Yazar: Corasan
007: Törene Doğru
Yaşlı General, Merlin’in elinden Tomarı aldıktan sonra bir süre inceledi, kaliteli bir deri üstüne işlenmiş gibi duruyordu, ne tür bir deriye işlendiğine emin değildi ve Tomar’ın işlendiği deri sanki esnek ama aşırı sert bir maddeden yapılmış gibi Tomarı sağlam ve güçlü gösteriyordu.
“Merlin, bana güvenebilirsin elimden geldiğince eksiksiz işleyeceğim.” Yaşlı General kendinden emin bir şekilde konuştu.
Yaşlı General kendi kendine… “Güven Kılıç sanatı yada Güven Mızrak Sanatı bu dünyanın standartlarına çok fazla olur, sadece sanat açısından bakarsak bizim sanatlarımız tamamen kusursuzluğa ulaşmış durumda…” Yaşlı General kendi kendine çıkarımlarda bulundu…
Güven Savaş Sanatlarının bu dünyanın savaş sanatlarına ağır basmasının sebebi, Kendi dünyasındaki gelişmiş teknoloji ve süper dehaların katkılarıyla geliştirilmiş kusurlarından arınması için binlerce dehanın emek verdiği sanatlardı.
Bu dünyadaki sanatlar ise bu denli kusursuzluğa erişememişti en azından Arthas ismindeki bu gencin anılarına dayanarak konuşabilirdi. Sebebi ise Ki gelişimiydi, Ki gelişimi sayesinde Savaş Sanatlarındaki açıklarını Ki Savaş teknikleri ve Yetişim teknikleriyle kapatıyorlardı.
“Sadeleştir…” Yaşlı Generalin zihninde bir anda bu kelimeler belirdi.
“Güven Savaş Sanatlarının sadeleştirilmiş versiyonu, Sivil Sanatlar..." Güven Savaş Sanatlarının eğitim süreci zor ve tehlikeliydi, sivil güçler için savaş zamanına uygun bir sanat yaratmak için bu sanatı sadeleştirmişlerdi...
Hmm! Sivil Sanatlar daha
uygun tahminen Ölümlü Fatih 3. Seviyeye denk olmalı.” Yaşlı General kendi kendine
mırıldandı.
Yaşlı General elindeki Runik Tomar’ı alnına dayadı ve anılarındaki yöntemi kullanarak zihninden bir ışık huzmesinin Tomar’a aktığının örgüsünü zihninde canlandırarak alnındaki Runik Tomar’ın parlamasını sağladı…
Runik Tomar ve zihni birleştiğinde, Sivil Savaş Sanatlarından Mızrak sanatını uygulamaya başladı zihninden… İdman sahasında heybetli bir gösteri sergiledi, her adımında zariflik akıyor, her mızrak savuruşundan güç yayılıyordu… Yaklaşık 1 saatlik bir süre sonunda Sanatın tamamını zihninden uygulamış ve Tomar’a işlemişti.
Yaşlı General daha önce hayal bile edemeyeceği bir şey yaptığı için biraz yorulmuştu, yorgunluğu yüzünden ve sesinden belli oluyordu… “Hazır” Dedikten sonra elindeki Runik Tomar’ı Merlin’e uzattı.
Merlin Tomarı aldıktan sonra… ”Arthas emin misin? Bu biraz hızlı oldu, eksik olmadığına emin misin?” Merlin biraz şaşırmıştı…
Arthas kutsamayı daha yeni almıştı, anıları biraz bulanık olmalıydı ama buna rağmen 1 saat gibi bir sürede Runik Tomar'ı işlemeyi başarmıştı… Bu biraz şaşırtıcıydı ne zaman Arthas’ın Zihin gücü bu kadar artmıştı ki?
Kutsama Arthas’a Savaş Sanatı dışında Zihin gücünü artıracak bir şey mi bahşetti? Merlin kendi kendine meraklanmadan edemedi.
Merlin Runik Tomarı alnına dayadı ve zihninden bir dalganın Tomarla birleşmesine izin verdi…
SİVİL MIZRAK SANATI
>Sarsılmazlık duruşları: Kaya duruşu – Dağ duruşu
> Güç Savuruşları: Panter savuruşu – Ayı savuruşu
Sanat iki adım ve dört hareketten olşmakta… Yaşlı General’in imgesi sakin ve otoriter bir öğreticilikle açıkladı…
>Sarsılmazlık Duruşları:
-Kaya duruşu: Devasa şelalelere karşı duran bir kaya gibi olmalısın…
-Dağ duruşu: Şelaleleri ve nehirleri içinde bulunduran kadim bir Dağ olmalısın.
>Güç Savuruşları:
-Panter savuruşu: Bir panterin esnekliğine ve kesinliğine sahip olmalısın.
-Ayı savuruşu: Bir ayı misali güçlü ve direkt olmalısın.
Merlin, Runik Tomar’a işlenmiş görüntüdeki Yaşlı General’in açıklamalarını dinledikten sonra “Basit” şeklinde düşünmüştü taaki Yaşlı General sanatı uygulayana kadar…
Yaşlı Generalin uyguladığı sanat insanı büyülüyordu…
Sergilediği her hareket büyük bir esnekliğe ve kusursuzluğa sahipti…
Uyguladığı her savuruş direkt ve güçle doluydu.
Ki kullanmadan hiçbir sanat bu sanatla boy ölçüşemezdi… en azından Merlin’in bildiği bir sanat…
Ki kullanıcıları bile bu sanat karşısında dikkatli olmalıydı.
“Bu sanat… Cennet Sınıfı olmalı… yo! Cennet sınıfına çok yakın, ama yarım kalmış sanki… bu sanat eksik, eksik olmasına rağmen Cennet Sınıfından bir adım geride… Ölümlü Sınıf Fatih 3. Seviye hatta 3. Seviyenin zirvesinde…” Merlin heyecanlı olsa bile sükûnetini korumayı başarmıştı.
“Evlat bu sanat mükemmel ama eksikleri var… Kutsamayı tam kavrayamamış olabilir misin? Yada Tomarı işlerken eksik işlemiş olabilir misin?” Merlin merakla sordu…
“Yaşlı tilki seni… Sen de en az benim seviyemdesin, Yüce General seviyesindesin… Gözünden kaçmazdı zaten…” Yaşlı General kendi kendine mırıldandı.
“Merlin, hepsi bu… emin ol eksiksiz.” Yaşlı General kendinden emin bir şekilde konuştu.
Merlin sözleri duyunca biraz hüzünlenmişti çünkü, Cennet Sınıfına yakın böyle bir sanat eksik gibiydi tam hali kesinlikle Cennet sınıfı olmalıydı… Shamanic kıtada tek bir tane bile Cennet Sınıfı sanat yoktu, eğer olsaydı tüm Shamanic Kıtaya hükmetmenin anahtarı olurdu.
“Hahaha! Shamanic kıtanın en iyi iki savaş sanatı Şafak Krallığına ait… Hahaha! O kuklalarıyla yıllardır övünen, gurur duyan Yeşim Krallığının bunakları bekleyin siz…” Merlin sanki hiç bitmeyecekmiş gibi bir kahkaha patlattı…
Yeşim Krallığı yüz yıllardır Kukla sanatı sayesinde Şafak Krallığını baskı altına alabilmiş ve en güçlü rakipleri haline gelmişti… Şimdi üstünlüğü ele alabilecekleri bir fırsat geçti ellerine, bu sebeple Merlin mutlu ve kendinde emin bir şekilde yıllar sonra ilk defa bu kadar çok gülebilmişti.
“Ah! Arthas, acele et… törene geciktik, senin bunak gene başımın etini yiyecek…” Merlin kahkahası daha bitmeden bir anda hızla köşke ilerlemeye başladı…
Köşkün içine girdikten kısa bir süre sonra cübbesini gösterişli bir cübbeyle değiştirmiş bir halde çıktı ve Arthas’ı kollarından tutup alandaki ahıra doğru ilerledi…
“Arthas, gidiyoruz Yılkılarla hızlı bir şekilde törene yetişiriz…” Dedikten sonra Arthas’ı ata bindirip hızla beyaz taşlarla süslü patikadan ilerlemeye başladılar…
Yaşlı General daha tepki veremeden bindiği atın sırtında etrafını izleyerek sessizce Merlin’i takip eder bir halde buldu kendini, ama sorun etmedi sadece etrafı sessizce inceleme başladı…
Patika güneşi engelleyen devasa ağaçların arasında kıvrılarak ilerliyordu, 1 saatlik bir sürüşün ardından ormanın içinden çıktılar...
Karşılarında uçsuz bucaksız devasa bir düzlük vardı ve o düzlüğün ortasındaki tek tepeye inşa edilmiş göz kamaştıran devasa bir şehir tüm ihtişamını sergiliyordu. Güneş sanki şehrin ihtişamını vurgulamak için sadece şehre vuruyor adeta kutsuyordu.
“Sanki ilk defa görüyorsun Işık Şehrini, Arthas neden bu kadar şaşırıyorsun ki?” Yaşlı Generalin yüzündeki şaşkın ve inceleyen ifadeyi gördüğünde sormadan edemedi Merlin...
Yaşlı General şehri gördüğünde gerçekten de şaşırmıştı… Kendi dünyasındaki sahip oldukları teknolojiye rağmen böyle bir şehir inşa etmek neredeyse imkansızdı, edilse bile çok fazla zaman ve masraf gerektirirdi…
Işık Şehri dışarıdan, bu uzaklıktan bakıldığında bile yaklaşık 200 milyon insanı barındıran bir şehir olduğu belli oluyordu ve mimarisi o kadar güzel duruyordu ki hayran kalmamak elde değildi.
Altıgen surların içerisinde devasa binalara ve su kanallarına sahip göz kamaştıran bir yapısı vardı…
Altıgen surlar devasa görünüyordu, surların her köşesinde Devasa yapılar vardı sanki birlik kışlalarına benziyordu gözetleme kulesinden ziyade…
“Imm! Biraz dalmışım bir şey yok…” Sakin bir tavırla cevap verdi Yaşlı General.
“Tamam, tamam… Sakin ol. Biliyorum babanın karşısına çıkmak seni geriyor ve korkutuyor ama kendinle gurur duyup güvenebilirsin kendine… Kutsal Ruhların Kutsaması sayesinde son 1000 yılın en büyük katkısını sağladın Işık Krallığına… Baban bu sefer senle gurur duyacak ve seni ödüllendirecek merak etme.” Merlin samimi ve sevgi dolu bir şekilde Arthas’ı sakinleştirmeye çalışarak konuştu.
Yaşlı General “Tamam!” Dedikten sonra ikisi birden şehre doğru ilerlemeye devam etti.
1 saatlik bir sürüşün ardından şehre ulaştılar…
Surlar yaklaştıkça daha da devasa gözüküyordu… 100 metre yüksekliğindeki surlar yaklaşık 25 metre genişliğindeydi…
Her 1 km de bir gözetleme kuleleri ve her 1.5 km de bir top benzeri yapılar vardı.
Surların altıgenlerinin her kesiştiği noktada devasa bir kale misali yapılar vardı, bu yapılar binlerce askeri barındırabilecek büyüklükteydi.
Surların üstündeki her bir asker güçlü ve göz alıcı görünüme sahip zırhlarla kuşanılmıştı.
Merlin ve Arthas sur kapılarına yaklaştığında 80 metre uzunluğunda 20 metre genişliğindeki devasa kapılar yavaşça aralandı ve karşılarına Kapı subayı ve 20’ye yakın askeri çıktı.
“Korucu Merlin! Hoş geldiniz efendim” Subay tüm saygısıyla Merlin’i selamladıktan sonra…
“Prens hoş geldiniz.” Dışarıdan saygılı gözükse de ses tonundaki alaycılık fark ediliyordu.
Merlin ve Arthas subayı hiç umursamadan şehrin gri-beyaz karışımı yollarında saraya doğru ilerlemeye başladılar.
“Hımph! Vasıfsız herif! Bana üstten bakabilir beni hor görebilirsin ama herkes farkında senin yeteneksiz ve basit bir prens olduğunun… Gerçekler asla değişmez.” Subay öfke gurur kırıklığı ile konuştu.
************************
"Tören" ile devam edecek.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..