Cilt 6 Bölüm 27 [ Electra’nın Duvarı ] (1/2)

avatar
3829 14

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 27 [ Electra’nın Duvarı ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy



ーーBir kadın vardı, bir başına.

 

Alelade bir köylü kızıydı, dünyaya sıradan bir şekilde gelmiş, sıradan bir şekilde büyümüştü. Ebeveynleri tarafından sevilmiş, kardeşleri tarafından sevilmiş, o da kendi ailesini sevmişti, fazlasıyla normal bir kadındı.

 

Tıpkı pek çok diğer köylü kızı gibi o da hane halkı tarafından seçilen bir nişanlıyla fakir bir köyün köşesindeki yerleşik hayatını sonlandırmak zorundaydı. Kadın için hiçbir şüpheye yer bırakmayan bu düzen, hayat demekti.

 

İşte kadının bu sıradanlığı köyde beliren güçlü, adi adamların ellerinde un ufak olmuştu. Onu buna uygun kılan neydi veya yalnızca insanların zaaflarından mı kaynaklıydı kim bilir, fakat kadın, o güçlü adamlar tarafından kuvvetle arzulanmıştı.

 

Küçük bir ülkenin fakir bir köyü olsa da güçlü adamlarla arasında ortadan kaldırılması imkansız bir eşitsizlik mevcuttu. Kadın da o güçlü adamların taleplerine karşı çıkamamıştı. Kaderin mantıksızlığına boyun eğmekten başka şansı yoktu.

 

Lakin seviliyordu. Ailesi tarafından, nişanlısı tarafından, köy halkı tarafından.

 

Ve güçlü adamların baskısına göğüs geren köy halkının öfkesi harlanmış, bu da çok geçmeden savaş alevlerini doğurmuştu.

 

O alevler yayılmış, köy sakinleri bir ordu organize etmiş ve en sonunda güçlü adamlar küçük kaleleriyle birlikte yakılıp yıkılmıştı.

 

Kadının pozisyonu tek bir akşamda büyük ölçüde değişmişti.

 

Yalnızca sıradan bir köylü kızıyken nişanlısı bir birliğin elebaşı halini almıştı.

 

Sonu gelmez alevlerin hiddetini tehlikeli gören civar halkı da birer birer kendi birliklerine dönmüştü.

 

Bu da yalnızca kadının hatırına olduğunu iddia ederek ayaklananların kendi oyunlarında yenildiklerini kanıtlamıştı.

 

Savaşın alevleri parıldarken yangın çok geçmeden yayılıp küçük ülkeyi, komşu ülkeleri ve büyük ülkeyi yakıp yıkmıştı.

 

Her şeyin kaynağı haline getirilen kadın ünlenmiş, insanlar onun cennetin güzel bir bakiresi olduğunu söylemeye başlamıştı.

 

Yanılsamalar biriktikçe birikmiş ve tüm o ilgi ve beklentiler yüzünden kadının narin bedeninin parçalanmasına ramak kalmıştı.

 

Bunu hiç kimse fark etmemişti. Ne ailesi ne nişanlısı ne de halkı, kadına bakan hiç kimse yoktu.

 

Elini kımıldatsa tezahüratlar, sokakta yürüse izdiham, tek kelime etse keyif gözyaşları, hepsi de kadına yönelmişti.

 

Kadın:「Bu…… tuhaf. S-siz yanı…… lıyorsunuz……」

 

Yüzünü örtmüş, inkar etmişti. Bunun mümkün olmadığını, böyle olmaması gerektiğini söylemişti.

 

O yalnızca sıradan bir köylü kızıydı, ne cennetten gelen bir güzellikti ne de cazibeli bir denizkızı, o yalnızca yavan bir köylü kızıydı.

 

Böyle bir değer nerede yatıyordu?

 

İnsanlar hayal sarhoşu olmuştu. Yanılsamalara kanıyor, ideallerle dans ediyorlardı.

 

Çok geçmeden, herhangi bir kısıtlamaya bağlı kalmaksızın koca ülke bile merkezinde kadınla yanıp küle dönmüştü.

 

Harap olan koca ülke, soyulan kale ve zirvesinde, kadının önünde diz çöken nişanlı. İşte böylece kadını bilgilendirmişti.

 

???:「――Seni seviyorum. Bu zafer, insanların gülümsemeleri, hepsi senin eserin.」

 

Alevler içerisindeki başkent, bir yığın ceset, heyecan içerisinde titreye titreye hareket eden insanlar. Birlikte yaşadığı köylüler de kadını seven ailesi de iyiliğini isteyen nişanlısı da.

 

Artık hiçbirinden eser kalmamıştı.

 

――Kadın, nişanlısına yanıt vermeden oradan ayrılmıştı. Ailesini, köylüleri, her ama her şeyi terk etmişti.

 

Bunların ona bahşedilmemiş olması gerekiyordu. Böyle bir şeyi hiç arzulamamıştı. O yalnızca her şeyini yitirmişti.

 

Kesinlikle var olan sevildiği günleri kaybetmiş olan kadın, bir başına, yanmış arazilerde ilerlemişti.

 

Lakin hayaller, yanılsamalar, idealler kadının kaçmasına izin vermemişti.

 

Nereye gitse herkes onu sevmiş, onu arzulamış, herkes onun tarafından ezilmiş, her şey harap olmuştu.

 

Her ama herkes kadını sevmişti. Bir lanet gibi. İçindeki gerçek sevgiden bihaber.

 

『Şehvet Cadısı』yitirdiği sevginin peşine düşmüş ve yıkım getirenlerin sevgisini kazanmaya devam etmişti.

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

――Bedeninden adeta fışkıran kılıç ustalığı, 『Electra’ya』meydan okuyan Subaru ve diğerlerini bir kısıtlama olmaksızın delip geçiyordu.

 

Her iki kolu da kıyafetinden sıyrılmış şekilde kan kırmızı bir cüppe giymiş olan adamın üst bedeni de sarmış olduğu sarashi dışında çıplaktı.

 

Korkunç beyanını yapışının ardından『Çubuk Sallayanın』gözlerine bir delilik ışıltısı yerleşmişti.

 

İkinci Katın『Sınavında』―― Özetle sınav sorumluları olan『Çubuk Sallayan』, grubun üst kata çıkma yeterliliğini kabul etmişti. Adamın alışılmadık becerisi çoktan iki kişinin yenik düşmesiyle sonuçlanmıştı.

 

Bu koşullar altında bile Emilia, karakteristik cesareti, azmi ve çok sayıda silah kullanabiliyor oluşuyla edindiği savaş gücüyle bir şekilde galip gelmeyi başarmıştı. Fakat――

 

Subaru:「――Koşullar bir kişinin bile geçmesinin yeteceği şekilde değil miydi!?」

 

Çubuk Sallayan:「Haaaah? Hangi lanet olasıca söylemiş onu, götünden bi şeyler uydurmayı bırak, dingil. Ne diye bir insan hak kazanınca geri kalanlar da yukarı çıkabilsin ki? Sağduyu kullansana, kullan şunu! Kafanın içindekiler de senin gibi ufak mı, dingil!」

 

Subaru:「S-sen bu cümleyi bu dünyada sağduyudan bahsedilmesini en az isteyen adama kuruyorsun……!」

 

Subaru, iki eline aldığı yemek çubuklarını çaprazlama birbirine vuran adamın değindiği oldukça mantıklı noktaya sitem etti.  

 

Açıkçası『Sınavın』geçilme şartlarıyla ilgili bir sonuca varan kişi Subaru’ydu.

 

Üçüncü Kattaki Sınav bir bulmacanın çözülmesini gerektiriyordu ve çözüldüğü anda odanın yapısı değişmişti; yani Subaru’nun anında bu sonuca atlamış olduğunu söylemek mümkündü. İçlerinden biri İkinci Katın 『Sınavını』geçtiğinde yeni bir Kütüphane belireceğini varsayma hatası yapmıştı.

 

Varsayımı boşa çıktıysa ve Sınavı geçmek için her birinin savaşta gücünü göstermesi gerekiyorsa bu『Sınavı』geçmeye çalışmanın nafile bir çaba olduğu söylenebilirdi.

 

Emilia’nın elde etmeyi başardığı koşulun―― Yani『Adamı bir adım olsun kımıldatmanın』 basit görünümünün tam aksine başarılması ne kadar zor bir iş olduğunu görmüşlerdi.

 

Net bir şekilde ifade etmek gerekirse an itibarıyla Pleiades Gözcü Kulesine meydan okumaya gelenlerin en güçlüleri Julius ve Emilia’ydı―― Gerçi Julius’un Yarı Ruhlarıyla arasındaki kontratın işlerliğini yitirdiği düşünülünce Subaru objektif olarak en güçlülerinin Emilia olduğunu söyleyebilirdi.

 

Adam ilk karşılaşmalarında fazlasıyla ihmalkâr davranmış ve sonucunda Emilia’nın kendisini mağlup etmesine imkan tanımıştı.

 

Özetle en zayıf anındayken adamın karşısına en güçlü öncülerini çıkartmışlardı.

 

Onu bir kez yenmeyi başarmışlardı ama şimdi iş, savaşmakta iyi olmayanlar da dahil herkesin artık zırhında hiçbir çatlak olmayan adamı yenmek zorunda olduğu bir turnuvaya dönüşmüştü.

 

Adamı bir adım kımıldatmak―― Emilia’nın yalnızca iyi şans ve o yetenekte bir saldırının birleşimiyle elde ettiği galibiyeti geri kalanlar da elde edebilecek miydi gerçekten?

 

Beatrice:「――Bekle, doğrusu. Sözlerinde mühim bir hata vardı, sanırım.」

 

Çubuk Sallayan:「Bir hata mı?」

 

Bu olasılık düşüncesiyle ürperen Subaru, içinde bulundukları korkunç çıkmazda bir galibiyet ışıltısı görmeye çalışıyordu. Hemen yanındaki Beatrice ise onu sakinleştirmek için elini sımsıkı tutarken adama seslenmişti.

 

Onun sözlerini işiten adam suratını asıp örtülü olmayan gözünü Beatrice’e dikerek,

 

Çubuk Sallayan:「Ne diyosun, ahmak? Buraya 10 yıl erken gelmişsin, ahmak. Yo, en az 5. Buraya kolların bacakların büyüdükten, azıcık memen götün çıktıktan sonra gel, ahmak.]

 

Beatrice:「……Senin saçmalıklarına ayak uydurmaya niyetim yoktu ama az önce beni tamamen o niyete ortak ettin, doğrusu. Bu yüzden bunu o kalın kafana sokacağım, sanırım.]

 

Çubuk Sallayan:「Kalın kafam mı… Ne haltlar söylüyosun, sen?]

 

Beatrice:「Çoktan karar verildi, doğrusu. ――Emilia sana seni bir adım bile kımıldatabilirsek kazanacağız demişti, sanırım. Başka bir deyişle Emilia’nın galibiyeti hepimizin galibiyeti, doğrusu!」

 

Subaru:「――hk!」

 

Subaru nefesini tutarak içgüdüsel olarak Emilia’ya döndü.

 

Onun o küstahça pazarlığı esnasında bu kadar ileriyi planlamış olmasını hiç beklemezdi; gizlediği kurnaz doğası karşısında şaşkındı. Fakat göz ucuyla gördüğü Emilia, elini ağzına götürerek「Oh.」 dedi. Yo, o kurnaz değildi. Saftı. O EMT’ydi.

 

Emilia:「Aaa, şimdi sen bahsedince hatırladım, öyle demiştim sahiden! “Kazanacağız” demiştim! Ne diyorsun? Bunu hesaba katınca hepimiz『Sınavı』geçmiş olmuyor muyuz?」

 

Çubuk Sallayan:「Bu bi anlambilim meselesi, seni ahmak. Hiç de o anlama gelmiyo.」

 

Emilia:「Oh… Anlıyorum. Subaru, Beatrice, üzgünüm. Olmayacağını söyledi…」

 

Beatrice:「Fazla hızlı pes ediyorsun!!」

 

Beatrice moralsiz şekilde omuzlarını düşüren ve uysal bir ifadeyle pes ettiğini belirten Emilia’ya bu karşılığı verdi. Gerçi Subaru da durup bir düşününce bunun mantıksız bir dönüş olduğunda karar kılmıştı.

 

Ve bunun nedeni de önlerindeki duvarın uzunluğu gereği o olasılığa tutunmayı çaresizce istiyor oluşuydu.

 

Çubuk Sallayan:「Ehh, o bücürün söylediklerinde mantık payı var aslında. Beni aşmaya çalıştıınız sürece istediğiniz kadar kişiyi kullanabilecek olduunuzu da hatırlıyorum. ――Ama kurallara uymak biraz sıkıcı, o yüzden ben de kendimi uyandırmak zorunda kaldım.」

 

Subaru:「Kendimi uyandırmak zorunda kaldım derken….. Başlangıçta sistemi hacklediğini mi söylüyorsun!?」

 

Çubuk Sallayan:「Ne diyosun ahmak? Anlayabileceğim kelimeler kullan, sen. Biz genç yaşta saçları beyazlamış o kişi gibi konuşmuyoruz, seni ahmak.」

 

Adam iyi ve kötü ruh halleri arasında mütemadiyen gidip geliyordu. Onun sözlerine dikkat ettiğini göstermek istercesine tembelce kafasını sallayan Subaru, 『Sınavın』sistem kısmı hakkında―― Yani adamın gerçek doğası hakkında bir şeyler çıkarmayı başarmıştı.  

 

Bu çıkarımın kaynağı İkinci ve Üçüncü Kattaki『Sınavlara』yönelik gözlemleri ve akıl sağlığından yoksun görünen adamın belirişi ile sonrasındaki tavırlarını takiben söyledikleriydi. Çıkarımı, bu noktalarda yersiz hissettiren bir şeylerden geliyordu.

 

Özetle orijinal『Sınav』ve şu anda yaşanan『Sınav』arasında hayati bir tutarsızlık mevcuttu.

 

Subaru:「Yani aslında koşulu yerine getirmek için herkesin birlikte hareket edebileceği bir『Sınav』olması gerekiyordu ama sen “Uyandığın” için artık her birimizin koşulu ayrı ayrı yerine getirmesi gerekiyor?」

 

Çubuk Sallayan:「Kah! Ben nereden bileyim, ahmak! Ama hangisinin daha kolay olcaana dair de bi fikrim yok. Hepinizin güçlerini birleştirip beni öldürmesi mi yoksa memelerinize ellememe izin verip bana bi kez vurmanız mı daha kolay olur hiç bilemiyorum…!]

 

Subaru:「――Böyle düşüncesizce şeyler söyleyip durmasana, seni sapık piç. O çeneyi kapatacağım şimdi.]

 

Subaru duygusuz sözlerinin doğurduğu öfkeyle saldırıya geçmek için kırbacına uzandı. Ve belinin arkasından çekip yalnızca önkolunu kullanarak olabildiğince hızlı şekilde şaklattı. Ancak adam, neredeyse ses hızında hareket ediyor olması gereken kırbacı yemek çubuklarının arasına alarak rahatlıkla yakaladı ve savurdu.

 

Adama isabet ettirebilme şansı çok düşüktü ama yine de sürpriz saldırısının böylesine etkileyici bir başarısızlıkla sonuçlanması――

 

Çubuk Sallayan:「Kah! Senin çubuk sallayan bi tip olduğunu düşünmemiştim ama cidden mi, kırbaç mı, seni ahmak? Ne biçim bi zevk bu, seni ahmak. Kırbaç şaklatmak yalnızca düşmanında ve kadınında işe yarar.」

 

Subaru:「Senin de düşmanım olduğun apaçık ortada ama! Ayrıca, söz konusu Emilia olunca doğru düzgün adımlarla ilerlemeyi planlıyorum ve dolayısıyla tüm adımları atmadan kırbacımı kullanmak gibi bir seçeneğim yok!」

 

Beatrice:「Subaru, Subaru, sakin ol, doğrusu. Ne söylediğini anlamakta zorlanıyorum, sanırım. Ve dahası, düşmanın hızına kapılıp gidiyorsun, doğrusu!」

 

Emilia:「Doğru söylüyor, Subaru! Bu kadar üzülmemelisin! Yalnızca göğsüme dokundu, tuhaf bir şey yapmadı ki.」

 

Subaru:「Bu da tuhaf bir şey, Emilia-tan!」

 

Çubuk Sallayan:「Genel olarak seksi fıstıkları üzen bi şey.」

 

Adam ve Subaru, ortalığı yatıştırmaya çalışan Emilia’ya aynı anda yanıt verdi. Onların senkronize telkiniyle de Emilia’nın gözleri irileşirken Beatrice uzunca bir iç çekti.

 

???:「――Aca~ba, gerçekten hızlıca bir şeyler söyleyebilir miyim?」

 

Uzunca bir süre sessiz kalmış olan biri nihayet konuşmaya dalarak şu anda bir hayli afallamış görünen dörtlüye titrek bir ses yükseltti.

 

???:「……Bunu söylemekten hoşla~nmıyorum ama sanırım ge~ri dönmeliyiz.」

 

Bu cümleyi kuran kişi, minik elini yukarı kaldırmış koyu mavi, örgülü saçlı kız―― yani Meili’ydi. Hala dizleri bükülü baygın yatar haldeki Shaula’nın omuz hizasında durarak yavaşça kafasını sallıyordu.  

 

Meili’nin zeytin yeşili gözleri, arkada dikilen adama yönelik bariz bir korkuyla doluydu ama buna rağmen konuşmayı sürdürdü.

 

Meili:「O herifle böyle akıcı bir şekilde nasıl konuşabiliyorsun bilmiyorum Onii-sa~n… Şövalye Onii-sanımız, kürklü Onee-sanımız ve hatta çıplak Onee-sanımız bile ondan zarar gördü.」

 

Subaru:「O saydıkların arasındaki Shaula farklı sebeplerden bayıldı ama… tuhaf olduğu kesin.」

 

Meili’nin bakış açısı karamsardı, mevcut güçlerini hesaba katınca böyle bir değerlendirmede bulunması da doğaldı. Esas sakinliğini yitiren, hala burada kalıp mücadeleye devam etmeye çalışan Subaru’ydu.『Çubuk Sallayanın』kılıç ustalığı onları tamamen dümdüz etmişti.

 

Anastasia ve Julius’un yıkılışı ile Emilia’nın uğradığı cinsel tacizin yarattığı etkilere karşı objektif kalamamıştı fakat――

 

Subaru:「――Yalnızca varsayımsal olarak konuşuyorum ama buradan çıkıp daha sonra geri dönecek olursak Emilia’nın galibiyetini tanımaya devam edeceksin, değil mi?」

 

Çubuk Sallayan:「――――」

 

Emilia’nın Sınavı geçişini tanıyarak gösterdiği centilmenliğin geri alınamaz olduğunu bile söyleyebilirdi―― Ama bununla birlikte gösterdiği daha pek çok tarafı varken anlaşılması pek kolay değildi.

 

Yani Meili’nin vardığı mantıklı sonuca uydukları takdirde rakipleri Emilia’nın galibiyetini kabul etmezse savaşmak zorunda kalmaktan kaçınamazlardı. Kısa bir süre öncesine dek rakiplerinin onları öldürmek gibi bir arzusu yoktu. Fakat şimdi vitesi yükseltmişti ve bir dahaki meydan okumalarında hayatlarının tehlikede olmayacağına dair bir garantileri yokmuş gibi görünüyordu.

 

Bu noktaya gelirse ona meydan okumak gibi bir şey söz konusu olamazdı. Bunun yerine Subaru’nun, grubu buradan çıkartmak için gücünün her zerresini kullanması gerekecekti.

 

『Çubuk Sallayanın』gerçek gücü hiçbir abartı olmaksızın dehşet verici seviyelerdeydi.

 

Yemek çubuklarıyla Julius’un işini çabucak bitirmiş, Emilia’yla çarpışmıştı ve hala harcayacak bir sürü enerjisi vardı―― Yani hiç abartısız Reinhard düzeyindeydi.

 

Peki bu kulenin sahibinin buraya böyle bir canavar yerleştirmesinin ardındaki niyet neydi?

 

Üçüncü Katın『Takımyıldızı』temalı bulmacasının çözümü de hesaba katılınca sınavların geçilmesi gibi bir niyetinin olmadığı belliydi.

 

Subaru:「Ee, ne olacak?」

 

Sabrı tükenme belirtileri vererek topuklarını döndüren Subaru, yere yığılmış olan Julius ve Anastasia’ya yaklaştı. Onun ne yaptığını anlayan Beatrice ve Emilia da incelikle pozisyon aldı.

 

『Çubuk Sallayan』dişlerini gösterecek olursa Emilia yeniden Sarkıt Hattını kullanacak ve Beatrice’in Murak’ını kullanıp baygın üçlüyü kaldırdıkları gibi kaçacaklardı. En kötü ihtimalle Subaru, Beatrice’le henüz tamamlamamış oldukları üçüncü kozlarını da kullanmayı değerlendirebilirdi――

 

Çubuk Sallayan:「――Yeter!」

 

Subaru:「Ha?」

 

Çubuk Sallayan:「Y-E-T-E-R! YeterYeterYeterYeterYeterYeterYeter! Bunun için hiç havamda değilim!」

 

Adamın ağzından, zihinleri ve bedenlerini içtenlikle kaçış planlarına adayan gruba ansızın bu sözler saçıldı. Onlar bu çocuksu tavrını izlerken de sol kolunu yeniden kıyafetine soktu ve Haorisini ilk giydiği haline çevirdi. Sonra da hala temkinli olan Subaru ve diğerlerinden uzaklaşarak huysuz huysuz yürümeye başladı―― Ve aynı huysuzlukla, tekmelenmiş olan Seçmen Kılıca dek ilerledi.

 

Yerdeki kılıca bastı, fırlattı ve miskin miskin yakaladı. Ardından ucunu dinç bir şekilde beyaz zemine sapladı ve kılıç, 『Sınavın』başlamasından önceki haline döndü.

 

Ve sonra da――

 

Çubuk Sallayan:「Dükkanı kapatıyorum. Defolun, dingiller. Bıktım bu işten. Cehennem olup gidin bi an önce.」

 

Diyerek pat diye kendisini yere bıraktı ve ağzından bu sözler dökülürken bir dizi kalkık şekilde oturdu.

 

Subaru:「――. B-beklebekle! Bu kadar kaygısızlık da fazla artık, ne haltlar dönüyor!? Gerçekten ruh haline göre 『Sınav』detaylarında rastgele değişiklikler mi yapacaksın!?」

 

Çubuk Sallayan:「Gürültücü olduun kesin, ahmak. Buradaki takdir yetkisi en baştan bana verildi, seni ahmak. Ben hayır diyosam hayırdır.」

 

Bu küstah konuşma tarzı karşısında Subaru’nun istemsizce dili tutulurken adam, onun bu şaşkınlığı karşısında「Ayrıca」diyerek devam etti.

 

Çubuk Sallayan:「――Canım bi şey yapmak istemediinde aylaklık etmem. Ee, ahmak, söylediiimi yapacak mısınız?」

 

Subaru:「――――」

 

Subaru’nun tüm bedeni vızıldayan yoğun bir rüzgarın doğurduğu ürpertiyle yıkandı.

 

Adam tüm silahlarını ortadan kaldırmış, yemek çubuklarını bile göğüs cebine sokmuş ve dudakları kıvrılmıştı. Bu kıvrılışın gülümsemeye benzediği kesindi fakat o ana dek sergilediklerinden farklı bir doğadaydı.

 

Vahşiydi, aydınlık bir hava veren gülümsemelerden değildi. Daha ziyade çıldırmış bir yaratığın yaydığı koyu, kanlı, tüyler ürpertici bir öldürme arzusu gibiydi.

 

Emilia:「……ah」

 

Küçük bir inilti işitildi.

 

Kaynağı Subaru değil, Subaru’nun yanında olması gereken Emilia’ydı. Bir elini solgun boğazına götürmüş ve mücevherleri andıran gözleri şaşkınlıkla irileşmişti.

 

Ardından dizleri altından kayarak zemine batmaya başladı. Kendi kendine ayağa kalkamadığını ve nefes almayı unuttuğunu fark etmişti adeta――

 

Subaru:「Hh――」

 

Ve aynı şey Emilia’nın tepkisini görür görmez nefes alışının “Farkına Varan” Subaru için de geçerliydi. Haberi dahi olmaksızın acı içerisinde dizlerinin üzerine çökmüştü ve tüm bedeni ter içindeydi.

 

Emilia’yla aynı durumdaydı―― Yo, ondan çok daha kötü durumdaydı; adamın varlığı tarafından tamamen yıldırılmıştı.

 

Kalbinin attığını ve öldürülmeye başlandığını bile unutuyormuş gibiydi.

 

Etrafta ona bunu hatırlatacak hiç kimse olmasaydı yalnızca adamın gözlerindeki güçle bile canından olabilirdi.

 

Çubuk Sallayan:「Kazanmanın bi yolunu bulabilcek misin diye kafa patlat, seni ahmak. Ateşli çıtırın kullandıı numara kesmez. Seksi uykucudan bile iş çıkmaz. Şimdi gözümün önünden kaybolun, ben uyumaya gidiyorum.」

 

Sesinin kısılışı söylediklerinin yalan dolan olmadığına işaret ediyordu, bunu takiben kafası uykulu bir şekilde öne düştü. Bir müddet sonra da adamın uyanık olduğundaki kadar sağır edici horlama sesi işitilebilir hale geldi.

 

Bu bağlamda sesli horlaması kişiliğine hiçbir şekilde aykırı değildi―― Tabii orada kalanların hiçbiri de buna gülebilecek durumda değildi.

 

Meili:「Hadi bir a~n önce geri dönelim.」

 

Subaru da oradan olabildiğince hızlı şekilde ayrılmak istiyordu.

 

Böylece Meili’nin yapmalarında ısrarcı olduğu şeyi yapan Subaru ve diğerleri, yere yığılmış üyelerini yavaşça kaldırarak『Sınavdan』çekilmek zorunda kaldı.

 

#Gerçekten ne baş belası, ne pislik bir herifmiş be. Garibim Julius da birkaç bölüm önce onu savunmaya çalışıyordu. Acaba Emilia’nın taciz sahnesini görseydi ne yapardı, çoktan bayılmış olmasa oracıkta bayılıp kalırdı herhalde.
Neyse. Sınav koşullarında gönlünce oynayan çubuk sallayan abimiz ‘sizden sıkıldım, hazırlanıp tekrar gelin’ diyerek uykuya döndü. Hiç değilse Emilia’nın galibiyetini saymaya devam edecektir diye umuyorum. Peki Emilia yoluna tek başına mı devam edecek yoksa bir şekilde diğerleri de ona katılabilecek mi? Bu sorunun cevabı için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr