İyi bir kitap ufku açar ve sizi sorguya iter. Mutsuz olmak istemiyorsanız iyi bir kitap okumayın.
"Birisi pes edene kadar veya ben kaybettiğine karar kılana kadar müsabaka devam edecek. Aptal olmadığınızı varsayıp kuralı anladığınızı umuyorum," dedi Boris.
Franz eldivenlerini giyiyordu. "Baba, kararına karşı çıkmak istemem ama, o benim seviyemde değil."
"O zaman bana bunu kanıtla," dedi Boris ringde, aramızda dururken.
Kenardan ise bizi Branka her zamanki ışıklar saçan gülüşüyle izlerken, Ivan sıkkınlıkla ve biraz karamsar bir ifadeyle bana bakıyordu.
Boris aramızdan çekildi.
İkimiz de birbirimize el tokuşturmadan gereksiz nefretlerimizi kusmak için müsabakaya başladık.
Onu daha önce hiç izlemedim. Gücünü bilmiyordum. Ama gözleri kesinlikle güçsüz görünmüyor.
Franz'ı tartmak için ona birkaç deneme yumruğu salladım; o da aynı şekilde karşılığı verdi.
Ben genellikle açık oynamama rağmen, Franz tamamıyla kapalı oynuyordu.
Ayak oyunlarıçok iyi, köşeye sıkıştıramıyorum.
Franz'ın karaciğerine vurduktan sonra çeneye doğru aparkat denedim ama başını çekerek savuşturdu, kullandığı eli olan sağ eliyle sağlam bir yumruk savurdu.
Kapanarak Franz'ın yumruğunu savuşturdum.
Birbirimizi tarttığımız bir ilk round oldu.
Köşeme geçtim. Ivan bana su uzattı.
Boris ise Franz'ın yanına gidip ona taktikler vermeye başladı.
"Fikrin var mı?" diye sordum Ivan'a.
Ivan suratıma bakmaya tenezzül bile etmedi.
"Sorun ne? Neden bana böyle davranıyorsun?"
Ivan kenara koyduğum suyu aldı. "Bu round üstüne gelecek, dikkatli ol," deyip tekrardan yerine oturdu.
Branka'ya baktım. Gülümsedi. Aklımla oynadığına eminim. Nişanlısı için aklımı karıştırmaya çalışıyor.
Bu sefer seni de, kocanı da, beni küçümseyen babanı da bugün ringe gömmek istiyorum.
Ayağa kalktım
Boris Franz'ın önünden çekildi. Franz gülümsüyordu.
Yemeyeceğim.
Branka gibi sen de aklımı karıştırmaya çalışıyorsun.
Boris başlama işaretini verdiği gibi hışımla üzerine gittim; Franz'ın gard alacağını düşünüyordum ama o da bana aynı hızla kapanmadan geldi.
İkimiz de birbirimize sağlı sollu üç tane geçirdik.
Aramıza mesafe koyduk.
Kaşımın patlamış, kanım akmıyordu.
Göz ucuyla baktım; Ivan hâlâ aynı ifadeyle bana bakıyordu.
Sorun ne? Neden siktiğim yerinde herkes benim kaybetmemi istiyor?
Kazanacağım! Hepinize inat, Franz'ı ringe-
"Oyuna odaklan," dedi Franz.
Franz suratımın ortasına sağlam bir yumruk geçirdi.
Ben gard almaya vakit bulamadan bir de kaşımın patladığı sol gözüme bir yumruk daha geçirdi.
Yere yığıldım.
Siktir. Bilincim kapanıyor. Kaybetmeyeceğim. Her düşüş, yerini daha güçlü kalkma fırsatına bırakır. Ne olduğu önemli değil, bir işte başarılı olayım amına koyayım. Tek istediğim bu.
Ayağa kalktığımda Boris aradan çekilip devam etmemize müsaade etti.
ikinci round Franz'ın üstünlüğünde geçti.
Kenarı geldim.
Ivan ıslak havluyla gözümü kapatan kanları temizlemeye başladı. "Kapatıcı yok. Akmaya devam edecek, böyle idare etmek zorundasın," dedi kayıtsızca.
Sorun sahiden babasıyla olan samimi ilişkim miydi? Bu adam babam olsaydı ben beni evlatlıktan reddedip bu adamdan kurtulurdum. Böyle bir adamı niçin kıskanıyor ki? Ivan bu kadar basit birisi değil, sorun benle ilgili, ama onun bu tavrını hak edecek ne yaptım?..
Branka. Belki de her şeyi o planladı. Kesinlikle o kız bir şey yapmış olmalı.
"Maçtan çekil, Beautiful," dedi Ivan.
Şaşkınlıkla ona baktım. "Ne saçmalıyorsun sen?" dedim. "Onu yenemeyeceğimi mi düşünüyorsun?"
"Yenebilirsin," dedi Ivan.
"O zaman sorun ne?"
Boris öfkeyle bağırdı: "Siktir git yerine otur Ivan! Yardımcı olmayacaksan köstek olma."
Ivan önce Boris'e sert bir bakış attı, ardından gidip yerine oturdu.
Ayağa kalktığımda hafif sendeledim. Başım dönüyor. Ölsem bile yine de pes etmeyeceğim.
"Kız gibi suratın var, sana yumruk atasım gelmiyor," dedi Franz üzerime yaklaşırken.
"Senin de güçlü ellerin var, yumruk yiyesim gelmiyor."
"İyisin. Gerçekten iyisin," dedi. "Ama bu maçı yeteri kadar uzattığımı düşünüyorum."
"Doğru," dedim. "Senin için ben bitireyim maçı."
Franz, gardını bozup kollarını saldı.
Bu kışkırtmaya gelmemeliyim ama bilindiği üzere ben gaza gelmeyi seven birisiyim.
Gardımı indirdim.
Franz ellerini önünde kaldırdı.
Aramızdaki mesafe yavaş yavaş kapandı.
İlk yumruğu Franz salladı; sağımdan gelen yumruğu savuşturdum, diğer eliyle karın boşluğuma vurdu.
Önce sağımla, Boris'in öğrettiği gibi boşluğuna vurdum, o üçüncüyü sol elimle suratına vuracağımı beklerken ben yine boşluğuna vurunca sarsıldı.
Ardından öfkeli bir yumruk geldi, tam da istediğim gibi. Gelen yumruktan sakındığım gibi solumla çenesine geçirdim.
Franz yere yığıldı. İki yumruğumu da mutlulukla sıkarken, mutluluğum başımı çevirdiğimde solmuştu. Ivan... Beni desteklemedikçe bu dövüşün hiçbir önemi yoktu. O, yanımda değildi, Ivan beni desteklemiyordu; önemli olması gereken bu dövüşü kendim için yapıyordum. Ama yine de mutsuzdum.
Eldivenin bandını yavaşça sökmeye başladım.
"Dövüşün bittiğini sana kim söyledi?" dedi Boris.
"Çekiliyorum," dedim.
"Sen beni küçümsüyor musun yetim piç?!" diye bağırdı Franz arkamdan.
Öfkeyle ona döndüm. "Ne dedin sen?"
"Ailesiz bir piç olduğunu söyledim. Başka bir aileye kendini baktırmak zorunda bıraktığından dolayı."
"Hiç değilse annem, annen gibi Zagreb'in meşhur orospularından birisi olarak anılmıyor."
Kışkırtmak için söyledim ama umarım doğrudur.
Franz, kudurmuş köpek gibi ağızından Hırvatça laflar fırlatırken, salyalar saçarak üzerime koştu ve üzerime atlayıp beni yere devirdi.
Gard almaya çalışırken, Franz yumrukları suratıma geçiriveriyordu.
Bu ezici üstünlüğü üzerimden atmam gerek. Daha fazla dayanamayacağım.
Beline sarıldığım gibi Franz'ı altıma aldım; yumruklarımı şehvetle, zevkle saydırmaya başladım.
O sırada etrafımda duyulan sesleri işitiyordum. "Baba! Bırak beni! Birbirlerini öldürecekler!"
"Kimse bu kavgaya karışmayacak!"
Bu malum kadının evladını ringe gömeceğim. Franz kollarını suratına kapatmıştı. Kalbine sağlam bir yumruk geçirdim. Franz'ın kolları gevşedi. Nefesi kesildi. Gözbebekleri yitip gitti; bembeyaz olmuştu.
Boris beni Franz'ın üzerinden fırlattı. Franz'a suni teneffüs yapmaya başladı.
Ne yaptım ben! Ne yaptım ben... Kendimi kaybettim... Onu... Öldürdüm!
"Sakin ol! Beautiful! Sakin ol! Bana bak!"
Gözyaşlarımla buğulanmış gözlerim Ivan'ı seçemiyordu.
"Ona bak! Kendisine geldi!" Ivan'ın sesini anlıyordum, bana ulaşıyordu, ne söylediğini duyuyordum, ama bir türlü kelimelerin neyi ifade ettiğini seçemiyordu.
Ivan suratıma bir tokat patlattı. Sonrasında iki eliyle başımı sıkıca tuttu.
Ivan'ın yüzünü seçebildim.
"Ona bak! Ölmedi!"
Franz hızla nefes alıp veriyordu.
Ayağa kalktığım gibi yanına gitmek istedim. Boris karşımda dikildi. Başımı kaldırdım. Boris çeneme yumruk attı.
Yere yığıldım.
Kalktım, tekrar Franz'a ulaşmak, ondan özür dilemek istedim.
Boris bir kez çeneme vurduğunda, kendimden geçmiştim.
Gözlerimi açtığımda ise yanı başımdaki Ivan dışında kimse yoktu.
Konuşmak istedim, ama çenemde akıl almaz derecede ağrıyordu. Acıya karşı dişlerimi bile sıkamıyordum ve bedenim soğudukça şiddetleniyordu.
"Muhtemelen çenen ya kırıldı, ya da çatladı," dedi Ivan. "Ailenin doktorunu aradım, birazdan burada olur."
Gözyaşlarım hem dayanamadığım acı için akıyordu, hem de yaptığıma inanamadığım kötülüğüm için.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..