutlar toplanmamış olmasına rağmen göğün görünememe sebebi ise bu uçsuz bucaksız kum denizinin üzerini kaplayan miasma tabakasıydı, öncesinde yapılan açıklama bu şekildeydi.

 

Bu açıklama Beatrice, Emilia veya Julius’tan gelse bile Subaru’nun kafasında netleşmemişti.

 

Şu anda netleşen şey ise göğün algılanamayan manzarasından ziyade yerden yönlendirilmiş uyarı alarmı, gece karanlığı karşısında yenik düşmeden uğursuzca açmış çiçek tarhıydı.

 

O canlı, son derece zehirli çiçekler kum deniziyle aşırı bir uyumsuzluk içerisindeydi.

 

Subaru: “Kum tepeleri, çiçek tarhı……”

 

Bu kelimeleri dile getirirken rahatsız edici bir hisse kapılan Subaru, çoktan farkına varmıştı.

 

Zihninin derinliklerinde Mirula’daki barda edindiği bilgi belirmişti. Oradaki tek bacağını yitirmiş barmen, kum tepelerinde beliren çiçek tarhından bahsetmişti.

 

Eğer kum tepelerinde çiçek tarhlarına denk gelirseniz tam gaz kaçın, demişti.

 

ーーÇünkü oralar acımasız, çirkin Cadı Yaratıklarının, *Courtesan Ayılarının bölgeleriydi. (kelime anlamı ‘bilhassa zenginlerle birlikte olan fahişe’ iken elin ayısına fahişe demek istemediğim için böyle bırakıyorum arkadaşlar :D)

 

Subaru: “Ama tam gaz kaçmamızı söylesen bile……”

 

Subaru, bu kelimelerdeki güçsüzlüğe işaret edip mırıldanarak bakışlarını önünden ayırmadan geri çekildi.

 

Çiçek tarhlarının bir Cadı Yaratığının bölgesi olduğu faydalı bir bilgiydi. Bir de anında kaçılması bahsi geçtiğine göre gaddar, zalim bir Cadı Yaratığı olmalıydı. Ama bir problem varsa o da ölçekti.

 

“ーーーー”

 

Sessizliklerini koruyan, tek sıra halinde dizilmiş olan Subaru ve diğerleri nefeslerini tutmuş durumdaydı. “Kum Vakti” tehdidini aşmış, uzay bükülmesi alanını geride bırakmış grubun önünde beliren şey ise gözcü kulesine dek uzanan çöldüーー ve şu anda o çölün görebildikleri kadarı bir çiçek tarhıyla kaplıydı.

 

Kelimenin tam anlamıyla adım atılacak tek bir noktanın dahi olmadığı bir yoğunluk söz konusuydu.

 

Çölün ortasında apansız beliren bir çiçek tarhı cennetiydi. Şüpheliliğin bile bir sınırı vardı.

 

Bu, barmenin uyarısı olmasa dahi kaçınmaları gereken bir şeydi.

 

İşte tam da bu yüzden gökte ilerlemek bir seçenek olsaydı o seçeneğe yönelir ve bu şeyden herhangi bir tereddütleri olmaksızın kaçınırlardı.

 

Subaru: “Biliyoruz ki bundan kaçınmak, imkansız.”

 

Boğuk bir iç çekişten farkı olmaksızın bu cümleyi mırıldanan Subaru’nun sesiyle hedeflediği kişi Meili idi.

 

Mevcut şartlar altında, Cadı Yaratıklarına karşı aldıkları önlemler bağlamında, Meili’ye güvenmek beklenmedik bir fayda sağlıyordu. Ancak yollarını kesen şey üzerine düşünür, çiçek tarhına gözlerini dikip bakarken beti benzi bir hayli atmış durumdaydı.

 

Soğuk terler döküyor, açık tenli yüzünden kanlar çekiliyordu. Herhangi bir söze gerek olmaksızın bizzat kendi elleriyle tutmuşçasına durumun kötülüğünü anlayabiliyordu.

 

“ーーーー”

 

Bu esnada Patrasche, iri yapısıyla, inanılmaz bir sessizlikle ağır ağır yaklaşıyordu. Sırtındaki Beatrice’in gözleriyle “atla, doğrusu” dediğini gören Subaru, ayağını eyere yerleştirdi ve bunu yaparken çıt çıkartmadan yeniden ejderin üzerindeki yerini aldı.

 

Subaru’nun kumlara saplanan bacaklarıyla yola devam etmesi de geri çekilmesi de olasılık dışıydı.

 

Dizginler yoluyla kararı onlar verecek olsa da hızlıca ilerleyebilmek için Patrasche’nin yolu gayet iyi arşınlayabilen bacaklarına bel bağlayacaklardı.

 

Meili: “……Şimdilik, hepsi uyu~yor gibi görünüyor.”

 

“ーーーー”

 

Subaru nefesini tutup Meili’nin muhakemesini beklemeye başlayalı ne kadar vakit geçmişti acaba… On saniye geçmiş olsa veya Subaru’ya yaklaşık bir saat geçmiş gibi hissettirse de nihayet Meili, fısıldarcasına böyle söyledi.

 

Bunu işiten Subaru ise omuzlarından enerji çekilmiş halde Patrasche’yi ejder vagonuna yaklaştırdı.

 

Subaru: “O çiçek tarhı Courtesan Ayılarının bölgesi…… demek doğru olur, değil mi?”

 

Julius: “Önceden aldığımız bilginin yanı sıra şu an için yanlışmış gibi görünmüyor. Ama…… ölçeği düşündüğümden de büyükmüş.”

 

Beatrice: “O ölçek farkı iki üç kat gibi tatlı bir eklenti değil, sanırım.”

 

Yalnızca iç çeken Subaru ve diğerleri yüz yüze gelerek bu şekilde düşüncelerini paylaştı.

 

Julius ve Beatrice de beklentilerini aşan bu büyük karşılama nedeniyle diyecek şey bulamaz hale gelmişti. Vagonun içerisindeki Emilia ve diğerlerinin de “Kum Vaktini” aşmakla yükselen neşeli sesleri kesilmiş, neler olduğunu merak eden yüzleri ufak pencereden görünmeye başlamıştı.

 

Emilia: “Subaru, bir şey mi oldu? Artık kum fırtınalarının sesi gelmiyor……”

 

Subaru: “『Kum Vaktinden』kurtulma konusunda harika bir iş çıkarttık. Ve tam da ilk bariyeri temizlediğimizi düşünürken işte hemen burada sıradaki, ikinci bariyerle karşı karşıyayız. Görebildiğin üzere.”

 

Emilia: “Görebildiğin üzere diyorsun…… Ah.”

 

Ufak pencereden attığı tek bakışta bariz belli çiçek tarhını gören Emilia’nın boğazı şaşkınlıktan donakaldı. O da barmenin söylediklerini işitmişti. Haliyle onun hatırladığı şey de aynı olmalıydı.

 

Emilia ardı ardına gözlerini kırpıştırırken Anastasia ve Ram’ın yüzleri de yanında belirmişti. İkisi de çiçek tarhına bakıyor ve kuleye ulaşma yolundaki zorlukların acımasızlığı yüzlerini ekşitiyordu.

 

Subaru: “Kum fırtınalarını ve『Kum Vaktini』aştıktan sonra bu sefer de çiçek tarhı engeli çıktı, ha. Anastasia, bu Courtesan Ayılarının bölgesi hakkında bir şeyler biliyor olabilir misin?”

 

Anastasia: “Benim işim rehberlik etmek, benden bundan öte bir şey beklenmesi problem olur. Lafı açılmışken, bu gerçekten ciddi bir problem. Ne yapılmalı?”

 

Omuzlarını silken Eridna’nın bir fikir belirtmesini beklemek, önlerindeki engelin üstesinden gelmek için bir plan sağlayacakmış gibi görünmüyordu. Burnundan uzunca bir nefes veren Subaru, bakışlarını Meili’ye çevirdi.

 

Subaru: “Meili, fiziki yapınla Cadı Yaratıklarını çekebiliyorsun, değil mi? Courtesan Ayılarını da çiçek tarhının dışına çekemez misin?”

 

Meili: “……Zo~r olur. Eğer sayıları on, yirmi, hatta yüz olsaydı ya~pabilirdim ama daha fazlalar ve içlerinde talimatlarımın ula~şmadığı bazı çocuklar olacaktır.”

 

Subaru: “Bir sayı sınırın var, ha.”

 

Meili: “Ayrıca bir nitelik sınırı da var~. Ben bi~le Beyaz Balinaya veya Büyük Tavşana hükmedemem. Courtesan Ayıları da o noktada, uyumlu~luğumuz kötü. Gölge Aslanından çok farklı.”

 

Subaru: “Gölge Aslanı…… Ah, köşkte beliren o iri şeyi diyorsun, tamam.”

 

Eski hatıralara dair konuşmalarına bir son verilirken Subaru, Meili’nin fikrini değerlendirerek gözlerini çiçek tarhına dikti.

 

Uçsuz bucaksız, sayısız çiçekten oluşan bir cennetーー tam da beklenildiği üzere buradaki Cadı Yaratıklarının sayısını hesap etmek bile mümkün değildi. Ancak rahatlıkla yüzü aştıkları belliydi ki bu da Meili’nin limitiydi.

 

Julius: “Mevcut durumda elimizdeki seçeneklerin ya『Devam Etmek』 ya da 『Geri Dönmek』olduğu söylenebilir.”

 

Sessizliğe gömülen Subaru’yla yüzleşen sürücü Julius, iki parmağını kaldırıp boynunu eğerek böyle söyledi.

 

Julius’un parmaklarını gören Subaru ise derin bir nefes aldı.

 

Subaru: “Geri dönmek gibi bir seçeneğimiz yok, biliyorsun.『Kum Vaktini』 aşma çabalarımız ziyan olur ve hiçbir problem çözüme kavuşamaz. Ama devam etmek de anlamsız.”

 

Julius: “Farklı bir『Kum Vaktinde』geçersek veya tamamen farklı bir rota izlersek gözcü kulesine ilerleyebiliriz. Bunu değerlendirmeye bir son verip o yolu tıkamak yalnızca aceleyle sonuca varmak olmaz mı?”

 

『Kum Vakti』 günde üç defa gerçekleşiyor ve içlerinde doğru yanıt yatıyor olabilirdi, Julius’un ısrarı bu yöndeydi. Subaru ve diğerlerinin kaçtığı『Kum Vakti』 gecekiydi. Ayrıca sabah ve öğleden sonranın 『Kum Vakitleri』 de vardı ama farklı『Kum Vakitlerini』 seçince ulaşılabilecek mekan farklılaşabilir miydi?

 

Hayır, diye düşünen Subaru kafasını salladı.

 

Subaru: “Cevap vermiş olmak adına söylüyorum ki farklı bir yol izlense bile gözcü kulesine dek uzanan yolun güvenliğini garantileyebileceğimizi sanmıyorum. Burada çiçek tarhı var ama başka bir yerde de başka bir engel çıkabilir. Muhtemelen keyifli, rahat hiçbir rota yoktur.”

 

Julius: “……Kesinlikle. Bayağı iyimser bir gözlem, ha.”

 

Subaru: “Üstüne üstlük Meili’nin ve Courtesan Ayılarının burada olduğu bu yol en iyi yol olabilir, bu da bir olasılık, anlıyor musun?”

 

Julius: “Bu sefer de bayağı karamsar bir yöntem, ha. Her zamanki gibi en güçlü yanın kınamak ve yüceltmek, değil mi...”

 

Subaru: “Böyle bir şeyi hedeflediğim bir zaman dilimi hatırlamıyorum. Her neyse, peki, Meili. Sen ne diyorsun?”

 

Durumun nahoşluğu karşısında gözlerini deviren Julius’a üzülerek böyle söyleyen Subaru, bakışlarını Meili’ye çevirdi.

 

Sessizce, dikkatle çiçek tarhına bakan Meili ise bu sözler karşılığında “Hm……” diyerek bakışlarını yere indirdi.

 

Meili: “Sayıları can yakıcı ama bana bunu yapmamı söylerseniz yapmayı deneri~m. Tüm hayvan-sanların söyle~mesi gereken her şeyi dinlemek zorunda değilim.”

 

Subaru: “Hepsine ihtiyacım yok mu diyorsun……?”

 

Meili: “Çiçek tarhını geçmek için yalnızca minimum sayıda Courtesan Ayısının sessizce ica~bına bakarsak sorun olmaz. Bir yol açılırsa geri kalanlara itaat edip uyumalarını söylerim. Onlara saldırılmazsa bu~ yolla bir şekilde halledebiliriz.”

 

Ortadaki şüpheyi yanıtlarken düşünceleri bir kesinlik kazanırcasına sesine yeniden kuvvet gelmişti.

 

Hiç değilse Subaru’nun『Devam etme』fırsatına saygı duyduğunu sergilemişti. Bu da içtenlikle minnettar olunacak bir şeydi. Subaru Meili’ye başıyla onay verirken bakışlarını herkesin yüzünde gezdirdi.

 

Subaru: “Bana kalırsa devam etmeliyiz. Hangi seçimi yaparsak yapalım risk almadan geri dönemeyiz. Mesele, probleme kaçmaktan başka bir çözüm getirmekte.”

 

Ram: “Amaçlarını gerçekleştirmek için başkalarına bel bağlarken o ağızla amma da büyük konuşuyorsun.”

 

Ram devam etme önerisinde bulunan Subaru’ya bu acı sözlerle karşılık verdi.

 

Onun “tipik” sözlerini karşılayan Subaru ise bir “Oh” sesi ile başparmağını kaldırdı.

 

Subaru: “Nihayetinde Meili’ye bel bağlamak zorunda olmamızda bir yanlışlık yok. Bir şekilde Cadı Yaratıklarına saldırmamız gerekirse de Emilia-tan’a, Julius’a veya Beako’ya bel bağlamak zorunda kalacağız. Ne fena.”

 

“ーーーー”

 

Subaru: “Oh, bir de Patrasche var. Pardon, pardon.”

 

Diyen Subaru, bel bağlanabilecek üyeler arasında isminin bulunmayışından memnun kalmamışçasına boynunu kaldıran biricik ejderinin kafasını okşadı.

 

Subaru’nun bu acınası beyanı karşısındaysa Ram, apaçık bir şaşkınlıkla omuzlarını silkti.

 

Ram: “Kendinin farkında olmanın bir faydası dokunmayacak. En iyi ihtimalle beklenmedik bir senaryoda yem rolünü üstlenirsin.”

 

Subaru: “Bunu duymak bayağı nostaljik oldu. Gerçi sen hatırlamıyor olabilirsin.”

 

“ーーーー”

 

Bir şekilde geçmişle bağlantılı bu sözler karşısında Ram, tedirgin bir surat ifadesine büründü.

 

Bu sözler daha önce de Kraliyet Seçimi için başkente yöneldikleri günün sabahı ve Cadı Yaratıkları ormanında geçirdikleri gün gibi zamanlarda Ram tarafından suratına tokat gibi inmişti. Rem’in varlığının ve ona eşlik eden hatıraların Ram’ın zihninden silinişiyle o günkü gelgitler de silinmiş olmalıydı.

 

Subaru: “Hadi gidelim de tüm bunları geri alalım. Artık bir saniyeliğine dahi yoldan dönmek istemiyorum.”

 

Emilia: “ーーHm, öyle sanırım. Ben de Subaru’yla tamamen aynı fikirdeyim.”

 

Yumruğunu sıkan Subaru’nun kararlılığı, Emilia’dan da cesur bir ifadeyle rıza buldu.

 

Emilia boynundaki kolyeye dokundu ve parmaklarıyla Ulu Büyü Taşının içerisinde uyumakta olan Ruhu hissetti. Sonra da ametist gözlerini ciddiyetle çiçek tarhına odakladı.

 

Emilia: “Bu tarhın ötesinde kıymetli hatıraların anahtarı yatıyor. Hiç durmadan devam edelim. Mutlaka herkesi koruduğumdan emin olacağım.”

 

Anastasia: “Bir kızın bunları söylemesi biraz fazla yavan değil mi?”

 

Emilia’nın görkemli beyanı karşısında Anastasia, Subaru’ya bakarak böyle söyledi.

 

Subaru ise ‘sessiz ol’ yanıtını vermek istedi ancak işin doğrusu, endişelenecek hiçbir şey olmayacağı için en iyisinin işlerin Emilia’nın söylediği gibi ilerlemesi olduğunu düşünüyordu.

 

 ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Pleiades Gözcü Kulesiyle aralarındaki mesafe gözlerini kısıp hesap ettiği kadarıyla kabaca birkaç kilometre azalmıştı.

 

『Kum Vaktini』aşmadan önce, Augria Kum Tepelerinde pervasızca ilerledikleri sırada, sözüm ona görünür olan ve on kilometre gibi duran mesafe birazcık olsun azalmamıştı.

 

Buna kıyasla mesafedeki bu düşüş hayli fazlaydı ve oraya varmalarına ramak kaldığı söylenebilirdi.

 

Subaru: “Ama her şeyden önce Courtesan Ayılarının yuvasından kaçmamız gerekiyor.”

 

Kum denizinin üzerinde heybetini sergileyerek görüş alanlarını tamamen dolduran çiçek tarhı, oldukça nefret uyandırıcıydı.

 

Burada bitkilerin köklerinin toprağın altında uzanması gibi doğal bir ekolojiden eser yoktu. Hafifçe süzülen kökler ve gövdeler yerden değil, iğrenç canavarların bedenlerinden yükseliyordu.

 

“ーーーー”

 

Courtesan Ayılarının bölgesinden kaçmaya yeltenecekleri sırada Meili’nin Subaru ve diğerlerine verdiği talimat basittiーー olabildiğince sessiz hareket edin.

 

Söylediğine göre Courtesan Ayıları an itibarıyla uykudaydı. Onları düşüncesizce uyandırmayacaklardı ama bunun karşılığında yatmaya devam edişlerinin ardından kalktıklarında sergileyecekleri gaddarlığa dair bir fikir edinemeyeceklermiş gibi görünüyordu.

 

Meili: “Kötü hayvan-san’ın aktif hale gelişi olabilecek en acımasızca şe~y. Yok edilen Beyaz Balina da sisin hemen ardından açığa çıktığında en öfkeli ve en belalı halinde oluyordu~.”

 

Meili’nin konudan sapıp Beyaz Balinayla ilgili söyledikleri bu şekildeydi.

 

Bu açıklama üzerine düşününce Subaru ve diğerlerinin Lifaus Anayolunda Beyaz Balina ile karşılaştığı an, tam da o ana denk geliyordu. Başka bir deyişle uyanışının hemen sonrası, olabilecek en kötü zamanlamaydı.

 

Subaru’nun acı hatıraları yeniden canlanmış, o arzuyu yerine getirdiği için kendisine övgüler dizmişti.

 

Bunlardan bağımsız olarakーー

 

Meili: “Uyandığı anda öfkeli olmak insanlar, hayvanlar ve kötü hayvan-sanlar da dahil olmak üzere herkes için geçerlidir. Bu nedenle~, ta~mamen sessiz olun. Siz yalnızca bunu başarırsanız ben de bana düşeni bir şekilde yerine getireceğim.”

 

Böylesine güçlü bir irade sahibi olan Meili’nin beyanına uygun şekilde grup, nefeslerini tuttukları bir yürüyüş başlatmıştı.

 

Kum tepelerini arşınlarken aldıkları savaş formasyonunun yerine yenisi gelmiş, ejder vagonu öne geçmişti. Şoför koltuğundaki Meili Courtesan Ayılarının niyetini takip edip iletiyor ve Julius da bu niyetlere uygun şekilde ejder vagonunu kullanıyordu. Subaru’nun dizginini sımsıkı tuttuğu Patrasche ise ejder vagonunun arkasına takılmıştı ve tek sıra halinde ilerleniyordu.

 

“ーーーー”

 

Öne eğildiğini hisseden Subaru, nefesini tutarak Beatrice’in minyon bedenini kavramıştı. Beatrice’in vücut sıcaklığını hissedebiliyor, bedenini kasmış ve gerilmiş görünüyordu.

 

Ejder vagonu cephesinde, vagonun çatısında ise bir figür görünüyordu. Şüphe duyulması gerekmeyen o tanıdık figür Emilia idi.

 

“ーーーー”

 

Subaru’nun bakışlarını fark eden Emilia da ametist gözlerini ona çevirerek elini kaldırmıştı.

 

Emilia’nın bu şekilde çatıda pusuya yatma sebebi, bir sorun çıkarsa anında harekete geçebilmesiydi. Gerçi Subaru onun sessizce ejder vagonunda kalmasını yeğlerdi ama Julius’un Ruh Sanatları desteği ortadan kalkınca uzun menzilli saldırılarda güvenilir tek müttefikleri Emilia olmuştu. Tabii Beatrice de kendisini zorlarsa bir şeyler yapabilirdi ama tek, kapsamlı bir darbede Subaru yakıtını tüketmiş olurdu.

 

Bu da Subaru’nun aşağılık kompleksinin bir parçasıydı, bir ortamda olduğu sürece kendisini korusunlar diye başkalarına bel bağlamak zorundaydı.

 

Eğer öyle olmasaydı, bunu yapmak zorunda olmasaydı, belki Rem bileーー

 

Bu düşünce tarzının verdiği güçsüzlük daima Subaru’nun içinde varlığını koruyordu.

 

Subaru: “ーー~hk.”

 

“ーーーー”

 

Kontrolünün ötesinde bu uzlaşılmaz duyguları hiddetlenirken Beatrice’in kafasının arkası, Subaru’nun çenesini itti. Ve Beatrice, Subaru’yu şaşırtacak şekilde homurdandı.

 

Şu anda önünde olup bitenlere odaklan demek istemiş olmalıydı. Subaru’nun yeniden kafasını kaldırdığında gördüğü Emilia da parmağını ona doğrultmuş şekildeydi ve Subaru, onun da kendisini benzer bir temkinliliğe teşvik ettiğini anlıyordu.

 

“ーーーー”

 

Ne taviz verdiğini ne de onları anladığını ifade edebilen Subaru derince bir iç çekti.

 

İşin doğrusu yanağını tokatlamak ve duygularını düzene koymak istiyordu ama bununla canını riske atabilir, ölümcül bir eylem olabilirdi.

 

İşte Subaru’nun her zamanki dolambaçlı düşünceleri böylece kararlılığa çevrilirken hemen hemen aynı saniyede grubun ön kısmı çiçek tarhına ulaştı.

 

Meili: “Kımıldayın.”

 

O anda Gyan ejder vagonunu çekmeyi sonlandırdı ve Meili’nin kısık sesi tekerleklerin çatırtı sesleri arasından ilerleyerek öndeki çiçek tarhına doğru ulaştı.

 

İlk başta Meili’nin çağrısı hiçbir karşılık bulmazken Subaru azı dişlerini sıkmaya başladı.

 

Meili: “Kımıldayın.”

 

Derken Meili emrini tekrarladı.

 

Ancak buna rağmen çiçek tarhında hiçbir değişiklik gerçekleşmedi. Bu can sıkıcı süreçte Subaru’nun karnı kaşıntıyı andıran bir hisle birlikte guruldamaya başladı.

 

Veーー

 

“ーーーー”

 

İşte bu bozuklukla birlikte zemin soyulup kalkarcasına çiçek tarhı “yükseldi”.

 

“ーーーー”

 

Ve hiç düşünmeksizin dosdoğru önündeki Cadı Yaratığı formuna bakan Subaru’nun boğazı düğümlendi.

 

Courtesan Ayısı denen Cadı Yaratıkları isimlerine uygun şekilde birer ayıyı andırıyordu.

 

Boyları iki ila üç metre arası olabilirdi. Kısa bacaklara ama bunun karşılığında zemini sürükleyecek uzunlukta kollara sahiplerdi. Siyah tüylerinin ardında gözle görülmüş şekilde gizlenmiş kolları ve uçlarındaki pençemsi tırnaklarıyla anlaşılıyordu.

 

Bedenlerinin arkasından koltukaltlarına dek canlı çiçeklerin salındığı izlenimini veriyorlardı ancak bu Cadı Yaratıklarını yakından gözlemleyenlerin gözleri o bedenlerin arkasından ziyade önlerine çevrilmeye meyilliydi.

 

Bedenleri siyah bir kürkle örtülü olsa da o bedenlere yayılan şey vücut kılları değildi. Çiçeklerin kökleri incelikli olarak ve bir hayli yakından birbirine dolanmıştı. Tende süzülen kan damarlarını andırıyorlardı ve o küçük kökler Cadı Yaratıklarının tüm bedenini kaplıyordu.

 

Subaru: “ーー~hk.”

 

Yan yana yerleşerek bedeni kaplayan köklerin ulaşmadığı kısımlar anormal derecede kavrulmuş ve o kısımlardaki et ile derileri kurumuştu. Yüz hatlarında, gözle görülür şekilde bariz derecede susuz kalmış kafataslarında ve dairesel çıkıntıları olan kanlı gözyuvarlarında bu dünyadaki her şeye yönelik bir nefret taşıyorlardı.

 

Köklerini bedenlerine yapıştırdıkları çiçeklerin ömürlerini yalayıp yutuyor gibi görünüyorlardı.

 

Courtesan Ayıları çiçeklerle bir arada var olamıyordu. Belli ki çiçeklerin ömrünü çalıyorlardı.

 

“ーーーー”

 

Yalnızca bakıldığında bile katlanılamaz bir tiksinti uyandıran Cadı Yaratıkları, Meili’nin emrini miskin miskin yerine getirmeye başlıyordu.

 

Bedenlerini yavaşça yerden çıkartıyor, kökleri hiçbir şeyin çekilemeyeceği çöl toprağından çıktıkça sınırsız çatırtı sesleri yükseliyordu.

 

Ejder vagonunun geçebileceği bir yer açılabilmesi adına harekete geçirilen Courtesan Ayılarının sayısı yüzü bulmuştu. Ve o sayı, sonu olmadığını bilircesine yükselmeye devam ediyordu.

 

Julius: “Hah.”

 

Ejder vagonu böylece ilerlemeyi sürdürürken Julius’un belli belirsiz iç çekişi işitildi.

 

Bu durumdaki -önündeki manzara yüzünden tüyleri diken diken olmuş olan- Julius, dayanamamış olmalıydı. Bu sırada eder vagonunun arkasına takılmış Subaru ve diğerleri de Courtesan Ayılarının açtığı yola giriş yapmıştı.

 

Subaru: “……Ağğh.”

 

İşte tam da o saniyede, ayıların bölgesine giriş yapıldığında Subaru’nun koku alma duyusu şiddetli bir çiçek aromasını algıladı.

 

Bu koku Kum Solucanıyla karşılaştıkları andaki iğrenç kokudan farklı görünüyordu, tabii niteliklerindeki farklılıktan bağımsız olarak bu durumda açığa çıkan tatlı koku ortadaki şiddet hissinin değiştiği anlamına gelmiyordu.

 

Koku burun deliklerini istila ediyor, intraserebral çarkları(?) tatlı kokunun halüsinasyonuna kapılıyordu.

 

“ーーーー”

 

Ciddi bir baş dönmesine sebep olan mide bulandırıcı koku,​ baş ağrısı uyandırıyordu.

 

Bu öyle sinir bozucu bir şeydi ki Subaru, buna kıyasla kum fırtınalarını tercih ederdi. Tüm bedeninde dolanan bu zehirli aroma dışarı atılmak zorundaydı; büyük bir ciddiyetle aklından geçirdiği şey buydu.

 

Ancak Subaru’nun bu arzusu meyve vermiyor ve grup, rüzgarın yokluğunda çiçek tarhının iç kısmına doğru ilerlemeyi sürdürüyordu.

 

Subaru: “ーー~hk.”

 

Bu esnada Beatrice bir şey fark etmişçesine Subaru’nun kolunu çekiştirdi. Subaru acaba ne diyecek diye meraklanarak ona bakarken Beatrice’in ilgisi arkalarındaki bir şeydeydi.

 

Zihnindeki iğrenç önseziyle birlikte Beatrice’in işaretiyle etrafına bakındığındaysa tepkisinin anlamını çözebildi.

 

Meili’nin talimatları doğrultusunda çiçeklerin arasında açılan boşluğa, ejder vagonu ile Patrasche’nin geçtiği alana yakın mesafeden sonuna dek bakıldığında manzaranın düzenli bir şekilde ilk haline çevrildiği görünüyordu.

 

Meili’nin emirleri gerçekleştirilmiş ve ejder vagonu talimatlara uygun şekilde bu noktaya dek ilerleyebilmişti. Planları yeniden başlangıçtaki pozisyonlarına dönmek ve uyku haline geçmek olabilirdi.

 

Geri dönmeye niyetleri olmasa bile yol ortasında duraksayamazlardı. Tabii ki grubun Cadı Yaratıklarının bölgesinde bir mola vermeleri gibi tatsız bir şakadan da kaçınması gerekirdi.

 

Subaru: “ーー?”

 

Subaru’nun bunu düşünüşünün hemen ardından ejder vagonunun ilerleyişi sekteye uğradı.

 

Neler olduğunu merak edip ön tarafa baktığındaysa vagonun duraksayışının sebebi açığa çıktı. Yalnız bir Courtesan Ayısı ejder vagonunun önünde ayaklanmış halde dimdik duruyordu ve boş gözlerini iki sürücüye dikmişti.

 

“ーーーー”

 

Tek başına bu bile şüpheli bir eylemken yakınlarındaki Courtesan Ayılarının hareketleri de değişiklik göstermeye başlıyordu. O ana dek titizlikle ve itaatkar şekilde ilerleyen ayakları hareketi kesiyor, ejder vagonunu izleyen ayıyı takip edercesine onların bakışları da ejder vagonuna çevriliyordu.

 

ーーSubaru’nun içgüdülerinin söylediği şey ‘İşte bu kötü oldu’ idi.

 

#Bence de işte bu kötü oldu Subarucum. Meili bile bir şeyler yapamamış/yapamayacak gibi görünüyor. Bol çiçekli, tuhaf isimli ayılarımız gruba saldırmak üzere sanırım. Ee, bu cildin ilk ölümünü okumak üzere miyiz sizce? Bana öyleymiş gibi geldi ama hadi bakalım. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr