???: [Hmm~, gerçekten can sıkıcı…]
???: [Hmm~, bu doğru. Ne yapmalıyız?]
Yan yana duran iki kişi kollarını önlerinde bağlamış şekilde aynı şey üzerine kafa patlatıyordu.
Biri uzun, gümüş rengi saçlara ve göz kamaştırıcı ametist gözlere sahip güzel bir kızdı, diğeriyse bal rengi bukleli saçlara ve göz alıcı desenler taşıyan gözbebeklerine sahip genç görünümlü bir kız.
Emilia ve Beatrice isimli kızlar kafalarını yana yatırmış, kız kardeşmişçesine aynı şekilde beyinlerini zorluyorlardı. Fakat büyük olanın hangisi olduğu mevzusu açılacak olursa ikisi de geri adım atmazdı.
An itibarıyla yalnızca inanılmaz olarak tasvir edilebilecek beyaz bir alandaydılar.
Zemin, duvarlar, tavan, her şey saf bir beyazlıkla doluydu. Mesafe algısının karmaşık olduğu bu yerin darlığı veya genişliği, yukarı ile aşağı, sol ile sağ arasındaki sınırları belirsizdi.
Böylesi bir alanda bir uyumsuzluk var dersek o da…
Emilia: [Bu sefer öncekinden çok daha fazla tabaka var.]
Önlerinde süzülen siyah tabakalara bakan Emilia, şikayet etmeden geçememişti. Önünde sayısız tabaka süzülüyor, bu da insanda tuhaf bir tedirginlik doğuruyordu.
Emilia: [Hui]
Beatrice: [Ah! Emilia! Ne yapıyorsun sen?!]
Emilia öylece uzanıp tabakalardan birini parmağıyla dürtüverdi, bu manzaraya şahit olan Beatrice ise gözleri irileşerek öfkeyle bağırdı.
Ve kendisinden çok daha uzun olan Emilia’ya doğru eğilerek onu davranışlarından ötürü kabaca azarladı.
Her halükarda olan olmuştu.
Beatrice: [...]
Emilia’nın dokunduğu tabaka ansızın tüm görüş alanlarını kapsayan beyaz bir ışık gönderdi. Bir an sonraysa beyaz alandaki sayısız tabaka dağıldı ve geriye yalnızca bir tane kaldı.
Emilia: [Hmm, işe yarayacak gibi görünmüyor.]
Beatrice: ["İşe yarayacak gibi görünmüyormuş..." Tabii ki işe yaramayacaktı! Neden daima fevri davranıp işleri karıştırmak zorundasın ki? Buna inanamıyorum, doğrusu!]
Emilia: [Üz..., üzgünüm. Ama biliyorsun ya, yargılamaya istediğimiz kadar girebiliyoruz.]
Emilia yüzü öfkeden kıpkırmızı kesilen Beatrice’den özür dileyerek hızlıca tabakaya doğru yürüdü. Ve elini uzatarak geri kalan son tabakaya dokundu.
???: [...Shaula’nın yok ettiği kahramanların en parlağına dokun.]
O sesin karşılığında bir anda tüm odayı beyaz bir ışık doldurdu. Ve tıpkı az önceki gibi sayısız tabaka, beyaz alanı doldurdu.
Emilia: [Görüyorsun işte, haksız mıyım?]
Beatrice: [“Görüyorsun işteymiş...” Tabii ki görüyorum! Sana bir hevesle bir şeyler yapmaya bir son ver dememiş miydim, doğrusu!]
Beatrice tek gözünü kapatarak kendini haklı gören Emilia’ya bağırdı. Ve Beatrice’in dırdırlarının ucu bucağı yokmuş gibi görünen beyaz alandaki yankısının sonu gelmek bilmedi.
△▼△▼△▼△
Meili: [Fufufu, Nee-san cidden ama, yine mi Beatrice-chan’ı sinirlendirdin?]
Merdivenlerden ilgisizce inen Emilia’yı gören Meili, yani merdivenlerin altında örgülü saçlarıyla bekleyen kız, ağzını kapatarak kıs kıs güldü.
Emilia: [Ah, Meili.... Hmm, öyle oldu. Bu konuda çooook derinlemesine düşünüyorum.]
Beatrice: [Doğal olan da bu değil mi? Gerçekten, Emilia’nın buranın nasıl bir yer olduğuna dair hiçbir fikri yok, sanırım. Betty buna inanamıyor, doğrusu!]
Meili: [Fufufu, bu manzarayı görünce gerçekten kardeş gibi duruyorsunuz.]
Tantanalı Beatrice’i ve kayıtsız Emilia’yı gören Meili, haylazca böyle söyledi. Bunu işiten şaşkın Emilia "Eh!" derken Beatrice iki uçlu bir tepki verdi. Emilia'nın gözleri ışıldıyordu fakat Beatrice’in yüzü memnuniyetsizdi.
Beatrice: [Betty’nin böyle baş belası bir kardeşi olsaydı canı ölümüne sıkılırdı…]
Emilia: [Hehe! Abla olan benim, küçük kardeş de Beatrice, değil mi?]
Beatrice: [Dalga geçme, sanırım. Betty hem yaş olarak daha büyük hem de benim mizacım Emilia’nınkinden çok daha farklı, doğrusu. Betty abla değil de ne?]
Beatrice'in muzaffer bakışını gören Emilia, öfke içerisinde yanaklarını şişirdi. Dış görünüm olarak sahiden de Emilia daha büyük dursa da başlı başına bu konuşmadan bile olgun tarafın Beatrice olduğu anlaşılıyordu... Meili’ye kalırsa onlar, dostane bir ilişki içerisindeki kız kardeşlerdi. Kimin abla, kimin kardeş olduğu önemsizdi.
Meili: [Ama beklenildiği üzere dengeler sarsılıyor. Sebebi de onii-san’ın yokluğu.]
Emilia: [… Hmm. Eveeet. Beatrice uyuyan Subaru için çok endişeleniyor diye bu kadar temkinli davranıyor…]
Beatrice: [Betty’nin öfkelenme sebebi Emilia’nın pervasız davranması, doğrusu. Evet Subaru için de endişeleniyorum ama bunları ayrı meseleler olarak görmek daha iyi olur.]
Emilia’nın hatalarını telafi etmek için endişelerini gizlediğini aklının bir köşesine not eden Beatrice iç çekti. Sahiden de küçük göğsünün derinliklerinde huzursuzluk tohumları serpiliyordu.
...An itibarıyla Beatrice ve diğerleri Pleiades Gözcü Kulesindeydi. Cadı yaratıklarının yuvasını ve hatta aşılmasının inanılmaz zor olduğu söylenen Augria Kum Tepelerini bile arkalarında bırakmayı başarmış olmaları başlı başına takdire şayandı. Fakat bu kesinlikle hafife alınabilecek bir mesele değildi.
Kuleye ulaşmalarından önceki son engelde grup ağır bir darbe almış, yoldaşlarının neredeyse yarısını yitirecekleri bir duruma düşülmüştü.
Emilia: [O kadın sayesinde sonucun bu olmaması çok iyi oldu…]
Emilia’nın ağzını örterek fısıldadığı kelimeleri işiten Beatrice, karmaşık bir surat ifadesi sergiledi.
Bu konuşmanın konusu olan kişi normal şartlarda bu kulede yaşayan tek kişiydi fakat şu anda Beatrice ve diğerleriyle birlikte değildi. Sessiz, ifadesiz biriydi ve Beatrice ile diğerlerinin sorularını tamamen duymazdan geliyordu. Dürüst olmak gerekirse Beatrice’in gerginliği giderek tavan yapıyordu ancak…
Meili: [Onii-san’a yardım eden çıplak onee-san’ı diyorsun. Beatrice-chan’ın gerginliğini anlayabilsem de bu nokta da doğru, haksız mıyım?]
Beatrice: [Be..., Betty de bunu biliyor, sanırım. Yani Betty ekstra düşüncelere kapılmıyor, doğrusu.]
Meili tarafından içsel gerginliklerine değinilen Beatrice surat astı. Sonra da derince bir nefes vererek ruh halini değiştirmekte karar kıldı.
Beatrice: [Sürekli burada durmanın hiçbir faydası yok. Hadi gidip Subaru’yu kontrol edelim, sanırım.]
Emilia: [Ah, öyleyse ben de seninle geleyim. Ram için de endişeleniyorum. Peki ya sen, Meili?]
Sırtını geren Beatrice’e bu karşılığı veren Emilia, Meili’ye birlikte gitmeyi teklif etti. Meili ise bu soruyu işiterek kafasını eğdi ve bir düşündü.
Meili: [Şimdi düşünüyorum da merdivenlerin üzerindeki yapıyı... hala çözemediniz, değil mi? Ne kadar dürtersek dürtelim fark etmiyor gibi görünüyor, ben de bir deneyebilir miyim?]
Emilia: [Bir sorun olacağını sanmıyorum... ama tek başına gitmen uygun olur mu?]
Meili: [Sorun değil. Zaten bu kuledeki amacınıza ulaşmadıkça geri dönemezsiniz, değil mi? Ben de kumlarla dolu bu mekanda ebediyen kalmak istemem.]
Meili böyle söyledikten sonra el sallayarak merdivenlerden yukarı yöneldi.
Onun ufak sırtını izleyerek,
Emilia: [Bir sakıncası yok mudur?]
Diyen Emilia kafasını Beatrice’e çevirerek devam etti.
Emilia: [Tabii ki hayır, Meili yardım etmeye çalıştığı için çooook mutluyum ama…]
Beatrice: [Bu mekanda insanlara zarar verebilecek bir mekanizma yok, sanırım… Betty ve Julius’un vardığı sonuç aynı, doğrusu. Yani o küçük kızın başına bir iş gelmez.]
Emilia: [Gerçekten mi... Eh? Öyleyse az önce bana niye kızdın?]
Beatrice: [Her şeyi bilmek ve buna göre davranmakla hiçbir şey bilmeden pervasızca hareket etmek bambaşka şeyler! Tanrım! Zerre kadar düşünmüyorsun!]
Emilia: [Zerre... kadar mı!? Ah! Hadi bir an önce yanlarına inelim! Subaru ve Ram sabırsızca bekliyordur, hadi acele edelim!]
Beatrice: [Ah, hey, Emilia!]
Emilia aceleyle konudan uzaklaşarak Beatrice’i kibarca kucakladığı gibi merdivenlerden aşağı koşturdu.
Emilia’nın kollarında sarsılan Beatrice ise yanaklarını şişirdi.
Beatrice: [Beklenildiği üzere sen ne düşünürsen düşün Betty ablalığa daha uygun, doğrusu.]
△▼△▼△▼△
???: [Hmm? Emilia-san ve Beatrice-chan aşağı iniyor.]
Emilia: [Ah, Anastasia-san. Ve de Julius.]
Beatrice’i kucaklamış halde devasa spiral merdivenlerden aşağı koşturan Emilia, en alt kattan kendilerine el sallayan Anastasia ve Julius’u fark etti.
Ve koşarken ulaştığı momentumu kullanıp bir "Hey!" sesi çıkartarak spiral merdiven basamaklarından aşağı atladı… Güçlü rüzgarlara karşı mesafeyi tek nefeste neredeyse on metre azalttı.
Beatrice: [Hayhe]
Emilia: [Ha... sağ salim indik ama cidden korkutucuydu, bir daha yapmayalım.]
Beatrice: [Böyle bir şeyin Emilia’nın ağzından çıkmasının hiç faydası yok… Emilia hiçbir şeyden korkmuyor...]
Emilia: [Hmm, ben öyle demezdim. Benim de korktuğum şeyler var. Hmmm, öyle dedim ama bir düşüneyim, bana birazcık zaman tanı lütfen.]
Diyen Emilia, korktuğu şeyleri hatırlamak adına düşünmeye başladı.
Beatrice ise bu anlamsız arayış hakkında düşünmeye bir son verip Emilia’nın kollarından kurtuldu, pat diye gözcü kulesinin en alt katının zeminine indi ve ejder vagonuna… bir grup insanı taşıyan o taşıta döndü.
O ejder vagonunun içerisinde Beatrice’in kontrat sahibi Natsuki Subaru uyuyordu.
Beatrice: [...Neredeyse yirmi dört saat geçti, değil mi?]
Julius: [Subaru için endişeleniyor musun?]
Ejder vagonuna bakan Beatrice’in yanında dikilen Julius böyle dedi. Göz ucuyla Julius’a bakan Beatrice ise mavi gözlerini kıstı.
Beatrice: [Julius, fazla yaklaşma. Betty’nin bir kontrat sahibi var, doğrusu. Halihazırda sahibi olan bir ruhu kışkırtıyorsun, karakterin gerçekten kötü olmalı, sanırım.]
Julius: [...Özür dilerim. Ama bu benim “Ruh Toplama İlahi Korumamın” etkisi, irademden bağımsız olarak kendi kendine hareket eden bir şey. Yanlış anlama lütfen.]
Beatrice: [Hah, yalnızca ufak bir şakaydı, doğrusu. Bunu kabullenen sen… Çok masum olmalısın, sanırım.]
İç çekerek oldukça ciddi bir ifadeye bürünen Beatrice’in ağzından dökülen kelimeler kulağa pek de şaka gibi gelmemişti. Bunun farkında olduğu için de daha fazla konuşmadı.
Augria Kum Tepelerindeki “Uzay bükülmesi” nedeniyle Subaru ve diğerleri bir süre ayrı düşmüştü. Bu süre yalnızca birkaç saatten ibaret olsa da Beatrice’in endişesi ve merakı hesap edilmesi zor düzeydeydi.
Hiç değilse kavuşmalarının ardından Subaru’yu sağ salim görebilince endişesi birazcık yatışmıştı.
Beatrice: [Tembellikte bir numarasın.]
Beatrice ejder vagonunda bir kez daha buluştuğu uyku halindeki kontrat sahibinin kulaklarına hafifçe fısıldadı.
Subaru’ya bağlı olma hissiyatı sayesinde durumunun ciddi olmadığını biliyordu. Ama ortada “Uyuyan Güzel” gibi bir örnek de vardı… Yani bedeninde hiçbir problem olmasa da uyanamayabilirdi. Bu olasılığı değerlendirdiğinde iyimser olamıyordu.
Anastasia: [Beatrice-chan endişeli görünüyor, Emilia-san’ın durumu iyi mi?]
Emilia: [Ben mi? Tabii ki ben de Subaru için çok endişeleniyorum...ama Anastasia-san’dan Subaru’nun tüneldeyken çoook sıkı çalıştığını öğrendim. Subaru iyi olacaktır.]
Anastasia: [Bu, bu nasıl bir güven?]
Emilia: [Nasıl mı...? Subaru benim şövalyemken ona inanmam doğal değil mi?]
Emilia boş boş kafasını eğerken Anastasia acı acı gülümsedi. Bu tarz bir güven, Natsuki Subaru’nun çaresizce mücadelelerinin eseriydi.
???: [--Tch!]
Herkes konuşurken ansızın önlerindeki ejder vagonundan bir ses geldi. Ve tam da Beatrice ile diğerleri bu işe şaşırırken hemen ardından… ejder vagonunu kapısı açıldı ve bir figür içeriden dışarıya kendini attı.
Gözcü kulesinin en alt katının zeminine bir şaşkınlık çökmüştü.
Emilia: [Ram! Harika, uyanmışsın!]
Ram: [Eh? Emilia-sama?]
Vagondan dışarı yuvarlanan Ram, dudakları titreyerek koşturmakta olan Emilia’yı izliyordu. Daima kayıtsız, güçlü ve dayanıklı biri izlenimi veren Ram şu anda bir kaos halindeydi.
Fakat yüzüne ansızın sakin bir ifade yerleştirdi.
Ram: [Emilia-sama, güvende olman bir harika. Ancak Rem seninle birlikte mi?]
Emilia: [Mhm, sorun yok, endişelenme. Rem güvenli bir yerde dinleniyor.]
Ram: [Bu, bu çok iyi.]
Zihin rahatlığının tüm bedenini gevşetmesine izin veren Ram, dudaklarının köşelerini yatıştırdı. Ram’ı şefkatle tutan Emilia ise sırtını sıvazladı.
Ve bu manzarayı izleyen Beatrice ile diğerlerine de bir rahatlama çöktü.
Julius: [Ram-san’la ilgili fark edilir bir problem yok gibi görünüyor.]
Beatrice: [Yalnızca kendisini fazla zorlamış gibi, doğrusu. Uyandığına göre başka bir problemi olmayacaktır, sanırım.]
Anastasia: [Bunu söylediği anda Beatrice-chan'ın yüzüne neden rahatlamış bir ifade yerleşti?]
Beatrice: [...Kapa çeneni.]
Kıs kıs gülen Anastasia’ya gözlerini kısarak bakan Beatrice omuz silkti.
Rahatlatıcı bakışlarla çevrelenen Ram ise ayaklandı.
Ram: [Öyleyse şu an için garip bir durumdaymışız gibi görünüyor. Bana detaylı olarak neler yaşandığını anlatabilir misiniz?]
Emilia: [Tabii ki. Ama bedenin iyi durumda mı?]
Ram: [Eh, sorun yok. Sonuçta bayağıdır uyuyordum sanırım…]
Emilia: [Evet, öyle. Subaru seni sımsıkı kucakladığı için…]
Ram: [...Bir saniye durun lütfen.]
Emilia’nın masumane kelimelerini işiten Ram'ın yanakları kaskatı kesildi.
Ram’ın karşılığını işiten Emilia ise bir “Eh?” sesiyle kafasını eğdi.
Ram: [O, o ejder vagonunda neler yaşandı…?]
Beatrice: [Ah, evet, ben de şaşırdım, doğrusu. Tekrar buluştuğumuzda Subaru seni sımsıkı kucaklıyordu...bu da bizi endişelendirdi.]
Emilia: [Eh? Ram, sorun nedir? O tarafta ejder vagonu var...]
Ram görüş alanındaki ejder vagonuna doğru sallana sallana ilerlemeye başladı. Ve cebinden değneğini çıkarttığı gibi çelimsizce sarf ettiği büyü kelimeleriyle güçlü bir rüzgar yarattı. Amacıysa…
Ram: [Eğer o Barusu’yu öldürmezsem…]
Emilia: [Bekle! Bekle! Bu yaptığın tehlikeli, Ram! Sakin ol!]
Ram: [Lütfen beni durdurma, Emilia-sama. Ram bu pisliği temizlemezse...]
Ram'ın agresif gücüyle karşılaşan Emilia panikleyerek bedenini aceleyle arkadan Ram’a bastırdı. Fakat Ram buna rağmen durmayı reddedince Julius da onu durdurmak için aceleyle öne çıktı.
Bu manzarayı gören Beatrice ufak elleriyle alnına dokundu.
Ve aynı zamanda...
Beatrice: [Herkes çok can sıkıcı, sanırım… Bir an önce uyanmazsan bu da can sıkıcı olacak, doğrusu, Subaru.]
Beatrice, ana dayanağının yokluğunda işte bu kelimeleri fısıldadı.
#Sanırım bölümün ilk kısmında aşılması gereken ilk zorluğun bir kısmını gördük. Tam olarak neler yaşanacağını çok merak ediyorum doğrusu. Ve Emilia sahiden yaramaz bir kız çocuğu, ne ara krallığa yaraşır bir olgunluğa erişecek veya böyle bir şey mümkün olacak mı orası da merak konusu. Bu yan hikayeyi de tamamladığımıza göre yeniden hikayemize dönme vakti, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..