Cilt 6 Bölüm 19 [ Bilgenin Konumu ] (1/2)

avatar
4087 18

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 19 [ Bilgenin Konumu ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy



Pleiades Gözcü Kulesinin altıncı katında zorlu şartlara karşı verilen öngörülmedik mücadele sonrası rüzgarlar esiyordu.

 

Bir toz bulutuyla çevrili kadın ve erkek, ter ve çamurla kaplı şekilde boğuşuyordu.

 

Ve o ikiliye her yönden soğuk bakışlar yağıyordu――

 

Subaru: “Gözlerinizdeki o bakış da neyin nesi!? Benim… benim yanlış bir şey yaptığımı mı söylüyorsunuz!? Ben yanlış hiçbir şey yapmadım, hiçbir şey yapmadım――!!”

 

Julius: “Subaru, bizi bu kadar da aptal yerine koymaya çalışma.”

 

Ram: “Ram iyi yönlerinin de olduğunu düşünüyor ama neticede Barusu Barusu’dur.”

 

Bunlar, ortama yeni katılmış Julius ve Ram’ın Shaula tarafından kavranmış Subaru’ya yaptığı yorumlardı.

 

Her halükârda,

 

Julius: “Sağ salim buluşabildiğimiz için şanslıyız. Uyanmış olman da sevindirici fakat…… sen konuşarak açıklamadıkça bu durumu algılamak zor.”

 

Subaru: “Açıklayabilecek olsaydım açıklardım…… kahretsin! Bıraksana!”

 

Shaula: “Oo~lmaaz~!”

 

Shaula’nın Subaru’nun kollarına sımsıkı tutunduğunu gören ve bir elini kılıcının üzerinde tutan Julius bir anda omuz silkti. Kızın Subaru’ya saldırmaya niyetli olmadığını algılamış olmalıydı. Subaru bile bunu anlamış olsa da kızın ellerinden kurtulmaya çabalarken zorlandığı doğruydu.

 

Subaru: “Öylece izlemesenize, ondan kurtulmama yardım edin……! Lanet olasıca bir süper insan gücünde……”

 

Ram: “Dudakların yukarı kıvrılıyor ama, Sapıksu.”

 

Subaru: “Hiç de kıvrılmıyorlar, onunla birlik olmasana! Görünüşe aldanmayın! Emilia-tan, acıyor! Saçımı çekmenin pek bir faydasının dokunacağını sanmıyorum!?”

 

Emilia: “Ah, özür dilerim. Sana yardım etmeye çalışmıyordum ki.”

 

Subaru: “Ve bunun için özür mü diliyorsun!?”

 

İnatçı Shaula Subaru’nun kolunu bırakmıyor ve Emilia, boş denilebilecek bir surat ifadesiyle Subaru’nun saçını çekmeye devam ediyordu. Bunun yanı sıra itişip kakışan Subaru ve Shaula’nın arasında kapana kısılmış olan Beatrice “Kiyyuu” sesi eşliğinde gözlerini dört bir yana çeviriyor, öylece eziliyordu.

 

Anastasia: “Bu da neyin nesi….. Onca sıkıntıdan sonra bile her şey bayağı iyi bir havaya giriyor gibi görünüyor.”

 

Meili: “Onii-san uyanır uyanmaz neler yapıyor bö~yle? Gürültü patırtıdan hoşlanmam ama onii-san’ın uyanmasına sevi~ndim.”

 

Yavaşça merdivenlerden inen Anastasia ve Meili de aralarına katıldı. Böylece tedavi altında olması gereken Rem ve Patrasche dışında tüm grup toplanmış oldu.

 

Yeniden buluşabilmiş olmaları güzeldi ve her şey yolundaydı fakat bu gidişle sakinleşip doğru düzgün bir konuşma yapamayacaklardı.

 

Subaru: “H-er-neyse! Millet, hepiniz sakin olun! ――Hadi konuşalım!”

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Uyanır uyanmaz boğazını fazlasıyla çalıştıran Subaru, durumun kontrolünü ele geçirmeye çalışırcasına herkese öncülük etmeyi başarmıştı.

 

Bununla birlikte bir daire şeklinde oturan grupta Shaula Subaru’nun sağ koluna tutunmayı sürdürüyor, solundaysa Emilia onu ürpertecek bir şekilde dizlerinin üzerinde oturuyordu. Ve Beatrice de Subaru’nun kucağına yerleşmişti; tüm bunlar bir yabancının gözünde fazlasıyla abartılı bir savaş formasyonu olurdu.

 

Ram: “İğrenç​.”

 

Subaru: “Az önceki felaketi gördün mü acaba? Sana sağ yanıma böyle bir şey olmasını istermişim gibi mi görünüyorum? Kemiklerim çok fena ağrıyor. Bu gidişle kangren olacağım.”

 

Ağzından iğrenç kelimesi dökülen Ram’a bunları söyleyen Subaru, bakışlarını sıkıştırılan sağ koluna çevirdi.

 

Yarı çıplak bir kız tarafından kucaklanmak pek çokları için rüya gibi bir tecrübe olabilirdi ama gerçekte Subaru, kızın teninin yumuşaklığından ziyade kolundaki etlerin sıkıştırıldığını ve kemikleri ile sinirlerine korkutucu bir etki doğuracak derecede sınırlara ulaşan eklem acısını tecrübe ediyordu. Dürüst olmak gerekirse gerçekten parçalanabilirlerdi.

 

Subaru: “Neyse, kolum kökünden kopup gitmeden önce bu konuşmayı ilerletmek isterim fakat…… öncesinde, her şeyden önce, millet, hepiniz iyi olduğunuz için şükürler olsun. Gerçi Patrasche ve Rem’in durumundan emin olamayışımız korkutucu ama……”

 

Beatrice: “Hala şüpheyle yaklaşıyorsun, sanırım. Sorun yok, doğrusu. Herkes iyi, sanırım.”

 

Julius: “Tedirginliğin ve endişelerinde haklı olsan da durum tam da Beatrice-sama’nın söylediği gibi. Sonrasında onları doğru düzgün ziyaret edebilirsin zaten. ――Bekleyeceğin üzere bu defa hepimizin ödü koptu.”

 

Beatrice ve Julius, kavuşmalarının keyfini süren Subaru’ya kafa sallayarak onay verdi.

 

Ve Julius, bir kez daha kum denizinde ayrılmalarının hemen sonrasını yansıtırcasına korkunç bir surat ifadesine bürünerek,

 

Julius: “Yarığın oluşuşunun hemen sonrasında sen, Anastasia-sama ve Bayan Ram hariç hepimiz Cadı Yaratıklarının oluşturduğu çiçek tarhının öteki tarafına düştük. Sonra da pek çok vukuatın adından buraya sığınabildik.”

 

Meili: “A~ma, onii-san ve diğerleri ortada yoktu ve savaşamayacaklarını bildiğimiz için endişe~lendik.”

 

Julius Beatrice’in önceki açıklamasını takip ederken Meili de suratı asık şekilde aynı fikirde olduğu belirtti.

 

Tedirgin olmaları çok doğaldı. Kum denizinin yeraltı alanına düştükleri vakit diğerlerinin dışarıda kalıp kaybolması da Subaru cephesini endişelendirmişti, yani aynı şey iki taraf için de geçerliydi.

 

Meili: “Onee-san gerçekten soğukkanlılığını kaybetti. Bilge-san’a çıkıştığınd~a cidden zor bir vakit geçirdik. Öyle ki şimdi düşününce bile içi~me bir ürperme geliyor.”

 

Emilia: “Hey, Meili. Tüm bunları anlatmana gerek yoktu.”

 

Meili yaşına uymayan işveli bakışlar atarken Emilia, kıpkırmızı bir suratla itiraz etti. Bu yorumlarda abartı yoktu: kulaklarına dek kızaran Emilia’ya bakmak bile bunu rahatlıkla anlamak için yeterliydi.

 

Biraz düşüncesizce olsa da Subaru, Emilia’nın kendisi için endişelendiğini gördüğüne içtenlikle sevinmişti.

 

Subaru: “Anlıyorum~ Anlıyorum~, demek Emilia-tan endişelendi. Beako da hüngür hüngür ağlayacak derecede endişelenmiş, ne kadar da şanslı bir erkeğim.”

 

Emilia: “Tanrım, Subaru, yine bu şekilde dalga geçiyorsun…… Ayrıca Beatrice hüngür hüngür ağlamadı. Azıcık ağladı. Evet, öyle.”

 

Beatrice: “Birilerini kollayacaksan sonuna dek adamakıllı yap, doğrusu, seni aklı havada kız……!”

 

Emilia: “――?”

 

Gerçekte gözyaşlarına boğulmuş olan Beatrice, Emilia safça kalakalırken surat asmayı sürdürdü. Bu hoş etkileşim karşısında yanakları gevşeyen Subaru ise Julius’a döndü.

 

Subaru: “Öyleyse sen de bayağı endişelenmiş olmalısın. O halini görememem kötü oldu.”

 

Julius: “Tabii ki büyük ölçüde tedirgin oldum. Sen bir yana Anastasia-sama ve Bayan Ram için korktum. Erişemeyeceğim bir yerde iki narin hanımefendiyi kaybetmek üzücüydü. Sana betimin benzimin atışını ve endişe içerisinde dolanışımı gösteremesem de an itibarıyla yalnızca kırılgan ruhumda bir rahatlama duyabiliyorum.”

 

Subaru: “Neden korkmanla ilgili böylesine zarif bir konuşma yapıyorsun ki?”

 

Subaru alışkanlık olarak kaküllerine dokunan Julius’a acı bir gülümsemeyle dudak büzdü.

 

Onu öne çıkartamamış veya güçsüz bir yanını sergileyememişti, tam anlamıyla sıkıcı bir sonuçtu. Bununla birlikte Meili, ikilinin etkileşimi karşısında hafif bir kahkaha attı.

 

Kaş göz işaretleriyle ne olduğunu sorduklarındaysa örgülü saçını ağzına götürerek,

 

Meili: “Oh yok bi~r şey.”

 

Diyen kız, derin anlamlar taşıyormuş gibi görünen bir gülümsemeyle ikiliyi kandırdı.

 

Subaru: “Neyse, anladığım kadarıyla ayrı düştüğümüz herkes bizim için endişelenmiş. Neticede hiç kimse kaybolmadı, yani bu ayrılış artık arkamıza dönüp bakınca gülümseyebileceğimiz bir şey.”

 

Ram: “Yalnızca Barusu böyle cüretkarca utanmazlık edebilir. Ram’ın kırılgan bedeni ve narin yüreği bunları düşününce bile tedirginlik ve korkudan darmadağın olacak gibi oluyor.”

 

Subaru: “Bunu tanıdığım herkesin arasında en sağlam, en sert kalbe sahipmiş gibi görünen nee-sama mı söylüyor?”

 

İşin doğrusu Subaru’nun tüm tanıdıkları arasında zihinsel güç bağlamında başı çeken kişi Ram’dı. Söylemleri aptalca bir şaka gibi görünse de Subaru, kendisini önünde oturur olan Ram’ın yüzüne dikkatle bakar halde bulmuştu.

 

Açık kırmızı gözler, beyaz bir ten. Ve tabii ki ferahlatıcı bir güzellik ile yerinde yüz hatları. Hem de tatlılık ve zarafet vadisinde bulunmuş şüpheli bir meyve misali güzel yüz hatları. Nasıl bakarsanız bakın her zamanki Ram’dı.

 

Ram: “――Şu nahoş bakışlarına bir son ver. Öyle dikkatle bakarak ne yapmaya çalışıyorsun?”

 

Subaru: “Eh, senin gerçekten de Ram olduğunu düşünüyordum.”

 

Ram: “Tamamen umutsuz vaka, değil mi?”

 

Subaru: “Ortada doğru düzgün bir konu yokken böyle yargılarda bulunmayı bıraksana! Kastettiğim şey o değildi……”

 

Subaru, lafını yarıda kesip bir kenara atan Ram’a afallamış bir şekilde karşılık verdi.

 

Aklına yeraltı bölgesinde bilincini yitirmeden hemen önce yaşadığı vukuat gelmişti―― Ram, Subaru’yu korumak için yaralı bedeniyle At Adamla arasına girmişti.

 

Arkadan görünen ve yaralarla kaplı o narin bedeni en ufak bir galibiyet şansı olmaksızın o korkunç düşmanın karşısına dikilmişti. Subaru o zaman yaralanmaya dair hiçbir korku belirtisi taşımayan o halini görüp de onu kaybetme dehşetini hissetmişti; ve şimdi ikisi de sağ salim geri dönmüştü.

 

Bu gerçeğin farkına alışıldık korkusuz benliğiyle konuşarak varmıştı. 

 

Subaru: “Elbette aramızda hala bir mesafe var. Olaylar tuhaf bir şekilde iğrençleşip kötüleşti ama üzerine düşününce bu da…….Yo, yine de düşünüp hatırlanacak iyi bir anı olmamalı.”

 

Ram: “Ne gevelemeye çalıştığını anlamıyorum. Ortaya döksene. Adam gibi.”

 

Subaru: ““İkimizin de güvende olmasına seviniyorum.” demek istiyorum. Ve sonuç olarak beni koruyup kurtarmış olmana.”

 

Ram: “……Zaman kaybıydı.”

 

Subaru: “Böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirsin!?”

 

Subaru içtenlikle minnettarlığını dile getirdiğini düşünse de Ram için hiçbir şey ifade etmemişti.

 

Bunu takiben Emilia, Subaru’nun dargın halini görerek ağzından bastırılmış bir kıkırdama çıkarttı.

 

Emilia: “Sorun değil, Subaru. Ram birazcık utandı, hepsi bu.”

 

Subaru: “Nee-sama utandı mı……? Yerle göğün yer değiştirmesi daha inanılır olmaz mıydı?”

 

Emilia: “Y-yo ciddiyim. Belki de Ram’ı uyanana dek sımsıkı tuttuğun için böyle utanmıştır. Ayrılma anınız bile zorluydu.”

 

Ram: “Emilia-sama!”

 

Emilia bunları gizli gizli Subaru’nun kulağına fısıldarken Ram, o kelimelere öfkeli bir tepki verdi. Ve Emilia’nın dudaklarını okumuşçasına alışılmadık bir öfkeyle gözlerini yukarı çevirerek,

 

Ram: “İşleri kendi kriterlerinize göre yorumlamasanız daha iyi olur bence. Çünkü insanların hislerinden anlamayan bir ahmağın altında çalışmak isteyeceğimi sanmıyorum.”

 

Emilia: “…… “ahmak” derken beni kastetmedin, değil mi?”

 

Ram: “Hayır. Emilia-sama, sen insanların hisleri üzerine adamakıllı düşünürsün, ahmaklıkla uzaktan yakından ilişkisi olmayan biri varsa o da sensin; aksini iddia etmem çok saçma olurdu.”

 

Emilia: “Anlıyorum. Eem, bir saniye, izin ver de birazcık düşüneyim.”

 

Diyen Emilia, Ram’ın büyük bir alay işli sözleri üzerine içtenlikle düşünmeye başladı. Bu esnada Ram, keskin bir bıçak misali ışıldayan gözlerini Subaru’ya dikti ve dudaklarını hareketlendirerek, “Unut bunu.” dedi.

 

Subaru bu tehdit edici tavra refleks olarak başını sallayarak karşılık verdi. Uyandığında yatakta kendisiyle birlikte yatan birine dair izler gördüğünü anımsıyordu. Mutlaka Beatrice’tir diye düşünmüştü fakat az önce söylenenlere bakılırsa o iz――

 

Subaru: “Ah-oh, unuttum, unuttum gitti. Unuttum dedim.”

 

Ram: “İyi. Sen bir ahmak değilsin….. Emilia-sama. Bu meseleyi burada sonlandıralım.”

 

Emilia: “Ergh, Ram bana karşı giderek daha mı açık sözlü oluyor..….?”

 

Emilia sitem dolu bir bakış atarken Ram, anlamazdan gelerek kafasını çevirdi.

 

Ve Subaru da bakışlarını bu meseleye daha fazla değinilmesini istemiyor gibi görünen Ram’dan ayırarak yoldaşlarının sonuncusu olan Anastasia’ya çevirdi.

 

Anastasia her zamanki gibi şapkasını süsleyen ponponlarla oynayarak Julius’un yanında oturuyordu. Fakat Subaru’nun bakışlarını fark ettiği anda zarif bir şekilde gülümsedi.

 

Anastasia: “Aah, konuşmanız bitti mi? Natsuki-kun, beni unuttuğunu düşünmüştüm.”

 

Subaru: “Umarım kendi egoma öncelik vermemi mazur görebilirsin. Senin de güvende olmana sevindim. Yeraltı bölgesindeki son savaşın bahsi açılmışken, sonrasında olanlara dair hiçbir fikrim yok.”

 

Anastasia: “Bana o zifiri karanlığa atıldığım anlara ait korkutucu düşünceleri mi hatırlatacaksın? Natsuki-kun, Ram-san ve…… Ah ve Patrasche-chan varını yoğunu ortaya koyduğu için Cadı Yaratığı beni görmezden geliyordu. Orada hiçbir faydam dokunmazdı ama sonrasında pazarlık kısmında işe yarayacaktım.”

 

Subaru: “Pazarlık mı?”

 

Anastasia: “Bize yardım eden “Bilge-san” ile işte.”

 

Anastasia hala yüzünü Subaru’nun sağ koluna yapıştırmış halde durmayı sürdüren Shaula’yı işaret etti.

 

Pazarlık kelimesini işiten Subaru’nun kaşları çatılsa da Anastasia buruk bir şekilde gülümsedi.

 

Anastasia: “Ahyoyo, bizim de bayağı kafamız karıştı. Çünkü birkaç dakika öncesine kadar onu çekiştirip dursak bile hiçbir sorumuza cevap vermiyordu ama Natsuki-kun’a delice aşık herhalde.”

 

Subaru: “Sizinle konuşmadı mı? Bu şey mi?”

 

Shaula: “Ben bu şey değilim, Shaula’yım. Ustam~”

 

Subaru: “Kapa çeneni……”

 

Subaru darılan Shaula’ya keyifsiz bir karşılık verirken Anastasia omuz silkti.

 

Sahiden de dönüp bakıldığında Shaula, Anastasia ve geri kalanlara olsa olsa bir kelime etmişti. Fakat Subaru’ya gevezelik edip duruyordu. Yani bu durumun hemen hemen her noktası beklenmedikti.

 

Subaru: “Biri aniden 100 puan beğenilirlikle dibime yapışsa ve güzel bir kadın olsa bile ki bunun beğenilirliği sıfır, bu uğurda kafamı karıştırmaya değmez……”

 

Shaula: “――! Sen az önce benim güzel bir kadın olduğumu mu söyledin!?”

 

Subaru: “İşine gelince kulakların pek keskin değil mi, HEY!”

 

Subaru bir kez daha boştaki sol eliyle Shaula’nın kafasını iteklemeye çalıştı. Fakat o mücadele ettikçe Shaula’nın uyguladığı kuvvet de artınca en nihayetinde pes etmek zorunda kaldı.

 

Sonuç olarak sağ koluna tutunup kalan Shaula konusunda “Yapacak bir şey yok” mesajıyla derin bir nefes vererek kafasını salladı.

 

Subaru: “Şimdilik tüm bu önemsiz meseleleri bir kenara atalım da esas konuşmamız gereken konuyu konuşalım. Bir açıklama olmaksızın dönüp dolaşıp olduğumuz yerde saymaya devam etmek istemiyorum. Bize bazı şeyleri anlatmanı istiyorum.”

 

Shaula: “Eeeeeeeeeelbette, Ustamın söylemesi gereken bir şey varsa hemen o konuya geçelim!”

 

Julius: “Aynen öyle, iş birliğinin büyük yardımı dokunur. Bu sebeple bir şeyler sormak isterim. Sen Pleiades Gözcü Kulesine çekilen “Bilgesin” … Doğru anlamış mıyım?”

 

Shaula: *Kafasını çevirir*

 

Subaru: “Cevap versene! Az önce konuşacağım dememiş miydin!”

 

Shaula, yüzündeki dostane gülümsemenin tam aksine Julius’un sorusu karşısında kafasını bir anda çeviriverdi. Bu kötü tavrının Subaru’nun tepesini attırışından sonraysa astığı yüzünü ona döndü.

 

Shaula: “Amanın, Ustama neler olmuş! Ustam, bana ne sorarlarsa sorsunlar konuşmamamı, hiç kimseye gereksiz bir şey söylemememi tekrar tekrar kafama sokmaya çalışan sen değil miydin? Ben yaaaalnızca bana söylediklerine sadakatle itaat ediyorum. Öfkelenmene inanamıyorum! Sana dava açacağım!”

 

Subaru: “Ustan cidden korkunç biriymiş!”

 

Shaula: “Evet, evet. Öööööyle korkunçtur ki. Ondan özür dilemesini ve yaptıklarını derinlemesine düşünmesini talep etmeliyim.”

 

Subaru: “İnsanlara canının istediği gibi Ustam Ustam deyip durman……. Ha, Emilia-tan, o gözler de neyin nesi?”

 

Emilia, Subaru ve Shaula’nın tuhaf sohbeti karşısında yuvarlak gözlerini kısmıştı. Subaru kendisini bir başka açıklanamaz çıkışa hazırlasa da Emilia, “Şey” diyerek devam etti.

 

Emilia: “Aslında pek büyük bir mesele olmayabilir ama…… Nasıl açıklasam… Konuşma şekliniz bayağı benzer değil mi?”

 

Subaru: “Oradan bakınca bu kadar özenti bir tonla konuşuyor gibi mi duruyorum!?”

 

Emilia: “Bunu kastetmedim, ifade şekliniz aynı demek istedim. Yani sen ciddi konuşmalarda bile daima şaka yaparsın, haksız mıyım? Ondan da aynı hissi alıyorum.”

 

Subaru: “Benim hakkımdaki düşüncen bu mu!?”

 

Subaru, tamamen beklenmedik bu tahlil karşısında dehşete düşse de Emilia onu hiç umursamadı. Aksine,

 

Julius: “Hmmm….. Sen bahsedince benim de dikkatimi çekti gerçekten.”

 

Ram: “Barusu’nun tipik konuşma kabiliyeti mi? Bizi beklemekte olan bir sorun var öyleyse.”

 

Meili: “Ama ben Onii-san’ın konuşma şeklini gerçekten be~ğeniyorum?”

 

Anastasia: “Gerçi herkesin insanın midesine oturan bir tavrı vardır, siz de öyle düşünmüyor musunuz?”

 

Herkes ardı ardına tahlillerini sıralarken Subaru’nun ağzı açık kalmıştı. Fakat ufak bir kız Subaru’nun adına öfkeye kapılarak kendini kaybetmek üzereydi. ―― İşte o kız Beatrice’ti.

 

Beatrice: “Gerçekten canınız ne isterse söylemeyi bıraksanıza, sanırım. Hepiniz Subaru’ya benzer davranmakla kalmıyorsunuz, aynı zamanda bir süredir ona fazlasıyla yapışıp kalıyorsunuz. Subaru’nun elini tutuyor olmasına rağmen bu ne kadar zor sizce, sanırım! Bu hiç adil değil, doğrusu!”

 

Konuşmanın ortasında konu bayağıca değişse de Beatrice Shaula konusunda neşeli bir mizaca sahipti. Fakat Shaula Beatrice’in protestolarını bile güzel bir kızın bürünmemesi gereken bir surat ifadesiyle bir kenara attı.

 

Ve onun tamamıyla ilgisiz ifadesinin yüzüne yansıdığını gören Beatrice’in halihazırda azalan sabrı sınırlarına ulaştı.

 

Ancak tam da patlamadan önce Subaru’nun eli Shaula’nın alnının ortasına indi.

 

Subaru: “Yeter artık!”

 

Shaula: “Off… Gerçekten acımış olmasa da bir suistimal değil mi bu!? Evet suistimal…..! Ustam bana karşı şiddet kullandı! Seninle mahkemede görüşeceğim!”

 

Subaru: “Kapa çeneni! Bundan böyle diğerleriyle doğru düzgün konuşabilirsin! Yoksa bu konuşma hiçbir yere varmayacak!”

 

Shaula: “……Sorun olmaz mı?”

 

Subaru: “Evet, olmaz! Hatta sorun olmamayı bırak, tavsiyem bu yönde! Ciddi ciddi konuşmaya başlama vaktin geldi!”

 

Subaru’nun şikayetleri karşısında kaşları çatılan Shaula’nın suratı bir anda tam bir şaşkınlık timsaline dönüştü. Ve o ifade ağır ağır değişti, şaşkınlıktan algılamaya, onaylamaya ve son olarak yoğun bir minnettarlığa çevrildi.

 

Sonra da,

 

Shaula: “Yippeeeee! Yaaaaay~! Konuşma izni aldııııımmm! Artık derinlemesine gizemli çekici kadını oynamama gerek kalmadı~! Hip, Hip, Hoooooray!”

 

Subaru: “Söz konusu oysa ondan geriye bir zerre bile kalmadı!!”

 

Shaula’nın yüzü koca bir gülümsemeyle aydınlanmıştı, muhtemelen bir kuyruğu olsaydı şimdi sevinçten sağa sola sallıyor olurdu. 

 

Gerçi Subaru’nun kolunu hala sımsıkı tutarken kuyruğu olmasa da at kuyruğu neşe içerisinde sallanıyor, alnına, yanaklarına ve kim bilir daha nerelerine çarpıp duruyordu. 

 

#Gözümde canlandırdıkça gülsem mi ağlasam mı bilemediğim bir bölüm oldu. Her tarafı sarılmış, paylaşılamayan ama bir yandan da delice canı yanan bir Subaru. Onu tatlı tatlı kıskanıp saçını çeken bir Emilia. Tüm tatlılığıyla savunmaya geçen bir Beatrice. Sonunda rol yapmayı bırakıp tüm gevezeliğiyle kendisini ortaya atan bir Shaula. Ve tüm bunlara şahit olan diğerleri…
Artık bazı cevaplar alacağız. Umarım tatmin edici cevaplar olurlar diyerek şimdilik susuyorum, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr