Subaru: “ーーRam, geri kalanlara bir müddet öncülük etmen mümkün mü? Julius’la konuşmak istediğim bir şey var da.”
Ram: “Julius’la mı?”
Ram, adımlarını duraksatan Subaru’ya kaşlarını kaldırarak bu karşılığı verdi.
Julius da bu sözleri işittiğine şaşırmıştı ancak o an için bir itirazda bulunmadı. Onların bu halini gören Ram ise açık kırmızı gözlerini kısıp Subaru’nun kara gözlerine bakarak iç çekti.
Ve keder ya da belki de anlayış sergileyen o iç çekişle,
Ram: “Hızlı olmasına dikkat et lütfen. Ram ve diğerleri de oraya ulaşıp Barusu gibi hafızalarını kaybederse işler tamamen kontrolden çıkar.”
Subaru: “Böyle korkunç şeyler söylemesene. Gerçi Ram’ın hafızasını kaybedip daha uysal ve zarif birine dönüşmesi görülmeye değer bir manzara olurdu eminim.”
Ram: “Ram’ın, daha fazla şeyi, unutmaya niyeti yok.”
Subaru: “……Haklısın. Lütfen denk geldiğin tuhaf kitaplara yaklaşmamaya özen göster.”
Bu etkileşimin ardından merdivenlerden çıkmaya başlayan ilk kişi Ram oldu.
Subaru, o an için Ram’ın varabileceği yanlış hükümlerden yana endişe duymuyordu. Tüm grup üyeleri arasında bu güvene en layık kişinin Ram olduğunu düşünüyordu.
Subaru: “Meili, birazcık hanımefendi ol. Emilia-chan’la el ele tutuş ya da onun gibi bir şeyler yap hiç değilse.”
Meili: “Bu, gerçekten üzü~cü. Bana bu~ şekilde, bir yükmüşüm gibi davranmana gerek yok. Çıplak onee-san ben elini tutmak istemesem de benim elimi tutuyor zate~n.”
Bir eli Shaula, diğeri de Emilia tarafından tutulan Meili, somurta somurta『Taygeta’ya』götürülüyordu. Arkasından Beatrice geliyor, en sonuysa merdivenlere adımını atarken arkasına bakan Echidna çekiyordu.
Echidna: “Natsuki-kun.”
Subaru: “Hm?”
Echidna: “Kibar davran lütfen.”
Echidna, ardında bu sözleri bırakarak üst kata yöneldi.
Subaru’ysa kafasını kaşıyarak arkasından baktı. Görünen o ki Echidna büyük ihtimalle Subaru’nun Julius’u geride bırakma sebebini anlamıştı.
İşte böylece tüm kadınların ayrılışıyla geriye yalnızca merdivenlerin başında dikilen Subaru ve Julius kalırken,
Julius: “Ee, hangi konuda konuşmak istemiştin? Emilia-sama ve diğerlerini uzaklaştırmak için yolundan çıktığına göre çok önemli bir şey olduğuna inanabilir miyim?”
Subaru: “Çok önemli bir şey…… yani şey, sanırım. Muhtemelen.”
Julius: “Ne kadar da belirsiz bir konuşma şekli.”
Subaru: “Açıkça dile getirmesi zor bir şey.”
Subaru, sırtı merdivenlere dönük Julius’un karşısında siyah saçlarını kaşıyarak böyle söyledi.
Julius’u bu noktada durdurma sebebi bazı şeyleri teyit etme isteğiydi. Buna bir önceki konuşmalarındaki endişeleri de dahildiーー
“ーーーー”
Julius: “Subaru?”
Subaru: “Bekle bir saniye. Aklımdakileri düzene koymakla meşgulüm.”
Diyen Subaru, beklenenden daha çok karışan mesele üzerine düşünüyordu.
Kitabı arama işini Emilia ve diğerlerine bırakmış ve Julius’a burada beklemesini söylemişti. Elbette ki buradaki ana odak『Reid Astrea』idi.
Bununla birlikte Subaru’nun zihninde süzülen diğer bir şey de bir önceki döngüsünde gerçekleşen büyük savaştaki vukuatlardan biriydi.
ーーÖzgürlüğünü kazanmış olan Reid, Julius’la teke tek çarpışmış, o son isteksizliğin sebebi olarak bunu seçmişti.
Mevcut durumda var olan sayısız engele rağmen gerçekten de teke tek çarpışma denilmeye layık bir manzaraydı. Bununla birlikte sahici yeteneklerindeki farklılık -ki buna ortada psikolojik bir sorun olması bağlamı da eklenebilirdi- mutlaktı.
Üstüne üstlük Subaru, Julius’un daha önce de Reid’le çarpışıp acı çektiğini, mağlubiyeti tattığını işitmişti.
Bu da duruma eklenince Reid, Julius’a karşı bir nevi bağlılık duyuyordu.
Bu Julius isimli kişiye özgü bir şey olsa da olmasa da Subaru, Reid’in şifresini çözmenin anahtarının bu olduğunu düşünmeden edemiyordu. ーーLakin problem, bundan nasıl faydalanacağıydı.
Subaru: “Ah, Reid hakkında ne düşünüyorsun? Ondan hoşlanıyor musun?”
Julius: “ーー. Bu soru nasıl bir önem taşıyor merak ediyorum doğrusu.”
Subaru: “Şey, yalnızca ortamı daha az ciddi hale getirmeye çalışmıştım. Gerçek sorumun biraz daha farklı dile getirilmesi gerekiyor. ーーEsas kastettiğim şey, Reid karşısında galip gelmeye niyetin olup olmadığıydı.”
Julius: “ーー~hk.”
Subaru’nun tek gözünü kapatarak söylediği şey, Julius’un sarı gözlerinin irileşmesine yol açarken o gözlerde şiddetli bir kargaşa koptuğunu gören Subaru, hafif bir nefes verdi.
Bunun hem beklendik hem de beklenmedik bir şey olduğunu hissediyordu.
Subaru: “Kendimle ilgili farkında olmadığım şeyler bir kenara bırakılırsa…… bu, korkup sinmeye izin verilemeyecek bir durum, anlarsın ya. Hem kaybetmenin giderek kurtulması zor bir alışkanlığa dönüştüğünü de söylerler.”
Julius: “Subaru, sen……”
Subaru: “Aşağılığım, doğru… Gerçek şu ki ben bile biraz vakit ayırıp farklı şeyler yaptıktan sonra yılgın kalbini tekrar ayağa kaldırman gerektiğini düşünüyorum. Evet, böyle düşünüyorum ama buna ayıracak vaktimiz yok. Anlıyorsun, değil mi?”
“ーーーー”
Subaru’nun sorusuyla karşı karşıya kalan Julius’un yanakları gerilmiş ve nefesi kesilmişti.
Subaru ve Julius, “vakit yok” kelimelerinin ardındaki imayı farklı yorumlasa da Julius, Subaru’yla birebir aynı huzursuzluğu taşıyordu.
Ve elbette ki bu yaşananlar, düne kadar burada olan Subaru’nun yapamayacağı şeylerdi. Yani kendi kalbindeki huzursuzluğun farkına varamayan yaralı bir adama söylenmesi gerekenleri söylemek ve bunun farkına varmasını sağlamak…
Belki de Natsuki Subaru, 『Natsuki Subaru’nun』yapamadığı şeyi yapıyordu.
Bunun, bu zorlu durumdaki çıkmazı aşmak için gerekli bir darbe olduğuna inanarakーー
Subaru: “Açık konuşacağım, Julius. Sebebini sorarsan da şöyle söyleyeceğim: Şu an için yenilmezim.”
Julius: “Yenilmez, ha…… epey büyük konuştun.”
Subaru: “Beni bağlayan hiçbir yükümlülük olmadığı için böyle büyük konuşabiliyorum. Benim gözlerimin içine, Echidna’nın gözlerinin içine baktıktan ve Reid’le konuştuktan sonra bir köşeye kıvrılıp kaldığını görmeye katlanamam. Başkalarını etkileyebilen bir yapıya sahibim, dolayısıyla onlar adına kesin konuşamayacağım ama ben, gözlerimi kapatıp açık konuşacağım.”
Julius: “ーーSeni dinleyeceğim.”
Oturur halde pozisyonunu düzenleyen ve derin bir nefes alan Julius, gözlerini Subaru’ya dikti.
Onun ciddi bakışlarını karşılayan Subaru’ysa şöyle devam etti:
Subaru: “Olmuşla ölmüşe çare yok.”
Julius: “ーーHah.”
Julius, Subaru’nun bu kendinden emin beyanına afallamış bir karşılık verdi.
Julius’u bu şekilde karşısına alan Subaru’ysa kollarını iyice açarak,
Subaru: “Bana bakıyor olduğun için durum biraz tuhaflaştı, farkındayım. Muhtemelen düne kadarki ben, sana bir şeyler yapmaktan sorumludur. Ama düne kadarki ben bu dünyadan silinmemiş olsa da benim zihnimden kesinlikle silindi.”
Julius: “Sanırım, öyledir. Bu doğru. Fakat, ben……”
Subaru: “Sonuna dek dinle. Ben bu halde olduğum için ilişkimizi sıfırdan başlatmamız gerekiyor. Hiç değilse şu anki benliğimle olan ilişkin için geçerli olan bu. Yani diyorum ki düne kadar burada olan beni şimdilik unut.”
“ーーーー”
Konuşmadaki gelgitler oldukça ciddi bir hal alırken Julius, henüz az önceki huzursuzluğunda boğulmaktan kurtulabilmiş değildi.
Fena halde baskıcı bir mantıktı. Ne istediğini adamakıllı anlatmayı da başaramamıştı.
Gerçek şu ki Subaru, Emilia, Beatrice, Julius ve geri kalanlarınーー yani『Natsuki Subaru’nun』başarılarından etkilenmiş olan kişilerin güçlerini ödünç alıyordu.
Ancak şu anda bu etkinin yalnızca pozitif yönlerini kullanacak ve negatif olanlardan kurtulacaktı.
Çünküーー
Subaru: “Grubumuzun en güçlü kişisi sensin. Bu nedenle Reid’le çarpışacak kişi sen olacaksın. Kitabını sorunsuzca bulmayı başarsak bile onunla çarpışma görevi hala sana düşüyor olacak.”
Elbette ki Reid’in bağlılığını, rakibin Julius’la teke tek çarpışma arzusunu da dikkate almıştı.
Bununla birlikte Subaru’nun bu noktada pes etmeye niyeti yoktu. Ram, Shaula, Echidna, Meili, Beatrice, yani tanıdığı herkes arasından yalnızca Emilia’nın galibiyet elde etmeye çalıştığı gerçeğini göz ardı etse bile hiç kimsenin bu manzara karşısında pes etmeye niyetli olmayacağı kesindi.
Subaru: “Korkmanı anlıyorum. Kafanın karışmasını anlıyorum. Ve düne kadarki benliğim adına içtenlikle özür diliyorum. ーーTüm bunları düşünerek değişmeli ve mücadele etmelisin.”
Julius: “……Ben çoktan, onun karşısında iki kez, mağlup oldum bile.”
Subaru: “Biliyorum. Ama, bir dahakine, galip gelmelisin.”
“ーーーー”
Julius’un mağlubiyetlerinin sayısı, Subaru’nun bildiğinden bir fazlaydı.
Lakin bu durumla alakasızdı ve pek önemli değildi.
Subaru: “Hesaplamalarımıza göre er ya da geç galip gelmek zorunda kalacaksın. Aklımda çeşitli eşleşmeler yaptım ama kızlar ellerinden geleni yapmadan önce erkekler olarak bizler elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız, aksi takdirde şövalyelerin yüz karası oluruz.”
Julius: “ーーYüz karası. Şu anki benliğim, şövalyelerin yüz karası olacak, ha.”
Yumruğunu sıkan Subaru’nun önündeki Julius, gözerini kapatıp başını eğerek usulca fısıldadı.
Afallamış, yoldan çıkmış, yaralanmış, mağlup edilmiş ve son olarak şimdi de yakasından sıkıca tutulmaya benzer bir mantıkla Subaru’nun sözleriyle hafife alınmıştı.
Bu da Julius’un zarif ifadesini, Subaru’nun beklemediği yönde değiştiren bir şeydiーー
Julius: “Tıpkı az önce Ram Hanımın söylediği gibi, hafızanı gerçekten yitirip yitirmediğinden şüphe duymaya başladım. Ya da korkumdan kılıcımı bırakmamı engellemek adına hafızanı yitirmiş gibi mi yapıyorsun acaba?”
Subaru: “Emilia-chan’ın gülen yüzünü donuklaştıracak kadar ileri gidebilir miydim? Seni ahmak, böyle dolambaçlı bir şeyi hayatta yapmam. Ayrıca, hepsinden öte, ben bunu yapmasam bile kılıcını bırakıp herkes uğruna savaşmaktan vazgeçmeyecektin herhalde.”
Julius: “Bu…… çelişkili oldu. Şu an gerçekten de ürkek kalbime baskı uygulamaya çalışıyorsun, ha.”
Subaru: “Hayır. Yanılıyorsun. Eksikliğini çektiğin şey cesaret değil. Cesaretin gayet yerinde. ーーSenin eksikliğini çektiğin şey kazanma kararlılığı. Mücadele ruhu, rekabet kabiliyeti.”
Diyen Subaru yaklaştı ve sıktığı yumruğuyla Julius’un göğsüne dokundu.
O sözleri ve yumruğu karşılayan Julius ise derin bir nefes aldı.
“ーーーー”
Subaru’nun sözleri yalandan yoksundu.
Julius, bir önceki döngüde Cadı Yaratıkları ve Reid tarafından köşeye sıkıştırılmış olmasına rağmen çaresizliğe yenik düşmemiş ve Subaru’ya “Echidna sana emanet” demişti.
Ve bu sözcüklerin diğer yönü görünür olsa da onlardan, “Bu işi bana bırak” dışında bir anlam çıkamazdı.
Julius, o şartlar altında kesinlikle böyle söylemişti.
ーーReid Astrea’yı, bana bırak demişti.
Ve onun bunu söyleyişi, Subaru’nun onunla ilgili tanık olduğu son şeydi.
İşte bu yüzdenーー
Subaru: “……Ben o hesaplaşmayı, görmedim. Düne kadarki hatıralarıma da sahip değilim. İşte bu yüzden, senin Reid’e mağlup olduğuna, bir kez olsun tanık olmadım.”
Julius, Julius Juukulius, mağlup olmamıştı.
Bu şövalye, bu adam, Natsuki Subaru’nun önünde bir kez olsun mağlup olmamıştı.
İşte bu yüzden, kim ne derse desin Natsuki Subaru, o hesaplaşmaya boyun eğmeyecekti.
Julius Juukulius’tan, Reid Astrea’yı mağlup etmesini beklemekte ısrarcı olacaktı.
Subaru: “Reid Astrea’yı, sana bırakıyorum. O fazlasıyla can sıkıcı düşmanı mağlup et. Karşılığında ben de…… geri kalan her konuda şansımı zorlayacak, kendi yöntemlerimi kullanacağım.”
“ーーーー”
Subaru: “Beni duyamıyor musun, Julius? Arkadaşının beklentilerine karşılık versene.”
Öncesinde üzerine beklentilerin ağırlığını yüklerken şimdi, ona zorla umut aşılıyordu.
Subaru’nun yumruğu, bir kez daha Julius’u dürttü.
Ve o tek hareket sonrasında Julius, göğsüne dokundu.
Elini göğsünde tutmaya devam ederken de geri çekildi ve derin bir nefes aldı.
Derin, derin, derin, deriiin bir nefes aldı ve…
Julius: “……Nasıl oluyor da düne kadarki her şeyi unutan sen, benden bu denli çok şey bekleyebiliyorsun?”
Subaru: “Sebep…… sahip olduğun imaj gibi bir şey. Bir nevi izlenimin yani. Görünüşün, konuşma şeklin, davranışların, kuşandıkların, giyindiklerin, beslenme şeklin, yürüme şeklin, tüm bunları sentezleme sanatı işte.”
Subaru, önceki döngüye değinmeden bu yanıtı vererek göğsünün acıyla sıkışmasına sebep oldu.
Hiç planlanmaksızın Subaru da Julius da kendi göğüslerine dokunur halde karşı karşıya gelmişti. Derken Julius, elini göğsünden ayırmadan duruşunu düzelterek yavaşça kalçalarını yerden kaldırdı.
Zarif, güzel, doğal bir tavırla, tam da hikayelerdeki şövalyelere yaraşır şekilde...
Julius: “İzlenim, ha.”
Subaru: “Hı hı. Görünüşün diyorum. Her şeyinle, bende bu denli beklenti uyandırıyorsun.”
Julius: “Demek öyle…… Görünüşüm, sana bunları düşündürüyor, diyorsun.”
Başı hala öne eğik olan Julius’un ses tonu değişmişti.
O ana dek dokunulması zor bir yerine dokunulmuş izlenimi veren o ses tonu şimdi çok hafif olmasına rağmen güç kazanmış, içine bir yumuşaklık yerleşmiş, yeniden bir sıcaklık tomurcuklanmıştı, verdiği izlenim bu şekildeydi.
Veーー
Julius: “Dünya tarafından unutulmuş, beni hatırlayan tek kişi olan sen tarafından unutulmuş, efendimin varlığını tespit etmeyi başaramamışken benliğimin nerede olduğu belirsizleşmişti. Fakat, bu durumda olmama rağmenーーşimdiye dek beslediğim her şeyi yitirmedim. Hiç değilse bu kadarını söylemek isterim.”
Subaru: “Benim cümlelerim çok akıllıca veya derli toplu değildi ama nüans ortada.”
Julius Subaru’nun bayağı ve dolambaçlı kelimelerini alıp akıllıca, süslü bir şekle sokmuştu.
Subaru, az önce aktarmak istediği her şeyi aktaramadığını düşünüyordu. Fakat şimdi, dinleyicisinin anlatmak istediği her şeye yakın bir sonuç çıkarttığını hissediyordu.
Subaru: “Ehh, bu kavramlar üzerine gerçekleştirilmiş bir sohbet gibiydi, herhalde psikolojik bir tartışma da diyebilirsin ama bu psikolojik sorun ciddiymiş gibi hissettiriyor. Yani söylediklerimde haklı mıydım?”
Julius: “Heh. Bu konuda neden bu kadar çekingenleştin acaba? Senin yenilmez olman gerekmiyor muydu?”
Subaru: “Şey, Mario bir yıldız toplasa bile deliğe düşünce ölüyor sonuçta ……”
Bu mantıksız mecazı işiten Julius kaşlarını çatsa da meseleyi üstelemedi.
Görünüşe göre bu da 『Natsuki Subaru’yla 』ilişkili bir şeydi ve onun anlamsız alaylarını görmezden gelmek herkesçe kabullenilmiş bir hareketti ki bunun tuhaf hissettirdiği kuşkusuzdu.
Öyle ya da böyleーー
Subaru: “Artık birazcık önüne bakabilir hale geldin mi?”
Julius: “Eh, merak ediyorum doğrusu. Nihayetinde sözlerin somut olmaktan ziyade psikolojik bir tartışma tadındaydı ve başıma gelen onca şey çarpıcı bir değişime uğramış da değil.”
Subaru: “Sen……”
Julius: “Ama…”
Sözlerini burada duraksatan Julius, Subaru’yu izleyen gözlerini kıstı.
Ve ansızın dudaklarını gevşeterek,
Julius: “ーーOlmuşla ölmüşe çare yok.”
Kendisine uymayan bu sözlerle sohbeti sonlandırdı.
#Subaru-Julius arkadaşlığı kalp ben. Bugünlere gelebilecekleri hiç aklımıza gelir miydi yaaa, neredeeen nereye! Peki bu cesaretlendirme işe yarar mı dersiniz? Söz konusu Reid olunca pek ümidim yok. Gerçi kitapta okuyacakları şeylerin yardım dokunabilir belki. Göreceğiz. Okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..