"Hepsi... öldü mü?", şok içinde dedi Ling Chen.
"Bu doğru." Orta yaşlı adam yavaşça kafasını sallayarak: "Bu gücü arkasında bırakan kişi, Kahraman Ruhların Salonu'nu inşa eden "Savaş Tanrısı". Unutulmuş Kıta tarihinde Aziz Yok Edici seviyesine en yakın olan kişi olarak herkesçe kabul edilen ve ayrıca "Savaş Tanrısı" unvanıyla taçlandırılan tek kişidir. Yenilgi yüzü görmedi ve dövüş sanatları yoluna takıntılıydı. Felsefesine göre, zirvedeki bir usta olmak için kişi ölüm kalım mücadelesini deneyimlemelidir. Savaş Tanrısı'nın gücü Kahraman Ruhların Salonu'nda bırakılan ilk güçtü ama 1000 yıldır burada olmasına rağmen tek bir kişi bile mirasını alamadı. 1000 yıl içinde, toplamda altı kişi onayını aldı ama hepsi güç sınavında hayatını kaybetti. Belki de 15. Seviye'nin altındaki bir durumda güce yönelik olan bu testi geçmek imkânsız bir görevdir."
Orta yaşlı adam ağır başlı bir ifadeyle ciddi bir şekilde: "İnan bana, o altı kişi dahiler arasındaki dâhilerdi. Unutulmuş Kıta'da doğdular ve başlangıçtaki güç seviyeleri senin seviyene kıyasla fazlasıyla üstündü. Teste girmeyi kabul ettiklerinde güçleri sahip olduğundan çok daha fazlaydı. Fakat sonuç olarak hepsi öldü... Biliyorum, diğer dünyadan olan sizler bu dünyada gerçekten ölmüyorsunuz. Öldükten hemen sonra diriliyor, sadece gücünüz düşüyor o kadar. Fakat bilmelisin ki Kahraman Ruhların Salonu'na girmek için herkesin sadece bir şansı var. Eğer başarısız olursan, tüm güçlerin onayını almış olmana rağmen herhangi birinin mirasını alma hakkın olmayacak. Gerçek bir dahisin, diğer on güçten birinde başarılı olursan güçlerini en uç noktaya çıkarabilirsin. Yapılmaması gereken seçimi yapma."
Ling Chen sessizce kafasını salladı. Siyahlı orta yaşlı adam da bir rahatlama nefesi verdi... Ling Chen'in düzgün düşünmeyip ortadaki sütunu seçeceğinden gerçekten de korkuyordu. Yeteneği aşırı şekilde şok edicidir ama gücü... İçeri girmesinin tek sonucu ölüm olurdu.
Ling Chen sola doğru birkaç adım kaydı. Güçlerin bilgileri hakkında biraz daha düşünmek istiyor gibi görünüyordu. Üç adım attıktan sonra tuhaf bir şekilde durup, bakışları ortadaki sütuna döndü ve orada kaldı... Uzun bir süre sonra ağzını açıp: "Bu sütundaki güç, en güçlüsü mü?", dedi.
Ortadaki sütunun kalınlığı diğerlerinin iki, üç katıydı.
"Savaş Tanrısı'nın gücü doğal olarak diğerlerinden çok daha üstün, yine de..."
"Tamam, ortadaki seçiyorum!" Ling Chen arkasını dönüp parmağıyla ortadaki sütunu işaret etti ve ifadesiz bir şekilde konuştu.
"Sen..." Siyah kıyafetli orta yaşlı adam sertçe kaşlarını çatarak: "Ne söylediğimi dinlemedin mi? Eğer onu seçersen güç testini geçmenin hiçbir yolu olmadığını sorumlu olarak söyleyebilirim. Daha yarısına gelmeden ölebilirsin bile! Öldükten sonra dirilsen bile Harman Ruhların Salonu'na tekrar girip diğer güçlerin miraslarını kabul etmek için bir şansın olmayacak!" dedi.
"Anlıyorum." Ling Chen kafasını hafifçe sallayarak: "Fakat, ortadaki sütünün en güçlüsü olduğunu bilmeme izin verdin! Ve ben sadece en güçlüsünün peşindeyim! Sınav ne kadar korkunç olursa olsun, denemem gerek!" dedi.
"..." Siyah kıyafetli orta yaşlı adam hafifçe kafasını sallayarak, kartal gibi olan gözleri yüzüne odaklanıp: "Kararlılığın karşısında hayran mı olmalıyım yoksa kendine olan aşırı güvenine gülmeli miyim?" dedi.
"Başarısız olsam bile tüm kaybedeceğim bir seviye, pişman olmayacağım. Ve bahsettiğin "tehlike" ve "imkânsızlık" yüzünden vazgeçersem, kendimi küçük görmüş olurum. Tüm hayatım boyunca kaç kez "imkânsızı" "gerçekliğe" çevirdim bilemezsin!" dedi yavaşça Ling Chen. Sesindeki ve ifadesinde kararlılık orta yaşlı adama kararının değişmeyeceğini söylüyordu.
Siyah kıyafetli orta yaşlı adam ona kaşlarını çatar bakıp uzun bir süre sessiz kaldı ve sonra aniden uzun bir şekilde iç çekti... Ling Chen'in cesaretine ve inancına hayran mı olduğunu ya da nasıl başka bir dâhinin Savaş Tanrısı'nın sınavında boğulacağına mı iç geçiriyordu emin değildi.
"Bu sana kalmış." Siyah kıyafetli adam: "Yeteneğin çoktan onayını aldı. Eğer güç sınavına girmek istiyorsan ileri doğru yürü, elini sütuna koy ve sonra gözlerini kapat... Seni otomatik olarak gizemli sınav yerine yollayacaktır. Ve sonrasında başarılı ya da başarısız ol, belli bir süre geçtikten sonra seni dışarı yollayacaktır. Devam et.", dedi.
İfadesi Ling Chen'in başarısız olarak döndüğünü görür gibiydi ve bu da Ling Chen'in Savaşa Tanrısı'nın sınavının nasıl korkutucu olduğunu daha iyi anlamasını sağlamıştı. Ortadaki sütuna bakarak: "Öncesinde gidip depo yapabilir miyim? Üzerimde kullanmak için neredeyse hiç iksir yok.", dedi.
Siyah kıyafetli orta yaşlı adamın gözleri hafifçe parlayıp, kısa bir süre sonra: "Kahraman Ruhların Salonu'nun kurallarına göre güç miraslarını almak için gelen insanlar hayatları boyunca sadece bir kere buraya girebilir. Buradan ayrıldıktan sonra ikinci bir kere girmelerine izin verilmez... Fakat, yeteneğin göz önüne alındığında kuralları senin için bir kere bozacağım... Yarım saatin var.", dedi.
"Tamam!" Ling Chen hafifçe kafasını sallayıp kapıların olduğu yere doğru fırladı ve salon kapılarını açıp hızlıca ayrıldı.
Ling Chen'in figürünün görüşünden çıktığını gördüğünde siyah kıyafetli orta yaşlı adamın ifadesi tekrar soğuklaştı. Soğukluk bir parça hayal kırıklığı taşıyordu: "Aynı anda on bir güç tarafından onaylanmak, görülmemiş bir şey. Yeteneği hiç görülmemiş denebilir. Eğer bu durum dışarı çıkarsa tüm Unutulmuş Kıta'yı sarmaya yetecektir. Fakat Savaş Tanrısı'nın testini seçmek zorunda mıydı... Genç ve atılgan, kibirli ve aceleci ya da... Gerçektende yeteri kadar kendine güveniyor mu..."
Kahraman Ruhların Salonu'nun kapısı açıldığı anda girişte dikilen yedi sınıf eğitmeni gözleri Ling Chen'e odaklanmış şekilde birbirlerine fısıldıyorlardı. Hepsi gözlerini iyice açıp, neden bu kadar erken çıktığı hakkında şaşırmışlardı. Fakat daha hiçbir şey söyleyemeyen Ling Chen'in bir rüzgâr gibi uzaklaşıp, kaşla göz arasında gözden kaybolduğunu gördüler.
Yedi sınıf eğitmeni anında afallayıp birbirlerine baktılar. Ne olduğunu bilmiyorlardı.
Ling Chen yol boyunca koşup direkt eşya dükkânına gitti. 20 altın harcayıp 200 sarı iksir ve sonrasında 30 altın harcayıp 300 köyü mavi iksir aldı. Biraz düşündükten sonra 100 koyu mavi iksir daha aldı. Başlangıç seviyesinde altın sikkeler oldukça azdı. Onun gibi bu kadar çok büyü iksiri almaya cüret edebilecek çok fazla insan yoktu. Bu iksirlerin 200 tanesi çantasında tek alanı kaplıyordu. Sonrasında 10 altın daha harcayarak 10 kent-ışınlanma tomarı aldı. Geriye kalan altınlarını baktığında dişlerini sıkıp hepsini çıkarıp, bir basit güç Kristali (+%6 Saldırı), bir basit hız Kristali (+%6 Hareket Hızı), bir basit kritik Kristali (+%2 Kritik İsabet) ve bir delme Kristali (+%4 Delme İsabeti) aldı.
800 altın harcadıkları sonra, aslında devasa olan birikimi sadece 30 altın gibi bir şey kalmıştı.
Eşya dükkânında ve çevre dükkânlarda dolaşıp, savaş sırasında ona yardımı olacak başka bir şey bulamayınca saate baktı ve Kahraman Ruhların Salonu'na doğru koşmaya başladı.
"Hey! Çocuk sen..."
Fwoosh!
Bam!!
Uzakta koşan onu gören yedi sınıf eğitmeni daha cümlelerinin yarısını tamamlayamayan Ling Chen çoktan onları rüzgâr gibi geçip Kahraman Ruhların Salonu'na girip kapıyı kapattı. Görmezden gelinen yedi ana sınıf eğitmeni bir kere daha afallamıştı.
"Cidden kararını verdin mi?" Ling Chen'in döndüğünü gören siyah kıyafetli adam vazgeçmeyerek sordu.
"Evet, kararımı verdim. Hemen giriyorum." Konuşurken Ling Chen ortadaki sütunun önüne geldi. Kolunu uzatıp parıldayan sütunun üzerine koydu.
"Bekle biraz." Siyah kıyafetli adam aniden konuşarak onu durdurdu. Ling Chen'in hareketi dururken arkasına döndü ve ona doğru baktı.
"Belki de düşünüş şeklim fazla kısıtlı, belki de olabilme ihtimaline ya da bir mucizenin ortaya çıkma ihtimalini göz önünde bulundurup seni durdurmayı denememeliyim." Siyah kıyafetli orta yaşlı adam karanlık ve sakin bakışlarıyla önüne yürüdü. Elini uzatıp küçük bir paketi Ling Chen'e verip: "Al bunu, yeteneğin cennetleri ve dünyayı sarsacak yeterlilikte. Ve sahip olduğun yetenek, yetenek olarak adlandırılmamalı... Normal insanların hayal edemeyeceği eğitim ya da çabayla elde edilmiş olmalı. Eğer durum buysa, o zaman belki de bir mucize yaratma şansın vardır. Bu yüzden umarım ki başarıyla dönersin... Bu şeylerin, umarım sana yardımları olur." dedi.
Ling Chen gözlerini kaldırıp ona bakarak paketi aldı ve kafasını hafifçe sallayarak: "Teşekkür ederim." dedi.
Sonrasında arkasını dönüp sütunun önünde durup sağ elini uzattı ve üzerine koydu.
Anında gümüş beyaz bir ışık yığını ortadaki sütundan yayılıp, Ling Chen'in vücudunu kapladı. Takip eden dakikada Ling Chen'in Kahraman Ruhların Salonu'ndan taşıyıp kayboldu.
Ling Chen'in önündeki görüntü hızla değişti. Gözlerini açtığında görüşünde sadece karanlık vardı ve burnuna güçlü bir çürüme kokusu geliyordu.
"Ding... "Savaş Tanrısı'nın Sınav Alanı" gizli haritasına ulaştınız."
Güçlü çürüme kokusu Ling Chen'in nefesini tutmak zorunda bırakmış, bakışlarını etrafında gezdirip şu anda nerede olduğuna bakmıştı. İnanılmaz eski taş bir odaydı. Çürüme kokusu ne zamandır buraya kimsenin gelmediğini kanıtlıyordu. Yerde ve duvarlarda çürüyen nesneler vardı. Bunun dışında taş odanın içinde bulunan tek şey odanın en derinlerinde yer alan metal bir sandığın bağlı olduğu taş heykeldi.
Hmm? Sandık?
Ling Chen ayaklarını hareket ettirip metal sandığa doğru ilerledi ve çekinerek elini ona doğru uzattı. Ve tam eli metal sandığa dokunmak üzereyken aniden önündeki taş heykelden bir ses geldi.
"Çok güzel... Sonunda başka biri geldi."
Ling Chen'in hareketleri anında durdu. Bir adım geri atıp yavaşça: "Kimsin sen?", dedi.
Fakat kulağının dibindeki ses söylediklerine dikkat etmeyip devam ederek: "Buraya kadar gelebilmiş olman yeteneğinin geride bıraktığım güç tarafından çoktan onaylandığı kanıtlıyor, gücümü almak için gereken yeterliliğin yarısına çoktan sahipsin... Fakat bu sadece yarısı. Eğer gücümü miras almak istiyorsan, o zaman bu alanın sonuna kadar yürü ve gördüğün kasayı açabilecek olan bu alandaki tek anahtarı ele geçir. Fakat bu alanda hayatını tehlikeye sokabilecek birçok tehlike mevcut. Eğer yeterince cesaretin, cüretini ve farkındalığın yoksa ilerlemeyi bırak. Bu odada on dakika kaldığın sürece geride bıraktığım güç seni otomatik olarak geri yollayacaktır.", dedi.
K.N: Herkesin kandili mübarek olsun. Yorumlarınızı eksik etmeyin millet :)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..