――Düşünmek
Düşünmek, düşünmek, düşünmek, düşünmek, düşünmek, düşünmek zorundaydı.
…
Natsuki Subaru, kollarını Patrasche’nin kaba, sert pullarıyla çevrili bedenine dolamış şekilde düşünmeye devam ediyordu. Bedenine olanlar, kuledeki saçma sapan vukuatlar, onu öldürmeye teşebbüs edenler, ondan başkalarını öldürmeye teşebbüs edenler, dostlarını düşmanlarından ayırmak ve――
[Beatrice: Subaru, artık yetmez mi, doğrusu? Sakinleştin mi, sanırım?]
[Subaru: ――――]
Subaru, düşüncelerini bölen sese doğru yavaşça kafasını çevirdi. Ona seslenen kişi, Beatrice, sarmaşıktan yatağın üzerinde oturuyordu. Yanında oturan Emilia’yla el eleydi. Gözlerini Subaru’ya dikmişti. ――O bakışları gören Subaru’nun yüzü bir nebze katılaştı.
[Emilia: Heeey, Beatrice. Öyle söylemesene. Sanırım Subaru uyanınca şaşkına döndü. Gidip Patrasche’ye sarılması kaçınılmazdı bence.]
Ancak Emilia, Subaru’nun yanlış düşüncelerini inkar ederek gülümsedi ve onun değindiği noktayı işiten Beatrice, ansızın Subaru ve Emilia’ya arkasını döndü.
[Beatrice: Bu öfkelendiğim anlamına gelmiyor, doğrusu. Bu yalnızca ansızın uyanmanla ilişkili bir durum değil, sanırım. Betty ve Emilia da Subaru için endişelendi; senin için endişelenen tek kişi o Yer Ejderi değil, doğrusu.]
[Emilia: Hehe, evet, ben de senin için gerçekten endişelendim.]
Arkası hala kendisine dönük olan Beatrice’in kafasını okşayan Emilia, Subaru’ya bakarak kaşlarını kaldırdı. Subaru ise Emilia’nın menekşe rengi gözlerine bakarken nefesini tuttu. O bakışlardaki derin, deriiin sevgi, göğsüne keskin bir acı saplanmasına yol açtı.
Bu da ona anımsattı. Buradaki “Natsuki Subaru’dan” umdukları vardı. O yükü sırtlayamama düşüncesi Subaru’yu tedirgin ediyordu. Ama bununla birlikte…
[Subaru: ――Eeee, hepinizi endişelendirdiğim için üzgünüm. Üzgünüm, içtenlikle özür dilerim. Uyku sarhoşu bir kıza sarılmak bana göre bir şey değil ve bunu bile utancımı gizlemek için yaptım.]
Kaskatı kesilen suratını gevşeten Subaru, yüzüne yerleştirdiği bir gülümsemeyle bu karşılığı verdi. Beatrice ve Emilia ise onun yanıtı karşısında göz göze gelerek,
[Emilia: Ama… Patrasche de bir kız, bunu biliyorsun değil mi?]
[Subaru: Eeeh!? Hey, bekle, Patrasche epey özel bir girdi ya da farklı bağlarla bağlı olduğum bir hedef ya da koşulsuz bir ikincil girdinin en iyi ürünü mü desem ki?]
[Beatrice: Hmph, bu sözlerinin affı yok, sanırım. Neden yalnızca o yer ejderine özel muamele gösterdiğini anlamıyorum, doğrusu. Bir açıklama talep ediyorum, sanırım.]
[Subaru: Hey, kendini onunla bir tutmaya çalışma! O Yer Ejderi…]
Subaru, Beatrice ve Emilia’nın tepkilerini dikkatlice gözlemleyip karşılık verirken Beatrice’in suratındaki memnuniyetsizlik giderek yoğunlaşıyordu. Ancak aldıkları yanıtı yersiz bulmuşa benzemiyorlardı. Bu farkındalıkla rahatlayan Subaru, bakışlarını okşamakta olduğu kertenkeleye―― yo, Patrasche’ye çevirdi.
[Subaru: Sahiden de yalnızca sen, özel birisin, Patrasche.]
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
[Emilia: Ee, Subaru, kendini iyi hissediyor musun gerçekten?]
[Subaru: Ah, evet, evet, iyiyim, iyiyim, hiiiç sorun yok. Sizi endişelendirdiğim için üzgünüm. Belki de bir yorgunluk çökmüştür ve her şey bu şekilde üst üste gelince de kazara uyuyakalmışımdır.]
[Emilia: Aynen… ama bundan sonra kendini yorgun hissedersen bize söylersin, değil mi? Rahat olabilirsin çünkü.]
Emilia, kollarını döndüre döndüre sorusuna cevap veren Subaru’ya hatırlatmada bulunurken Subaru, onun hatırlatmasını düşüncelere dalmış şekilde, bezgin bir “TAMAM KAPTAN!” ile yanıtladı.
An itibarıyla Beatrice ve Emilia’yı peşine takmıştı ve birlikte kulenin dördüncü katında ilerliyorlardı. Oradaki ortak salona gidip yemek yiyeceklerdi―― Özetle, bedenlerinde acilen icabına bakılması gereken hiçbir mesele olmaksızın yürüyorlardı.
Subaru, bu defa öncekinden farklı bir yaklaşımda karar kılmıştı. O yaklaşım da… Emilia ve diğerlerine hafıza kaybından bahsetmemekti.
[――――]
Başka bir deyişle, Subaru’nun bir başkası gibi davranmasını gerektiren bir durum söz konusuydu. Gerginliği şiddetlenirken kuru dudaklarını diliyle ıslatan Subaru, Emilia ve diğerlerinin etrafında olup bitenleri gözlemliyordu.
“Natsuki Subaru” karakterinin diğerlerinin gözünde nasıl biri olduğunu henüz çözememişti. Bu gibi durumlarda bir yabancının izlerini takip etmek gibi bir şey mümkün olmamalıydı fakat aksi halde elde edilemeyecek koşullarda “Kendisi Gibi Yapması” elbette ki bambaşka bir hikâye olmalıydı.
“Natsuki Subaru” her nereye giderse gitsin yalnızca Natsuki Subaru’ydu.
Bu paralel dünyada bir yıl geçirmiş olsa bile içindeki insani değerlerin değişmemiş olacağını biliyordu. Öyleyse yalnızca sonrasında kurduğu ilişkilere özen gösterdiği takdirde aynı türden bir karakteri rahatlıkla taklit edebilecek olmalıydı. Ve bu şekilde, “Natsuki Subaru’yu” taklit ve takip ederek neler olacağını görecekti.
Bu kulede neler yaşandı? Onu kim öldürdü? Ve kim kimi öldürdü?
Subaru şimdilik hafıza kaybını gizleyerek onu kendi “ölümüne” götüren tetikleyicinin o olup olmadığını teyit edecekti. Başka bir deyişle, rakibi onu hafıza kaybı yüzünden mi öldürdü, yoksa onunla hiçbir ilişkisi yok muydu sorusunun cevabını alacaktı. Dürüst olmak gerekirse cevap hangisi olursa olsun pek bir beklentisi yoktu. Subaru’nun yitik hatıraları―― onlar olsun veya olmasın, oluşacak durumu hayal etmek zordu. Ama elbette ki bazı istisnalar söz konusuydu.
[Subaru: Suçlu, hatıralarım geri gelirse başı derde girecek biri olabilir.]
Subaru, daha önce bir filmde gördüğü olayı hatırlıyordu. Bir cinayet anına tanık olan şahitler şok etkisiyle hafıza kaybı yaşamıştı. Hafızaları geri geldiği takdirde suçlunun başı derde girebilirdi. İşte bu yüzden filmdeki suçlu, şahitleri de öldürmeye çalışmıştı. Bunun tam da Subaru’nun yaşadığına benzer bir durum olduğu söylenebilirdi. Ama her şeyden önce Subaru’nun hafızasını kaybettiği şartlar belirsizdi――
[Subaru: Emilia, beni üçüncü kattaki kütüphanede baygın halde mi bulmuştun?]
[Emilia: Evet, öyle. Kütüphanenin zemininde yatıyordun… Beatrice ve ben, seni apar topar Yeşil Odaya taşıdık.]
[Beatrice: Ehh, seni taşıyan Emilia olduğu için ben yalnızca yardımcı olabilmek adına arkasında durdum, doğrusu.]
Subaru, Beatrice’in iç çekerek yaptığı ekstra açıklamayı dinlerken Emilia’nın incecik kollarına baktı. Oturup adamakıllı düşünse bile bu iki kişinin kendisini kütüphaneden Yeşil Odaya dek nasıl taşıdığı Subaru için gizemini korurdu. Beatrice ağır kaldırabileceğine dair en ufak bir belirti dahi vermiyordu ve yüzüne vurulanlara göre sahte olduğuna inandığı Emilia’nın Subaru’yu nasıl rahatlıkla taşımış olabileceğini merak ediyordu.
[Emilia: Sorun nedir?]
[Subaru: Eeee, yok bir şey. Şey, neyse, her halükârda çok yardımcı olmuşsunuz. Defalarca söyledim ama sizi zora soktuğum için üzgünüm.]
[Emilia: Üzülmen değil de teşekkür etmen daha hoş olabilirdi.]
Emilia, mahcup bir şekilde başını eğen ve daha da çok eğilmeye çalışan Subaru’nun alnına elini koydu. Onun yumuşacık parmaklarının dokunuşuyla gözleri irileşen Subaru ise alelacele “Sanırım haklısın” diye mırıldandı.
Subaru’nun şu ana dek çözdüğü kadarıyla Emilia’yla aralarındaki mesafe biraz fazlaydı; ancak tereddüt etmedi ve kendisine dokunmasına izin verdi. Düşününce uyandığında da kendisi, ellerini Emilia’nın boynuna yerleştirmişti. Her şeye rağmen Emilia, Subaru’yu huzurlu bir ifadeyle izliyordu.
[Subaru: Nasıl geçinirsek geçinelim bu kızla aramda daima büyük bir mesafe olduğunu hissedeceğim…]
Ya da belki de Emilia, son derece hazırlıklı görünmesine rağmen yalnızca tuhaflığa fazla alışkındı? Elbette herkese karşı nazikti ve muhtemelen yetiştirilme tarzı ve sevgi görmesi nedeniyle hiç kimseyle arasında herhangi bir engel olduğunu hissetmiyordu.
Büyük ihtimalle korunaklı bir ortamda büyümüş, hatırı sayılır bir zorlukla karşılaşmamış bir kızdı–– İnsan tek bir pişmanlığın dahi yükünü taşımazsa başkalarının yalnızca erdemden ibaret olduğuna inanabilir, daima iyiyi ve güzeli görebilirdi. ――Yoksa… bunlar bile rolden ibaret miydi?
[――――]
Yan yana ilerleyen Emilia ve Beatrice’e bakan Subaru, iyice düşüncelere dalmış durumdaydı. Durumu en ince ayrıntısına dek analiz ettiğinde, son döngüsünde kulede gerçekleşen trajediyi ve son anlarını değerlendirdiğinde en kayda değer şüpheliler Emilia ve Beatrice oluyordu.
Subaru Shaula, Echidna, Ram, Julius ve Meili’nin cesetlerini görmüştü. Patrasche tarafından kurtarılmış ve sarsıntılı kulenin dışına çıkartılmıştı; ama buna rağmen arkasında duran biri tarafından kafası kesilmiş ve canından olmuştu. ―― Beatrice veya Emilia’nınsa ölüsünü görmemişti.
Elbette o ikisi birleşip bir komplo kurmuş olsa bile geri kalan beş kişiyi öldürmelerinin ne denli olası olduğunu bilmiyordu. Subaru’nun tanısı, bunun zor olduğu yönündeydi. Ama bir başka kişinin daha olduğu argümanı öne sürülürse―― ve kişi sayısı üçe çıkarsa, muhtemelen işler değişirdi.
[???: Hadi, tahmin etmeyi denesene kahraman.]
Subaru’nun son anda bu kelimeleri kullanan yabancı sese dair hiçbir anısı yoktu. O kaosun, o kafa karışıklığı tufanının, artık sonun gelmesini beklemenin doğurduğu o çaresizliğin ortasında o sesi işitmişti. O sesin sahibi, Emilia ve Beatrice’le iş birliği yapan o üçüncü kişi―― Subaru’yu kütüphaneden Yeşil Odaya taşıyan o olabilir miydi? O ikisinin ezbere okuduğu palavraların sebebi bu olmalıydı――
[Emilia: Ah, Subaru, odayı geçiyorsun.]
[Subaru: Ha?]
Anlaşılan Subaru, düşüncelerine daldığı esnada odayı geçmişti. Emilia ise onu odanın önünde durdurup kolunu omzuna koyarak daha fazla ilerlemesine mani olmuştu. İşte Subaru, o saniyede kendisini garip bir şekilde rahatsız hissederek bakışlarını Emilia’nın omzunu kavrayan koluna çevirdi. Ve sonra da omzundan çekerek savurdu.
[Beatrice: Subaru? Sen ne haltlar yiyorsun, sanırım?]
[Subaru: Ah, yalnızca azıcık deney yapıyordum… Emilia, benimle bir güç yarışması yapmak istemez misin?]
[Emilia: Eeh, ama işler tehlikeli bir hal almadan bir son versek daha iyi olur bence…]
Elini savurduğunda herhangi bir direnç sezmemiş ve Emilia, güç yarışmasını reddettiğini hissettirmişti. Bu tavrı gören Subaru, iyice ikna olarak güçlü bir şekilde, “Rica ediyorum ama.” dedi. Emilia’nın kolları sahiden de Subaru’yu taşıyacak güçten yoksunsa Subaru’nun önceki çıkarımı oldukça güçlü bir şekilde garantilenirdi. Yani Emilia şu an için kendisinden şüphelenildiğini düşünmüyor olmalıydı. Subaru’nun da bu avantajı en iyi şekilde kullanması gerekiyordu, bir daha böyle bir fırsatı olmayacaktı.
[Subaru: Senden rica ediyorum, çünkü çok önemli ve gerekli bir şey.]
[Emilia: … Subaru bu kadar ciddi göründüğüne göre bayağı önemli bir şey olmalı, haksız mıyım?]
Subaru’nun yakarışıyla karşılaşan endişeli Emilia, dudaklarını büzdü ve kararlı bir bakışla kafasını sallayıp onay verdi. Bunu gören Subaru da tüm kalbiyle yumruğunu sıkarak, “Hazırım” dedi. Eğer bu mücadele sayesinde Emilia’nın güçsüzlüğünü kanıtlayabilirse çıkarımını bir hayli ileriye taşıyacaktı.
[Beatrice: Neyse, bari kol çekme gibi farklı bir şeyler yapın da işler tehlikeli bir hal almasın, doğrusu. Olur mu, sanırım?]
[Subaru: Ah, OLUR!]
[Emilia: Tamamdır, anlaşıldı!]
Subaru ve Emilia ikilisi Beatrice’in talimatları doğrultusunda el sıkışarak aralarına bir mesafe koydu. Ardından birbirlerinin sağ kollarını tuttular ve göz göze geldiler.
Ve sonra da――
[Beatrice: Hazıır, başlaa, doğrusu!]
Beatrice’in sinyaliyle Subaru, tüm gücüyle Emilia’nın kolunu çekti.
[Subaru: Ooooooh!!]
Kavrayışındaki güçle elmaları parçalayabilirdi, kavrayışındaki güçle bir hedefi bile yokken Kendo kılıcı savurabilirdi, kavrayışındaki güçle uzun uzun şınav çekebilirdi. Bir kadının gücüne karşı bir erkeğin gücüyle–– bu mücadeleye varını yoğunu koymuştu.
――Fakat Emilia’nın kolu bir milim olsun kımıldamıyordu.
#Subaru’nun Beatrice ve Emilia’dan hiç güç beklememesi, üstüne üstlük Emilia’nın ‘korunaklı ve sevgi dolu’ bir ortamda büyüdüğünü, hiç zorluk çekmediği için böyle pozitif olduğunu düşünmesi çok komik. Subaru’yu bir kenara çekip ‘bak oğlum, bu işler hiç bildiğin gibi değil’ demek istiyorum sahiden. Her neyse, tüm bu güvensizlik ve nefretlerin sonu yeniden kısa süreli de olsa huzura bağlanacak inşallah. Hadi okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..