Cilt 6 Bölüm 61 [ ――Ayağa Kalk ] (1/4)

avatar
2587 21

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 61 [ ――Ayağa Kalk ] (1/4)


Çevirmen : Clumsy



ーーYine çok acımasızca bir seçim, Natsuki Subaru’yu yiyip bitiriyordu.

 

Bir şeylerin yavaş ve düzenli bir şekilde terk edilip göğsünün içerisinde yanıp tutuşuşunun cızırtılı seslerini işitiyordu.

 

Terk edilen ve yanıp tutuşan o şeyler, onun insani doğası, kendine güven duygusu, 『Natsuki Subaru’ya』beslediği duygular ve daha nice varlıktı.

 

Elleri genç kızın üzerinde olan, yere bastırdığı o kız tarafından alaya alınan Natsuki Subaru, kendi kaderini, 『Natsuki Subaru’nun』kaderini belirlemek zorunda olduğu bir durum içerisine sokulmuştu.

 

“ーーーー”

 

Kalp atışları, duyulmuyordu. Nefesi pürüzlü, yani muhtemelen ciğerleri işlevsizdi. İşler bu noktaya gelmiş olmasına rağmen alnında tek bir damla soğuk ter dahi belirmiyordu.

 

Elbette ki bunun nedeni Natsuki Subaru’nun buradaki fiziksel bedeninin gerçekliğin bir parçası olmayışıydı.

 

Kitabı okuyuşuyla tüm fiziksel bedeni transfer olmamış, yalnızca zihni bu mekana çekilmiştiーー duruma uygun olmayan bu tarz değerlendirmeler yapmak, olsa olsa gerçeklerden kaçmaya yönelik bir eylem olurdu.

 

Ve Subaru’nun kalbi, bu düşünceleri bir kenara atıp geçici bir huzura ermeye çalışıyordu.

 

Bununla birlikte ne zaman ne mekan ne de rakibi, Subaru’nun bu kaçış rotasını mazur görüyordu.

 

Louis: “Ee~e, ne yapacaksın, onii-san?”

 

Subaru tarafından yere bastırılan genç kız, sadistçe bir kahkaha atarak kaskatı kesilmiş, seçim yolunu yitirmiş haldeki Subaru’yu izliyordu.

 

Subaru’nun kara gözlerine bakan genç kız, baktığı o göz kürelerini yalama amacıyla dilini kımıldatıyordu.

 

Louis: “Çelimsiz bir genç kızı yere yapıştırmak ve ellerini ince boynuna yerleştirmek. Heyecandan ürpermene yol açıyor, değil mi? Ya da belki de bu onii-san’ın yatkınlığıdır ve bu tecrübeler sıradan hale geliyordur, haksız mıyım?”

 

Subaru: “ーー~hk.”

 

Louis: “Titriyorsun, ne tatlısın. Bu şekilde, böylesine, böylesine önemli bir seçim yapabilecek misin?”

 

Boynunu büken Louis, yukarı bakar halde Subaru’nun bileğini öptü. Bu ürpertici hareket ve işveli bakışlarından saçılan şevk ile dökülen insanlık dışı sözleri, Subaru’ya belli bir manzarayı anımsatıyordu.

 

O manzara, Subaru’nun bir defa kapıldığı bir vurdumduymazlığa aitti. ーーTabii bu, gözlemleme şeklinin tersine olması koşuluylaydı. Subaru’nun kendi bakış açısından gözlemlediği bir şey değildi, Subaru’yla yüzleşen genç bir kızın görüş alanı içerisinde gerçekleşmişti.

 

Subaru tarafından bastırılmış, uğursuz bir bakışla boğazı sıkılmıştı.

 

O manzarayı, şu anki durumun tıpatıp aynısıyla Meili’yi boğazlayıp öldüren『Natsuki Subaru』çizmiştiーー.

 

Subaru: “Ahh.”

 

ーーBunun da o manzaraya benzediğini fark ettiği saniyede Subaru’nun tüm bedeni ve yanakları kaskatı kesilmişti.

 

Louis: “ーーYani sonuç olarak, gerçekten de aklına gelen bir vukuat var?”

 

Subaru: “Saçm ~hk! Saçmal……”

 

Louis: “Saçmala~mıyoruz, anlarsın ya. Asıl ciddi davranmayan taraf onii-san, haksız mıyım? Daha büyük bir ciddiyetle, içtenlikle, ağırbaşlılıkla kendini sevmen gerekiyor.”

 

“ーーーー”

 

Louis: “A~h, evet evet. Kendini sevmelisin. Görüyorsun ya, sevmelisin. ーーTıpkı onii-san’ın umut beslediği insanlar gibi onii-san da kendisini sevmeli, anlarsın ya.”

 

Yüzeysel bir ses tonu ve o tasvire uyan kelimelerle estetik bir kelime dalgası oluşmuştu.

 

Onu ikna etmeye mi niyetliydi, yoksa başkalarını anlayışla karşılama yeteneği mi ölüp gitmişti? Bir amaçla mı hareket ediyordu, yoksa bu yalnızca onun doğası mıydı? Subaru’yla dalga mı geçiyor, yoksa onu teselli mi ediyordu?

 

Belirsizdi. Louis Arneb’in yolu, her bağlamda belirsizdi.

 

Belirsiz, belirsizdi.

 

Louis’in sözcükleri, onun sözcükleri temelden istikrarsızdı, suyun yüzeyinde dengesizce savrulan yapraklardan farksızlardı. Hepsi de keyfiydi, eğriydi, biçimsizdi, tercihen açık bir yaradılışa büründükleri takdirde bu kararsızlığın kendisinin de giderileceği kesindi.

 

Yo, onun sözlerinin başından beri açık olması kim bilir ne denli tehlikeli olurdu!

 

Subaru: “Peki her şeyin…… senin söylediğin gibi yapılması gerektiği ve senin söylediğin şekilde gerçekleşeceğine dair bir kanıtın var mı?”

 

Louis: “Kanıt mı?”

 

Subaru: “『Natsuki Subaru’yu』geri kazanırsam şu anda burada var olan benim ortadan kalkacağına dair bir kanıtın var mı……!”

 

Louis: “Hayır yok. Biz bilmiyoruz. Gerçekten bilmiyoruz. Bilmiyor gibi görünsek de. Sana söylediğimize göre bilmiyoruz anlaşılan. Bilmediğimiz anlamına gelse bile…… Bu sana, birazcık teselli olur mu?”

 

“ーーーー”

 

Louis: “Bu boşa uğraşmak olur, onii-san. Biz bile bilmediğimiz şeyler hakkında konuşamayız. Biz veya onii-chan veya nii-sama ölürse yediğimiz şeyler geri döner mi merak ediyoruz. ーーDürüst olmak gerekirse yediğimiz hiçbir şeyi geri vermediğimiz için bi~z gerçekten bilmiyo~ruz. Sonuçta onları yedik, biliyorsun.”

 

Bu cümlelerin ardından ah diyerek ağzını açıp korkunç keskinlikteki köpekdişlerini ve kıpkırmızı dilini gırtlağının iç kısmına dek Subaru’ya göstererek belirgin bir hiçliğe işaret etti.

 

Başkalarının hatıraları, onların içlerindeki farklı kişilerin hatıraları, eğer bu soygunlar『Yemek』adı altında ele alınacaksa bu eylemin fiziki kalıntılarının orada kalması imkansızdı.

 

Bununla birlikte Subaru, “Yenmek, yenilmek” kelimelerinde korkunç bir ağırlık hissediyordu.

 

Louis: “Ne yapacaksın, onii-san?”

 

İşte bu şekilde Louis, bir kez daha Subaru’yu sorguladı.

 

Sorular ve cevaplar arasındaki bu süreçte Subaru’nun elleri Louis’in boğazından ayrılmamıştı. Ne güç uygulayabilen ne de aksini yapıp kollarını tamamen geri çekebilen Subaru, varlığıyla ilgili bu soruyu bir kenara atmayı sürdürüyordu.

 

Subaru: “Gh, kh…… ~hk.”

 

Ölmek, korkunçtu. Tüyler ürperticiydi.

 

Bununla birlikte bu seferki, Subaru’nun şu ana dek『Ölümden Dönüş』aracılığıyla dört kez tattığından farklı bir korkuydu.

 

Subaru’nun ruhuna şu anda ve tam da burada baskı uygulayan teklif, 『Kendini Kaybetmeye』bağlı seçenekleri kıyaslamak ve karşılaştırmaya dayalıydı.

 

Zaten doğası gereği『Ölüm』denen şeyin böyle olması gerekirdi.

 

Ölümle birlikte söz konusu varlığın bilinci kaybolur, yeniden başlamak gibi bir fırsat da asla bahşedilmezdi.

 

İşte bu nedenle hata yaptığında yeniden başlama seçeneğinin sağladığı avantaja sahip olan Subaru’nun şikayet etmeye hakkı olmayabilirdi.

 

Kendisine yok olma ya da olmama gibi bir seçim şansının sunulması ve buna kafa yoracak vaktinin olması başlı başına bir lüks olabilirdi.

 

Ama, söz konusu kendi hayatıydı.

 

O ateşi söndürüp söndürmeyeceğini kendisi seçmek zorundaydı ve böyle bir duruma düşmüş olan Subaru’nun kalbi, her geçen saniye daha da çatırdıyordu.

 

“ーーーー”

 

Bu farklı dünyaya geldi geleli dört defa ölmüştü bile. Ve hepsi de kısa bir zaman çerçevesinde gerçekleşmişti.

 

Yabancı olduğu bir dünyaya fırlatılıp normal şartlarda asla tanışamayacağı insanlarla tanışmış, hemen ardından kaçınılması zor koşullara katlanmak zorunda kalmış ve ölümüne dek kovalanmıştı.

 

Bilinci yerindeyken geçirdiği vaktin toplamı iki gün bile etmezdi.

 

Kısa, kısacık bir vakitti. ーーAncak Natsuki Subaru, bu farklı dünyadaki iki günün yanı sıra eski dünyasında da on küsür yıl yaşamıştı.

 

Bir babası vardı. Bir annesi vardı. Sayıca az olsa da arkadaşları da vardı, gerçi aralarındaki ilişki hassas bir düzeydeydi ve onlara arkadaş diyebilir miydi diyemez miydi belirsizdi ama öyle ya da böyle, hiç değilse selamlaştığı kişiler vardı. Geçmişe dönüp baktığında ilkokul ve ortaokulda iyi anlaştığı insanlar olmuştu ve mahallesinde oturan pek çok kişiyle de tanışıyordu.

 

Yine de işler pek iyi değildi. Subaru, yaşama işinde yetersizdi.

 

Bununla birlikte, işlerin pek iyi gitmediği bu süreçte, hiçbir zaman işin ucunda hayatı olmasa bile deneme yanılmalar yaşamıştı ve hala, kendisine sunulan bu sahnede mücadele etmeye niyetliydi.

 

Peki tüm bu vakitlerden ve biriktirdiği anılardan vazgeçecek miydi?

 

『Natsuki Subaru』geri dönecek olursa o vakitler de anılar da yok olmayacaktı. Fakat o vakitleri ve anıları düşünen şu anki benliği yok olacaktı.

 

Ram’a verdiği söz, Meili’ye ettiği koruma yemini, Echidna’nın kalbine kazınmış affı, Julius’tan savaşmayı öğrenişi, Beatrice’in sevgiyle aşıladığı güven ve Emiliaーー

 

ーーBenliği, Emilia’ya aşık olan benliği, gerçekten yok olup gidecek miydi?

 

Subaru: “Hayır……”

 

Bu farkındalıkla burada, bu noktada var olan Subaru’nun fiziksel bedeninde çatlaklar beliriyordu ve bu, metaforik bir ifade değildi.

 

Yanaklarında yarıklar beliriyor, Louis’in boğazındaki ellerinin her ikisinde de örümcek ağı misali çatlaklar şekilleniyordu. Acı duymuyordu. O yarık ve çatlaklardan kan da akmıyordu. Gizemli bir şekilde yarıkların içleri karanlıktı. Et veya kemik içeren cinsten değillerdi, doğal olmayan, sonu gelmeyen bir karanlık söz konusuydu.

 

Tahminleriyle uyumluydu, yani burada gerçekliğe dair bir fiziksel beden taşımıyordu.

 

Subaru’nun buradaki bedeni gerçek değildi. Ve gerçek olmadığı için kalbindeki duygular doğrudan yansımıyor, bunun yerine bedeninde çatlaklar oluşuyor ve parçalanıyordu.

 

Yarıklar genişliyor, yüzey gevşeyip düşüyordu.

 

Bu kesinlikle Natsuki Subaru’nun kuşandığı『Natsuki Subaru』isimli aldatmaca bedendi.

 

O bedenin dağılıp büyük parçalar halinde düşüşüyle birlikte aldatmacası bile dağılıp bozuluyordu.

 

Subaru: “Hayır, hayır, hayır…… hayır~…… ~hk.”

 

Louis: “Bu doğru. Bu doğal bir şey, anlarsın ya.”

 

İnkar halinde kafasını sallayan Subaru, kendisini bekleyen ölüm korkusunuーー yo, kaybolma korkusunu reddediyordu.

 

Neden, yok olmak zorundaydı ki? Sevdiği kişiye olan aşkını daha yeni fark etmiş olan benliği neden yok olmak zorundaydı?

 

Subaru: “Hayır……”

 

Louis: “Hm hm. Anlıyoruz. Gayet iyi anlıyoruz. Anladığımız gibi. Kesinlikle anlıyoruz.”

 

Subaru: “Reddediyorum…… ~hk.”

 

Louis: “Bu onii-san’ın hayatı, sonuçta. Neden başkalarına teslim etmek zorunda olasın ki, anlarsın ya.”

 

Subaru: “Ben, hepsiyle…… daha çok, hepsiyle……”

 

Hepsiyle daha çok vakit geçirmek istiyordu.

 

Sevmişti. Onları sevmişti. Burada geçirdiği süre iki gün bile olmasa da, onlardan şüphe duysa da, onları öldürmeyi düşünse de, onlardan kaçmayı düşünse de, onların şüphesini çekse de…

 

Subaru, onları sevmişti. Ve şu anda da onları sevgiyle yad ediyordu.

 

Eğer onların yanında kalabilirse, eğer onlar Subaru’yu sevmeye devam ederse Subaru, nefret ettiği kendisini bile sevmeye başlayabilirdi.

 

Aklından geçen şey, buydu. Aklından geçen şey, önüne bakmaktı.

 

Subaru’nun hayatı daima ardına bakarak geçmiş olsa da nihayet, aydınlatıcı güneş ışığını bulmuştu.

 

Şimdi neden ondan vazgeçmesi gerekiyordu ki!

 

Bunuーー

 

Subaru: “……Reddediyorum.”

 

Louis: “Haklısın. Aynen öyle. ーーPeki öyleyse, sence ne yapmalısın?”

 

Subaru: “……Ben, yalnızca ben olacağım.”

 

Louis: “Evet, onii-san olacak, yalnızca onii-san olacak. Bu doğru. Bir kez talan edildi. Bu bir sandalye kapmaca oyunu. Boş koltuğa oturan kişi kraldır, anlarsın ya.”

 

“ーーーー”

 

Louis: “İtilen rakibin, çıkması gerekir. Tanımak zorundasın. Kendi varlığını. Kendi gerçekliğini yüksek sesle haykırmak zorundasın! Hey, öyle değil mi!”

 

Hemen altında, nefeslerinin birbirine dolanacağı mesafedeki Louis, gözleri alev alev parlayıp irileşerek kükrüyordu.

 

Hırıltıyı andıran bir dinçlikleーー yo, aslında hırıltıyla değil, Subaru’nun boynundaki ellerini gerçekten kemirerek ona bir uyarı ve acı aşılıyordu.

 

İşte Louis Arneb, Subaru’nun sulanmış kara gözlerine bakarak şu şekilde bağırıyordu:

 

Louis: “Kabul et! ーー『Natsuki Subaru’nun』onii-san’a en yakın kişi olduğunu kabul et ~tsu!”

 

#Bu seride ne çok psikopat var ya. Oburlukların üçüncüsü de ayrı bir manyak çıktı. Ama şaka maka Subaru’yu ikna etmiş gibi görünüyor. Eee, sahiden sözünü tutmayıp hatıralarını geri almayacak mı? Bencilce mi hareket edecek? Yoksa bir şekilde cayacak mı? Peki banane ben hatıralarımı geri istiyorum dese Louis öylece geri verecek mi? Keşke şu an hafızası olsaydı da Rem olayını da araya sıkıştırıverseydi. Neyse. Artık ben susayım sıradaki bölüm konuşsun, orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr