Bölüm 3: Doğal Uyuşturucu

avatar
470 3

Dışlanan Havarinin Dönüşü - Bölüm 3: Doğal Uyuşturucu


***

 

Güneş doğmuştu ama Dean bir saniye bile uyumamıştı.

 

Dean’ın güneş doğduğunda ilk yaptığı şey; bir meyve ağacı bulup meyve toplamak oldu. Bu meyveler kırmızı renkliydi ve portakalı andıran bir şekle sahipti. Kabuklu değildi ve ısırarak yenebilirdi. Ancak Dean kendini riske atmak istemediğinden önce bir hayvanın yemesini beklemişti.

 

Meyveyi tek başına dolaşan bir Goblin’in önüne fırlattıktan sonra onun yemesini ve birkaç saat boyunca etkisini gözlemledi. İlk iki saatte hiçbir şey olmadı. Goblin meyveyi yedikten sonra kendini daha da iyi hissetti ve enerjik hissetti.

 

Ancak üçüncü saatte tüm enerjisi birden düşüşe geçti. Kendisini kötü hissettiğini gösteren sancılı iniltiler çıkarmaya başladı ve kafasını ağaçlara vurmaya başladı. Aynı zaman da ağaca pençe atıyordu. Bu yüzden parmakları soyulmaya başlamıştı ve alnı kan içinde kalmıştı.

 

“Hassiktir!”

 

Meyvenin ne olduğunu anlaması çok uzun sürmedi. Dean, saklandığı ağacın arkasından çıktı ve Goblin’in dibine geldi.

 

Goblin, puslu yeşil gözlerini Dean’e çevirdi ama hiçbir şey yapmadan ona baktı. Dean elini pençe yapıp saldırır gibi yaptı.

 

Kiğk!

 

Keek!

 

 Bu sahte saldırma girişimi Goblin’i öyle ürküttü ki birkaç adım geriledi. Bacakları her an tökezleyecekmiş gibi titremeye başladı. Eliyle önüne bariyer kurmaya ve Dean’ı kendinden uzak tutmaya çalıştı.

 

Dean düşüncelerini doğrulamak için bir aslanı andıran hırıltılar çıkardı ve Goblin’in üzerine yürümeye başladı.

 

“Keek!”

 

Goblin, geri geri sendeledi bacakları birbirine dolaşıp kalçasının üzerine düşene kadar. Bacakları yere sürtüyor ve sürünerek kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyordu.

 

“Gerçekten...”

 

Dean daha fazla ileri gitmeye gerek duymadı ve yerden aldığı demir sopayı kullanarak Goblin’i öldürdü. Bir eliyle Goblin’in sağ ayağını, diğer eliyle de demir sopayı aldı ve geldiği yöne doğru gitmeye başladı.

 

*

 

Güneş tepeye geldiğinde Dean ağaçtan topladığı meyveleri ağacın kovuğuna bıraktı. Alnındaki teri sildikten sonra rahat bir nefes aldı ve dinlenmek için ağacın gölgesine geçti.

 

“Bu meyveler saf uyuşturucu.”

 

Bu meyveler, esrara benzer bir halüsinojen bir kimyasal içeriyordu. Bu meyveyi yiyen canlı iki saat süren dopamin artışı yüzünden kendisini mutlu hissediyordu. Ancak her şey bu iki saatten sonra, üçüncü saate girerken başlıyordu.

 

“İlk önce halüsinasyon görüyor ve saldırganlaşıyor.”

 

Zararsız canlılara kendi korkularını aşılıyor ve onları bir canavar olarak görüyordu. Bir ağaca saldırması da bunun sebeplerinden birisiydi. Ancak ona karşı en az zararı olan kendisinden bir canavarmış gibi kaçması, saldırma girişiminde kaçışmaya kalkması ve zayıf ruhsal durumu bunu gösteriyordu.

 

“Ardından, şok ve güçten düşme var.”

 

Bir canavar olan Goblin, evrim sürecinde kendisini korumak için bir savunma mekanizması geliştirmiş olmalıydı. Ancak kendisinin rahat bir şekilde onu öldürmesi, bu mekanizmanın devredışı kaldığını gösteriyordu.

 

“Son olarak da nörolojik bir etkisi var. Şiddetli baş ağrısı mı? Yoksa kendi canına kıyma isteği mi bilmiyorum ama kafasını sürekli ağaca vurması başka bir belirti olsa gerek.”

 

Ancak bu düşünceyi hızlıca zihninden sildi. Tekrardan işe başlaması gerekiyordu. Gölgelikten kalktı ve kovuğa koyduğu meyveleri bir odun yardımı ile ezmeye başladı. Birkaç dakika sürmeyen ezme işleminin ardından yaprakları tabak olarak kullanıp, ezilmiş meyveleri yaprakları doldurup güneşe bıraktı.

 

“Bir süre kaldıktan sonra yapış yapış hale gelecektir. Ardından tekrardan döversem, suyun yoğunluğuna yaklaştırabilirim. Bu işlemi beş gün boyunca, yirmi ölçek yaparsam yeterli olabilir. Keşke bir kazanım olsaydı.”

 

Kafasını kaldırdı ve gökyüzüne baktı. Aklında adice bir plan vardı ve güç edinmenin en kolay yoluydu.

 

“Ama sayılarını ve yerlerini öğrenmem gerekiyor.”

 

Dean tekrardan meyve topladıktan sonra aynı işlemleri tekrarladı ve bunu kaç kere yaptığını unutana kadar tekrar yaptı.

 

“Burada dursam ve araştırmaya başlasam iyi olur.”

 

Dean çalışmayı bıraktı ve Goblin’den aldığı demir sopayı aldı ve ağaç bölgesinden çıktı. Gitmeden önce bölgesinin girişinde yere serilmiş olan Goblin cesedine bir bakış attı.

 

“Bir gün böyle olmamak için acımasız olmalıyım.”

 

*

 

Ellerinde iki demir sopa tutan iki Goblin, yerde sürükleyerek götürdükleri yaban domuzunu bıraktılar. Yorgunluklarını belli eden ter, yeşil derilerinin üzerinde kaydırakta kayan bir çocuk misali kayıp yere düştü.

 

“Keek!”

 

“Keeeek!”

 

İkisi de birbirleriyle konuşmaya başladı.

 

Bu esnada onları takip eden Dean’den bir haberlerdi. Dean her zamanki gibi bir ağacın arkasındaydı. Goblinlerin görüş açısını kullanarak onlardan saklanıyordu.

 

“Bu kendilerine has bir dil mi? Bu kadar gelişmiş olduklarını düşünmezdim.”

 

Dean onları üç dakika boyunca izledikten sonra tekrardan harekete geçmeleriyle takip etmeye başladı. Goblinler giderken bir domuz sürükledikleri için bir hayli yavaşlardı ancak Dean’ın sabır konusunda bir sıkıntısı yoktu.

 

“Lakin yakın da beslenmezsem öleceğim. Etkileri çoktan hissedilmeye başladı.”

 

İki gündür ağzına ne su, ne de yemek girmişti. Ayrıca küçük dinlenmeler dışında uyumamıştı da. Bunun sebebi kendisine yeterince güvenmediğinden risk almak istememesiydi. İlk önce keşfetmeli ve bilgi edinmeliydi. Ayrıca görünürde herhangi bir dağ olmaması, onun görüş açısını son derece kısıtlıyordu.

 

Yarım saat süren bir takibin ardından birkaç Goblin’in gelmesiyle dikkat kesildi. Gelen Goblinler bu Goblinlerden farklı olarak metal zırhlar giyiyorlardı ve kemerlerine asılı kılıçları bulunuyordu. Boyları diğerlerinden farklı olmasa da vücutları daha dolgundu ve kemikleri sayılmıyordu.

 

“Şüphesiz, diğerlerinden çok daha güçlüler.”

 

Kendi içinde çatıştı. Burada bırakabilirdi. Ancak bu sayede kendisini tam olarak güvene alabilirdi. Bu geceyi atlattıktan sonra tekrardan takibe gelirdi.

 

“Hayır! Kabuğumdan çıkmam gerekiyor. Vücudum bitkin hissetmeye başladı. Düşün… en iyi yaptığım şey düşünmek.”

 

Gözlerini yumup senaryolar kurdu. Kısa bir süre sonra gözlerini açtı ve kararını verdi. Harekete geçen Goblinleri takip etmeye devam etti. Ancak mesafesini daha da açmış ve yavaş hareket etme kararı almıştı.

 

“Bir yerleşke varsa, düzenli su ve besin kaynakları olmalı.”

 

Açlığın ve susuzluk hayatta kalma arzusunu tetikledi. Temel sorunları çözemezse güçlenmek için kendine vakit ayıramazdı.

 

Hayatta kalma arzusu korkusunu yendi ve kendisini zorlamasına yol açtı. Dişini sıktı ve takip etmeye devam etti ta ki ağaçların bittiği yere ulaşana kadar.

 

Buradan ilerisi tertemiz düzlüktü. Yerdeki çimenler haricinde herhangi bir yeşillik yoktu. Düzenli bir şekilde kesilmiş, çalılar dahi temizlenmişti. Burası bir yerleşkenin girişi olmalıydı.

 

Dean yerden bir tutam çimen kopardı ve suyunu sıkmayı denedi. Buradaki çimenler, ormanın geri kalanındakilere kıyasla daha renkli ve dolgundu. Ayrıca nemli olmaları yakınlarda bir su kaynağının olması gerektiğini söylüyordu.

 

“Buraya bir işaret bırakmam gerekiyor.”

 

Gelirken sürekli bir işaret bırakmıştı. Ayrıca kendi zihninde bir harita oluşturduğundan –zihni epeyi kuvvetlidir- tüm yolu hatırlıyordu.

 

“Bu da onlar avlanmaya çıktığında yiyeceklerine çökebilirim demek oluyor. Sıradan avcılar ile başa çıkmak benim için zor olmaz.”

 

Goblinler görüşünden kaybolana ve küçük bir tepenin görüş açısını bozana kadar gözlerini oradan ayırmadı. Ancak gözünden kaybolduklarında hızlı adımlar ile ilerlemeye başladı. Yarım saatlik bir ilerleme sonrasında gümbürdeye suyun sesi kulaklarına dolmaya başladı.

 

“Bir akarsu!”

 

 Uzun süredir sahibi görmeyen vefalı köpek gibi heyecanla sesi takip etti. Üç yüz metre ötede bir nehrin akışını görünce vücuduna güç doldu ve hayatında hiç koşmadığı kadar hızlı koştu. Nehir iki metre genişliğindeydi, bir metre derinliğe sahipti ve oldukça güçlü bir akışa sahipti.

 

Dean, nehri incelemekle uğraşmadan eğildi ve kana kana su içti. Karnı şişene kadar su içtikten sonra elini yüzünü yıkadı ve kafasını suya soktu. Kafasını suya soktuğunda hızlı bir şekilde hareket eden balıkları gördü. Boynunun ağrımaya başladığını fark ettiği için kafasını geri çıkardı ama suyun altı aklından çıkmayacaktı.

 

“Uzun süredir banyo yapmıyorum, hastalanabilirim.”

 

Üzerindeki kıyafetleri çıkardı ve vücudunu yıkamaya başladı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46886 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr