Karanlık…
Her yer karanlıktı.
Karşısında bir ‘adam’ vardı. Ellerini arkasında bağlamıştı. Üzerinde uzun, siyah bir cüppe vardı. Saçları hastalıklı sarının açık tonlarındaydı. Yüzü süte batırılmışçasına beyazdı, gözleri siyahın en karanlık tonundaydı.
Çenesi sıradan bir insana kıyasla daha uzundu ve öne çıkıyordu. İfadesiz yüzüyle direkt olarak Dean’ın gözüne, ruhunun derinliklerine bakıyordu.
Ağzı açıldı ve birden hareket etmeye başladı.
“21221 128 221817211 2252751214156211217 131116122112931 191563614 212156171217 11012512”
Rakamları öyle hızlı bir şekilde söyledi ki dudaklarının ardıl görüntüsü oluştu. Yüzündeki ifade odundan yapılmışçasına sabitti.
“Ne diyorsun?”
Dean kaşlarını çatarak sordu. Ancak ‘adam’ rakamları söylemekten başka bir şey yapmadı.
“Bu sayılar ne anlama geliyor? Kimsin?”
“81824121281 5121414124 624”
Fısıltılardan ibaretti. Ses tonu yüksek değildi, sanki kulağına fısıldıyormuş gibi sakin ve kısıktı. Dean adamın ne olduğunu anlamadan ona yürüdü. Ancak adım attığı anda boşluktan düştü ve yerinden sıçradı.
“Argh!”
Yerinden sıçradı ve birden etrafa bakındı. Sarı saçlı adamı arıyordu. Fakat, metre ötesinde sandalyede kitap okuyan Arnia’dan başkasını göremedi.
“Ne yapıyorsun bok kafalı, delirdin mi?”
“…”
Dean sessizce ona baktıktan sonra iç çekti ve kafasını yastığa koydu. Gözleri tavana sabitliydi.
‘Önce Goétia, şimdi de bu adam. Ne oluyor lan dünyama? Bu kadar gizem fazla değil mi? Basit bir isekai dünyası olamaz mı?’
Şu anda kahramanlar rahatlıkla yaşıyor, zenginliklerin ve güzelliklerin tadını çıkarıyor olmalılardı. Elbet bazı dertlere sahip olabilirlerdi ancak arkalarında bu dertleri çözebilecek tanrılar vardı.
“Uyandığına göre bana müsaade.”
Arnia kitabını kapattı ve yerinden kalktı.
Dean yatağın hemen yanında duran Arthfael’i aldı ve kınını hafifçe okşadı.
‘Görmezden gelmek en iyisi. Eğer umursamaya devam edersem önceki gibi kaybolacağım. Tekrardan olmasına izin veremem. Zayıf olursam ‘o’ geri döndüğünde işimi bitirmesi daha kolay olacak. Yeterince güçlenmeden işleri yerine oturtmam gerek.’
O diye seslendiği kişi, saf olan kişiliğiydi. Gerçi artık saf olamayacak kadar kirlenmişti. Karanlığı tattığından nasıl bir şey olduğunu ve neler yaratabileceğini iyi biliyordu. Sonuçta o, asıl kişiliğin karanlıkla temasa geçmesi sonucunda oluşmuş bir artıktan ibaretti.
O bir insan değildi. İnsan kılığına girmiş bir karanlıktan ibaretti.
‘Yok olmadı. Sadece uyukluyor, zamanı gelince saldırıya geçecek.’
Hem o, hem de kendisi beden için sürekli kavga edecekti. Bunu o da biliyordu, bu yüzden tek saldırı da işini bitirmek için güç topluyordu. Ancak böyle işini tek seferde bitirip, kontrolü tam olarak eline alabilirdi.
Hafifçe iç çekti ve Arnia’nın güzel figürüne baktı.
“İnsan teşekkür eder. O kadar yanında durup, bir anne gibi seninle ilgilendim. Ne kadar yoruldum bilemezsin!”
“Sadece bedelini ödedin.”
“Hah! Küstah orospu evladı.”
Dean bir şey söylemeden gözlerini kapattı ve tekrardan uykuya daldı.
*
Saatler sonra gözlerini açtığında Arnia bir tepsiyle yanı başındaydı. Hoş olmayan bir ifade suratına yerleşmişti. Dean’ın uyandığını görünce tepsiyi dizlerine koydu ve tepsideki ekmeği ufalayıp çorbayla karıştırdı.
“İçinde zehir yok, değil mi?”
Dean şüpheyle sordu.
“Artık bizden birisin. Sanırım…”
“Eh, sana güveneceğim.”
“O zaman ye ve hızlıca iyileş! Tanrım, vücudun nasıl bu kadar dayanıksız olabilir? O kadar güçsüzsün ki güç kaybını önlemek için çok şeyden feragat ettim!”
Hafifçe gülümsedi.
“Bana çok şey borçlusun evlat. Seni terk etsem bile abim bana bir şey yapmazdı.”
“Ağzı süt kokan bir veletten bunları duymak komik.”
İkili birbirlerine küfürler etmeye başladı ve zaman hızlıca akmaya devam etti.
Dean Arnia’nın getirdiği yemeği yedikten sonra kendini hızlıca topladı ve ertesi gün, eskisinden daha sağlıklı bir şekilde ayağa kalktı. Arnia’ya teşekkür etti ve Norlather’i görmek için ofisine gitti. Arnia’dan basit bilgiler almıştı, onun nerede olduğunu biliyordu.
Çelik bir kapıya geldikten sonra tıklattı.
“Gir.”
İçeriden canlı bir ses duydu.
Cr~
Kapıyı açtığında masasında oturmuş, bir yığın dolusu kağıdı inceleyen Norlather’ı gördü. Yakışıklı yüzü mankenlerin kıskançlığını çekmesine neden olacak kadar parlaktı. Okyanus mavisi gözleriyse insanları içine çekebilecek bir okyanus misali derindi.
Kafasını kaldırdı ve Dean’a baktı.
“Ekibe hoş geldin Dean, şu an oldukça meşgulüm. Sonrasında bir tanışma merasimi ve hoş geldin partisi yapacağız. Lütfen bir an önce sağlıklı olmaya özen göster.”
“Görevlerimi inceliyorsun?”
Dean onun önündeki kağıtlara bakınca ne olduğunu anladı. Norlather’a bakınca derin düşüncelere daldığını anlaması çok uzun sürmedi. Önündeki kağıda odaklanmıştı ve söylediklerini duymamış gibi yanıtsız bırakmıştı.
Kağıda bakınca bir görev ilanı olduğunu anladı.
[Kutsal Meşe Mezarlığı’ndaki İskeletleri Temizleyin]
Açıklama: Kutsal Meşe Mezarlığı’nı düşük seviye ölümsüzlerden olan iskeletler işgal etmiş bulunmaktadır. İskeletlerin tamamını temizleyin ve mezarlığı arındırın.
Görev ücreti: 300,000 Venia
Seviye: Gümüş - Altın
Tür: Grup
Gereklilikler: En az bir büyücü ve şövalyeye sahip olmak.
Üç yüz bin venia! Saçma derecede yüksek bir fiyattı. Öyle ki imkanı olsaydı tereddüt etmeden kabul edebileceği bir görevdi! Bu parayla kraliyet başkentinde saray çevresinden bir dükkan alması mümkündü.
Ancak Norlather aynı şeyi düşünüyor gibi gözükmüyordu. Kaşları fazlasıyla çatılmıştı. Şüpheleri yüzünden okunuyordu.
“Tuzak olabileceğinden mi şüpheleniyorsun?”
“Bu görev bana lonca tarafından önerildi.”
“Şef ve şehir lordu her ne kadar büyük figürler olsa da, elleri maceracılar loncasının derinliklerine ulaşamaz. Bence fazla şüpheleniyorsun.”
“İncelemekte fayda var.”
Norlather aklına bir şey gelmiş gibi birden kafasını kaldırdı ve Dean’a baktı.
“Yarın, Kutsal Meşe Mezarlığı’nı gözlemlemek için ayrılmanı istiyorum. Eğer edindiğin bilgiler doğruysa seni yüksek seviyeli iksirlerle ödüllendireceğim.”
“Bu bir emir mi?”
Dean kafasını yatırdı. Yüksek seviyeli iksirler ihtiyacı olduğu bir şey olsa da hayatından önemli değildi. Bu adam onu bir deney faresi olarak kullanmak istiyordu.
“Hayır, bu bir rica. Ancak reddetme hakkın yok.”
“Görevi tamamlarsak %50 zam istiyorum.”
“Önemli değil.”
Salağa yatanları yatmışken sikmek Dean’a öğretmenleri tarafından öğretilmiş bir şeydi. Norlather açıkça bir şey olursa sana olsun diyordu. Tabii, Dean’ın reddetmesi için bir nedeni yoktu. Bunu kullanarak kazancını artırabilirdi.
“Görev daha da detaylandır lütfen. Neler hakkında bilgi almam gerekiyor?”
“Öncelikle…”
Norlather yavaşça masaya eğildi ve Dean’a bakarak açıklamaya başladı.
Bir süre sonra Dean kafasını salladı ve odadan ayrıldı.
***
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..