Cilt 4 Bölüm 63 [ Ölüme Yönelik Empati ] (1/3)

avatar
3996 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 63 [ Ölüme Yönelik Empati ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Ametist parçaların art arda eti delip geçişinin sesleri yankılanacak, darbe eşliğinde yayılan parıltılar koridoru kaplayacaktı.  

 

Elsa’nın bedenine her yönden saplanan sayısız mızrak, onu milyonlarca parçaya ayıracak olmalıydı.

 

“Galibiyet garantliydi”. Bir katilin, Beatrice’in boğucu büyüsüyle yüzleşişini izleyen Subaru, göğsünde yükselen uğursuz hisse engel olamıyordu.

 

――Neydi bu, neyi unutmuştu? Unuttuğu bir şey olmalıydı.

 

Ne olabilirdi? Anılarına ulaşmasını engelleyen pek çok duyguyla boğuşuyordu.

 

Elsa’nın Köşke gelme amacı neydi? Frederica’nın ölü bedeniyle karşılaşan Subaru, ondan şüphelendiği için utanıyordu, düşünceleri darmadağındı. Petra’nın ölümünü de kabullenmiş değildi. Aynı şekilde Rem’in güvende olup olmadığını kontrol etmenin gerginliğini de silkinip atamıyordu. Tüm bu duygular varlığının derinliklerinde çığlıklar atmaktaydı. Ve Beatrice―― Beatrice’e ne söylemesi gerekiyordu?

 

Neydi o? Subaru, kalbinde yükselen bu sorunun cevabını bulamıyordu.

 

[Subaru: ――――]

 

Ve bu yüzden, önlemesi gereken şeyi önleme fırsatını kaçırmıştı.

 

[Subaru: ――egh, ah?]

 

Işıltıların arasından uçarak gelen bir nesne, Subaru’nun sağ omzuna saplanmıştı.

 


Acının kaynağına bakan ve yarasından akan kanları gören Subaru’nun düşünceleri de kan kırmızısına dönüştü. Boğazlanıyormuş gibi bir çığlık kopardı ve dengesi bozularak yere yığıldı.  

 

[Beatrice: Nasıl……!? Tam isabet yapmıştım, sanırım!?]

 

Yaralı Subaru’yu gören Beatrice, şaşkınlık içerisinde bağırmıştı.

 

Beatrice’in bağırışını işiten Subaru, düşündüğü şeyin yanıtına erişti. Hatırlamıştı. Evet. Tam isabetti. Buna hiç şüphe yoktu. Ama-

 

[Subaru: ELSAAAAAA!!]

 

[Elsa: Bu kadar tutkulu bir şekilde bağırmana gerek yok, seni gayet iyi duyabiliyorum.]

 

Subaru’nun nefret ve acı dolu çığlığı, bir öncekinden farklıydı. Ve karşılığında, koridorun ucundaki kristallerin dansları―― ve telaşsız, ölüm-kalım meselesi içerisinde olmayan bir ses işitilmişti.

 

[Beatrice: Yaralanmamış… bu nasıl mümkün olabilir?]

 

[Elsa: Eğer çıplak olsaydım, şimdiye ölmüş olabilirdim.]

 

Beatrice inanamayarak kafasını sallamış, Elsa ise örgüsünü savurarak karşılık vermişti. Az önce Beatrice’in büyüsünü yemiş gibi bir hali yoktu. Hatta ilk görünümüyle tıpa tıp aynı gibiydi.

 

Tek bir fark dışında. Tüylü pelerinini çıkartmıştı, üzerinde yalnızca siyah kıyafeti mevcuttu.  

 

[Subaru: Büyü engelleyici pelerini!]

 

[Elsa: Bunu ikinci görüşün oldu. O kızı zamanında uyarmamış olman çok kötü.]

 

[Subaru: S*ktir……!]

 

Subaru'nun pişmanlığını ve acısının altında kaynayan öfkesini tarif edebilecek tek bir söz bile yoktu.

 

Elsa’nın pelerini bir büyülü saldırı engelleme kapasitesine sahipti. ――Subaru, Başkentte buna bizzat şahit olmuştu.

 

Beatrice çok ani saldırdığı ve aralarında düzgün bir işbirliği olmadığı için bu bağışlanamaz hatayı yapmış, ona bu bilgiyi vermeyi unutmuştu.

 

[Beatrice: Artık numaranı bildiğime göre, beni şaşırtamayacaksın.]

 

[Elsa: ――Mükemmel. Oh sahiden mükemmel. Bu güç, bu tatlılık. Yalnızca ağlayıp sızlanmayı bilen kızların yanında senin bağırsaklarının ılıklığını iple çekeceğim kesin.]

 

Beatrice’in aurası bir kez daha yakınlaşırken, Elsa da Kukri bıçağını döndürerek gülümsüyordu. Sözlerine eşlik eden kanlı bıçağa bakıldığında ―― “sızlayan kızın” kim olduğu barizdi. Ve bunu fark etmek, Subaru’nun öfkesini iyice kabarttı.

 

[Subaru: Petra hakkında böyle konuşabilme hakkını sana kim verdi ha――!!]

 

Subaru’nun sağ omzuna fırlatılan bıçak ―― kancalı bir uca sahipti. Ama Subaru, dişlerini sıktı ve bıçağı tek hamlede dışarıya çıkarttı.

 

Yoğun acı, görüşünü tamamen kırmızıya çevirmişti ve sağ kolunun işlevini yitirdiğini hissedebiliyordu. Yine de yarasını görmezden geldi ve bıçağı doğruca Elsa’ya gönderdi.

 

Tüm gücünü kullanmış olmasına rağmen tecrübesizliği yüzünden pek başarılı bir atış olamamıştı.

 

Doğruca Elsa’ya uçurabilmesi ve hızlı olabilmesi bile mucize sayılırdı. Ama bu saldırının insani kapasitelerin üzerinde bir çevikliğe sahip olan katili engellemeyeceği kesindi.

 

[Elsa: Cesaretini takdir ediyorum ama――]

 

[Subaru: Gücümü son damlasına dek kullanacağım! SHAMAC――!!]

 

[Elsa: ――!?]

 

Elsa yaklaşan saldırıya hazırlanırken, Subaru’nun titreyen boğazından üçüncü Shamac’ı çıktı.

 

Birinci ve ikinci kullanımından geriye kalan tüm manayı tüketen Subaru, yaşam gücünü ve kapısını tamamen zorlamıştı.

 

Gözlerinden ve burnundan kanlar sızıyordu. Ruhunun çığlığı duyulmuştu.

 

Koridorun merkezine yayılan karanlık, Elsa ile arasındaki alanı doldurdu. Subaru’nun fırlattığı bıçaksa doğruca karanlığın içerisine daldı. Hedefi Elsa’ya ulaşmaktı―― ve yörüngesi Elsa’nın görüş alanından çıkmıştı.

 

[Subaru: Lütfen isabet et――!]

 

[Elsa: Beni şaşırtmayı başardın ama kaçınmak hiç de zor değil.]

 

Elsa, bu yorum eşliğinde bedenini eğerek bıçağın rotasından kaçındı. Subaru’nun Shamac’ı kızın bedenine kadar erişememiş ve Elsa bu sayede son anda kaçınma fırsatı bulabilmişti.

 

Dumanların arasından çıkan küçük bıçak, orijinal sahibinin bedenini ıskalayarak koridorun sonuna doğru ilerlemeye devam etti. Ve Subaru’nun saldırısı öylece sonlandı――ya da öyle göründü ama sonra-

 

[Subaru: Beako!!]

 

[Beatrice: Öyle durup dururken bana seslenme, sanırım――!]

 

Eğer Subaru yalnız olsaydı, saldırısı sonlanacaktı.  

 

Ama Elsa’nın karşısında iki kişi vardı――ve diğer kız da Subaru’nun kazandırdığı zamanı, sıradaki büyüsünü hazırlamak için kullanmıştı.

 

[Beatrice: Müsaadenle ――Sana Kara Büyünün ne olduğunu göstereyim.]

 

“N――”

 

‘Ne’ demeye çalışan kişi Subaru mu yoksa Elsa mıydı?  

 

Beatrice’in sıradaki hareketi esnasında bunu söylemek bile imkansızdı.

 

Küçük ellerini göğsünde kavuşturmuş ve nefesinin ardından bir şeyler mırıldanmıştı. Ve yalnızca iki kelime sarf ederek dünyayı boyadı.

 

[Beatrice: ――Ul Shamac]

 

――Subaru’nun çakma Kara Büyüsünün aksine bu “Karanlık” tüm Köşkü sarmıştı.

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Hislerini geri kazanan Subaru, sonsuz bir karanlıkla çevrelenmişti.

 

[Subaru: ――――?]

 

Aslında hislerini kaybedip kaybetmediğini de biliyor sayılmazdı. 

 

Neredeydi? Ayakta mıydı, oturuyor muydu? Bunu bile söyleyemiyordu.

 

Yukarı, aşağı, sol, sağ, ön, arka, her şey boştu. Nefes mi alıyordu, nefes mi veriyordu? Kanı hala akıyor muydu? Kalbi hala atıyor muydu? Hayatta mıydı? Yoksa çoktan ölmüş müydü?

 

Hiçbir şey anlayamıyordu. Hiçbir sorusuna cevap veremiyordu. Eğer kendi Shamac’ında olsaydı, ayaklarının altını hissedebilir ya da kendi bedeninin içindeki hareketleri sezebilirdi. Herhangi bir dışsal faktörü hissedemiyor olsa da, içselleri anlayabilmek için hislerini keskinleştirmişti.

 

Ama bu karanlığın içerisinde onu da başaramıyordu.

 

Sanki bir gölgeye dönüşmüştü ve kendisini bile bulamıyordu.

 

Hala insan formunda mıydı? Artık emin olamıyordu. Ellerini hissedemiyordu, haliyle onaylayabilmek için kendisine dokunamıyordu. Nerede olduğunu kontrol etmek istese bile bacaklarına yürüme komutunu nasıl vereceğini bilemiyordu. Yürümek ne demekti ki? Kontrol etmek de ne oluyordu?

 

――Her şeyden önce, o kimin nesiydi ki?

 

Kendisinin durduğu ve başkalarının başladığı çizgi bulanıktı.
Kendisinin durduğu ve dünyanın başladığı çizgi bulanıktı.

Düşünebilme gücü bile eriyordu. Siliniyordu. Yok oluyordu.

Ve böylece, ve böylece, ve böylece――

Son geldi.
Son gel.

Son.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr