3.Bölüm - Parti #1

avatar
1895 6

Sahte Adam - 3.Bölüm - Parti #1


Tanrı gerçekten var mıdır? Yoksa Tanrı, beni yaratan yazarım gibi biri tarafından mı yaratılmıştır? İnsanlar birçok şeyi sorgulamaktan sakınır. Sorgulamak, insanı mutsuzlaştırır. Gerçeği birçok insan öğrenmek ister. Fakat insanlar gerçeği neden öğrenmek istediğini bilmez. Çünkü insan doğasında merak açlığı asla tükenmez.


Niçin bu konuya geldim? Neredeyim? Parti ne oldu? Bunlar merak ettiğiniz sorularsa, olayların başına dönmem lazım. (Şu an filmdeymişsiniz de kaset geriye sarıyormuş gibi hayal edin.)

 

 

"Sizin oralarda partileri nasıl düzenliyorlar?" diye sordu Ivan.

 

Gözler üzerime çevrildi.


Yine topu bana attı.


Yakışıklısın ve zenginsin. İnsanlara arkadaşıymışsın gibi davranmasan bile senin etrafında toplanmaya devam ederler. Bu kadar iyi olmak zorunda değilsin.


"Ben pek parti adamı değilim. Hiç katılmadım. O yüzden fikrimi belirtmem doğru olmaz," diye bir yorumda bulundum.


(Aslında bizdeki partilerin öğrenci evine nargile, rakı, uyuşturucu vb. getirilip Müslüm Baba'yla kol jiletlendiğini anlatsam, parti yerine satanist ayini sanabilirdi.)

 

"Aslında sende tam tersi gibi bir hava var. Tabii yüzünün her zaman annesine küsmüş küçük bir kız çocuğu gibi durması dışında,” dedi masadaki en güzel vücuda sahip kız.

 

Masadakiler gülüşürken ben de ayıp olmasın diye değil, kulağa güzel geldiği için sırıttım. 

  

"Tabii. Siz tanıyın onu, daha ne kötü yönlerini göreceksiniz," diyerek şakaya eşlik etti Ivan. "Şimdi. Konumuza dönecek olursak, tüm okulun konuşacağı bir parti düzenlemeye kararlıyım. Bu sebeple bana eşlik edin. Beraberce liste yapacağız ve onları birlikte tamamlayacağız."


Herhangi biriyle işbirliğinde bulunmak, samimiyet kurmak istemiyorum.


Ayrıca, Ivan gerekli malzemeler için para uzatırsa muhtemelen kimse kabul etmeyecek.


Cebimde kendime yetecek param yok. Centilmenlik veya iyi izlenim adına bu arkadaşlık bağları ayağına hiç gelemem.


Uzunca süre planlı bir liste yapıldı. Listenin tamamlanması için epey bir saat oturduk.


Masada bulunmanın en kötü yanı ise dahil olmak istemediğin akraba ziyaretine gitmek gibi bir şeydi.


Hesap istendi. Ivan’a ödetmediler. Ben parayı kim ödeyecek kargaşasına dahil olmadım. Olamam da zaten. Bunun için yeterince samimiyetim yoktu. 

 

"Beautiful, tuvalete gidiyorum, benimle gel,'' dedi Ivan, usul usul yürürken. ''Tuvalete onsuz gidemem.''

 

Ulan kafedeki yabancılar (ve hâlâ noveli okumaya devam eden arkadaşlarımız) yanlış anlayacaklar. Parlak çocuksun zaten. Benim de saçlarım uzun. Kendimi diz çökmüş bir halde tuvalette yakalanmayı hayal etmemeliyim... etmemeliyim... Sikeyim. O kadar yakışıklı ki istemsizce hayale kapılıyorum.


İşedim.


Sonra ellerimi yıkadım.


Ivan genzini temizledi. "Kabul eder misin emin değilim, yanlış anlamandan korkuyorum, seni tam olarak tanımıyorum ama lütfen gurur yapma ve bu parayı kabul et." 


Ivan bir tomar para uzattı.


Gereğinden fazlasıydı.

 

Biliyordum.


Beni buraya getirmesinin altında bir neden olduğu barizdi.


"Bu parayı kabul etmemin gururla bir alakası var mı, yok mu, bilmiyorum. Cebinde kalsın,'' dedim sertçe. ''Sürekli yardımcı olma çabaların beni sıkıyor. Robin Hood değilsin. Ben hallederim."


Yine yaptım... Gururuma yenik düştüm. Ölsem de, haksız da olsam, dara da düşsem, huyumdan vazgeçmiyorum.

 

"Eğer yanlış anladıysan özür dilerim,” diye mırıldandı.

 

Amacı yardımcı olmak da olsa sinirlendim. Neden sinirleniyorum ki? Hiçbir art niyet beslemeden yardımcı olmak istemişti.

 

"Para sahibi olman herkese yardım edebileceğin anlamına gelmez," dedim son kez.


                                         *** 


Dışarıda buluştuk.


Güzel fizikli hatun ile bir liste kapıp ayrıldık.


Cebimdeki parayı listeye harcarsam sonrasında büyük sıkıntıya gireceğimi biliyorum. Babam dokuz gün sonra para yatıracak. Fakat umurumda değil. Amacım bir şeyler kanıtlamak değil. Fakirin aç kalması benim sorunum değil. Paramın olmaması başkasının sorunu olamaz. Herkes hak ettiği hayatı mı yaşar tartışılır, lakin herkes hayatında hak ediyorum dediği şeyleri yaşamalı.

 

"Isabella," dedi, adını sorduğumda.


Ve Brezilyalı olduğunu söyledi.


(Kıvrımların kökeni belli.)

 

Listemiz: Tabak, kaşık, kase vb. şeyleri kapsıyor. Mali açıdan cüzi bir liste. Fakat epey alacağımız için ne kadar tutacağını kestiremiyordum.


Eşit ödemeyi geçtim, parayı bu kıza yıkmalıyım.


Bir yandan listeyi toparlarken diğer yandan sohbet etmeye koyulduk.

 

"Sevgilin var mı?" dedi ateşli vücut.

 

"Yoksa eğer, olur musun?"

 

"Partiden sonra mı olmamı istersin, yoksa partide olmamızı mı?"


Brrrüş.


Çanlar kimin için çalıyor?


Öldüm de cennette test mi ediliyorum?


Kesinlikle öyle olmalı.


Ben bir erkeği böyle bir vücutla sınardım.


Sıcaklığı yüksek sohbetimiz devam ederken liste tamamlandı. Ağzına kadar dolu bir alışveriş arabasıyla karşı karşıyaydım.


Kasaya doğru hareketlendikçe sohbetimize hızlı cevaplar veriyor, doğru düşünemiyordum.


Kasada sıra beklerken belki de dünyanın en müthiş olayı başıma geldi: Telefonum çaldı! 

 

"Alo, Baba, nasılsın? Annem nasıl? İyi misiniz? Hâl durum falan nasıl gidiyor?"


Ulan fena sevindim. Kıza para ödeteceğim. Kız ne kadar varlıklı gözükse de bir centilmenlik bekliyor olabilir.


Yavaşça kasadan uzaklaşmaya, dışarı doğru yürümeye koyulmuşken, Isabella beni süzüyordu.

 

"N'oldu lan? Özledin mi bizi şerefsiz? Güzel bir haberim var. Hesabına para yatırdım."


Babam dediği günden önce para yolladı...

 

"Tekrardan kumara mı başladın?"

 

"Tartışmaya yer arıyorsun. Bari telefonda anlaşalım. Birbirimizden uzakken bile tartışıyoruz."


Çok para kazanıyormuş gibi bir de kazandığı parayı riske atıyor.

  

"Görüşürüz, sağ ol," deyip kapattım.


Kızla tutarı paylaşabilirim.


Çok geç.


Isabella poşetleri bir bir dolduruyordu.

 

"Özür dilerim, Isabella. Öyle bir davranışta bulunmak istemedim. Ne kadar ödediysen yarısını vereyim."

 

Umarım istemez. O parayı kendime tasarruflu şekilde ayırabilirim.

  

"Önemli değil. Bilerek yapmadığını biliyorum. Yaptıysan bile sorun değil. Benim için bu para sadece günlük harcamam.''


Laf mı soktu, gövde gösterisi mi yaptı, emin değilim. Hava atmak için söylediyse onun adına üzüldüm. Kimse baba parasıyla övünecek kadar vasıfsız bir insan olmamalı.


Ivan'ın villasına (evet, havuzlu) vardık.


Kapıya tıklattım.


Kafede oturduğumuz kızlardan biri kapıyı açtı.

 

"Hoş geldiniz,” diye hep bir ağızdan karşıladılar.

 

Saatler boyunca; alkoller, cipsler, kokteyller ve bir partide bulunması gereken tüm gereçleri masalara dizdik.


O sıra eve Dj geldi ve ses sistemini kurdu.


Fiyakalı bir parti olacağınden emindim, ama canım sıkkındı.


Ivan’la atışmamızdan dolayı mı? Sanmıyorum. Ivan’la arkadaş olduğumu düşünmüyorum, kendi bakış açımdan.

 

Şarkı sesi yükseldikçe üniversiteliler villaya akın etmeye başladı.


Parti filmlerde gördüğüme benzer bir havaya büründü: İnsanlar içiyor, eğleniyor, dans ediyor ve umarsızca sevişiyordu.

 

 

 


Parti bölümü iki kısımlı olacakmış. Ben bu konu hakkında bir yorumda bulunmak istemiyorum fakat siz konuyu biliyorsunuz. Üşenmiş miş falan... Umarım bir gün bizi şaşırtır. Kapanış konuşmalarına sizi oldukça alıştırdım. Yazarımın bazen bilgi vermek için beni kullandığını düşünebilirsiniz. Düşünmeyin! Beni kimse kullanamaz! Desem yalan olur. Hikayenin kahramanı ben olsam da, yazar o. Yine çok uzattım. Yeni bölümde belki görüşürüz. Hayat işte: Yazarım aşırı tembellik hastalığından ölürse (umarım), novel yarım kalabilir.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr