Milyarlarca din, bir o kadar farklı Tanrılar varken insanlar kendi inandıkları Tanrı'nın doğru olduğunu düşünüyor. Her inançlı, diğer dinlere karşı dinsiz haliyle.
Ivan yatağıma, yanıma uzanmıştı
"O gün...'' diye mırıldandım. ''Zencileri yakaladığımızda rol mü yapmıştın, yoksa gerçekten dediklerim senin için bir anlam ifade etti mi?"
"Tabii ki etti.''
"Beni kurtarmak için o adamı öldürdün. İlk miydi, yoksa zencilerden önce yapmış mıydın?"
"Yaptım," dedi Ivan, soğukkanlılıkla. "O zaman haklıydın, hâlâ haklısın. Orada yeni bir başlangıç yapmak istedim. Ve buraya, tekrar Zagreb'e döndüğümde fark ettim ki içimde Zagreb yaşadığı sürece yeni başlangıç yapmam imkansız."
"Anlıyorum."
"İnsanları öldürmemle ilgili bir problemin yok mu gerçekten?"
"Beni her şeyimle kabul etmemiş miydin? Aynısı senin içinde geçerli."
"Bu hayata alışmasan iyi olur, Beautiful. Hızlıca adapte olman beni endişelendiriyor."
"Merak etme," dedim. "Senin yerini almayacağım. İnsan öldürebilecek nitelikte biri olduğumu sanmıyorum."
"Umarım haklısındır," dedi. "İşlediğin her cinayette kendini de öldürmeye başlıyorsun. Ama kendi ölümün daha da kötü oluyor; yavaş yavaş kendi benliğinden bir parçanın daha gittiğini biliyorsun ama sorun bilmende değil, engel olamamanda."
Ivan'a döndüm. "Ne dinliyorsun ve neden sigarayı bana dönmüyorsun?"
Kulaklığın tekini uzattı. "Bu sigara bildiğin sigaralardan değil bilesin.''
İç geçirdim. "Senin yokluğunda neler yaptığımı unuttun galiba?"
Başını hafifçe salladı ve sigarayı verdi. "Sağlammış," dedim bi fırt aldıktan sonra.
Daha da önemlisi kulağımda dolanan şarkının sahibinin sesi çok tanıdık geliyordu. Hatta sesleri. İki solisti de tanıdığıma yemin edebilirim.
"Fark ettin demek," dedi Ivan, yüzümde oluşan ifadeyi görünce.
"Düşündüğüm kişiler mi?"
"Evet. Scott ve Alexa hayallerindeki grubu kurmuşlar mı bilemem ama müzik grubu kurmuşlar."
"Grup adı ne? Menemene Saplanmış Meteor gibi saçma isimlerden değildir umarım?"
Yine yüzünde koca soru işareti varmışçasına bana baktı. "Lost Five.''
"Son yaşanan olaydan sonra Scott beni hâlâ grubun bir parçası olarak görüyor...''
"Ne yaşananı?" dedi Ivan, elimden sigarayı aldı ve ayağa kalktı.
"Boş ver. Asıl önemli soru: Baban bunca illegal işlere rağmen neden yakayı ele vermiyor?"
"Babamı ilk görüşte tanımamandan bu sorunun geleceğini biliyordum," dedi Ivan. "Sen sahiden babamla boks antremanı yaptığını mı düşünüyorsun?"
"Babanda mı şizofrenik halüsinasyonlarımdan biri?"
"Babam..." dedi Ivan, "O, Dünya Ağır Siklet boks şampiyonu."
Ayağa fırladım. "Ne?"
Ivan güldü. "Eğer sahiden ondan ciddi bir yumruk yeseydin altı ay seni çorbayla beslemek zorunda kalırdım. Bu yüzden babam medyanın karşısında çok güçlü. Polislerin yarısı haraca bağlı, bir diğer yarısı da (Eddie) gibiler çaresizce onu enseleme peşinde."
"Amcan?" diye sordum.
"Babam boks dünyasındayken o başından beri kirli işleri yürütürmüş. Beraber harika ikililerdi, sonrasında..." Ivan kafasını iki yana sallayıp odadan çıktı. Sonra tekrar girdi. "Babam seni istiyor."
"Az önceki yaptığın havalıydı. Keşke karizmayı bozmasaydın."
"Ben de onu kurgulamıştım," deyip odadan çıktı.
Ayağa kalktığımda kendimi mayışmış ve rahat hissettim. Durduk yere oldukça keyiflenmiştim. Ivan'ın sigarasını keşke içmeseydim.
Aceleyle bodruma indim ve ringde goril gibi vücuduyla Boris'i ve... Göğsümdeki al gülüm ver gülüm yapan nefes akışım tıkandı... Güzeller güzeli Branka dar şortuyla, boks eldivenleriyle babasına karşı antreman yapıyordu.
"Uzun zamandır yapmıyorduk baba," dedi Branka. "Ona zaman ayırınca beni ihmal ettin."
"Özür dilerim bebeğim. Bu bok parçası o kadar kötü ki, senin seviyene çıkarmak için bayağı bir uğraşmam gerekli."
Branka sevecenlikle gülümsedi ve Boris'in yanağına öpücük kondurup ringden çıktı. Suyundan bir yudum aldı. "Antremanlar nasıl gidiyor?"
Önce Branka'ya baktım, sonra Boris'e; Boris kafa salladı.
"İyi," dedim hızlıca üstümü değişirken.
"Vücudun şekillenmiş," dedi Branka.
Güçlükle yutkundum.
Neden şekillendin be vücut?
Antreman için gerekli şeyleri giyindikten sonra ringe girdiğim gibi Boris böbreklerime sağlam bir yumruk geçirdi. Yere düşüp acıyla karnımı tuttum.
Ulan senin kızın abazaysa acısını ben neden çekiyorum.
"Bu yumruk sandığın şey için değil," dedi.
Karnımı tutarken ayağa kalkıp, "Günlük bana olan nefretini atma ritüellerinden birisi o zaman," dedim.
"Bir daha antremana kafan güzel gelirsen boynunu kırarım."
Ben nasıl anladı demeye kalmadan, "O şeylerin kokusunu bir kilometre öteden bile alırım çocuk. Ivan'ın içirdiğini biliyorum, o kendini pek zeki zanneden sarışın evladım içtiğini bilmediğimi sansa bile."
"Ivan'a bildiğinizi söylemeyeceğimi söylememe gerek yok diyorsunuz yani."
"Aklın o kadarına basıyormuş demek," dedi Boris.
O sırada Franz merdivenlerden aşağı indi. "Beni istemişsiniz efendim.''
"Burada bulunma sebebin," dedi Boris, "müsabaka. Bok parçasının artık gerçek bir müsabaka görmesi gerekli."
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..