Shaula: “Öncelikle gerçekten bir şey sakladığım söylenemez. Yalnızca istemediğim için bir şey söylemedim. Bu kayıtlara geçsin, lütfen.”
Subaru: “Hadi ne var ne yoksa dökül artık.”
Anastasia Shaula’nın sırlarına ışık tutarken onun dile getirmeye çalıştığı bahaneleri ayaklar altına alan Subaru olmuştu.
Shaula’nın Subaru’nun bu zorlayıcı yaklaşımı karşısında parmak uçlarını birbirlerine bastırarak verdiği yanıt ise,
Shaula: “Şey, mesela, Ustam ve geri kalanlar Kuleden gizlice kaçmaya kalkarsa herkesi öldürmek zorundayım, merhamet edemem.”
Subaru: “Bir anda ağzından dökülen bu kelimeler de neyin nesi!?”
Shaula: “Ama bunu canım istediği için yapmayacaktım ki! Biz yalnızca olasılıklardan bahsediyoruz. Her şeyden önce o emre karşı çıkmam mümkün değil.”
Shaula’nın kötü niyetlerinin bir anda dışa vuruluşuyla Subaru, kafasını sallar halde ufalıp kalmış olan kıza dikkatlice gözlerini dikti. İri göğüslerini dizlerine bastırmış olan Shaula, bir top gibi kıvrılıvermişti.
Shaula: “E seni öldüremem ki zaten, Ustam. Buna fırsat olmadan öldürülürüm ve tüm düzen mahvolur…”
Subaru: “Bu fikre bu kadar karşıysan neden yalnızca… yo?... Yoksa… Bana bir Kontratın olduğunu söylemeyeceksin, değil mi?”
Bu işte bir tuhaflık hisseden Subaru’nun dudaklarından bu kelimeler dökülmüştü.
Her şeyden önce Shaula’nın kimliği düşünülünce işler netleşiyordu. 400 yıldır『Bilgenin』yerine Kulede yaşıyor, Kulenin koruyucusu olarak Cadının Mührünü gözlüyordu.
Böyle bir rol üstlenip birkaç yüz yıldır buna göre hareket edişine bakılırsa――― Ne yaşam tarzı ne de ömür uzunluğu insanlığa uygundu.
Subaru: “Sen, sen de tıpkı Beako gibi bir ruh musun?”
Sahte bir söz gereği Beatrice, 400 yıl boyunca Yasaklı Kütüphaneye tıkılıp kalmıştı.
Eğer Shaula da aynı onun gibi 400 yılını Gözcü Kulesine yaklaşmaya cüret edenlere ateş ederek ve şartları karşılayabilecek birilerini bekleyerek geçirdiyse Beatrice ile aynı türden bir varlık olabilirdi―――.
Shaula: “Yok artık. Ruh denen o kabarık―top yumaklarıyla kıyaslanmaya katlanacak değilim. Bunu kesinlikle reddediyorum… Bir anda hepinizin gözleri amma korkutucu oldu!”
Subaru: “Çünkü buradakilerin %80i ruhlarla ilişkili!”
Amatörü de dahil edince ortamda üç Ruh Kullanıcısı vardı. Ayrıca geç kızlardan biri Ruhken bir diğeri bir Yapay Ruh tarafından ele geçirilmişti. Ruhlarla ilişkisiz olanlar yalnızca alt katta bekleyen Oni kız kardeşlerle her nedense Shaula’ya afacan bir ifadeyle bakan ufak kız Meili’ydi. Shaula’nın söylediği hiçbir şey ortamdakilerin çoğunluğuna uymuyordu.
Yine de,
Subaru: “Neyse, bunu bir kenara bırakalım da sen ne ayaksın? Bir Ruh değilsen ne demeye Kontratına bağlı kalmak için bu kadar çırpınıyorsun?”
Emilia: “Neler söylüyorsun öyle Subaru! Bir Ruh veya Ruh Kullanıcısı olmasan da bir söz verdiysen tutmak zorundasındır. Sözler önemlidir. Şimdi, benden sonra tekrar et bakalım.”
Subaru: “Yo, bekle, benim hatamdı pardon. Yalnızca lafın gelişiydi ve…”
Emilia: “Sözler önemlidir. Üç defa.”
Subaru: “Sözler önemlidir. Sözler önemlidir. Sözler önemlidir.”
Emilia’dan beklenmedik şekilde azar yiyen Subaru, affını kazanabilmek için sözlerini üç kez tekrarladı.
Öyle ya da böyle Emilia ve Subaru’nun farkında olmadan yaptığı maskaralıklar da Shaula’nın fazlasıyla inatçı tavrı da onlar dışındakiler için anlaşılması zor şeylerdi.
Basit bir görev duygusu meselesi de değildi.
Julius: “Şu anda mühim olan Shaula Hanımın aldığı emirler hakkında daha çok şey öğrenmemiz. Konuşmayı rayından çıkarman kötü bir alışkanlık. Bunun farkında ol.”
Subaru: “Hepsi benim hatamdı sanki… Aman iyi! Benim hatamdı, hepsi benim hatamdı! Hatamı kabul ediyorum, yani bu meseleyi burada kapat artık lanet olasıca!”
Shaula: “Vauuv, epey büyük bir patlamaydı ama tam da Ustamdan beklenildiği gibiydi! Neyse, konuşacağım.”
Subaru acınası ve asık bir surat ifadesine bürünürken Shaula ışıl ışıl bir yüzle elini uzattı. Sonra da boğazını temizleyip şaşırtıcı bir düzgünlükle “Öyleyse” şeklinde ağzını açarak,
Shaula: “Tüm mütevazılığımla beyan ederim ki bundan böyle bana verilen emirlerden bahsedeceğim. Birincisi, Büyük Pleiades Kütüphanesi sınavına katılanların dışarı çıkmasına asla müsaade etmeyeceğim.”
Subaru: “Bir anda buraya sıkışıp kaldık yani!”
Shaula: “Sorun yok! Düzgün bir çıkış yolu var! Büyük Kütüphanenin『Sınavını』adamakıllı tamamlayıp 1. Kat『Maia’ya』ulaşırsanız sorun kalmayacak. Her şey YOLUNDA olacak.”
Shaula başparmağını kaldırarak böyle söyledi.
Shaula: “Bu arada bu şartı ihlal ederseniz bayağı hızlı şekilde soğukkanlı bir ölüm makinesine dönüşeceğim, yani Ustamla aramdaki söz geçersiz hale gelecek. Yolunuza çıkacağım.”
Subaru: “Bana verdiğin sözden daha büyük bir öncelik yani, ha? Biraz yaralandım.”
Shaula: “Ooo―, Ustamı yaralamayı başardığımı düşünüyorum da güçlenmiş olmalıyım~! Bu resmen evrim! 400 yılın meyveleri!”
Subaru: “Şaka yapıyordum!”
Shaula: “Ben de~!”
Hızlıca bir ileri geri etkileşimden sonra Shaula ikinci parmağını kaldırıp sallayarak,
Shaula: “Devam ediyorum, şey, bundan biraz sıkıldığım için hızlı olacağım. Birincisi,『Sınavı』 tamamlamadan çıkmak yasak. İkincisi,『Sınavın』kurallarını ihlal etmek yasak. Üçüncüsü, Kütüphaneye saygısızlık etmek yasak. Dördüncüsü, Kuleyi yok etmeye çalışmak yasak. Beşincisi, ah―, beşincisi…. Oh. Beşinci yoktu.”
Emilia: “Tüm bunlar dört kural ediyor… ama,”
Shaula’yı ve rezil ettiği açıklamasını bir şekilde sindiren Emilia, Subaru ve diğerlerine döndü. Onun göğüslediği gerginlik ve korkuları Subaru da anlayabiliyordu.
Shaula’ın bahsettiği kurallar kabaca uyulması kolay şeyler olsa da içlerinde merak uyandırıcı birkaç kısım da vardı. Bilhassa problemli olan nokta―――,
Subaru: “『Sınavın』kurallarını ihlal etmenin yasak olması kısmını gerçekten merak ettim.”
Julius: “Farkında olmadığımız gizli bir kural var galiba.”
Çenesine dokunan Subaru’yla hemfikir olan Julius düşüncelere dalmıştı.
Subaru ve grubu hiç değilse 3. Kat『Taygeta’nın』『Sınavı』esnasında herhangi bir Kural konusunda bilgilendirilmemiş ve Monolitler ve Yıldız Kümesiyle ilgili herhangi bir problemle karşılaşmamıştı.
Bahsi açılmışken katılımcılar yanlış Monolite dokunulduğu an diskalifiye oluyordu.
Anastasia: “Kurallar, düzenlemeler… hepsi de kötü haberlere benziyor, hiç değilse benim gözümde öyle.”
Emilia: “…Mezarlıktaki 『Yargılama』,katılımcı başarısız olduğunda o günlüğüne kapanıyordu. Bu durum da zamanında 『Yargılamayı』tekrar edişimize bayağı benziyor, yani belki de―”
Emilia bu noktada lafını keserek dudaklarını ısırdı. Ve titreşen ametist gözleri, hafifçe başını sallayan Subaru’ya takıldı.
Subaru: “Aklında bir şey varsa şimdi dile getirmenin tam zamanı. Endişelenme, ne dersen de seninle dalga geçmeyeceğim.”
Emilia: “Mmh, biliyorum. Umm, görüyorsunuz ya, Subaru ve Anastasia―san’ın söylediği şey, bu Kuleyi yapan kişinin geeeerçekten kaba olduğu… değil mi?”
Subaru: “Kelime seçimin bayağı şirin ama doğru. Ee, ne olmuş?”
Emilia: “Diğer tarafın açısından bakmak da önemlidir. Başka bir deyişle, Shaula’nın söylediklerine bakmaya çalışıp o kişinin geeeerçekten ne kadar kaba olduğunu düşününce birazcık şey oluyor―”
Herkesin bakışları kendisine çevrilirken önce dudaklarını yaladı, sonra da ellerini çırparak tavanı işaret etti.
Emilia: “Uymamız gereken kurallar var ama ne olduklarını bile bilmiyoruz… Bu gerçekten kabalık değil mi?”
Subaru: “…Başka bir deyişle,”
Emilia: “Olası kuralları bulmaya çalışmalı ve onları ihlal etmeden ilerlemeliyiz.”
“―――”
Emilia’nın sözleri tüm suratların gerginlikle katılaşmasına yol açtı.
Bu tepki karşısındaysa Emilia, uzun kirpikleri kıpırdanarak bakışlarını eğdi.
Emilia: “Bu bana tam da Echidna’nın yapacağı bir şey gibi geliyor.”
Subaru: “…Emilia―tan, boktan kişilikleri düşününce aklımıza aynı kişi geliyor. Düşünme şeklimiz aynı.”
Kurduğu o tek cümle, hiç değilse Subaru’nun şahsi düşüncelerine biraz daha inandırıcılık katmıştı.
Emilia’nın bahsettiği kötü karakterli kişi――― Subaru, bunda doğruluk payı olduğunu hissediyordu.
İhlal edilmemesi gereken kurallar belirleyip kuralların içeriğini sınava katılanlara söylememek…
Son derece tatsız bir yaradılışın eseriydi.
Subaru: “Bu arada, kuralların ihlal edilip edilmediğine hükmedecek kişi sen misin?”
Shaula: “Olayı anlamaya başlıyorsunuz. Az önce söylediğim her konuda herhangi bir ihlal olursa müdahale etmem gerekiyor. Beni kandırmanızın hiçbir yolu yok. Bu Ustam için de arkadaşları için de geçerli.”
O uysal ses, sözlerinin yarısında gizemli bir güç yaymaya başlamıştı.
Bu Shaula’nın fiziksel gücü değildi, tam tersiydi.
――Onu bu şekilde davranmaya itebilen, ondan çok daha güçlü biri vardı.
Subaru: “Bu iş zaten kötü bir şaka gibiyken şimdi kötü bir şaka daha eklendi. İş işten geçmiş bile.”
Julius: “Bazen şu uçarı konuşma tarzını kıskanıyorum.”
Julius iç çekerek böyle söylerken onun yakışıklı profiline bakan Subaru omuz silkti.
Julius: “Belki de gözün sürekli yükseklerde olduğu için böyle bir kişilik geliştirmişsindir. Öyleyse korkarım ki asla böyle bir tecrübe edinemeyeceğim.”
Subaru: “Asıl ayak hizandakilerden korkacaksın. Yoksa ayağını masanın kenarına geçiriverirsin. Bunun olmasını dört gözle bekliyorum.”
Anastasia: “Tamam, tamam, yakın arkadaşların tartışmaya girmesi iyidir hoştur ama ana konumuzu unutmayalım lütfen.”
Julius ve Subaru’yu ayıran Anastasia, öne çıkarak bakışlarını Shaula’ya çevirdi.
Subaru: “Hepsi bu mu? Şu ana kadar sıkıntı yoktu, değil mi?”
Shaula: “Yemin ederim. Bu defa yalan söylemiyorum. Ayrıca kurallar ihlal edilmediği sürece bedenim bana ait olmaya devam edecek. Yo bir dakika, yanlış oldu. Ustama ait olmaya devam edecek.”
Subaru: “İstemem, kalsın.”
Shaula: “Reddedildim! Ama kalbim daima Ustamın olacak!”
Subaru: “Onu da istemem.”
Sonrasında ellerini beline yerleştiren Anastasia, Shaula’nın söylediği her şeyi -Shaula’nın son yaşananlardaki payıyla ilgili gereksiz birkaç kelimesiyle birlikte- özetledi. Biraz vakit alsa da Subaru ile aralarındaki sözü teyit etmeyi de başardı――― Shaula, Subaru ve yoldaşlarına zarar vermeme, el sürmeme şeklindeki sözünü tutmaya devam etmeyi planlıyordu.
Tabii ki hiçbir kuralın ihlal edilmemesi şartıyla.
Emilia: “Her halükarda『Sınavı』tamamlamadıkça buradan çıkamayacak olduğumuzu düşününce… Mezardaki『Yargılamalara』iyice benzemeye başladı.”
Subaru: “I ıh, bu defa en kötü senaryoyla bile bu işi hallettiğimiz sürece hep birlikte eve dönebiliyoruz, değil mi? Mezardakinden çok daha kolay.”
Shaula: “Ustam böyle bir şeyi hayatta yapmaz! Ondan kibarı yoktur! Ondan koca yüreklisi yoktur! Uaah, yalan söyleyince her yerim karıncalandı!”
Shaula ektiğini biçerek çırpınırken Emilia ve Subaru hayal kırıklığına uğramış ifadelerle bakındı.
Şimdilik Shaula’dan alabildikleri bundan ibaretti.
Meili: “Konuşmayı bitirdiniz mi? Yarı çıplak Onee―san’ın tepesine çıkabilir miyim artık?”
Subaru: “Bitirdik bitirdik. Buyur. Ne istersen yap. Bir saniye, ona şimdiden epey bağlandın ha.”
Dışında kaldığı konuşmanın bittiğine hükmeden Meili, Shaula’ya doğru koşturarak ince omuzlarının üzerine tırmandı.
Orası, Meili’nin Kuleye vardı varalı kendisini en rahat hissettiği yerdi. Ejder vagonunu kaldırabilen Shaula için mesele yoktu, Meili ona tüy gibi hafif geliyor olmalıydı.
Meili: “Onee―san’la olduğumda kendimi daha güvende hissediyorum.”
Shaula: “Ehh, beni pek etkilemiyor. İki numaralı―ufaklıkla rahatlıkla ilgilenebilirim.”
Subaru: “İki numaralı mı?”
Shaula: “Buradaki iki numaralı―ufaklık, şuradaki de bir numaralı.”
Meili’yi sırtında taşıyan Shaula’nın bir numaralı olarak işaret ettiği kişi Beatrice’ti.
Fakat Beatrice, Shaula’nın bu küçük düşürücü söylemine hiçbir yorumda bulunmadı. Halbuki normal şartlarda tüm gücüyle, kıpkırmızı ve şiş bir suratla ona çıkışması gerekirdi.
Subaru: “Dur bir saniye, bayağıdır sesi çıkmıyor zaten. Her şey yolunda mı?”
Beatrice: “―――”
Subaru: “Beako? Oii, Beatrice. Hadisene, dikkatini ver. Yoksa seni alnından öperim.”
Beatrice: “…canın ne isterse yap, doğrusu.”
Subaru: “―――”
Beatrice pek de kulak kesilmiyormuşçasına bu yanıtı verdi. Bunu hoş bulmayan Subaru ise kaşlarını çattı.
Sonra da,
Subaru: “Muuah―”
Beatrice: “Aaaiyaa― Sanırım!?”
Canı sıkılan Subaru, gerçekten de Beatrice’i alnından öperken bir anda toparlanan Beatrice alnını örterek sıçradı. Sonra takılıp düştü. Sonra ayaklandı. Sonra yine takılıp düştü.
Subaru: “Aşırı tepki veriyorsun…”
Beatrice: “Bi, bi, bi, bir anda ne yapıyorsun öyle, doğrusu!? Düşüncelerinin hiçbir mantığı yok, sanırım!”
Subaru: “Düşüncelerim gayet de mantıklı. Hem senden izin bile aldım. Sen iyi misin sahiden?”
Beatrice’in öpüldüğü noktayı çaresizce ovuşturması birazcık canını yaksa da o küçük kız için endişeleniyordu.
Biraz düşününce şaibeli bir geçmişi olan bu Kule, Kum Tepelerinin ortasındaydı. Subaru bu durumu pek iyi anlayamasa da ortamda bir Miasma akışı vardı, yani sebep bu olabilirdi.
Subaru: “Kendini iyi hissetmiyorsan elimi tutsana. Daha iyi olursun, hadi.”
Beatrice: “Bu imkansız ve gerçekleşmeyecek, doğrusu! Bana sakinleşmem için biraz zaman tanı, sanırım!”
Yüzü pancar gibi kızaran Beatrice’in ciyakladığı Subaru, omuz silkerek arkasını döndü. Beatrice’in elini tutmayı reddetmesi birazcık şok edici olsa da genel hatlarıyla tavrı her zamanki gibiydi.
Gerçekten endişe uyandırıcı bir şeyler varsa daha sonra tekrar sorar, olur biterdi.
Subaru: “Öyleyse şimdiki problemimiz şu ki…”
Julius: “2. Kata uzanan merdivenler için bilinmezliği el yordamıyla aramaktan başka şansımız yok.”
Julius Subaru’nun cümlesini tamamlarken ikilinin bakışları bir kez daha kitaplıklara çevrildi.
Hafiften keyifsiz görünme sebepleri bu işi halletmek için biraz daha desteğe ihtiyaçları olmasıydı fakat Shaula’ya verilen emirler nedeniyle bu düşünceden feragat etmeleri gerekiyordu.
『Sınavı』tamamlayamazlarsa Kuleden çıkmalarına müsaade edilmeyecekti. Doğal olarak Kum Tepelerinin ötesine geçip yardım talep etmeleri de mümkün olmayacaktı.
Nihayetinde mevcut üyeleriyle arayışa devam etmekten başka şansları yoktu.
Subaru: “‘Bu iş okyanusta kum tanesi aramaya benziyor’ desem beni anlar mısınız?”
Julius: “Senden böyle şiirsel sözler duymaya alışkın değilim. Fakat bu sözlere içtenlikle katılıyorum.”
Nadir rastlanır bir durum olsa da Subaru ve Julius, önlerindeki büyük engel karşısında aynı çizgideydi.
Aylaklık ederek hiçbir şeyin başarılacağı yoktu, dolayısıyla sıradaki kata ulaşmanın bir yolunu bulmak için bir kez daha kitap denizine dalmaya hazırlanmışlardı ya da en azından bu karara varmışlardı ki,
Emilia: “Heey, ben bu konuya birazcık kafa yordum ve…”
Emilia, başını hafiften kaldırmış şekilde Kütüphaneye dönmekte olan ikiliyi durdurdu.
Ve kafası onlara doğru eğilmiş, bir parmağını dudaklarına yerleştirmiş şekilde devam etti.
Emilia: “Bu kuleyi inşa eden kişiyi düşündüm de kişiliği birazcık aldatıcı, haksız mıyım?”
Subaru: “Yine sevimli kelime seçimlerine başlamışsın ama haklısın. Yani?”
Önceki konuşmalarında tartıştıkları her şeyi bir araya getiren Emilia, “Yani” eklemesiyle devam etti.
Emilia: “Bence merdivenin olabileceği yer――”
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
Subaru: “Tekrar ediyorum. Bu Kuleyi yapan herif kadar boktan karakterli biri olamaz!!”
2. Kat『Electra’ya』uzanan uzun ve sarmal merdivenlerin önünde dikilen Subaru, çeşit çeşit hakaret savuruyordu.
Emilia’nın düşündüğü üzere 2. Kata uzanan merdivenlerin bulunduğu yer――
Emilia: “Bakmadığımız yerlerde, mesela 4. veya 5. Katlarda olabileceğini düşünmüştüm.”
Diyen Emilia aynı anda hem keyifli hem de şaşkındı.
Tahminiyle tam isabet yapmıştı. Merdivenlerin belirdiği yer, Rem ve Ram’ın beklediği Yeşil Odanın hemen yanında, öncesinde boş olan bir noktaydı.
#Öncelikle geçmiş bayramınızı kutluyorum ve geçmiş olsun dilekleriniz için teşekkür ediyorum. İşlerimi hallettim toparlandım ama salı veya çarşamba şehir dışına bir yolculuğumuz olacak, o yüzden sıradaki bölümün günü de oynayabilir. Fakat size bir güzellik yapıp tüm bölümü tek seferde çevirip atacağım. Beatrice’in nesi olduğunu merak ediyorum, dile getirilmemiş kurallardan ve olabilecek aksiliklerden korkuyorum, başka kitaplar okusunlar da yeni hayatlar tanıyalım ve bir an önce diğer sınavları da görelim istiyorum. Öyleyse bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..