Cilt 6 Bölüm 80 [ Zihin Ölümü ] (1/2)

avatar
1953 28

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 80 [ Zihin Ölümü ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy



ーーBu şey, öfke kokusuydu.

 

Aromatik, zengin ve oldukça saf bir öfkenin kokusuydu. O narin, minyon bedeni olağanüstü bir şekilde çalkalandıran öfkenin onu daha da yükseklere çıkaracağını anlıyordu.

 

Ley: “Haha~ ~tsu!”

 

Spiral merdivenin alt ve üst uçlarından birbirlerine bakan ikiliden Batenkaitos, Ram’ın onur kırıcı beyanı karşısında hüzün ve keder dolu bir kahkaha attı.

 

Açık kırmızı gözlerinde güçlü duygular barındıran genç kızın kendisine yönelttiği hıncı ve nefreti soluyarak kendinden geçmenin tadına vardı.

 

Sözcük seçimi üzerine pek düşünmeden bir çırpıda uğruna yaşadığım şey bu deyiverse hiç de abartı olmazdı.

 

Ley: “Ne iyi, amma iyi, epey iyi, çok iyi, iyi olduğu için, iyi değil mi? Normal şartlarda bizimle böylesine öfkeli bir ifadeyle yüzleşen hiç kimse olmaz, anlarsın ya~. Gerçekten kıymetli bir his olduğu kesin, öyle deği~l mi? Anlıyor musun? Şu anda hissettiğimiz neşeyi anlayı~p anlamadığını merak ediyoruz!”

 

Tattığı canlandırıcı hissiyatı ifade ettikten sonra yere basan Batenkaitos, dudaklarını yaladı.

 

Evet, bu duygu ve bu karşılaşma, Batenkaitos’un normal şartlarda asla umamayacağı bir şeydi.

 

『Oburluk』 Otoritesi aracılığıyla çalınan『Hatıralar』ve『İsimler』 dünyadan kopar ve Roy ve Louis dışında herhangi birinin onlardan haberdar olması imkansız hale gelirdi.

 

Kıymetli birini kaybetmenin doğurduğu keder, öfke, içi boş bir kayıp hissi ve geri kalan ne var ne yoksa, yapılacak hiçbir şey olmaksızın yitip giderdi.

 

Ley: “E haliyle, doğal olan da bu. İşte bu yüzden, bu hiç aklımıza gelmemişti, anlarsın ya~.”

 

Ne zaman fazlasıyla tiksinilen Cadı Tarikatının bir üyesi olarak hareket etse, insanların bu üyeliğinden kaynaklı nefretiyle karşı karşıya kalırdı. Ama bir kez olsun Ley Batenkaitos’un yaptıklarından haberdar olan, bireysel olarak Ley Batenkaitos’tan nefret eden, bilhassa Ley Batenkaitos’u öldürmeyi amaçlayan biriyle karşılaşmamıştı.

 

『Oburluk』Otoritesinin meydana getirdiği o doğal ilahi takdir, o yazılı olmayan bariz yasa geçersiz kılınmıştı.

 

ーー『Oburluk』Otoritesinin etkilerine maruz kalmayan bir yabancının belirişiyle…

 

Ley: “Natsuki Subaru…… ~tsu!”

 

Louis'nin bağlı olduğu adamın adını fısıldayan Batenkaitos’un ince göğsünün derinliklerine tatlı bir ağrı saplandı. Louis’ten etkilenmiş değildi. O adamı daha öncesinden de tanıyordu.

 

Onu Louis’ten çok daha önceden beri kuvvetle, derinlemesine düşünüyordu.

 

Böyleceーー

 

Ley: “ーーNee-sama da anlayacak, de~ğil mi?”

 

Göğsündeki bu tatlı ağrının kaynağı ile ona bakan genç kız arasındaki bağ derindi. ーーYo, yalnızca derin değildi. Yeri doldurulamaz bireyler olarak bir bütün gibi çarpan kalplerin birbirlerinin öteki yarısı olduğunu söylemekten yana bir sakınca yoktu.

 

Bu nedenle, anlayacağı kesindi. Bu tatlı, gelip geçici, fazlasıyla kudretli duyguları. Hem sevgi hem de nefretle harmanlanmış bu hissiyatı ve göğsündeki serbest kalmayı arzulayan ağrıyı.

 

İşte bu yüzden, ona yarım ağızla hitap etmiş, bu inancı ve beklentisini ortaya dökmüştüーー

 

Ram: “Ram sana söyleyeceğini çoktan söyledi. ーーBir domuz gibi ciyaklayarak geber lütfen.”

 

Ley: “ーー~hk!”

 

Ram’ın hemen sonrasında merdivenleri tekmeleyerek gerçekleştirdiği ilk hamle, Ley’in epeyce geriye sıçramasına yol açtı.

 

Bedenini geri çekmeyi ucu ucuna başarabildi ancak kendisine doğrultulan değneğin ucu tam olarak sağ gözünü hedef almıştı. Yani kafasını geri çekmekte ağır davranmış olsaydı göz küresi yoluyla beyni yağmalanacaktı.

 

Ley: “Tanrım, nee-sama ne merhametsi~z! Az önceki darbeyi yemiş olsaydık bırak bir domuz gibi ciyaklamayı, en ufak bir şey yapamadan ölüp giderdik ~tsu!”

 

Ram: “Ram tekrar değerlendirdi. Domuz standardının da altında bir şeyi taklit etmek için yaratıldıysan bu kesinlikle domuzlar için gerçek bir hakaret olacaktır.”

 

Spiral merdivenlerden dönerek uçuşu yalnızca merdiven seviyelerindeki farklılık nedeniyle ertelenmişti. Ram tüyler ürpertici öldürme arzusunu dile getirirken de öfke dolu saldırısı Batenkaitos’a karşı azılı bir güç arayışına girmişti.  

 

İnce bedenini topaç gibi döndüren Ram, değneğinin ucunu doğrultup bir tekme savurdu ve bir dirsek vuruşu gerçekleştirdi. Batenkaitos ise tamamıyla beden idaresine dayanarak onlardan kaçındı ancak kulağını sıyırıp geçmiş olan o darbe gibi şeyler kesinlikle tek seferde bedenin o kısmında işlev kaybına yol açacak güce sahipti.

 

Ley: “Haha ~tsu! Korkunç korkunç! Bunu biliyor olsa~n da korkunç!”

 

Batenkaitos kendisini kovalayan tereddütsüz saldırılardan kaçınmak adına bedenini kullanırken kahkahalar atıyordu. Bu esneklik değil, coşkunluktu. ーーYo, birazcık esneklik de vardı.

 

Ram’ın kullandığı dövüş sanatları epey çarpıcıydı. Zerre kadar affı yoktu, öldürme arzusu bir an olsun sarsılmıyordu. Fakat Batenkaitos rahatlıkla ve kolaylıkla kaçınıyordu. Bunun sebebi de çok basitti.

 

Ley: “Nee-sama’nın daha harika olduğunu ga~yet iyi biliyorduk zaten, anlarsın ya~.”

 

Çok sayıda『Hatıra』sona ermiş ve Batenkaitos’un içerisinde toplanmıştı. İçlerinde Ram’a bir abla olarak hayranlık besleyen, onun sonsuz potansiyeline hasret olan tutkulu biri de vardı.

 

İşte o『Hatıraların』Ram’a bahşettiği bitmek bilmeyen güven ve beklentinin gözlerinin önündeki Ram’la olan kederli denilebilecek zıtlığı, Batenkaitos’a aktarılıyordu.

 

Özetlemek gerekirseーー

 

Ley: “ーーBoynuzsuz nee-sama, Rem’in bile yerini alabileceği bir kalpazandan ibaret, öyle~ değil mi?”

 

Ram: “ーーーー”

 

Ley: “Ah, öfkelendin mi? Öfkeye mi kapıldın? Öfkelenmek istiyorsan öfkelenmenden yana hiçbir sıkıntı yok, nee-sama. Şimdi düşünüyoruz da bir kez olsun doğru düzgün bir abla kardeş kavgası yaşamamıştık, anlarsın ya~.”

 

Batenkaitos, kendisine aitmişçesine anıları yad ediyordu. Onun sözleri ve davranışları karşısında yanakları katılaşıyor olsa da Ram’ın saldırıları hiçbir şekilde gevşemiyordu.

 

Batenkaitos, kalbinin derinliklerinden gelen hayranlıkla birlikte onun gerçekten de kendisini epeyce zorladığını düşünüyordu. Boynuzlarını kaybeden Onilerin ne denli acı çektiği bilinmese de vücut kontrollerini de kaybettikleri bilinirdi. İşte Ram da mütemadiyen bu kaybın acısını çekiyordu.

 

Onun acısını üstlenmek isteme düşüncesinin Rem’in aklına kaç defa geldiği bilinmezdi.

 

Ama bununla birlikte gelen bir düşünce daha vardı. ーーO da kendisinin bu acıya dayanamayacağıydı.

 

Boynuz kaybının yol açtığı ıstırap Oninin başlangıçta sahip olduğu güce bağlıysa Ram’ın ıstırabı, bu dünyada başka hiç kimsenin paylaşamayacağı denli büyük olmalıydı.

 

Bu nedenle bu zorlayıcı ıstıraba rağmen kararlılıkla, hızla hücum eden formuna hayranlık. Ve durgun bir yüz ifadesiyle ciddiyetle, kurt gibi saldırır duruşuna minnet.

 

En iyi, en üstün, en önde gelen lezzetin olgunlaşışıyla zengin bir aromanın ortaya çıkışına tanık olmanın doğurduğu neşeyi kime, nasıl ifade edeceğini bilmiyordu.

 

ーーBu gurme lezzet karşısında yaşanan mucizeye duyduğu hayranlık ve minneti selamlıyordu.

 

Ley: “Gerçekten ~tsu! Nee-sama öyle harika ki ~tsu!!”

 

Spiral merdivenlerde sevgi ve nefret karışımı ölümcül bir dans gerçekleşiyordu. Bunu canı gönülden tadan Batenkaitos, Ram’ın varlığına şükrediyordu.

 

Ve vücudunu eğerek, döndürerek, çömelerek, 『Hatıraların』can attığı şeyden kaçınarak,

 

Ley: “Şimdi bir ta da ile birlikte karşılık veーー”

 

Ram: “Cidden amma gürültülü çıktın.”

 

Değneğini uzatan Ram’ı kuşatan Batenkaitos, onun güzel boynunu hedef aldı. Ve Ram’ın dönüş yapışıyla birlikte görüş alanı ile Batenkaitos’un onun tartışmasız kör noktasına giriş yapan kısmı birbirine dolandı.

 

Batenkaitos tam da o anda korkuya kapılıp saldırısını yarıda kesti ve uçarak kaçındı. Ancak rüzgarın sağ yanağını sıyırışının hemen sonrasında kanların damlayışını hissetti.

 

Ley: “ーー~tsu.”

 

Yanağındaki kesiği eliyle takip eden Batenkaitos hafif bir nefes aldı.

 

Sahip olmaması gereken bir yaraydı. Hiç değilse Batenkaitos’un içerisinde var olan『Hatıralar』doğrultusundaーー yani mucizevi Ram’ı en iyi tanıyan varlığa bağlı kalındığı takdirde Batenkaitos’un bu yarayı alacağı bir gelecek var olmamalıydı.

 

Ama gelin görün kiーー

 

Ram: “Ram sana kepaze bir şekilde ciyaklamanı söylese de nahoş bir rakibin sesini duymak da zor. Ram sana daha fazla eşlik etmeye niyetli değil, o yüzden öldürüleceksin.”

 

Ley: “Nee-sama, bu……”

 

Ram: “Ram’ı『Hatıralara』dayanarak değerlendiriyorsan, değerlendirmen fazla naifçe demektir.”

 

Yanağını eliyle kana bulayan Batenkaitos’u izleyen Ram, kibarca pembe saçlarını taradı. Ve yana doğru attığı korkunç soğukluktaki bakışlarla,

 

Ram: “Ram’ın gerçek yüzünü açığa çıkartmaya mı niyetlisin? Eğer öyleyse epey komik. ーーRam’ın potansiyelinin sonu yok. Sonuçta…”

 

Ley: “ーーーー”

 

Ram: “ーーRam, Rem’in nee-sama’sı.”

 

Bu temelsiz ve dikkatsiz beyanın böylesine olağanüstü bir inandırıcılıkla yankılanma sebebi, Batenkaitos’tan başka kimsede var olmayan『Hatıraların』, ablalarının varlığını bu şekilde ele geçirmesiydi.

 

Bu gerçeği fark eden Batenkaitos, yüzündeki gülümsemeyi sildi ve yanakları rahatsızlıkla çarpıldı.

 

Sıkıcıydı. İlginç değildi. Onu anlamıyordu.

 

Ley: “Öfke de nefret de tat arttıran baharatlar. Ama baharatların tadı çok yoğun olursa, kendilerini çok güçlü bir şekilde ortaya koyarlarsa o tabak tamamen boşa gidebilir. Tahminimce yemek yapmayan nee-sama, bu gelenekten tamamıyla bihaberdir, ha~?”

 

Ram: “Bu doğru değil. Gizlenecek bir şey yok, Ram’ın özel yemeği buharda haşlanmış patates sonuçta.”

 

Buna dair canlı anlara sahip『Hatıralar』canlandı ve Batenkaitos’un karnı guruldadı.

 

Ve midesindeki açlık ile boşluk hissinin bu çağrısını görmezden gelen Batenkaitos, oyun oynamayı bir kenara bıraktı.

 

Ram, henüz gücünün gerçek değerini sergilememişti. Yani bu, fiziksel olarak kendisine epey benzeyen kız kardeşine bile her şeyi sergilememiş olduğu anlamına geliyordu.

 

Başka bir deyişleーー

 

Ley: “ーーNee-sama kız kardeşine bile güvenmiyormuş, şu nihai bireyciliğe bakın, ha~.”

 

Ram: “……Ne kadar da yüzeysel bir anlayış şekli. Ram kaç insanın tadına baktığını bilmiyor ama o insanlar bile akla gelmiyor. Rem dışında hiçbir şeyin önemi yok.”

 

Batenkaitos'un yemeklere bakış şeklini kabullenmeyen Ram, açık kırmızı gözlerini kıstı.

 

Ve küçük göğsünü okşayarak,

 

Ram: “Lütfen elinden geldiğince çabala, Barusu.”

 

Soğuk ifadesinde beliren olağanüstü bir kararlılıkla orada olmayan gence seslendi.

 

Ram: “Müşterek kader gibi bir şey olsa da insanın içi ürperiyor.”

 

△▼△▼△▼△

 

Ağzı kum yutmasına engel olan bir kumaşla örtülü şekilde derin bir nefes aldı.

 

Dürüst olmak gerekirse gözlük de takmak isterdi ama bu biraz fazla abartılı bir umut olurdu. Gözbebeklerine uçuşan kum taneciklerinin doluşmasına hazır olan adamın kumlu rüzgarların ortasında gözlerine dikkat etmekten başka seçeneği yoktu.

 

Subaru: “Beako! Meili! Bunu atlatmak zorundayız!”

 

Beatrice: “Betty biliyor, doğrusu!”

 

Meili: “Tanrım, insanlara nasıl davranılacağını bilmiyorsun gerçekten~!”

 

Kumların bulanıklaştırdığı görüş alanında ilerleyen şey, simsiyah bir kabuğa bürünmüş şeytani bir varlıktı.

 

Onun yaklaşması ve devasa kıskaçlarıyla tek bir darbe indirmesi, hayatlarını kaybetmeleri demekti. Uzaklaşması ve kuyruk iğnesini ateşleme çabasında başarılı olması da hayatlarını kaybetmeleri demekti. Hayatlarını kaybetmelerinin daha pek çok yolu vardı.

 

Basit mağlubiyet koşulları fazlasıyla boldu, işte içerisinde bulundukları durum bu şekildeydi.

 

Subaru: “Lafı açılmışken, daima böyle oluyor zaten……!”

 

Natsuki Subaru’nun mücadeleleri ince bir ip üzerinde yürüdüğü seferlerden oluşuyordu.

 

『Ölümden Dönüş』yoluyla geleceği biliyor olmasına rağmen bu denli boğulmasının sebebiyse sahip olduğu yetenekler ile karşılaştığı düşmanların kudretinin Subaru’ya asla dengeleme fırsatı tanımayışıydı.

 

Oynayacak kozunun olmaması onun için hep var olan bir senaryoydu. Herkesin gücüne güvenen, durumun gereksinimlerine uyum sağlamalarını ve savaşmalarını bekleyen Subaru, insanların kendisinden beklediklerine karşılık vermek için de sıkı bir mücadele sergiliyordu.

 

Subaru: “Bu benden ziyade harika yoldaşlarımın savaşı!”

 

Meili: “Gerçekten bunu söyleyeceğin bir durumda mıyı~z!? Tanrım! Elinden geleni yap, Aç At Kral-chan!”

 

Subaru’nun saçma sapan bağrışlarını işiten ve hemen yanında koşturan Meili, Cadı Yaratıklarınaーー Aç At Krallara emrediyordu.

 

At Adamlara benzeyen Cadı Yaratıkları çocuk ağlayışını andıran tiz sesler çıkartırken Subaru ve Beatrice ile Meili’yi taşımakta olan ikili, kum denizinde koşturuyordu.

 

Ve kumu sertçe tekmeleyip ilerledikleri sırada arkalarından birkaç bacağıyla kumları çizip bir toz bulutu oluşturarak avlanmayı sürdüren devasa akrep geliyordu.

 

“ーー~Bishaaan!”

 

Tıpkı Subaru’nun içgüdülerinin daha önce de söylediği gibi akrepten uzaklaşırlarsa kuyruk iğnesi, akrebe yakınlaşırlarsa muazzam kıskaçlar canlarını alacaktı. Böylece ne yakın ne uzak denilebilecek bir mesafeyi koruyarak düşman saldırılarına göğüs geriyorlardı.

 

Subaru’nun listelediği yenilgi koşullarına kıyasla onlara galibiyet sağlayabilecek olan tek koşul, bu çıkmazın uç noktasında gerçekleşecek bir değişimdi. O değişim de Emilia’nın kulenin ilk katını ele geçirerek belirtilen kuralları yeniden yazmasıydı.

 

Açıkçası Subaru bunun gerçek bir olasılık olup olmadığını bile teyit etmiş değildiーー

 

Beatrice: “Eğer mümkün değilse bunun ilk etapta kule kurallarına dahil edilmiş olması tuhaf olur, sanırım.”

 

Subaru: “Aynen öyle, Beako. Yoldan çıkıp da “kuralları ortadan kaldırabilirsiniz” gibi bir kural koymuş olmaları kuralların ortadan kaldırılabilecekleri gerçeğine dayandığı anlamına gelir.”

 

Ve böyle bir olasılık varsa, bu da kuleyi fetheden kişiye verilen bir ödül olabilirdi. Böyle düşününce de bu, yalnızca her şeyi doğru yolu izleyerek halleden kişiye bahşedilen bir hak olmalıydı.

 

Emilia’nın Reid sınavını çoktan geçmiş olması çok büyük bir rahatlamaydı. Eğer Emilia galip gelmiş olmasaydı Subaru’nun eline Shaula’yı kurtarma fırsatı geçmemiş olacaktı.

 

Subaru: “Yine de Emilia-tan’a cinsel tacizde bulunmasını asla bağışlamayacağım……!”

 

Geriye dönüp bakmak bile insanın tepesini attırsa da Reid’den intikam alma görevi Julius’a verilmişti.

 

Julius’un o vahşi adamı tamamıyla alt etmesini bekleyen Subaru, görüş alanı içerisindeki kum kulesine baktı ve kendisini Beatrice ile Meili’nin verdiği şiddetli mücadeleye emanet etti.

 

Meili: “Onii-san! Bu noktada hareket etmek kolay değil! Bana kalırsa Cadı Yaratığı-chan’ın ortalığı kuleden uzakta dağıtması daha kolay olu~r!?”

 

Subaru: “Gh……! Ne söylemek istediğini anlıyorum! Anlıyorum ama olmaz! Kuleden uzaklaşamam. Çünkü uzaklaşırsam kavrayamam!”

 

Meili’nin ricasını reddeden Subaru, göğsünü tutarak azıdişlerini sıktı. 『Cor Leonis’in』etkisi devam ediyor ve yoldaşlarının kuledeki konumları hala yanıp sönen ışıklar formunda kavrama alanında yer alıyordu. Bununla birlikte henüz belirsiz yönleri bir hayli çok olan bu Otoritenin hangi olası sebeple sonlanabileceğini bilmiyordu.

 

Otoritenin etkinliği bağlamında algılanması en kolay şeyse kesinlikle mesafeydi.

 

Gerçek şu ki Subaru, Augria Kum Tepeleri dışındaki yoldaşlarının konumlarını bilmiyordu. Ve bunun sebebi mesafeyse kuleden ne kadar uzaklaşabileceği meçhuldü.  

 

Yoldaşlarının konumlarını ve iyi olup olmadıklarını teyit edebilme kabiliyetini yitirmekten korkuyordu.

 

Bununla birlikte en büyük mesele iyi olup olmadıklarını bilmekten ziyade yüklerini sırtlanabilme kabiliyetiydi. Emilia veya Julius’un bedenlerini ağır mücadelelere maruz bırakacakları kesindi, Subaru’nun kalbini en çok zorlayansa intikam arayışındaki Ram’dı.

 

“ーーーー”

 

Yoldaşlarını kendilerine en uygun pozisyonlara yerleştirdiğine güvense de en başından beri en zorlu mücadelenin Ram’a düştüğünü düşünüyordu. Çünkü rakibi Ley Batenkaitos’tuーー yani Rem’i『Uyuyan Güzele』çeviren ve Ram’ı bu hale getiren olayın suçlusu.

 

Ram mükemmel bir güç ve formda olmalıydı, aksi takdirde Ley Batenkaitos’un karşısında duramazdı.

 

Üstüne üstlük Subaru, Ram’ın Batenkaitos'u gönlünce hırpalayabilmesini istiyordu. Ve bu amaçla onun mütemadiyen taşıdığı yükü sırtlanmak zorundaydı.

 

İşte tam da bu yüzdenーー

 

Subaru: “Öyle düşüncesizce kuleden uzaklaşamam! Bu bir engel teşkil ettiği için üzgünüm ama taviz ver lütfen!”

 

Meili: “hk! Bu mesele, kesinlikle daha sonra sana musallat olacak!”

 

Subaru’nun seslenişi üzerine dudaklarını yuvarlayan Meili, Aç At Kralın üzerinden kırmızı bir yüzle bağırdı.

 

Ve aynı hızla gözlerini gökyüzüne dikerek mavi, bulutsuz gökte daireler çizen varlıklara doğru ellerini çırptı.

 

Meili: “Kanatlı Köstebek-chanlar! Şov zama~nı!”

 

#Yani Emilia son sınavı da geçecek ve sonunda kuralların iptal olmasını isteyecek. Kurallar iptal olunca da geri kalanlar Shaula tarafından öldürülmeden tıpış tıpış kuleden gidebilecek. Eh, bu sırada düşmanları alt edebilirlerse ve Emilia da sınavı geçebilirse her şey güzel olabilir tabii. Hadi bakalım, cilt finaline adım adım yaklaşırken bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44311 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr