ーーYıllar yılı bir başına bırakılmasının sonucunda『Kutsal Ejderha』Volcanica, zihin『Ölümüyle』karşılaşmıştı.
Somut bir şekilde anlatmak gerekirse uzun bir süre yalnız kalmasından veya çevre koşullarından ötürü Alzheimer’a yakalanmıştı.
Emilia: “Ama böyle bir ihtiyar olman benim için sorun yaratacak! Hey, Volcanica!”
Volcanica: [ーーEy, kulenin tepesine ulaşmış olan sen. Birinci katta ilerle, her şeye kadir arzuhal sahibi.]
Emilia: “Tanrım! Tamamen umutsuz vakasın!”
Emilia ejderin ön bacağına vurup çaresizce seslense de aldığı yanıt, esnek pulların verdiği hissiyat ve daha da esnek görünen bir unutkanlık şeklindeki psikolojik bir bariyerden ibaretti.
Reid’inki gibi ölülerin oldukları zamandan geri getirildiği bir『Sınav』da epey zorlu bir mücadeleyken şu ankinin yanında sevimli kalıyordu.
Gerçi o Reid eşkıyasından sevimli gibi bir tabirle bahsetmek başlı başına bir şaka gibiydi ama yine deーー
Emilia: “Reid’le iletişim kurulabiliyordu, ayrıca bize bilmemiz gerekenleri de öğretmişti fakat……”
Volcanica’yla durum bu değildi.
Birinci katın『Sınavını』geçmesi gereken Emilia için sınav görevlisinin Alzheimer olması, karşılaşılabilecek en kötü senaryoydu.
Yine de buradan bir an önce iyi haberleri almalı ve Subaru’yla diğerlerine ulaştırmalıydı.
Emilia: “Ahh…… ne yapabilirim ne yapabilirim, ne yapmalıyım…… Olamaz, Reid’le olduğu gibi Volcanica’yı da dövmem gerekmiyordur……”
Durumun bu olduğu farz edilirse son derece meşakkatli bir『Sınav』olması beklenebilirdi fakat birinci ve ikinci kat sınavlarının içeriklerinin farklı olması gerekliliği Emilia’yı bu düşünceden vazgeçiriyordu.
Üçüncü kat『Taygeta』sınavı, beyin gücüyle ilişkili soruları çözmek üzerineydi.
Neyse ki Subaru Büyük Çağlayanın ötesine dair bilgilere sahipti de o soruları çözebilmişti, aksi takdirde inanılmaz zahmetli bir iş olacağı kesindi.
Ve bilindiği üzere ikinci kat『Electra』sınavındaki engel de Reid Astrea’ydı.
Emilia elinden gelenin en iyisini yapıp Reid’in kafasına vurarak bir şekilde kazanmıştı fakat ilk zorlu mücadeleleri olunca bu bile kendince büyük bir başarıydı.
Her halükarda ikinci ve üçüncü kat sınavlarının fazlasıyla kılı kılına geçildiği tartışılmaz bir gerçekti.
İşte bu yüzden basit bir meydan okuma bile başlı başına zorkenーー
Emilia: “Nasıl bir meydan okuma olacağının bile belirtilmemesi……”
Volcanica: [ーーBenim adım, Volcanica. Kadim antlaşma uyarınca zirveye ulaşan kişinin arzusunu talep ediyorum.]
Emilia: “Tanrım! Anladık yahu! Artık bunlardan öte bir şeyler söylemeni istiyorum, anlarsın ya!”
Birkaç deneme sonunda farklı bir şeyler söylemesini beklemiş olsa da daha fazla deneye ayıracak vakti yoktu.
Ayaklarını yere vurma isteğini savuşturan Emilia, gözleriyle etrafı taramaya başladı.
Üçüncü katın『Sınavı』 beyaz bir odada gerçekleşiyor, orada da soruların belirleneceği siyah bir kaya bulunuyorduーー yani Subaru’yla Julius’un monolit demekten pek hoşlandığı yapı.
Belki de burada da birinci kattakine benzer gizli bir şeyler vardı.
Volcanica bunu belirtemeyecekse Emilia’nın soruyu kendisi araması iyi bir plan olabilirdi.
Emilia: “Elimden gelen her şeyi yapmak zorundayım……!”
Böylece Emilia, Volcanica’yı bu vaziyetten kurtarmaya çalışmadan birinci katı incelemek için koşturmaya başladı.
Öncelikle birinci kat, Pleiades Gözcü Kulesinin en üst katıydıーー aşağıdan görülemeyecek kadar yüksek bir pozisyondaydı. Alan içerisinde altısı çevrede, devasa olan sonuncusu da merkezde olmak üzere yedi sütun bulunuyorduーー Volcanica merkezdeki o sütuna yaslanırcasına çömelmişti ve açıldıkça açılan alanın çapı yüz metre civarıydı.
Burası ikinci kata kıyasla epey büyükmüş hissi verse de Volcanica’nın koca cüssesi yüzünden kısmen kapanmış durumdaydı.
Emilia: “Aşağıyı görmek…… mümkün değil mi?”
Birinci katı çevreleyen sütunlardan birine tutunan Emilia, aşağıdaki durumu teyit etti.
Subaru, Ram ve geri kalanlar kulenin içinde ve dışında zorlu mücadeleler veriyor olmalıydı fakat yoğun bulutlar görüşünü engellediği için Emilia’nın aşağıda olanları doğrulayabilmesi mümkün değildi.
Gerçi diğer taraftan bulutların üzerine atlayacak olursa yoldaşlarıyla buluşabilecekmiş gibi geliyorduーー
Emilia: “Biri böyle bir hile yapıp dışarıdan tırmanacak olsa azar yer herhalde…… yo, her şeyden önce sırf ben var gücümle koştum diye bulutların üzerine dek tırmanmak mümkün olmamalı zaten.”
Epey atletik olsa da Emilia bile gökyüzüyle bulutların ne denli yüksekte olduğunu biliyordu.
Küçükken elini uzatıp bulutları yakalamaya çalışır ama başarısız olurdu. Bu tavrı büyüdüğünde bile değişmemişti. Reinhard’ın seviyesine ulaşacak olsaydı bir ihtimal bulutların irtifasına sıçrayabilirdi ama şu anda böyle bir şey yapacak kapasitede değildi.
İşte bu yüzden kulenin zirvesine ulaşmasını gizemli bir güce borçlu olmalıydı.
Emilia: “Durum buysa 『Sınav』burada gerçekleşecek olmalı, aksi takdirde hiçbir anlamı olmaz!”
Bu düşünceyle cesaretlenen Emilia, altı sütunun etrafında dolaştı, onları tekmeledi, üzerlerine tırmanmaya çalıştı. Ama herhangi bir uygun fenomen veya yazı keşfedemedi.
Bir başka olasılık varsa o daーー
Emilia: “Ortadaki büyük sütun, yani Volcanica’nın yakın olduğu.”
Eğer etraftaki sütunlarda hiçbir şey yoksa en büyük olasılığa merkezdeki devasa sütun sahip demekti.
Diğer altısının aksine o sütun, birinci kattan da öteye uzanıyordu. ーーBelki de orada, birinci katın da ötesinde, sıfırıncı kat olarak adlandırılabilecek bir yer bulunuyordu.
Ve orada, hiçbir değişikliğin gerçekleşmediği bu yerdeki bir şeyleri değiştirmenin bir yolu olabilirmiş gibi geliyordu.
Ancakーー
Volcanica: [ーーEy, kulenin tepesine ulaşmış olan sen. Birinci katta ilerle, her şeye kadir arzuhal sahibi.]
O sütunu incelemek istiyorsa aynı sözleri tekrar edip duran Volcanica’dan kaçınamazdı.
“ーーーー”
Birinci katın『Sınavına』girmeye hazır olsa da Volcanica’yla baş etmeye hazır olup olmaması bambaşka bir meseleydi.
Gerginliğini koruyan Emilia, merkezdeki sütunla ve Volcanica’yla arasındaki mesafeyi kısalttı.
Emilia: “Volcanica, 『Sınav』için ne yapmalıyım?”
Volcanica: [ーーBenim adım, Volcanica. Kadim antlaşma uyarınca zirveye ulaşan kişinin arzusunu talep ediyorum.]
Volcanica’nın yanıtı değişmiyordu.
Ancak Emilia, bu yanıt karşısında umutsuzluğa veya karamsarlığa kapılmaktansa rahatlama duydu. Volcanica’nın yanıtı değişmiyorsa tıpkı ön ayağına dokunduğunda olduğu gibi Emilia’yla ilgilenmiyor demek olmalıydı.
Buna inanan Emilia, o koca sütunu araştırma amacıyla Volcanica’nın diğer tarafına dolandıーー
Emilia: “ーーHah.”
Sütuna dokunmaya çalıştığı andaysa rüzgar sesini işitti.
Daha sebebini teyit etmeden içgüdüsel olarak başının üzerinde bir buz duvarı yarattı. Ve o saniyede gelen darbe buz duvarını aşarak Emilia’ya ulaştı, narin bedenini uzaklara fırlattı.
Emilia: “Gah, ahh.”
Aldığı darbeyle sırtı arkadan delinen Emilia, şiddetli öksürüklerle birinci kat zeminine yığıldı.
Ne haltlar dönüyor diye düşünürken ağır ağır kafasını kaldırdığı andaysa olan şeyi fark etti.
ーーSütuna yaslanmış olan『Kutsal Ejderhanın』kuyruğu ağır ağır yere iniyordu.
Emilia: “……Bana vuran, o kuyruk muydu?”
Bu şekilde kelimelere döküldüğünde son derece basit bir saldırı olduğu anlaşılıyordu.
Ejderhaların duygularını ifade etmek adına kuyruklarını kullanması Patrasche ve Subaru arasında da sıklıkla gerçekleşen bir şeydi. Subaru ne zaman bir şaka yapacak olsa Ram ve Patrasche birbirleriyle yarışırcasına Subaru’yu tokatlardı.
Ama Volcanica’nın saldırısı, bir ejderhayla bir erkek arasındaki sevginin ifade edilişinden farklıydı.
Ani savunması sayesinde aldığı hasar bununla sınırlı olsa da karşılık vermekte geciktiği takdirde boynunun kesilmesi, hatta kellesinin uçması bile tuhaf olmazdı.
Üstüne üstlük bu hareket Volcanica için belli belirsiz bir bilinç haliyle bir böceği savuşturmaktan farksızdı.
Emilia kendisini devasa bir yaratığın oyuncak ettiği minik bir haşerat gibi hissediyordu.
“ーーーー”
Ve bu gerçeği idrak ettiği anda ensesiyle omurgasından soğuk terler boşandı.
Ama aynı zamanda karşısında bir olasılık daha belirmiş oldu.
Emilia: “Demek ki bu sütunda gerçekten bir işler varmış.”
Volcanica: [ーーーー]
Emilia: “Sonuçta 『Sınav』amacıyla buradasın. 『Sınavı』unutmuş olsan da bunu unutmamışsın. Bu yüzden aynı şeyi açıklayıp duruyorsun.”
Volcanica, yapması gereken şeyi unutmuş gibi görünüyordu.
Ama『Kutsal Ejderhanın』hala bu şekilde, burada olması, zihni『Ölümüyle』buluşmadan önce verdiği sözü tutma iradesinin eseriydi, bu da başlı başına sağlam bir kanıttı.
『Bilge』, 『Kılıç Azizi』ve『Ejderha』, her biri zeka, güç ve güdüleri sınıyordu.
Durum buysaーー
Emilia: “ーーYarım yamalak duyular işe yaramayacak. Ben de bu işi ciddiye alacağım.”
Rakibin teşkil ettiği engelin varlığını öne süren Emilia, gerçek gücünü göstereceğini beyan etti.
Ve o saniyede kendisini çevreleyen hava, ansızın çıkan sesle birlikte donmaya başladı. Havanın kraliçesiymişçesine Emilia’ya itaat edişiyle de buz savaşçıları yaratılarak çağrıldıーー işte bu, Emilia’nın Buz Damgası Sanatlarını iyice geliştirerek yeni bir potansiyel doğuruşuydu.
Henüz kısıtlı gözcü kulesi şartlarında test etme imkanı bulamamıştı ama rakibi böylesine uçsuz bucaksız bir alandayken merhamet göstermesine lüzum yoktu.
Subaru’ya bu güçten bahsetmediği için bir isim bulmamıştı.
Bu yüzden isimlendirme işini kendisi yapmak zorundaydı.
Emilia: “Buz Askeri-san ve Buz Damgası Sanatları……!”
Böylece her biri silah tutan insansı şekilli yedi buz askeri öne çıktı ve tüm cesaretleriyle, ölünceye dek Emilia’nın mücadelesinin bir parçası halini aldılar.
Emilia: “ーーİşte geliyorum, Bay Uykucu! Uyanmak istiyorsan acele edeceğinden emin ol!”
İşte böyle söyleyerek beraberinde buzdan silahlarını kuşanmış buzdan askerleriyle Volcanica’ya doğru ilerlemeye başladı.
Ve duygudan yoksun gözlerle bu sahneyi izleyen Volcanica, bir kez daha ağzını açarak,
Volcanica: [ーーEy, kulenin tepesine ulaşmış olan sen. Birinci katta ilerle, her şeye kadir arzuhal sahibi.]
Dedi ebediyen değişmeyecek sonsuzluğun ötesine gömülmüş bilinciyle.
△▼△▼△▼△
ーーBu sıralarda gücü kendisini aşan bir düşmanla yüzleşen tek kişi Emilia değildi.
Bunak『Kutsal Ejderhayla』çarpışan Emilia’nın bir alt katında, ikinci kat『Electra’da』gerçekleşen kılıç ustalarının çarpışması da giderek şiddetleniyordu.
Fakat acı gerçek değişmiyordu.
???: “Hadihadihadi, neolduneolduneoldu! Yalnızca tek elimle tek çubuk kullanıyorum, anlıyo musun? Buna rağmen bana ulaşamıyosan, sana diyorum, bu oyun oynamak bile olmuyo, sana diyorum, hey hey, sana diyorum~!”
???: “Gh…… ~hk!”
İçten alaylarını sayıp döken adam, uzun, kırmızı saçlarını savurarak şiddetli bir tekme savurdu.
O tekmeyi elindeki şövalye kılıcının sapıyla karşılayan, incelikli bir profile sahip şövalyeyse hür iradesiyle bir hayli geriye sıçradı. Ancak etkiyi yok edemedi. Yalnızca dağıttı. Ve daha birinin etkisi sonlanmadan bir diğeri geldi.
İkinci kattaki savaş alanında bu etkileşimin tekrarı defalarca ama defalarca gerçekleşti.
Ve defalarca gerçekleşmiş olmasına rağmen şövalye, kılıç ustasının darbesiyle savrulup geri çekilirken kılıç ustasının ağzından bir “Tanrım, kahretsin” feryadı kaçtı.
???: “Ruh halin değişirse kılıcın da değişir. Bu patlamalarla senden bi beklentim vardı, anlıyo musun? Ama değişmen için daha lanet olasıca kaç sefer gerekicek, sana diyorum. Yoksa……”
Diyen kırmızı saçlı kılıç ustasıーー Reid, boynunu büktü, dudaklarını büzdü.
Ve rakibine tepeden bakarmışçasına görkemli, alaylı bir poz veren, ondan beklentileri olan kılıç ustası, rakibi olan şövalye karşısında kaşlarını çatarak,
Reid: “Görgü kurallarının üzerine titreyip kaybetmeyi mi planlıyosun, sana diyorum. Bu seni tatmin etmeye yeticek mi, aye sana diyorum.”
???: “ーーNe kadar da rahatına düşkün, bencilce sözler.”
Şövalye, kendisine canı ne isterse söyleyen Reid’in itirazına karşılık olarak dudaklarını gevşetti.
Ve o tekmeyle şövalye kılıcının uçtuğunu teyit eden şövalye, Reid’in keskin bakışlarını kabullenip ayaklanarak tam karşısına geçti.
İsimsiz bir şövalye olmaktan vazgeçen ve kaderiyle savaşmaya karar veren Julius Juukulius.
Julius: “Bana bu sözleri, defalarca sarf ettin. Çekici olmayan çarpışmalar, adaba aykırı kılıç hamleleri, cansız eğlenceler…… bunlar, benim bile aşina olduğum kelimeler.”
Reid: “Hah, laflara bak. Benim kadar olmasa bile herkesin tek bakışta aynı şeyi hissedeceği kesin. Kılıcında çaresizlikten başka bi şey yok.”
Julius: “……Çaresizlik, ha.”
Reid’in pervasızca beyanlarının asil inançlardan kaynaklanmadığı kesindi.
Muhtemelen ne düşünüyorsa olduğu gibi dile getiriyordu. Bir gözünü bile isteye örtmüşken tüm gerçeği kavrama sebebiyse gözlerinin önündeki her şeyin o mavi gözbebekleri için apaçık ortada olmasıydı.
Büyük ihtimalle Julius’un gerçek karakterinin ötesinde gizli sığ ideallerini görebiliyordu.
“ーーーー”
Bu esnada arkalarından Julius ile Reid’in mücadelesini izleyen bir kadın formunu görmek de mümkündü.
O kişi, Julius’un şu dünyada en çok değer verdiği kadının kılığına bürünmüştü fakat o kadının özü farklı biriyle değişmiş durumdaydı.
Kaçınılmazlık bir yana, Su Kapısı Şehrinde yaşananların üzerinden yaklaşık iki ay geçmiştiーー ve oldukça boş bir lord-hizmetkar ilişkisi yürütmeyi başarmışlardı.
Julius: “Şimdi düşünüyorum da ikimiz de açık yüreklilikle daha çok konuşmalıydık.”
???: “Julius……?”
Julius: “Bunu yapsaydık seninle iyi birer dost olacağımızdan emindim. Çünkü ikimiz de aynı kadına hayranlık ve sevgi besliyoruz.”
Diyerek içini döken Julius, bir kez daha『Kılıç Azizine』meydan okudu.
#Alzheimer olmuş ama buna rağmen rakibini engelleyebilen bir adet Volcanica ve pisliğinden asla ödün vermeyen güçlü mü güçlü Reid’le bu bölümün de sonuna ulaştık. Gerçekten şu anda cephelerin hiçbiri kolay değil. Acaba ilk önce hangisi sonlanacak ve ne şekilde? Epey heyecanlı bölümlerle ilerliyoruz arkadaşlar, hadi okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..