Ram’ın soğuk sesini işiten Subaru, kalbinin kelimenin tam anlamıyla donduğunu hissetti.
Subaru:「――――」
Odanın girişine dönüp bakıldığında, Ram’ın hala alev alev yanan açık pembe gözlerini dumura uğramış Subaru’ya dikmiş şekilde girişte dikildiği görülüyordu. Subaru, daha önce Ram’la yalnızca birkaç kez iletişime geçmiş olsa da duygularının yüzünden böylesine okunmasının çok nadir rastlanır bir şey olduğunu düşünüyordu― şu andaysa bu izlenime rahatlıkla ihanet eden bir coşkunluk içerisindeydi.
Subaru:「Nhh, ah…」
Ram:「Ne diye bu kadar telaşlandın? Ram sana bir soru sordu. Şimdi cevap verme sırası sende, Barusu… Yo, sırası değil, görevi.」
Subaru:「B-ben… yalnızca…」
Ram:「Yalnızca ne?」
Kendisini açıklamaya çalışan Subaru’nun başı hızla dönmeye başlamıştı. Bir şekilde dilini hareket ettirmeyi, durgun zihninin verdiği ağır, kekeleme dolu yanıta lanetler okumayı başarmıştı; bu durumu tatlı dille, ikna edici şeyler söyleyerek idare etmeliydi. Fakat bu beklenmedik hengamenin ortasına atılmanın yanı sıra, bundan önce gerçekleşen şeyi ― yani Meili’nin cesedinin nasıl ortadan kaybolduğunu bile idrak edememişti. Bu işten sıyrılmasını sağlayacak kelimeleri bile hazırlayamamış, gözlerinin önünde gerçekleşen şeyi idrak edebilecek hale bile gelememişti.
Subaru’nun tek yapabildiği, uygunsuz bir şey söylememek için elinden gelenin en iyisini yaparak ağzını tuhaf bir şekilde açıp kapamaktı. Ve bu tavrı, şüpheli davranışlarını herhangi bir kelimenin yapabileceğinden çok daha yüksek sesle destekliyordu.
Subaru:「――――」
Ram, Subaru’nun sessizliği karşısında gözlerini kısmıştı. O gözlerde var olan ve Subaru’nun çoktan mutlak sıfıra ulaştığını düşündüğü soğukluk, giderek daha da yoğunlaşıyordu. Subaru, insanın kemiklerini donduran keskin bir kar fırtınasının saldırısına uğramış gibi hissediyordu. Dizlerinin titreyişine çaresizce mani olmaya çalışırkense artık çok geç olmasına rağmen yavaş yavaş anlamaya başlıyordu.
―Oyuna mı getirilmişti?
Meili’nin cesedinin bulunamayışı da akşam yemeğindeki toplantı da blöftü. Cesedi bulamadıklarını söyledikleri vakit Subaru, suçlanma ihtimalinden kurtulduğu için rahatlamıştı.
Boş yere çaresizce arayıp durmuş ama doğru düzgün gizlenmemiş olmasına rağmen küçük kızın cesedini bulamamışlardı. Bu anormal şartlarda bile kötü şansı galip gelen Subaru, işine gelen gerçeği kabullenmiş ve kendisini ilgilendiren her türlü yorucu şüpheyi kafasından atmıştı. İşte tüm bunlar da iş üstünde yakalanmasıyla sonuçlanmıştı.
Subaru bunu çeşitli televizyon şovlarında da defalarca görmemiş miydi? Mükemmel planını titizlikle yürürlüğe koyan katil, final sahnesinde suç mahalline geri döner ve orayı yakından izlemekte olan polis ve dedektiflere yakalanırdı. Böylece kendisini dumanı üstünde bir silahmışçasına sergileyerek suç işlediğini açığa vururdu. Ah, Subaru bir zamanlar tüm bunları ne kadar da komik bulurdu…
Zihninin bir köşesinden bu düşünceler geçiyordu. Gizem türünün erbabı olan herkes, son anda ortaya çıkan beyinsiz suçlunun katıksız aptallığını aklına not ederdi. Subaru da tamı tamına böyle hareket etmişti ―ya da daha da kötüsü, iş üzerinde yakalanmanın şokuyla son derece içler acısı bir manzara çizmişti.
Ram:「―Sahtekar.」
Ram’ın bu sessiz mırıltısı, kendi absürt hareketleri yüzünden sarsılmış Subaru’ya ulaştı. Ve Subaru’nun kırılgan kalbi, o tek kelimeyle bir havan topu saldırısına uğramışçasına un ufak olup göğsüne battı. O kelimeyi işittiği saniyede yüzü çarşaf gibi beyazladı, dudakları titremeye başladı. Ram ise iç çekti.
Ram:「Demek kendini savunmak için söyleyecek hiçbir şeyin yok. Apaçık ortada olan kötü oyunculuğunun ne kadar farkındasın merak ediyorum doğrusu. Onun kılığına girerken yeterince iyi hazırlanmamışsın. Tembelliğin de bir sınırı vardır, sence de öyle değil mi?」
Sesindeki küçümsemeyi gizlemeyen Ram, Subaru’ya ondan şüphelenme sebeplerini anlatmaya başlamıştı. Sahtekarlığını, kötü oyunculuğunu ve『Natsuki Subaru’yu』yeterince anlayamamış olmasını tek tek yüzüne vurmuştu. Subaru ne diyeceğini bilememekle kalmıyor, kalbi paramparça olacakmış ve her çarpışında kanı canını yakıyormuş gibi hissediyordu. Hatta alt dudağını ısırmış ve keskin bir acıyla birlikte kanlar akmaya başlamıştı.
Bir sahtekar sahtekar sahtekar sahtekar sahtekar sahtekar sahtekar sahtekar sahtekar sahtekar ―『Natsuki Subaru’nun』yetersiz bir taklidi. Bir sahtekar―.
Bu düşünce yoğun, siyah, vıcık vıcık bir çamur gibi midesine oturmuştu. Onu baştan ayağa kaplayan mide bulandırıcı bir çamur, dizlerinin titremesine sebep olan bir ağırlıktı. O titremenin yerine gözlerinin tutuşmuş derinliklerinde, karanlık duygularının fitilinin üzerinde dans eden alev harlanıyordu. O aleve kin, düşmanlık, kötü niyet ― hatta öldürme arzusu bile denilebilirdi.
Ram:「Böylesine anormal tavırları fark etmemek imkansızdı, eh, tabii hiçbir fikri olmayanlar hariç. Yani Julius, Anastasia-sama… şey, Echidna.」
Subaru:「… söyleyecek epey şeyin varmış sahiden. Ben de burada sabırla, tek kelime etmeden seni dinliyorum.」
Ram:「――――」
Subaru:「Sahtekar mı!? Bana kalırsa asılsız suçlamalarla çizgiyi aşıyorsun. Ne saçmalıyorsun sen!?」
Ram:「Asılsız suçlamalar, ha?」
Ram’ın keskin sesi alçalmaya başlarken Subaru, onun kederini hissetmesine rağmen kendisini savunmaya çalıştı. Elbette Ram’ın değindiği noktalar tamamıyla doğruydu. Subaru, onun tarafından sert bir biçimde『Değersiz Taklit』olarak tanımlanmaktan hoşlanmasa da kendisi ve『Natsuki Subaru』arasında sahiden de yeri doldurulamayan bir boşluk mevcuttu. Ancak Ram, bunu fark etmiş olamazdı. Eğer fark edecek olursa, Subaru’nun kendisini bu durumdan kurtarması imkansız hale gelirdi. Ve o noktada, yolun yarısında duramazdı―
Subaru:「Asılsız suçlama üzerine asılsız suçlama. Ama benim kulağım bu sözlere tıkalı, anlarsın ya, hiçbirini duyamıyorum.」
Omuz silken ve yanakları asabiyetle biçimsizleşen Subaru, gözlerini Ram’a dikmiş şekilde böyle söyledi. Ve o apaçık yalan bu dünyanın tek gerçeğiymişçesine tam da o saniyede karşılığını verdi. Öyle ki kendisi bile bu yalana kanabilirdi.
Subaru:「Gecenin bir yarısı neden ortalıkta dolandığıma gelince… yalnızca birazcık bacaklarımı esnetmek ve kimseler yokken düşünmek istemiştim. Kız kardeşini… Rem’i ve Patrasche’yi uyurken rahatsız etmeyeceğim bir yere gitmek istemiştim…」
Ram:「―Hiç kimse… Gerçekten hiç kimse hiçbir şey görmedi mi zannediyorsun?」
Ram, hızla bahanelerini sıralayan Subaru’ya sessizce bu soruyu yöneltti. Kısa ve öz ama bir o kadar da çarpıcı olan bu cümle, Subaru’nun kalbinin derinlerine saplanmaya yönelikti.
Subaru:「――――」
Onun sorgulayışını dinlerken nefesini tutan Subaru, beynini zorlayarak bu sözlerin ardındaki gerçek anlamı çözmeye çalıştı. Gör, görmek, görmemiş, hiç kimse görmemişti, onu görmüş olamazlardı.
―Ram’ın kullandığı kelimeye, ‘görmeye’ takılmıştı. Bununla neyi kastetmişti?
Meili’nin cesedini mi? Yoksa Meili cesede dönüşmeden önce olanları mı? Yoksa Subaru’nun Meili’nin cesedini saklama çalışmalarını mı? Ya da belki de―
Ram:「Hiç… planın hiç kimsenin hiçbir şey görmemesi olsa bile Yer Ejderi senin tuhaf davranışlarını özenle gözlüyordu. Bu sayede Ram da seni aynı şekilde gözleyebildi.」
Parmağını dudaklarına götüren Ram, tam önünde durduğu Subaru’ya bu kaba jesti gerçekleştirerek kasıtlı olarak gerginlik yarattı.
Subaru:「…Ağzından ne haltlar dökülüyor senin!?」
Bu tavrın ardındaki anlamı çözemeyen Subaru, hayretler içerisinde ağzından bu kelimeleri kaçırdı. Bununla birlikte, söz konusu jestle ilgili oldukça taze bir anısı vardı. Ruh Odasından çıkmadan önce Patrasche’ye yaptığı hareketin tıpatıp aynısıydı. Fakat böyle bir yerde nasıl olup da karşısına çıktığını anlamasına bir ömür yetmezdi ―
Ram:「Onun hakkında daha çok çalışmalıydın, seni『Değersiz Taklit』―」
Subaru’ya bunun son uyarı olduğunu düşündüren şey, o iki kelimenin taşıdığı mutlak hayal kırıklığıydı.
Subaru:「――――」
Ram o ana dek inanılmaz soğuk ve duygusuz davranmasına rağmen konuşmayı arzuladığını anlatan bir duruş sergilemişken artık, Subaru’yla karşılıklı konuşma arzusunu her geçen saniye daha da yitirir hale gelmişti. Kızın gözlerindeki bakışı gören Subaru’ysa o saniyede tüm mazeretlerinin anlamsız olduğunu fark etmişti.
Yani Ram, Subaru nasıl bir mazeret üretirse üretsin duymazdan gelecekti. Bu sonuca varmışken Subaru’nun bu işten kaba kuvvet kullanarak kurtulmaktan başka şansı yoktu.
―İşte o saniyede, kafasının içerisinde Ram’ı nasıl öldüreceğini değerlendirmeye başladı.
Subaru:「――――」
Onu ne şekilde öldürsem diye düşünüyordu. Bu konuda çekinceli davranmanın anlamı kalmamıştı. Zaten çoktan bir kişiyi öldürmüştü. Bir veya iki pek fark etmezdi. Bir süre önce 『Ben』, çok sayıda insanın canını alma konusunda epey tecrübe edinmiştim. Yani bundan böyle『Ölü Kitabı』planını yürürlüğe koymanın önünde hiçbir engel yoktu.
Meili:『―A~ma, o Onee-san…』
Subaru’nun içerisindeki sayısız seçenek, gürültülü bir şekilde un ufak oluyordu. Yalnızca tehlikeli düşünceleriyle baş başa kalmanın eşiğine geldiğindeyse o ana dek sessizliğini korumuş olan küçük kızın gölgesi devreye girdi.
İçindeki o gölgenin varlığı görünmez olmasına rağmen öylesine güçlüydü ki adeta nefes alıp verişini hissedebiliyordu. Arkasından Subaru’nun bedenini kucaklıyor, hafifçe kulağına fısıldıyor, onu baştan çıkartıyordu. Ve o tatlı mı tatlı baştan çıkarışların konusuysa―
Meili:『―Kötü bir durumda olduğu kesin, ha~ksız mıyım? Ağırlık merkezi sol tarafına doğru kaymış, dengesi bo~zuk.』
Bu tatlı fısıltıların Subaru’ya anlattığı şey, hem hayranlık hem de dehşet uyandıran kızın zayıf yönleriydi― iş o noktaya gelince, onu nasıl öldüreceğiyle ilgili talimatlar vermeye başlamıştı.
Ondan küçüktü, güçsüzdü ve öldürme konusunda daha tecrübesizdi. 『Onun』siyahlar içerisindeki suikastçıyla geçirdiği onca vakitten sonra bu kadını öldürmek çocuk oyuncağı olacaktı.
Meili:『Onu sol yanına doğru devir ve kafasını duvara çarp. Bu işi~ni görecektir.』
Subaru ve Ram arasındaki kuvvet farkı hesaba katılarak verilen bu tavsiyelerin kaynağı『Oydu』. Ve yalnızca bu tavsiyelerin uygulanmasıyla kızın kafatası dağılacak, duvarda kan kırmızı çiçekler açacaktı.
Bu tatlı, genç kızın pembe saçlarıyla harikulade bir uyum sağlayan çiçekler―
Subaru:「―tch」
Bu düşüncelerle, hiçbir işaret ve hiçbir bariz açıklık olmadan rakibiyle yüzleşen Subaru, öne çıkıp saldırmaya hazırlandı. Ve gölgeden bir alkış alarak, zerre kadar tereddüt etmeden hafiften gergin olan Ram’ın bedenine doğru ilerledi. Sağ tarafına doğru. Kızın bedenini o noktadan duvara doğru fırlatacaktı ve sonra da―
Ram:「Söyleyecek bir şey bulamayınca şiddete başvuruyorsun, ha. Ne kadar da barbarca ve sıkıcı bir sonuç.」
İşte tam da bu saldırı ve savunma anında, Subaru’nun kolu henüz hedefine ulaşmamışken Ram, dudaklarını aralayarak bu kelimeleri kullandı. Ve göz göze gelmeleriyle birlikte Ram’ın soğuk gözlerini gören Subaru’nun nefesi kesildi.
Ram:「―Gerçekten zavallı, kırılgan ve çelimsiz Ram’ın böylesine barbar bir adama tek başına meydan okuyacağını mı sandın?」
Ram’ın sözleri, alaydansa acımayı andırıyordu. Subaru, bu sözler esnasında genç kızın sesine karışan çatırtıları işitmişti. Evet, hayal değildi. Atmosferdeki nemin hızla donuşuyla etrafındaki hava, gazdan katıya çevrilmeye zorlanıyordu.
Subaru:「N…e?」
Duyduğu o çatırtı, hemen dibinde yükselen buz kütlesine basan ayaklarından kaynaklanıyordu; hareket etmesi engellenmiş ve canı yanmıştı.
Subaru:「Bu-buz mu…!? 」
Sert ve soğuk darbenin etkisiyle geri seken Subaru, gözlerine inanmakta zorlanıyordu. Fakat dönüşüm bununla sınırlı kalmamıştı. Buz kütleleri yalnızca ayaklarının olduğu noktadan değil, dört bir yanından yükseliyordu― onu çevreliyor, buzdan bir kafes şekli alıyorlardı.
Subaru:「Benimle kafa mı buluyorsunuz… ne bu… büyü mü!?」
Kaşla göz arasında buzdan kafesin şekillenmeyi tamamlayışıyla Subaru, tam anlamıyla mahsur kalmıştı. Buzdan parmaklıkları tutup şiddetle sallayarak o hapishaneden kaçmaya çalışıyordu; fakat çabaları yalnızca buzun kuvveti karşısında şaşkına dönmesiyle sonuçlanıyordu. Parmaklıklar bir milim olsun kımıldamıyordu. Onları tüm gücüyle tekmelese ve yumruklasa bile aşamayacak olmasına bir türlü inanamıyordu. İşte Subaru bu şekilde o buz kafesine hapsolmuşken―
???:「―Ram bu konuda yanılıyor olsaydı her şey çok daha iyi olurdu…」
Hüzünlü ametist gözleriyle Subaru’ya bakan Emilia, Ram’ın arkasından çıkarak kendisini gösterdi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..