Cilt 6 Bölüm 34 [ Bakkaldan Çıktı, Harikulade Bir Dünyadaydı ] (2/2)

avatar
3161 12

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 34 [ Bakkaldan Çıktı, Harikulade Bir Dünyadaydı ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy



Böylece tüm yaşananlardan sonra Subaru, Emilia ve Beatrice’e kendisini ikinci defa tanıtmayı tamamlamayı başarmıştı. Ancak――

 

[*Herkes*: ――――]

 

Herkese kendilerini tekrardan tanıtmaları gerektiğini açıklamaları sonrası kahvaltı masasındaki genel hava, iğnelerle dolu bir mindere oturmak gibiydi.

 

Doğal olarak Emilia ve Beatrice masadaydı. Ve o ikisi ile Subaru’nun yanı sıra beş kadın ve bir erkek daha toplanmıştı―― kadın erkek oranı birazcık bozuktu ama hiç değilse iki cinsiyet de temsil ediliyordu.

 

Emilia, Subaru’ya herkesin onun peşinden bu Kuleye gelmesi gerektiğini―― (lafı açılmışken Subaru içeride olduğu için buranın bir kule olduğunu bile fark etmemişti) ve yoldaşlarının şu anda bu Kuleyi ele geçirmeye çalışma konusunda kafa patlattığını açıklamıştı.

 

Bu muhteşem üyelerin her birini sırayla tanıtacak olursak―― seksi bir kıyafet içerisinde göz alıcı, iri göğüslü genç bir kadın, yaşına uymayan büyüleyici bir aura taşıyan hoş bir küçük kız, pembe saçlı ve etkileyici bakışlı tatlı yüzlü bir kız, genç hatlara ve yumuşak bir havaya sahip zarif bir kız ve son olarak asalet havasıyla çevrili dürüst yüz hatlarına sahip yakışıklı, genç bir adam.

 

“Buradaki herkes fiziksel olarak çekici.” Subaru’nun bu noktada geldiği Paralel Dünyayla ilgili vardığı acınası farkındalık bu şekildeydi.

 

[Subaru: Şey… yalnızca şahsi tercihlerimi hesaba katarsak… liderlik hala gümüş saçlı güzel Emilia-chan’da bana kalırsa…]

 

[*Herkes*: ――――]

 

Bu rastgele, faydasız düşünceyi sesli bir şekilde fısıldayışıyla birlikte son derece soğuk bir karşılık aldı.

 

E çok normaldi. Sonuçta daha az önce Subaru’nun hafızasını kaybettiğini―― ve tüm grubu unuttuğunu öğrenmişlerdi. Emilia ve Beatrice kadar afallamış olmaları kaçınılmazdı.

 

[Emilia: Şey, sanırım herkes epey şaşkındır…… Subaru şu anda zor bir durum içerisinde. Ama böyle bir durumda bile…… yo, tam da böyle bir durumda olduğu için ona destek vermeliyiz.]

 

Böyle söyleyen Emilia, Subaru’nun durumunu özetlemesine yardımcı olmak adına harekete geçti.

 

Bununla birlikte Subaru, onu tanıdığı kısa sürede bile topluluk önünde konuşmakta pek iyi olmadığını anlamıştı. Ancak Beatrice payına düşeni söylediğinde darmadağın olmuş konuşmanın kontrolünü ele alabilmişlerdi.

 

Bu sayede Subaru’nun durumu ortamdaki herkese zar zor da olsa açıklanabilmişti――

 

[*Pembe Saçlı Kız*: ――Emilia-sama, söz alabilir miyim?]

 

Pembe saçlı kız, bu cümleyle birlikte elini kaldırarak Emilia’dan konuşma izni istedi. Saygı ifadesi olan “sama” ekiyle hitap edilen Emilia da elbette dercesine bir [Mmhm] sesiyle onay verdi.

 

[Emilia: Bu kız Ram. Köşkteki bir hizmetçi…… hizmetçinin, ne olduğunu biliyor musun?]

 

[Subaru: SORUN-YOK…… ama bir Köşk Hizmetçisi diyorsun ha. Mn, anladım sanırım.]

 

Pembe saçlı, Ram isimli güzel kız―― Emilia’nın bütünleyici bilgilerine bakılırsa bir Hizmetçiydi. Ve Subaru, yanında bir hizmetçi bulundurduğu gerçeğine dayanarak Emilia’nın kim olabileceğini aşağı yukarı tahmin edebiliyordu. Bu esnada onun aklından geçenleri zerre kadar umursamayan Ram, Subaru’ya soluk kırmızı gözleriyle delici bakışlar atarak,

 

[Ram: Bu bir çeşit şaka falan mı, Barusu?]

 

[Subaru: Şüphelenmemek elde değil biliyorum ama gerçekler bu şekilde. Ayrıca adımı bir küfre çevirmek de ne demek oluyor, oy! ……Ve orada uyuyan kız, o senin kardeşin miydi?]

 

[Ram: ――――]

 

Bir ahmak ismiyle seslenilen Subaru kaşlarını çatarak itiraz ederken onun sözlerini işiten Ram, gözlerini kıstı.

 

Sorusu, uyanmış olduğu yeşil renkli odadaki kızla―― şu anda yanlarında bulunmayan biriyle ilgiliydi.

 

Parlak, açık mavi saçlara ve Ram’ınkiyle tıpatıp aynı yüz hatlarına sahip kız―― orada uyuyor ve etrafında dönen tüm curcunaya rağmen olanların kendisiyle hiçbir ilişkisi yokmuşçasına bir türlü uyanmıyordu. Subaru’nun kendisini ikinci defa tanıttıktan sonra Emilia ve Beatrice’e sorduğu ilk kişi o olmuştu.

 

Kızların söylediğine göre onu uyanamadığı uykusundan uyandırmanın bir yolunu bulmak, bu Kuleyi ele geçirmek adına gelmelerinin öncelikli sebeplerinden biriydi.

 

[Subaru: Sen kız kardeşini uyandırmaya çalışırken bunca sorun yarattığım için üzgünüm. Ama dürüst olmak gerekirse şu anda olup biten pek çok şeyle ilgili hiçbir fikrim yok. Dolayısıyla beni aşağılama işini hatıralarımı geri kazandığım zamana sakla lütfen.]

 

[Ram: ……Bunu söyleme şeklin… hiçbir şey hatırlamıyor musun gerçekten? Bu uçarı tavırların ve üslubun her zamanki Subaru’dan hiç de farklı görünmüyor.]

 

[Subaru: Sen böyle söyleyince kulağa tüm güzel özelliklerim hala aynıymış gibi geldi. E bu da iyi haber, haksız mıyım? Şey, hani “bir erkeğin doğası öyle kolay kolay değişmez” derler ya, o yüzden yeni bana da eski bana davrandığın gibi davran lütfen!]

 

Subaru canlı bir şekilde övünürken Ram, onun bu sorumsuzca tavrını hayretler içerisinde izlemekle yetindi.

 

Hiçbir şey değişmemiş gibiydi. Subaru öylesine kendi gibiydi ki Ram’ın şüphelenmemesi elde değildi. Hafıza kaybı dışında durumun hiç de kötü görünmediği doğruydu.

 

Hiç değilse etkileşim bağlamında herhangi bir yersizlik veya sıkıntı olacağından endişe duymaya gerek yoktu.

 

[Subaru: Yani öze…… Uuoouuhh!?]

 

[*İri Memeli Kız*: Usta-sama~?]

 

Subaru, tam da Ram’ın sorgulamaları sonrası rahat bir nefes alacakken kulağına üflenen tatlı nefesi hissettiğinde neredeyse tepetaklak olacaktı. Bir anda yana yaptığı meyli tamamladıktan sonra kafasını çevirdiğindeyse sol kulağını yalayacak yakınlıkta duran siyah saçlı, göz alıcı kızı gördü.

 

Siyah bir bikini, mini şort ve bir pelerin―― bu giyim tarzıyla son derece spesifik bir fetişizmi hedefliyor gibi görünüyordu. Fakat Subaru’nun ödünü kopartan şey kılık kıyafeti değil, hareketleriydi.

 

Daha az önce yerde, karşısında bağdaş kurmuş oturuyordu. Bir anda ayaklanıp arkasına geçmeyi nasıl başarmıştı?

 

[Subaru: Ah, ne aaahh……]

 

[Shaula: Ben Shaula! Usta-sama’nın favori çırağı ve Pleiades Göööözcü Kulesinin Yıldız Bekçisi!]

 

[Subaru: Yıldız Bekçisi mi……? Ayrıca Usta-sama derken… beni mi kastediyorsun……?]

 

[Shaula: Eevvet!]

 

Kendisine parmağını doğrultmuş olan Subaru’ya güneşi gölgede bırakabilecek kadar ışıltılı bir gülümseme sunan güzel kız――Shaula, başıyla onay verdi. Onun umursamaz gülümsemesini görmekse Subaru’nun aklındaki izlenimini tamamen tersyüz etti.

 

Dış görünüş olarak grubun içerisinde evlenme yaşına en yakın görünen kız oydu ve bir de moda tercihleri eklenince ilk etapta onun olgun bir çekiciliği olduğunu düşünmüştü. Fakat tavırları on yaşında bir kızı andırıyordu. Ya da daha ziyade sahibi tarafından fark edildiği için sevinçten havalara uçan bir köpek veya onun gibi bir şeyi.

 

Ve hatta Subaru’nun izleniminden pek de uzak olmayan bir şekilde tıpkı kuyruğunu sallayan bir köpek gibi siyah atkuyruğunu sallayıp duruyordu.

 

[Shaula: Söylesene, Usta-sama… böyle oynamaktan haaala bıkmadın mı? Bu işe bir son verene dek beni daha kaç kez unutman gerekecek?]

 

[Subaru: Ortada bir bıkıp bıkmama meselesi yok ki! O değil de sen bana hafızamın sürekli gidip durduğunu mu söylüyorsun!? Boyut değiştirmek insanın kolayca hafıza kaybetmesine falan mı yol açıyor!?]

 

Shaula’nın sersemce yorumunu işiten Subaru, emin olmak adına etrafındakilere bakındı.

 

Hafıza kaybının gerçekliğini zar zor kabullenmiş olsa da bunun sıklıkla yaşanması bambaşka bir hikayeydi. Artık akut bir şey olmaktan çıkar, kronik bir duruma dönüşürdü. Eğer endemik bir Paralel Dünya rahatsızlığı yüzünden sürekli hafızasını kaybedip duruyorsa bu, gündelik hayatını sıkıntıya sokmaktan çok daha ciddi bir mesele olurdu.

 

[Subaru: Bu da nesi? Gerçekten o kadar sık mı hafızamı kaybediyorum?]

 

[Beatrice: Yo, tabii ki hayır. Sakin ol, sanırım. Shaula, Subaru’nun kafasını halihazırda olduğundan daha fazla karıştırma. Daha yeni sakinleşti……]

 

Subaru’nun sol elini tutan ve başından beri yanında oturmakta olan Beatrice iç çekti ve Shaula’ya delici bir bakış attı, o da karşılığında dilini çıkarıp bir [Eeeh~] sesiyle,

 

[Shaula: Usta-sama’nın canını sıkmaya çalışmıyordum, biliiiirsiniz ya. Ah, ama, böylece Usta-sama’nın kafası Shaula’yla dolacaksa bunda bir sakınca yoktur, haksız mıyım? Ooooh ne kadar da zalim bir kızım. Usta-sama, zalim kızlardan hoşlanır mısıın?]

 

[Subaru: Şu noktada zalimlik yalnızca kafa karıştırıcı oluyor, o yüzden kalsın teşekkürler. Şu an için yalnızca Melek/Tanrıça/Peri tiplilerden yardım istiyorum, o yüzden yarı çıplak abla tiplileri bir başka zamana bırakacağım.]

 

[Shaula: Tchiiiii, çok kabasııııın! Göğüslerim büyük olabilir ama Usta-sama yine de çoook kabaaa~]

 

Shaula’nın hiç azalmayan ilgisiyle karşı karşıya kalan Subaru, bu teklifi tuhaf bir gülümsemeyle reddetti. Dürüst olmak gerekirse kızdan hiç hoşlanmamış değildi ama ilgisinin o anda doğrudan Subaru’ya değil de düşkün olduğu “Usta-sama” Subaru’ya yönelik olduğunu anlayabiliyordu.

 

Açıkçası Emilia ve Beatrice’in ona düşkünlüğü de aynı şekilde olmalıydı――

 

[*Çivit Mavisi Saçlı Küçük Kız*: Gerçekten, Onii-san tam bir baş ağrısı-san.]

 

Küçük kız, Subaru’nun aklından geçenlerden bağımsız olarak tatlı bir sesle bu yorumu yaptı.

 

Aşağı yukarı Beatrice yaşlarında görünen küçük bir kızdı fakat Beatrice’in periyi andıran hatlarının aksine onun yüzü insani tatlılık çizgisindeydi. Çivit mavisi saçlarına Fransız örgüsü yapılmıştı ve son derece yakışıksız, baştan çıkartıcı bakışlar atıyordu.

 

[Subaru: Senin ebeveynlerinle iki çift laf etmeliyim, bei-bee~]

 

[*Çivit Mavisi Saçlı Küçük Kız*: ―― Etmesen daha iyi. Onii-san ve annem iyi anlaşamaz, anlarsın ya. Ayrıca, biz şu anda Onii-san’ın hatıralarından bahsetmiyor muyduk?]

 

[Subaru: Böyle söylesen bile şu anda o hatıraları geri almanın bir yolu yok ki…… Şimdilik ismini söylemenle başlayalım hadi. Bana ismini söyle ve arkadaşlığımız için ilk adımı atmış olalım, bilirsin ya!]

 

[*Çivit Mavisi Saçlı Küçük Kız*: Pffu…… arkadaşlıkmış.]

 

Bu kadar komik olan neydi bilemese de küçük kız, eliyle ağzını kapatarak sessizce kıkırdadı. Alayla suskunlaşma arası bir gülüştü ama tam olarak ikisi de değildi.

 

Subaru kızın neden böyle güldüğünü anlayamıyordu ama,

 

[Meili: Ben Meili, Onii-san. Hafızanla birlikte dikiş yeteneklerini de yitirmediysen bana yeniden pelüş hayvan yapmanı umuyorum.]

 

[Subaru: OooOh, gizli gücüm açığa çıktı mı bile? Anlaşılan Meili’ye epey düşkünüm, ha. Sen de mi Beatrice gibi benim korumam-altındaki-kardeşimsin?]

 

[Beatrice: O kız Subaru ve Betty’i öldürmesi için evimize gönderilen bir suikastçıydı, sanırım.]

 

[Subaru: Ne biçim bir şaka bu!?]

 

Beatrice ortaya son derece ağır bir şaka atsa da her nedense söyleneni inkar eden hiç kimse çıkmıyordu. Yoksa… diye düşünen Subaru Meili’ye baktı ve kız da ona hafifçe gülümseyerek el salladı.

 

Subaru’nun gerçekte neler olduğuna dair hiçbir fikri yoktu ancak bu küçük kızın bir suikastçı olması―― yine de kulağa birazcık gerçekdışı geliyordu. Gerçi belki de ayağını sağlam pabuca sokmaktan zarar gelmeyebilirdi.

 

[Subaru: Peki, böylece Ram, Shaula ve Meili kendini tanıtmış oldu. Öyleyse sıradaki……]

 

Meili’yle ilgili çeşitli sorularını şimdilik bir kenara bırakan Subaru, gözlerini geriye kalan iki kişiye çevirdi―― açık mor renk saçlı, kürklü kıza ve yakışıklı yüzlü delikanlıya.

 

Ortamdakiler arasında Subaru’nun açıklaması sonrası tek bir kelime dahi etmeyenler yalnızca o ikiliden ibaretti. Ve cinsiyet oranlamasında kadınlar fazlasıyla baskınken o delikanlı, Subaru’yla aynı cinsiyeti paylaşan tek kişiydi. Dolayısıyla onun söyleyeceklerini duymayı dört gözle bekliyordu ama,

 

[*Yakışıklı Delikanlı*: ――――]

 

Sessiz gencin sarı gözbebekleri titreşiyor ve oturduğu yerden korkunç bir aura yayıyordu. İnsanı konuşma konusunda tereddüde düşüren bir atmosfer vardı ve Subaru tek kelime edemiyordu.

 

Ortamı okumadaki beceriksizliğiyle evren çapında tanınan Subaru bile genç adamın bu halini görünce onun dünyasına adım atmaya çekiniyordu.

 

Belki de tüm bu odadakiler içerisinde bu meseleden en çok yara alan oydu.

 

[*Açık Mor Renk Saçlı Kız*: Yalnızca……]

 

[*Yakışıklı Delikanlı*: …Gh]

 

[*Açık Mor Renk Saçlı Kız*: Ona yalnızca birazcık zaman tanı. Bu kadarı sorun olmaz, değil mi?]

 

Kürk atkılı güzel kız, gencin yerine hafifçe elini kaldırarak böyle söyledi. Onun kıyafetleri diğerlerine kıyasla epeyce kalın görünüyordu ve tatlı görünümünün aksine ses tonu birazcık erkeksiydi―― bu da Subaru’ya memleketinde Boku-ko dedikleri şeyi anımsatmıştı. İşte kız, bu şekilde donuk atmosferi dağıtmıştı.

 

Her halükarda bu kelimelerle konuşmayı kurtarmıştı. Gerçi -her nedense- Emilia ve diğerlerinin kafaları az önce yaşanan bir şeyler yüzünden fena halde karışık görünüyordu.

 

[Subaru: Aah, evet, elbette. Bir anda herkesi böyle şok etmek benim hatamdı……]

 

[*Açık Mor Renk Saçlı Kız*: Benim* gördüğüm kadarıyla, bununla sınırlı değil……] (Buradaki ben, ‘Boku’ şeklinde erkeksi kullanımmış.)

 

[Subaru: Ooooh, bir Boku-ko mu?]

 

Yani bir Boku-ko izlenimi veren bu kız gerçekten de kendisine “Boku” şeklinde hitap etmişti.

 

Düşünceli bir ifadeyle birlikte kürküyle oynayan kız, Subaru’nun sözleri karşısında buruk bir şekilde gülümseyerek,

 

[“Anastasia”: Bana şimdilik Anastasia diyebilirsin. Aslında senin şok edici haberin olmasa senin yerine ben şok edici bir haber verecektim. Ama görünen o ki bir karışıklık oldu.]

 

[Subaru: Şok edici bir… haber mi……?]

 

Onun ne tarz bir haber vereceğinden emin olamayan Subaru bu sözler karşısında afallamış görünse de Anastasia yalnızca hafif bir gülümsemeyle yetindi ve yanıt vermedi. Bu esnada etkileşimlerini izleyen Emilia ve Beatrice’in yüz ifadeleri de kafalarını karıştıran bir şeyler varmış gibiydi.

 

Onlar da Anastasia’nın nasıl bir itirafta bulunacağını bilmiyordu―― ama anlaşılan o ki canlarını sıkan bir şeyler vardı.

 

[Ram: Her halükarda Şövalye Julius’un toparlanmak için biraz zamana ihtiyacı varmış gibi görünüyor…… öyleyse biz de bu sırada kahvaltıyı hazırlayalım. Emilia-sama, benimle su almaya gelmesi için Barusu’yu ödünç alabilir miyim?]

 

[Subaru: Eh?]

 

Sandalyesinden kalkan Ram, dizlerine vurarak böyle söyledi.

 

Durumun vahameti ve durgunluğuna kapılmaktansa zamanı değerlendirmeyi önermişti. Aslında mantıklıydı ama yine de bu beklenmedik talep karşısında şaşırmış görünen Emilia’ya tuhaf gelen bir şeyler vardı.

 

Ne olursa olsun hafızasını kaybeden Subaru’nun kendisine eşlik etmesini istemesi――

 

[Emilia: Subaru’nun hatıraları allak bullak, dinlenmesine izin vermek daha iyi olabilir……]

 

[Ram: Dinlenmesine izin versek bile hafızasını hemen geri kazanmasına imkan yok ki. Barusu bunu kendi söyledi. Ayrıca hafızası yerinde olsa da olmasa da Roswaal-sama’nın emri altındaki bir hizmetkar olduğu gerçeği değişmedi. Yalnızca normalden birazcık daha unutkan, bunu bahane edip yan gelip yatması affedilemez.]

 

[Subaru: Bu epey sert oldu Ram-chan…… Ram-san?]

 

[Ram: ――――]

 

Ram pis bir bakış atarken Subaru’nun omuzları top gibi büzüştü.

 

Buna rağmen Ram haklı olabilirdi. Subaru zorlu bir durum içerisinde olsa da bu yüzden haddinden fazla şımartılırsa kendisini rahat hissedemezdi.

 

Ayrıca――

 

[Subaru: ――――]

 

Anastasia’nın destek olduğu moralsiz genci izleyen Subaru, hiç değilse o genç toparlanana dek orada olmaması gerektiğini hissediyordu.

 

Belki de Ram bunu fark ettiği için Subaru’yu odadan çıkartmak istemişti.

 

[Subaru: Durum buysa seni hafife almamalıymışım, Ram……]

 

[Ram: ……Her neyse, hadi gidelim Barusu. Senden başka bir beceri beklediğim yok ama hiç değilse su çekmekte sorun yaşamazsın herhalde.]

 

[Emilia: Oh, öyleyse ben de……]

 

[Ram: Onun için en iyisini istiyorsanız Barusu’yu şımartmamalısınız.]

 

Belki de doğru olan ismini herhangi bir ek eklemeden telaffuz etmekti, çünkü Ram Subaru’ya herhangi bir itirazda bulunmamıştı. Bunun yerine peşlerine takılmak isteyen Emilia’yı durdurmuştu.

 

Ve tam da Emilia karşı çıkmak üzereyken Subaru, [Sorun yok sorun yok] diye devreye girerek,

 

[Subaru: Ram haklı. Beynimde olanlar dışında bedenim iyi durumda. Duyduğum kadarıyla bir hizmetkarmışım? Bulaşıkçı çocuk gibi bir şey miyim? Sanırım öyleyim, bu durumda biraz su çekip görevlerimi yerine getirmeye devam etmeliyim.]

 

[Emilia: …….Subaru, sen bir hizmetkar değilsin, sen benim…]

 

[Subaru: Ben senin, neyinim? ――! Yoksa ah, b.. ben… senin sss…ss.. sev-gilin falan……]

 

[Emilia: Yo yo, hiçbir şekilde, katiyen öyle bir şey yok.]

 

[Subaru: Hiçbir şekilde katiyen öyle bir şey yok mu!? Şey, peki öyleyse……]

 

Burun deliklerinden ağır ağır soluklar verip umut dolu bir şekilde bu soruyu soran Subaru, Emilia tarafından anında reddedilmişti.

 

Emilia kesinlikle, her zerresiyle Subaru’nun tipiydi ama bu asil çiçek Subaru’nun liginin fazlasıyla dışındaydı. Hafızası olsa da olmasa da böylesine güzel bir kızın liginde olmayı nasıl umabilirdi ki?

 

[Subaru: Her neyse, beni boş verin, siz kendi işinizi halledin. Umarım o, geri döndüğümde kendisini biraz daha iyi hissediyor olur……]

 

[Emilia: ……Mn, haklısın. Anlıyorum. Ben… onunla bir şekilde konuşmaya çalışacağım.]

 

Şakalaşmayı bir kenara bırakan Subaru, sesini alçaltıp genç adamı işaret ederek Emilia’nın kulağına fısıldadı. Delikanlı Anastasia’yla konuşuyor gibi duruyor ama her nedense hiç de kendisini daha iyi hissedeceğe benzemiyordu.

 

Emilia ve Beatrice onu birazcık neşelendirebilirse harika olurdu.

 

Öyle ya da böyle Shaula veya Meili’nin bu meselede yardımının dokunmasını pek beklemiyordu.

 

[Subaru: Tabii ki buradaki en güvenilir kişi Betty. Bu işi sana bırakıyorum, Kontrat-ko.]

 

[Beatrice: ――. Bana bu şekilde seslenmemeni tercih ederim.]

 

[Subaru: ――? Aah, gerçekten mi? Öyleyse, yalnızca Beatrice mi diyeyim?]

 

[Beatrice: ……Bu… şimdilik yeterli. Subaru bu işi Betty’e bırakabilir.]

 

Hala Subaru’nun elini tutmakta olan Beatrice, Subaru’nun sesleniş şekline ufak bir itirazda bulundu. Onun tepkisini gören Subaru neticede yanlış bir tercih yaptığını hissetse de bu işi nasıl onaracağını bilemiyordu.

 

Derken Beatrice, Subaru’nun elini bırakıp bakışlarını Ram’a çevirerek,

 

[Beatrice: Büyük ikiz kız kardeş, Subaru’yu sana emanet ediyorum, sanırım.]

 

[Ram: Anlaşıldı. Ama çok uzaklaşmayacağız zaten, tehlikeli olacağını sanmam?]

 

[Beatrice: Subaru tam da öyle tehlikesiz bir ortamda tüm anılarını yitirdi, biliyorsun.]

 

[Ram: Doğru bir noktaya değindin.]

 

[Subaru: Aaahhh, benim de hiçbir itirazım yok……]

 

Beatrice ve Ram arasındaki etkileşimi dinleyen Subaru, bu tatsız fikir birliği arasında sıkışıp kalırken Emilia, odanın köşesinden aldığı bir kovayla geldi.

 

Ve kovayı Subaru’ya uzatarak,

 

[Emilia: Ram’la birlikte yavaşça git, acele etme. Sen dönene dek onu sakinleştirmek için elimden geleni yapacağım.]

 

[Subaru: Ah, tamamdır, elinden geleni yap. Bu iş sana emanet, Emilia-chan.]

 

[Emilia: ――. Mhm]

 

Yanıtından önce ufacık, anlık bir duraksama oldu fakat Subaru, bunun peşine düşmedi.

 

[Ram: Barusu]

 

Ram acele etmesi için seslenince Subaru, bir eline kovayı alarak odadan çıkmak adına peşine takıldı. Ve çıkmadan önce gence doğru kaçamak bir bakış attı ancak hala konuşabilecek durumdaymış gibi görünmüyordu.

 

[Subaru: ……Öyleyse ah, sorunun ne olduğunu sormamda bir sakınca var mı?]

 

[Ram: Şövalye Julius’u mu kastediyorsun? Büyük bir acımasızlık oldu, Barusu.]

 

[Subaru: Acımasızlık mı……?]

 

Artık baş başaydılar. Ve koridorda Ram’la yan yana yürüyen Subaru, odadaki herkesten daha çok şaşırmış görünen genç adamın durumunu sormuştu.  

 

Ram’ın yanıtı Subaru’nun acımasız olduğu şeklindeydi ve Subaru, ondan duyduğu kadarıyla delikanlının isminin Julius olduğunu öğrenmiş, o ismin son derece zeki bir izlenim verdiğini düşünmüştü.

 

[Subaru: Sanıyorum ki onu Emilia ve Beatrice’e emanet edebilirdik, beni buraya o yüzden getirdin, haksız mıyım? Yalnızca su almak için değil yani?]

 

Subaru, odayla aralarında birazcık mesafe oluşur oluşmaz doğrudan konuya girdi.

 

[Ram: ――――]

 

[Subaru: Konuşmayacaksın, ha. Yani kesin konuşmuyorum, yanılıyor da olabilirim ve bu durum benim için gerçekten acayip utanç verici bir şekil alabilir.]

 

[Ram: ――――]

 

[Subaru: ……Yoksa, gerçekten yalnızca su almak için mi çıktık? Umm, ah, eğer öyleyse söylediklerimi bağışa lütfen, ahh, şimdi düşünüyorum da tüm o kendini beğenmiş “Bu işin içinde bir bit yeniği olmalı” düşünceleri gözüme tamamen küstahça göründü.]

 

[Ram: ――――]

 

[Subaru: Ah?]

 

Yanılıyor olabileceğini düşünen Subaru’nun yüzü, yanıt alamamanın doğurduğu endişeyle gerilmeye başlıyordu. Ancak tam da ortalığı yatıştırmanın bir yolunu bulmaya çalışırken Ram, adımlarını duraksattı.

 

Onun durduğunu fark edene dek iki adım daha ilerleyen Subaru da o noktada durarak Ram’a döndü.

 

Ve Ram, pembe saçlarını hafifçe okşayarak,

 

[Ram: ――Bu kadarı yeterli, mankafa, artık rol yapmayı kesebilirsin Barusu.]

 

Açık kırmızı gözbebeklerinde hafif bir öfke belirtisiyle bu cümleyi kurdu.

 

[Subaru: Eh? Rol yapmayı mı……?]

 

[Ram: Konum değiştirmemizin tek amacı buydu, bunun farkındasın, değil mi? Bir kızı bu kadar utandırmana lüzum yoktu. Mide bulandırıcı.]

 

[Subaru: Mide bulandırıcı mı!]

 

Onun ne demeye çalıştığını anlayamayan Subaru kaşlarını çattı. Fakat bu esnada Ram, kollarıyla kendi dirseklerini sarıp onun bu aptal görünüşü karşısında kafasını sallayarak,

 

[Ram: Her neyse, Barusu yine yarım yamalak bir fikir bulmuş olmalı, değil mi? Saf Emilia-sama’yı, rakip Anastasia-sama’yı ve güvenilmez Shaula’yı bırak da…… hiç değilse Ram’a aklından geçenleri söyle.]

 

――Bu şekilde bir şeyler ters giderse daha iyi koordine olabilirlerdi.

 

Bu alt metinle birlikte Ram, Subaru’ya açıkça böyle söyledi.

 

Bu cümleleri işiten Subaru’nunsa önce birazcık gözleri daldı, sonraysa sağ kolunu kaldırıp kafasını sertçe kaşımaya başladı.

 

[Subaru: Bu konuda, umm. Ram, az önce söylediğin şeyi. O şeyi anlamamış değilim, ama…..]

 

[Ram: Ama?]

 

[Subaru: Üzgünüm, ama, bu gerçekten de bir rol veya oyun veya o tarz bir şey değil. Gerçekten hiçbir şey hatırlamıyorum. Beklentilerini karşılayamadığım için üzgünüm.]

 

[Ram: İnatçı. Barusu’nun sürekli başına buyruk hareket ettiğini biliyorum ama bu seferki mesele beni de ilgilendiriyor. Rem’e olacaklarda Ram’ın da söz hakkı olmalı. O yüzden üzgünüm ama bu defa beni de dahil etmek zorundasın.]

 

[Subaru: Yo, ama söylemek istediğim şey……]

 

Burada inatçılık eden kimdi? Subaru, Ram’ın bu şekildeki ısrarı karşısında kalakalmıştı.

 

Ram’ın bu hafıza kaybı gerçeğini kabullenemediğine hiç şüphe yoktu fakat onun bu derece inat ettiğini gören Subaru da ne yapacağını bilemiyordu. Neticede hafızasını kaybetmiş gibi davranmanın kuleyi ele geçirmelerine nasıl bir faydası dokunabilirdi ki?

 

[Ram: Ram bunu anlayamasa da…… Söz konusu Barusu’ysa, Barusu’nun daima bir planı vardır. O yüzden hadi dökül bana. Sırrını saklayacağım.]

 

[Subaru: Aramızda bir sır olması düşüncesi kulağa cazip geliyor falan ama……]

 

Detayları bilmiyordu ama Subaru’nun bir planı olduğundan emindi.

 

Ram’ın bunu söyleme şekli Subaru’yu öyle şaşırtmıştı ki bir müddet sersemleyip kalakalmıştı. Fakat o bu çürük mantıkla kendisini sorgulasa da Subaru, Ram’a ne söyleyeceğini bilemiyordu.

 

Şimdi düşünüyordu da “Söz konusu Subaru’ysa” demişti. Ona olan inancı tam olarak ne kadar fazlaydı?

 

Fakat Subaru bunları düşünmekle meşgulken Ram――

 

[Ram: Barusu]

 

[Subaru: Hm? ……Eeh, oy!?]

 

Ansızın bir adım öne çıkan Ram, yaklaşıp kolunu savurduğu gibi kovayı Subaru’nun sol elinden uçurdu. Ve metalin taş zemine çarpışıyla koridor boyunca tiz bir ses yankılandı.

 

Şok olan Subaru, bunu neden yaptığını sormak adına sesini yükseltmek üzereydi. Ama――

 

[Subaru: Uuogh]

 

Bir el yakasına yapıştı ve dengesini yitirdiğini fark ettiğinde duvara yapıştırılmıştı bile.

 

Sırtının duvara çarpışının verdiği acıyla ufak bir çığlık atan Subaru, bu acının sebebinin önünde duran ufak cüsseli kız olduğunu fark etti.

 

Evet bunu fark etti. Ama sebebini hala bilmiyordu.

 

[Subaru: Ne, ne yapıyorsun sen……]

 

[Ram: Söyle bana. Bu işe bir son vermezsen Ram’ın aklında uygulayacak başka fikirler de var.]

 

[Subaru: ――S! S-sorunun ne senin! Sana söyleyecek bir şeyim yok demedim mi!? Yalan söylemiyorum! Ben…]

 

Ram’ın sessiz tehdidi ve şiddet gösterisiyle karşılaşınca Subaru’nun sabrı bile sınırlarına ulaşmıştı. Kendisine inanması için daha kaç defa tekrar etmesi gerekecekti?

 

Tam da bu nedenle Ram’ın yakasına yapışmış bileğini yakalamaya çalışırken――

 

[Ram: ――Yeter artık! Çıkar ağzındaki baklayı!!]

 

[Subaru: ――――]

 

Dibinden gelen bu bağırışı işiten Subaru’nun öfkesi kulaklarına giren sesle birlikte dağılıp gitti.

 

Sebep şok olabilirdi――ama yalnızca bununla sınırlı değildi. Evet, şok bir sebepti. Ama ani bağırışının verdiği şok dışında Ram’ın gücünü yitirişini de hissetmişti.

 

Bunun yanı sıra, Subaru’yu hareket etmekten alıkoyan bir şeyler daha vardı.

 

[Ram: Çıkar… ağzındaki baklayı……]

 

Ram’ın sesi titriyordu.

 

Ve o sesi işiten Subaru, hafızası olsun olmasın etkisini hissedebiliyordu.

 

O etki yalnızca kızın hakkındaki izlenimlerine ihanet etmesinden kaynaklı değildi, farklı, belirsiz bir sebep daha mevcuttu.

 

[Ram: ……Lütfen, ağzındaki baklayı… çıkar.]

 

[Subaru: R…am?]

 

[Ram: ……lütfen…]

 

Alnını yavaşça Subaru’nun göğsüne yaslayan kızın titreyen sesinden bu kelimeler işitildi.

 

Az önce tüm gücünü yitirmiş ve geriye yalnızca keder kalmıştı.

 

Ağlamıyordu. Çünkü o kadar kırılgan değildi.

 

Yas tutmuyordu. Çünkü kendisine karşı o kadar nazik değildi.

 

――Yalnızca, o seste gidecek hiçbir yeri olmayan bir keder taşıyordu.

 

――Peki o kederin hedefi kim veya neresi veya neydi?

 

[Ram: Barusu bile unuttuysa, öyleyse Ram…….öyleyse Rem……]

 

[Subaru: ――――]

 

[Ram: Öyleyse Rem… o……]

 

Rem, küçük kız kardeşinin ismiydi.

 

Yeşil Odadaki bir yatakta yatmakta olan, tıpatıp kendisine benzeyen uyuyan güzel.

 

O kız ve hemen önündeki büyük kız kardeş, onlarla Subaru’nun arasında ne geçmiş olabilirdi? Bu, Subaru’nun şu anda hayal edebileceği bir şey değildi.

 

Tek bildiği, Ram’ın Subaru’nun unuttuğu şey her neyse ona gerçekten bel bağlıyor olduğuydu.

 

[Subaru: ……Özür dilerim.]

 

Ram’ın ifadesini göremesin diye alnını kendisinin göğsüne bastırışını izleyen Subaru, kollarını iki yana bırakarak sessizce özür diledi.

 

Bu özür unuttuğu şey için miydi, yoksa ona yanıt veremediği için mi?

 

Muhtemelen ikisi birdendi ve içinde farklı hisler de vardı.

 

[――――]

 

Ram, bunun dışında tek kelime dahi etmedi.

 

Subaru da hiçbir şey söylemedi. Yalnızca Ram’ın tişörtüne sımsıkı tutunuşunu hissederek gözlerini kapattı.

 

――Geriye sadece çaresizce birbirine yaslanmış ikiliyi yuvarlandığı yerden izleyen kova kaldı.

 

#Tekrar merhaba arkadaşlar, minik bir hasretten sonra kaldığımız yerden geri döndük. Hem de -bana kalırsa- çok çarpıcı bir bölümle. Hem çok komik hem de çok üzücü anlarla dolu bir bölümdü. Julius’um, ah Julius’um. Kardeşini unuttu, kendisi unutuldu, efendisinin aslında efendisi olmadığını öğrendi, derken koca dünyada onu hatırlayan tek kişi hafızasını kaybetti. Peki ya Ram? Hatırlayamadığı ikiz kardeşi, kendisini hatırlayan tek kişi tarafından da unutuldu. Ve Ram, duygularını dışa vuramayacak, bunun yasını gerektiğince tutamayacak, buna inanmak istemeyecek kadar katı duruşlu biri. Son olarak da Subaru… Tüm bunlara sebep olduğunu gören, insanların yüzlerindeki üzüntüyü okuyan ama yapabileceği hiçbir şey olmayan, bambaşka bir dünyada hiçbir şey anımsamadan kendisini büyük bir meydan okumanın içerisinde bulan Subaru… Gerçekten düşündükçe hüzünlendiren bir bölüm oldu. Bakalım bir sonraki bölümde bizleri neler bekliyor, orada görüşmek üzere!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44226 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr