40.Bölüm - Bataklıkta Çırpınmak

avatar
885 0

Sahte Adam - 40.Bölüm - Bataklıkta Çırpınmak


Mutlu olmak, cahil insanların ödülüdür.

 

 

 

 

 

 

Koltuğun bana, "Naber?" dediğini işittim.

 

"Bana mı sesleniyorsun?" dedim koltuğa.

 

"Evet, seninle arkadaş olmak istiyorum," deyip kendi yastığını elimi sıkma amacıyla uzattı.

 

Yastığa uzanırken kendimi farklı bir yerde, farklı bir genişlikte buldum.


Uzaydaydım. Bir gezegenin üstüne oturmuş, dünyayı seyrediyordum.

 

Gezegen, "Merhaba!" dedi neşeli bir tavırla.

 

"Sen kimsin?"

 

"Ben Mars! Beni tanımadın mı?" dedi, aynı kıpır kıpır tonla.

 

"İlk defa bir gezegenle tanışıyorum."

 

"Yılan sever misin?" dedi Mars.

 

"Evet," dedim, bu cevabı şaşkınlıkla karşılayarak.

 

Kendimi kaydıraktan kayarken buldum.


Ivan tepemde kanat çırpıyordu. "Elini uzat," diye seslendi.

 

Elini tuttum.


Sonra etrafıma bir kez daha bakındım. Son derece nezih restoranda, masada oturuyordum. Güzel bir çıngıraklı yılanla karşılıklı yemek yiyor, sohbet ediyorduk.

 

Hiç de rüyada gibi hissetmiyorum.


Önce masanın sallantısına dikkatim kesildi, sonra restoran sallanmaya başladı.


Birisinin beni dürttüğünü hissettim.


Gözümü gerçeklikte açtım.

 

"Sorunlarından kaçmak için uyuşturucuya sığınma," dedi Ivan.

 

Damarımı bulmak için koluma bağladığım kabloyu çözdü. Kıyafetinin kol tarafını elini kapatana kadar indirdikten sonra ağzımdaki salyayı sildi.

 

"Kendine bunu yapmayı bırak," dedi Ivan, solgun, üzgünlükle dolu bir ifadeyle beni toparlarken. "Derdin var ve onu benimle paylaşabilirsin."

 

Ivan'ın ne dediğini sadece duyuyordum. Gözümün önünde Ivan ve dünya öyle bir dönüyordu ki sanki varoluştan beri doğru olan hiçbir şeyin sabit olmamasıydı.

 

"Neredeyim ben?" diye sordum, bir alkoliğin bile anlayamayacağı bir dilde.

 

Kolumun altına girip beni kaldırdı."Bir parkta," dedi. "Kumlara onun resmini çizip bayılmışsın."

 

"Bir insan öldürdüm.'' Bilincim canlanıyordu.

 

"Evet," dedi Ivan, normal bir tavırla. "Bu gerçekle yaşamayı istemesen de kabulleneceksin."

 

"Ya yaşayamazsam?''

 

"Babam bir konuda haklıydı: Sen güçlüsün. İraden güçlü, benim irademden bile.''

 

Beni omuzunda taşırken durması için duraksadım.


Dönüp çizim yaptığım kuma baktım. "Çocukluğumdan beri resim yeteneğim berbattı.''

 

"Zaten ben de kimseye benzetemedim.''



"Onu çizdiğimi, daha doğrusu bir insana benzetmeye çalıştığımı nasıl anladın?"

 

"Beni çizmediysen kimi resmedeceğin belli.''

 

"Aslında fena durmuyor," dedim, bu söze kendim dahi inanmayarak.

 

"Evet," dedi Ivan. "İki tane timsahın kumun üzerinde güreştiğini ve zilzurna sarhoş bir kadının sıçtığı boku temizlemek için ayağıyla yaymaya çalıştığını varsaysaydık, iyi bir çalışma olmuş diyebilirdim."

 

"Onların yaşanmadığı ne malum?"

 

"İtiraf etmeliyim ki," dedi Ivan, "zilzurna sarhoş bir kadının bu parka sıçtığı iddia edilse, bunu o çoğu kadından güzel olan yüzünden dolayı senin yaptığını düşünebilirdim."

 

"Senin gibi sarışın, çoğu insanın hayalindeki görünüme sahip birisinin arabaya kadar bana eşlik etmesinin sebebi, uyuşturucu kullanmış ve kendine gelememiş bir bayandan faydalanmak olamaz değil mi?"

 

"Bu soruyu sen ayıldığında hatırlamazsan iyi olur, güzelim," dedi Ivan ve beni ön koltuğa oturttu.

 

Ivan dolanıp şoför koltuğuna doğru giderken silah sesi işittim. Hâlâ triplerde miyim amına koyayım?

 

Gereksiz arka koltukta belirdi. "Ivan'ı vurdular,'' dedi keyifle.

 

Dışarı baktım.


Ivan vurulmuştu. Omzunu tutuyordu. Bakışlarımı ileri çevirdim: otuz, belki kırk metre uzaklıktaki arabadan iki kişinin kollarını çıkarmış, bizden taraf silahlarını doğrultmuştu.

 

"Ne bok yapacağım?!" diye panikledim.

 

"İşe başını eğerek başlayabilirsin," dedi Gereksiz ve kurşunlar yağmaya başladığı sırada hemen söylediğini yaptım.

 

Ivan kapıyı açıp arabanın içine atladı ve bir süre çökük vaziyette durdu.


Cam parçaları üzerimize yağarken başımızı kaldıramadık.

 

Ateş sesleri kesildi.


Ivan doğruldu ve anahtarı takıp gaza yüklendi; geri sürerek bir evin bahçesine daldı, arabanın direksiyonunu öteki tarafa çevirdi ve vitesi bire atıp gazı kökledi.

 

Ivan'ın sağ kolu kanlar içerisindeydi. Acı ve ter içinde tek eliyle araba kullanmaya devam ediyordu.


Torpidoyu açıp silah bulmak için bakındım.


Silah bulursam ne yapacağım ki? Yine mi birilerini öldüreceğim?


Takibi bırakmışlar.


(Siz bunu üstünkörü yazılmış mafya filmi mi sandınız? Caddeler boyunca iki araba birbirlerine kurşunlar yağdıracak, öyle mi? Tamam, bu olabilir, mümkün, ama devir teknoloji devri. Öyle her yerde yaparsan önlemini almadan, mobeseden fotoğrafını alıp Instagram'a atarsın.)

 

"Değilsin ama," dedim, "iyi misin?"

 

Ivan ana caddeye hızla daldı ve hız kesmeden sürmeye devam etti. "Sana bahsettiğim konu buydu: Amcam Loris, amacına ulaşana kadar bizi öldürmek için elinden geleni yapacak."

 

"Amacı ne?" diye sordum.

 

"Babamla ortak olmak."

 

"Tahminlerime göre Boris, amcanın teklifini kabul etmedi.''

 

“Sanki bir bataklıktayız ve çırpındıkça hızla batıyoruz,'' dedi Ivan. Sonra sırıttı, ama acısı yüzünden okunuyordu. ''Çırpınmazsak bizi kurtaracak kimse yok.”

 

Ona belli ettirmemeye, hatta kendime bile kabul ettirmemeye çalışsam bile içim yanıyordu. Onu bu halde görmek ölüm haberinden bile daha can yakıcıydı. Yeni bir hayatta uyandığımdan beri Ivan'ı hiç üniversitedeki gibi dirim dolu görememiştim. Canımı yakan buydu.


Mutluluğunu, babası için bir kenarı itiyordu. Şartmış gibi görünen, istemediği yaşama başka bir seçeneği yokmuşçasına kendisini mühürlemişti. Bu hayattan kurtarmak, kendine bu yaşamı uygun gördüğü yanlış gerçeklikten kurtaracağım. Sonucunda yine birisini öldürmem gerekse bile, bunu yapacağım.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr