Davin hiç bozuntuya vermedi ve Helena'ya nazik bir gülümsemeyle bakıp, içinden onun aradıkları kişi olma ihtimalini düşünüyordu.
Osprey ilçesinin nüfusu yaklaşık 100.000 kişiydi ve bulmak istediğin bir kişiyle karşılaşma şansı oldukça azdı.
Helena'nın neden meydan parkına yalnız başına geldiğini bilmiyordu ama onunla karşılaşmak için oldukça şanslıydı.
Helena zengin bir ailenin tek mirasçısıydı ve onun yalnız başına gezmesi Davin'e pek mantıklı gelmiyordu.
Dünya çok zalim bir yerdi ve zengin kişilerin servetlerini gözetleyen bir çok kişi olmalıydı.
Helena, Davin'e biraz şaşkın ve biraz meraklı bir ifadeyle bakmaya devam ediyordu.
Davin'e ismini söylediğinde verdiği tepkiden onun kendisini tanıdığına nerdeyse emindi.
Davin birden güldü ve sanki unuttuğu bir şeyi hatırlamış gibi bir yüz ifadesi yaptı.
Davin: Hahah. Bende diyorum seni nerden tanıyorum. Sen Alfred Ford'un tek kızı Helena olmalısın değil mi? Seni daha önce televizyonda veya dergilerde görmüş olmalıyım. Bu yüzden bu kadar tanıdık ve bu kadar yabancı bir his uyandırdın bende.
Dedi ve Helena'nın ilçede tanınmış birisi olabileceğini düşündü. Zengin bir ailenin tek kızı ve ailenin tek mirasçısı olması, onu yeterince ünlü yapacağını düşünmüştü.
Davin'in onu nerden tanıyor olabileceğini söylediğinde Helena, onun düşüncesini çok mantıklı olduğunu hissetti.
Helena: Haklısın, beni televizyondan veya birkaç moda dergisinden görmüş olabilirsin.
Dedi ve Davin'in onun kim olduğunu bildiği halde davranış şeklinden oldukça şaşırmıştı.
Normalde Davin'in onun kim olduğunu öğrendiğinde daha kibar olmasını ve onu etkilemek için çeşitli şeyler yapamasın beklemişti.
Helena kendini iyi tanıyordu ve ailesinin mirasçısı olmasının ona getirdiği koşulların farkındaydı.
Bir davete, ziyarete veya bir baloya katıldığı sürece, onu etkilemek için kendisine yanaşan bir çok erkek olmasına durumuna alışmıştı.
Davin'in onu tanıdığı halde oldukça sakin ve sanki onun kim olduğunu umursamıyormuş gibi davranmasına şaşırmıştı.
Helena: Benim kim olduğumu gerçekten biliyorsun değil mi?
Dedi ve ses tonundan biraz şaşkın olduğu belli oluyordu.
Onun sorusunu duyunca Davin, kıza bir aptala bakıyormuş gibi baktı ve sorusuna cevap verdi.
Davin: Alfred Ford'un tek kızını olduğunu söylemedim mi? Bu seni tanıyor olmam için yeterli bir bilgi değil mi? Yere düştüğünde kafanı çarpmadın değil mi?
Sencede sorun biraz aptalca değil mi? Ne çok "değil mi" dedim be, huh."
Dedi ve onu soru yağmuruna tutmaktan yorulmuş gibi derin bir nefes aldı.
Onu duyunca Helena, kulaklarının onunla dalga geçtiğini düşünüyordu. Ne zamandan beri bir erkek ona bu şekilde davranmıştı ve hatta bu kişi ona aptal bile demişti.
Helena'nın çenesi düşmüş ve Davin'e saf bir şaşkınlıkla bakıyordu.
Davin onun açık ağzına ve şaşkın gözlerine bakıyordu. Bu kadının neden bu kadar şaşırdığını bilmiyordu ve öğrenmek içinde çok meraklı değildi.
Bir elini uzattı ve elliyle Helena'nın çenesinin altından tuttu. Elini biraz kaldırarak, onun açık ağzını kapatmasını sağladı.
Davin: Ağzını açık bırakırsan, ağzına sinek girer ve beynini yer. Daha önce hiç bu sözü duymadın mı?
Dedi ve Helena'nın çenesini tutan elini serbest bıraktı.
Onu duyunca Helena, kendine geldi ve az önce ne olduğunu idrak etmeye çalışıyordu.
Bu adam onu tanıdığı halde farklı davranmıyor ve ona dokunmaktan bile kaçınmıyordu.
Helena: Babam bana dokunduğunu öğrenirse seni öldürür biliyor musun?
Dedi ve onun cevabını bekleyerek, dikkatle ona bakıyordu.
Kadını duyunca Davin, kahkaha attı ve bir elini uzatıp, kadının kafasına birkaç kez nazikçe vurdu.
Davin: Hahaha. Öyle mi, prenses hanım?
Dedi ve kadının kafasına vurmayı bırakıp, kendine eğlenceli bir oyuncak bulmuş çocuk gibi ona bakıyordu.
Helena onu bakışlarını fark etti ve içinden:
Ne oluyor be? Bu adam neden diğerlerinden farklı olsun ki? Belki de beni etkilemek için böyle davranıyor.
Diye düşündü.
Helena'nın dizlerindeki yara biraz sızlıyordu ve ona azda olsa acı çektiriyordu.
Davin'e dikkat etmeyi bıraktı ve dizlerini kontrol etmek için elini uzattı.
Davin'in yarayı elbisesinden kopardığı kumaş parçalarıyla sardığını görebiliyordu ve ona karşı kendini hem üzgün hemde minnettar hissediyordu.
Helena: Teşekkür ederim.
Dedi ve eliyle kumaşın üzerinden dizlerine masaj yapmaya başladı.
Bu kadının aradıkları kişi olduğunu öğrenince Davin, yanına bir doz beta serumu dolu şırınga getirmediği için pişmanlık duyuyordu.
Çevresine bakındı ve Louis'i bulmaya çalıştı. Bir süre bakındıktan sonra onu çoktan gittiğini anladı ve içinden ona küfür etti.
Telefonunu çıkardı ve SIM kartının etkin olup olmadığına baktı.
"Şebeke yok" yazısını telefonun üst kısmında görünce çaresiz hissediyordu ve eline gelen bu fırsatın boşa gideceğine çoktan ikna olmuştu.
Helena'nın sessiz kalarak, dizlerine sarılı kumaşın üzerinden masaj yapışını izledi.
Davin: Neden evine gitmiyorsun? Bir doktor dizine bakarsa daha iyi olacağından eminim.
Dedi ve bu kadınla daha fazla konuşacak havada değildi.
Helena çok güzel bir kadındı ve normalde sadece ona bakmak bile bir erkek için çok zevkli olurdu.
Bu kural Davin içinde geçerliydi ama aklına birden yetimhanede karşılaştığı polis kadın gelmiş olup, tüm morali bozulmuştu.
O zaman polis kadını elinden kaçırmış ve aynı durum şimdi Helena ile başına tekrar yaşanıyordu.
Davin'in onun gitmesini istediğini duyunca Helena, ona garip bir bakış attı.
Helena: Senin sorunun ne? Neden birden bu bakar kabalaştın? Gitmemi istiyorsun diye gidecek değilim tamam mı?
Dedi ve Davin'e inatçı bir bakışla bakıp, sıkıca yerinde oturmaya devam etti.
Davin içinden bu kızında inatçı keçi olduğu düşünmüş ve onu biraz kızdırmanın hiç fena olmayacağına karar vermişti.
Davin: Neden gitmiyorsun? Dizin yaralı ve gidip bir doktora görünürsen yaran daha hızlı iyileşir. Dur tahmin edeyim. Benden çok etkilendin ve şimdi gidersen bir daha beni göremeyeceğinden korkuyorsun değil mi?
Dedi ve biraz ona yaklaşarak, oturduğu yerden kendini sürükledi.
Helena'nın kolu, koluna değene kadar ona yaklaştı ve şimdi yakından onun Ay'dan daha güzel gözlerine bakıyordu.
Davin'in ona yakınlaştığını ve ikisinin kollarının temas etmesini izleyen Helena, biraz utanmıştı. Yanakları utançtan kızardı ve Davin'e endişeli bir bakışla bakmaya başladı.
Davin onun sessiz kaldığını görünce, bir elini ona yaklaştırdı ve yüzünün önüne düşen saçlarını, onun kulağının arkasına sıkıştırdı.
Daha sonra elini onun yanağına koydu ve avuç içiyle onun yumuşaklığını hissedip, yanağını nazikçe okşadı.
Davin: Sessiz kaldığına göre doğru tahmin ettim değil mi?
Dedi ve yüzünü ona yaklaştırdı. Kendi dudaklarını, Helena'nın dudaklarına iki parmak mesafesi kalana kadar yaklaştı ve Helena'nın nefesini kendi dudaklarında hissedebildiğini fark etti.
Davin: Çilekli bir şey mi yedin? Nefesin çok güzel kokuyor.
Dedi ve Helena'nın fark edebileceği şekilde burnundan nefes aldı.
Davin'in birden bu kadar cesur oluşu, Helena'yı çok şaşırtmış ve Davin'in hareketlerine karşı koyamamasına neden olmuştu.
Davin'in nefesini o da dudaklarında hissedebiliyordu ve yakından Davin'in yeşil gözleri ayrı bir çekici gözüküyordu.
Helena bunları düşünürken birden kendine geldi ve Davin'i göğsünden iterek, ikisi arasında boşluk oluşturdu.
Helena: Ne yapıyorsun? Lütfen, senden nefret edebileceğim hareketler yapma olur mu?
Dedi ve utançtan kızarmış yüzüyle onu azarlamak için çok çaba harcadı.
Helena'ya bakan Davin, onun sıkıcı olduğunu düşündü ve ayağa kalkıp, gitmeye hazırlanıyordu.
Nasıl olsa yarın onun hakkında istediği bütün bilgiler eline geçecekti ve şimdi onunla boş vakit geçirmekle ilgilenmiyordu.
Belki onunla konuşarak, onun ağzından bazı bilgiler edinebilirdi ama bugün yeterince şey yaşadığını düşünerek, uğraşmak istemiyordu.
Davin'in ayağa kalktığını görünce Helena, onun gitmek istediğini anladı ve hemen ayağa kalkıp, kollarını onun koluna doladı.
Helena: Hey, nereye gidiyorsun? Beni bu halde burada yalnız bırakmayacaksın değil mi? En azından birini aramamı bekle ve beni almaya geldiklerinde gidebilirsin olur mu? Lütfen, beni yalnız bırakma. Bugün evden habersiz çıktım ve bu hale düşebileceğimi tahmin etmemiştim.
Dedi ve ses tonundan onun gitmesinden gerçekten korktuğu belli oluyordu.
Davin koluna baskı yapan yumuşak topakları hissetti ve Helena'nın korkmuş gözlerini görmek için ona bakmaya döndü.
Davin: Yani prenses kaleden kaçtı öyle mi? Simdi bu duruma düşmüş olman benim suçum oldu ve sana yardım etmek zorundayım öyle mi? Teşekkürler ama karşılıksız yardım etmek gibi bir hobim yok.
Dedi ve yüzünde kötü bir gülümsemeyle dudaklarını yaladı.
Helena onu yardım etmesine karşılık para istediğini düşündü ve ona cevap verdi.
Helena: Aradığım kişiler geldiğinde, sana çok para vermelerini söyleyeceğim tamam mı?
Dedi ve Davin'in yardımına karşılık para teklif etti.
Helena'nın onun istediği şeyi çok yanlış anladığını fark eden Davin, ona bir aptala bakıyormuş gibi bakmaya başladı.
Helena onun gözlerindeki bakışa tanıdıktı ve biraz sinirlendiğini hissetti.
Helena: O bakışlarda ne var? Sana aptal gibi mi görünüyorum?
Dedi ve Davin'i kendince azarladığını düşünüyordu.
Helena'nın hiç kimseyi azarlamadığını Davin, onun konuşmasından anlayabiliyordu ve içinden:
Benim günahım ne? Neden tüm kadınlar bu kadar sevimli davranıyor? Bıktım artık sizden, huh.
Dedi ve içinden çaresiz bir iç çekti.
Davin: Para istediğimi ne zaman söyledim? Ve evet, buradan aptal gibi görünüyorsun.
Dedi ve bir elini uzatıp, Helena'nın burnunu sıktı.
Acıyla Helena burnunu tuttu ve ona öfkeyle bakmaya başladı.
Helena: Senin sorunun ne? Neden diğer erkekler gibi beni mutlu etmek için uğraşmıyorsun? Yoksa erkek değil misin, ha?
Dedi ve Davin'in erkekliğini sorguladı.
Davin onu duyunca sakin kaldı ve ona bir soru sordu.
Davin: Erkek olmadığımı mı düşünüyorsun?
Helena onun erkek olmadığını sadece bir kızgınlıkla söylemişti ama şimdi sözünden dönemeyecek kadar inatçı hissediyordu.
Helena: Evet, öyle düşünüyorum. Ne o, bir sorun mu var?
Dedi ve Davin'i kışkırtmaya devam etti.
Davin birden kahkahaya boğuldu ve bir süre güldükten sonra Helena'nın ona bakan şaşkın yüzüne baktı.
Aniden harekete geçti ve Helena tepki veremeden kollarını onun beline dolayıp, dudaklarını onun dudaklarıyla birleştirdi.
Helena'nın alt dudağını emip, dudak arasını yalamaya ve belindeki ellerini kalçalarına indirerek, onun kalçalarıyla oynamaya başladı.
Davin'in ani hareketlerine hazırlıksız yakalanan Helena, vücudundan gelen uyarımlarla bilinçsizce inlemeye başladı.
Helena: Ahh...
Diye inlerken ağzı açılmış ve Davin'in onun ağzını istila etmesi için fırsat oluşturmuştu.
Fırsatı kaçırmayan Davin, hemen dilini onun ağzına soktu ve dillerini birbirlerine dolaştırıp, Helena'nın tatlı tükürüğünü tatmaya başladı.
Helena'nın aklı boş kalmıştı ve Davin'in istediğini yapmasına izin vererek, ona karşı koyacak gücü kendinde bulamıyordu.
Davin onun kalçalarını her yerini elbisesinin üzerinden avuç içiyle keşfediyor ve bazen kalçalarını sertçe sıkıp, tokatlar vuruyordu.
Vücudundan gelen uyarımla Helena, Davin'in ağzının içinde inlemeye devam ediyor ve Davin'in onun dilini emip, kalçalarıyla oynamasına karşı çaresiz kalıyordu.
Uzun bir süre sonra Davin, Helena'nın vücuduyla oynamayı bıraktı ve Çardakta ki oturma yerine onun kucağında olacak şekilde oturup, onu öpmeye devam ediyordu.
Pantolonundan çıkıntı yapan penisi artık onun poposuna elbisenin üstünden temas edebiliyor ve Davin'in bu durumdan çok zevk almasına neden oluyordu.
Davin'in uzun bir süre onun vücuduyla oynamasıyla Helena, vücudunun uyuştuğunu hissediyordu ve artık kendinde olsa bile ona karşı koyacak gücü toplayamıyordu.
Sadece Davin'in onu öpmesine izin verip, poposunu dürten sıcak ve kalın şeyi hissetmekle yetiniyordu.
Helena'nın kalçalarını sıkmayı bırakan Davin, sadece onu öpüyor ve onun poposunun penisine sürtünmesinden zevk alıyordu.
Davin kollarını onun beline dolamış ve onu bir kendine yaklaştırıp, bir uzaklaştırarak onun poposunun penisine sürtünmesini sağlıyordu.
Bir on dakika daha böyle kalmaya devam ettiler ve Helena yalnızca Davin'in ağzına inlemekten başka bir şey yapamadı.
Birden Davin'in bacakları titremeye ve pantolonunun önünde nem (ıslaklık) oluşmaya başladı.
Davin, Helena'yı öpmeyi bıraktı ve ona sıkıca sarılıp bir süre hareketsiz kaldı.
Bir süre sonra Davin'in boşalması bitmiş ve Helena'ya bakmaya dönmüştü.
Helena onun göğsüne başını yaslamış ve ona sessizce bakıyordu.
Poposuna değen sert şeyin seğirmeye ve o şeyden çıkan sıvının elbisesine bulaşıp, onun hissedebilmesi için elbisesine içine sıvının nüfus ettiğini hissediyordu.
Öpüşmekten ve hissettiği uyarımlardan vücudu bitkin düşmüştü. Davin'in göğsüne başını yaslayıp, ona bakarak biraz dinlenmekten başka çaresi yoktu.
Davin kızın Ay'dan daha güzel gözlerine baktı ve ona kötü bir gülümseme yaptı.
Davin: Nasıl, şimdi erkek olduğumu biliyorsun değil mi?
Dedi ve onun beline bir eliyle sarılmaya devam edip, diğer eliyle onun yumuşak saçlarını okşuyordu.
Helena ilk kez böyle bir durumda kalmıştı ve ona bakarken, utançtan yüzü kıpkırmızı olmuştu.
Bir yandan vücuduna güç toplamaya çalışıyor ve bir yandan da Davin'in saçlarını okşayan sıcak elini hissediyordu.
Davin'e cevap vermedi ve utanmış olsada, inatla ona bakmaya devam etti.
İlk kez bir erkekle bu kadar yakınlaşmıştı ve yaptıklarından dolayı ağlayıp, ona zayıf görünmek istemiyordu.
Alt dudağını sertçe ısırıyordu ve utançla karışık inatla ona bakıp, ağlamamak için elinden geleni yapıyordu.
Onun dudağını ısırmasını, ona inatla karışık utançla bakmasını ve onun gözlerinin altının kızarmasına gören Davin, onun dudağına hızlı bir öpücük daha kondurdu.
Davin: Kendini sıkma güzellik. Ağlamak istiyorsan ağla tamam mı? Bak başının altında geniş bir omuz var ve istediğin kadar omzumu ödünç alabilirsin.
Dedi ve bir eliyle saçlarını okşarken, diğer eliyle onun sırtını sıvazlamaya başladı.
Bir kadına zorbalık yaptıktan sonra Davin, ona iyi davranması gerektiğini tecrübelerinden biliyordu. Ne kadar bu tecrübeleri edindiği kadınlar onu erkeği olarak kabul etmesede, yinede tecrübe tecrübeydi.
Onu duyunca Helena kendine engel olamadı ve onun omzuna yüzünü gömerek, yüksek sesle ağlamaya başladı.
Davin onun saçlarını okşayıp, sırtını sıvazlamaya devam etti.
Uzun bir süre sonra Helena'nın ağlaması durmuş ve Davin'in kuru olan omzuna yaslanarak, sessiz hıçkırık sesleri çıkarıyordu.
Davin'in bir omuzu öylece gözyaşı olmuştu ve t-shirtünü sıkacak olsaydı bir göl oluşturacak kadar su çıkardı.
Davin: Rahatladın mı?
Diye sordu ve hareketlerine devam ediyordu.
Onu duyunca Helena, başını omzundan kaldırdı ve ona bakmak için ağlamaktan buğulanmış gözlerini kullandı.
Helena: Çok kötüsün biliyorsun değil mi? İlk öpücüğümü çaldın ve vücuduma ilk kez bir erkek dokundu. Daha yeni tanıştığın birisine nasıl böyle davranabilirsin?
Dedi ve hıçkırıklarla beraber ona şikayetlerini bildirdi.
Davin ona baktı kaldı ve onun saçlarını okşayıp, sırtını sıvazlamaya devam etti.
Davin: Ne olmuş yani, sorumluluk almamı istiyorsan hayhay öyle olsun.
Dedi ve onu dudağından hızlıca bir daha öptü.
Helena onun pişkinliğinden ve hala onu öpecek cesareti olmasına çok kızdı.
Helena: Çok beklersin aptal. Benimle evlenmek isteyen ne kadar erkek var biliyor musun? Neden onca erkek arasından seni seçiyim ki? Ve bir daha beni izinsiz öpme.
Dedi ve ona gözlerini devirerek baktı.
Davin onun sözünü kesmeden konuşmasını dinledi ve son cümlesini duyunca gülümsedi.
Davin: Bu izin alırsam seni öpebileceğim anlamına mı geliyor? Hem sorumluluk almamı istemiyorsun hem de seni izin alarak öpebileceğimi söylüyorsun, sence de biraz sözlerinin kendinle çeliştiğini hissetmiyor musun?
Dedi ve bu sefer hızlıca onun burnuna bir öpücük kondurdu.
Helena öfkeyle ona bakıyor ve onun sözlerinin doğru olduğunu bilesede, onu haklı bulmak istemiyordu.
Helena: Bırak beni ve korumalarımı çağırırken sessizce yanımda bekle.
Dedi ve ona emir veriyor gibiydi.
Davin birden onun iki kalçasına sert bir tokat attı ve onun yüksek sesle çığlık atmasına neden oldu.
Davin: Bana emir mi veriyorsun? En çok nefret ettiğim şey birinin bana emir veren bir ses tonunda konuşması.
Dedi ve bir kez daha kalçalarına öncekinden daha hafif bir tokat vurdu.
Helena hem acıdan dolayı hem de hissettiği uyarımdan dolayı, acıyla karışık zevkli bir çığlık daha attı ve Davin'in göğsüne düşerek, başını ona yasladı.
Davin: Anladın değil mi?
Dedi ve tekrar nazik haline dönüp, onun kalçasına vurduğu yerleri ovalamaya başladı.
Helena ona bir "hm" sesi yaptı ve sessiz kalarak, ona yaslanmaya devam etti.
Davin bir süre onun kalçalarını ovaladı ve daha sonra onu bırakıp, konuştu.
Davin: Tamam, şimdi istediğin kişiyi arayabilirsin.
Onu duyunca Helena cep telefonunu eline aldı ve rehberinden birisini seçip, onu aradı.
Telefon bir süre çaldı ve sonra telefondan bir adamın sesi duyuldu.
Adam: Genç hanım, neredesiniz? Usta sizi bulamayınca çok endişelendi.
Helena: Meydan parkının girişinde beni bekleyin bir süre sonra orada olacağım.
Adam: Anlaşıldı Genç Hanım.
Helena telefon görüşmesini sonlandırdı ve Davin'in göğsüne yaslanmaya devam etti.
Davin: Sorun ne güzellik? Sorumluluk almama izin vermeyi kabul ettin mi?
Dedi ve şakacı bir şekilde onun bir kalçasını hafifçe sıktı.
Helena poposundan gelen hafif acıyla dişlerini sıktı ve ona öfkeyle bakamaya başladı.
Helena: Elbette, sorumluluk alacaksın. İlk öpücüğümü aldın ve vücuduma istediğin gibi dokundun. Seni öylece serbest bırakacağımı düşünmüyorsun değil mi?
Dedi ve kollarını onun boynuna dolamak için inisiyatif aldı.
Davin: Ya ben çok kötü biriysem ve seni kandırıyorsam ne olacak?
Soruyu duyunca Helena kendinden emin bir şekilde onunla konuştu.
Helena: Babamda çok iyi biri sayılmaz ama onu çok seviyorum. Sende onun gibi olabilirsin.
Dedi ve Davin'e utanmış bir ifadeyle bakıyordu.
Davin: Nasıl birden bu kadar cesur oldun güzelim. Söylediklerinin seni benim yaptığını biliyorsun değil mi? Ve ben, benim olan bir şeyi sonsuza kadar bırakmam.
Dedi ve Helena'nın gözlerine ciddi bir ifadeyle baktı.
Davin: Ben iyi bir adam değilim ve saklanması gereken bir çok sırrım var. Son kez soruyorum, gerçekten sorumluluk almamı istiyor musun? Bu benden kurtulman için tek şansın ve eğer kabul edersen sonsuza kadar benim olursun. İyi düşün.
Dedi ve ona seçim şansı sundu.
Ya onu betaya dönüştürecek ve çetenin para bankası yapacaktı. Ya da onu kadını yapacak ve çetenin bir bayan patronu daha olacaktı.
Onun kadını olarak zorlukla sayılabilecek tek kişi Nora'ydı ve diğer üç kızla durum karışıktı.
Helena onu kabul ederse bu onun ikinci kadını olmak istemesiyle aynı anlama geliyordu.
Helena onun sorusu karşısında hiç düşünmedi ve hemen cevap verdi.
Helena: İstiyorum ve dediğim gibi kötü birisi olman bana da kötü davranacağın anlamına gelmiyor.
Dedi ve utanarak Davin'in yanağına bir öpücük kondurdu.
Davin, Helena'nın bu kadar hızlı cevap vermesini beklemiyordu ve seçiminden çok etkilenmişti.
Davin: O zaman bundan sonra benim kadınımsın. Sana hakkımda bilmen gereken her şeyi anlatacağım ve sana güvendiğimi kanıtlayacağım. Ama bana ihanet edersen seni doğduğuna pişman ederim anladın mı?
Dedi ve onun cevap vermesini beklemeden kendisi hakkında her şeyi anlatmaya başladı.
Çocukluğundan beri nasıl diğerlerinden farklı olduğunu, onun çevresinde olan kadınlarla yaşadığı her şeyi ve Rebels'in varlığı da dahil her şeyi ona eksiksiz anlattı.
Helena'nın seçim yaparken bir an bile tereddüt etmemesinden çok etkilenmiş ve ona her şeyi anlatmak için tereddüt etmemeyi seçmişti.
Bu kararından belki bir gün pişman olacaktı ama Helena'nın güvenine ihanet etmek istemiyordu.
Helena onu seçtiği andan itibaren artık sonsuza kadar onun olmuştu ve Davin onun olan bir kişiye güvenecekti.
Helena onun hakkında her şeyi öğrenince biraz şaşırmış ve ona biraz garip bakışla bakıyordu.
Helena: Demek beni de betaya çevirecektiniz öyle mi? Haha, o zaman ikimizin karşılaşması kaderin işi olmalı. Kader beni senin kölen değil, senin kadının olarak görmek istemiş ve beni senin karşına çıkarmış olmalı. Evet, kesinlikle böyle olmuş olmalı.
Dedi ve Davin'in boynuna sarılıp, onun gözlerine heyecanla baktı.
Davin: Kader şeysine çok inanıyor gibisin.
Dedi ve onun belinden sarılıp, saçlarına yüzünü gömdü. Onun kokusunu içine çekti ve rahat bir nefes verdi.
Helena: Evet, kadere inanıyorum. Ben küçükken her zaman yalnızdım ve bunun benim kaderim olduğunu düşünüyordum. Belki ailemin etkisi yüzünden, belki de babamdan korktukları için kimse bana yaklaşmıyor ve arkadaşım olmaya cesaret edemiyordu. Bu yaşıma kadar sadece bir erkek arkadaşım oldu ve o da bir süre sonra ortadan kayboldu. Söylemiştim değil mi? Benim babam da çok iyi birisi değil ama beni sevdiğinden hiç bir zaman şüphe etmedim. Daha sonra öğrendim ki, tek erkek arkadaşım benimle sırf ailesi istedi diye arkadaş olmuş ve bu sayede onun ailesi babamdan biraz yardım alabileceğini ummuşlardı.
Dedi ve bunları anlatırken çok üzgün görünüyordu.
Helena'nın hikayesini dinleyen Davin, içinden:
Belki de şu kader zımbırtısı doğrudur ve gerçekten onu benim karşıma çıkarmıştır.
Diye düşündü.
Davin: Tamam, saat çok geç oldu ve baban senin için çok endişeleniyor olmalı. Parkın girişine gidelim ve artık senin kaçak prensescilik oynamana son verelim.
Dedi ve cep telefonunu çıkarıp, Helena'nın numarasını istedi. İkisi de numaralarını değiştikten sonra Davin, onun elinden tuttu ve parkın girişine doğru yürüdü.
Bir süre yürüdükten sonra ikisi parkın girişine geldi ve Davin girişin kenarında bekliyen iri yarı bir adamı fark etti.
Davin: Koruman bu kişi olmalı değil mi? Çok kötü değil.
Dedi ve Helena'nın yanağından sıktı.
Helena yanağını şişirdi ve ona gözlerini devirdi.
Helena: Seni dövmesini istemeli miyim?
Diye Davin'i tehdit eder gibi bir ses tonunda konuştu.
Davin bir kahkaha attı ve onun şiş yanağını işaret parmağıyla dürttü.
Davin: Çok komiksin güzelim ve eğer beni dövmesini istesen bile onun bu güce sahip olduğunu sanmıyorum.
Dedi ve kendinden emin bir ses tonunda konuştu.
Helena gülümsedi ve Davin'in yanağına bir öpücük kondurup, onun elini tutmayı bıraktı.
Helena: Burada ayrılalım. Merak etme yarın sana bir miktar para göndereceğim ve sen ne zaman istersen, babamla seni tanıştıracağım.
Dedi ve korumasına doğru yürüyerek, onun yanından ayrıldı.
Davin, Helena'nın parasını kullanmakta bir sorunu yoktu.
Helena korumasıyla birlikte ayrılana kadar ona baktı ve daha sonra kalacağı otele doğru yürümeye başladı.
Helena'nın ona ihanet edebileceği konusunda hiç şüphesi yoktu.
Davin bir kişinin duygusunu anlama konusunda uzmandı ve Helena'nın onun yanındayken gerçek duygularını gösterdiğini biliyordu.
____________________
AY: Bu adamda önüne helen her kadını, kadını yapıyor demeyin. 38 bölümdeyiz ve 3 şüpheli, 1 muamma sevgilisi var adamın. Bunun yanında üçü bir süre sonra üniversite okumaya gidecek ve kalacak 1 kişi. Allah bilir o üçü gelene kadar kaçıncı bölüme geliriz ve hala Davin'in kadını olup olmayacaklarıda bilinmiyor.
Okuycu: La bırak adama harem kurdun daha konuşuyon. ("^")
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..