Subaru’nun Beatrice ve Emilia’dan şüphe duyduğu çıkarımı en başa dönmüştü.
Bununla birlikte henüz yalnızca Emilia ve diğerlerinin kendisini üçüncü bir tarafın yardımı olmadan taşıdığını teyit etmişti. Bu, iki kıza dair şüphelerinin ortadan kalktığı anlamına gelmiyordu. Sonuçta onların cesetlerini görmemişti. Kulenin toplu katliamının―― o durumun suçlusunun farklı biri olup olmadığı henüz netliğe kavuşmamıştı.
[Subaru: Sonuç olarak suçlu sadece son anda ortaya çıkan o herif miydi?]
O kişinin Subaru’yu öldürdüğü kesindi. Fakat kuledeki herkesin katledilişinin ardında da aynı kişi mi vardı? Ve de kuleyi kuşatan gölgelerin? Kuledeki herkes farklı şekillerde öldürülmüştü. Bunun açıklaması neydi? Ölüm şekilleri tek bakışta anlaşılacak kadar basitti. Echidna keskin bir şeyle aldığı tek bir darbe sonucunda ölmüştü. Julius’un bedeninde çok sayıda yara vardı. Ve Meili de kan kaybından ölmemiş miydi?
Hepsinin farklı şekillerde, birileriyle savaşarak öldüğü şüphesizdi. Durum bu olmalıydı. Ama…
[???: Ee, o maskaralık da neyin nesiydi?]
Kulağa şaşkın gelen bir ses, derin düşüncelere dalmış olan Subaru’ya ulaştı. Sesin sahibi, kahvaltı hazırlıklarını tamamlayan Ram’dı. Masayı su ve konserve gıdalarla donatmıştı ve Subaru’nun Emilia’yla yaptığı güç yarışıyla―― Subaru’nun deneyiyle ilgili bir açıklama talep ediyordu.
Subaru’nun çıkarımının belirleyici kanıtı uğruna gerçekleştirdiği güç yarışı, Emilia karşısında aldığı mağlubiyetle perdelerini kapatmıştı. Sonlanması için ivme kazandıransa salonun önünde onlara katılan Ram olmuştu. Subaru’nun çırpınışlarını, kıpkırmızı suratını görünce kısa bir cümleyle bu işe bir son vermişti: “Aptal mısın sen?”
[Emilia: Subaru rica etti, sebebini pek anlayamadım ama altında geeeeeerçekten önemli bir şey yattığından eminim. Haksız mıyım, Subaru?]
[Ram: Öyle mi? Ram’a kalırsa görünür tek sebep Emilia-sama’nın elini tutma isteği.]
[Subaru: Fazla irdeliyorsun! İstersen bir dahakine de seninle güç yarışı yaparız!?]
[Ram: Mide bulandırıcı.]
[Subaru: Neden!?]
Ram, Subaru’yla ilgili son derece acımasızca bu izlenimini, onu savunmaya çalışan Emilia’ya aktardı. Subaru bu izlenimi ortadan kaldırmaya çalıştıkça kendisini daha da kötü bir durumda bulacaktı. Şüphesiz ki bir kısır döngüydü.
[Ram: Hah!]
Alaylı bir kahkaha atan Ram, dikkatini yeniden masayı hazırlama işine verdi. Onun geri çekildiğini gören Subaru ise anlaşılan şu anki tavırlarımda bir yersizlik yok düşüncesiyle içten içe rahatladı. Görünen o ki henüz kendisini kızların tanıdığı “Natsuki Subaru’dan” ayıran bir tavır takınmamıştı. Bu durum hem rahatlatıcı hem de şaşırtıcıydı. Bunu yaparken farkındalığı farklı bir noktaya kaymamalıydı, hem de en ufak bir――
[Subaru: Urp-!]
Derken içinde ani bir kusma dürtüsü oluştu ve elini ağzına götürdü. Sebep, sırtı kendisine dönük şekilde ciddiyetle işini yapan Ram’dı. ――O kızın arkası dönük halde uzaklaşan bedenini görmek Subaru’nun, ölüm şekli gözkapaklarını kavurur halde gözlerini kırpıştırmasına sebep oluyordu.
Ram sırtından bir darbe almış, karnının bir kısmının parçalanışıyla ölmüştü. Ölümünün pişmanlık ve öfkeyle örtülü gölgesi acınası yüz ifadesini çarpıtıp lanetlemişti. Ruhuna, buna tanık olan herkesi paramparça etmeye kalkışan bir feryat kazınmıştı. İşte o cesedin sahibi şu anda Subaru’nun gözü önünde hareket ediyordu ve kesinlikle hayattaydı.
Tamamen dürüst olmak gerekirse Subaru, salonda onunla karşılaştığı andan bu yana gerçeklik ile bu rahatsız edici hissiyat arasındaki çelişkiyi kabul etmek için can atıyordu. Az önce Emilia'yla yaptığı güç yarışında gösterdiği çabadan kaynaklanan baş dönmesini bir bahane olarak kullanabileceği içinse az çok rahatlamış durumdaydı.
Ancak Ram’ın yüz ifadesini gözden kaçırmıştı.
[――――]
Dişlerini birbirine sürten Subaru, farkındalığını güçlü bir otokontrol sağlamaya yönlendirdi. O andan itibaren kuleyle ilişkili tüm insanlar tek tek salona doluşacaktı. Ve hiçbirinin ifadesini gözden kaçırmamalıydı. ――Çünkü içerisinde bulunduğu durumdan kurtulmanın anahtarı başlı başına bu olacaktı.
[???: Ohaaaaa, ne güzel kokuyooooorr~! Bu ferahlatıcı sabahta krallara layık bir yemek! Bunun uğruna yaşadığıma eminiiiimmmm~!]
Bahsi geçen kişilerin ilki, gürültülü bir şekilde bu sözleri geveleyerek salonda belirdi. Uzun, koyu renk örgülü saçları savrulan ve iri göğüslerini büyük oranda, arsızca sergileyen kadın―― Shaula, kafası kesinlikle bedenine yapışık halde salondaki yerini aldı.
Başta Ram’ın hazırladığı yemeğe bakıyordu. Ama sonra Subaru’nun da odada olduğunu fark ederek konuşmaya devam etti.
[Shaula: Ustam! Günaydın! Dün gece iyi uyudun mu~?]
Derken yüzü ansızın aydınlanıp ışıldadı ve bir yavru köpek şevkiyle Subaru’ya doğru koşturdu. Sonra da onu kolundan yakaladığı gibi göğsüne sımsıkı sarıldı.
[Subaru: Ah……]
[Shaula: Bu arada, ben inaanılmaaz iyi uyudum! Uzun bir süre sonra eski günlere dair rüyalar gördüm~. Beeeen ve Ustaaaam ve annem vee sonraa ve sonraaa-]
[Subaru: Aah, anladım… dur bir saniye. Bir ara rüyanla ilgili anlatacaklarını güzelce dinleyeceğim… Ama… bu sabah beni görmüş olabilir misin acaba?]
[Shaula: Eeeeh, yine mi acayip önemsiz sorulara başladık? Her zamanki Ustam işte!]
Shaula’nın kendisini sarmalayan kollarından bir şekilde kurtulan Subaru, kaçtığı kızı böylece sorguladı. Shaula ise neşeli bir gülüşle karşılık verdi.
[Shaula: SHOUJIKI, Ustamın gördüğü şeyin bir önemi yok! Tıpkı eski günlerdeki gibi, benim gözümde her daim en seksi erkek sensin! Ortada 400 yıldır beklenen bir evlilik teklifi var!]
[Subaru: Sabra bak sen……Genel olarak bu şaka hakkında konuşacak olursak hiçbir şey olmaması daha iyi.]
[Shaula: ――? Öyle mi? Öyleyse, beniiiim de umurumda değil~]
Arzuladığı tarzda bir yanıt alan Subaru, cesaretinin kırılışına dair izlerle karışık bir rahatlama hissederek Shaula’yla ilişkili şüphelerini geri aldı. Ve tam da o sırada bir sonraki şüpheli olan Meili, odada belirdi.
[Meili: *Aaaayyhh*…. Günaydın, bu sabah da uykumu alama~dım.]
Küçük kız, eliyle ağzını örtüp tatlı tatlı esneyerek odaya giriş yapmıştı. Buna rağmen görünümünü korumak adına büyük bir özen göstermişti ve Subaru, bu küçük kızın güzellik anlayışını kesinlikle takdir ediyordu. Yalnızca saçlarını şöyle bir kurcalayıp yüzünü yıkayan Subaru’yla arasında büyük bir fark vardı. Her neyse――
[Subaru: Günaydın, Meili! Bu sabah epey uyudun, ha?]
[Meili: Şöyle bir yavaşlayıp düşününce Onee-san ve diğerleriyle aynı anda kalkmam içim hiçbir sebebim yokmuş gibi geldi. Gerçekten bu kuleyle aramda hiçbir ilişki yok sonuçta.]
[Beatrice: Ne kadar da kötü niyetli sözler sarf eden bir kız, doğrusu. Şöyle bir şey var ki Betty ve diğerleri kuleden ayrılabilmek için sınavları tamamlamadıkça sen de bu kuleden ayrılamayacaksın, sanırım.]
[Meili: Ehh, orası doğru… ama…]
Bahaneleriyle görülecek bir davası olan Meili, Beatrice’in fikri karşısında dudaklarını büzdü. Ve bu esnada ilgisi duvarın yakınlarındaki Shaula ile Subaru’ya kaydı. Onlara gülümseyip el salladı. Bunu gören Subaru’ysa önce kaşını kaldırdı, sonra da el sallayışına karşılık verdi.
[Subaru: Ölü bir çocuktan bile şüphelenerek her zamanki gibi kafamı fazla mı zorluyorum…?]
[Shaula: Ustam, başın sıkıştığında işin kökenine inmelisin. Nerden yumrukluyorsan oradan bakacaksın.]
[Subaru: ….Bu öğreti de neyin nesi?]
[Shaula: Ustamın öğretileri.]
[Subaru: İşe yaramaz olduğunu düşünmeme şaşmamalı.]
Bu monoloğu dinleyen Subaru, içten içe ürpererek Shaula’nın saçmalıklarından kaçındı. Her halükârda Meili’den bile istediği karşılığı alamamıştı. Öyleyse planının meyve verip vermeyeceğini görmek için test edebileceği yalnızca iki kişi kalmıştı――
[???: ――Günaydın.]
Derken kalan iki kişi, odaya birlikte giriş yaptı. Echidna ve Julius. Beyaz tilki kürküne sarınmış Echidna ve onun yanında salona giriş yapan Julius. İkisi de Emilia, Ram ve diğerlerini selamlıyor, günaydınlar havada uçuşuyordu. İşte bu esnada…
[――]
Echidna’nın ardından ilerleyen Julius, odanın gerilerindeki Subaru’yu gördü ve suratı kaskatı kesildi. Sonra da ansızın gözlerini kaçırarak Subaru’yu farkındalığından kopardı.
[Subaru: ――Sen mi?]
Julius’un tepkisi Subaru’nun aradığı şeye bir hayli yakındı. Ve başka hiç kimse böyle bir tepki vermediği için en bariz tepkiyi Julius’tan aldığını söylemekten başka şansı kalmamış olabilirdi.
[Subaru: Shaula… senden minik bir iyilik isteyeceğim.]
Subaru belli belirsiz bir şekilde bu cümleyi mırıldandı. Sönmemiş bir öfkenin alevleriyle kaynayıp çalkalanan bir nefretin kalıntıları hala oradaydı.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
――Salondaki kahvaltı başlamış ve Echidna = Anastasia açıklamasıyla ilişkili toplantıyla sona ermişti.
Bu gerçeği ilk defa işitiyormuşçasına yüz ifadesini Emilia ve diğerlerinin şaşkın tepkilerine uyduran Subaru, dünyanın hafıza kaybından bahsetmediği senaryodaki işleyişinden etkilenmişti. Şu ana dek gerçeklikle aksini bolca karıştırmış ve kendisinin “Ölümden Dönmesine” yol açan karakteristik özelliklerini algılamakta zorlanmıştı. Ancak tıpkı kurgularda sıklıkla rastlanılan zaman atlamaları gibi Subaru’yu ilgilendirmeyen problemler de her zamanki seyrinde ilerlemişti. Bununla birlikte Subaru, onu etkileyenlerde bazı değişikliklerin meydana geldiğini anlıyordu.
Başka bir deyişle önceki seferlerde “hafıza kaybı” nedeniyle tartışmaların merkezinde Subaru vardı. Ve Echidna denen bireyin Anastasia denen genç kızın bedeninde konakladığı gerçeği, konuşmalar esnasında asla derinlemesine irdelenmemişti.
Bu sefer bile soruna bir çözüm bulunması veya yeni gerçeklerin açığa çıkartılması gibi bir şey yaşanmayacaktı. Değişiklikler yalnızca Subaru’nun eylemlerinde meydana gelecekti. Yani Subaru, durumu önemli ölçüde ilerletmek istiyorsa temkinli davranıp bir şeyler yapmak zorundaydı.
Dolayısıyla――
[Subaru: ――Julius, seninle iki çift laf etmek istiyorum.]
Kahvaltı sonlanır ve herkes salondan çıkmaya çalışırken Subaru, durması için Julius’a seslendi. Julius da bu seslenişle birlikte adımlarını duraksatarak kafasını Subaru’ya çevirdi. Julius epeyce uzun olduğu için Subaru’nun karşı karşıya oldukları esnada ona bakabilmek adına kafasını kaldırması gerekiyordu. Bu göz korkutucu varlık karşısında yenik düşmemek için de göz göze geldikleri sırada göğsünü daha da kabartmıştı. Onun yaradılışını çözmüş olan Julius ise ince dudaklarından dökülen bitkin bir iç çekiş eşliğinde,
[Julius: Ne oldu? Emilia-sama’nın önerdiği gibi öğlene dek dinlenmen gerekmiyor muydu?]
Julius’un söyledikleri, Emilia’nın kahvaltıda ettiği teklife dayanıyordu. Anlaşılan o ki Emilia, gözle görülmeyen bir bitkinliğin herkesin üzerine çökmesinden endişe duymuş ve Subaru’nun da o bitkinlik yüzünden kütüphanede uyuyakaldığı fikrini benimsemişti.
Aslına bakarsanız -Subaru’nun hatıralarında yer almasa da- bu grup, birkaç gün önce çölü aşmayı başarmıştı. Subaru çölde birkaç adım atmayı ancak başarmışken bu, yerine getirilmesi nispeten zor bir görev olsa gerekti. Bu dinlenme önerisinin de Subaru’nun konuşmasından kaynaklanan bir değişiklik olduğu söylenebilirdi. Ufacık, önemsiz sözcükler bile o günün programını değiştirebiliyordu. Subaru’nun söylediği ve yaptığı şeylere dikkat etmesi gerekiyordu.
Bunu aklına yazan Subaru için artık Julius’la yüzleşme vaktiydi. Ve Julius’un sözlerine karşılık çenesini kaldırarak lafa girdi.
[Subaru: Seninle dün gece hakkında konuşmak istiyorum.]
Bu sözlerin etkisi kendisini çok hızlı gösterdi.
[――――]
Subaru’nun sözlerini algılayan Julius’un sarı gözleri büyük duygular barındırıyordu. Bu yanıtın ani etkisini gören Subaru’nun çıkarımına olan inancı artık daha da sağlamdı.
[Subaru: Gel. Başka bir yere gidelim hadi.]
[Julius: ――Peki.]
Julius, Subaru’nun çenesini bükerek yaptığı davete boyun eğmiş bir şekilde icabet etti. Ve böylece Subaru, Julius’u dördüncü katta bulunan konuşmaya uygun bir odaya götürdü. Doğal olarak diğerlerinin dahil olmasına izin vermeyecekleri gizli bir konuşma olacaktı.
[Subaru: Şey, nereden başlasam bilmiyorum…]
Subaru, girdikleri sıkış tepiş odanın içerisinde kafasını çevirerek Julius’la yüzleşti. Belli belirsiz bir gerginlik duysa da bunu belli etmek gibi bir hata yapmak istemiyordu. Bir nebze duygusal üstünlüğe sahip olması gerektiği düşüncesi, ona cesaretini sergileme imkânı tanıyordu. Diğer taraftan Julius’un bakışları karmaşık ve kalbinden geçenleri anlamak zordu. Ancak kahvaltı mekanında sürdürdüğü soğukkanlılıktan farklı bir duygu içerisindeymiş gibi görünüyordu.
[Subaru: Öncelikle, dün geceye gelirsek…]
Subaru, başlangıcı yapmak adına giriş niteliğinde ani bir cümleyle doğruca konuya daldı. An itibarıyla duygusal üstünlük ondaydı ama rakibi, bildikleriyle ezici bir avantaja sahipti. Her şeyden önce Subaru, dün gece yaşananlar hakkında pek bir şey bilmiyordu. Yine de -bir ihtimal- dün gece kütüphanede Subaru ile Julius arasında bir şeyler yaşanmış olabilirdi. Ve Subaru, “O şeylerin” sonucunda hafızasını kaybetmiş olabileceğini düşünüyordu.
[Julius: Dün geceye… gelirsek?]
Subaru’nun sözlerini tekrar eden Julius, uzun kirpiklerin çevrelediği gözlerini kapattı. Subaru ise o yakışıklı adamın karşısında dururken bilinçli olarak derin, deriiin nefesler aldı. Altta kalmamalıydı. Hiç değilse kaybeden taraf olduğunu hissetmemeliydi.
[Julius: O konunun orada kapandığını söylemiştik. Hiç değilse ben öyle düşünüyordum ama senin için durum farklı mı?]
[Subaru: ――. Aaah, pek sayılmaz. İdrak edememişim herhalde.]
Julius’un konuşmaya dahil olduğunu gören Subaru, bu karşılığı verdi. Julius’un sesi tonlamadan yoksundu ve tabiri caizse gereğinden fazla duyguyu açığa vurmamak için temkinli davranıyordu. Elbette sıra Subaru’ya geldiğinde yöneldiği seçenek saldırmak olmuştu.
[Julius: İdrak edememiş misin…? Anlıyorum, peki, tam da senin ağzından çıkacak bir laf. Özetle içimde tuttuğum hislerle ilgilenmeyi sonraya bırakmamı ve önce senin meselelerini çözmemi istiyorsun, öyle mi? Bu… bu biraz bencilce değil mi?]
[Subaru: Bu biraz yersiz oldu, ayrıca konumuz bu değil ki. Ben bu durumdan kesinlikle hoşnut değilim ama sen öyle görünmeye mi çalışıyorsun? İkimiz de kalbimizde öfkeyle dolaşıyoruz ve sen hiçbir terslik yokmuş gibi görünmem gerektiğini mi söylüyorsun? Sence bunu yapmam mümkün mü?]
[Julius: …Ee, başka ne seçeneğimiz var peki, söylesene?]
Julius duygularını sessizce kontrol altında tutsa da o duygular sesinden adım adım sızmaya başlıyordu. Subaru, onun öfkeli bakışlarını kendisine diktiğini hissedebiliyordu, tabii elbette ki hala onun bu çıkışının ardındaki detaylardan bihaberdi.
Subaru’nun duymak istediği seçenek neydi? Julius bunca öfkeyle Subaru konusunda nasıl bir seçim yapmıştı? Ve Subaru, onun bu seçimi yapmasına nasıl müsaade etmişti?
[Julius: Hislerim hala dün gece dile getirdiğim gibi ve seninle Anastasia-sama’nın… Echidna’nın çevirdiği dolapları bile fark edememişken o hislerden bahsetmeye devam etmeyeceğim.]
[Subaru: Echidna’yla çevirdiğim dolaplar mı…?]
Beklenmedik bir gerçek açığa çıkmış ve bu defa gafil avlanan Subaru olmuştu. Kendisine verilen bilgilere göre Subaru’nun başı Emilia’nın çektiği grubun bir parçası olması gerekiyordu. Julius ve Echidna―― onların durumundaysa Julius, Echidna’nın bedeninin esas sahibi olan Anastasia ile bir nevi efendi hizmetkar ilişkisi içerisindeydi. Ayrıca Subaru, büyük resme bakıldığında kızlar arasında bir çeşit rekabet olduğunu da işitmişti. Ama Julius kalkıp Subaru’nun Echidna’yla bir dolap çevirdiğini söylemişti.
[Julius: Yaptığın şeyin altında kötü bir niyet yatmadığını biliyorum. Söz konusu Echidna olunca yeterli olduğunu söyleyemeyeceğim ama konuştuk. Ona güvenebiliriz… Yo, ona güvenmekten başka şansımız yok.]
[Subaru: … ]
[Julius: Anastasia-sama’yı kurtarmak için bu olasılığı takip etmek zorundayım, elimden gelen tek şey bu... Onu geri alsak ve o hanımefendi beni hatırlamasa bile böyle olmak zorunda…]
Sesindeki korkunç yalnızlık tınısı ifadesine yansırken ağzından bu kelimeler döküldü.
Subaru, Julius’un içerisinde bulunduğu şartları biliyordu. Tıpkı Ram’ın uykudaki küçük kardeşi ve farklı şehirlerdeki pek çok kişi gibi Julius da aynı dertten mustaripti. Subaru’ya, o kişilerin başkaları tarafından unutulmalarıyla sonuçlanan lanet gibi, korkunç bir tecrübeyle karşılaştıkları söylenmişti. Yani Echidna kontrolü o bedenin esas sahibine geri verse bile Anastasia’nın, şövalyesi Julius’u hatırlamama ihtimali çok yüksekti.
Buna rağmen――
[Julius: ――Verdiğim karardan dönmedim ve beni hangi noktaya sürüklemeye çalıştığını bilmiyorum ama sana söyleyeceğim bir şey var.]
[Subaru: Evet?]
[Julius: Ne olursun beni bir daha senin önünde perişan etme.]
#Bu bölüm de Julius’a üzüldüm çok şükür. Neyse ki bu konuşmayla Julius da Subaru’nun şüpheli listesinden çıkmıştır diye düşünüyorum/umuyorum. Peki Subaru şimdi nasıl bir strateji izleyecek? O herhangi bir çözüme ulaşamadan yeni bir kabus yaşanacak mı? Bu soruların cevapları için okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..