Subaru, o noktadan sonrasına dair hiçbir şey bilmiyordu.
Meili’nin sorusuyla ilgili kavrayabildiği tek şeyse “Akşam Gezisiyle” ilişkili olduğuydu. Yani Subaru’nun da cevabını bilmek istediği bir şeydi.
Emilia ve diğerlerinin söylediğine göre Subaru, bu sabah kütüphanede baygın halde bulunmuştu. Bayılmadan önceki geceki tavırlarıysa tamamen muammaydı. Hiç değilse artık o vukuatın hafıza kaybıyla ilişkili olduğuna şüphe kalmamıştı. Ve Meili’nin Subaru’nun unuttuğu bir şeyi hatırladığı da kesindi; yani arada bir bağlantı vardı, bu konuda hata payı yoktu –
[Subaru: Meili öldü. Ve onu ben boğdum…? Böyle bir şeyi neden yaptım ki…?]
Bakışlarını ellerine kaydırdığında -hafızalarında yer almıyor olsa da- avuçlarında toy bir his canlandığını hissedebiliyordu. Meili nefes almayı kesene dek iki eliyle boynunu sıkmıştı. Bileklerinde Meili’nin buna çaresizce karşı koymaya çalıştığını anlatan kanıtlar mevcuttu. Dikkatli baktığında Meili’nin tırnaklarında kalmış kanları, mücadele izlerini görebiliyordu. Kendi kollarında da çok derin tırnak izleri bırakılmıştı; bunların küçük kızın ardında bıraktığı derin kırgınlığın yankıları olduğunu düşünmeden edemiyordu.
[Subaru: … ah?]
Tam da Subaru’nun düşüncelerinin dizginleri sanrıların eline geçerken –boğazından boğuk bir ses yükseldi. Bir şeye şaşırmışçasına nefesi kesilmişti. Sebepse kendi koluydu. Baktığı nokta bileğindeki yaraların etrafı değildi. Sağ elinin tırnaklarıydı.
Tıpkı Meili gibi Subaru’nun tırnakları da birilerini tırnaklamışçasına kan ve deriyle kaplıydı.
[Subaru: ……………………]
Subaru, aklında bu afallatıcı kan lekeleriyle yüzünü yeniden Meili’nin cesedine çevirdi. Ölümüne saygı göstererek darmadağın görünümüne bir çekidüzen vermişti. Büyük bir teselli olmasa da küçük kız, boynundaki mavimsi siyah çürükler haricinde tıpkı hayattayken olduğu gibi sevimli görünüyordu. Hiç değilse vücudunda görünür bir tırnak izi yarası yoktu. Subaru’nun tırnakları bakımsız ve iğrençken Meili’nin vücudunda böyle acınası oyuklara dair hiçbir iz bulunmuyordu.
Öyleyse Subaru’nun tırnaklarının içerisinde kalmış deri ve kan kalıntıları – bu kötü niyet izleri de neyin nesiydi?
[Subaru: … yok artık.]
Bakışlarını canını yakan koluna indirdi; bu konuda kötü bir hisse kapılan Subaru’nun dudakları titriyordu. Sağ kolunun dirseğinden itibaren devam eden o grotesk, siyah renk, zihninde hala tazeydi. Ancak acı içerisinde zonklayan taraf sol koluydu.
Subaru kolunu ağır ağır sıyırmaya başladı ve acının yayıldığı nokta olan dirseğine dek devam etti. Sıyırmaya devam eder ve kurumuş kanlar soyulurken kıyafetinin kumaşının koluna yapışmaya çalıştığını hissedebiliyordu. Derin bir nefes alarak sıyırma işini omzuna dek ilerletti. İşte o noktada sol kolunun epeyce kanadığını fark etti. Ve tuttuğu nefesini bıraktı.
[Subaru: …………]
Kolunu lekeleyen koyu kırmızı kanları parmaklarıyla sildi ve kendisine bu acıyı bahşeden yarayla karşı karşıya geldi.
Tam da tahmin ettiği üzere teninde, kendi sağ eli tarafından atılmışa benzeyen çizikler bulunuyordu. Dirseğin iç kısmındaysa üst kola dek uzanan acı verici bir yara açılmıştı. Fakat bu öyle sıradan bir yara değildi.
O yarada bir şey yazıyordu.
Tırnakların ete kabaca saplanışıyla üç kelime kazınmıştı.
Orada kazılı olan kelimelerse şöyleydi:
– “Natsuki Subaru buradaydı.”
[Subaru: … ahh]
Adeta nefesi kesilmişti. Yanılıyor olabilir miyim diyerek parmaklarıyla sol kolundaki yaranın üzerini sildi. Defalarca ama defalarca. Kan akışı durduğundaysa yarayı bir kez daha ovuşturdu ve emin oldu.
Başka türlü okumak mümkün değildi. Neresinden bakarsanız bakın orada, “Natsuki Subaru buradaydı.” yazıyordu.
Evet. Çirkin bir el yazısıyla ve Japonca yazılmıştı ve şöyle diyordu: Natsuki Subaru buradaydı.
Anlamak kolaydı. Anlaşılması çok kolay bir kendini beğenmişlikti. Bir suçlunun suçunun kanıtı olarak olay mahallinde kanıt bırakması gibiydi. Geride adını bırakarak suçu işleyen kişiyi açıkça ilan etmişti. Bu nasıl bir adamdı, bu nasıl bir tutkuydu, ah, bu nasıl bir ilgi odağı olma arzusuydu –
[Subaru: Senin… senin neyin var!?]
Bu kabullenilemez gerçekler karşısında sesi titreyen Subaru, keder içerisinde bağırdı. Sol kolunu salladı ve yüzünü ondan uzaklaştırıp bütünüyle uzağında durma çabası esnasında ayakları birbirine dolaştı. Sırt üstü düştü. Sol kolu yere çarptı, dişleri birbirine vurdu. Aynı kolu defalarca ama defalarca yere vurdu. Kemiğinde duyduğu acı yankılanırken dudaklarını ısırdı, ağzından kanlar sızmaya başladı.
Ama buna rağmen durumun gerçekliğinin değişeceği yoktu. Kolundaki yaraların bir yere gideceği yoktu.
[Subaru: Bu burada değildi! Burada böyle bir yara yoktu!]
İnkar içerisinde kafasını sallayan Subaru, yarasının yalnızca hareketsiz haldeki Meili’nin yattığı bu odada bilincini kaybettikten sonra belirdiğini anlatarak haykırıyordu. Sol kolundaki yara yeni açılmıştı – daha önce hiç fark etmediği bir şeydi. Birileri Meili’yi boğmuş ve Subaru’yu tırnaklarıyla yaralamıştı – yo, öyle olmamıştı.
Yo, hayır! Bu kesinlikle yanlıştı. Tamamıyla yanlıştı. Bunu kabul etmeliydi. Bunu anlamalıydı. Bunu bilmeliydi. Başka biri değildi. Bir başka varlık tarafından gerçekleştirilmemişti – bu suç, Natsuki Subaru tarafından işlenmişti.
Meili’yi öldüren ve başarısını sergilemek için koluna bu nişanı oyan kişi Subaru değil, “Natsuki Subaru’ydu”.
[Subaru: De…li.]
Çılgındı. Manyaktı. Görünüşe göre kafayı yiyordu… “Natsuki Subaru”, akıl sır erdiremediği bir canavarın adıydı.
[Subaru: ………………………]
Bu, Subaru’nun “Natsuki Subaru’ya” duyduğu ilk büyük güvensizlik değildi.
“Natsuki Subaru”, başta dün geceki henüz çözüme kavuşmamış ve alışılmamış tavrı olmak üzere bariz bir şekilde hiçbir anlamı olmayan eylemleri tekrar ediyordu.
Subaru, Julius’u sorgulamayı tamamladığında Echidna’nın onunla işlediği kabahatleri ve o kabahatlerin Julius’u zihinsel bir ıstıraba sürüklediğini öğrenmişti… Artık bakkaldan çıkıp gelen Subaru ile buradaki “Natsuki Subaru” aynı insanmış gibi durmuyordu. Daha ziyade Subaru’nun sahte bir versiyonuymuş gibiydi.
Subaru, vücudunun içerisinde bambaşka bir varlık olduğuna ciddi ciddi ikna olmuş durumdaydı.
[Subaru: Ama, bu doğru değil…]
Ne kadar canını sıksa da sol koluna kazınmış yaraya yakından baktığı takdirde şüphelerini inkar edemezdi. Koluna onun ismi kazınmıştı. Elbette bir kalem veya fırçayla yazılmasından bir hayli farklı bir sonuçtu. Bununla birlikte harflerin yazılma şeklinde belirgin bir tuhaflık vardı. Subaru’nun el yazısı kullanırken tekrarladığı bir alışkanlığı vardı. Ve kasten kopyalanmadığı sürece bir başkasının tesadüfen aynı şekilde yazma ihtimali neredeyse sıfırdı.
Başka bir deyişle, Subaru’nun el yazısıyla “Natsuki Subaru’nun” el yazısının aynı kökene sahip olduğu apaçık ortadaydı.
Ve Subaru bunu fark eder fark etmez bir gerçek açıklığa kavuşmuştu.
O da –
[Subaru: – ben bilincimi yitirdiğimde “Natsuki Subaru” geri mi dönüyor?]
Yani “Natsuki Subaru” geri dönüp Meili’yle bir tartışma içerisine girmiş ve onu öldürmüştü. Sonra da bu gerçeği Subaru’nun koluna kazımış ve yeniden bilincinin sınırlarına gizlenmişti…? Ama bu kısmı sahiden anlayamıyordu.
[Subaru: Kendi bedenin varken neden benimkini… neden… benim… yo, ben neyin nesiyim ki? Ne yapmayı planlıyorsun!? Peki sen kimin nesisin…]
Kendi yüzünü kavrayan Subaru, sesi titreyerek bu sözcükleri mırıldanıyordu. Hiçbir müttefikinin olmadığı bu farklı dünyada. Düşmanının kim olduğunu bilmediği bu farklı dünyada. Dostunu düşmanını ayırt edemediği bu farklı dünyada. İşte bu farklı dünyada nihayet kendisini bile masumiyet çerçevesinden çıkartmıştı.
[Subaru: ………………]
Sendeliyor, kalbini saran endişeden ötürü zar zor ayakta durabiliyordu. Bu bunaltıcı hissi savuşturmak için derin nefesler almaya çalışıyordu.
Sakin kalamıyordu. Zihni tam bir keşmekeş içerisindeydi. Fakat şu anda olduğu gibi “Natsuki Subaru’nun” ne olduğunu bile bilmediği niyetleri yüzünden oradan oraya savrulmak istemiyordu.
İşte bu yüzden –
[Subaru: – sen kimsin?]
Koluna yansıyan imkansızlığa duyduğu nefretle mırıldanarak sol işaret parmağını sağ koluna yerleştirdi. Ve grotesk görünümlü tenine bastırarak kaşımaya başladı.
Siyah teninden kırmızı kan damlaları sızıyor, o siyah tenden akan kanın kırmızı olmasını ironik buluyordu.
#Ağaca kazılı ‘Flugel buradaydı’ yazısı ve Subaru’nun animede ders çalışırken defterine ‘Subaru buradaydı’ yazışından sonra üçüncü bir vaka geldi. Subaru’nun kendi koluna, kendi tırnaklarıyla ‘Subaru buradaydı’ yazısı kazılmış ve Meili öldürülmüş. Subaru bunun, bilincinin gidip gelişleri esnasında ‘Natsuki Subaru’ tarafından yapıldığını düşünüyor ve giderek aklını yitiriyormuş gibi görünüyor. Bu işin sonunu hiç hayırlı görmüyorum ama hadi bakalım… Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..