60.Bölüm - Samimiyetle Mesafeliyim

avatar
663 0

Sahte Adam - 60.Bölüm - Samimiyetle Mesafeliyim


Para huzuru da kimi zaman sevdiğin kadına da ulaşmanı sağlar. Peki ya, sevdiğin kadının seni sevmesini sağlar mı?




Berber gereğinden fazla uzun saçlarımın belli bir kısmını topuz yapıp, bir miktarını da aşağı sarkıttı.


Aynaya bakarken uzun zaman sonra kendimi ilk defa beğenmiştim. Normal gibi görünüyordum.


''Abim sakın yanlış anlama ama bir kadın kadar güzel oldun.''


''Artık o kadar çok duyuyorum ki, bana bir erkek sıfatıyla hitap edilse muhtemelen daha çok alınırım.''


Bastonumu alıp ayaklandım, elimi arka cebime attım.


Berber omzuma dokunup gülümseyerek başını iki yana salladı.


''Saça dokunmadım bile,'' dedi. ''Buraya ilk gelişin. Daimi müşterim olman adına bu seferlik benden olsun.''


''Yüzüme gülen ve bana iyiliği dokunan insanlarla ilişkim hep kötü sonlandı,'' dedim. ''Tekrar geldiğimde sakal parası almadım diye fazladan kitleme?''


Aynı yaşlarda olduğumuz berber çocuk gülümsedi ve elimi samimiyetle sıktı. 


Dükkandan çıktım, bana yaklaşan minibüsün gideceğim yere götüreceğine dair hiçbir fikrim olmadan bindim. Neyse ki yorgunluğum ve sıcaktan bunalmış sabırsız bedenim şanslıydı, gideceğim yerden geçiyordu.


Minibüse ne kadar vereceğimi bilemeden elimi cebime attım, minibüsçü aynadan bakıp elimdeki bastonu görünce para kabul etmedi.


Başımı kaldırdığımda ise liseli ergenin biri ve genç bir bayan oturmam için yer verdi.


Ergenin yerini tercih edip oturdum.


Yaklaşık beş dakika sonrasında minibüsçü durduğu yerde inmem gerektiğini söyledi. Zaten sokakları tanımıştım. Kolaylıklar dileyip indim. 


Gereksiz insan kalabalığını gayretli adımlarla aşıp çalışacağım kafeye vardım. Kafenin dışarısından içeriye göz gezdirdiğimde epey geç kaldığımı anlamak için aptal olmaya gerek yoktu. Bir köpek bile mahallesindeki kasabın kapısında dikilmesi gereken zamanı bilir.


Bakışlarımı çalışanlarda gezdirdim; benim yaşlarımda denilebilecek iki kadın, iki erkek, bir milf (hanzo dilimi törpülemeliyim doğru) ve bakışlarımız çarpıştığında sinirli bir ifadeyle beni işe alan müdür vardı.


Kapıdan içeri girdim.


Müdür, milf olarak adlandırdığım kadına eliyle işaret yapıp, beni alması için yönlendirdi.


Kadın yanıma gelip destek aldığım bastona göz gezdirdi. ''Bu iş için oldukça uygun görünüyorsun." Kafenin arka taraflarında kalmış boş bir masaya eşlik etti.


Birkaç dakikanın ardından müdür gelip karşıma oturdu. Üzerindeki önlüğü çıkarıp suratıma attı; önlüğü son anda havada yakalayıp masaya bıraktım.


''Geç kaldığının farkındasın.''


''Evet.''


''Bahanen?''


''Açıkçası açıklayacak isteği kendimde pek bulamadım.''


''Güzel,'' dedi, ''zaten fazla zamanım yok. Konuştuğumuz gibi: Kasanın başında durup hesabı alacaksın.''


''Sırf sakat olduğum için iş verdiğinizi varsayıyorum?''


''Ve patronun ikinci dükkanıyla ilgilenmem gerek. Ayrıca bir şey çalamayacak durumdasın. Bu da benim için bir güvence.''


''O kadar emin olma."


Müdür kalın kaşlı, saçlarının önünü epey kaybetmiş, kırklı yaşlarda bir adamdı. Esprilere gülmüyor, ama esprili bir dile sahip olduğu apaçık belli oluyordu.


Ayağa kalktı. ''Gevezeliği bırakalım,'' dedi. ''İşinin başına.''


Bastonumdan güç alıp ayaklandım. Kasanın ardına geçip uzun bacaklı tabureye oturdum.


Oturduğum gibi heyecan basmıştı; kaşımla, saçımla, tişörtümle oynuyordum.


''Hatırladığım kadarıyla Boris'i öldürürken bu kadar gerilmedin.''


Beynimin kenarlarında yükselen öfkeyle masaya yumruğumu indirdim.


Başımı kaldırdığımda kafedeki tüm gözler üzerime çevrilmişti.


Masanın üzerinden düşen kalem kutusunu toparlamak için utançla ayaklandım.


Garson çocuklardan biri gelip yerdeki kalemleri toparladı ve tekrardan aynı yerine bıraktı.


''İlk iş gününde olur böyle sakarlıklar,'' dedi bitkin yüz ifadesiyle. Elini uzattı. ''Ben Melih."


Elini sıktım. ''Beautiful,'' dedim. ''İngiltere doğumluyum.''


''Yaka kartına yazacağım. Hesap ödeyecek müşteriler sana bu konu hakkında çok takılacaktır.''


''Görüntüm yüzünden aynı davranışları görüyorum.''


Sırıttı. ''Doğru olduğunu görebiliyorum,'' deyip mutfak kısmına geçti.


Mutfak kısmına göz ucuyla baktığımda iki tane kırklı yaşlarda (mature mi oluyor lan?) bayan gördüm. 


Gelip yaka kartımı uzattı.


Gömleğime iliştirdim. 


İlk iş günüm berbat geçmişti.


Pos cihazını kullanmayı öğrenene kadar sırasıyla Melih, Yağmur abla, (Milf karı) Semih, Selen ve Berna gelmişti. Hepsi aslında sırasıyla asıl amaç olarak tanışma faslıyla geldi.


Melih'in bitkin ifadesi günün her saatinde aynıydı. Fazla bir iletişim kuramasak da net biri olduğunu düşündüm.


Yağmur abla ise genellikle asabi ve sıkılgan duruyordu. Umursamaz bir ses tonuna sahipti.


Semih ise her ortamda olduğu gibi burada da düşük çeneye sahip olan kişiydi. Yağmur ablanın dul, Melih'in delikanlı çocuk olduğunu, muhtemelen ayağımı denk almam için Selen'den hoşlandığını söyledi. Berna'yı da genellikle ağza alınmayacak kelimelerle andı.


Selen kumraldı. Kaşları incecik, mavi gözleri revaçta olan Harry Potter gözlüğüyle perdeliydi. Sıskaydı. Küçücük göğüslere ve ufak kalçaya sahipti. Saçları sırtına dek düz bir şekilde uzanıyordu. Fön mü derler, reflü mü, ferman mıydı, neydi o kelime? (Bir şey yaptırmış işte hanımlar yanıtlar o şeyin şeysini.)


Berna sevmediğim kategoride yer alıyordu. Esmerdi. Göğüsleri ve kalçası büyüktü. Spor yaptığı açıkça belliydi pek tabii. Zaten bu tarz kafelere her zaman güzel kızlar ve yakışıklı oğlanlar alınırdı. Semih'e pek katılmak istemesem de tiksinç tavırları vardı. Pos cihazını yapamadığımda gelip beni müşterilerin yanında azarlayarak doğrusunu göstermişti. Müşterilerden sipariş alırken bile ses tonuna dikkat etmiyordu. Başka bir garson ondan ricada bulunduğunda tersliyor, surat asıyordu. Bu tip kadınların sonu genellikle aynıdır: Kendisini cinsel obje gören erkeklerle hayatlarını hiç ederler.


Kapanışta kafe sabunlu suyla temizlendi, camlar silindi. Nihayetinde kapının önüne toplandık.


Berna tek kelime etmeden ayrıldı.


Selen ile Semih sevecen tavırlarla, yüksek sesle konuşurken, Melih vakar ifadeyle onları dinliyordu.


Kafeden son çıkan ben ve Yağmur ablaydık. Yağmur abla kapıyı kilitliyordu.


Eve nasıl gideceğimi düşünmek için etrafa bakındım.


''Nereye kaçıyorsun güzelim,'' diye seslendi Semih.


''Seni ilgilendirmez.''


Selen anlık bir kahkaha patlatmış, Melih'in bitkin yüzünde bile bir tebessüm oluşmuştu.


Semih'e baktığımda o da gülmeye başlamıştı.


Aslında ters cevap vermek istememiştim ama ilk iş günüm olduğundan dolayı bu davranışım mazur görünebilir.


Üçü etrafıma toplandı.


''Skorun kaç?'' diye sordu Selen.


Anlamsızca ona baktım.


Semih cebinden birkaç peçete çıkardı ve üzerinde yazan numaraları gösterdi.


''Skor diyorum kanka. Skor. Kaç manita indirdin?''


''Hiç,'' diye karşılık verdim.


''Aslında,'' diye araya girdi Melih elini montunun cebine atarken, ''yoğunluk sebebiyle unuttum.'' Sürüsüne peçeteyi elime tutuşturdu.


Semih şaşkınlıkla elimdeki peçetelere baktı. ''Ulan ben sarışınım, nasıl benden daha fazla rağbet görmüş olabilirsin!''


''Kadınlar genelde az rastlanan şeylere ilgi duyar,'' dedi Selen.


''Şu ruhsuza baksana,'' diyerek arkamdan elini omzuma attı Milfur abla. Elini çenemden yanağıma doğru gezdirdi. ''Namussuz bizden daha güzel.''


Melih hafifçe başını salladı, Semih kahkaha patlattı, Selen baştan aşağı beni süzdü.


Yağmur abla yanımızdan ayrıldı, birkaç dakika sonrasında yanımıza Audi A3'le yanaştı.


Herkes sırasıyla arabaya doluştu. Ardından bakışlar bana çevrildi.


Semih ön koltuktan sıkkınlıkla, ''Mütevazilik ayaklarını bırak,'' diyerek seslendi.


''Nerede yaşadığımı öğrenmenizi istemiyorum.''


''O ne alaka?'' diye sordu Semih.


''Samimiyete yol açabilir."


''Geliyor musun gelmiyor musun?'' diye seslendi Yağmur abla.


Elimi selam mahiyetinde yukarı kaldırdım ve arabanın tersine doğru yürümeye koyuldum.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr