Zefir Kuşu'nun Öfkeli Rüzgâr’ı Ling Chen'i öldüremediğinde ruh hali iyice vahşileşmişti. Kutsal Su Pulu tarafından uzağa fırlatılan vücudunu durdurduktan sonra aniden inanılmaz tiz bir şekilde öttü...
Ötüşünün sesi yükseldikçe tüm vücudu suyun altında olan Ling Chen aniden dururken, kulak zarları gerçek anlamda yırtılmak üzereydi. Anında alarma geçti ve yüzmeyi hemen bırakıp Zihin Kılıcı'nı ellerine aldı.
Cik~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Uzun ötüşü suyun derinliklerinde bile dalgalanmalar yarattı. Ling Chen'in vücudu kasılırken anında bilincinden mahrum kaldı ama aynı sırada elinde bulunan Zihin Kılıcı beyaz bir ışıkla parladı ve Ling Chen'in kafasında hissettiği karışıklık hissi tamamen yok oldu. Zihnine odaklanarak Zihin Kılıcı ortadan kaldırdı ve suyun akışını takip ederek ileri doğru yüzmeye devam etti. Daha önce Aç Gözlü Dev Kara Kurbağası'yla karşılaştığında Zihin Kılıcı çok önemli bir rol oynamış, Ling Chen'in geniş alan kafa karışıklığı yeteneğine karşı bağışıklık kazanmasına yardım etmişti. Zefir Kuşu'nun da "kafa karışıklığı" etkisi ekleyen geniş alan yeteneği vardı ve yine Zihin Kılıcı yardımcı olmuştu. Yoksa Aç Gözlü Dev Kara Kurbağası ya da Zefir Kuşu olması fark etmeksizin, eğer kafası karışır ve hareketlerini kontrol edemezse kafa karışıklığı sırasında kolayca ölürdü.
Tüm bu süre boyunca vücudu su altında kalmış ve suyun akış yönünü izleyerek ileri doğru gitmeye devam etmişti. Xiao Hui de hemen arkasından karada özgürce hareket eder gibi onu takip ediyordu. Her bir düzine saniyeden sonra Ling Chen nefes almak için suyun dışına çıkmak zorundaydı. Ve bu sırada Zefir Kuşu onu hedeflemeye devam etti... Fakat tekrar tekrar denese de Zefir Kuşu yüzemediği için tüm süre boyunca Ling Chen'e hiçbir şey yapamamıştı. Bu sırada defalarca Soğuk Rüzgâr Dişi, Öfkeli Rüzgâr ve Delici Çığlık'ı kullanmış ama hiçbiri etkili olmamıştı... Kanyonda akan nehir Ling Chen'in mükemmel korunma kalkanı haline gelmişti.
Zefir Kuşu ona zarar veremiyor ve aynı şekilde Ling Chen de en başından beri onu takip etmeyi bir an için bırakmayan Zefir Kuşu'nun pençelerinden kaçamıyordu. İçindeki endişe de giderek büyüyordu. Çünkü Zefir Kuşu'nun harcayacak zamanı varken onun yoktu... Nefes almak için sudan çıktığı her seferinde canını maksimuma çıkarmak için sarı bir iksir içiyor, bu şekilde şişe ardına şişe tüketiyordu. Sınava girmeden önce toplamda 200 sarı iksir almıştı. Zefir Kuşu'nun takibi sırasında sadece yirmi küsür dakika içerisinde neredeyse 100 şişe tüketmişti. Eğer tüm sarı iksirlerini tüketirse, o zaman... Geriye sadece ölüme giden yol kalıyordu. Zefir Kuşu'nun pençelerinden kaçmak bile imkânsız olacaktı.
Ek olarak, nehir tarafından taşındığı bu süre içerisinde toplamda on kilometre gitmişti... Fakat uzun süredir nehri takip etmesine rağmen tüm bu süre boyunca manzaranın neredeyse hiç değişmediğini fark etti.
Kafasında yavaşça bir düşünce oluştu... Manzara aslında sonsuz bir tekrar olabilir miydi? Aksi halde nasıl olurda o kadar da büyük olmaması gereken sınav haritasının sonuna ya da köşesine on kilometre sürüklendikten sonra varamazdı!
Eğer durum cidden bu şekildeyse, o zaman beklediği coğrafi dönüş noktası asla ortaya çıkmayacaktı. Eğer bu şekilde devam ederse, çok kalmadan canlı canlı gömülecekti!
Daha fazla bu şekilde devam edemem!
Ling Chen nehri izleyerek yüzmeye devam etti ama bakışları artık havaya değil, onun yerine ona yardımı dokunabilecek şeyler için çevreyi tarıyordu.
Bir kere daha su yüzeyine çıkmış ve büyük bir nefes almıştı. Canını maksimuma çıkardığı sırada Zefir Kuşu'nun yeşil gözleri sıkıca ona kilitlenmiş, ses hızında ona doğru uçuyordu. Ling Chen nefes verip tam suya tekrar dalmak üzereyken birkaç düzine metre önündeki dağ yamacında, su yüzeyine yakın insan boyutlarında bir gölgenin yansıdığını gördü.
Bu...
Ling Chen hızlıca suya dalarak Zefir Kuşu'nun hücum saldırısından sıyrıldı ve sonrasında nehri izlemeye devam ederek ileri doğru yüzdü ama bakışları sıkıca gölgeyi gördüğü yöne sıkıca odaklanmıştı.
Nehri takip edip yüzerek yaklaşıyordu. İyice yaklaştığında bunun kesinlikle dağ yamacına oyulmuş bir mağara olduğunu tam olarak onaylamıştı. Gölgenin kalınlığına bakılırsa mağara oldukça derin olmalıydı. Beklemeksizin nefesini tutup hızlıca dağ yamacına yakın bir pozisyona doğru yüzdü. Sonrasında su altında çıkıntı yapmış bir taşa bastı ve sudan dışarı zıpladı.
Bu pozisyon Zefir Kuşu'ndan sadece birkaç düzine metre uzaklıktaydı. Zefir Kuşu'nun uçuş hızıyla birlikte özellikle tehlikeli bir uzaklıktı. Beklenildiği gibi sudan dışarı zıpladığı anda Zefir Kuşu'nun aurası çoktan ona kilitlenmişti. Vahşi bir kasırga yaratarak ona doğru uçmuş, göz açıp kapayıncaya kadar mesafeyi kısaltmıştı.
Sudan zıplayan Ling Chen önündeki taşa sıkıca tutunarak tekrar güç uygulamış ve sudan dışarı zıplayarak mağaranın köşesine inmişti... Tehlikeli aura arkasından yaklaşıyordu. Arkasına dönmedi, Zefir Kuşu'nun hızından da kaçamayacağı için direkt olarak Kutsal Su Pulu'nu kullanarak arkasını kapatmıştı.
Bam!!
Zefir Kuşu, Kutsal Su Pulu tarafından uzağa savrulmuş ve Ling Chen de ileri fırlamış, adımları tökezleyerek karanlık mağaranın içine doğru koşmuştu.
Mağaraya girdikten sonra Ling Chen uzun bir rahatlama nefesi verdi. Çünkü mağaranın genişliği ya da derinliği fark etmeksizin görmeyi en çok umut ettiği şey buydu. Yüksekliği ve genişliği iki metreye yakın, girmesi ve hareket etmesi için tamamen yetiyordu ama Zefir Kuşu giremezdi. Ling Chen hızlıca mağaranın içine doğru ilerledi. Bu mağara doğal bir şekilde oluşmuş olmalıydı, içinin şekli düzgün değildi. Birkaç düzine adımdan sonra Ling Chen çoktan sonuna ulaşmıştı. Mağara düz bir hat şeklinde değil, hafif bir kıvrıma sahipti... Bunun anlamı, Zefir Kuşu girişte Soğuk Rüzgâr Dişi'ni kullansa bile tek ihtiyacı olan kıvrımdan sonraki yerde saklanmaktı ve böylece isabet almayacaktı.
Oldukça güvenli olmalıydı. Ling Chen rahatlayıp, bitkin bir halde nemli taş duvara yaslandı. Neredeyse yarım saat boyunca su altında olmak ve aynı sırada sürekli yüksek gerilim halinde bulunmak zihnini tüketmişti. Zefir Kuşu'nun yakın ya da uzaktan gelen ötüşleri sürekli olarak kulağına geliyordu... Zefir Kuşu uzaklaşmamıştı ama açıkça mağaraya giremeyeceğinin de farkındaydı. Çaresiz bir şekilde mağaranın etrafında daireler çizebilirdi sadece.
"Hav..."
Ayağının dibinde yumuşak bir sürtünme hissi vardı. Ling Chen gözlerini açıp yere eğildi. Elini hafifçe Xiao Hui'nin başına koydu ve çaresizce: "Muhtemelen burada saklanmak dışında başka seçeneğimiz yok.", dedi.
"İnler..." Xiao Hui yuvarlak gözlerini iyice açtı, efendisine nasıl cevap vereceğini bilmiyordu. Ling Chen sürekli Zefir Kuşu tarafından takip edilmişti ve başlangıçtan itibaren Zefir Kuşu ona yokmuş gibi davranmıştı. Ona hiç saldırmamıştı. Saldırılmama yeteneği bir aldatmaca değildi.
Ling Chen mağaranın en derin kısmında sessizce oturmuş, tüm bu süre boyunca hiçbir harekette bulunmamıştı. Bekliyordu... İçinde bu ihtimalin çok büyük olmadığını bilmesine rağmen Zefir Kuşu'nun sabrının tükenmesini ve kendi isteğiyle ayrılmasını bekliyordu.
Şansı yoktu, 10 dakika... 20 dakika... Yarım saat geçtikten sonra Ling Chen Zefir Kuşu'nun varlığını mağaranın dışında hâlâ hissedebiliyor ya da ötüşünün sesini duyabiliyordu. Ling Chen çaresiz bir şekilde saate baktı. Çoktan sabahın altısı olmuştu. Bu saatte, sıcak yaz mevsiminde gerçek dünyada hava çoktan aydınlanmaya başlamıştı ve saat neredeyse Ling Shui Ruo'ya kahvaltı hazırlaması gereken zamana da yaklaşmıştı.
Tüm olan biteni düşündükten sonra geçici olarak ayrılmaya karar verdi.
"Umarım özgür bir şekilde haritadan çıkabilirim... Umarım."
Ling Chen sessizce kendine bunu söylerken çıkış emrini verdi.
"Ding... Şu anda "Savaş Tanrısı'nın Sınav Alanı'ndasınız", çıktıktan sonra direkt olarak dışarı yollanacak ve tekrar giremeyeceksiniz. Çıkmak istediğinize emin misiniz?"
Ling Chen: “…”
Ling Chen bu sonuca şaşırmamıştı. Kahraman Ruhların Salonu'nun koruyucusu da bir kişinin bu haritaya sadece bir kere girebileceğini söylemişti. Eğer şimdi ayrılmayı seçerse direkt olarak bu yerden ayrılacak, tekrar giremeyecekti. Aynı zamanda Kahraman Ruhların Salonu'nun tüm fırsatlarını kaybedecekti.
Fakat Zefir Kuşu'nun inatçı takibi karşısında gerçekten de başka bir seçeneği yoktu. En azından çıktıktan ve dışarı yollandıktan sonra kaybedeceği fırsatlar olacak ama hayatta olacaktı... Bu sonuç burada ölmeye kıyasla çok daha iyiydi.
Sahiden de sınav Unutulmuş Kıta'nın altı eşsiz dâhisinin hayatlarını kaybetmesini sağlayacak tiksindiricilikte zordu.
Yine de bir süre sessiz kaldıktan sonra Ling Chen çıkış emrini iptal etti. Bakışlarını kaldırıp aynı anda Kum Bıçağı ve Yükselen Bulut'u ellerine aldı.
Uzun süredir bu lanet kuşla takılmış ama hiçbir sonuç alamamıştı. Ayrılmadan önce... Nasıl olurdu da büyük bir hediye vermezdi!
Bakışları soğuklaşırken Ling Chen direkt olarak mağara girişine doğru hücum etti ve ışığa çıktı. Ortaya çıktığı anda havada daireler çizen Zefir Kuşu onu fark etti. Keskin bir şekilde ötüp kükreyen bir rüzgâr eşliğinde direkt olarak ona hücum etti.
Hava Hücumu'nun oluşturduğu vahşi rüzgâr neredeyse Ling Chen'in sabit kalamamasına sebep olmuştu ama kaçmadı. Bunun yerine Zefir Kuşu'nu bekleyerek yavaşça sağ kolunu havaya kaldırdı!
"Ay Gölgesi!"
Ay Felaketi'nin ışığı havaya yükselip, Zefir Kuşu'nun devasa gölgesine ulaştı ve tam Ling Chen'in önünde vücuduna dokunmak üzereyken Zefir Kuşu'nu dondurdu. Ling Chen bir adım ileri atıp, aynı anda "Öfke Ateşi" ve "Ruh Kurbanı'nı" aktifleştirerek iki silahı da coşkuyla Tam Güç Vuruşu'yla saldırdı...
Iska, Iska, Iska, Iska, Iska, Iska, Iska, Iska.
Ling Chen: “…”
8 saldırı, 0 isabet ama bu tamamen Ling Chen'in beklentileri içerisindeydi. Bir adım geri atarak odaklandı ve ardından Zefir Kuşu'na doğru "Kuyruklu Yükselen Bulut'u" fırlattı... Ayrılmadan önce ne olursa olsun bir kere canını yakması gerekiyordu!
-4698!
Zefir Kuşu'nun savunması kesinlikle yüksek değildi. Sıradan Zefir Kuşu'na kıyasla o kadar da güçlü değildi. Yükselen Bulut vücudunu deldiği anda direkt olarak canının 1/40'nı götürmüştü. Fırlatılan Yükselen Bulut'un gücü dağılmaya başladıktan sonra inişe geçip, akan suya düştü. Bu sırada Zefir kuşu donma etkisinden kurtuldu ama Ling Chen çoktan hızlıca mağaranın içine dönüp kendini güvenli bir pozisyona yerleştirmişti. Kuyruklu Yükselen Bulut en iyi durumunda Zefir Kuşu'na kabul edilebilir derecede bir hasar vermişti ama kısa bir süre içerisinde canını otomatik olarak yenileyerek Ling Chen'in yaptığını işe yaramaz bir duruma getirecekti.
"Xiao Hui, git Yükselen Bulut'u getir!" Ling Chen, Xiao Hui'ye doğru bağırdı.
Xiao Hui emri kabul etti. Vücudu gri bir gölge halinde mağaradan fırladı ve suya atladı. Direkt olarak Yükselen Bulut'un olduğu yöne doğru gitti ve Yükselen Bulut’u ağzına aldı... Tam dönmek üzereyken başında bulunan boynuzunun ucu bazen güçlü, bazen zayıf bir şekilde gri bir ışıkla parlamaya başladı. Xiao Hui'nin vücudu anında orada durdu. Yalnızca bir kaç dakika sonra arkasına dönüp geri döndü. Arkasına döndüğü sırada boynuzundaki parlama kayboldu.
Xiao Hui mağaraya döndü ve Yükselen Bulut'u Ling Chen'in önüne koydu. Ling Chen tam onu övmek üzereydi ama Xiao Hui'nin hızlıca önünden uzaklaştığını ve sonrasında mağara girişinden çıkarak suya atladığını gördü. Hızlıca nehrin akış yönünü takip ederek yüzüyordu.
"Xiao Hui, nereye gidiyorsun?"
Ling Chen kaşlarını çatarak Zefir Kuşu tarafından saldırıya uğrama riskini göze aldı ve mağaranın dışına koştu. Fakat Xiao Hui'nin düzinelerce metre uzaklıkta olduğunu fark etti ve hemen ardından suya dalarak görüş alanından çıktığını gördü. Görüşünden çıkmadan önceki anda Ling Chen gri bir ışık gördüğünü sandı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..