Subaru ve diğerleri gergin yürüyüşlerine rağmen kumlardaki Büyük Mağara boyunca ilerlemeye devam ediyordu.
Beklenildiği üzere Patrasche bu duruma alışmıştı ve sırtına iki ağır taş koysanız bile hareketleri herhangi bir şekilde aksamazdı. Subaru da geride kalan birkaç gün içerisinde ayakkabılarına giren kumların verdiği his dışında kum denizinde ilerleme tekniklerini öğrenmiş ve çok zorluk çekmeden hareket edebilir hale gelmişti.
Subaru: “Rüzgarı...... hissediyor gibiyim ama hissedemiyor da gibiyim."
Ram: "Ben hissediyorum. Ama rüzgarın hafifliğine bakılırsa yerin üzeriyle bağlanacağımız noktaya hala uzun bir yolumuz var."
Subaru yol boyunca parmağını diliyle ıslatarak hava akışını tespit etmeye çalışmıştı fakat sonuç pek net değildi. Diğer taraftan rüzgar hassasiyeti olan Ram rüzgarı hissedebiliyordu ve çıkışın hala bir hayli uzakta olduğu sonucuna varmıştı.
Çıkışa giden bu yol, Subaru’nun yoldaşlarıyla buluşabilmesi için öncelik vermek istediği bir şeydi. Ama maalesef rüzgara dair işaretlerin ne kadar güvenilir olduğu muammaydı.
Ram: "Emilia-sama ve Julius-sama küçük ruhların rehberliği sayesinde kaybolmayacaktır. Ve bu yüzden bu gruplaşma seçiminde kötü bir niyet olduğundan şüphe duyuyorum."
Subaru: "Ehh, küçük ruhların rehberliğini alabilmek bayağı işe yarardı. Kahretsin, benim durumumda Beako o kadar güçlü ki küçük ruhları uzak tutuyor. O onların kapasitesinin çok ötesinde."
Açık konuşmak gerekirse bu, Emilia ve Julius’un olağanüstü savaş gücünün ötesinde bir durumdu.
Kayıp bir üyeyi arama amacı taşırken bile işler beklenildiği gibi ilerlemeyebilirdi. Tek yapabileceğiniz ilerlerken olabildiğince etrafa bakınarak bir şeyleri gözden kaçırmamaya çalışmaktı.
Anastasia: "Ram-san, Natsuki-kun uyanmadan önce..... büyük ölçüde sarsılmış görünüyordu. Şu anda Rem’i ararken bu tavırlarının arkasına saklanıyor gibi görünüyor."
Subaru: ".....Demek öyle."
Anastasia gizliden gizliye bu hikayeyi anlatmış ve bu da Subaru’nun uyandıktan sonra Ram’la girdiği münakaşayı daha da tuhaf hale getirmişti.
Subaru, geride kalan yılı kız kardeşine dair hatıralarının tamamen silinişi sonrasında Ram’ın yanında geçirmişti. O ikisinin zamanında taşımış olduğu bağlantı, silinmesine rağmen ardında bir iz bırakmış olmalıydı. Başka hiç kimse inanmasa bile Subaru buna inanmak zorundaydı.
Anastasia: "Ehh, seni böyle perişan ve kasvetli halde görmek hiç eğlenceli değil, madem bu kadar moralin bozuk neden önüne bakmıyorsun? Bunu yapmazsan önemli bir şeyleri kaçırabilirsin."
Subaru: "...... Beni böyle şaşırtmasana. Hey, bana güzel sözler söylemeyi bırak. Ben de senin varoluşunla tıpatıp aynı durumda sıkışıp kalmış haldeyim."
Anastasia: "Er ya da geç beni yaratıcımdan bağımsız olarak düşünmeye başlamanı umuyorum. O kıza yönelik tiksintin konusunda aşırı derecede inatçısın. Bu zamanla anladığım bir şey."
Subaru: "Başka türlü nasıl yaklaşacağımı bilmiyorum. Yine de aklımın bir köşesinde tutarım."
Bu şaka yollu etkileşim dikkatlerini sabırsızlıklarından ve hiçbir ilerleme kaydetmiyor olmanın doğurduğu tedirginlikten ayırmış görünüyordu.
İşte grup bu konuşmanın ortasında Büyük Mağara boyunca ilerliyordu. Gerçekten hiçbir şeyin değiştiği yoktu, kumdan yollar, kumdan duvarlar --- böyle bir yolculukta düşünülecek pek az şey vardı. Onlar da,
Subaru: "Burası bir yaratık ini olabilir, bayağı dikkatli olmamız lazım..... Bir yaratığa denk gelme ihtimalimiz var."
Ram: "Ram da bu konuda endişeli."
Ayağının altındaki kumları tekmeleyen Subaru, benzer bir fikir beyan eden Ram’a homurdandı.
Ve çok geçmeden Büyük Mağaradaki yolculuklarının bir saati geride kaldı. Etrafta hiçbir şey ve hiç kimse görünmedikçe sabırsızlıkları da kötü içgüdüleri de çoğalmaya başlıyordu.
Tabii ki karşılarına düşman çıkmaması hoş bir durumdu ama kapsamlı sessizliğin bu mekana dair kötü hislerini silmelerine bir yardımı dokunmuyordu. ―Tüm dünyadan kopmuşlar gibi bir his doğuruyordu―
Subaru: "Yok artık, hiçbir yerle bağlantısı olmayan bir hiper uzay tarafından yutulmuş falan olamayız, değil mi?"
Anastasia: "E öyleyse güvenerek ilerlediğimiz rüzgar nereden geliyor söyler misin acaba? Bu mağaranın sahibi olan alışılmadık irilikte ve gaddarlıktaki yaratığın ağır nefesi olduğunu mu sanıyorsun?"
Subaru: “Bu söylediğin hiç de komik değil, aksine korkutucu."
Açıkçası böyle bir şey gerçekleşse hayret etmezlerdi. Çoktan dünyanın yırtılıp parçalanabildiğine kendi gözleriyle tanık olmuşlardı. Haliyle bu yırtık nereye bağlantılı çıkarsa çıksın pek şaşırtmazdı.
Ram: "Bu seçimin ne kadar kötü olduğu bir yana, bunların ardındaki kişinin bu alanın parçalanabileceğini düşündüğüne inanmak zor. Sonuçta bir inkar büyüsü hedeflemiyorduk, sadece bir tesadüftü."
Subaru: “Tam olarak ne demek istiyorsun?”
Ram: "Bu dünyanın bir yaratığın midesiyle bağlantılı olduğu şeklindeki en kötü senaryoyu hayal etmenin faydası yok diyorum. – Bak, gördün mü?"
İlerleme kaydedemeyişleri karamsar teorilere sebep olurken Ram bu teoriyi mantıklı bir şekilde reddetti. Açıklamasının sonunda da Subaru’yu önüne bakmaya teşvik etti.
Onun işaretine uyan Subaru feneri önüne uzattı ve daralan yarıktaki geçidin aydınlanışıyla gözlerinin önünde―
Subaru: "Bir yol ayrımı."
Anastasia: "Sağ mı sol mu, bir seçim yapmak zorundayız. Ne yapacağız?"
Subaru: "Bildiğim kadarıyla Kurapika, vakti geldiğinde sağı seçin demişti."
Anastasia: “O da kim?"
Duyduğunu anımsadığı kadarıyla insanlar kaybolduklarında istemsizce sola yönelmeyi tercih ederlerdi. Bu belki baskınlıkla, yani baskın elleri veya baskın bacaklarıyla ve bu tarz karmaşık faktörlerle ilişkiliydi, belki de o anda söylenen veya düşünülenlerle.
Bu sebeple Subaru, bir zamanlar tanıdığı yetenekli karakterin teorisine uymak ve doğru olduğunu düşündüğü sağ tarafı seçmek istiyordu ancak-
Ram: "Ee, Barusu, hangi yöne gitmek istiyorsun?"
Subaru: "...... Dürüst olmak gerekirse, sola."
Ram: "Kurapika’ya ne oldu?"
Anastasia: “O da kim?"
Subaru bu yanıtı verirken Ram art arda soruları sıralıyor, Anastasia da onlarla şakalaşıyordu.
Yalnızca yazılanlara bakılınca bu etkileşim göze böyle görünüyor olabilirdi.
― Ama esasında bu konuşmayı gerçekleştiren üçlünün suratları kaskatıydı ve yüzlerinde endişeli ifadeler mevcuttu. Üstüne üstlük konuşamayan Patrasche bile ciddi gözlerini sağdaki yola dikmiş durumdaydı.
Sebepse sağ taraftan aldıkları bunaltıcı negatif hislerdi.
Soyut olarak ifade etmek gerekirse iğrenç bir önsezi. Başka kelimeler kullanmak isterseniz de dehşet diyebilirdiniz.
“Sağ tarafı seçmek ölümcül olur”. İçgüdüleri alarm çanları çalarak böyle söylüyordu.
Subaru: “Sağ taraf...... sanırım orası tehlikeli. Orayı seçmenin hoş olmayacağını hissediyorum."
Ram: "Şaşırtıcı bir şekilde Barusu’ya katılıyorum. Siz ne düşünüyorsunuz, Anastasia-sama?"
Anastasia: "Kararagi kurallarına göre çoğunluk ne derse o olur, siz de iki oya ulaştınız...... Zaten dürüst olmak gerekirse ben de sağ tarafı seçecek cesaretten yoksunum."
Kollarını sallayamayan Anastasia, bunun yerine iki elini de sallayarak bu yanıtı verdi.
Subaru yalnız değildi. Ram ve Anastasia da sağ taraftaki yoldan tuhaf bir his alıyordu, Patrasche de aynı durumdaydı. Dolayısıyla sağ taraf seçilemezdi.
Subaru: "Öyleyse, sol mu?......gerçi orayı seçmek de korkunç bir fikirmiş gibi geliyor."
Ram: "Ee, geri mi döneceğiz? Bu şekilde hiçbir şey elde edemeyiz."
Subaru: "Kaybedecek hiçbir şey yok diyorsun, ben biraz fazla negatif yaklaşıyor olabilirim."
Subaru bir türlü karar veremezken Ram ve Anastasia balıklama atlamaya hazır görünüyordu.
Omuz silkmeden edemeyen Subaru, Patrasche’nin önünden ilerlemeye başladı. İstikamet dosdoğru soldaki yoldu.
Tereddütlerini sahiplenmiş halde ilerleyen grup, mağaranın sağ yoluyla aralarındaki mesafeyi açmaya başlıyordu. Ve Subaru, kum duvarların doğurduğu baskının azaldığını, omuzlarındaki gerginlik ve katılığın hafiflediğini hissediyordu.
Ram: “―Amma nahoş bir yer."
Aynı şeyi hisseden Ram’ın mırıldanışını işiten Subaru, sessizce hemfikir oldu.
Yol ayrımındaki sağ taraf fazlasıyla negatif düşünceler doğurmuştu. Bu yüzden diğerinden kaçınmak için içgüdü denilebilecek bir yönlendirmeyle solu seçmişlerdi. Ancak bir sebep daha vardı.
― Subaru, göğsünün içerisinde sağ tarafa doğru neşeyle bağıran bir şeyin varlığını hissetmişti.
O şeyin söylediklerine itaat etmek korkunç olurdu.
İşte bu da Subaru’nun o yolu seçmemesinin ardında yatan inkar edilemeyecek büyüklükte bir faktördü.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
“Savaşamayanlar” takımı oyukta ilerliyordu ve bir iki saat daha geride kalmıştı.
Subaru: "――――"
Anastasia: "――――"
Ram: "――――"
Mağaradaki arayışları yavaşça süregeldikçe konuşma miktarları büyük ölçüde düşüşe geçmişti.
Bitkinlik, bahse gerek olmaksızın var olan karanlık ve zaman kavramındaki bulanıklığa rağmen bu yürüyüşte ruhlarını esas yıpratan sessizlikti.
Açıkçası Subaru birkaç saat geçtiğini hissetse de bunun doğru olup olmadığını bilmiyordu.
Düşündüklerinden daha çok zaman harcamış veya zamanlarını tamamen ziyan etmiş olma ihtimalleri de vardı.
Emin oldukları tek şey hiçbir ilerleme kaydedemedikleriydi, ötesi yoktu.
Subaru: "...... O yol ayrımında sağa mı dönmeliydik diye merak ediyorum doğrusu."
Ram: "Onca sessizlikten sonra aklına gelen tek şey şikayet etmek mi? Kes şunu. Utanç verici."
Subaru kuruyan dudaklarını şikayet etmek için kımıldatıp mırıldanırken Ram sert bir karşılık verdi.
Ancak her zamanki zehirli tavrı, şevkini yitirmişti. Hiçbir şey bulamamak onun da bir nebze gerginliğin hükmüne girmesine yol açmıştı.
Kumlu yollarda zemin kötü olsa da birkaç kilometrelik yürüyüş sonrasında özgüven kazanılmıştı.
E mağaranın sonunu bir türlü göremeyince de insan kötü bir hisse kapılmadan edemiyordu. Yanlış seçim mi yaptım diye şüpheye düşmek normaldi.
Daha da kötüsü, çıkmaz yola ulaşacak olurlarsa vazgeçmekten başka şans kalmazdı.
Subaru: "Yer üstündeki o hızlı ışık silsilesi..... Sizce neyin nesiydi?"
Subaru, konuşmanın aynı negatif seyrinde ilerlemesinden korkarak konuyu değiştirdi.
Yeni konu Gözcü Kulesinin ışığıydı ― yani kum tepelerinin bilge tarafından hazırlanmış gibi görünen savunma mekanizması.
Ram: “Bir iğneydi."
Subaru: "İğne mi?"
Sorusu Ram tarafından iki kısa kelimeyle cevaplandı. Ve Ram, Subaru’nun takip eden sorusu karşısında iç çekip pembe saçlarını hafifçe okşayarak,
Ram: “Ufak detayları bilmiyorum ama büyü gücüyle kuşatılmış ince uzun iğneler atılıyordu. O iğneler yüksek ısı taşıyordu, muhtemelen ateşleme büyüsü etkisiydi. Ama iğneler özel üretim gibi görünüyordu. Çünkü defedilip kuma düştükleri anda parçalanıp kayboluyorlardı.”
Subaru: "......O hengamede bu kadar şeyi çözebilmek..."
Ram: "O şeye bakmış olsaydın sen de bu kadarını bilirdin."
Hiç şüphesiz ki Ram’ın gözlem gücü, dile getirdiği gibi sıradan değildi.
Subaru öylece gözlerini dikip bakakalırken Anastasia hayretler içerisinde kafasını sallıyordu.
Ram kendi yeteneklerinin farkındaydı ama buna rağmen alaycı konuşuyordu.
Subaru: "Amaç neydi sence?"
Ram: "Gözcü Kulesine yaklaşanları öldürmek… Ama neden dur durak bilmeksizin Barusu’yu hedef aldığı bir muamma. Gerçi ilk önce en güçsüz düşmanı indirmek standart bir uygulamadır, yani o yüzden olabilir."
Subaru: "Kahretsin, bunu inkar edemem!"
Uzaktan bakıp da aynı sonuca varmamak elde değildi. Yine de bu sayede can kaybı olmamıştı.
Varacağınız sonuç şuydu ki güçsüz ama yenilmez, büyülü bir Subaru’ya sahip oldukları için şanslıydılar.
Ama bu durumda――
Subaru: "Demek oluyor ki “Bilgeyle” dostane bir görüşme gerçekleştirmek zor olacak."
Anastasia: "Bana kalırsa bunu söylemek için henüz erken. Eğer yanılmıyorsam var olduğunu bildiğimiz bu zorlukların üstesinden gelme niyetiyle yola çıkmıştık, değil mi? Ben bir görüşme şansımızın olduğunu düşünüyorum."
Ram: "En kötü ihtimalle bile bizim işimiz Bilgenin bildikleriyle, karakteriyle değil. Eğer konuşmazsa onu bir güzel bağlar ve konuşana dek sarsarız."
Subaru: "Nee-sama, bu konuşan senin kötü tarafın mı!?"
Ram: "İstediğin bir şey varsa önlemini alacaksın. Çocuk oyuncağı değil bu."
Subaru serseme dönerken Ram tuhaf bir şekilde sakinliğini koruyordu. Onun sözlerini işitmek bile Subaru için kendi çözümlerinin ne kadar tatlı ve sığ olduğuna dair bir hatırlatıcı rolü görmüştü.
Bunu gerçekten yapıp yapmayacağı bir yana Ram’ın bu işe hazırlıklı olduğu şüphesizdi. Bu da başlı başına Rem konusundaki ciddiyetinin kanıtıydı.
Subaru: "――――"
Ram’ın çözümüne dokunurcasına Subaru da kendince çözümleri konusunda bazı kararlara varmış olabilirdi.
Rem için ellerini kirletmeyi düşünmemişti. Bunun için suçlanacak kişi Rem de değildi.
Subaru’nun yapması gereken, bir sonuç koparmaya hazır olmaktı.
Bilge denen varlıkla yüzleştiğinde karşısında nasıl bir rakip bulursa bulsun mutlaka kararlı olmalıydı, işte böyle bir çözümle…
Patrasche: "----tsu"
Subaru: "Patrasche?"
Aynı saniyede Patrasche nefesini tutarken Subaru dudaklarını ısırdı.
Ejder sert gözlerini yola dikmiş şekilde hafifçe homurdanırken onun bakışlarını fark eden Subaru adımlarını duraksattı ve ejderi sakinleştirmek için arkasını döndü. Ve boynunu okşayarak seslendi. "Sorun nedir?"
Subaru: "Bir şey mi gördün? Ne var……?"
Ram: "- Sebebi bu..."
Onun yerine konuşan Ram, Subaru’nun lafını kesti. Anastasia da kaşlarını çatarak tıpkı Patrasche gibi geçide gözlerini dikti.
Tabii ki o koca karanlığın içerisinde hiçbir şey görünmüyordu ama ilgilerini çeken şey, görmekten farklı bir duyunun ürünüydü. ― Burunlarına yanık kokusunu andıran bir şeyler sızıyordu.
#Sağ tarafta ne vardı çok merak ettim doğrusu. Öğrenir miyiz acaba? Ve şu yanık kokusu da neyin nesi? Ve Emilia ile diğerleri nerede? Ve Rem güvende mi? Ve bu döngü yakında sona mı erecek, yoksa uzun mu sürecek? Ve ve ve… Sorulacak çok soru, alınacak çok cevap var. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..