Yan Hikâye 8: Yeni Akraba Ziyareti (8)

avatar
935 0

Reborn as My Love Rival’s Wife - Yan Hikâye 8: Yeni Akraba Ziyareti (8)


Çevirmen: Solevra

Düzenleyen: Gandalf

 

Ertesi gün uyandığında Su Jian hala An Yize’nin koynundaydı.

 

An Yize’nin çoktan uyanmış olduğunu hissedebiliyordu. Ancak An Yize muhtemelen onu uyandırmaktan korkuyordu, bu yüzden hareketsiz bir şekilde Su Jian’a sarılmaya devam ediyordu.

 

Hoşlandığı ve samimi olduğu biriyle aynı yatakta olmak harika bir şeydi. Bu yüzden Su Jian uyanmış olsa bile gözlerini açmamıştı.

 

Sonuç olarak, An Yize’nin “Seni seviyorum.” diye tatlı bir şekilde fısıldadığını duyabilmişti.

 

An amcanın duygularını dışa vurması nadirdir! Su Jian tatlı bir şaşkınlıkla gözlerini açtı. An Yize’nin kafasına sarılan Su Jian mutlu bir şekilde onu öptü ve “Ben de seni seviyorum! Dudak öpücüğü!” diye bağırdı.

 

Günlerdir birbirlerine bu kadar yakın olmamışlardı. Küçük alev hızla azgın bir yangına dönüştü.

 

Su Jian sonunda An Yize iç çamaşırını çıkarınca rahatlamıştı. An Yize’nin koynunda çırılçıplak yatıyordu ve boş boş sohbet ediyorlardı.

 

Ailesinin isteğini hatırlayan Su Jian, vaftiz ailesinin bebekle birlikte An Yize’yi de görmek istediklerini gündeme getirmişti. Elbette An Yize hiç itiraz etmemişti. Ancak, “Kardeşin sana çok iyi davranıyor gibi görünüyor, öyle değil mi?” diye özellikle Su Jie’yi sormuştu.

 

Su Jian, “Vaftiz anne ve baba bir kız istiyormuş ancak sadece oğulları olmuş. Şimdi benim gibi harika bir kızları oldu, tabii ki benim üzerime titrerler! Ah Jie’nin ablası yok. Ayrıca Xiao Rou ile sevgili. Yakın olmamız çok normal!” dedi.

 

An Yize yavaşça, “Özellikle sana iyi davranıyor gibi.” dedi.

 

“Tabii ki! Biz…” Su Jian neredeyse “Biz gerçek kardeşiz.” diye ağzından kaçırıyordu. Neyse ki zamanında kendini durdurmayı başarabilmişti. Ancak çok geçmeden garip bir şey olduğunu hissetti. Aniden kafasında bir şey belirdi ve bunu An Yize’nin son zamanki davranışlarıyla ilişkilendiren Su Jian bir şey fark etmişti. “Hey, Ah Jie’yi kıskandığını söylemeyeceksin değil mi?”

 

Genellikle garip olan An amca beklenmedik bir şekilde bu sefer garip değildi. Başını salladı ve “Evet.” dedi.

 

Su Jian şok olmuştu. Kahretsin! Gerçekten kabul mü etti? Garip ve sessiz kişiliğine ne oldu?

 

Esas ipucunu yakalayan ve her şeyin açıklamasını hızlıca düşünen Su Jian Mouri Su oldu. “Son zamanlarda Ah Jie'ye yakındım. Aramızda bir şey olduğunu düşündün ve bu yüzden kıskandın. Daha sonra yurt dışına kaçtın ve bilerek beni aramadın. Beni görmezden geldin ve içinden bana kızdın mı?”

 

“Beklenmedik bir şekilde, gelip seni bulmak için inisiyatif aldım ve sana olan derin sevgimi gösterdim.” Hikâyeyi mutlu bir şekilde düzenleyerek, “Sonra nihayetinde bunun bir yanlış anlama olduğunu fark ettin ve bana ömür boyu iyi davranmaya mı karar verdin?” diye devam etti.

 

An Yize gülümsedi ve “Sadece son cümleyi kabul ediyorum.” dedi.

 

“İnanmıyorum!” Su Jian sırıtarak, “Söylesene, kalbin kırıldı mı yoksa seni terk ettiğimi düşündüğün zaman ağladın mı?” diye sordu.

 

“……” An Yize, “Seninle iletişim kurmadığım zaman mutsuz muydun?” diye sormadan önce bir an sessiz kaldı.

 

Su Jian gülümsemeyi bıraktı ve dürüstçe itiraf etti, “Tabii ki mutsuzdum. Çok mutsuzdum. Beni aramadın. Ayrıca hizmetçiye her gün bebek, anne ve Xiao Rou hakkında sorular sordun. Beni hiç sormadın. Çok kızgınım.”

 

An Yize: “Sonra?”

 

Su Jian: “Sonra her gün yüzümü gözyaşlarıyla yıkadım. Basmakalıp bir dramadaki bir kadın gibi, sessizce şantiyeden bir tuğla bile taşıdım.”

 

An Yize gülümsemeyi bıraktı ve “Aslında seni de sordum. Sadece bilmiyordun. Annemi aradığımda hep seni sorardım.” diye fısıldadı.

 

Su Jian’ın gözleri parladı. “Harika. Aslında hizmetçiyi benimle uğraşmak için kullandın! Ah, annem ne dedi?”

 

An Yize anne An’ın sözlerini tekrarladı: “Karın çok iyi. Her gün rüzgârda sallanan bir sülün gibi görünüyor.”

 

Sülün… rüzgârda sallanıyor… Su Jian gülse mi ağlasa mı bilememişti. Tam da annenden beklendiği gibi.

 

“Görünüşe göre iletişim çok önemli!” Su Jian iç çekti, “Bir dahaki sefere düşüncelerin varsa doğrudan bana sor. Kendi kendine kızmak oldukça… oldukça tatlı haha.”

 

An Yize bir an sessiz kaldı. Sonra, “Eğer gerçek olsaydı ilişkimiz düzeltilemezdi. Ama sahte olsaydı duygularını incitirdim.” dedi.

 

Su Jian’ın yüreği ısınmıştı. “Yize, gerçekten başkasına aşık olsaydım yine de ilişkimizi kurtarmaya çalışır mıydın? Çok kararlısın.” diye sordu.

 

An Yize ona baktı ve “Farklısın” dedi.

 

Su Jian boş boş baktı. Kalbinde bir tatlılık duygusu yayıldı. Su Jian elini kaldırdı ve An Yize’nin boynuna sarıldı. “Canım, endişelenme. Başka birine aşık olsam bile o kişi asla Su Jie olmaz!”

 

An Yize: “Neden?”

 

Su Jian: “Ah ... Çok nazik! Yeni taze eti sevmiyorum. Senin gibi olgun korunmuş eti severim!”

 

An Yize: “……”

 

   ......

 

Bunun hakkında konuştukları için Su Jian o gün telefondaki kadını açık bir şekilde sordu.

 

“Kadın mı?” An Yize şaşırmıştı. Su Jian’ın açıklamasını dinledikten sonra, “Muhtemelen An Qi’ydi. Orada yaşayan bir arkadaşım.” dedi. Sonra Su Jian'a o gün An Qi ile buluştuğunu ve yanlışlıkla kıyafetlerini kirlettiğini bu yüzden gidip banyo yaptığını anlattı.

 

An Yize, “Eğer istersen onunla buluşabiliriz.” dedi.

 

Su Jian bir an düşündü ve “Güzel mi?” diye sordu.

 

Başını sallayan An Yize gülümseyerek, “Endişelenme. Zaten bir erkek arkadaşı var.” dedi.

 

Su Jian: “……” Sana aşık olmasından korkmuyorum canım. Sadece bir güzellik görmek istiyorum!

 

Tüm şüpheleri ve yanlış anlamaları açıkladıktan sonra Su Jian çok daha rahat ve huzurlu hissediyordu. Tesadüfen An Yize’nin iş yerinde bir ara olmuştu. Bu sayede ikisi gezmeye gitme şansını bulmuşlardı.

 

İkisi, el ele tutuşup yabancı bir ülkenin sokaklarında yürürken rahat ve kaygısızdı. Yanında kocaman gülen kişiye bakan An Yize'nin aklına bir şey geldi.

 

“Jian Jian.”

 

“Hı?”

 

“Yakında balayına gidelim.”

 

“Balayı mı?”

 

“Evet. Balayına çıkma şansımız olmadı. Bunu yapma şansını bulalım. Gitmek istediğin herhangi bir yer var mı?”

 

“Haha, çok var!”

 

“En çok gitmek istediğin yeri seç.”

 

“En çok gitmek istediğim yer Güney Kutbu!”

 

“Balayı için uygun bir yer.”

 

“O zaman Brezilya. Futbol izleyelim!”

 

“Başka.”

 

“Tanrım, bu kadar seçici olmayı bırak! Yurt dışına gitmekten hoşlanmıyor musun? Tamam, hadi yurtiçi seyahat edelim. Bir düşüneyim. Tibet’e ne dersin? Bu yeterince ferahlatıcı mı? Everest’e tırmanan insanların resimlerini gördüğümde çok kıskanmıştım. Hayatım boyunca en az bir kez tırmanmalıyım!”

 

“Tamam, bir daha düşünelim.”

 

   ......

 

Yurt dışında birkaç günlük eğlencenin ardından Su Jian tatmin edici bir iş ve aşk hayatı olan An Yize ile geri döndü.

 

Geri döndükten sonra Su Jian aile toplantısını planlamaya başladı. Anne Su’nun (Kadın Su Jian) sağlığı şu anda iyi olduğundan Su Jian onu ve Li amcasını da davet etti. İki iyi arkadaş, anne Su (Kadın Su Jian) ve anne Su (Erkek Su Jian) buluşabileceklerdi. Bu yüzden çok mutlu olmuşlardı.

 

Hafta sonunu seçen Su Jian, An Yize ve bebeği de getirdi ve anne Su (Kadın Su) ve Li amca, Su ailesine (Erkek Su) eşlik etti.

 

En büyük oğullarının bir kocası olduğunu bilmelerine rağmen baba ve anne Su An Yize'yi gördüklerinde hala buna alışamamıştı. Neyse ki, An Yize iyi görünüyordu ve iyi bir mizacı vardı. Sessiz olmasına rağmen nazikçe konuşuyordu. Kibar ve Su Jian'a iyi davranıyordu, bu yüzden iki yaşlı oldukça mutluydu. Anne Su (Erkek Su Jian) ​​düşünce yapısını ayarladı ve An Yize'yi damadı olarak gördü. Yavaş yavaş damadına bakarak eşinin annesi oldu. Ne kadar çok baktıysa o kadar çok bayıldı.

 

En çok dikkat çeken bebek An Ran olmuştu. Bebek Su Jian’ın ve An Yize’nin görünüşünün en iyi genetiğini almıştı. Bebek neredeyse bir porselen bebek gibi hassas ve zarif görünüyordu. Birkaç yaşlı derhal etkilenmişti. Su Jie bile bebeğin tatlılığından etkilenmişti ve dayanamayıp bebeğin yüzünü mıncırmıştı.

 

Su Jian gururla, “Sevimli değil mi? Çabucak Xiao Rou'yu al, böylece sizin de çocuğunuz olabilir!” dedi.

 

Su Jie ağlasa mı gülse mi bilemiyordu. “Bu konuda konuşmak için henüz çok erken değil mi?” dedi.

 

Su Jian, “Pek değil. Bak, senden sadece iki ya da üç yaş büyüğüm. Bebeğim var değil mi?” dedi.

 

Su Jie, “Erkenden evlendin ve hamile kaldın, elbette seninle rekabet edemem. Xiao Rou ve ben çoktan konuştuk. Üniversiteden mezun olduktan sonra da çalışmalarımızı ilerletmek istiyoruz.” dedi.

 

Su Jian, “Hâla önce evlenebilirsiniz. Sonra birlikte çalışabilirsiniz. İkiniz de düz A öğrencisi olabilirsiniz. Bu çok heyecan verici ve etkileyici!”

 

Su Jie ağlasa mı gülse mi bilmiyordu. “Gerçekten acele etmeye gerek var mı?” diye sordu.

 

Su Jian onun düşünce yapısını değiştirmek istedi. “Aptal! Xiao Rou çok iyi bir kız, kesinlikle acele etmelisin. Ya başkası tarafından kapılırsa?” diye bağırdı.

 

“Gerçekten başka birini seçerse doğal olarak seçimine saygı duyacağım.” Su Jie, “Onunla böyle aceleci bir karar vermek istemiyorum. Daha da olgunlaştığımızda bunu ikimizin de karar vermesini isterim. Bunu düşünmesini ve istekli olmasını beklemek istiyorum.” diye devam etti.

 

“Ay,” Su Jian kaşlarını kaldırdı ve kardeşine bakıp, “Fena değil!” dedi.

 

Su Jie gülümseyerek, “Eniştemle aran nasıl? Şimdi ikiniz iyi görünüyorsunuz.” diye sordu.

 

“Tabii ki iyiyiz!” Sorunlarının ardındaki sebebi düşünen Su Jian eğlenmişti. Sırıtarak, “Eniştenin neden bana kızgın olduğunu biliyor musun? Çünkü kıskanıyordu! Kimi kıskandığını biliyor musun? Eminim bilmiyorsundur!”

 

Su Jie bir an şaşkınlıkla “Bana sakın… beni mi?” diye sormadan önce bir an düşündü.

 

“Evet!” dedi Su Jian eğlenerek. “Oldukça mantıklı bir insan olduğunu düşünüyordum. Bu kadar boş kafalı biri olmasını hiç beklemiyordum. Kiminle olursam olayım o kişi asla sen olmazdın!”

 

Su Jie gülmeye başladı. Aniden, “Abi, şimdi mutlu musun?” diye sordu.

 

Su Jian şaşkın bir ifadeyle sordu: “Ne? Bu bir CCTV röportajı mı? 'Soyadım Fu ile ne demek istiyorsun? Ben Erkang değilim. Benim soyadım Su değil mi?”[1]

 

Su Jie: “……”

 

   ......

 

Tüm yaşlılar ve Su Jian bebeğin etrafında toplanmıştı. Yanında An Yize de vardı ve bebek sütünü ustalıkla hazırlıyordu.

 

An Yize’nin deneyimli hareketlerini gören Su Jie şaşırmıştı. Şimdi yeni yeni eniştesine daha derin gözlerle baktı.

 

“Enişte.” Bu terimi sık sık özel olarak kullanmasına rağmen, Su Jie doğrudan öyle An Yize'ye seslenince garip hissetmişti.

 

An Yize ona bakmak için döndü.

 

Su Jie, “Daha önce kız kardeşime kızdığında çok üzgündü.” dedi.

 

An Yize sakince, “Bir daha üzülmeyecek.” demeden önce bir an sessiz kaldı.

 

Su Jie, “Enişte, sana güvenebilir miyim?” diye sordu.

 

An Yize ona baktı ve “Jian Jian için endişelenme. Sadece Xiao Rou'yu önemsemelisin. Umarım Xiao Rou yanlış kişiyi seçmez.” dedi.

 

“Elbette.” Su Jie güvenle ve sakince cevap verdi. Görünüşü için açıkça 'en kaliteli uzun, zengin, yakışıklı, sert ve seçkin bir adam' denilen An Yize'ye bakınca Su Jie aniden meraklandı. Dayanamayıp, “Kız kardeşimi neden seviyorsun?” diye sordu.

 

An Yize’nin elleri durdu ve Su Jie'ye hafif çatık kaşlarla baktı. Kısa bir sessizlikten sonra sakin bir ses tonuyla konuştu, “Çünkü sevimli.”

 

Su Jie tıkanmıştı. Abisinin şu anki görünüşünün gerçekten sevimli olduğunu itiraf etmesine rağmen “sevimli” kelimesini abisiyle gerçekten ilişkilendirememişti.

 

“Sevimli görünüyor, ama kişiliği…” Objektif olarak konuşursak, ağabeyinin kişiliğinin kötü olduğunu düşünmese de Su Jian’ın kişiliği hala önceki erkeksiliğini taşıyordu. An Yize, görünüşü veya kişiliği olsun birinin zarif olmasını isteyen tiplere benziyordu. Su Jie, böyle bir kişiliğe sahip olan abisini sevmesini garip bulmuştu.

 

An Yize: “Kişiliği de çok tatlı.”

 

Su Jie: “……” Abi, An Yize’nin sana olan aşkı muhtemelen gerçek aşktır.

 

   ......

 

Anne Su (Kadın Su Jian) ​​gece boyunca anne Su’nun (Erkek Su Jian) kalmasını istedi. Anne Su (Kadın Su Jian) ​​bunu yapmaktan mutlu oldu. Su Jian, iki annenin mutlu ve yakın olduğunu görmekten mutlu oldu. Ancak geç olmuştu. Yaşlılar bebekten ayrılmak istemese de Su Jian An Yize ve bebekle birlikte ayrılmak zorunda kalmıştı.

 

Bebek öğleden sonra uyudu ve şimdi çok enerjikti. Su Jian bebeği taşıyordu ve kilosunu hissetmişti. Araba kullanan An Yize'ye bakarak mutlu bir şekilde, “Bebek tekrar kilo almış gibi görünüyor!” dedi.

 

An Yize, “Çocuk her zaman büyür.” dedi.

 

Su Jian bebeğin küçük yüzünü öptü ve bebek mutlu bir şekilde kıkırdadı.

 

An Yize başını çevirdi ve benzer gözleri ve kaşları olan büyük ve küçük yüzlere baktı. Neon ışıklarını yansıtan gözleri samimiyet ve mutlulukla doluydu.

 

Yanındaki Su Jian bir şarkıyı yumuşakça mırıldanırken bebekle oynuyordu.

 

Su Jian’ın şarkı söyleme yeteneği An Yize için unutulmazdı. Normal bir gün olsaydı An Yize kesinlikle bu şarkıyı durdurmaya çalışırdı. Ancak, bu sefer karışmadı ve onun yerine gülümsedi.

 

Böylece, sözleri Su Jian tarafından değiştirilen şarkı üç kişilik ailenin kulaklarında sakince duyuldu:

 

“Dağların ve denizin yanında bir Su Jian Jian var.

 

O hareketli ve neşelidir,

 

O hazırcevap ve cesurdur,

 

Mutlu bir ailesi, sevimli bir bebeği ve hayat arkadaşı var,

 

O çok mutlu ve memnun hissediyor…”[2]

 

Yan Hikaye “Yeni Akraba Ziyareti” Sonu—


Dipnotlar

 

[1] Önceki cümlede Su Jie, Su Jian'a mutlu olup olmadığını sormuştu. Mutluluk(幸福) Çince’de, Su Jian’ın soyadının ‘Fu’(姓福) olup olmadığını sorduğu kelimeyle aynı şekilde telaffuz edilen ‘Xing Fu’ dur. Su Jian kelime oyunu yapıyor. Fu Erkang, ‘My Fair Princess’ denilen TV şovundaki kurgusal bir karakterdir.

 

[2]Çince’de erkek ve kız kulağa aynı gelir. Su Jian “erkek” dese bile, An Yize bunu “kız” olarak düşündü. Şarkının orijinali:

 

Link 


(DN: Arkadaşlar CCTV dediği China Central Television yani çinin ulusal kanalı.)

 

 

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr