Cilt 6 Bölüm 82 [ Zincirlerin Eşlik Ettiği Çarpışma ] (2/3)

avatar
1793 28

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 82 [ Zincirlerin Eşlik Ettiği Çarpışma ] (2/3)


Çevirmen : Clumsy



Kumdaki savaş devam ettiği sırada Meili, kendi kendine “Bende bir terslik var” diye fısıldadı.

 

Elbette ki onda terslik olarak adlandırılabilecek pek çok şey vardı.

 

Aynı şey gözlerinin önünde devasa bir akrebe dönüşmüş olan Shaula için de geçerliydi, Ram için de Julius için de gözcü kulesinin içerisinde çeşitli rakiplerle savaşan diğerleri için de ve bilhassa Meili’yle birlikte çarpışan Subaru ve Beatrice için geçerliydi.

 

Fakat kendinde en çok terslik hisseden kişi kesinlikleーー

 

Meili: “Benim, değil mi~?”

 

Meili’nin neden bu hale geldiği hakkında hiçbir fikri yoktu.

 

Açıkçası Meili, Subaru ve diğerlerine Augria Kum Tepelerindeki yolculuklarında eşlik ettiği andan itibaren kendisine yakışmayan eylemlere girişmeye başladığına inanıyordu.

 

Akışa göre, ihtiyaca göre, doğru ya da yanlış fark etmeksizin, kendisine emredilen her şeye uysallıkla boyun eğmeye devam etmişti.

 

Meili'nin hayattaki başarısının sırrı bu olduğu için burada da aynı şeyi yapmayı planlamıştı.

 

Ama gelin görün kiーー

 

Meili: “ーー『Ölü Kitabı』gibi bir şey, öyle bir şey var olduğu için…”

 

Ölülerin hislerini bizzat deneyimlemek gibi bir şeyin mümkün olduğunu duyan Meili, içinde yükselen meraka yenik düşmüştü.

 

Elsa Granhiert’e karşı oldum olası lehimlediği hislerini açığa çıkartmaktan başka şansı olmayan Meili, bunun sonucunda kendine hiç yakışmayan gafları biriktirmeye başlamıştı.

 

En sonunda da bu iş için görevlendirilmiş ve hatta kendisini Subaru’dan büyük bir ders alır halde bulmuştu.

 

Yine de onun söylediklerine öylece gülüp geçmek istememişti.

 

Her nedense bundan böyle iş birliğine yanaşacağı sözünü bile vermişti.

 

Subaru her daim önünde olup ona yol göstereceğini dahi söylemişti ve Meili, Subaru’nun bu sözlerin sorumluluğunu ne derece üstleneceğini veya aklına gelen şeyleri hiç düşünmeden söyleyip sonradan pişman olanlar grubuna dahil olup olmadığını merak ediyordu.

 

Akışa kolayca kapılmak konusunda Meili’nin aklına da pek çok şey geliyordu.

 

Fakat Meili ve Subaru arasındaki fark, Subaru’nun söylediklerinin laftan ibaret olmamasıydı.

 

Subaru bir şeyi yapacağını söylerse onun için mutlaka çabalardı ve bu söze tanık olan kişi deーーBeatrice’ti. Beatrice de kesinlikle Subaru’nun sözünü tutması için gayret ederdi.

 

Hal böyle olunca Meili, keyfi olarak şımartıldığını ve birilerine yardım etmesi gerektiğini hissetmiş ama şu ana dek ona böyle bir şey söylenmemişti.

 

“ーーーー”

 

Meili’nin el hareketlerine karşılık vererek etrafta uçuşan Kanatlı Köstebek sürüsü hala devasa akrebin kuyruk iğnesi tarafından paramparça ediliyordu.

 

Ürkek Kanatlı Köstebekler normal şartlarda kendilerinden büyük bir düşmana asla saldırmaz ve onların bu içgüdülerinin üstesinden gelmesini sağlayan Meili bile onları daha güçlü kılamazdı.

 

Meili: “A~h! İşleri bitti~!”

 

Muazzam kıskaçlarını savuran öfkeli devasa akrebin sergilediği şiddetle Cadı Yaratıkları birer birer ölüyordu.

 

Kesilen, ezilen, parçalanan Cadı Yaratıklarının kanları susamış kumlara nüfuz ediyor ve sarı kumlar koyu kırmızı bir tona bürünüyordu.

 

Meili: “ーー~hk.”

 

Bu gerçeklik karşısında dişlerini sıkan Meili, çevik bir şekilde etrafı gözleyip gökyüzündeki, kumlardaki ve hatta yeraltındaki Cadı Yaratıklarının varlıklarını tespit ederek ehlileştirebileceklerini ehlileştiriyordu.

 

Ancak onların kalitesine müdahale edemiyordu. Şu anda gerekli olan şey, tükenmeyecek çoklukta ve kontrol edilebilir kaynaktı.

 

Meili: “Tanrı~m, tanrı~mtanrı~mtanrı~m! Bu yüzden bu işler bitince onii-san’a kesinlikle istediğimi yaptıracağım, tamam mı~!”

 

Alnında biriken terleri silme fırsatı dahi olmayan Meili, devasa akrebi ne çok uzak ne de çok yakın bir mesafede tutan Subaru’ya bu sert sözleri iletti.

 

Aç At Kralın sırtı Meili için bile hoş bir binicilik tecrübesi değildi. Fakat bedenini örten pelerini bir bıçakla Cadı Yaratığının sırtına saplayarak sabit kalacağını garantilemişti.

 

Kontrol alanına ait bir Cadı Yaratığıydı. Bu seviye bir yaralanmayı sorunsuzca kabullenebilirdi.

 

Esas sorun Cadı Yaratığında değil, bu duruma sokulmuş olan Meili’nin gücünde yatıyordu.

 

Her şeyden önce bu son dakika savaşı, Meili’nin normalde izlediği bir tarz değildi.

 

Meili’nin savaş tarzı, ‘ön hazırlık hayattır’ şeklindeydiーー Cadı Yaratıklarını kontrol alanına yerleştirir, onları savaş alanına dağıtır ve sonra da uzaktan saldırıya geçmelerini izlerdi.

 

『Cadı Yaratığı Kullanıcısı』Meili Portroute’in uzmanlığı tam da buydu.

 

Elbette savaş alanında doğrudan emir vermek Cadı Yaratıklarının saldırı ve savunmasını geliştiriyordu ama bu bile Meili’nin kendisini tehlikeye atmasını gerektirecek bir şey değildi. Bu seçimde yaptığı yanlışla savaşta Subaru ve diğerlerinden uzaklaşmış ve bedenini tuzağa düşürmüştü.

 

Meili: “Elsa da……”

 

Onun ölme nedeni de bu tarz gafları tekrarlamasıydı.

 

Tabii ki Elsa Meili’nin kendisini suçlamasını istemezdi, hatta öleceğini hiç aklından geçirmemiş olması da mümkündü. İşte bu yüzden Meili, gerilmeden edemiyordu.

 

Tıpkı Elsa’nın hislerini anlamadığı gibi kendisinin hislerini de pek anlamıyordu.

 

Her şeyden önce şu anda devasa akrebi oyalama görevinin bir parçası olduğu ve Cadı Yaratıklarının hayatı karşılığında zaman kazanmaya zorlandığı halde daha önce böyle bir şeyi bir kez olsun yapmamıştı.  

 

Meili Portroute, genç yaşına rağmen bir katildi.

 

Onun mesleği, talep ve emir üzerine birinin canını almaktı.

 

İşte bu yüzden, bu onun için bir ilkti.

 

ーーBirilerinin hayatının kurtulmasına yardımcı olmak.

 

Meili: “Bu, benim izlediğim yol değil, tamam mı~!”

 

Subaru’nun az önceki mırıltıya yakın sesleri fazlasıyla can sıkıcıydı.

 

Benim kızım olsana, amma da abartılı bir laftı.

 

Başkaları tarafından nefret edildiğini bilmezmiş gibi bir tavırla nasıl da kışkırtıcıydı.

 

Esas düşmanı Garfiel olsa bile bu koşulları oluşturan kişi Subaru’ydu. Tıpkı kendi özgürlüğü uğruna Pleiades Gözcü Kulesindeki bu koşulları oluşturan kişi olduğu gibi.

 

“ーーーー”

 

Evet, Meili Subaru’nun söz ve eylemlerinin negatif olduğunu düşünse de kendisini onun komutlarına uyar halde bulmuştu ve tıpkı diğer üyeler gibi o da bir tahtanın üzerindeki bir piyon misali hareket ediyordu.

 

Bu Subaru’nun ileri görüşlülüğünün oluşturduğu bir koşulsa, gerçekten ikna ediciydi.

 

Ancak ne olursa olsun Subaru o kalibrede biri gibi görünmüyordu. Subaru’nun sahip olduğu şeyler çaresizlik, kendinden emin beklentiler ve kendi hayatını adıyormuşçasına çılgınca bir inançtan ibarettiーー

 

Meili: “Anlaşılan, ben de ahmağın tekine dönüştü~m.”

 

Diyen Meili, yeraltından kavramış olduğu Cadı Yaratıklarını yukarı çekerek devasa akrebe yönlendirdi.

 

“ーーーー”

 

Ve kırmızıya boyanmış kum denizinden çıkan şey, iri cüssesi titreyen bir Kum Solucanı oldu. On metreden büyük koca yapısını bükerek içtenlikle devasa akrebin üzerine çullandı.

 

Akrep de onun altında ezildi, kumlara gömüldü, görkemli bir galibiyet kazanıldıーー gibi sorunsuz bir işleyişin gerçekleşmesi elbette ki mümkün değildi.

 

Bir hale sağanağıyla savrulan kum solucanının kalın gövdesi anında etrafa saçıldı.

 

Kum solucanı bedeni ikiye ayrılıp tuhaf sesler eşliğinde vücut sıvıları saçılarak yere düşerken kuyruk iğnesinin ardışık saldırılarıyla daha da küçük parçalara ayrıldı.

 

Ancak bu yalnızca kum solucanının hayatı kullanılarak kan ve etten oluşturulan bir sis perdesinden ibaretti.

 

ーーMeselenin iç yüzü, Kum Solucanının açmış olduğu yeraltı deliğinden çıkan üç Aç At Kraldı.

 

“ーーーーGugyugubah!”

 

Çocuk ağlayışını andıran ulumalarla birlikte alevli yarı insan yarı atlar devasa akrebe bir intihar saldırısı gerçekleştirdi.

 

Çok sayıda Cadı Yaratığı cinsi Augria Kum Tepelerine yuvası gözüyle baksa da bağımsız güç anlamında en üstün olanları Aç At Krallardı.

 

Sayıca çok olan ama kesin bir darbe indiremeyen Kanatlı Köstebekleri veya inanılmaz düşük dirençli Courtesan Ayılarını ve muazzam cüsseleriyle rakibi ezmeye çalışan Kum Solucanlarını kullanan Meili, esas kozunu gizlemişti.

 

Savaşın izlerini taşıyan üç Aç At Kral, burada toplanmıştı.

 

Dövüş gücü açısından devasa akrebin gerisinde kalsalar da rakibin en temkinli olduğu Cadı Yaratıkları onlardı. Bu da o Cadı Yaratıklarının gücünü bir tehdit olarak algıladığının tartışılmaz kanıtıydı.

 

Meili: “Sonuç olarak iyiymişim gibi görünüyor.”

 

Biri Meili’nin üzerinde olduğu, biri Subaru ve Beatrice’in oturduğu ve üçü de bu saldırı için hazırladıkları derken beşini aynı anda harekete geçirmenin yükü buna uygun şekilde bir hayli ağır olmalıydı.

 

Ancak tuhaftır ki Meili şu anda bunun geri tepmesini yaşamıyordu.

 

Buna savaşta yaşanan gelişmelerin sebep olması mümkündü ve durum buysa bu varsayıma güvenmek isterdi.

 

Düşmanı alt edeceğini düşünmüyordu.

 

Ama azıcık hayati bir darbe indirebilirse Subaru’nun amacına ulaşmasını kolaylaştırırdı.

 

“ーーーー”

 

ーーBir anlamda bu, hayatı akışına bırakan Meili isimli genç kızın kendi isteğiyle bir şeyler yapmak istediği üçüncü sefer olabilirdi.

 

İlki gece vakti Gözcü Kulesinde dolanıp『Ölü Kitabı』aracılığıyla kurtuluş arayışıydı.

 

İkincisi zihinsel olarak köşeye sıkışıp spiral merdivenlerin başında Subaru’nun arkasına yaklaşışıydı.

 

Ve üçüncüsü de zaman kazanma gayesiyle kendisinden beklenenden daha büyük bir sonuca ulaşmak isteyişiydi.

 

Subaru: “Meili!!”

 

Üç Aç At Kral devasa akrebe yaklaşırken kanla karışık bir çığlık Meili’ye ulaştı.

 

Bu, Subaru’nun kelimenin tam anlamıyla dudaklarından kanlar saçarak çıkardığı sesiydi.

 

Meili’nin kafası karışmıştı, çünkü o ses ne yüceltici ne sevindirici ne de hayranlık uyandırıcıydı.

 

İşini bu denli iyi yaparken bu kadar öfkelenecek ne vardı anlamıyordu.

 

Ancakーー

 

Meili: “ーーHa?”

 

Mızraklarını kuşanan üç Aç At Kral, şiddetle devasa akrebin üzerine sıçramıştı.

 

Akrep, kıskaçlarını veya kuyruk iğnesini ne kadar etkin kullanırsa kullansın bu darbeleri beklediği gibi engelleyemezdiーー ancak Meili, akrebin vücudunda meydana gelen değişimi gözlediği anda bir şey fark etmişti.

 

Akrep, alevlerle kavrulmuşa benziyor ya da tıpkı kumlar gibi kan emiyordu.

 

Kararmış çelik misali donuk bir şekilde parlayan dış kabuk, gözleri açılırcasına renk değiştiriyordu. Bir an, bir saniye sonraysa simsiyah olan kabuğu kan kırmızısına dönüştü.

 

ーーBazı Cadı Yaratıkları türleri, 『Hücum Rengi』denilen bir dönüşüm geçirirdi.

 

Bu dönüşüm, davranışlarının normalden belirgin şekilde farklılaşmasına neden olur ve daha büyük bir hiddetle saldırganlaşırlardı.

 

Kavraması kolay bir dönüşüm olarak çoğunlukla dış görünüş değişirdi. Aç At Kralların alevlerinin genişlemesi veya Beyaz Balinanın bedenine sayısız gözün yayılması bu dönüşümün örnekleriydi.

 

Ve devasa akrebinーー yo, 『Kan Kırmızı Akrebin』yaptığı şey de buna karşılık geliyordu.

 

Daha agresif, daha yıkıcı, daha zararlı bir hal alıyorduーー

 

Meili: “ーーAh.”

 

Her yöne yayılan beyaz parlaklık, sıçramakta olan Aç At Kralların havaya karışıp gitmesine sebep olmaktaydı.

 

Aynı saniyede vahşi halelerin artçı etkisi, kum denizini biçiyormuşçasına hiddetlendi.

 

Veーー

 

“ーーーー”

 

Patlayan ışık seliyle yutulan Meili’nin minyon bedeni, sıçrayan kanlar eşliğinde havada çırpındı.

 

△▼△▼△▼△

 

ーーKanının kaynadığı hissiyle dolup taşarak gelişmekten çocukluğundan beri nefret ederdi.

 

Bu dünyadaki her şeyi kontrol edebilirmiş, her şeye kadirmiş gibi gelirdi.

 

Bu hayalle sarhoş olduğu vakitler süregelseydi, ne kadar sağlam bir maneviyatla kutsanmış olursa olsun zamanın onu bir gaflete yönlendireceği kesindi.

 

Başkalarından üstün olduğunun farkındaydı. Fakat buna çok fazla güvenmezdi.

 

Hatalar da yapardı. Ama hata yapmama iradesine ve hatalarını düzeltecek duruşa sahip olarak.

 

Bu iradeyi benimseyebilme sebebi de her şeye kadirlik büyüsüne kapılmamış olması ve bir aptal gibi hareket etmemesiydi.

 

Çevresinden gelen abartılı övgülere kapılıp kendisinin harika olduğuna inanmaması ve eski geleneklerle eski moda gizemlere saygı duyanların şakşakçısı olmamasıydı.

 

Bu tür yüzeysel nedenlerle ezilmeden devam edebilmesini kime borçlu olduğunu merak ederdi.

 

Ve şimdi, bunun kesinlikle hatırlanamayan, kaybolmuş biri sayesinde olduğunu biliyordu.

 

Sebepseーー

 

Ram: “ーーSonuçta Ram yalnızca tatlı değil, aynı zamanda akıllı da.”

 

Kendini övmeyi tamamlayan Ram’ın hareket halindeki ayağı, spiral merdivenlerin basamak seviyeleri arasındaki farkı parçaladı.

 

Ve rüzgara bürünmüş pembe saçlı Oni, o saniyede kolunu savurarak darbesini karşılamaya çalışan rakibinin kolunu sıktı. Sonra da o kolu bileğe, dirseğe ve son olarak da omza dek bükerek kırdı.

 

Ley: “ーーGh ~tsu.”

 

Istırap homurtularının ulaşmasına izin vermeyecekti.

 

Bir haykırışa sebebiyet vermek üzere yumruğunu yüzünün yan tarafına geçiren Ram’ın güzelim parmakları birer mermiye dönüşmüştü.

 

Tüm bedenine sayısız darbe inen Batenkaitos, kan kusa kusa zıpladı. Onu takip eden Ram da ayaklarının altında yarattığı rüzgara binerek bir hayli yükseklere sıçradı.

 

Ley: “Hihi ~tsu.”

 

Batenkaitos, Ram'a saldırıyormuşçasına havada iki ayağını da salladı.

 

Hemen ardından yaratılan uzay çarpıklığı Ram’ın omzuyla temasa geçti, kıyafetlerini, derisini ve etini kesti. Görünmez bir bıçağın ardında bıraktığı yadigar, rüzgar büyüsünün yol açtığı küstahça bir tuzaktı.

 

Ram: “Bu seviyede bir şeyーー”

 

Ley: “Rüzgarla havaya uçuracağım mı diyorsun? Olmaz olmaz, işe yaramaz işe yaramaz! Çünkü uzayda sabitlenmiş bir şey, anlarsın ya~! Nee-sama bile onu tekmeleyip savuramaz, ne üzücü, ne kötü~!”

 

Ram’ın planını öngörmüş olan Batenkaitos, kana bulanmış bir gülümsemeyle havayı tekmeledi.

 

Elbette gerçekten havayı tekmelemiyordu, Ram’ı kesen bıçakları dayanak olarak kullanıp havada yürüyorduーー pozisyonları yalnızca kendisi tarafından bilinen o şeyleri kullanarak spiral merdivenlerin üzerinde özgürce uçuyor, kuleden fena halde faydalanıyordu.

 

Lakinーー

 

Ram: “ーー『Durugörü』.”

 

#Meili’nin düşüncelerini okumak güzeldi. Ama son anda yaşadığı şey biraz korkutucu. Meili’nin başına bir iş geldiği takdirde başlarının fena halde derde gireceği kesin. Ayrıca iç dünyasını ve yaşadıklarını öğrendikten sonra katil olması bile o kadar göze batmamaya başlıyor, birazcık kanım kaynıyor sanki Meili’ye. Neyse. Bakalım zincirlerini gevşetip pata küte saldıran ve Durugörü kullanan Ram ile Batenkaitos’un mücadelesi nasıl ilerleyecek, hızlı bir galibiyet gelmesi mümkün olacak mı… Okumaya devam!


GÜNCEL NOT: Merhaba arkadaşlar. Yapılan bir yorumu gördüğüm için bugün düşecek olan bölüme bir not eklemek istedim. Premium sistemi gereği güncel bir bölüm eklendiği anda paket almayanlara da yeni bir bölüm düşüyor ve bunun normal sıklığı 48 saat. Fakat daha önce de belirttiğim gibi bir süre ingilizce kaynakta yeni bölüm olmaması nedeniyle ara verdik, ardından şahsi sorunlarım oldu, bu da ara vermemize yol açtı. Tam düzene girdik derken sitedeki serilerin büyük bir çoğunluğunun yayından kalkma kararı açıklandı, bu gibi aksilikler neticesinde paket alanlarla almayanlar arasındaki zaman farkı çoğaldı ama bölüm sayısı farkı hiçbir şekilde değişmedi, 48 saat kuralı da devam ediyor. 


Serilerin yayından kalkmasına gelince de hemen re:zeronun bu kapsamda olmadığını belirteyim. Bu noktada ben gönüllü olarak seriyi çevirmeye devam edeceğim. Siteyle ilgili bir sıkıntı çıkmadıkça yeni bölümler atacağım, sizlere de yeni bölüm düşecek. Herhangi bir sorunuz olursa yorumlara yazın, kontrol ediyor olacağım. Görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr