Subaru başını sallayarak onayladı.
[Subaru: Şu anda yanımda değil. Sığınağa götürmüştüm ve şimdilik orada güvende. Cadı Tarikatından aldığımız diğer kitaplarıysa yetkili kişilere bıraktık.]
Subaru’nun sahip olduğu tek İncil, Petelgeuse’e ait olandı.
Diğer İncillerin büyük çoğunluğu Petelgeuse’in parmaklarına aitti ve pek çoğu Tarikat üyeleri tarafından son anda yok edilmişti. Sağlam kalabilenlerse uygun bir şekilde icaplarına bakılması için Crusch’ın kampına bırakılmıştı.
Aslında her şey düzgün bir şekilde ilerleseydi Roswaal’ı Sığınaktan alacak, Crusch ve Anastasia ile buluşturacaklardı. Sonra da Petelgeuse ve Beyaz Balina galibiyetlerinin ganimetleri dağıtılacaktı.
[Beatrice: İçeriklerine baktın mı, sanırım?]
[Subaru: Kısmen… Nasıl olduğunu bilmiyorum ama bir anda okuyabilir hale geldim. O rezalet el yazısını zar zor anlamlandırabilsem de temel bilgileri çıkartabildim. Sadece…… bana bir kehanet kitabından ziyade bir emir kitabı gibi geldi.]
Subaru, büyük ihtimalle Echidna’nın etkisiyle İncili okuyabilir hale geldiğini düşündü.
Petelgeuse’in İncili, basitçe Petelgeuse’in gitmesi gereken yerleri ve yapması gereken şeyleri anlatıyordu. Sonrasında ne olacağından bahsedilmiyordu ve bu emirlerin yerine nasıl getirileceği de kullanıcıya kalmıştı.
Cadı Tarikatı İncilleri bu yüzden bir kehanet kitabından ziyade bir rehber kitabını andırıyordu ―― ve bundan fazlası değildi.
[Subaru: Eğer geleceği mükemmel bir şekilde tahmin edebiliyor olsaydılar, onları durdurmak için hiçbir şey yapamazdık. Yani o İncillerin neden tamamlanmamış olarak değerlendirildiğini tahmin edebiliyorum.]
[Beatrice: Betty içeriklerine hiç ilgi duymuyor. Benim bilmek istediğim şey, kullanıcının vedasını kaydedip etmediği, sanırım.]
[Subaru: ――Veda… seçeceğim kelime bu olmazdı.]
Subaru’nun bildiği kadarıyla, Petelgeuse’in İncilinin son sayfasında yazanlar,
――Subaru’nun kanla yazdığı “SON” dışında, şu şekildeydi:
“Mathers Hanesine git, gümüş saçlı Yarı-Cadıyı Yargılamaya sok.”
Bu aceleyle sıkıştırılmış cümle, Petelgeuse’e sonrasında veya öncesinde olacaklarla ilgili herhangi bir bilgi vermiyordu.
Gerçekten de İncilin gösterebileceği gelecek bundan ibaretse, Subaru’nun Ölümden Dönüşle elde ettiği kesinliğin yanına yaklaşamazdı.
[Beatrice: ――Ben de öyle düşünmüştüm.]
Subaru’nun bilgilerini dinleyen Beatrice, anlıyor gibi başını salladı. Sonra da İncilinin boş kapağını ellerinde döndürerek devam etti.
[Beatrice: Ondan sonra İncilde herhangi bir şey belirdi mi, sanırım?]
[Subaru: ……Yo, sanmıyorum. En azından son baktığımda hala sahibinin son görevi yazılıydı. Ayrıca sonrasında bir şey gösterebilmesine imkân yoktu, çünkü…]
Devamını getirmek üzere olan Subaru, kelimelerinin boğazında düğümlendiğini hissetti. Ve Beatrice’in neden bu soruyu sorduğunu anladı.
Yüzünü kaldırdığında Beatrice’in silik gülümsemesiyle karşılaştı. Kısa konuşmaları esnasında kaç kez bu boş, ıssız gülümsemeyi görmüştü acaba?
[Beatrice: ――İncil yazmayı bıraktı, çünkü sahibinin geleceği sona erdi.]
[Subaru: Y-yo, senin durumun onunki gibi değil……]
[Beatrice: Bence aynı, sanırım. İncil gelecek kayıtlarını göstermeyi bıraktığına göre şu anki varlığımı sürdürmeme gerek yok demektir. ――Bunu inkâr edebilir misin, sanırım?]
[Subaru: Hayır! Hatalıs――!]
Ani tepkisi, Beatrice’in kıpırdamayan gözbebekleri karşısında donup kalmıştı. Kızın bu tarz bir teselliye ihtiyacı yoktu. Çünkü sorunun cevabını zaten biliyordu.
Dişlerini kırılacak raddeye gelene dek sıkan Subaru’nun dudaklarının kenarlarından kanlar sızmaya başlamıştı.
[Subaru: Bunu…neden…… yapıyorsun!]
[Beatrice: …………]
[Subaru: Öyle tek başına karar vermeye kalkma! Tek başına düşünen ve endişelenen herkes bu yola sapar! Başka bir yolun yokmuş gibi bir hisse kapıldığında……kendini en kötü şeyin gerçeklik olduğunu düşünürken bulursun!]
Subaru, yaşadığı sayısız zorluktan ve güçsüzlüğü yüzünden yüzleştiği olaylardan sonra bu dersi almıştı.
Karşında dağlar kadar terslik ve aşılamayacak kadar engel olduğunda, dünya, bir duvar gibi gelmeye başlardı.
Bu seni tek başına mücadele etmeye itse de, kalbini saran simsiyah parmaklar olurdu.
İşte bu yüzden,
[Subaru: Eğer canın acıyorsa ve bunu değiştirmek istediğini hissediyorsan…… Söyle gitsin. Seni dinleyecek birine söyle. Yardım istediğini ve üzgün olduğunu söyle…… bu kişi ben olsam bile!]
Çaresiz ve kapana kısılmış hissettiğinde, kendi gücünle duvarları aşamadığında, tamamen yalnız kaldığını hissettiğinde, tek yapman gereken etrafına bakmaktır.
O zaman sana uzanan eli fark edersin.
O eli tuttuğunda ve seni kaldıracak gücü hissettiğinde de,
――Henüz pes etmene gerek olmadığını anlarsın.
[Subaru: Benim için bunu defalarca yaptın…… bu kez benim sıram……!]
[Beatrice: ……Senin bunu… yapmanı istiyorum.]
[Subaru: Evet…… hadi, söyle o kelimeleri!]
[Beatrice: Bana yardım etmeni istiyorum……]
[Subaru: Evet! İşte böyle, işteböyleişteböyle! Sorman yeterli, eğer sorarsan ben…]
[Beatrice: Üzgünüm ve canım acıyor…… Betty bu karanlıktan kurtarılmak istiyor……]
[Subaru: Yeah, o işi bana bırak――]
Küçük, titreyen bir parmak Subaru’ya uzandı.
Subaru da göğsünden taşmak üzere olan duygularla sıçrayarak elini uzattı.
Buraya gelme sebebini tamamen unutmuştu. İçinde bulunduğu çıkmazdan kurtulmak için Beatrice’ten yardım istemesi gerekiyordu. Eğer ona yardım edebilecek biri varsa, o da Beatrice olmalıydı.
Ama kızın kederini ve kalbindeki karanlığı gördüğü anda tüm bu düşünceler yok olmuştu. Şu anda tek dürtüsü, bir kızı yalnızlığında boğulmaktan kurtarmaktı.
Kızın uzanan elini tutmak, asla bırakamayacağı bir yükü sırtlanmak anlamına gelecekti. Ama Natsuki Subaru, omuzlarını ezen fazlasıyla ağırlığı görmezden gelerek imkânsız bir yükü daha kucaklamaya karar vermişti.
Umurunda değildi. Çünkü,
[Beatrice: ――――]
――Kendisine titreyen gözlerle bakan bir kızı nasıl terk edebilirdi ki?
Beatrice ondan yardım istemişti.
Yardım çağrısı, karşı koyulamaz, katlanılamaz bir his doğurmuştu. Subaru bunun sebebini bilmiyordu. Önemi de yoktu. Ruhunda tek bir çığlık mevcuttu:
Ona yardım et. Onu kurtar. Çünkü o, senin için――
[Subaru: Kesinlikle yapacağım――]
[Beatrice: Öyleyse……]
Tek parmağının ucu Subaru’nun eline dokundu.
Subaru da o tereddütlü parmakları avcunun içine alarak sarmaladı.
Beatrice’in sulu gözlerinde dalgalanan yansımasını gördü. Ve düşmekte olan iri gözyaşını izledi.
[Beatrice: ――Betty’i öldürmeni rica ediyorum.]
――Subaru’nun ellerini bırakırken, “Öyle basit bir çözüm istemiyorum” der gibiydi.
#Yine mesajlarla dolu bir bölümdü. 'Pes etmeyin ve size uzanan elleri görün' temalı bölümü çevirirken oldukça duygulandım.
Bir an için bu konuşmanın etkili olacağını ve Subaru'nun gerçekten Beatrice'i iyileşme yoluna itebileceğini düşünmüştüm. Ama son iki cümle çok ağır oldu ve başladığımız noktaya geri döndük.
O zaman neler olup biteceğini görmek için, okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..