――Ertesi gün başlayan kum tepeleri hücumuyla ilgili oldukça zorlu, birbirini izleyen olaylar söz konusuydu.
Anastasia’nın gözcü kulesine doğru keşfettiği yolla ilgili tüm şartların yerine getirilmesi gerekliydi. Başka bir deyişle “Kum Vaktine” kadarki seyahatlerinin büyük bir çoğunluğu boşa olacaktı ve bu durumun yönetilemez olduğuna dair beklentileri vardı.
Ancak esas gerginlikleri,
[Anastasia: “Kum Vaktinde” bile o açıklığa ulaşmak şans işi olacak. Böyle düşününce tek bir noktada kalmak kulağa kötü bir fikir gibi gelmiyor.]
[Meili: Ayrıca, daaaima aynı yerde kalırsak etraftaki hayvanlar kokumuzu hatırlayabilir. Benim için sorun olmaz aaama kazara beni kaybedecek falan olursanız her yerde peşinize düşerler.]
Anastasia ve Meili’nin sorunsuzca bu işten kurtulmaya yönelik fikirleri bu şekildeydi.
İlk fikir birazcık güvenilmez olsa da ikincisi hayatlarının riskte oluşuyla ilgiliydi. Bu Subaru’nun pek düşünmek istemediği bir şey olsa da tehlikeden kaçmak korkaklık olurdu. Gerçekten cesur olmak, korkularla yüzleşmek ve savaşmaya devam etmekse paha biçilemez bir şeydi.
[Subaru: Öyle değil mi, Emilia-tan?]
[Emilia: ――? Evet, öyle.]
[Subaru: Emilia-sama. Bu kadar ciddiye almamalısın. Aptal bir olay için surat asma vakti bu.]
Periyodik olarak ejder vagonunun içindeki suratla konuşuyordu ama dünkü yolculuklarının boşuna olduğunu işitmesine rağmen motivasyonunu yitirmemişti.
Milra’dan alınma besin ve su gibi şeylerde büyük bir esnekliğe sahiplerdi. Miasmanın etkileri Emilia ve Beatrice’in ruh teknikleriyle yatıştırıldığı için de endişelenecek hiçbir şey olmadığına inanmak istiyordu.
[Subaru: Aslına bakarsanız, daha kaç gün çabalamak zorunda olduğumuzu bilmemek beni strese sokuyor.]
[Beatrice: Subaru, ağzına dolan kumları yutmadan tükür. Çok olmasa da içinde miasma var, sanırım. Onunla doğru düzgün baş etmezsen sonrasında acılı bir tecrübe yaşarsın, doğrusu.]
Beatrice ağzında kum tadı almaya tamamen alışmış ve pek temkinli davranmayan Subaru’yu uyarmıştı. Cebinden suyunu çıkarttıktan sonraysa her zamanki gibi Subaru’nun kollarında ejder üzerinde ilerleyerek konuşmaya devam etti.
[Beatrice: Bak, senin ağzını çalkalayayım, sanırım. Hiç değilse ağzının içini, suda yıkanamayan kısımları temizleyeyim.]
[Subaru: Tamam tamam…… şimdi düşündüm de sen banyo yapmasan da hep temizsin.]
[Beatrice: Çünkü bedenimin çoğu manadan oluşuyor, sanırım. Tabii ki daima temiz görüneceğim, doğrusu. Benim her zaman tatlı olmam kaçınılmaz, sanırım.]
[Subaru: Evet evet, tatlı tatlı.]
Beatrice Subaru’nun duygusuz yanıtı karşısında somurtsa da Subaru kafasını okşayıp cüppesinin içerisine itilmiş bukleleriyle oynadı. Bukleleri bugün örülmüştü.
[Subaru: Oh, yine bir yaratık grubu keşfettik. Böyle etrafımızı sardıklarında yalnızca sıradan hayvanlar gibi görünüyorlar.]
[Meili: Benden uzaklaşıp yakına gelirlerse Onii-san gibiler anında ısırılır. Tuhaf ama etraftaki tüüm hayvanlar Onii-san’a gözlerini dikiyor.]
Patrasche’yi ejder vagonuna yerleştiren Subaru yatay olarak rotalarından sapan bir alanda toplanan yaratık grubuna bakıyordu. Tıpkı Meili’nin söylediği gibiydi ve Subaru’ya meraklı bir ifadeyle bakarak “Tuuuhaf” diye mırıldanıyordu.
Görünen o ki Meili, Subaru’nun sahip olduğu “Cadı Kokusundan” habersizdi. Subaru o kokunun miasmayla aynı doğada olduğunu düşünüyordu ama gerçek özünü anlayabilecek gibi değildi. Her halükarda, o koku Subaru’dan silinse bile yaratıkları çekme şeklindeki doğasını yitirmemiş gibi görünüyordu.
[Subaru: Oh, şu nostaljik bir yaratık olabilir mi? Ram, baksana!]
[Ram: Bundan anılarımın bir parçasıymış gibi bahsediyor olman gerçekten rahatsız edici. Benim gözümde de aynı senin gözünde olduğu gibi acı verici hatıralardan ibaretler, Barusu.]
Onlara uzaktan bakan köpek grubu, eski Roswaal köşküne saldıran korkunç yaratıkların aynısıydı. Haliyle Ram, istemsizce heyecanlanan Subaru’ya sert çıkmıştı.
[Subaru: Öyle demesene. Ben, sen ve Rem için ne olduklarını tasvir etmem gerekirse aramızda köprüler inşa ettiklerini söylerim. Onlar orada olmasaydı şu anda burada bile olamayabilirdim. Böyle düşününce aramızda kötü bir ilişki yo……..bekle, bu fena oldu! Lanet!]
[Ram: Kendi heyecanını baltalamayı bıraksana. Seni izleyince acıma duyuyorum, seni dinleyince acınası hissediyorum ve yalnızca bunu düşünmek bile kendimi acınası hissetmeme yol açıyor.]
Yaratıkların bir yıl önce sebep olduğu stres canlanmıştı. Bu esnada Ram, gaza gelen Subaru’ya doğru iç çekerek hızlıca ejder vagonunun penceresini kapattı ve sohbeti sonlandırdı.
Maalesef yapacak bir şey yoktu. Rem’in kendisini kaybettiği ve Subaru’nun bu durumu düzeltmeye yardım ettiği vukuat Ram’ın hafızasında tekrar şekillenmişti. Rem olmadan yaratıkları nasıl mağlup ettikleri belirsizdi ama bu unutkanlık onu rahatsız etmiyor gibi görünüyordu.
Rem’e dair hatıralar Ram’ın içerisinde yeniden belirecek olursa eksik parçalar tamamlanacak ve konular uyumlu hale gelecekti. Subaru yalnızca hakarete uğradığını hissetse de bunu vakti geldiğinde düşünecekti.
[Subaru: Vauuuv! “Kum Vakti” tehlikeli! “Kum Vakti” saçmalık”! Kum fırtınaları riskli!]
[Emilia: Be―ben ilk fırsatta biraz buz yapacağım ama işe yaramazsa söyleyin, tamam mı?]
[Subaru: Şimdiden bayağı kötü durumdayız! Görkemli buz teorisi çöküyor!]
Kritik “Kum Vakti” gelmişti. Kum rüzgarlarına doğru atılıp kuleyle bağlantılı uzay bükülmesi alanını arayarak hızla harekete geçmişlerdi ama kumun öfkesi düşündüklerinden fazla tahrip ediciydi.
Bu belirgin bir hesap hatasıydı ama buz duvarı, girişimlerine güçlü bir destek sağladıktan sonra tam bir mağlubiyete uğramıştı.
[Subaru: Bu bir buz duvarı ama şu saçma kumlar duvara yapışıp kalıyor, bu yüzden önümü hiç göremiyorum! Daha doğrusu, rüzgar çok kuvvetliyken geniş bir buz alanıyla rüzgarı karşılamak intihardan da öteymiş!]
[Emilia: Eh!? Ne!? Subaru, bir şey mi söyledin!? Seni hiç duyamıyorum!]
[Subaru: Rüzgar çok güçlü ve bu intihardan da öte!]
[Emilia: Eh!? Ölmek mi istiyorsun!? Yo, yapamazsın! Cesaretini kaybetme!]
[Subaru: Öyle demedim…….Guaaaa!! Kum çok fena gözüme kaçıyooor!]
[Emilia: Eh!? Bir şey mi söyledin!? Tekrar söyle! Subaru? Subaru――!]
[Subaru: Tekrar söyle, amma cesur bir hareket…….guaaaa!!]
[Emilia: Subaru――!?]
Kumlu rüzgarlar boraya dönüşmüş ve çoktan tam bir fırtına olmanın eşiğine gelmişti.
Ciddi, boyun eğmez insanlardı ancak etkileşimleri kulağa komedi sahnesi gibi geliyordu.
Kendilerini ince kumlara karşı korumak için akıllarında tuttukları buz öbeği taşıma fikri bile rüzgarı kafalarına yerken intihardan farksız çıkmıştı.
Ancak bu stratejinin durumunun onlar için bir tıkanıklık halini alması――
[Subaru: Devam et! Sık dişini, Gyan! Yalnızca senin at gücüne güvenebiliriz!]
[――――]
Toprak ejderi kum fırtınasına göğüs geriyor ve saldırıya maruz kalıyordu. Şimdiden kum tepeleri fethinde birkaç günü atlatmıştı. Ve geliştirilen bağdan ismini almıştı.
Özetlemek gerekirse ejder vagonunu çeken Gyrus yer ejderine “Gyan” ismi verilmişti.
Gyan’ın dayanıklılığı, kum fırtınalarını aşmada kilit rol oynuyordu. Her halükarda kızları taşıyan ejder vagonunun rüzgarı hafifletmesinin bir yolu yoktu.
Sonuç olarak yalnızca Gyan’ın gücüne, rüzgardan güçsüz olmayan kuvvetiyle vagonu çekebilmesine bel bağlayabiliyorlardı.
[Julius: Yer ejderlerini zorlamaktan başka bir şey yapmamak hiç bana göre değil……ama şu anda buna ihtiyacımız var.]
[Meili: Heey, sık dişiniii! Bu sonu gelmez kumlu arazileri yeniden aşmak istemiyorum!]
Julius dizginlerini tuttuğu Gyras’ı neşelendirmeye çalışıyor, yanında oturan Meili de ona eşlik ediyordu.
Azmine en yakından tanık olan kişiler olarak bu sözleri sarf ettikleri Gyras’ın altta yatan gücüne inanabiliyorlardı.
[――――]
Emilia ve diğerleriyse rüzgarda o ufak pencereyi bile açamıyordu ama vagonun içerisinde endişeyle dua ettiklerine bahse girebilirdiniz.
Kuma karşı bir önlem olarak Emilia’nın ejder vagonunu biraz buzla kaplaması gerekmişti. Ancak ön tarafa yerleştirilen buz kütlesi kuma karşı koruma sağlıyor olsa da rüzgarın hiddetli saldırısıyla baş edemiyordu.
Bu yüzden Subaru son çare olarak rüzgarı engelleyecek keskin formda, salınan bir pervaz geliştirmişti――rüzgarları şiddetle delip geçebilecek bir mızrak hayal etmişti.
[Subaru: Mini bir dört tekerlekli aracı yeniden modelledim. Hafifletmek için ağırlığını azaltmak ölümcül olabilirdi, o yüzden bunu yapamazdım ama elimden geleni yaptım. Tamamdır, hadi, Gungir――aş bakalım!]
[――!]
Gyan Subaru’nun bağırışı karşısında sert adımlarla ilerledi. Rüzgarı ısırıp parçalayarak dosdoğru yaklaşan bir mızrak halini alan ejder vagonu ileri, bir adım daha ileri derken kaçıyordu.
Çok geçmeden de bir tanrı mızrağı adıyla taçlandırılan vagon, kendisini ısırılmış ve yıpranmış rüzgarların yarasına sapladı. Kumun zulmünden sıyrıldı ve onu ardında bıraktı――
[――――]
Kum fırtınasından kaçtıkları saniyede Subaru’yu etkisi altına alan şey ise fazlasıyla keskin bir sessizlik oldu.
Kulaklarının dibinde yoğun bir gürültü doğuran rüzgar, tüm bedenlerini soymak adına bedenlerine hücum eden kum ve yaratıklarda heyecanlı aktivitelere sebep olan miasma bir hayalmişçesine aynı anda yok oldu.
[――――]
“Kum Vaktinin” ani bir sona erişle karşılaştığı kesindi ancak yankıları sürüyordu.
Kumlu rüzgarların kuvveti giderek azalmış ve çok geçmeden dalgalar tarafından çekiliyormuşçasına yavaşça yok olmuş, geride kumun kendine has kokusundan başka bir şey kalmamıştı.
Ancak bu, bu anla sınırlı değildi. Başka bir deyişle bu yaşanan, “Kum Vaktinin” sona erişinin özel bir vaka olduğunun kanıtıydı.
[――――]
Subaru bir susuzluk hissiyle etrafına döndü.
Bunu yaptığı anda da kum fırtınasından kaçmış olan Julius ve diğerlerinin de tıpkı kendisi gibi afallamış olduğunu gördü. Tabii ki onun burada olması Gyan ve ejder vagonunun da burada olduğu anlamına geliyordu.
[Subaru: ――Julius.]
[Julius: Hey.]
Subaru ona seslenirken Julius kaskatı kesilmiş çenesiyle ona onaylayıcı bir jestte bulundu. Sonra da ilk kimin yaptığı kesin olmasa da ikili aynı anda ellerini kaldırarak yumruklarını sıktı ve “Kum Vaktini” aşmaya yönelik hayranlıklarını sergiledi.
Julius’un yanındaki Meili de bedenindeki kumları silkerek Julius’un Gyras’a teşekkür edişini izledi. Gyras’ın bu yolculuğun *MVP’si olduğu kesindi. (en değerli oyuncu)
Özgürce minnettarlık gösterilmeli, takdir edilmeli ve ödüllendirilmeliydi――ama
[Subaru: Bunu sonraya bırakırız! Aştık! Başardık! Kum――]
[Beatrice: Tanrım! Daima ama daima kulağımın dibinde bağırmak zorunda mısın――!!]
Subaru neşesini sergilerken çenesi Beatrice’in aşağıdan gelen avcu tarafından iteklendi.
Bu mükemmel darbe de Subaru’nun başının dönmesine yol açtı. Bu şekilde Patrasche’nin üzerinden devrildi ve savunmasızca yere yığıldı. Kafası kumlara gömülüp çokça kum ağzına dolarken de anında ayaklanan Beatrice’e çıkışmaya başladı.
[Subaru: Ne demeye durup dururken böyle bir şey yaptın ki!? Senin neyin var, insanlar burada neşelenmeye çalışıyor! Sense ödümü koparttın ve bana bir sürü kum yutturdun!]
[Beatrice: Bana tutunurken kendi kendine heyecanlanman sinirimi bozdu, doğrusu! Vites küçültme, arazi dışı taşıtlar, gen değişimi, *burning souls gibi şeyleri hiç anlamıyorum, sanırım! Oooonca zaman duyduğum tek şey tiz birer çığlıktı!] (bu isimde bir oyun olduğu için muhtemelen Subaru ondan bahsetmiştir diyerek bu haliyle bıraktım.)
Beatrice Subaru’ya dönmüş ve Patrasche’nin üzerinden ona şiddetle şikayette bulunmaya başlamıştı.
Subaru’nun da söyleyecek çok şeyi vardı ama birazcık heyecanlanıp bu yersiz terimleri bağıra bağıra sıraladığını kesinlikle inkar edemezdi. Gugnir de neyin nesiydi ki?
[Subaru: Öhöm. ……He―her neyse, “Kum Vaktini” güvenle aştık. Önce bunu kutlayalım. Hadi, *Banzai!] (Japon savaş çığlığı)
[Beatrice: ……Banzai, sanırım.]
Beatrice’in somurtkanlığı bir tarafa bırakılırsa sahiden de kum engelini geride bırakmışlardı.
Bu yüzden Subaru, elinden gelenin en iyisini yapan Patrasche’nin boynunu okşayıp yiğit yüzünde yorgunluktan eser olmayan sevgili ejderinin cesaretine yönelik minnettarlığını sergiledi.
Ve sonra da neşesini paylaşmak adına ejder vagonuna doğru koşturup――
[Meili: ――Onii-san.]
[Subaru: Ah? Sorun nedir? Halinden birazcık daha memnun olabilirsin……]
[Meili: Sessiz ol.]
Meili koşturmakta olan Subaru’yu durdururken sert sözlerle birlikte etrafına dönerek gözlerini ona doğru çevirdi.
O gözlerde tehlikeye karşı bariz bir uyarı vardı.
――Ve Subaru onun o gözlerle ne kastettiğini anlamayacak kadar aptal değildi.
[――――]
Sessiz kalan Subaru karşısında Meili bir parmağını ağzına koymuş şekilde başıyla onay verdi ve yavaşça, yavaaaşça boştaki eliyle ileriyi işaret etti.
O hareketle de Subaru, Julius ve Beatrice dikkatleri çekilerek bakışlarını öne çevirdi.
“Kum Vaktinin” kum fırtınasını aşmışlardı ve gözcü kulesine açılan çarpık kum denizi temizlenmişti.
Böylece önlerinde uzanan gözcü kulesinin silueti o zamana kadarkine kıyasla çok daha net bir hale bürünmüştü.
Subaru yeniden yaratılmış bu işaretle arada kesin bir mesafe hesap edebiliyordu.
Ama――
[Subaru: …….Bu da ne?]
Gözcü kulesine dek devam eden kumlu toprakların üzerine sayısız çiçek tarhı yayılmıştı.
#Pek uzun bir bölüm değildi ama dün annelik mesaim biraz fazla olduğu için çevirme fırsatı bulamadım, bugüne kaldı arkadaşlar. Yine çok olaylı bir bölüm olmadı, Subaru’nun icatları ve yeni yer ejderi sayesinde kum vakti hesap edildiği gibi aşıldı. Sanırım artık gerçek bir boyutta kuleye ulaşabilir hale geldiler. Ama kumlar üzerindeki çiçek tarhları da neyin nesi? Bu manzaranın da Meili’nin paniğinin de altında bir şey yatıyor olmalı. Onu da bir sonraki bölümde öğreneceğiz, orada görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..