Cilt 6 Bölüm 13 [ Kumun Alayı ] (1/3)

avatar
3615 15

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 13 [ Kumun Alayı ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy



― Uzay bükülmüş, dünya dağılmış ve grup, bunun sonucunda gerçeklikte oluşan boşluğa düşmüştü.

 

Dünyaları kırılgan, incecik bir kağıttan yapılıymışçasına rahatlıkla yırtılmıştı.

                                                                                           

Bükülen uzay tarafından yutulan Subaru’nun kulak zarları etrafındaki muhteşem görsellerle tam bir tezat oluşturacak şekilde hiçbir şey işitmiyordu.

 

Yalnızca kendisine sesleniyormuş gibi gelen bir çığlık sesi işitiyordu.

 

Ancak o ses bile yitip gidiyordu, çok geçmeden onu da işitemez hale geldi.

 

Birinin göğsüne tutunduğu hissi de yitip gitmiş ve onu tutan eller ondan ayrılarak çok uzaklara sürüklenmişti.  

 

Etrafta hiç kimse yokken bu boş mekanda terk edilmiş, tamamen bir başına kalmış gibi görünüyordu.

 

İşte bu yalnızlık ve mutsuzluk işkencesine maruz kalan Subaru’nun bilinci yavaşça toparlanmaya başladı.

 

Ve sonra da――

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Ram: "Daha ne kadar uyuyacaksın? Kalk artık, tembel Barusu."

 

Subaru: "Aahk?"

 

Yan tarafının keskin bir şeyle dürtüldüğünü hisseden Subaru, şaşkınlıkla birlikte acı bir çığlıkla uyandı. 

 

Refleks olarak sıçradığındaysa tüm bedeninden kumlar saçıldı. Öksürdü, ağzına girmiş kulan kumları tükürdü.

 

 

Subaru: "Ahk! Tüü! Puu! Ha! Ne? Ne oldu??"

 

Gözlerini ovuşturup etrafını kontrol ederek ayaklandı. Titrek dizleri ve ayak basacak düzgün bir yeri olmayışıyla kalkışını komik bir şekilde tamamladı. Aynı eskisi gibi ayaklarının altında ince kum taneleri uzanıyordu.

 

Bilincinin geri dönüşüyle Subaru, buranın Augria Kum Tepelerinin bir uzantısı olduğunda karar kılabilmişti. Ancak etraftaki manzara net değildi. Çünkü karanlıktı, gerçekten karanlıktı.

 

İşte kendi ellerini bile göremediği bu karanlıkta gözleri ufak, yapay bir ışığın varlığını yakalamıştı.

 

Ram: "Böyle bir acil durumda bile bu kadar iyi uyuyabilmen inanılmaz. Nutkum tutuldu."

 

Acı bir ses tonuyla karşılanmış ve ışığın sahibi homurdanmıştı.

 

Işığı yayan şey bir çeşit mana taşıydı ve ışık ragmite cevheri işlenerek yapılmış, fener gibi bir nesneye dönüştürülmüştü. O ışığın aydınlattığı surata bakan Subaru’nunsa kaşları kalkmıştı.

 

Subaru: "...Ram, bu sen misin?"

 

Ram: "Başka kim olabilirim? Rem mi? Bu kadar rezil bir yanıt beklemezdim."

 

Subaru: "......Sen ve Rem tıpatıp aynısınız ama o olmadığın içten içten kendini belli ediyor."

 

Subaru normalden de kaba görünen Ram’a gıcık bir karşılık verdi. Sonra da feneri elinden alarak ışıkla etrafına bakındı.

 

Subaru: "Burası, neresi? Neler oldu?"

 

Ram: "Ram da burası hakkında bir şeyler öğrenmek istiyor. Neler olduğuna gelince, Barusu’nun hayal edebileceğinden üç kat daha kötüsü oldu.” 

 

Subaru: "Bu benim iyimser olmamı beklediğin anlamına mı geliyor? Karamsarları küçümsüyor musun?"

 

Ram: "Bu durumda hangisi daha iyi merak ediyorum doğrusu."

 

Muhtemelen bu yanıta bir omuz silkişi eşlik etmişti.

 

Işığın aydınlattığı alan son derece büyük olunca hemen yanı başında olsa bile Ram’ın karanlıkta ne yaptığını kestirmek zordu. Belki de bir çeşit boşluktaydılar.

 

Kafalarının üzerinde hafif yüksek bir tavan yer alıyor ve ona derinliğin boyutunu gösteren duvarlar eşlik ediyordu.

 

Subaru: "Herhangi bir hava akışı hissedemiyorum, göğü göremiyorum. Yani bir yerlere mi fırlatıldık...?"

 

Ram: " Beatrice-sama’nın ayrı düşmeden önceki sözleri doğruysa sebep uzay bükülmesidir, haksız mıyım?"

 

Subaru: "Ayrı düşmek.......Doğru ya, ayrı düştük! Diğerleri nerede!?"

 

Ram’ın ilgisiz ve duygusuz tavrıyla konuşuşunu dinleyen Subaru’nun beyni gerçekliğe ayak uydurmuştu.

 

Işığı sağa sola çeviriyor, etrafta Ram’dan başka birini arıyordu. Ancak aydınlatılmış alanı ne kadar tararsa tarasın çaresizce görmek istediği figür, gözlerine yansımıyordu.  

 

Ram: "Görebildiğin üzere ayrı düştük. Barusu’nun geçersiz kılma büyüsü Gözcü Kulesini oyuna getirdi… Sonucunda -net olmasa da- doğru yola girmek yerine sonsuza dek boş boş dolaşacağımız bükülmüş bir uzay-zamanda mahsur kalmış olabiliriz."

 

Subaru: "Neler söylüyorsun sen!? Ve neden bu kadar sakinsin? Senle benim bir arada oluşumuz… Tamamen rastgele mi dağıtılmışız!?"

 

Ram’ın sakin ifadesi karşısında beti benzi atan Subaru giderek sesini yükseltiyordu.

 

Beatrice’in bağırışı, uzayın gözlerinin önünde yırtılıp açılışı, o anda bunları hatırlamıştı. O yırtık, Subaru ve diğerlerini grup halde yutarak başka bir yere sürüklemişti.

 

Bu esnada Subaru ve Ram denk düşmüştü, halbuki farklı gruplarda olmaları gerekliydi. Sonuçta Subaru Patrasche’yi sürerken Ram ejder vagonundaydı.

 

Ram: "Görünüşe göre bu gruplaşmada birbirine eşlik edecek kişiler konusunda kimin kime temas ettiği hesaba katılmamış. Yırtığa girdiğimiz saniyede Ram’ın Rem’e sarılıyor olması gerekiyordu… Ama sonuç bu oldu."

 

Subaru: "Benim de Beako’ya tutunmuş olmam lazımdı. Ama onu bulamıyorum… Onu göremiyorum… Yok artık, yanımda yalnızca Ram mı var yani? Ne biçim bir gruplaşma bu..."

 

Gruplaşma koşulu temas değilse başka bir sebep mi vardı?

 

Grupları sekiz kişiden oluşuyordu. Yalnızca Subaru ve Ram’ın paylaştığı bir ortak nokta da yoktu… Öyleyse, sahiden tamamen rastgele miydi? 

 

Subaru: "Yo, koşulları tahmin etme işini şimdilik erteleyeceğim! Esas önemlisi, acele etmeli ve geri kalanlarla buluşmalıyız....... Yo! Bundan daha da önemli bir şey var! Rem!"

 

Ram: "――――"

 

Subaru: "Sen ve benim durumumuz yine de iyi. Diğerleri de birbirleriyle gruplaştıysa umut var demektir. Ama biri yalnız kaldıysa ve o kişi Rem’se...... Bu korkunç olur."

 

Grubun tüm savaş gücünü teşkil eden Emilia ve Julius için problem yoktu.

 

Meili ve Beatrice ikilisi de kabiliyetlerine başvurarak bu durumla baş edebilirdi. Anastasia/Kürk-dona’nın da “Şehvet” karşısında kullandığı kozu kullanma ihtimali vardı.

 

Diğerlerine kıyasla daha az saygın olsa da Subaru ve Ram birleşimi de idare edebilirdi.

 

― Ama Rem farklı bir hikayeydi.

 

Diğerlerinin aksine Rem, tek başına bağımsız bir eylem gerçekleştiremezdi.

 

Yanında biri olsa bile daimi bir uykuda olan kızı korumak o kişi için Herkül’e layık bir göreve dönüşürdü.  Ve en kötüsü Rem diğerlerinden tamamen ayrı düştüyse bu ıssız kum denizinde onu bekleyen tek şey “ölüm” olurdu.

 

Subaru: "Geri kalanlarla buluşmamız önemli olsa da esas önceliğimiz Rem’i kurtarmak! Onu böyle ıssız bir yerde bir başına bırakamam. O kadarı kesin… Hayatta yapamam. Asla olmaz.......!"

 

Ram: "...... Barusu."

 

Subaru: "Çünkü ona seni buraya getireceğim dedim....... “Bilgeyle” buluşursan belki uyanabilirsin dedim. Bir işe yaramayacak. Lanet olsun, kahretsin, Rem.......!"

 

Ram: "Barusu, sakin ol. Ben bile kendimi kaybedeceğim şimdi....."

 

Subaru: "Bana neden sakin olmamı söylüyorsun? Rem hafızandan silindi diye onun için endişelenmiyor musun!?"

 

Ram: "- hah! Yok öyle bir şey!"

 

En kötü olasılığı hayal eden Subaru gelecek hakkında çaresizce mırıldanmaya ve pişmanlıklarını sıralamaya başlarken Subaru’nun konuşmalarını işiten Ram buna kayıtsız kalamayarak patladı.

 

Kafası karışık Subaru’yu yakasından kavradığı gibi de ardındaki kumdan duvara sertçe bastırdı.

 

Ram: "Rem’i umursayan tek kişinin sen olduğunu mu sanıyorsun? Fazla ileri gitme, Barusu. Gerçek hislerim olmasa da Ram yine de Rem’in ablası. Beni aptal yerine koyma."

 

Subaru: "――――"

 

Ram: "......Hala aramızdaki bağlantıyı az da olsa hissedebiliyorum. Yani hiç değilse şu an için güvende. O kadarı kesin, bu yüzden şimdilik sakinleş."

 

Surat ifadesi herhangi bir duygu yansıtmıyordu. Ancak sakin görünmeye çalışırken gözlerinden okunan katlanılamaz tedirginlik ve mutsuzluğu görmek Subaru’nun omuzlarındaki gerginliği yatıştırmıştı. Bu sırada Ram ellerini de geri çekti. Ve onun itişinden kurtulan Subaru, bakışlarını utanç içerisinde yere indirdi.

 

Subaru: "...... Benim hatam. Özür dilerim. Gerçekten az önce tam bir aptal gibi davrandım."

 

Ram: "Her zamanki gibi yani. Barusu oturup hayatını irdeleyecek olursa bu koca bir gün alır. Vaktimizi boşa harcamayı bırak."

 

Subaru: "...... Ah, pardon."

 

Ram’ın keskin diline ve duygusal beyanına maruz kalan Subaru nihayet tek bir özürle konuyu kapattı. Sonra da tüm gücüyle kendi yanaklarını tokatlayarak savaşçı ruhunu geri kazandı.

 

Ram Rem’in güvende olduğu garantisini verse de Subaru, onun bir başına olmasına yönelik korkusunu bir kenara atamazdı. Ayrıca bir an önce diğerleriyle buluşmadıkları takdirde durumları değişmeyecekti.

 

Subaru: "Her neyse, şu buluşmayı bir an önce gerçekleştirelim. Ram, yerini bulabilmemiz için Rem’le olan bağlantını kullanamaz mısın?"

 

Ram: “Zor. O kız uyuyor, yani yalnızca kalp atışları iletiliyor. Başka “sağgörü” yöntemleri de var ama... Çok güvenilir değiller."

 

Subaru: "Neden?"

 

Ram: "Burası yaratıklarla dolu ve neredeyse hiçbir sıradan hayvanın veya bitkinin bulunmadığı kum tepeleri. "Sağgörü" dalga boyları Ram’ınkiyle uyuşmazsa onların görüşünü ödünç alamaz. Cadı Yaratıklarıyla senkronize olamaz. Ve bu defa Ram yalnızca Barusu’nun yer ejderinin gördüklerini görebilir."

 

Subaru: “Patrasche’nin mi? Yo, bu da yeterli olur. Patrasche ve Gyan birileriyle beraber mi bilmek isterim, özellikle de tüm ejder vagonunu kurtarabileceksek."

 

Ram: "...... Bu, pek faydalı olmayacaktır."

 

Ram’ın ilgisiz tavrı karşısında Subaru, siniri bozularak derin düşüncelere dalmış şekilde kafasını eğdi. Vakit yeniden buluşmak için kullanabilecekleri olabildiğince bilgi toplama vaktiydi.

 

Ama Ram’ın buna rağmen neden tereddüt ettiğini anlayamıyordu.

 

Fakat tam da onun gerçek niyetine değinmek üzereyken gözlerinin önünde bir yanıt belirdi.

 

Subaru: "...?"

 

Ve Subaru, göz ucuyla kendisinin tuttuğu fenerden farklı bir ışığın geçişini gördü.

 

Görüş alanından geçen ışıklarla ilgili kötü tecrübesine dayanarak ürperse de bu seferki ışık, öncekinden tamamen farklı bir şekilde hafif bir hareketle titriyordu.

 

Derken ağır ağır yaklaşışıyla birlikte şekiller de netleşmeye başladı ve-

 

Anastasia: "Ram-san ve Natsuki-kun, tartışmanız sona erdi sanırım?"

 

Subaru: “- Anastasia ve Patrasche mi?"

 

Tanıdık Kararagi aksanını işiten Subaru’nun kafası şaşkınlık içerisinde, hafifçe kalktı. Hemen önünde gördüğü ışığın yayıldığı feneri tutan ve Patrasche’nin sırtında oturan kişi Anastasia idi. 

 

Anastasia’nın sorusu karşısında Ram, durduğu yerde eğilerek eteğinin ucunu tuttu.

 

Ram: "Düşünceliliğiniz için teşekkürler, Anastasia-sama. Acaba, etrafın ne durumda olduğunu sorabilir miyim?"

 

Anastasia: "Daha az önce tüm yolu kontrol ettim ama siz çocuklardan başka kimseyi göremedim. Burada yalnızca üçümüzüz… bir de çocuk."

 

Ram: "Öyle mi?"

 

Anastasia: "Başını dik tutmalısın, gerçi bunun bu durumda bize bir faydası dokunmayabilir."

 

Ram: "Endişeniz için teşekkürler. Oh, anlıyorum… Öyle yapacağım."

 

Ram, ejderin üzerindeki Anastasia’ya kibarca yanıtını verdi. Ve Subaru, bu konuşmanın seyrinden belirsiz de olsa Anastasia’nın etrafa bakınmaya gitmiş olduğunu çıkarttı.

 

Ama buna ikna olsa dahi neler döndüğünü anlamak için yeterli bilgiye sahip değildi.

 

Subaru: “Hey, Ram. Burada yalnızca biz yok muyduk? Bu ne anlama geliyor, açıklayabilir misin?"

 

Ram: "Sana Ram ve Barusu’nun yalnız olduğunu söylediğimi anımsamıyorum. Barusu bu fevri karara kendi kendine vardı. Nahoş."

 

Subaru: "Rem için öyle endişelendin ki bundan bahsetmeyi unuttun, demek istiyorsun herhalde, etkileyici Nee-sama." 

 

Ram: “Hah--"

 

Subaru’yu işiten Ram, alışıldık ses tonuyla burnundan homurdandı.

 

Subaru ise tavrından arınarak Anastasia’ya doğru ilerledi.

 

Subaru: “Dalavereler bir yana, Anastasia’nın güvende olması sevindirici. Rahatladım.”

 

Anastasia: "Dalavere ile yanlış anlaşılmayı karıştırıyor olmayasın?? Şahsen yalnız olmadığımı öğrenmek beni rahatlattı. Ayrıca Natsuki-kun’un yer ejderi Patrasche-chan da çok yardımcı, uslu bir kızmış."

 

Eyere basan Anastasia dikkatlice Patrasche’den inmeye çalıştı. Ve Patrasche de ona yardımcı olmak adına anında eğildi.

 

Beklenildiği gibi düzgün bir yer ejderiydi. Yakışıklı(?) bir ejderdi. Ama bir dişiydi. 

 

Subaru: "Başka gizlenen yok, değil mi? Gerçekten yalnızca dördümüzüz?"

 

Anastasia: " Patrasche-chan’la birlikte dört kişi olduğumuz şüphesiz. Emilia-san ve Julius’un ortaya çıkmaması için hiçbir sebep yok… ama Meili-chan’ı bilmiyorum."

 

Subaru: "Hengameyi fırsat bilip kaçmış olabilir, ha... Böyle demek zorunda değildin…"

 

Zihninde örgülü kızı canlandıran Subaru, Meili’nin ne düşünüyor olabileceğini sorguladı.

 

Ayrılmalarından hemen önce garanti olsun diye peşlerinde bir yaratık getirdiği gerçeği Subaru tarafından ifşa edilmişti. “Ölümden Dönen” Subaru, Meili’nin o yaratığı hem Gözcü Kulesine hem de saldıran Courtesan Ayılarına karşı ejder vagonunu koruması adına kullandığını biliyordu.

 

Ama bu olay bu döngüde yaşanmadığı için özünde Meili’nin kum solucanını getirme sebebini bilen tek kişi Meili’nin kendisiydi.

 

Ve bu şartlar altında gruptan kaçıp kum tepelerinden bir başına ayrılması tuhaf olmazdı.

 

Subaru: "Ama bunu yapmayacaktır...... ben buna inanmak istiyorum."

 

Anastasia: "Beklenti mi? Yoksa güven mi?"

 

Subaru: "Canın hangisini isterse. Onu bunu bırak da etraf ne durumda?"

 

Meili konusunu bir kenara bırakan Subaru, Anastasia’dan gözlemleriyle ilgili bir rapor istedi. O da ellerini cüppesinin kol kısımlarına yerleştirip kafasını eğerek, "O konuda, şey." diye lafa girdi.

 

Anastasia: “Gördüklerime bakarak söyleyebilirim ki kesinlikle kum tepelerindeyiz ama… burası yeraltı olabilir."

 

Subaru: "Yeraltı mı? Kum tepelerinin nasıl yeraltı kısmı olabilir ki?"

 

Anastasia: "Kum tepelerinin altı işte. Bir mağara… Daha ziyade bir oyuk, tabiri caizse. Ama sıcaklığın yukarıya nazaran düşük olduğu bariz ve hava da ağır hissettiriyor."

 

Subaru, çekici bir şekilde cüppesini savurup soğuğu uzak tutmak adına ön kısımlarını birleştiren kıza başıyla onay verdi.

 

Bu noktada hissedilen atmosfer soğukluğunun öncekine nazaran oldukça güçlü olduğu kesindi. E yüksek bir tavanı olan ve göğü göremediğiniz bir yer için de bu, uygun bir tahmindi.

 

Subaru: "Tepelerin altı... Bu konuda içimde kötü bir his var. Dua edelim de burası bir kum solucanının ini olmasın."

 

Anastasia: "Ah...... Bu....."

 

Olası bir senaryoydu.

 

Zaten kumlarda yaşayan kum solucanlarının varlıklarına tanık olmuşlardı ve Meili’nin kullandıklarının sayısı düşünülünce bu oyuk bunun mümkün olabilmesi için yeterli büyüklükteydi. Bir de o gözsüz solucanların ekolojisi hesaba katılınca ışıktan yoksun bu karanlık boşluk tamamen uygun olurdu.

 

Subaru: "E bu grup cidden savaş gücü eksiği çekiyor…… Ben, Ram ve Anastasia, özel bir savaşamayanlar cephesi mi olduk!?"

 

Ram: “Emilia-sama’nın şövalyesi kendisini gururlu bir şekilde savaşamayan biri olarak tanımlıyor… Umutsuz vaka.”

 

Subaru: "Ben yalnızca gerçeği ifade ediyorum. Beatrice olmadan o kadar kendini beğenmiş davranıp yalnızca kırbaç yeteneklerime güvenemem."

 

Herkesin şahsi defansif önlemleri bağlamında bu grup gerçekten de savaş gücü eksikliği çekiyordu. İsim vermek gerekirse özellikle Ram ve Beatrice’siz Subaru...

 

Ram: "Bu arada, peki ya Beatrice-sama? Kontratınız sayesinde herhangi bir bağlantı hissetmiyor musun?"

 

Subaru: "Maalesef Beako’yla kalplerimiz güçlü bir bağ taşısa da gerçek anlamda bir bağımız yok… Hayır, Beatrice bir zamanlar onun beni hissedebileceğini ama benim onu hissedemeyeceğimi söylemişti.”

 

Ram: “İşe yaramaz."

 

Subaru: "Kapa çeneni."

 

Ram iç çeker ve uzaklara bakarken Subaru suratını ihtiyatla Anastasia’ya yaklaştırdı. Ve kızın sakin duruşu karşısında mırıldanarak,

 

Subaru: "Ee, sen savaşabilir misin peki? Ne diyorsun?"

 

Anastasia/Kürk-dona: "İş oraya gelirse ne olursa olsun savaşacağım tabii ki. Ama bu Ana’nın ömrünü kısaltacaktır. Bundan mümkün olduğunca kaçınmak isterim. Yani size güveniyor olacağım."

 

Subaru: "Muhtemelen bu beklentilerin karşılanmayacak. Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi bilemiyorum."

 

Subaru bir an için aslında Echidna olan Anastasia’ya homurdandı.

 

Sonra da sessizce talimat bekleyen Patrasche’ye bakarak avcuyla burnunun ucunu okşadı. Simsiyah ejder ise sessizliğini koruyarak sert pullarıyla Subaru’yu dürttü.

 

Subaru: “Acıdı, acıdı, ama... İçim rahatladı. Emilia ve Beatrice olmasa da...... senin yanımda olmana rahatladım. Tabii yine de bu tam bir grup buluşması sayılmaz."

 

Ram: "- Barusu."

 

Patrasche’yle tedirginliklerini paylaşırken Ram’ın seslenişiyle ona döndü. Ram ise yüzü Subaru’ya dönük halde kollarını kavuşturup çenesiyle Anastasia’yı işaret etti.

 

Ram: "Sonsuza dek burada dikilemeyiz. Hadi diğerleriyle buluşmak için harekete geçelim. Neyse ki Anastasia sayesinde ışığımız oldu. Ram ve diğerleri yola koyulacak."

 

Subaru: “Oh....... Işıkları Anastasia’nın getirdiğini bilmiyordum."

 

Anastasia: "Ejder vagonu yutulmadan hemen önce Natsuki-kun’un hazırladığı acil durum çantasını zar zor kapabildim. Senin sayende de ışık, bir bıçak ve biraz da acil durum besini getirmeyi başardım."

 

Anastasia bu cümleler eşliğinde eyerinde ufak bir acil durum çantası olan Patrasche’yi işaret etti. O şey gerçekten de kelimenin tam anlamıyla Subaru’nun ejder vagonu için hazırladığı “acil durum çantası” idi.

 

O şeyi kullanma fırsatı doğmasa bile bunu düşünmüş olmak Subaru’nun içini rahatlatmıştı.

 

Subaru: "Benim zekamla dalga geçmemelisiniz, sonuçta… Bundan böyle ilk defa kalacağımız yerlerdeki acil durum kapılarını kontrol etmeyi de unutmayalım."

 

Ram: "Şaka bir yana bu Barusu’nun başarısı. Bu yüzden ödül olarak ışığı sana vereceğim, hadi hemen öne geç."

 

Subaru: “Ha...... Bu ödül mü?"

 

Fener Subaru’ya devredilirken Ram ve Anastasia Patrasche’nin sırtına çıktı.

 

Nereden bakarsanız bakın bu manzara, Subaru’nun kızların hizmetkarı olduğu izlenimini verirdi.

 

Anastasia: “İşin doğrusu buraya rahatlıkla üç kişi sığabilir… Ram-san ve ben biraz sıkışırsak bir sürü yer açılır, haksız mıyım?"

 

Ram: "Orada duralım, Anastasia-sama. Eğer yaklaşabilirse Barusu’nun mutlu mesut bedenime dokunmaya çalışacağını hayal edebilirsiniz."

 

Subaru: "Kafana göre hayaller kurup duruyorsun ama iş oraya gelecekse ben daha da fazlasını hayal ederim! Bana bulaşma! Sana ergenliğin tadına baktırırım!"

 

Subaru orta parmağı kalkık şekilde adamakıllı tartışmaya girerken beklenileceği üzere Anastasia acı acı gülümsüyordu. Ram her zamanki tepkisini veriyor, Subaru da elinde fenerle önlerinde yürüyordu.

 

Subaru ve Ram'ın hafif çatışması içerisinde bulundukları şartları unutmuşlar gibi bir manzara çizebilirdi – ama bu sayede kalplerindeki gerginliği gizledikleri ve zihinlerine birazcık ferahlık getirdikleri kesindi.

 

Belki de ikisi de bunun farkındaydı ama dile getiren yoktu.

 

#Ram bir türlü seviyorum veya sevmiyorum diyemediğim bir karakter. Bazen uyuzlukları hoşuma gidiyor, beni güldürüyor. Bazen de acayip sinirime dokunuyor, ağzına bir tane patlatasım geliyor :D
O değil de gerçekten savaşamayanlar grubu oldular. Biri boynuzunu kaybettiği için savaşamıyor, biri ruh partnerinden ayrı düştüğü için, biri de bedenini kullandığı kişinin ömrünü kısaltmamak için… Umarım bir an önce grubun kalanını bulurlar da herhangi bir tehlikeye karşılık verebilir hale gelirler. Gerçi bu döngü fazla uzun sürmezmiş gibime geliyor ama belli de olmaz bizim yazarın işi. Neyse, hadi birkaç gün sonra yeni bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44315 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr