Bölüm 3 Dönüşüm

avatar
116 0

Yaşama Karşı - Bölüm 3 Dönüşüm


Burak yazıyı görünce içinden sövmeye başlamıştı.”Ben senin yapacağın işe...” bu kelimeler ağzından çıkarken içinde güçlü bir acı hissetti. Bu sebeple tekrar panele baktı. İçinden “Yeteri kadar yaşadım artık kurtulabilirim.” diyordu. Çünkü bu ortamda garip bir şekilde korku, endişe, umutsuzluk gibi negatif duygular hissetmiyordu. Biraz düşündükten sonra “Evet’i seçersem bana büyük bir güç gelebilir ama hal bu kötü dünyada yaşamak zorunda kalırım ‘Hayır’ı seçersem büyük ihtimal arkamda kimse olmadığı için hiçbirşey olmayacak.” biraz gerindi ve önündeki hobgobline baktı. Kaslı bir yapısı vardı ama hala goblindi sadece daha güçlü ve zekiydi. Burak’ın aklı bu alanda daha çok çalışıyordu ve bu alandayken içinde bilinmeyen rahatlık ve sakinlik vardı.

Burak biraz düşündükten sonra “Büyük ihtimal ‘Hayır’ı seçeceğim bence en mantıklı karar bu.” içinden bilinmeyen bir yerden “Ama ölürsen herşeyini kaybedeceksin yaşarken bunları geri kazanabilirsin” diye bir ses geldi. Bu ses Burak’ın iç sesiydi. İçinden” Sence bu zamana kadar normal yaşayabildin mi? Ortaokul zamanında yaşadığın zorbalıkları hatırlamıyor musun?ya da lise deki yalnız yıllarını ne çabuk unuttun” bu sözleri vicdanını rahatlatmak için demişti ama iç sesi aniden “Bu olaylar yüzünden bu kadar gelişebildin bu kadar sakin kalabildin. Eğer o yıllar olmasaydı sen bilgisayar ile uğraşırmıydın yok arkadaşların ile ‘eğlenirdin’ başka ne yapardın. Ben söyleyeyim hiç birşey yani basit eğer o yıllar olmasaydı kodlama bilmezdin çünkü çevrendeki kimse bilmiyordu, bilimi araştırmazdın çünkü daha öncelikli ‘şeylerin’ olurdu, Ahmet’i tanımazdın çünkü farklı bir liseye gider...”

Burak ilk defa öfkelenmeye başlıyordu hayatının son yıllarında ilk defa bu kadar öfkeliydi. Etrafta hiç kimse olmamasına rağmen bağırarak” Hatırlamıyor musun? O anılar beni duygusuz yaptı eskiden en azından mutlu olabiliyordum, üzülebiliyordum, empati kurabiliyordum biliyor musun bunlar artık yok hepsi senin o lanet gelişmen yüzünden anla artık.” dedi ve öfkeyle Hayır tuşuna dokundu ve her taraf karardı. Burak’ın gözleri kapanmaya başladı. Yavaş yavaş hislerini kaybetmeye başladı ve bir uykuya daldı.

Uyandığında etraf kapkaranlık ve soğuktu. Duyuları neredeyse hiç çalışmıyordu. Hafif bir ışık görebiliyordu. Ama her şey bu andan sonra kötüleşmeye başladı. Derin bir soğuk vücuduna vuruyorken içini bir karanlık kaplamıştı. Her şeye öfkeyle bakarken titreyerek “Bana neler oluyor?” içinden bağırmak geliyordu ama bir his daha gelmişti ‘korku’ zaten titreyen bedeni bu sefer daha fazla titremeye başlamıştı. Bir de bunların üstüne açlık eklenmişti. Kontrolünü iyice kaybeden Burak en azından yalnızlığını gidermek için çevreye bakmaya karar vermişti ki duyuları bir anda açıldı.

Vücuduna baktığında bazı uzuvları yoktu. Sağ kolu ile sağ bacağı gitmişti. Duyuları bir kez daha açıldı fakat bu seferki açlık yüzündendi nefes alış verişi artmıştı ve vücudunu kontrol edemiyordu sağa sola saldırmak istiyordu. Kendini sakinleştirmek için bazı yöntemler denedi. En son pes etmek üzereyken bir anlık çevresine bakma fikri geldi. Hemen etrafa odaklandı.

Çevresi karanlıktı ama Burak garip bir şekilde etrafı görebiliyordu. İçinden”Burası sanırım goblinlerin yemeklerini koydukları yer.” Dedi. Merakı açlığını bir süre bastırmıştı. Derken açlığı yeniden geldi ve odadaki et parçalarına gözü kaydı. Sanki doğal bir şey gibiymiş gibi yaklaştı ve eti ağzına attı. Burak kusmayı bekliyordu ama kusmadı bir an sonra aklı başına geldiği için “Ben niye böyle bir şey yaptım. Hem bana neler oluyor!!!” Dedi ve ağzındakileri çıkarttı ama birkaç saniye sonra içindeki açlık tekaar alevlendi ve etleri yemeye zorladı. Burak dirense bile yine de açlığını bastıramadı farketmeden attığı parçaları aldı ve ağzına geri attı.

Burak tekrar atmaya çalıştığında vücudu direndi ve yemeye devam etti. Etlerin tadı tam değilmiş gibi hissediyordu ama yemeye devam etti. Et parçalarını yerken sanki daha güçlü oluyormuş gibi hissediyor du. Hemen “stat paneli” diyerek starları çağırdı ama metalik bir ses

Hata! Hata! Hata! Sunucuya erişilemiyor. Hata! Hata! Hata!

Uyarılar gelirken sanki Burak’ın vücuduna defalarca dokunuluyormuş gibi bir his vardı bu his Burak’ın rahatsız ediyordu. Panelden en sonunda

Acil durum moduna geçiliyor. Hata! Hata! Hata! Sistem siliniyor!

Metalik ses yavaş yavaş sustu. Burak bu anı görünce öfkeli bir şekilde “Şansıma lanet olsun bana yaşamadığını bırakmadın en azından rahat öleyim bırak beni artık.” İç sesi “Bu kadar kolay ölünür mü zannettin. Görüyor musun şanssızlığın seni yine farklı noktalara sürükledi. Senden işini, arkadaşlarını, aileni, kollarını, bacaklarını aldı. Gerçekten duygusuz olmuşsun kolların gitmiş hala sistem için tepki veriyorsun. Acınasısın hiçbirşeye değer vermiyorsun ardından” ince bir sesle “ben çok şanssızım ne Allah’ım ne olur yardım et.”  İç sesi tekrardan kalınlaştırarak “Böyle diye diye neler kaybettin haberin var mı? Biraz bencil ol kendini düşün kendi aileni, arkadaşlarını düşün. Onlar için ne yaptın cevap basit hiçbir şey yapmadın sadece” iç ses sesini tekrar inceleyerek “Ben duygusuzum, şanssızım, kimse bana yardım etmiyor.” İç ses sesini tekraran düzelterek “Biraz büyü...” Dedi ve bir anda kayboldu.

Burak sessiz kaldı çünkü söyledikleri doğruydu ama içinden “Kendimle çekişiyorum.” Dedi ve sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Ardından doğrulmaya çalıştı ama doğrulamıyordu yönünü değiştirdi bu sefer sol tarafına yaptırmıştı. Sağ bacağının dizden aşağısı yoktu. Sağ kolu omuzdan itibaren yoktu yani sağ kol denen bir şey yoktu. Burak içinden “Tuhaf değil mi? Bu kadar yaram olsaydı kan kaybından ölürdüm ama garip bir şekilde yaşıyorum.” Sonra düzeltmek için biraz uğraştığında bacakları ile bağdaş kurarak oturmaya başladı çünkü en iyi bu şekilde durabiliyordu. Diğer şekillerde oturmadı zaten ayağa da kalkamazdı. Bu yüzden biraz zorlayarak bağdaş kurdu. Yerdeki parçalara baktığında hala karnı açtı. “Acaba yesem mi? “ Biraz düşündükten sonra yüksek sesle tabi sesi çıkarsa “Ya hep ya hiç” diyerek yerdeki et parçasını ağzına atıp yemeye başladı etin üzerindeki kan hala duruyordu. Bu yüzden ağzı kan olmuştu bir sorun vardı eti çiğneyemiyordu et çok sert geliyordu. Ama etler parça parça olduğundan kolay kolay yutuluyordu.

Başka bir odadan bir goblin eline mızrağını aldı ve devriyeye çıktı.

Devriye gezdiği yerler arasında yemeklerin olduğu gıda deposuda vardı. Elindeki mızrağı ile odaya girdiğinde garip bir manzara ile karşılaşmış getirdikleri ceset hala yaşıyordu ama daha tuhaf olanı dik duruyor ve bir şeyler kemiriyor olmasıydı üstü tamamen çırılçıplaktı ve uzaktan bakınca korkutucu bir görüntüsü vardı. Bir anda bu ‘ceset’ gobline döndü yüzünde kocaman bir çöküntü vardı ve bir kaç saniye bekledi. Beklerken titriyordu ama goblin böyle bir şey gördüğü için şoka girmiş kendinden geçmişti. Bu garip ceset aniden hareket ederek goblinin üstüne gelmeye başladı. Goblin şokta olduğu için hareket edemedi ama tam ‘ceset’ yaklaşırken mızrağı ‘ceset’e savurdu. Mızrak ‘cesedin karnını deldiğinde her şey bitmişti goblinin boynuna bir saldırı yapmış çenesiyle goblinin darmarlarını kesmiş ve onu öldürmüştü. Herşey çok sessiz olmuştu. Bu ‘ceset’ yavaşça yemeye devam etti. En sonunda bırakarak “Ben ne yaptım. Canlı canlı bir şeyi yedim ama tadı güzeldi.” Bir kaç dakika sonra goblinin cesedin den sadece kemikleri kalmıştı. “Ben ne saçmalıyorum. Neden bu kadar güçlenmiş ve enerjik hissediyorum. Daha demin dişlerim eti kesiyordu şimdi eti çiğ çiğ yiyebildim. Sanırım artık insan değilim.” Dedi kendinden tiksinmiş bir yüz ifadesiyle.

Moralini yerine getirmek için farklı şeyler düşünmeye karar verdi ama açlığı bitmek bilmiyordu sanki yaşayan her canlıyı yiyip bitirmek istiyormuş gibiydi. Burak “Kendimi kontrol etmem gerek bir kereden bir şey olmaz deme açlık en zor kontrol edilen duygu tabi cinsellikten sonra.” Dedi ama bunları söylerken sakinleşmişti. Içinden “Demek bu kadar kolay sakinleşebilyordum.” Dedi ve önündeki goblin cesedine bakarak “Nedense bu görüntüyü görmek midemi bulandırmıyor ya da tiksinti duymuyorum demek insanlığımı son parçalarını da böyle yitirdim.” Dedi ve derin bir nefes aldı. Aklına hemen kendisini sakinleştirmek için yöntemler aradı aklına en yatkın olan ilk önce etrafı araştırıp kendi ve çevresiyle ilgili bilgi toplamaktı.

Bir süre sonra aklına goblinin karnına sağladığı mızrak gelmişti. “Ben bu mızrağını acısını nasıl hissetmedim sanırım açlıktan dı belki de oradan değil.” Biraz düşüncelere daldı mızrak hala karnında duruyordu. “Sanırım ben acı hissetmez yamyam bir tür oldum. Her şey sistemin hatası ne güzel işimde gücümdeydim. O olmasaydı böyle işkencelere maruz kalmazdım.” O sırada iç sesi tekrar konuşmaya başlarken “Hepsi se-“ Burak tüm gücüyle “Sus!!! “ diye bağırdı ama sesi tuhaf çıkıyordu daha çok bir insanın ağzını açıp ‘aaaa’ diye bağırmasına benziyordu. Burak neye dönüştüğünü anlamaya çalışıyordu bir müddet kendiyle çatıştıktan sonra vazgeçmeyi düşündü ve vazgeçti.

Karnından mızrağı çıkardı. Mızrağı çıkarırken Burak hiç bir acı hissetmemişti aslında mızrak saplandığından beri hiç bir acı hissetmemişti. Içinden “Tuhaf” diye geçirdi ve biraz uğraşarak mızrağı baston gibi kullanarak ayağa kalktı ama bir sıkıntı vardı. Burak’ın sağ kolu ve sağ bacağı gittiği için sağa doğru düşüyordu. Düşe kalka düşe kalka en sonunda mızrağını ucunu yere saplayarak kalktı ve dimdirek mızrağı yaslandı. Burak normalde olduğundan garip bir şekilde daha güçlüydü. Bu yüzden dengesini sağlamak ve mızrağı saplamak çok daha kolay oluyordu. Artık taktiğini bulmuştu. Mızrağı ileri saplıyor ve hemen tek bacağıyla oraya zıplıyordu sonra tek bacağıyla dengesini sağladıktan sonra tekrar mızrağı atıyordu. Böyle böyle odanın girişine kadar gitmişken Burak’ın aklına bir şey takıldı “Acaba sistem gittide yeteneklerim hala duruyor mu?” diye sordu ve etrafını hissetmeye başladı. Evet etrafını hissedebiliyordu ama Burak “Lanet olsun!! Kötü şansım beni bırakmıyor.” Dedi ve kendini rahatlatmak ve öfkesini atmak için “Madem yeteneğim duruyor niye kullanmıyorum? Zaten kullansam da kullanmasa da bana kötü şans gelecek kullanmam daha mantıklı.” diyerek kendini avutmaya çalıştı.

Odaklanmışken bir garip enerji hissetti ve bu enerjinin kaynağı hemen yan odadaydı. Bu enerji daha doğrusu bu aura ettaftakilerden farkı Burak’a renkli ve değişken gözükmesiydi. Burak canavarlara baktığında onların aurası sadece tek renk gözüküyordu. Eşyaların ise bembeyaz duruyordu. İşte bu yüzden Burak orayı merak ediyordu. Burak kendini ikna etmek için “Gitmek istiyorum?” dedi ama iç sesi “Peki ya orada canavar varsa ne yapacaksın” dedi. Burak cevap olarak “En azından bu işkenceden kurtulurum.” Dedi ve iç sesi ilk defa sessiz kalıyordu. Burak yavaşça odaya yöneldi. Etrafta garip bir şekilde kimse yoktu. Olanlarda uzaktaydı. Burak zıplaya zıplaya odanın kapısına vardı. Bu oda Burak’ın geldiği yerden daha farklıydı bir kapısı vardı hem de tahta. Burak kapının yağlanmış olmasını diledi ve içeri girdi.

İçeri girdiğinde Sarı saçlı, mavi gözlü 20-25 yaşlarında bir kız vardı. Saçları kalçalarına kadar geliyordu ve gözleri umutsuzluk içindeydi. Üstü başı kirliydi. Kıyafetleri yırtılmıştı ama bu halleri bile ne kadar pahalı olduklarını belli ediyordu.

Burak bu manzarayı görünce içinde bir şeyler uyandı ilk başta cinselliği uyandı zannetti ama öyle olmamıştı açlık vurmaya başlamıştı. Vücudu tekrar titremeye ve önündeki genç kıza gözleriyle dimdik bakıyordu. Kızda bu ifadeyi görünce herşeyden vazgeçmiş gibi yere baktı ve yüzündeki ifade silikleşti.

Burak ilk başta kendini tutmaya çalıştı ama dayanamadı. Titreye titreye kıza doğru gidiyordu. Kız ise titremeye başlamıştı. Ardından bir süre dondu. Sonra sağ elini saklamıştı. Burak en sonunda dayanamayıp kıza doğru atıldı. Kıza yaklaştığında ise kız sanki bunu bekliyormuş gibi sağ elini Burak’a doğru çevirdi. Kızın elinin içinden sarı bir ışık çıkıyordu. Burak tam kıza dokunacakken. Aniden hareket etmeyi kesti. Kızda fırsattan istifade diğer elini de Burak’a doğru tuttu ama bir an sonra yüzündeki ifade daha da kasvetli bir hâl aldı. Elinden çıkan sarı ışık Burak’ın durdurmak yerine uzuvlarını iyileştiriyordu ama yine de Burak hareket edemiyordu. Kız önündeki manzara karşısında şoka girmişti. Kızın ifadelerinden ne olduğunu az biraz anlayan Burak kendini yeniden sakinleştirmişti. Tekrar delirmemek için kafasını sağa sola çevirmeyi denedi ama çeviremiyordu. Sadece gözlerinde küçük hareketler vardı. 


Odağını dağıtmak için kafasını çevirdiğinde yerdeki kan izlerini gördü. Gözleri bir an korkuyla genişlemişti. Kız da bunu farkedince önündekinin normal bir canavar olmadığını anlamıştı. Bu yüzden artık daha terredütlü davranıyordu. Birkaç dakika boyunca böyle geçti en sonunda kızın başından aşağı terler damlamaya başlamıştı. Burak’ın durumu çok da farklı değildi. Burak dengesini yavaş yavaş kaybediyordu. Ayakta durmakta zorlanıyordu. Kız yorulduğu için ellerinellerindensarı ışıkta yavaş yavaş zayıflıyordu. En sonunda Burak dayanamayıp yere düştü. Kızda bunu fırsat bilerek sakladığı hançeri çıkardı ve Burak’ın göğsüne sapladı ama garip bir şey olmuştu Burak hareket etmiyordu. Gözleri de kapanmıştı. Kız birkaç dakika boyunca yerde yatan Burak’la bakıştık. Sonunda pes ederek köşesine geri geçti.


 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44791 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr