Cilt 7 Bölüm 42 [ Hırsından Gözü Dönmüş Canavar ] (1/2)

avatar
1858 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 7 Bölüm 42 [ Hırsından Gözü Dönmüş Canavar ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy



Olbart: [Kendime çay yapma özgürlüğünü kullandım, isteyen olur mu?]

 

O tiz ve yıllanmış sesi işittiği saniyede Subaru’nun bedenindeki kan akışı tersine dönmeye başlamıştı.

 

Diken diken olmuş tüylerle örtülü bedeni ağrıyor, içine çektiği hava ciğerlerinde donuyordu. Ruhu, göğsünün derinliklerine ağır, keskin bir obje gömülmüşçesine uyanmaya zorlanıyordu.

 

――Evet, Ölümden Dönüş aktive olmuş ve Subaru, en korkunç durumlardan birinin içerisine düşmüştü.

 

Taritta: [――Hk!]

 

Ancak o daha herhangi bir tepki veremeden önce Taritta yayını çekti.

 

Elbette ki hedefi, odada ansızın belirmiş olan davetsiz misafirdi―― yani Olbart Dunkelkenn. Dokuz İlahi General arasında yer alan ve yalnızca on saniye önce Subaru’yla arkadaşlarını öldürmüş olan şahıs.

 

Bu şartları bilinmese bile sınırları çiğnemiş olması insanı temkinli kılmaya yeterdi.

 

Fakat Olbart, fazlasıyla yakınından kendisine doğrultulmuş bir ok olmasına rağmen Subaru’yla diğerlerinin temkinliliğiyle alay edercesine omuz silkerek,

 

Olbart: [Hey hey, yapma, yapma ama. Sivri şeylerin üstüme doğrultulmasından hoşlanmam. Bilirsin ya, ihtiyarlar tuvalete daha sık giderler, bu yetmezmiş gibi bi de beni altıma mı işeteceksin? Burada tir tir titriyoruz zaten, di mi ama?]

 

Taritta: [Dalga geçiyor olmalısın…! Sen de kimsin…]

 

Abel: [――Olbart Dunkelkenn.]

 

Olbart tarafından keskin düşmanlığı hiçe sayılan Taritta’nın yüzü öfkenin etkisiyle kızarmaktaydı. Fakat Taritta’ya müdahale edercesine dikkat yaşlı adamın ismini dile getirerek dikkatini çeken taraf oni maskeli adam, yani Abel olmuştu.

 

Onun görünüşünden rahatsız olmayan Olbart’ın bakışları da yüzünü gizleyen ve ismini dile getiren kişiye dönmüştü.

 

Ve böylece Subaru’da son derece heves duyuluyormuş izlenimi uyandıran o yürek burkucu mücadele başlıyordu ――

 

Subaru: [――――]

 

Olbart ve Abel arasında yaşanan konuşmayı bilinç sınırlarında tutan Subaru, bir yandan da bu dünyanın değişmeyen sahnelerini hafızasındakilerle karşılaştırıyordu. Bunlar çok yakın zamana, yalnızca on dakika öncesine ait sahnelerdi. ――Başka bir deyişle kaderinde bir değişiklik yapması gereken bir noktadaydı.

 

???: [Bunu yapabilir misin?]

 

Subaru: [——Hk.]

 

İlerleme kaydetmeye yönelik bu düşünceleri taşırken soğuk bir sesin müdahalesiyle gafil avlandı. Sabırsızlık ve hayal kırıklığıyla dolu bu cılız sesin sahibiyse Natsuki Subaru’nun ta kendisiydi.

 

Subaru: [Bunu yapabilir misin? Daha az önce tüm arkadaşlarını bir çırpıda öldürüp o kargaşaya yol açtı.]

 

Az önce olanları hatırlamaya çalıştıkça işittiği o merhametten yoksun fısıltı kuvvetleniyordu.

 

Subaru’nun başarısızlığı, gafı, onarılmaz hatası.

 

Ölümden Dönüş tarafından verilen bu ikinci şans, hatalarını telafi etmiyordu.

 

Yaptığı hataların geri dönüşü yoktu. Subaru’ya sağlanan tek şey, gerçek anlamda huzur sağlamayan bir kefaretti. Çünkü Natsuki Subaru'nun elindeki Otoritenin tek ürünü buydu――

 

Subaru: [――Hk!]

 

Olbart: [Oh! Sana bi anda nooldu böyle?]

 

Medium: [Hey! Ne, ne, ne oluyor?]

 

Louis: [Uu!? Aa, uu!]

 

Subaru, iki eliyle birden tüm gücüyle kendisini tokatlıyor, kulağındaki o küçümseyici fısıltıdan kurtulmaya çalışıyordu.

 

Odada kuru bir ses yankılanıyordu. Olbart, Medium ve Louis ise Subaru’nun bu ani hareketi karşısında bağrışıyordu.

 

Bir şey söylememiş olmalarına rağmen Al ve Taritta ikilisi de bir o kadar şaşkındı.

 

E tabii ki öyle olurlardı. Talihsiz bir olaydı ama gerekliydi de.

 

Subaru: [――――]

 

Kapalı gözkapaklarını açan Subaru’nun bir zamanlar titrek ve düzensiz olan görüşü netleşmeye başlıyordu. Görüş alanının içerisinde, bu tuhaf tavırlarıyla şaşkına dönmüş kişilerin ortasındaysa onu sessizce gözleyen tek bir kişinin bakışları dikkat çekiyordu.

 

Yalnızca oni maskeli Abel, Olbart belirdi belireli sakin ve kendi halinde tavrını koruyordu. ――Aklından neler geçtiğiyse tam bir muammaydı.

 

Subaru: [Sizi şaşırttığım için üzgünüm… Kendimi motive etmem lazımdı.]

 

Olbart: [Kırmızı yanaklı ve koca gülümsemeli bi ufaklık, ne tatlı… Hmm? Sen o diil misin? Dünkü o kırmızılı kız olabilir misin acaba? Beni ürküttün bak.]

 

Tuhaf davranışlar sergileyen Subaru’nun gerçek kimliğini çözen Olbart, ilgiyle kalın kaşlarını kaldırdı.

 

Tıpkı bir önceki döngüdeki gibi bu kez de Subaru ve Natsumi arasındaki bağlantıyı yeni çözüyordu. Bu gidişatı takiben “çocuklaştırmanın” kendisinin başının altından çıktığını onaylayacak ve müzakere yolu açılacaktı.

 

Ama bu durumda aynı hatayı tekrarlamış olacaklardı. ――Olbart tehlikeli bir adamdı.

 

Hiç değilse onu saflarına katmak için Abel’in durumunu açıklayamayacakları ortadaydı.

 

Abel’in gerçek İmparator, yani Vincent Vollachia olduğunu öğrendiği anda Olbart’ın uzun süredir sahip olduğu hırs gün yüzüne çıkacak ve onu öldürmeye teşebbüs edecekti. ――Şimdiden potansiyel bir düşmana dönüşmüştü.

 

Öyleyse――

 

Al: […Kardeşim benim. Shinobi reisi bile kim olduğunu bilmiyormuş.]

 

Olbart: [Oh, ne kadar etkileyici, ne kadar etkileyici! Keşke benim köyümdekiler de bu dönüşümü öğrenebilseydi. Onlara ders vermeye ne dersin? Hoş karşılanırsın bak.]

 

Subaru: [――――]

 

Olbart: [Barışçıl bi şekilde konuşmak imkansız galiba. Sizi fazla temkinli hale getirmişim ve fazla şaşaalı bi giriş yapmışım. Batırmışım, batırmışım.]

 

Diyerek dil çıkartan Olbart, hata yaptığını itiraf etti.

 

Fakat bunun ortamı yatıştıracağı veya havayı yumuşatacağı noktayı çoktan geçmişlerdi. Subaru’nun ona karşı gardını indirmeye hiç ama hiç niyeti yoktu.

 

――Olbart, saldırıya geçmeden önce insanların surat ifadelerinin çok fazla şey anlattığını söylemişti.

 

Muhtemelen tatlı davranışları ve rahat tavırları da korunaksız bir odaya sessizce girerek şaşkınlık uyandırması da karşı tarafın gerçek tepkilerini açığa çıkartmaya yönelik tekniklerdi.

 

Bu dünyadaki shinobilerle Subaru’nun “ninja” algısı örtüşüyorsa Olbart’ın hareket planı tuzaklar, zehirler ve çeşit çeşit ninjutsudan oluşuyor olmalıydı.

 

Hedefine ulaşmak için hiçbir çabadan kaçmazdı.

 

Olbart: [Önünde kısa bi ömrü kalmış ihtiyarın tekiyim falan diye beni hafife almasanız iyi edersiniz. Kalan zamanımı hesaba katınca biraz sert davranmam gerekebilir.]

 

Taritta: [Sert ha… Bu durumda bizimle savaşacak mısın yani?]

 

Olbart: [Kakakakka! Ehh, insan kendisine doğrultulmuş bir ok olunca biraz gerginleşebiliyo, sence de öyle diil mi? Ama istediimi almamın tek yolu savaşmak diil, haksız mıyım?]

 

Medium: [Hmmmm~, bu ne anlama geliyor? Ne demeye çalışıyorsun, ihtiyar?]

 

Taritta ve Medium, ufak bedenini iyice ufaltmış halde içtenlikle mırıldanan Olbart’a birer soru yöneltti. İhtiyar adamsa yanaklarına yerleşen gülüşmeme eşliğinde, boy farkları tersine dönmüş olan iki kızın sorularını yanıtladı.

 

Sonra da eliyle çıkış rotasını kesmeye çalışan Medium ve Al’ı işaret ederek,

 

Olbart: [Ufalmışken bi şeyler yapmak zor, di mi? Bu bi çeşit shinobi tekniği. Tuhaf ve ilgi çekici, haksız mıyım?]

 

Al: [İhtiyar…!]

 

Olbart: [Öfkelenme, tek kollu genç. Aslına bakarsan bana teşekkür bile edebilirsin. Hiçbi şey soramadan önce sizi kazara öldürseydim uyuz olurdum, o yüzden sizi küçültmeyi seçtim.]

 

Al yanıt alma çabasıyla üstüne yürürken Olbart, böyle söyleyerek onu durdurdu.

 

Ve kendisine söylenenlerin doğru olduğunu idrak eden Al, kendisine hakim olarak sessiz kaldı.

 

Evet, Olbart’ın söyledikleri hem gerçekti hem de isabetli.

 

Canı isteseydi dün Kırmızı Lapis Kalede gerçekleşen mücadele esnasında Subaru’nun grubunu öldürebilirdi. Bu çocuklaştırma tekniği yerine elinin tersiyle kalplerini rahatlıkla delik deşik edebilirdi.

 

Subaru ve diğerlerinin ufalmış olmalarına rağmen hayatta kalmasıysa yalnızca ihtiyarın merakının sonucuydu.

 

Yani Subaru böyle düşünüyordu ama――

 

Olbart: [Sizi gerçekten öldürmeyi deneseydim bile tüm teşebbüslerimi engellerdin, o yüzden bunu çaresizliğimden yaptım, anlarsın ya? Öyle diil mi, genç velet?]

 

Al: […Neden bahsettiğini merak ediyorum doğrusu.]

 

Olbart: [Kakakakka! Bana numarandan bahsetmiycek misin? Seni suçlayamam gerçi. Yine de elimde olsaydı nasıl yaptıını detaylı olarak sorgular ve sırlar kitabıma eklerdim.]

 

Al: [Kaç kez tekrar edersen et, bir şey değişmeyecek. ――Neden bahsettiğini bilmiyorum.]

 

Yüzü bir kumaş parçasıyla örtülmüş olan Al, boğuk bir sesle bu yanıtı verdi.

 

Olbart ise bu yanıt beklentileriyle örtüşmese de Al’ın tepkisinden keyif almışçasına “Demek öyle, demek öyle” diyerek kafasını salladı.

 

Subaru: [――?]

 

Öte yandan Subaru’nun ikili arasındaki etkileşimin ne anlama geldiğine dair en ufak bir fikri yoktu.

 

Al, Kırmızı Lapis Kaledeki o zorlu mücadele esnasında Subaru ve Medium’u kurtarmak için birkaç adamlık çaba harcamıştı. Belki de orada Al’a meydan okumuş olan Olbart, onun mücadele tarzında dikkat çekici bir şey yakalamıştı.

 

Yine de -Olbart doğru söylüyor olsa bile- Al’ın “çocuklaştırmadan” etkilenmiş olan yeteneği, shinobi üzerinde işe yaramayacaktı.

 

Subaru çoktan bunun sonuçlarına kendi gözleriyle tanık olmuştu.

 

Ve buna dayanarak mutlak bir gerçek açığa çıkmaktaydı.

 

――O da şuydu: ne olursa olsun Olbart’la savaşmamaları gerekiyordu. Bu kadar basitti.

 

Herkes: [――――]

 

Olbart tembelce, iki eliyle birden çay bardağıyla oynuyordu. Taritta yayını ona doğrultup germişti, Al ve Medium da savaşmaya hazırdı―― ama bunu yaptıkları takdirde çaresizce öleceklerdi.

 

Subaru’nun grubu ile Olbart arasında muazzam bir güç farkı vardı.

 

Olbart’la savaşacak olurlarsa sonları ölümdü. ――Yo, kaçmaya kalksalar bile belki bir ikisi kaçardı ama genel olarak şansları inanılmaz az olurdu.

 

Yani ne pahasına olursa olsun Olbart’ın buradan barışçıl şekilde ayrılmasını sağlamaları gerekiyordu. Bununla birlikte bu konuda tartışmaya ayıracak zamanları yoktu.

 

Subaru: [Neden…?]

 

Subaru, bu ana dönme zorunda kalmasına gocunmadan edemiyordu.

 

Ölümden Dönüş tarafından kendisine ikinci bir şans tanınmışken korkunç derecede bencillik ve kibirlilik ettiğinin farkındaydı. Ama Olbart’ın varışından birazcık öncesine bile dönebilseydi hiç değilse yoldaşlarına danışabilirdi.

 

Bundan önce de önünde çok az zaman varken Ölümden Dönerek Guaral Hisar Şehrinde defalarca Todd’la yüzleşmek zorunda kalmıştı; bunu hatırlamak çok canını yakıyordu.

 

O zaman rakibi çoktan kendisini bir tehdit olarak göze kestirmişken baştan başlayıp durmuştu.

 

Şimdi de farklı ama benzer koşullar içerisindeydi. Başka bir deyişle, kayıt noktası onu kana susamış bir canavarla aynı kafese koymuştu.

 

Ölümden Dönüşün ulaştırdığı noktalar hiçbir zaman istikrarlı olmasa da bu sefer durum fena halde ciddiydi.

 

Belki de Subaru’ya bahşedilen Otoriteye bir şekilde gölge düşmüştü――

 

Subaru: [――Bu meseleyi şimdilik bir kenara bırakalım.]

 

Zamanının kısıtlılığına lanetler okuyup elindeki azıcık zamanı da boşa harcamamalıydı.

 

Sonuçta aptallığının bedelini ödeyen tek kişi kendisi olmayacaktı.

 

Subaru: [Olbart-san. Sen…]

 

Abel: [―― Bu insanları tekniğinle küçülttüğünü iddia ettin.]

 

Subaru: [Oh…]

 

Subaru, kendisini aklından geçenleri düzene sokup Olbart’a seslenmeye zorladı.

 

Bu durumdan kurtulmak için seçtiği her kelimeye, sergilediği her harekete özen göstermek zorundaydı. En iyi seçimi yapmak için de zaman kazanmak istiyordu.

 

Fakat araya girerek konuşan Abel’in sesi Subaru’dan baskın çıktı.

 

Bu sözlerse ilk etapta Subaru’nun cesaretini kırdı. Ve utanca kapılan Subaru, oni maskesini kuşanmış adama döndü ama o anda amacını anladı. Abel ona bakmıyordu bile; gerçek niyetiyse Subaru’nun rolünü üstlenmekti. ――Bu sayede Olbart’ın dikkatini çekecek ve Subaru’ya ihtiyacı olan zamanı tanıyacaktı.

 

Olbart: [Oh, bu doğru, evet doğru. Bu konuda da konuşmamız gerektiini unutmuşum. İhtiyarların kafası gidip geliyo. Etim ve kemiklerim de zonkluyo.]

 

Abel: [Senin mi? Bu gülünç mizaha bir son ver. Artan yaşının seni zayıflattığını iddia ediyorsan bir an önce Birinci Sınıf Generallik rütbesini bırakmalısın. Aksi takdirde kararını çoktan vermişsin demektir.]

 

Olbart: [Ehh, sen de haklısın. O maske bedenimi görmeni zorlaştırıyodur ama kafamın içindekileri gayet iyi görüyosun.]

 

Abel: [Elbette.]

 

Abel tereddütten yoksun şekilde başıyla onay verirken Olbart meraklı bir ifadeye büründü.

 

Abel’in niyetinin Olbart’ın gerçek yüzünü açığa çıkartmaktan ziyade konuşmayı uzatmaya olan meylini bilerek zaman kazanmak olduğu artık gün gibi ortadaydı.

 

Subaru, Abel’in zamana ihtiyaçlarının olduğunu nereden anladığını bilemese de――

 

Subaru: [Şu anda dikkatimin dağılmasına izin veremem.]

 

İçinin okunmuş olmasından duyduğu rahatsızlığı bir kenara bırakan Subaru, ne yapacağını düşünmeye başladı.

 

Olbart Abel’in gerçek kimliğini öğrendiği takdirde İmparatoru öldürme hırsını gerçek kılacaktı. Bu nedenle ellerini Olbart’a gösteremezlerdi.

 

Ama sundukları şeyi görmeden buradan gitmesine de imkan yoktu.

 

Abel: [Sen Birinci Sınıf Generallerden birisin ve şu anda 3. sıradasın, yani İmparatorluğun zirvesinde olduğun söylenebilir. Ama doğan gereği açgözlüsün. Senin için bu pozisyon bile tatmin edici olmaktan uzak.]

 

Olbart: [Ehh, ihtiyar muamelesi görmek o kadar fena diildi ama insana açgözlü ihtiyar denilmesi pek hoş diil sanki. Kakakakka!]

 

Abel, gördüğü kadarıyla Olbart’ın karakterini analiz ediyordu.

 

Olbart ise koca bir gülümseme eşliğinde mutlu mesut onu dinliyordu ama o shinobinin derinlerinde, onca kişinin arasından Abel’in bile hesap edemediği bir karanlık mevcuttu.

 

――Yo, yanlış hesap ettiği demek daha doğru olurdu.

 

Olbart: [Ee? Benim gibi huysuz bir adam ne ister peki?]

 

Abel: [――Birincilik koltuğunu.]

 

#Abel’in hemen olayı çözüp devreye girmesi harika. Ama bu sohbet de sakıncalı bir noktaya evrilir mi kısmından pek emin değilim. Bakalım Abel Olbart’la ilginç bir konuşma gerçekleştirirken Subaru nasıl bir plan yapacak ve planı başarılı olacak mı?

Bu arada iş arayışı, çeşitli sınav hazırlıkları vb. derken ister istemez yoğun bir döneme gireceğim. İki günde bir bölüm atarım, şu gün atarım şu gün atmam gibi kesin şeyler söyleyerek kendimi germek, sizleri de beklentiye sokmak istemiyorum. Siz takipte kalın, ben fırsat buldukça bölüm atmaya devam edeceğim. İyi hafta sonları, yeni bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44225 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr