Yan Hikâye 6: Yeni Akraba Ziyareti (6)

avatar
911 0

Reborn as My Love Rival’s Wife - Yan Hikâye 6: Yeni Akraba Ziyareti (6)


Çevirmen: Solevra

Düzenleyen: Gandalf

 

Su Jie nasıl bir ifade takınacağını bilmiyordu. Ancak, tüm vücudunun sertleştiğini biliyordu. Kalbi güçlü bir şekilde atmaya başlamadan önce bir an durmuştu.

 

Su Jian’ın sesi yüksek değildi. Ayrıca, sarhoş olduğundan biraz belirsizdi. Ancak, bu cümle Su Jie’nin yüreğini dağlamıştı.

 

Bu oda ölmüş abisinindi. Kutu, beğendiği şeyleri saklamak için kullanan abisinindi. Kutu her zaman abisi tarafından yatağın altına saklanırdı.

 

“Onu oraya saklayan benim. Tabii ki biliyorum.”

 

Su Jie yanındaki kişiye sinirli bir şekilde baktı. Az önce ne dediğinin farkında mısın?

 

Su Jie yavaşça eğildi. Hafif ve titreyen bir sesle, “Abi?” dedi.

 

Su Jian yavaşça “Hı?” diye cevap verdi.

 

“Abi!” Su Jie şok olmuştu.

 

“Ne?” Su Jian ona şaşkın bir surat ifadesiyle baktı ve “İyi bir kardeş ol ve abine bir bardak su getir…”

 

Ses daha ince ve nazik olmasına rağmen, cümlenin içeriği ve tonu Su Jie için oldukça tanıdıktı! Eskiden, abim oyun oynarken kalkamayacak kadar üşendiğinde benden her zaman bir bardak su getirmemi isterdi!

 

Su Jie heyecanla Su Jian’ın omuzlarını tuttu ve “Sen gerçekten benim abim misin?” diye sordu.

 

Su Jian’la ilk tanıştığında bu konuda pek düşünmemişti. Ancak, Su Jian’la daha fazla etkileşime geçince yavaş yavaş Su Jian’ın abisiyle çok fazla benzer yanı olduğunu fark etmişti. Hatta huyları bile benzerdi. Ayrıca, Su Jian ve abisinin adı aynıydı ve aynı trafik kazasına karışmışlardı. Su Jie istemsiz olarak bir şeyler olduğunu hissediyordu. İlk başta yeniden doğuş olayını düşünmemişti. Ne de olsa yeniden doğuş fikri çok tuhaftı ve Su Jian bir kadındı. Ancak, bir gün An Yirou ile sohbet ederken, An Yirou kadın olarak yeniden doğmuş bir adamla ilgili olan son favori romanından bahsetmişti. İstemsiz olarak bu saçma şeyi düşünmeye başlamıştı. Böyle bir varsayımın saçma olduğunu biliyordu. Ancak, o Su Jian’a yakın olmak için elinden geleni yapmıştı ve Su Jian’ı daha fazla tanımıştı, gerçeklik varsayımın doğru olabileceğini tekrar tekrar söylüyordu…

 

Bugün, bu doğaüstü ama hoş sürpriz kucağına düşmüştü.

 

Elbette, Su Jian’ın küçük kardeşinin yüreğindeki kargaşadan haberi yoktu. Su Jie’nin sözlerini duyan Su Jian elini kaldırdı ve Su Jie’nin kafasına vurdu. Ancak güçsüzdü ve daha çok okşama gibiydi. “Seni velet. Öz abini bile tanıyamıyor musun? Bunca yıl seni boşuna sevmişim…” dedi.

 

Su Jie Su Jian’ın elini tuttu, içinden çok heyecanlı hissediyordu. Ancak henüz inanmaya cesareti yoktu. “Evet, her zaman beni çok sevdin. Küçüklüğünden beri bana hep acı çektirdin. Abi, hatırlıyor musun? Eskiden senin hatan olmasına rağmen her zaman cezanı bana çektiriyordun ve dayağı ben yemek zorunda kalıyordum.”

 

Su Jian’ın sessiz kaldığını gören Su Jie gülümsedi. Eğilerek Su Jian’ın suratına baktı ve saklamasına izin vermedi. “Abi, bacağımda bir leke var. Nerede olduğunu hatırlıyor musun?”

 

Su Jian ona sersemce baktı. Su Jie’nin ne sorduğunu anlaması uzun zaman almıştı. Sonra kaşlarını çattı ve “Leken kıçında…” diye mırıldadı.

 

Su Jie’nin kalbi sıkıştı ve sonra rahatladı. Öne doğru eğildi ve Su Jian’a sarıldı. Hafif ve titreyen bir sesle, “Abi, gerçekten sensin!” dedi.

 

 ……

 

Su Jian uyandığında hala biraz sersemdi. Yanında uyuyan Su Jie’yi görünce içgüdüsel olarak hayıflanmıştı: Kardeşim çok yakışıklı. Benimle aynı soydan gelen birinden beklendiği gibi!

 

Ancak, kafasını çabucak toparladı ve şok oldu: Neden Su Jie ile aynı yatakta yatıyorum?

 

Her ne kadar kardeşken birlikte yatsalar da artık bir kadındı. Uyanınca kendimi kardeşimin koynunda görmek çok korkunç, tamam mı?

 

Şu anki ilişkileri abi ve kız kardeşti ve olayı tam olarak garip kılan şey de bu abi kız kardeş ilişkisiydi! İkisi de yetişkindi! Biyolojik olarak Su Jie’nin kız kardeşi olsa hatta vaftiz kız kardeşi olsa bile böyle uyuyamazdılar.

 

Su Jian kabaca dün gece buluşmada sarhoş olduğunu hatırlamıştı. Sonra Su Jie’nin onu eve getirdiğini hatırladı. Ancak, detayları tam olarak hatırlayamadı.

 

An ailesinin evine gitmesi gereken sarhoş kız kardeş onun yerine küçük kardeşinin evine getirilmişti ve birlikte bir gece geçirmişlerdi... Aralarında korkunç bir şey olmamış gibi görünse de şu anki durum yeterince kötüydü.

 

Bu samimi uyku pozisyonu an Amca ile uyuduğu kadar değildi...

 

Su Jian, küçük kardeşinin yakışıklı suratına bakarken son derece şaşkındı. Anlamsız bir romanda anlamsız bir bölüm yaşamayı asla beklemiyordu! Kardeşi onda ne bulmuştu, buna nasıl dayanabilirdi? Xiao Rou, sana yanlış yaptım!

 

Su Jian düşüncelere daldığında, Su Jie’nin “Günaydın.” diyen alçak ve nazik sesini duymuştu.

 

Su Jian hızlıca onu itti. Şaşkınca, “Ah Jie, sonumuz olmayacak.” dedi.

 

Su Jie çok şaşırmıştı.

 

Su Jian sarhoş olup dün gece gerçeği açıkladıktan sonra Su Jie abisini tekrar bulduğu için çok mutlu olmuştu. Hem heyecandan, hem de endişelendiğinden dolayı sarhoş olan Su Jian’ın rahatsız olabileceğini düşündüğü için onunla kalmaya karar vermişti. Ancak, abisinin artık kadın olmasına rağmen uyku pozisyonlarının eskisi kadar kötü olmasını beklemiyordu. Su Jian battaniyeyi ve insanları tekmelemişti, bir karmaşanın içinde uyumuştu. Su Jian’ın yataktan düşmesini engellemek için Su Jie abisine sarılmaya karar vermişti. Su Jian’ın abisi olduğunu öğrendikten sonra bu kadar yakınlaşmanın iyi olacağını düşünmüştü. Zaten ikisi de erkekti. Beklenmedik bir şekilde abisi şok içinde uyanmıştı. Surat ifadesine bakınca dün gece olan her şeyi unutmuş gibi görünüyordu.

 

Su Jie’nin gözleri parladı ve yavaşça, “Bir sonla bitmeyeceğini biliyorum. Senin bir kocan var, benim de kız arkadaşım. Ancak kendimi kontrol edemiyorum.” dedi.

 

Kardeşinin acılı ve sevgi dolu yüzüne bakan Su Jian afallamıştı.

 

Su Jie’nin alçak ve hüzünlü sesi, “Nedense seni her gördüğümde ruhi bir çekim hissediyorum. Sanki bir zamanlar çok ama çok yakındık.” diye devam etti.

 

Kardeşim, gerçekten de yakındık çünkü biz kardeşiz!  Su Jian içinden bağırıyordu.

 

“Seni gördükten sonra kalbimdeki boşluk doldu.” Su Jie aniden döndü ve Su Jian’ı altına aldı. Yavaşça eğilerek, “Sana asla bir kız kardeş gibi davranmak istemedim…” dedi.

 

“Dur! Bunu yapamazsın!” Su Jian ölmek istiyordu. Bu senaryo neden bu kadar kötü!

 

“Neden?” Su Jie’nin yüzü umutsuzlukla dolmuştu.

 

“Çünkü... çünkü benim bir kocam ve bebeğim var!” Su Jian, Su Jie’nin ağzını kapatmak için elini kaldırdı.

 

Su Jie, Su Jian’ın elini çekmek için elini kaldırdı ve “Umrumda değil.” dedi.

 

Su Jian ağlak bir surat ifadesiyle, “O zaman neyi umursuyorsun?” diye sordu.

 

Su Jie, “Hiçbir şey umurumda değil. Sadece seni önemsiyorum.”

 

Su Jian’ın yüreğinde bir çatışma vardı. Su Jie’nin gittikçe yaklaştığını görünce dişlerini sıktı. Sonunda dayanamayıp, “Velet, ben senin abinim!” diye bağırdı.

 

Su Jie’nin bedeni durdu ve “Ne dedin sen?” diye sordu.

 

Bunu söylediği andan itibaren artık gerçeği saklayamayacağını biliyordu. Neyse ki söylediği kişi kardeşiydi. Bu yüzden çok endişeli değildi. Açık bir şekilde, “Ah Jie, ben gerçekten senin abin Su Jian’ım. Biyolojik kardeşinim. Bana inanmayacağını biliyorum ama bu gerçek. Dayanamıyorum. Ölmedim ancak uyandığım zaman böyleydim. Diğer Su Jian oldum.” dedi.

 

Su Jie’nin surat ifadesi sakinleşmişti ve “Bu çok saçma. Abim olduğuna nasıl inanabilirim?” diye sordu.

 

Su Jian biraz düşündü ve “Hatırlıyor musun? Sen 10 yaşındayken, lunaparka oyun oynamak için gitmiştik ve sen kendinden geçmiştin.” diye sordu.

 

Su Jie bir an düşündü ve şaşkın bir ifadeyle, “Eğer doğru hatırlıyorsam el yapımı şeker almaya giden ve beni yalnız bırakan sendin.” dedi.

 

Su Jian hafifçe öksürdü ve “O zaman, bir keresinde annem ve babam tartışmıştı hatırlıyor musun? Boşanmak istediklerini söyleyene kadar tartışmışlardı. Sonra annem bize kiminle kalmak istediğimizi sormaya gelmişti.” dedi.

 

Su Jie başını salladı ve gözleri daha nazik görünüyordu.

 

Su Jian ona baktı ve gülümseyerek, “O zaman çok sinirlendiğimi hatırlıyorum. Bu yüzden, “Siz boşanabilirsiniz, ikinizle de kalmayacağım. Ben sadece kardeşimi istiyorum. Ona iyi bakacağım.” demiştim.” dedi.

 

 ……

 

“Abi.” Su Jie yavaşça, “Sen gerçekten benim abimsin.” dedi.

 

Su Jian’ın memnun olmuş bir ifadesi vardı ve “Ah, ‘abla’ demen kulağa daha iyi geliyor!” dedi.

 

Su Jie, “Neler oluyor?” diye sordu.

 

Su Jian iç çekti, “Ben de bilmiyorum. Uyandığımda böyleydim.”

 

“O zaman sen ve yengem arasında ne var, yani An Yize demek istedim.” Su Jian’ın abisi olduğunu öğrenen Su Jie, Su Jian ve An Yize’nin ilişkisini kabullenmekte zorlanıyordu. Su Jian artık bir kadın olduğundan bir adamla evlendi ve çok çabuk çocuğu olmuştu. Su Jie hayret ediyordu. İçinden sessizce küfrederek şöyle düşündü: Bana abimin hiçbir zaman normal olmadığını söylemeyeceksin değil mi?

 

Su Jian ilk başta anlayamamıştı. Ancak Su Jie’nin onu süzdüğünü görünce anlamıştı. Su Jie’ye hemen yumruk attı ve “Düşündüğün gibi değil, kadınları hep sevmişimdir!” diye bağırdı.

 

Su Jie’nin hala biraz şüphelendiğini gören Su Jian iç çekti, “Hastanede uyandığımda çoktan bir kadın olduğumu fark ettim. Ben de çok şaşırmıştım. Eniştenin yakışıklı olduğunu gördüm, ah, yani güzel, beni evlenmeye zorladı! Aksi gibi çok zengindi bu yüzden ona çok fazla karşı koyamadım! O zamandan beri hayatım bir işkence gibi. Her gün, göz yaşlarım yüzümü yıkıyor ve hayat çok ıssız…”

 

Eskiden, abisi ebeveynlerinin önünde tutkuyla konuşarak onu günah keçisi yapmıştı. Şimdi sevimli bir yüzü ve yumuşak bir ses tonu vardı ancak konuşma şekli aynıydı. Su Jie uygunsuz bir şey olduğunu düşünüyordu.

 

Su Jie kırgın bir yüzle, “O zaman neden bizi bulmak için geri gelmedin?” diye sordu.

 

Su Jian tutkulu oyunculuğuna devam etti, “Çünkü acımasız enişten kaçmaya çalışırsam bacağımı kıracağını söyledi!”

 

Su Jie, “Kazadan dolayı bacağın yaralanmamış mıydı?” diye sordu.

 

Su Jian tıkandı. Sonra, “Doğru. Bacağım kırılmıştı ancak o diğerini de kırmakla tehdit etti. Ne kadar da zalim görüyor musun? Neyse ki azimli ve sertim. Bu zalim kadere asla boyun eğmedim ve savaştım! Ama o zaman, ben onun çocuğuna hamile olduğumu öğrendim…” diye devam etti.

 

Su Jie’nin gözleri istemsiz olarak Su Jian’ın karnına kaydı. Önündeki kişi tipik bir kız olmasına rağmen Su Jie abisinin doğum yapmış olduğu gerçeğini düşünerek hayret etmişti. Dayanamadı ve “Abi doğum yapmak gerçekten acı verici mi?” diye sordu.

 

Su Jian: “……”

 

Su Jian’ın öfkeyle ona baktığını gören Su Jie istemsiz olarak gülmüştü. Merakına engel olamayan Su Jie parmaklarını uzattı ve Su Jian’ın beyaz yumuşak yüzünü dürttü.

 

Su Jian hayretle ona baktı ve “Ne yapıyorsun?” diye sordu.

 

Kaba abisi gerçekten de çok yumuşak ve tatlı bir kız olmuştu. Su Jie bunun hala bir rüya olduğunu düşünüyordu. Ancak ciddi bir surat ifadesiyle, “Abi neler oluyor? Madem hayattasın neden geri gelmedin? Babam, annem ve benim ne kadar üzgün olduğumuzu bilmiyor muydun?” diye sordu.

 

Su Jian kendini suçlu hissetti. “Üzgünüm, o zaman kafam karışmıştı. Bu konu gerçekten çok garip ve kişiliğim biraz özeldi. O zaman ben yaralanmıştım. Bu yüzden sizinle hemen iletişime geçemedim.” dedi.

 

Su Jian her şeyi detaylı bir şekilde Su Jie’ye anlattı. Su Jie’ye nasıl uyandığını, sözleşme yüzünden An Yize’nin karısı olduğunu ve sözleşme bitince ailesiyle bir araya gelme planını anlattı. Ancak, o ve An Yize birbirlerine karşı bir şeyler hissetmişlerdi ve hatta çocuk bile doğurmuştu. Bitirdikten sonra Su Jie’ye baktı ve sakin bir şekilde, “Başlangıçta An Yize’nin bunu öğrenmesini ve diğerlerinin uzaylı olduğumu düşünmesini istemedim. Ne de olsa çok fazla tesadüf vardı. Zekasına bakılırsa tek bir şeyle anlayabilirdi. Zaten sadece bir yıl birlikte olacaktık. Bir yıl sonra tüm bağı koparacaktık. Ancak, gerçekten aşık olmayı beklemiyorduk…” dedi.

 

Su Jie anladıktan sonra, “Yani erkek olduğunu anladıktan sonra seni kabul etmeyeceğinden mi endişeleniyordun?” diye sordu.

 

“Evet.” Su Jian uysal bir şekilde başını salladı. Yüreğini An Yize’ye açmadan önce birçok sorunla karşılaştığını anlamıştı, bunlardan birisi garip bir şekilde kadın olmasıydı. Eğer An Yize bir erkekten hoşlandığını bilseydi, gerçeği kabul edemeyebilirdi. Eskiden olsa, Su Jian’ın umurunda olmazdı. Ancak şimdi, Su Jian umursamaz olamaz. “Üzgünüm, biliyorum bencilim. Ancak, aceleci davranamam. Mükemmel bir plan düşünmeliyim.”

 

“Abi haksız değilsin.” Su Jie ona dokundu ve “Bu konu gerçekten garip. Bizim için iyi ancak diğerleri için kabul edilebilir olmayabilir. Önemli olan sadece seni ilgilendirmesi değil birkaç aileyi de ilgilendirmesi. Dikkatli olmakta haklısın. Dürüst olmak gerekirse, bize en baştan söyleseydin dikkatli olman gerektiğini bilmemize rağmen endişemizi kontrol edemezdik. Eğer bu gerçekleşirse, dediğin gibi etrafındaki insanlar bir şeyler fark edebilirler.” dedi.

 

Su Jian gülümsedi ve “Neyse ki sorun şimdi çözüldü!” dedi.

 

“Evet!” Su Jian’ın loli suratla kocaman gülümsediğini gören Su Jie aniden şeytani bir şaka yapıyormuş gibi hissetti. “Abi, aslında daha iyi bir yöntem var. Başkalarının sırrını öğrenmesi konusunda endişe etmeden bizimle rahat rahat kalabileceksin.” dedi.

 

Su Jian şüpheli bir şekilde, “Ne yöntemi?” diye sordu.

 

Su Jie ciddi bir bakışla “Evlen benimle.” dedi.

 

Su Jian çok şaşırmıştı.

 

Su Jie ciddi bir şekilde, “Bak artık bir kadınsın. Eninde sonunda evlenmek zorundasın. Başkalarıyla evlenmeye dayanamayabilirsin ancak benimle evlenirsen rahatlayabilirsin. Sana iyi davranacağım ve sırrını ifşalamayacağım. Anne ve babaya rahatlıkla söyleyebilirsin ve ailemizle mutlu bir şekilde yaşayabiliriz. Şu anki bedeninin benimle kan bağı yok bu yüzden endişelenmene de gerek yok.” dedi.

 

Su Jian’ın şaşkın bakışlarını gören Su Jie, içinden kahkahalar atıyordu. Ancak ciddi bir şekilde, “Ayrıca abi sen eskisinden daha iyi görünüyorsun. Senden nefret etmeyeceğim.” diye konuşmaya devam etti.

 

“Su, Xiao, Jie!” Su Jian buna daha fazla dayanamamıştı. Su Jie’nin üzerine atlayarak onu yumruklamaya başladı. “Seni velet, ne cüretle abine böyle şaka yapabilirsin! Seni öldüresiye döveceğim!”

 

Su Jie daha fazla dayanamadı ve kahkahalara boğuldu. İki kardeş eskiden olduğu gibi kavga ettiler. Ancak, şimdi aralarında büyük bir eşitsizlik vardı. Çok geçmeden Su Jian küçük kardeşinin altında sıkışmıştı.

 

Su Jie ikisi arasında kalan iki yumuşak tepeciğe bakmak için başını eğdi ve hafifçe yakındı, “Abi senin göğüslerin…”

 

Su Jian başını eğdi ve göğüslerine baktı. Sonra başını kaldırdı ve gururla, “Oldukça büyükler değil mi?” dedi.

 

Su Jie: “……”

 

Su Jian övünmeye devam etti, “Bütün vücudumda en sevdiğim yerim göğüslerim!”

 

Sözlerini henüz bitirmemişti ki Su Jie aniden ona sarıldı.

 

Su Jian ürkmüştü.

 

Su Jie memnuniyetle, “Abi, tekrar seni görmek çok güzel!” dedi.

 

Su Jian gülümsedi ve hafifçe sırtına vurarak ona sarıldı.

 

Su Jie, “Abi, An Yize sana iyi davranıyor mu?” diye sordu.

 

Su Jian yavaşça “Evet.” diyerek cevapladı.

 

“O zaman, ona gerçeği söylemeyi düşünüyor musun?”

 

Su Jian’ın gözleri biraz kararmıştı. Bir dakikalık sessizlikten sonra başını salladı ve “Belki söylemem.” dedi. Cesareti olmadığından değildi. Kaybetmeyi göze alamayacağı için bu riski almak istemiyordu.

 

“Sorun değil. Bu şekilde o kadar da kötü değil. Karı koca arasındaki birkaç sır fazla bir şey değil.” Su Jie onu teselli etti, “Ancak biz kardeşiz. Biyolojik kardeşler. Bu yüzden bir sorun olursa benimle konuşabilirsin.” Su Jie kalktı ve altındaki kişiye bakarak, “Abi ben büyüdüm. Seni koruyacağım.” dedi.

 

Su Jian, Su Jie’nin sözlerini duyunca küfretmesi gereken çok şey olmasına rağmen çok duygulandığını itiraf etmek zorunda kalmıştı.

 

Su Jie, “Ben küçükken kız kardeşi olan çocukları çok kıskanırdım. Benimde nazik ve güzel bir kız kardeşim olsaydı harika olacağını düşünüyordum. Dileğimin gerçekleşmesini beklemiyordum. Dünyada mucizeler gerçekten var!” diye devam ettiğinde o duygulanma bitmiş değildi.

 

Su Jian: “……”

 

 


 

 

 

(DN: Gençler bölümümüzün sonuna geldik ve henüz ailenin haberi olmadı. Ama böyle devam ederse bana göre ailesinin de haberi olacak. Birikmiş bölümlerin hepsini de yükledim bu arada. Yani bundan sonra çevrildiği anda bölümü editler editlemez siteye atacağım. Bugün bölümler olduğundan yavaş geldi. Onun sebebiyse öncesinde de belirttiğim gibi bölümler elimde editlenmemiş bir haldeydi. Tek tek editleyerek attım. Tabii ara sıra mola da verdim. Yoksa daha da erken biterdi. Neyse, umarım okurken keyif almışsınızdır. Hatamız olduysa affola.)

 

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr