―Kadının, etrafındakilerin farkına vardığı günden bu yana hiçbir şey olmamıştı.
Etrafta hiç kimse yoktu. Erkek, kadın, yetişkin, çocuk, yaşlı, bebek, hiçbiri yoktu. Karanlık, karanlık, kara, kara bir ormanda yalnızdı. Kadın, yapayalnızdı.
Ayağa kalkıp yürüyebilmek. Konuşabilmek. Hayatta kalabilmek adına çığlık atabilmek. Kadın bu şeylerin hiçbirini yapamıyordu; tüm bunlar çok uzağındaydı, ona yabancıydı, maziye gömülmüştü.
「――――」
Konuşmayı bilmezse nasıl yas tutulacağını bilemezdi. Bacaklarını kullanmayı bilmezse nasıl yürüneceğini bilemezdi. Yaşamayı bilmezse, ölmeyi bilmesi için hiçbir sebep olamazdı.
Bu nedenle kadının hiçbir seçeneği yoktu, ona ne yaşamın ne de ölümün anlamı bahşedilmişti ― bir yaratığın dişleri tarafından koparılıp götürülmüştü. Alnında bir boynuz olan bu korkunç katliam yaratığı, mütemadiyen acımasızca katliamlar gerçekleştirmekle meşguldü ―
Kadın, bu yaratığın neden dişlerini boğazına geçirip parçalamaktansa kıyafetlerinin yakasından tutup onu inine sürüklediğini bilmiyordu.
Lakin var olmaması gereken seçenekler doğmuş ve kadının kaderi, yaratıklar tarafından belirlenmişti.
Tek kelime bilmiyordu, dolayısıyla nasıl yas tutacağını da. Bacaklarını kullanmayı bilmiyordu, dolayısıyla nasıl yürüyeceğini de. Fakat yaşamanın yolunu bildiği için öleceğini düşünmüyordu.
Olup bitenleri fark eden kadın, o katil canavarların çizdiği yolu takip etmiş ve kraliçeleri olarak tüm bölgeye hükmeder hale gelmişti.
Avına canının istediği gibi davranıyor, karnı ne zaman acıkırsa o zaman yiyor, canını sıkan bir şey olursa öldürüyor, uyumak isteyince uyuyor, arzuladığı gibi yaşıyor, arzuladığı gibi öldürüyor ve bu katillerin annesi gibi yetiştiriliyordu.
Geçmişe, varoluş nedenine dair hatıralarını yitirmişti. Önemi olmayan şeylere, semboller gibi ihtiyaç duymadığı şeylere hiç değer biçmemişti. Bir yaratıkla aynı şekilde, aynı zihinle, iyisiyle kötüsüyle bir başına ölmek istiyordu, arzusu buydu.
???:「―Bu karşılama düşündüğümden çok daha büyük. Ama sana zarar vermek niyetinde değilim.」
Siyahlar içerisinde bir kızdı. Büyü ve kanla kaplı, siyahlar içerisinde bir kız. Yalnızca el hareketleriyle bir yaratık grubuna öncülük eden kadın, o siyahlar içerisindeki kız tarafından sahip olduğu her şeyden mahrum bırakılmıştı.
Kanlar akmış, şiddetli alevler göğü kavurmuş ve siyahlar içerisindeki kız, kanlarla kaplı o ortamda gülümsemişti.
Herhangi bir şey yapmayı bilmeyen kadın, bir kez daha, hiçbir şeye sahip olmadığı bir pozisyona düşmüştü.
*Siyahlar içerisindeki kız*:「Benimle gelmen gerekiyor. Bu nedenle, sana eşlik edeceğim.」
Siyahlar içerisindeki kız, hiçbir şeyi olmayan kadını zorla yanına almıştı. Kadının çoktandır yaşadığı yer, çoktandır yaratıklarla zaman geçirdiği yer, çoktandır onlarla birlikte olduğu yer geride kalmıştı.
Kadın, tüm bunlara rağmen hiçbir şey yapamamıştı.
Tek kelime bilmiyordu, dolayısıyla nasıl yas tutacağını da.
Bacaklarını kullanmayı bilmiyordu, dolayısıyla nasıl yürüyeceğini de.
Ve yaşamanın yolunu kaybetmişti, dolayısıyla bu defa ölmekten başka şansı olmayabilirdi.
???:「Yas tutmanın yolunu, yürümenin yolunu, yaşamanın yolunu, hepsini mi yitirdin? Yok artık, yok artık, böyle bir listenin bahanesi olamaz.」
Bu, onun yas tutmanın yolunu bilmemesinden kaynaklanan pişmanlığıydı.
???:「Benim hatırıma, yas tut. Benim hatırıma, diren. Beni sevmenin hatırına, yaşa.」
Bu, onun direnmenin yolunu bilmemesinden kaynaklanan pişmanlığıydı.
???:「Ne kaybetmiş veya ne unutmuş olursan ol, asla bana karşı gelemezsin ― Çünkü bu,「Annene」 karşı sorumluluğun.」
―Bu, onun yaşamanın yolunu unutmasından, ölmenin yolunu düşünememesinden kaynaklanan pişmanlığıydı.
Cehennemden de cehennem gibi, kabustan da kabus gibi, kötüden de kötü―
İşte「Annenin」, başka bir kadın için değil, yalnızca onun için geliştirdiği disiplin anlayışı buydu.
「Anne」yalan söylemezdi.
「Anne」masumdu.
「Anne」sevilmek için olası her yola başvururdu.
「Anne」-bununla birlikte- yalnızca o yolların çarpık versiyonlarını kullanırdı.
Bu kelimeleri hatırlıyordu. Yas tutmanın yolunun kabuğu soyulmuştu. Yürümenin yolunu anımsıyordu. Direncin yolunun üzeri boyanmıştı. Yaşamanın yolunu anımsıyordu. Artık ölmek istemiyor ve bu, ruhuna kazınıyordu.
*Siyahlar içerisindeki kız*: 「Lütfen tamamen o kişinin kontrolü altında olmaya bir son ver. Çünkü, benim dışımda -elbette ki- hayatta kalanların sayısı bir hayli az.」
Kadın, konuşmanın ve yürümenin yollarını anımsayışıyla ansızın, siyahlar içerisindeki kızı da anımsamıştı. Siyahlar içerisindeki kız, sıklıkla bir kadın yüzüne sahip olduğunu gösterirdi. Ve kadın, farkına bile varmaksızın siyahlar içerisindeki kıza eskisinden de çok eşlik etmeye başlamıştı.
「Anneyle」ilk karşılaşmalarından önce ılık sular tarafından kucaklandığını anımsıyordu. Kanla, çamurla ve tozla kaplıyken siyahlar içerisindeki merhametsiz kız, baştan savma bir şekilde onu yok edilemez kirlerinden arındırmıştı. Ya da belki de bu arınış, kadının en sonunda tattığı özgürlük hissiyatıydı.
「Annenin」niyeti, kadının siyahlar içerisindeki kızla uyum içerisinde olmasını istediği barizdi.
Siyahlar içerisindeki kız anormal güçlüydü. Öldürme şekli harikuladeydi. Yaşama yollarından ziyade öldürme yollarına hakimdi. Bunun haricindeki her şeyse içinde kıttı.
*Siyahlar içerisindeki kız*: 「■■■■ konusuna gelirsek… O kızı benim gibi birine emanet edersen geleceği iyi olur.」
Tek bir olay, yaşanan her şeyi şekillendirir ya da en azından öyle hissettirirdi. Disiplinsizdi. Katı değildi. Onun yoldaşıydı. 「Anneye」sadık değildi. Yalnızca öldürmenin yollarını değil, özgürce yaşamanın yolunu da biliyordu.
Cehennemi görmüştü. Kabusları görmüştü. Kötülüğü görmüştü. Kadın, ömrü boyunca「Dehşeti」asla unutamayacağını düşünüyordu. Siyahlar içerisindeki kızla birlikteyken, bu disiplinsiz kıza yardım ederken ise içine kazınmış şeylerin silineceğini hissediyordu. Fakat―
*Kadın*:「―Elsa… Öldü…」
Ölmüştü. O ölmüştü. O, küle dönmüş ve ölmüştü.
Öldürüldüğünde bile asla ölmeyen siyahlar içerisindeki kız ― Yo, sonlara doğru o kız, Elsa olmuştu.
Ölmüştü. O ölmüştü. O, küle dönmüş ve ölmüştü.
Karnına bir mızrak saplanmış, iki kolunu da omuzlarından yitirmiş ve onu kırık bir boyunla görmüştü. Ama Elsa tüm bunlara rağmen ölmemişti. Kadın, Elsa’nın asla ölmeyeceğini düşünmüştü.
Ölmüştü. O ölmüştü. O, küle dönmüş ve ölmüştü.
O da「Annenin」eğitimlerine maruz kalmıştı. O da cehenneme, kabuslara ve「Dehşete」katlanmıştı. Ama Elsa ölmüştü. Kadınsa bir başına kalmaya geri dönmüştü. Sürüsünü kaybetmişti, Elsa’yı kaybetmişti. Bir başınaydı.
Ölmüştü. O ölmüştü. O, küle dönmüş ve ölmüştü.
Ölmüştü. O ölmüştü. O, küle dönmüş ve ölmüştü. Elsa’yı küle çevirenler kadını da yakalamış ve hapsetmişti.
―Karanlık bir odanın içerisinde bir başına kalan kadın, etrafındaki boşluğu sorgulamıştı.
Düşmanlık, Kin, Nefret? Nefret hissi, nasıl bir histi?
Mutsuzluk, Üzüntü, Keder? Keder hissi, nasıl bir histi?
Nasıl yas tutulacağını bilmiyordu.
Nasıl direnileceğini bilmiyordu.
Kendisi için bile hayatın değerini bilmiyordu.
Başından beri böyleydi. Elsa ölmeden önce, siyahlar içerisindeki o kızın Elsa olduğunu öğrenmeden önce, 「Anneyle」karşılaşmadan önce, eğitimlerine başlamadan önce, yaratık sürüsü siyahlar içerisindeki kız tarafından yok edilmeden önce, yaratık sürüsünün lideri olmadan önce, hayatı bir yaratığın hevesiyle kurtarılmadan önce de böyleydi; gerçek anne ve babası olması gereken kişilerden koparılıp alındığı günden bu yana kusurlu bir üründü.
Kendi haline bırakılmıştı, öylece yaşıyordu. Bir yaratık olduğu sıralarda yaratıkların yaşam tarzını kopyalamıştı. 「Anne」tarafından eğitildikten sonra o ne derse kelimesi kelimesine yerine getirmişti. Ve Elsa’yla vakit geçirmeye başladıktan sonra da onun konuşma şeklini taklit etmiş, onu taklit etmişti.
O kadın, başından beri böyle bir yaratıktı. İnsansı yaratıkları taklit eden bir insandı. Başkalarının arzuladığı gibi hareket ederdi.
O kadın, başkalarını taklit etme yeteneğine sahipti, taklit ettiği kişilerin sahtesinden ibaretti, insan formuna sahip olsa da insanlıkla alakası yoktu―
O piçi öldür, aklından bunun geçip geçmediğini merak ediyor. Onu takip et, böyle düşünüp düşünmediğini merak ediyor.
「Elsa’nın」ölümünü bilen birilerini taklit etmek istiyor, 「Elsa’nın」ölümüyle ilgili tam olarak ne yapılması gerektiğini bilmek istiyor. Taklit etmek istiyor. Doğru normun ne olduğunu bilmek istiyor.
Ne yapmalıydı? 「Elsa’yı」kaybetmişti― peki kadın, şimdi kimi taklit etmeliydi?
Vakit geçiyor ve anlamıyordu. Bu esnada dışarıdan aynı görünmeyi sürdürürken etrafındakilerin arzuları doğrultusunda var olan bir kadın olmaya devam ediyordu.
Değişmek istiyordu. Olaylar değişirse, durumu değişirse, bir yanıt bulabilirdi. Ya bu ya da「Annenin」 onun ölmesini istemesi ― buna da tamamdı.
Akıntıda sürüklenirmişçesine onu istedikleri gibi, diledikleri gibi şekillendirmelerine izin vermişti. Öyleyse, eğer「Anne」bunu dilerse, herhangi bir değer biçemediği hayatı da elinden alınabilirdi.
――
――――
――――――――
――――――――――――――
―――――――――――――――――― Bundan nefret etmişti.
Sonun burası olmasından, burada sonlanmaktan nefret etmişti. Bir sabırsızlık duygusu yüreğini yakıyordu. Arzulayıcı ruhu, kendi arzularının gerçekleşmesini talep ediyordu.
Hiç değilse cevabı bilmek istiyordu. Öldürülen「Elsa’nın」neler yapabileceğinin cevabını.
#Son kısımlara dek kimin kim olduğunu anlamanın, olayları çözmenin biraz zor olduğu bir bölümdü. Ama siyahlar içerisindeki kızın Elsa olduğunu öğrendik, ‘kadın’ denilerek hikayesi anlatılan kişiyse Meili gibi görünüyor. Gerçi 10lu yaşlarda olması gereken bir kıza neden kadın denildiğini pek anlayamadım. Bu arada daha önce de bahsi geçen ‘Anne’ karakteriyle ilgili birkaç cümle de okumuş olduk. Bununla birlikte bu bölüm bize Meili’yle ilgili çok da elle tutulur, işe yarar bir bilgi vermedi bence. Bir sonraki bölümdeyse daha ilginç şeyler okuyabiliriz gibi görünüyor. E öyleyse orada görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..