27.Bölüm - Korku

avatar
1001 2

Sahte Adam - 27.Bölüm - Korku


Mutlu etmek istiyorsan başkalarının fikirleri senin için önemliymiş gibi davran.

 

 

 

"Nasıl buldun?"

 

Dikkatli konuşmam gerektiğini biliyordum. "Kız kardeşin mi? İyi birisi, Ivan. Gerçekten sevecen, cana yakın ve..."

 

"Güzel," deyip ciddi bakışlarla beni süzdü.

 

"Güzel."

 

"Bu kadar gergin olma. Erkeklerin kız kardeşim hakkındaki düşüncelerini tahmin edebiliyorum. Aranızda bir şeyler yaşanmayacağını umuyorum."

 

Belki ikimiz de açık sözlü olduğumuz için vaktinde çok kez tartıştık. "Olamaz. Onun dışında... Bilmiyorum, Ivan. Onun dışında birisini bir daha sevebileceğimi... Veya birisini sevdiğimde onu sevdiğim gibi sevebileceğimi... bilmiyorum."

 

"Ben de öyle düşünmüştüm." Tebessüm etti. "Eğer aranızda ilişki olursa bunu onaylarım, Beautiful. Sen... Canımdan çok sevdiğim kız kardeşime layık bir erkeksin. Ama eğer babamla görüşmenden sonra bizimle kalmaya karar verirsen, Beautiful, ilişkinizi onaylamıyorum. Anladın mı beni?"

 

"Daha bir şey olmadı Ivan, sakin ol."

 

"Sana olan bakışlarını daha önce de gördüm."

 

"Mesela?"

 

"Partide Küt Saçlı Kız'ın sana bakışını gördüm. Senden bile önce."

 

"Paranoyaklık etmeyi bırak. İlk görüşte aşka mı inanıyorsun yoksa?"

 

Ivan başını pencereden taraf çevirip iç çekti. "İnanıyorum, Beautiful. İlk görüşteki aşkların, sonradan alevlenen aşklardan daha güçlü olduğuna inanıyorum."

 

"Söylemin daha muhtemel tabii ki."

 

Bana sorarcasına baktı. "Açıkla."

 

"Bir kadını ilk görüşte aşık olup tanımanın heyecanı, gizemi, eğlencesi ve hazzı kesinlikle daha güçlü olur. Olmalı yani bence."

 

Ivan kaşlarını kaldırdı. Başını eğdi. "Sence."

 

"Ne ima ediyorsun?"

 

"Ya beni, ya da kendini kandırıyorsun," dedi Ivan, azametli bir tavırla. "Küt Saçlı'yla aranızda olan ilk görüşte aşk değil miydi yani? Onunla ikinci görüşmende gözünü benim yatağımda açtın."

 

"Yanı başımda seni bulmayınca hayal kırıklığına uğraşmıştım," dedim alaycılığımı (tabii ki) belli ederek.

 

Doğruldu. Vakar ifadeyle beni süzdü. "Üstündekiler sana yakıştı... Aslında bagajdakilerle birlikte aldığımız her şey yakıştı. Model olabilirmişsin. Boyuna şöyle bir bakınca."

 

"Bu kadar fazla takım elbise almamın sebebi var mıydı bilmiyorum, ama sadede gel, Ivan. Yüzüne bakarak söyleyeceğin şeylerin bu kadar basit olmadığından eminim."

 

Araba duraksadı, sonrasında şoför, "Vardık, Ivan bey," dedi.

 

"Dışarıda bekle, Robert."

 

Şoför denileni yapıp arabadan indi.

 

"Arabadan indiğimizden itibaren yalnız başınasın, Beautiful. Babam... Babamın karşısında seni koruyamam."

 

Sadece başımı hafifçe sallayarak karşılık verdim. Ardından arabadan indik. Dev bahçesi olan, ortasında küçük bir şeytan boynuzlarına sahip ve melek kanatları bulunan heykelin ağzından su akan süslü havuzu gördüm. Villayı ters yatırsak muhtemelen 6-7 kat çıkacak kadar genişti. Tahminlerimde yanılmıyorsam üç katlıydı. Beyaza çalan bir renk, çatısı Street Fighter'daki Guile'ın saçı gibi garip bir dizayna sahipti. Aslında bir daha bakınca ayrımı yapamadım. Burası şato da olabilirdi, belki de saray... İlginç, bu ayrımları araştırmam gerek. Ya da siktir edip şu filmlerde gördüğümüz mutlu aile tablosu olan mafya babasının evlerinden biri gibi diyebiliriz.

 

"Gel," dedi Ivan, sesinde en ufak bir duygu olmaksızın.

 

Peşinden atıldım. Villanın geniş kapısına doğru yürürken kapıya kadar uzanan yolda yan yana dizilmiş takım elbiseli adamların içinden geçtik. Dalyan gibi olmaları aklımda boğazıma çöktükleri gibi beni boğabilecek güçte olduklarını düşünmeye teşvik etti.


Kapıya vardığımızda hizmetçi tarafından içeri buyur edildik.


İlk gözlemlerime göre yukarı doğru uzanan merdiveni ve merdiven alt kısmından (giriş katının olduğu kısım) ileri doğru uzanan salonu gördüm. Ivan'ı takip ettim. Salona vardığımızda bir adamla karşılaştık.


Siyah deri koltukta oturmuş, bacak bacak üzerine atmıştı. Elindeki (muhtemelen) viskisini yudumluyordu. Lacivert takım elbiseliydi. Gür sarı saçlarını arkaya doğru taramıştı. Yeni tıraş olmuştu. İtiraf etmeliyim ki oldukça yakışıklı ve karizmatikti (belli ki babası).



(Bunların ailesinde çirkin olmama hastalığı falan mı var.)

 

Ivan, saygıyla ve saygısına daha ezici olan korkuyla başını öne eğdi.


Aslında saygısı da saygılı olduğundan değil, korkusundan dolayı babasına gayriihtiyari saygı duyuyordu.

 

Bana bakarak, "Demek oğlumun hayatı boyunca bir kez olsun bana karşı geldiği çocuk sensin," dedi, samimiyetten uzak, tehditkar ve korkunç gülümsemeyle.

 

Gülümsemesi onun yüzünde o kadar normal duruyor ki bu daha da ürkütücüydü.


Elindeki viskiyi önündeki masaya vurup ayağa kalktı. "Demek oğlumun hayatını tehlikeye attığı çocuk sensin," dedi bastırıcı gülümsemesiyle.

 

"Detayları henüz bilmiyorum, ama Ivan benim için ne yaptıysa ben de onun için aynı şeyleri yaparım."

 

Alaycı ses tonuyla aşağılarcasına güldü. "Yaparmış... Evlat, sen bir bok yapamazsın. Boyundan büyük konuşma. BİR BOK yapamazsın sen. Gözlerine baktığımda ne görüyorum, biliyor musun? Kendisinden başka kimseyi düşünmeyen, kendisi hariç bütün insanları aşağı gören bencil bir velet.''

 

"Ivan'ın davranışlarına ve sana baktığımda ben de bana söylediğiniz şeylerin aynısını sizde görüyorum. Tabii velet kısmı hariç."

 

Başını aniden bana çevirdi, dolu dolu kahkaha attı. "Ukala çocuk. Sen de biraz taşak varmış anlaşılan." Tekrardan ezici kahkahasını patlattı.

 

Ivan kolumu dürtüyor, korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Yapmamamı dile getirircesine başını iki yana salladı.

 

O sırada Ivan'ın babası hızla üzerime doğru geldi, korkunç gülümsemesiyle rahatsızlık sınırını yeterince aşana kadar yüzünü, yüzüme yaklaştırdı.


Hayır, gülüşü korkutucu değil, dehşet vericiydi yakından bakarken.


"Evlat, sana işkence hakkında bir sır vereyim: İşkence, insanlar için bir çok aracılıkla kullanılır; kötü bir adamı cezalandırmak için, intikam için, bilgi almak için, bazen ise sadece zevk almak için. Bir de..." derken yavaş yavaş ceketini çıkarıp gömleğinin düğmelerini açmaya başladı.

 

"Bazen ise sadece zevk almak için," dedi üzerine basa basa.

 

Gömleğini zemine bıraktı. Vücudunun her yeri izlerle kaplıydı; bıçak izi, kırbaç izi, kurşun izi, yanık izi, birkaç ayırt edemediğim iz daha vardı.

 

"Beni tehdit mi ediyorsunuz?" diye sordum.

 

Elini hemen başımın arkasına dolayıp kendisine doğru çekti beni. "Evlat, ben tehdit etmem, yaparım!"

 

Ardından kafamı hafiften itelercesine bıraktı ve tekrardan masadaki viskini alıp koltuğa oturdu.

 

"Bizimle ilgili ne biliyor, Ivan?"

 

"Hiçbir şey, baba."

 

Viskisini yudumlarken bakışlarını bana çevirdi. "Beautiful. Adın Beautiful'muş. Adım Boris. Bundan sonra bana patron diye hitap edeceksin, anlaşıldı mı?"

 

Elini sıkmak için hareketlendim.


"Elimi sıkman için önce kendini bana kanıtlaman gerek ufaklık," deyince, duraksadım.

 

"Arkadaşına burada işlerin nasıl işlediğini öğret, Ivan. Beni tanıdıktan sonra yine bana karşı aynı horozlanma cüretinde bulunursa, onu takdir etmem, uzuvlarını teker teker parçalarım."

 

Bu sözler güçlükle yutkunmama sebep oldu. Hayattaki hiçbir şeyin ölüp dirilmemden sonra beni etkilemeyeceğini düşündüm. Ama bu adam... fazlasıyla korkutucuydu. Korkmama sebep olacak kadar korkutucu.

 

Çıkmak için hareketlendik.


"Evlat,'' diye seslendi Boris, ''burada kesinlikle aşmaman gereken bir kural var: kızımdan uzak dur, o sana sormadıkça ona sorma."

 

Kafa salladım ve salondan ayrıldık.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr