Subaru Beatrice’in beklenmedik sözleri karşısında sıçradı. Subaru’nun ne kadar güçlü bir tepki verdiğini gören Beatrice ise yüzünde belli belirsiz bir şaşkınlık belirse de kendisine yaklaşan Subaru’yu burnunu kıstırarak yerinde tuttu.
Beatrice:「Sa… sakin ol, doğrusu! Bu kadar sabırsız olma, sanırım!」
Subaru:「Sakin olacak zaman mı şimdi!? Rem… tedavi mi edilecek? Patrasche bile orada tedavi görüyorsa o ne halde?」
Beatrice:「İzin ver de en baştan başlayayım! Öyle bir anda her şeyi anlatamam, doğrusu. Onu öylece yatmasından daha iyi gelecek bir yere götürdük, sanırım! Yer ejderi de aynı şekilde, doğrusu!」
Subaru:「…Ohh, anlıyorum.」
Yanıtlar için ısrarcı olan Subaru’nun umutsuzca başını eğdiğini ve enerjisinin düşüşünü görünce Beatrice bile mutsuz bir bakış atmadan edemedi. Fakat küçük yumruğunu sıkarak dedi ki:
Beatrice:「Bak, bu moralinin bozulmasını gerektiren bir durum değil, sanırım. Mutlaka bu işi halletmenin bir yolu vardır, doğrusu. Bundan emin olmak için herkes gözcü kulesinin yargılamalarını geçmeye çalışacak, sanırım.」
Subaru:「――――」
Beatrice morali bozulan Subaru’yu neşelendirmek, moralini yükseltmek için beceriksizce teşebbüslerde bulunuyordu. Onun bu teşebbüslerini gören Subaru ise havadaki olumsuzluğun dağılışıyla「Doğru söylüyorsun」diyerek çenesini kaldırdı ve-
Subaru:「Affedersin, aklım geçmişte kaldığı için gerçekten üzgünüm. Seni endişelendirdiğim için de üzgünüm.」
Beatrice:「 Eğer endişenin kaynağı Subaru’ysa affederim, doğrusu. Ama en azından Betty’nin sana göz kulak olduğu bir yerde endişelenmesine müsaade et, sanırım.」
Subaru:「Bunu dikkatlice değerlendireceğim.」
Subaru Beatrice’in saçlarını karıştırıp duyduğu sempatik sözlere olan minnettarlığını ifade etti. Ancak Beatrice’in saçları tamamen boyun eğmezdi ve Subaru’nun o saçları karıştırıp bozma çabaları bile nafileydi, bu onun gücüydü. Her halükarda Beatrice tarafından cesaretlendirilen Subaru, gözlerini kulenin tepesine çevirdi.
Subaru:「Burası altıncı kat… peki yukarı çıkmamızda bir sakınca var mı?」
Beatrice:「Julius ve diğerleri şu anda yargılamanın ortasında olabilir. Yani ilk önce『Bilgeyle』yüz yüze görüşüp detaylı bir açıklama dinlesek daha iyi olabilir, sanırım.」
Subaru:「Bilge mi…? Hah, şimdi sen bahsedince aklıma geldi de…」
Subaru, Beatrice’in sözlerinin ortasındaki『Bilge』kelimesine takılmıştı. En başta gözcü kulesine gelme sebepleri『Bilgeyle』görüşmek olsa da Beatrice o ana dek『Bilgeyle』ilişkili hiçbir şeyden bahsetmemişti.
Subaru:「Beako, Bilgeyle çoktan tanıştınız mı bile? Nasıl bir tip? Onunla konuşup bize doğru vınlayıp gelen beyaz ışık huzmelerinden şikayet ettiniz mi?」
Beatrice:「…Bilge hakkında çok fazla konuşmayı gerçekten istemiyorum, doğrusu. Şey, hayır, sanırım. Belki de söz konusu bilge olunca onunla bizzat tanışman daha basit olacaktır, sanırım.」
Subaru:「Bilirsin ya… Senin bu tarz şeyler söylediğin normal bir tiple görüştüğümü hiç anımsamıyorum. Tabii Roswaal’la ilk karşılaşmamda Emilia-tan’dan da benzer şeyler işitmiştim.」
Çoktan bir yılı aşmıştı fakat o konuşma hala Subaru’nun anılarında tazeydi. Emilia’nın Roswaal hakkında şu tarz bir konuşma yaptığını anımsıyordu: 『Sanırım onunla görüşüp konuşman, onu anlaman konusunda onun hakkında konuşmandan daha faydalı olacaktır.』Onunla bizzat tanışmadıkça o etkiyi alamayacağını, yalnızca yüz yüze konuşurlarsa aynı dalga boyuna erişebileceklerini düşünmüştü ve şimdi de tarih tekerrür ediyordu.
Beatrice:「Onunla tanışırsan anlayacaksın, doğrusu.」
Subaru:「…Anlaşıldı. Her halükarda onu bulup konuşmaya çalışmak iyi olacaktır. Peki yukarı nasıl çıkıyoruz?」
Beatrice:「Merdivenlerden, sanırım. Yakından bakarsan bu duvarın diğer tarafında merdivenler var, doğrusu.」
Beatrice’in işaret ettiği yere doğru gözlerini kıstığı takdirde basamakları andıran bir şeyleri zar zor da olsa çıkartabiliyordu― sahiden de dairesel odanın dış hizasında bir merdiven vardı. Fakat büyük, dairesel kulenin etrafını dolanan sarmal merdiven çok fazla basamaktan oluşuyordu.
Subaru:「Eh…? Bu şey yukarı mı uzanıyor?」
Beatrice:「Tırman da gör, sanırım. Yukarı çıkmaya devam edersen çok uzun sürmeyecektir, doğrusu.」
Subaru:「Çıkmaya devam et desen de… tepeye dek kaç basamak var ki!?」
Subaru, yukarı kadar çıkıp tekrar aşağı inmeyi çok ağır bir egzersiz olarak görmüşçesine tiz bir sesle sitem etti. Ve muhtemelen sesi boş yere yankılanıp ta tepeye dek ulaştıktan sonra üzücü bir şekilde silinip gitti. Beatrice ise Subaru’nun sızlanışlarına『Haydi canım』diyerek omuz silkti.
Beatrice:「Yapacak bir şey yok, sanırım. Bunun için birazcık büyü gibi bir şeyler kullanabilseydik herhangi bir şekilde veya formda yukarı uçmamız mümkün olabilirdi ama… ehh, Subaru başka bir şansın yok, doğrusu.」
Subaru:「Yo, baksana, burada Murak kullanabiliriz. O tarz bir şeyle rahatça, hiç durmadan tepeye dek tırmanmaya ne dersin?」
Beatrice:「Acil bir durum olmadıkça yapamam, başımız derde girebilir gibi geliyor… malum, manam azalıyor… 」
Subaru:「Merdivenlerden normal bir şekilde çıksak da fiziksel gücün azalacağı için acil bir durumda tehlikeli olmaz mı!?」
Subaru’nun fiziksel gücü bir hikikomori olduğu günlere nazaran artmış olsa da hala bu yeni dünyanın güç standartlarına erişmesi zaman gerektiren çelimsiz bir oğlandı, bundan kaçış yoktu. Beşinci katla en alt kat, yani altıncı kat, arasında ne kadar mesafe var bilmiyordu ama en azından yukarı baktığında bir tavan göremiyordu. Ne kadar yüksekte olduğunu düşününce oraya ulaşmak dağ tırmanıcılığı seviyesinde bir iş olsa gerekti.
Subaru:「Kahretsin! Yine de Rem ve Patrasche’nin güvende olduğundan emin olmak için yukarı çıkmak zorundayım. Ah, lanet olsun.」
Beatrice:「İşte ruh budur, sanırım. Bu senin mücadelen, doğrusu. Betty sana tezahürat edecek, sanırım. Tepeye ulaştığında bana seslenirsen çok makbule geçer, doğrusu.」
Subaru:「Bunu yapmama izin verme, bir kestirme falan yok mu sahiden!? Hem sen de benimle geleceksin. Yürü bakalım! Terleme zamanı!」
Beatrice:「Üzgünüm ama Betty tatlı bir ruh ve terlemek pek―」
Subaru gönülsüzce kendisini gaza getirerek merdivenleri çıkmaya hazırlanıyordu. Fakat Beatrice, tartışmalarının ortasında ansızın cümlesini yarıda bırakarak bakışlarını yukarı çevirdi.
Subaru:「Beako?」
Beatrice:「Oh yo, sanırım. Subaru, aşağı in, doğrusu―!」
Onun ani tavır değişimi karşısında Subaru’nun sesi kesilirken ona doğru sıçrayan Beatrice’in de ifadesi değişti. Beatrice’i göğsünden yakalayan Subaru, kızı kucaklayarak kaldırdı. Ve Beatrice ağzı açık kalakaldıktan sonra Subaru’nun göğsünü yumrukladı.
Beatrice:「Aptal! Bu beni kucaklayabileceğin anlamına gelmiyor, sanırım! Aşağı in, doğrusu!」
Subaru:「Yanlışlıkla oldu…」
Beatrice’i kollarına alan Subaru, bedenini yavaşça sırtına kaydırdı. Neler olduğunu bilmiyordu, elindeki tek şey Beatrice’in panikleyişiydi. Bu hazırlık sırasında düşünmeye çalışsa da artık çok geçti.
―Hemen sonrasında yukarıdan alçalan korkunç baskıyla nefesini tuttu.
Baskının kaynağı vahşice yaklaştı ve bir an sonra da gözlerinin önünde Subaru’ya bir şeyler atıldı― şiddetli bir sarsıntı devasa kuleyi sallarken Subaru kumları ve tozları kaldıran şok dalgasıyla uçuruldu. Muhtemelen Gyan’ın koca bedeni hemen arkalarında olmasa daha da uzağa uçacaktı. Yer ejderi ve ejder vagonunun ağırlığının korumasını alan Subaru, üzerine esen kum fırtınasının ortasında çaresizce gözlerini açık tutma mücadelesi veriyordu.
Ve sonra o toz bulutunun öte tarafında, darbenin indiği noktada yükselen kum ve toz bulutu ansızın temizlendi. Rüzgar gibi bir şeyler dumanı araladı ve çok geçmeden öteki tarafta görkemli bir figür göründü. Etraflarını saran yoğun kumlu pusun dağılışıyla o figür daha da belirgin hale geldi ve Subaru, yanakları kaskatı kesilmiş şekilde donakaldı.
O figürü, o görünüşü tanımıştı.
Subaru:「Sen…?」
Sert zeminde hızlıca yürüyen uzun boylu kadın, giderek yaklaşıyordu. Siyaha yakın kahverengi saçları atkuyruğu şekilinde toplanan kadın cüretkar bir şekilde yürüyor, karnı ve sırtı kıyafetlerinin açıklığından sergileniyordu, ona yarı çıplak demekte sakınca yoktu. Göğsü ve kasıkları zar zor kapanmış, kıyafetlerinin üzerine siyah bir manto atmıştı. Oldukça tuhaf giyimli biriydi.
Subaru’ya kalırsa siyah bikini üstü ve kısa şort üzerine manto atmış bir nemfomana benziyordu.
Uzun, ince, beyaz kol ve bacaklarla birlikte özgürce sallanan iri göğüslere sahipti. Aşağı yukarı Subaru kadar, belki birazcık daha uzundu. Beyaz omuzlarının üzerine yerleşmiş düzgün kafası, güçlü bir amaç duygusu yansıtan gözleriyle oldukça hoş bir yüzü vardı.
―O yüz kesinlikle Subaru’nun bilincini yitirmeden önceki son manzarasıydı.
At adama saldıran ve onu merhametsizce katleden kişiydi. Ve at adama savurduğu sayısız ışık huzmesi de yalnızca Subaru’nun gayet iyi bildiği bir şeydi.
Subaru:「…Sen『Bilge』misin?」
???:「――――」
Boğazının nasıl kavrulduğunu anımsayan Subaru, kendisine sessizlik içerisinde yaklaşan kadına boğuk bir sesle bu soruyu yöneltti. Fakat kadın, onun dikildiği yere gelene dek bir yanıt vermedi, Subaru’nun kolunu uzatsa dokunabileceği bir yere geldiğindeyse adımlarını duraksattı ve… ona dikkatle bakmakla yetindi.
Dürüst olmak gerekirse bakışlarının tüm bedenini incelermiş hissi verişi Subaru’yu son derece tedirgin ediyordu. Bu kişinin sesini dahi işitmemişti fakat Subaru’ya saldıran at adamı rahatça canından edebileceği düzeydeki gücü insandışı seviyedeydi. Kalkıp da kadını yumruklamaya kalksa bile karşısında onu anında kömüre döndürebilecek biri vardı. Tavrının ne anlattığını pek çözemiyordu, tek bildiği o kadının önünde hissedebildiği tek duygunun korku olduğuydu.
???:「――――」
Subaru’nun kollarındaki Beatrice’in bedeni hiç değişmiyor, ona sımsıkı tutunmayı sürdürüyordu. Onun ufak bedeninden bile gerginlik yayılmaya başlıyordu. Subaru şartlar hiç değilse Beatrice’le buluşmasına izin verdiği için şanslıydı. Bu sayede en kötü senaryoda bile yeni bir mücadeleye girmeleri imkansız değildi. Tabii ki bu uğurda savaşma noktasına gelmeye gerek yoktu. Böyle bir çaba sarf etmeye hevesli olmamalıydı.
Subaru:「Be- beni… dinliyor musun? Hey, umm, arkadaşlarımı kolladığını duydum, yani bize düşmanca davranmaya falan niyetin yoktur… değil mi?」
???:「――――」
Subaru:「Umm, sessizliğin beni geriyor, yani bir şeyler söylesen… veya kelimeler yerine telepatiyle falan iletişim kursan olmaz mı? Durum buysa endişe etme! Hahaha.」
???:「――――」
Subaru’ya gözlerini diken,『Bilge』olduğu varsayılan kadın, Subaru’nun sözlerine yanıt vermek yerine öylece bakmayı sürdürdü. Subaru inanılmaz tedirgindi. Şaşkınlık ve kafa karışıklığının boyutu konuşma şeklindeki karmaşıklıktan da anlaşılabiliyordu. Böyle devam ederse onu bizzat tedirginlik öldürecekti.
―Fakat bir anda o tedirginlikten kurtarıldı.
???:「…Üç」
Subaru:「Eh?」
???:「――――」
Subaru’ya gözlerini diken kadın ansızın buna benzer bir şey mırıldandı. Sesi birazcık boğuktu fakat Subaru dinlemeye devam edebilseydi muhtemelen o sesteki boğukluğu son derece güzel bulurdu. Bununla birlikte gözlerinin önünde dikilen kadından gelen ses, içerisindeki anlaşılmaz duygularla nispeten gizemliydi; Subaru, içerisinde belli belirsiz bir cazibe olduğunu düşünmüştü. Bu sırada Subaru’nun önündeki kadın sessizce iç çekerek,
???:「Ehh, sorun değil. Esas önemli olan seni bulmuş olmam.」
Subaru:「Ahh… Ha?」
Kadının ifadesi hızla değişti ve bir şeyler geveledi. Tavrı Subaru’nun içini ağır ağır, kararlılıkla okumaya çalışır gibiydi ve vakit, donmuş bir şeyler erircesine sabitti. Derken kadının dudakları gülümseme denilebilecek bir şekil alarak yanlara açıldı. Ve Subaru’ya gözlerini dikerek konuştu…
???:「―Ustam.」
Subaru:「…Ne?」
Daha önce kendisine hiç söylenmemiş bir kelime kullanmış ve duyguları durduk yere çıkagelmişti. Subaru kadının bu beklenmedik çıkışı karşısında suskun bir şaşkınlıkla arkasına döndü. Beklenildiği üzere arkasındaki tek kişi Gyan’dı. Öyleyse… bahsi geçen Usta Gyan mıydı?
Subaru:「Buraya bir anda önemli karakter bayrakları dikmeye falan mı geldin!?」
Beatrice:「Öyle olduğunu zannetmiyorum, sanırım! Gerçeklere baksana, doğrusu!」
Subaru, hala kollarında olmayı sürdürerek öfkelenen Beatrice’le birlikte Gyan’a yaklaşıyordu. Beatrice’in sözlerinde bir mantık yatsa da Subaru kafasını ona döndürmüyordu. Bunun yerine söylenenlere dair hiçbir fikri olmadan, orada hiçbir şey yokmuşçasına dikilen kadına dönerek,
Subaru:「Bekle, yo, pardon ama beni başka biriyle veya bir şeyle karıştırıyor olman mümkün mü acaba… mmmmph!?」
???:「Ustam! Taaaaaanrım! Seni beeeekliyordum~!」
Kadın sözlerinin ortasında duygusal bir şekilde sıçrayarak Subaru’yu kollarıyla sarmaladı. Subaru’ysa onun girişimine karşılamak vermek yerine yere itildi ve Beatrice de tiz bir çığlıkla,「Mkyaaaa」sesiyle birlikte Subaru’nun sırtından düşerek yere devrildi. Ancak neşeyle zıplayıp duran kadın, kendisini kafa karışıklığı içerisinde gözlerini sağa sola çeviren Subaru’dan ayırmadı.
Uzun atkuyruğunu savurup doğaüstü bir güçle Subaru’yu kucaklarken sesinde bir neşeyle aynı sözleri tekrar edip duruyordu:
???:「Ustam! Ustam! Çok uzun zaman oldu! Seni çok özledim! Tüm ömrümü buraya yaklaşanlara ateş ederek geçireceğim saaanmıştım!」
Subaru:「B-bekle! Bekle bekle! Ne!? Neden bahsediyorsun sen!?」
Shaula:「Bu çooook acımasızcaydı! Bu emri bana Ustam vermedi mi? Mabede yaklaşan her kim olursa durdurmamı söylemiştin… eh, bunu halletme şeklim başka bir mesele amaaaaa-」
Subaru:「Yo… Ben senin Ustan mıyım…? Ne ima ediyorsun sen!?」
Kadının yumuşak teni tarafından bastırılıyordu fakat bu şanslı ve müstehcen buluşmanın tadını çıkarmaya ayıracak vakti yoktu. Kadının kıskacından çaresizce kurtulmaya çalışıyordu. Fakat kadın daima kadındır deyiminde de olduğu üzere kadın Subaru’yu bir türlü bırakmıyordu. Sonucunda Beatrice, Subaru ve kadın arasında sandviç olmuştu.
Subaru:「Her neyse, beni bıraksana artık, hey… Bu saçmalık…!」
???:「Yok artık! Cidden yooook artık! Böyle söyleyeceksin, sonra da seni gözden kaybettiğim anda yeniden ortadan kaybolacaksın! Ustam hiiiiiiç değişmemiş!」
Subaru:「Neden bahsettiğini bilmiyorum!!」
İnatçı kadın bir çeşit travma yaşarcasına Subaru’ya tutunup kalmıştı. Yüzünü zorla ayırmaya, ondan uzaklaşmaya çalışan Subaru bir yandan da kadına çıkışıyordu.
Subaru:「Her şeyden önce, sen de kimsin?! Tüm bunlar neyin nesi!」
Shaula:「Neler diyorsun sen öyle?! Ben Shaulaaa! Pleiades Gözcü Kulesinin yıldız Muhafızı! Ustamın tatlı çırağı, Shaulaaa!」
Subaru:「Ben seni hiç hatırlamıyorum ki―!」
Bir kadın― kulenin『Bilgesi』olması gereken Shaula adını taşıyan bir kadın. Pleiades Gözcü Kulesinin sözde ulu『Bilgesi』 dünyadan habersiz tuhaf bir kadın olamazdı. Subaru bu fikre tamamen karşıydı. Ancak ilerleme diye bir şeyin söz konusu olmadığı bu ortamda ani bir duraksama gerçekleşti. O duraksamanın kaynağı da…
Emilia:「―Oh yo! Oh yo! Uyandığımda Subaru yerinde yoktu! Bir an önce herkese söylemem lazım, onu aramamız lazım…」
Subaru:「Ah.」
Böyle söyleyen Emilia, uykulu görünümüyle ejder vagonunun kapısından atlayıverdi. Ve vagondan çıkar çıkmaz Subaru ile Shaula’yı birbirine yapışmış halde buldu. Tabii ki Beatrice de oradaydı ve onları gören kızın gözleri irileşmişti.
Subaru:「Emilia…Tan! Uyanmış olman harika! Aslına bakarsan…」
Emilia:「Hey!」
Subaru:「Acıdı ya!? Emilia-tan, o tekme de niyeydi!?」
Emilia:「Sahiden emin değilim ama geeeeeerçekten canım sıkıldı!」
Emilia’nın uyanışıyla bağırış çağırışlar bir müddet devam etti― En nihayetinde Julius gürültüyü fark edip gruba katıldığında Pleiades Gözcü Kulesinin『Bilgesi』olduğu varsayılan kişiyle verilen mücadele hala devam ediyordu.
#Öncelikle, daha önce Sığınakta
yaşanan sınamalara ‘yargılama’ kelimesini kullanmıştım, İngilizcesi ‘trial’
idi. Burada geçen kelime de yine ‘trial’, o yüzden benzer bir şey olabilir diye
şimdilik ‘yargılama’ kullanıyorum. Beklediğimden farklı bir şey çıkarsa ileride
değiştirebilirim. Genel olarak ortada bir belirsizlik olduğu için bu bölümde
bazı hatalar olabilir. Belirsizlikler demişken, Shaula karakteri, Subaru’ya
ustam deyişi, gelenleri durdurmamı sen emrettin sözleri falan her şey öyle
gizemli ki. Ay tüm şu gizemleri çözeceğiz inşallah bir gün. Bu serinin sonunu birlikte
görmemiz lazım, ömürlerimiz yeter inşallah :D
Bu arada yorumlardaki bir tavsiyeyle yan hikayelere baktım, grubun kumlarda
dağılıp ayrıldığı an ile Subaru’nun uyandığı an arasında geçen iki hikaye varmış.
Biri Julius’un merkezinde olduğu, dağılmanın hemen sonrasındaki bir hikaye.
Diğeri ise kuleye geldikleri andan sonrasını anlatan Beatrice merkezli bir
hikaye. Çok uzun olmadıkları için onları da araya sıkıştırmaya karar verdim.
Bir aksilik çıkmazsa bugün Julius merkezli olanı çevirip atacağım, beklemede
kalın :)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..