Yazar: Corasan
003: Giriş 3/4
Albaylar ve bin başları aldıkları emir karşısında heyecanlarını bastıramaz hale gelmişlerdi çünkü, topyekün saldırı emrini uzun zamandır bekliyorlardı.
“Herkes görev yerlerine geçsin… hazırlarınızı yapın, yeni gelecek birlikler için mühimmatları hazırlayın… çatışmalardan yeni çıkmış birlikler olacak bu yüzden droid bakımları için mühendislere çok iş düşecek hızlı ve titiz olmalılar şafakta saldırı için hazır olmanızı istiyorum…” Yaşlı General konuştu.
Emirlerini alan Albay ve Bin Başları selamlarını verdikten sonra toplantı salonundan ayrıldı.
Albaylar ve Bin Başları zaman kaybetmeden hazırlıklar için koşuştururken büyük bir patlama ile karargah binası sarsıldı…
Merkez hatta akın akın Kadim Düzen yanlılarından oluşan büyük bir ordu ana kapıdan içeri giriyor ve Güven Ordusuna saldırıyordu.
Güven Ordu Subay ve Bin Başları nano zırhlarını kuşanmış savaş droidleriyle karşı saldırıya geçmişti bile.
İlk patlamanın ardından İstihbarat Subayı ana kapıya en yakın olan kişiydi, Nano zırhını kuşanmış ve savaş droidleriyle ana kapının önünde devasa dalgaların arasındaki yekpare kaya gibi duruyor, Kadim Düzen yanlılarına karşı büyük bir savaş veriyordu.
Savaş Droidleri ile birlikte İstihbarat Subayı Melinda büyük bir ahenk içinde bir hat oluşturmuş Güven Ordusu için zaman kazanıyordu.
Ana kapıya ilk desteğe gelen Bin Başı Yang oldu… Bin Başı Yang ağır zırhlı droidleri ile bir savunma hattı kurmayı amaçlıyor bunun için kalkan duvarları hazırlıyordu, kalkan duvarlarını destekleyip hattı genişletmek için patlamadan arta kalan zırhlı araçların enkazlarını kullandı.
Ana kapıda ilk savunma hattı şekillenirken bin başı Zhang ve Tomris elit birlikler ile savaş droidlerini bir araya getirip karşı saldırı için hazırlık yapıyordu.
Aynı zamanda Bin Başı Zakarov savaş droidleriyle sağlam kalan zırhlı araçlardan silahlarını söküp Merkez binada bir atış hattı oluşturuyordu.
Bin başı ve Subaylar tüm çabalarıyla direnirken Karargahın Merkez binasının 4. Katından bir patlama sesi duyuldu… Ana koridor tamamen havaya uçmuştu…
Patlamanın ardından bir kolu kopmuş bir subay… “Albaylar… Albaylar suikaste uğradı… Canlı… Canlı bomba kendini imha etti…” subay zorla konuştuktan sonra yere düştü ve son nefesini verdi.
Subayın sözlerinden sonra Bin Başları ve Subaylar herhangi bir tepki vermeden çatışmaya geri döndüler… İçlerindeki öfkeyi bastırıp sükûnetlerini korudular.
Kadim Düzen ordusu saldırının en başında baskın geleceklerini ve kesin bir zafer olacağından eminlerdi… taaki saldırı başlayana kadar…
Savunma hatları bir anda aşılmış… Albayları öldürülmüş olsa dahi Güven Ordusu hala direnmeye devam ediyor hatta sayı dezavantajlarına rağmen baskın geliyorlardı…
Yavaş yavaş umutsuzluğa kapılan Kadim Düzen yanlıları üstlerinden emir almayı bekliyordu…
Umutsuzluklarının en büyük sebebi ani saldırı ve albaylarının kaybına rağmen Güven Ordusu savunma hatlarını tekrar oluşturmaya başlamış, karşı saldırı için hazırlanıyor olmalarıydı.
Kadim Düzen Yanlıları ana kapı üzerindeki baskıyı artırıp, Merkez hattın arkasından 2. Bir dalga saldırıya başladı… ardından 3. Dalga da geldi.
Güven Ordusu arkadan gelen 2. Bir dalgaya ve ana kapıdaki 3. Dalgaya karşı direnseler de yavaş yavaş Merkez Binaya çekilmeye başladı.
Güven Ordusunun geri çekilişinde zaman kazanmak için, İstihbarat subayı Melinda ve Bin Başı Zhang ile Tomris yeni oluşturulmuş hattı terk edip Düşman hatlarına saldırıya geçti.
İsihbarat Subayı Melinda savaş alanına girmiş bir balerin gibi, Nano zırhı ve Plazma mızrağı ile düşman hatlarının arasına dalmış, kanlı bir gösteri sergiliyordu… göz alıcı bir gösteri.
Melindanın savaş droidleri çapraz bir düzen alıp serbest atışlarıyla Melindaya destek sağlıyordu… Kadim Düzen yanlıları ne zaman yeni bir düzen alsa droidler anlık tepki verip düzenlerini parçalıyordu. Droidlerin bu kadar hızlı ve ani tepkiler verebilmesinin sebebi her ne kadar yapay zekaya sahip olsalar dahi aslında Melindanın Zihnine Bağlı olmalarıydı…
Melinda ve Droidleri Nano Botlar sayesinde Melindanın zihnine bağlı bir şekilde ortak bir bilince sahiplerdi. Kovan zihni… Kraliçeleri ise Melindaydı.
Savaş alanındaki balerin Melinda her ne kadar göz alıcı ve kanlı bir gösteri sergilese de hala bir subaydı ve daha gidecek çok yolu vardı…
Kadim Düzenin idarecilerinden Makarov dalga dalağa birliklerin arasından Melindanın üstüne atıldı…
Melinda hızlı bir tepki verip Makarov’un saldırısını karşıladı ve ikili savaş alanında mükemmel bir savaş oyunu sergilediler.
İdareci Makarov’un kılıç dansı ve İstihbarat Subayı Melinda’nın mızrak dansı eşit derecede göz alıcı ve güçlüydü…
Makarov kavisli Plazma Kılıcını yukarıdan aşağıya dik bir şekilde indirdi, Melinda saldırıyı sağa kayarak atlattı, zaman kaybetmeden atılıp Plazma Mızrağıysa sağdan sola doğru bir kavis çizerek savurdu…
Makarov Plazma Kılıcı ile mızrağı karşıladı, ardından bileğine gizlediği bir Plazma Bıçağını Melinda’nın göğsüne fırlattı…
Melinda bu saldırıya karşılık veremedi, genç ve savaş tecrübesi eksik olan Melinda öfkeli gözlerle Makarov’a bakarken kanlar içinde yere düştü.
Öfkeliydi çünkü, korkakça gizli bir saldırıyla öldürüldü.
Bin Başı Tomris Melinda’nın ölümün gördüğünde Kadim Düzen İdarecisinin üstüne Çift elli Uzun Kılıcı ile atıldı…
Önüne çıkan Kadim Düzen Yanlılarını biçerek İdareciye yaklaştı…
Makarov’a ulaştığında zaman kaybetmeden üstüne atıldı, az önceki Melinda ile sergilediği o kılıç dansı sanki Tomrisin karşısında bir çocuk dansına dönmüştü…
Tomris Çift elli Uzun Plazma Kılıcını soldan sağa paralel bir şekilde savurdu… Makarov Plazma Kılıcı ile saldırıyı karşılamaya çalıştı lakin Devasa Uzun Plazma Kılıç onun kılıcını parçaladı…
Makarov’un kılıcı parçalandığında Tomris göğsüne bir tekme yapıştırdı ve Makarov yere düştü… Tomris hiç zaman kaybetmeden Devasa kılıcını adamın göğsüne sapladı.
Tomris, Makarov’u öldürdüğü sırada Kadim Düzen birliklerinin arasından 4 gölge fırladı ve Tomrisin etrafını sardı… Bu 4 gölge Kadim Düzen İdaracileriydi…
İdareciler aynı anda Tomrisin üstüne atıldı…
Bin Başı Tomris Devasa Uzun kılıcını kendi ekseni etrafında tam tur savurdu ve saldırıları savuşturdu.
Tomris karşı saldırıya Mızrak taşıyan idareciye atılarak başladı… Mızrak taşıyan idareci ise Mızrağını önünde tutarak dümdüz bir şekilde Tomris’e atıldı…
İkili birbiriyle çarpışmak üzereyken Çift Kısa Kılıç tutan idareci Bin Başının Kafasını hedef alarak hızla atıldı, diğer iki idareci ise hedeflerinin etrafında yavaşça hareket ederek gözlemeye devam etti…
Bin Başı Tomris, yana kayarak mızrağın hedefinden ayrıldı ve devasa uzun kılıcını tam arkasına doğru tüm gücüyle savurdu… kılıcını savurduktan sonra yere ikiye ayrılmış bir beden düştü.
Mızrak taşıyan idareci öfkeyle kükreyerek Tomris’e atıldı, devasa kılıç ve mızrak çarpıştığında kulak tırmalayan tiz bir ses etrafa yayıldı. Hala diğer iki idareci sakin bir şekilde hedeflerini gözlüyor doğru anın gelmesini bekliyordu…
Mızraklı idareci ve Tomris bir savaş oyunu sergilemeye başladı, neredeyse hiçbir açık vermeyen Tomris, Mızraklı idareciyi tam köşeye sıkıştırdığı sırada…
Kısa kılıç taşıyan idareci bir anda atıldı…”Açık!”
Tomrisin Uzun kılıcı ve mızrak birbirine kenetlenmiş ve saf güçle birbirini ezmeye çalışıyorlardı, tam bu sırada Tomris sağ tarafındaki idarecinin görüş alanından çıktığını fark etti. “Arkamda!”
Görüş açısını tekrar kazanmak için güç gösterisini bırakıp sağa doğru zıpladı ve arkasını döndü… Kimse yoktu… “Hayır! Tam üstümde!...”
Devasa kılıcını soldan bir hilal biçiminde tam üstüne savurdu... Savuruşunun ardından iki plazma silahı birbirine çarptı ve uygulanan güç yüzünden İdarecinin silahı dayanamadı ve parçalandı… İdarecinin kısa kılıcı parçalandıktan sonra Tomris’in uzun kılıcı idarecinin göğsünden karnına kadar bir yarık açtı.
Kısa kılıçlı idareci yere düştüğü sırada, Mızraklı idareci Tomris’in göğsünü hedefleyerek tüm gücüyle mızrağını fırlattı…
Bin Başı saldırıyı erken fark etti ve sağ tarafına doğdu kendini fırlattığı sırada bir şeyi daha fark etti… “Tuzak!...” Düşünce aklından geçerken…
Bin Başının sırtından uzun bir kılıç girdi, göğüs kafesini parçalayarak önden çıkmıştı, nano zırha rağmen.
“Lanet!” Uzun kılıç taşıyan idareci öfkeyle söylendi ve derin bir nefes aldı…
“Lanet kadın, 2 idareciyi de öldürdü… bu insanların nasıl böyle yetenekleri olabilir hala anlamıyorum… hareketlerimizi, saldırılarımızı neredeyse kesin bir şekilde tahmin ediyorlar” hala derin nefes alırken söylendi.
İki idareci de nefes alış verişlerini yavaşlatıp sakinleşmeye çalıştılar.
“Bizim tamamlamayı bırak, başlamaya cesaret edemeyeceğimiz bir eğitimleri var.” Mızraklı idareci gözleri kanlanmış bir şekilde konuştu… “Unutma bizim eğitim programımız onlarınkinin sadeleşmiş versiyonu, ancak dört idareci bir bin başıya denk.”
Yavaş yavaş sakinleşen Uzun Kılıçlı İdareci…”Biliyorum, ama… bu çok fazla! Çok!...”
Kadim Düzen Yanlıları arasında neredeyse bir dahi olarak nitelendirilen bu genç idareciler 4v1’de bile bir bin başıya anca denk olmuş, 2 idareci kaybetmişti, bu dahi idarecilere bir tokattı.
“Dikkat et!!” Mızraklı idareci bağırdı…
*peng*
Uzun Kılıçlı İdarecinin kafası yere kanlar içinde yere düştü, ardından bedeni…
Bin Başı Zhang, Kadim Düzen Yanlılarının saflarının arasından fırlamış ve Uzun Kılıç Taşıyan idarecinin kafasını almıştı.
“4’e 1…” Zhang öfkeli bir şekilde nefes alarak konuştu… “ 4’e 1, siz kendinize savaşçı mı diyorsunuz? Lanet yaratıklar!” Zhang öfkeyle kükredi…
Sayı avantajını kullanıp düşmanı alt etmek, herkesin avantajına olan bir taktik, Zhang’ın asıl öfkesi bu stratejiye değil kendineydi… Dostunu kurtaramamıştı.
“Sefil yaratıklar… siz… hepiniz elimde can vereceksiniz, yok olacaksı…”
“Bütün birlikler Merkez Hattı terk edin, Sivil Savunma Hattına çekilin!” Yaşlı general kükreyerek emrini verdi.
“Ha! İhtiyar delirdi mi? Burayı savunabilir ve onları ezebiliriz, daha sonrasında topyekün saldırıya geçebiliriz. Güven… Bize güvenmelisin General.” Shang şaşkınlık ve öfkeyle içten içe konuşsa da hatları terk etmeye başlayan birliklere katılmıştı… “Yaşlı Generalin Emirleri Kesindir!”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..