Cilt 4 Bölüm 30 [ Eve dönüş yolundaki uyuşmazlıklar ] (2/2)

avatar
4214 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 30 [ Eve dönüş yolundaki uyuşmazlıklar ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy 

 

Sığınmacıların serbest bırakılma başarısı, geçen seferkinden 2 gün erken elde edilmişti.

 

Zamanlama dışında önceki döngüye göre pek bir fark yoktu. Sığınmacılar aynı şekilde ejder vagonlarına koyulmuş, gezgin tüccarlar da onlarla birlikte serbest bırakılmıştı. Subaru ve Otto da onlara eşlik ediyordu.

 

Eğer bir fark varsa o da,

 

[Subaru: Bir rehber istemiştim ama bunun Lewes-san olmasına şaşırdım. Normalde bu tarz işleri daha alt seviye birinin yapması gerekirdi…… ya da böyle bir şey, değil mi?]

 

[Lewes: Ne, beni beğenmedin mi? O kadar çay içip sohbet ettikten sonra Su-bo hala bana karşı çok soğuk, kalbim paramparça. ]

 

Bunu söyleyen loli-nine gerçekten de ağlamak üzereymiş gibi görünüyordu.

 

Küçük vücudunu şoför platformuna sıkıştırmış, ortada, Subaru’nun yanında kendine bir yer edinmişti. Bu kısım genelde 2 kişi için ayrılmıştı ve Lewes gibi küçük bir kız da olsa 3. bir kişinin gelişi yolculuğu zorlaştırmıştı.

 

[Otto: Mnmn, ben de aynı şekilde hissediyorum. Natsuki-san kibar olmayı ya da başkalarına uygun davranmayı bilmiyor, büyük ihtimalle bu incelikleri anasının rahmindeyken bıraktı.]

 

[Lewes: Hey, Su-bo. Sürücü koltuğundaki bu yabancı tip de kim? ]

 

[Otto: Gerçekten aklında bu şekilde mi yer alıyorum!?]

 

Tam Otto kendisine başka bir Subaru mağduru yoldaş bulduğunu düşünürken, otobüsün altına atılmış gibi oldu. Dizginleri tutmasına, herkesin hayatının ona bağlı olmasına rağmen tamamen göz ardı edilmişti.

 

[Otto: Aaahhh…… Buraya geldiğimden beri sürekli bağıran çocuk dışında bir izlenim bırakabildiğimi sanmıyorum. Gerçekten Margrave Mathers’ın benim hakkımda hiçbir izlenimi yok mu?]

 

[Subaru: Ona olağan rahat halini gösterip onu öyle güldürdün ki karnındaki yaralar açıldı… bence bu oldukça derin bir izlenim diyebiliriz?]

 

[Otto:  Bu dünyada iyi izlenimler ve kötü izlenimler vardır, bir insanın karnını açmak hangisine giriyor acaba? ]

 

[Subaru: Ve birinin karnını açtıktan sonra bunu söylüyor…… bu çocuk umutsuz vaka.]

 

[Otto: Eğer ben umutsuzsam sen yüzde-yüzyirmi-umutsuzsun!]

 

Otto’nun sığınağa gelme sebebi olan Roswaal’la tanışma faslı fazla gecikme olmadan gerçekleşmişti. Her şey son seferkiyle aynı şekilde gerçekleşmişti. Ve Otto’nun tavrını gördüğünde gülmekten yaralarını açması, üzerindeki etkisinin daha az olmadığını gösteriyordu. Gerçi Roswaal’ın onu pek de tüccar olarak gördüğü söylenemezdi.

 

[Subaru: Eh, ben seni kollamaya devam ettiğim sürece uzunca bir süre daha buralarda olacaksın. Ne de olsa Mathers’a ait çok gizli belgeleri gördün, artık kaçamazsın. ]

 

[Otto: Biliyorsun ki seninle tanışmak şansımın sonu oldu, Natsuki-san…… ama, çoktan bu kadere kendimi alıştırdım, o yüzden boşver.]

 

Beklenildiği gibi, yolda karşılaştığı zorluklarla hevesi kırılmayan Otto’nun içinde gerçekten de bir tüccarın özellikleri vardı. Girdiği yolun sonunda mükemmel şeyler olmasa bile yaptığı seçimden pişman olmuyordu.

 

Subaru içten içe, bir sebepten ötürü kendisiyle kalan bu çocukla aralarındaki arkadaşlık bağını hissediyordu.

 

[Subaru: Şu andan itibaren seni eşek gibi çalıştırmayı iple çekiyorum! Otto!]

 

[Otto: Bu çocuk yüzündeki rahatlamış ifadeyle ne söylüyor böyle yine!]

 

Otto, Subaru kendisinin sırtına vurup baş parmağını kaldırırken feryat ediyordu.

 

Aralarına sıkışıp kulaklarını tıkayan Lewes’i gören Subaru, bakışlarını ayrılmak üzere olan ejder vagonundan dışarıya çevirdi.

 

[Subaru: ――O zaman gidiyoruz, Emilia-tan.]

 

[Emilia: Mn, dikkatli olun.]

 

Emilia, elini göğüs hizasında hafifçe sallayarak onları yolcu etti.

 

――Geçen gece Subaru onu yargılamalara doğru yolcu etmişti. Sonuçta, Subaru’nun zaten bildiği gibi, geçememişti. Ona eşlik etmesi yasak olduğu için mezara kadar yanında gidememişti, yargılama yarıda kesilmemişti. Emilia sonunda, emekleyerek, titreyerek mezardan çıkmak zorunda kalmış ve Subaru’nun kollarına düşüp bayılmıştı.

 

Tüm gece uyurken onun yanında kalan Subaru, kaç kez uyuyan yüzündeki gözyaşlarını silmek zorunda kaldığını hatırlamıyordu.

 

Onun bu hale geldiğini görüp onu bıraktığı için endişelenmediğini söylemek yalan olurdu. Elinden geldiğince onun yanında kalıp titreyen vücudunu sarmak istiyordu, ama,

 

[Subaru: Bir ya da iki gün içinde döneceğim, kendini çok yorma. Artık köylüler de döndüğüne göre acele etmene gerek yok. Yavaş ve emin adımlarla, zamanımızı kullanıp yargılamaların üstesinden geleceğiz. ]

 

[Emilia: Bu……doğru. Mn, öyle diyorsan, Subaru……]

 

Dün geceki cesur gülümsemesinin aksine şu anki gülümseyişi zayıftı, yanıltıcıydı. Onları göndermek için orda bulunurken bile kendini zorluyordu. Ya da belki de kalbindekilerin ağırlığını unutabilmek için dikkatini dağıtmaya çalışıyordu.

 

[Subaru: Ram, sana hatırlatmak istemiyorum, ama…]

 

[Ram: Ram bunun hatırlatmadan başka ne olabileceği konusunda biraz şüpheli……Ama endişelenme. Ne kadar bunu söylemekten nefret etsem de Barusu’yla aynı görüşteyim. Bu artık uzun vadeli bir mesele. Roswaal-sama’dan bir emir gelmedikçe Garf’ı kontrol edeceğim.]

 

[Subaru: Sana borçluyum…… gerçi bu süper-korkutucu görünüyor. Sana başka bir şekilde borcumu ödeyeceğim.]

 

[Ram: Tch. Barusu beklenmedik şekilde işi değiştirdi.]

 

[Subaru: Galiba az önce, haberim olmadan başka bir ÖLÜM BAYRAĞINDAN kaçındım ――!]

 

Ram kibarca onları selamladı. Ardından bir adım geri çekildi, Subaru da yerine geri oturdu, artık yola çıkmaya hazırlardı ―― onları yolcu eden bir grup insanın arkasındaki altın saçlı genç ise kollarını çaprazlamış, Subaru’ya bakıyordu.

 

Aynı anda Subaru da Garfiel’i fark etti ve bakışları buluştu.

 

Çarpışan bakışlara karşılık ikisi de diğerinin ne hissettiğini söyleyemezdi ve dün gece Emilia’ya olanlardan sonra uzlaşma şanslarının daha da az hale geldiği belliydi.

 

[Subaru: Ugh. Onu aşacak bir şeyler bulmalıyım……]

 

[Otto: Natsuki-san? Hareket etme zamanı geldi, yola çıkalım mı?]

 

[Subaru: Yeah, hadi gidelim. Lewes-san, sana güveniyoruz.]

 

[Lewes: Bana bırakın.]

 

Lewes canlı bir şekilde kafasını salladı ve dizginleri tutan Otto, Patrasche ve Furufu’ya sinyal verdi. Ejder vagonları hareket etmeye başladı.

 

Tam hızlarından çok uzaktılar, yavaşça gidiyorlardı. Yolcuların çoğunun kadın, çocuk ve yaşlılardan oluştuğunu düşününce bu kaçınılmazdı.

 

[Subaru: Yine de herkesin suratı sonunda eve ulaşacaklarını bildikleri için aydınlanmış görünüyor.]

 

[Lewes: Ev kelimesinin böyle bir gücü var. Ne kadar sıradan, ne kadar banal olsa da sonuçta insanın kalbinin ait olduğu yer evidir.]

 

Lewes, arkasındaki kafileyi izlemekte olan Subaru’nun fısıltılarını yanıtlamıştı. Onun açıklamasını duyan Subaru, kollarını çaprazladı ve kafasını sallayarak [Öyle mi?] dedi.

 

[Subaru: Lewes-san, sen de sığınak hakkında böyle hissediyor musun?]

 

[Lewes: ……Eh, kim bilir. Benim durumum özel, burası dışında bir yer bilmiyorum. Başka bir yerin düşüncesi bile beni korkutuyor çoğu zaman. ]

 

[Subaru: Seni korkutuyor mu?]

 

[Lewes: Tamamen yabancı bir yere adım atma düşüncesi oldukça korkutucu, Su-bo. Özellikle de benim gibi yıllarını verimsiz geçiren antika biri için.]

 

Yüzünde yaşlı bir gülümsemeyle bakışlarını uzaklara çevirdi. Ama küçük bir  kız gibi göründüğü için ne kadar ciddi olmaya çalışırsa çalışsın, daha büyük görünmeye çalışan bir ufaklıktan farklı görünemiyordu.

 

Ve bu konuşmalar eşliğinde ejder vagonları orman boyunca ilerledi. Buradan yol yaklaşık 8 saat sürecekti. Rüzgar kaçırma ilahi koruması sayesinde çok kaliteli bir yolculuk yapacaklardı ama bu zamanın daha yavaş geçmesine de neden oluyordu.

 

[Lewes: Ne kadar akıllı bir yer ejderi. Benim yönlendirmem olmadan bile nerdeyse hiç hata yapmadı.]

 

[Subaru: Yeah, o benim tatlı-küçük-gururum-ve-neşem, bilirsin. Bunu benim söylüyor olmam biraz garip ama çevremdeki tüm karakterler oldukça YÜKSEK-LEVEL, değil mi? ]

 

Roswaal’ın köşkündekilerden tut Kraliyet seçimindekilere kadar çevresi tamamen saygın ve güçlü insanlarla çevriliydi. Onların arasında ne kadar kötü gözüktüğünü düşünmek üzücüydü ama o, işin iyi yanını görmeye çalışıyordu.

 

Başlangıç noktasını çoktan geçmiş ve koşmaya başlamıştı. Onlara yetişmek için tek yapması gereken koşmaya devam etmekti ―― ve bunun için gereken güç de ona çoktan verilmişti.

 

[Subaru: Şimdi düşündüm de, bunca yolu bize rehberlik etmek için gelmene sevindim ama, Lewes-san nasıl geri dönecek? Tüm ejder vagonları Arlam köyüne gidiyorsa, senin geri dönecek taşıtın olmayacak, değil mi? ]

 

[Lewes: Endişelenmene gerek yok, her normal insan gibi iki bacağımın üzerinde yürüyüp gideceğim. Bilesin ki benim bu bacaklarım gençlere taş çıkartır tamam mı? ]

 

*Pat Pat*, Lewes kısa küçük bacaklarına vuruyordu. Sözleri pek inanılası değildi ama Subaru yine de küçük kızın özgüvenini kırmak istemedi.

 

[Subaru: Anladım, anladım…… Oy, Otto. Bir loliyi sığınağa geri götürecek gücün var mı?]

 

[Otto: Altındaki sebebi bilmediğim için, bunu cevaplamayı reddedebilir miyim? ]

 

[Subaru: Bunu duyuyor musun, Lewes-san? Anlaşılan karanlık ve korkutucu bir ormanda küçük bir kızı taşıması için bile güvenemiyoruz bu adama. Küçük bir ya da iki kız, daha az önemseyemezdi.]

 

[Lewes: Bu korkunç, insanların kalpleri ne perişan hale gelmiş!]

 

[Otto: Siz ikiniz bana karşı tamamen ekip oldunuz değil mi!?]

 

Her zamanki gibi Otto’nun bağırışları ormanın sessizliğini bölüyordu. Lewes ve Subaru birbirlerine bakarak gülümsedi ve kız yüzünü çevirdi.

 

[Lewes: Neredeyse geldik.]

 

Lewes’in fısıldamasını duyan Subaru kaşlarını kaldırdı. Ama tam o anda Lewes’in vücudu yığıldı. Bu küçük vücudu yakalayan Subaru [Huh?] derken sesi yükselmişti.

 

[Subaru: Otto, dur. Lewes-san biraz garip görünüyor.]

 

[Otto: Köye geri dönmeli miyiz?]

 

Subaru’nun kısa çağrısı karşısında, Otto dizginleri çekmiş ve vagonu durdurmuştu. Arkadaki vagonlara da aynı talimatı verdi ve teker teker vagonlar durduruldu.

 

Ve Subaru’nun kollarındaki Lewes yavaşça kıpırdandı.

 

[Lewes: ……Üzgünüm, geri dönmenize gerek yok. Sadece bariyere çok yaklaştığım için oldu. Eğer ormanda daha fazla ilerlersem bilincimin açık kalacağını garanti edemem.]

 

[Subaru: Bariyer…… aynı şey sığınağa girerken Emilia’nın da başına gelmişti.

 

Subaru’nun zamanında sığınağa varalı bir hafta olmuştu.

 

Şu anki gibi sallanan ejder vagonunda Emilia bilincini yitirmiş ve Garfiel’in kaba karşılamasıyla başa çıkmışlardı.

 

Lewes’in ifadesi Emilia’nın o zamanki ifadesine benziyordu, ve eğer ejder vagonu ilerlemeye devam edecekse bilinci Emilia’ya olduğu gibi kapanabilirdi.  

 

[Subaru: Bu bariyer bizi nasıl ayıracağını biliyor gerçekten. Hassas tenli ben de, hissiz tenli Otto da bir şey hissetmiyoruz.]

 

[Otto: Hissiz tenli derken ne kast ediyorsun? Benim tenim özellikle hassas veya hissiz falan değil.]

 

[Subaru: Genç insanlar tenleriyle ilgilenmeyince böyle olur, sonra yirmili yaşların sonlarında BENLER & ÇİLLER çıkmaya başlar, o güne kadarki umursamazlığından pişman olmaya başlarsın.]

 

[Otto: Ne söylediğin hakkında cidden bir fikrim yok, ama konuya dönersek, sanırım burda Lewes-san’la vedalaşmamız gerek …… değil mi?]

 

Subaru’nun rastgele sözlerini yok sayan Otto, Lewes’e döndü. Lewes de yüzünde acılı bir ifadeyle kafasını salladı.

 

[Lewes: Eh, evet. Burdan ileri gidemem. Sığınakta doğanların bariyere duyarlılığı çok yüksek. Buraya ilk gelişimin üzerinden çok vakit geçti…… Neyse, özel bir şey değil.]

 

[Subaru: Gelme sebebin bariyeri test etmek miydi acaba?]

 

[Lewes: Sanırım çok iyimsermişim. Sonuç gördüğün gibi. ……Geçmek hala imkansızmış. Sığınak yalnızca yargılamaları geçmekle mümkün olacak. Bu kadarı kesin, Su-bo.]

 

Küçük kızın bakışlarını alan Subaru, kızın tüm yolu gerçekten sığınakta mahsur olduklarını kanıtlamak için geldiğini anladı.

 

Ve sığınağın dışına çıkmayı ne kadar istediğini de biliyordu.

 

[Subaru: Emilia da büyük ihtimalle bu kadar ilerlese aynı şeyleri hissederdi.]

 

[Lewes: Çoktan içeri girdiği için öyle olurdu. Sığınağın tüm sakinleri burda doğup büyümedi. Ros-bo ara sıra benzer koşullardaki insanları dışardan getirirdi. O çocuklar da, sığınağa girdikleri gibi cadının malı oldular. Emilia-sama da istisna değil.]

 

[Subaru: ……işte yine göz ardı edemeyeceğim bir bilgi aldım…]

 

Roswaal dışardan sığınağa yeni insanlar getiriyordu ――eğer bu kişiler bariyerden etkileniyorsa, onlar da yarım-kan olmalıydı.

 

[Subaru: Yani onları buraya getirip içeri mi tıkıyordu? Oyoy, ne bok düşünüyordu bu adam?]

 

[Lewes: Gerçek niyetini……söylemem mümkün değil. Geri döndüğünde Ros-bo’nun kendisine sorabilirsin Su-bo.]

 

Lewes güçsüzce başını salladı ve kendisini Subaru’nun kollarından kurtardı. Minik vücuduyla yavaşça sürücü platformundan atladı. Patrasche ona kafasını uzattı ve Lewes de boynunu kaşıdı.

 

[Lewes: İyi yer ejderi. Efendinin gücü ol.]

 

Patrasche karşılık olarak burnunu Lewes’e değdirdi. Subaru ilk defa Patrasche’nin kendisinden başka birine bu kadar yakın olduğunu görüyordu. Otto bile onunla konuşmaya çalışırken pek çok kafa vuruşu yemişti.

 

[Subaru: Hala sığınakta yapmam gereken çok şey var, Frederica’ya sormam gerekenleri sorduktan sonra geri döneceğim.]

 

[Lewes: En iyisi bu olurdu ……Bu sadece benim sezgim, ama sensiz sığınaktaki işlerin ilerleyebileceğini sanmıyorum.]

 

[Subaru: Bana yine büyük bir yük bindi…… ne kadar sadece sezgi olsa da.]

 

[Lewes: Bu yüz yıldan fazladır yaşayan bir kadının sezgisi, bilirsin.]

 

[Subaru: Bu iyi tarafından bakıp bakmadığımıza bağlı sanırım.]

 

Lewes’e bu şekilde cevap vererek oturduğu yerden kibarca selam verdi. Kızın vagondan uzaklaştığını gören Otto sessizce [Gidiyoruz] dedi.

 

[Subaru: Yeah, görüşmek üzere, Lewes-san. Dönüş yolunda dikkatli ol.]

 

[Lewes: Mmm. Dümdüz devam ederseniz ormandan çıkacaksınız. Yol bitene kadar devam edin, gerisini yer ejderleri halleder. Dikkatli olun. ]

 

Küçük ellerini sallayarak onları uğurladı. Otto da sinyal bayrağını salladı ve onun işaretiyle tüm vagonlar harekete geçti.

 

Onların ayrılışını izleyen Lewes arkasını döndü ve ormanın derinliklerine doğru yol aldı. Bu küçük figürü izleyen Subaru güvenle geri dönmesini umdu.―― Göğsünde kelimelere dökemediği bir sızı vardı.

 

[Subaru: ……Bir şeyler beni rahatsız ediyor.]

 

Önceki konuşmalarından kalma bir uyuşmazlık hissi taşıyordu. Ama tam olarak ne olduğuna parmak basamıyordu.

 

Ormanın tepesinde yükselen parlak güneş ışıkları yollarını aydınlatırken ―― bariyeri geçtiler ve sığınaktan ayrıldılar.

 

Burdan sonra önlerinde uzun bir yol vardı.

 

Yapması ve söylemesi gereken şeyler vardı.

 

Subaru, kalbinde biriken yüklerle, sallanan ejder vagonundaki yolculuğuna devam etti.

 

 

#Lewes de bariyere yaklaştığında fenalaştı. Şu ana dek tepki vermeyen tek kişi Garfiel'di ve neden böyle olduğunu Frederica'dan öğreneceğiz.
Bu arada Roswaal'ın bu insanları bile isteye sık sık sığınağa getirdiğini öğrendik. 
Peki bunu neden yapıyor, Cadının deneyleri nasıl şeyler, burada neler olmuş... Hepsinin cevabını sabırsızlıkla bekliyorum.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr