Sıfırıncı Dünya
1. Cilt: 2. Bölüm Tuhaf Hizmetçi Lia (1/2)
-Bu haydutlardan kurtulmalıyım. Bela beni resmen çekiyor.
-Nereye gidiyorsun bakalım? Melez mahallesinden öyle kolay çıkış yoktur.
-Onu patakla abi!
Yuno hemen girdiği ara sokaktan çıkıp koşmaya başladı. Arkasından onun önünü kesenler de koşmaya başladı. Birinin boyu oldukça uzundu ve sıskaydı. Mavi gözleri vardı. Bir gözünü kapatan, pembe renkli, dağınık mı dağınık saçlarının pek hareket ettiği söylenemezdi. Sesi biraz tiz çıksa da erkek olduğu anlaşılıyordu. Üzerinde kısmen hırpalanmış, deriden yapılma bir ayak zırhı seti vardı. Ayrıca yine deriden yapılma omuzluklar giyiyordu. Giydiği tişörte benzeyen beyaz renkli giysisi ise kirden dolayı griye dönmüştü.
Diğerinin ise boyu oldukça kısa olan bir kızdı. Boyu neredeyse cüceler ile aynı sayılsa da cücelerden uzun sayılırdı. İki taraftan bağladığı pembe saçları ile yüzü net bir şekilde görünüyordu. Mavi renkli gözleri bir çocuğun ruhunu belli edercesine parlıyordu. Diğeri ile giyim tarzı neredeyse aynıydı. Sadece omuzluk giymiyordu ve elinde bir çeşit çubuk vardı. Yuno'nun tek derdi bunlardan kurtulmaktı ve elindeki eşyaları zengin birisine kazıklamaktı. Birilerinin "Neler oluyor burada!" diyip insanların huzurlarını kaçıran bu haydutları durduracağından emindi.
Emindi emin olmasına fakat Yuno'nun hesaplamadığı şeyi gösteren işarete kulak misafiri olması uzun sürmemişti. Kendisini bu halde gören iki kişi kendi aralarında şundan bahsediyorlardı.
-Aptala bak. Nick ve Susan'ın kim olduğunu bilmeden buraya girdiğine göre gerçekten aptal olmalı!
-Haklısın. Bunun kıyafetleri bile tuhaf.
-Ne?!
Bu duyduğuna bir anlam verememişti. Yaklaşık iki buçuk dakikadır kovalanıyordu fakat kimse bu duruma hiçbir şey yapmıyordu. "Neden kimse bir şey yapmıyor?" sorusu aklına gelmişti bile. Şehrin bu bölgesinde yaşayanlar cidden garipti.
-Bu şey göründüğünden daha dayanıklı Susan.
Yuno küçüklüğünden beri çeşitli sporlarla uğraşmıştı. Hatta yüzme ve koşma konusunda ulusal yarışmalara bile katılmıştı. Liseye geçtiğinde artık yarışmalara katılmayı bıraksa bile sağlığına olan dikkati ile fiziksel olarak oldukça sağlıklı ve güçlüydü. Öte yandan Nick ve Susan isimli bu iki kardeş şimdiden yorulmaya başlamıştı.
-Öyleyse onu büyünle ez abi!
-İşte sinir bozucu olmadığın zamanlardan birisi bu.
İkili kendilerini yormanın mantıklı olmadığına karar vermişlerdi ve ikisi de durmuştu. Nick elini Yuno'nun koştuğu yöne doğru uzattı. Yuno onların konuşmalarını duymuştu ve arkasına bakarak koşmaya devam ediyordu. "Cidden insanların ortasında büyü mü kullanacak?" diye düşünmeden edemiyordu. Yuno'nun aklına büyü gelince genellikle dev alev topları, devasa tsunamiler ve yıkıcı depremler geldiği için etrafındakilerin zarar göreceğini düşünüyordu.
-Ne?!
Yuno neredeyse estiği belli olmayan bir esintiyi yüzünde hissettikten sonra koşamamaya başladı. Bu zayıf esinti onu Nick ve Susan'ın kucağına çekiyordu. Bu basit esintiye bile karşı koyamayan Yuno kendine hakaretler edip duruyordu.
-Bunu sen istedin!
Nick ve Susan'ın yanına çekilen Yuno onlara anladıkları dilden konuşmaya karar vermişti. Nick'e doğru bir kroşe geçirmek için yumruğunu salladı. Eskrim'i saymazsak, daha önce dövüş sporları ile uğraştığı söylenemezdi. Yine de cüzdanını veya telefonunu çalmak isteyenler için kendini koruyacak kadar eğitim almıştı. Nick, Yuno'nun bu hamlesinden sıyrılırken;
-İyi bir deneme fakat...
Yuno aniden ayaklarından aldığı bir darbe yüzünden yere düştü. Daha ne olduğunu anlamadan düşen Yuno ayağa kalkmak istese de karnına metalden bir cisim tarafından aldığı darbe işini bitirmişti. Bu şey Susan'ın elindeki çubuktu fakat bu aslında uzayıp kısalabilen bir dövüş asasıydı. Susan abisinin yarım kestiği sözü tamamlarcasına;
-Her zaman bir kör nokta vardır.
-Siz...
-Kapa çeneni!
Yuno çenesine aldığı tekmeden dolayı yanlışlıkla dilini ısırdı. Bu acı yüzünden ağzını tutarken Susan ve Nick çoktan ellerini Yuno'nun ceplerine atmıştı.
-Senin gibi tuhaf görünümlü kişiler her zaman değerli şeyler taşırlar. Değil mi abi?
-Beni sadece parası ilgilendiriyor. Gerçi bunun taşıdığı şeyler de çok tuhaf.
Yuno için bozuk paralar, akıllı telefon ve çikolata onun normallerinden biriydi fakat bu ikili hayatlarında ne telefon ne de çikolata görmüştü. Bozuklukların para olduğunu bilirlerdi fakat onu da ilk kez görüyorlardı. İkili bu şeylere sanki bir uzaylıya bakar gibi bakarken Susan'ın gözü Yuno'nun saatine takılmıştı.
-Takı taşıyor abi. Hadi onu alalım.
Saat Nick'in de dikkatini çekmişti. Ona doğru ilerlediği sırada;
-Hyah!!!
Yuno dilinin acısını umursamadan Nick'in kasıklarına doğru bir tekme geçirmişti. Nick'in canı fena halde yanarken Yuno hızla ayağa kalkıp yeniden koşmaya başladı.
-Ha?! Bunu nasıl yaparsın!
Yuno, Susan'ın ne dediğini umursamıyordu. Sadece bu lanetli kısımdan ayrılmak istiyordu. Susan abisi ile ilgilenmek ile Yuno'nun peşine düşmek arasında bir ikilemde kalmıştı. Bu zamanı avantajına kullanan Yuno hızla sağındaki yola saptı. Çeşmenin döndüğü yolda olduğunu hatırlıyordu ve buraya bir daha uğramamayı düşünüyordu.
Planları güzel olabilirdi ama kötü şansın bir kez daha kapısını çalacağından habersizdi. Sağdaki yola saptıktan hemen sonra birisiyle çarpıştı. Darbenin etkisiyle hem kendisi hem de çarptığı kişi yere düştü. İçinden "Resmen bu dünyaları sevmiyorum diye sürekli bir sorun karşıma çıkıyor." diyordu. Kendisi kalkmadan evvel çarptığı kişi kalkıp;
-Cidden bu durum can sıkıcı. Sakar bir kızı neden bu tozlu yollara sürüklüyorsunuz ki?
Yuno ayağa kalkıp sesin geldiği tarafa baktığında ufak çaplı bir şaşkınlık yaşamıştı. Bu kişiyle ilk kez çarpışmıyordu. Bu o daha önce gördüğü mavi saçlı ve mavi gözlü kişiydi. Üzerindeki tozları silen genç kızı izlemeye başlamıştı. Saçları daha önce de gördüğü gibi çok uzun değildi ve omuz hizasındaydı. Mavi gözleri hoştu ve tatlı bir yüzü vardı. Kıyafetleri ile adeta "Ben bir hizmetçiyim!" diye bağırıyordu. Biraz cosplay havasında olan uzun kollu, siyah ile beyazın harmanlandığı, klasik bir hizmetçi üniforması giyiyordu. Boyu Yuno'dan kısaydı ve çelimsiz olmasa da biraz zayıftı.
-O çocuğa bunu göst... Kahretsin.
-Ha... Bu hep aynı kıyafetleri giyen ve tuhaf kelimeleri söylemeye takıntılı kız değil mi?
-Benim bir adım var Susan. Melez mahallesindeki değerimin bir toz kadar olmadığımı bilmenize rağmen tuhaf bulunmak bana çok tuhaf geliyor.
-Efendinin konumu yüzünden kellemden olmak istemiyorum. Ayrıca korumam gereken sinir bozucu bir kız kardeşim var.
-Benim korumana ihtiyacım yok abi!
Susan asasıyla Nick'in ayağına vurmuştu ve Nick ayağını tutuyordu. Yuno bu ortamı izlerken kendini garip hissediyordu. "Sanki kendimi hem çok önemli hem de gereksiz bir tartışmayı izliyormuş gibi hissediyorum." diyordu. Ayrıca Susan'ın dediklerine kanıt olarak her cümlesinde inatla "toz" sözünü söyleyip durması dikkatini çekmişti. Bu kız Yuno için de tuhaftı.
-Her neyse, şimdilik onun peşini bırakıp bu bölgeye giren başka bir kerizi pataklayacağım.
-Ama abi...
-Kes sesini! Senin yüzünden büyü kullanmak zorunda kaldım. Dua edelim ki onun kurallardan haberi yok. Yoksa melez mahallesinde büyü yapanlara ne olduğunu mu unuttun?
-Hayır u... Unutmadım. Seninle daha sonra görüşeceğiz insan.
İkili geldikleri yoldan gerisin geri yürümeye başlarken tartıştıkları belli oluyordu. Yuno onlardan gözünü ayırıp hizmetçi kıza dikmeye başladı. Kendisinin ona yaklaştığını fark edince panikleyip;
-Şey... Aslında onların kim olduğunu bilsem kesinlikle buraya gelmezdim. Kesinlikle...
-Hadi buradan gidelim. Böyle giderse bu toz yağmurunda başımız belaya girer.
-Ne!? Bir dakika sen...
Yuno hizmetçi kızın dediklerini başta kendisi için söylediğini düşündü. Gerçeği ise sağına döndüğünde anlamıştı. Hizmetçi kız aslında tamamen vücudunu örten, beyaz renkli, kapşonlu pelerin giyen kişiye söylemişti. Gizemli kişi başını evet anlamında salladıktan sonra ikisi Yuno'dan uzaklaşırken kendisi ise "Be... Beni takmıyor bile." şeklinde düşünüyordu.
-Ben nereye düştüm böyle? Melez mahallesi de neymiş? Aklınıza başka isim mi gelmedi?
-Lia her zaman tuhaftır. Ayrıca o isim boşuna melez mahallesi değil.
-Kim konuştu? Yine birileri tarafından aşağılanmayacağım de mi?
-Bir cüceyle konuşurken aşağı bakmalısın genç adam.
Üzerindeki deriden önlüğü, kirli yüzü, pilot gözlüğüne benzeyen acayip gözlükleri ve elindeki tokmakla bir demirci olduğu oldukça belli olan bir cüce, Yuno ile konuşmaya başladı. Tamamen keldi ve kızıl renginde, bazı kısımları ağarmış, kocaman pos bıyıkları vardı. Sesi biraz kalın ve boğuk boğuk geliyordu. Yuno bir cücenin onunla konuşmasını normal bulmamıştı. "Belki sadece halime acımıştır?" diye düşündü. Sonuçta Susan ve Nick'in eşyalarını almasına engel olamamıştı.
Yuno'nun felsefesi basitti. Her toplumda hem iyiler hem de kötüler vardır. Bir topluluğun çoğunluğunun kötü olması herkesin kötü olduğu anlamına gelmezdi. Melez mahallesi denilen bu bölge için de böyle olması gerekiyordu. Ön yargıya karşıydı ve sevmediği şeylere saygı duyardı. Yine de onları kabul etmez ve bunlardan uzak kalırdı. Bunu yalnızca kendi sükunetini korumak için yapardı. Zaten yeterince şanssız ve öfkelenmeye meyilli olduğunun farkındaydı.
-Bunun için kusura bakmayın. Zaten memleketimden çok uzaktayım. Sanki birileri tarafından buraya bir çöp parçası gibi atıldığımı hissediyorum.
-Farklı bir yerden geldiğiniz belli oluyor genç adam. Ben demirci Niro'yum ve...
Yuno yine bir gariplik olacağını düşünerek kendini bilmediği herhangi bir şeye hazırlamak için yumruğunu sıktı. Gözü Niro'nun üzerindeydi fakat düşündüğü şey Lia ismindeki hizmetçiydi.
-Dedem "Farklı insanlar her zaman zengindir." derdi ve seni dükkanım...
-Reklam vermeyi kes demirci!!!
Yuno'nun aklına lisede bir arkadaşı gelmişti. Gerçi ona arkadaş demek Yuno için oldukça zordu. Dersleri ortalama ve sürekli böbürlenen yüzsüz bir reklamcıydı. Sosyal medyadaki tüm paylaşımlarından, yaptığı el işlerine kadar hepsini özellikle Yuno'nun önüne sunardı. Üstelik Yuno gibi liseye geçtiğinde sporu bırakmamış, karatede ulusal finallere kadar çıkmıştı. Yuno onu aklından çıkarmak için kafasına vurdu. Onu hatırlamadığını fark edince anlamsızca bir sevinç yaşadı.
-Nihayet...
-Yaşlılara saygılı olmalısın genç adam. Buna pazarlama denir ve bir silah dükkanı işletmek çok zor bir iş.
-Yine de reklam yapan sensin.
-Sanırım geldiğin yerde pazarlamaya "reklam" diyorlar.
-Her neyse. En azından şu iki haydut bana tekrar saldırmasın diye içeri gireceğim.
-YAŞASIINNNNN!!!
Niro tıpkı şeker almış küçük bir çocuk gibi sevinçliydi. Bir ceylan gibi sekerken Yuno onun bir şeyler yanlış anladığını düşünerek şu sözleri de ekledi.
-Fakat bir şey almayacağım.
Cüce bu duyduklarıyla kaskatı kesilmişti. Yuno ise içinden "Neden bir şeyler satmak için çaba harcıyor ki? Yoksa bu dünyada büyü yaygın olduğu için mi?" diyordu. Dükkana giren Yuno hemen etrafına bakınmaya başladı. Burası oldukça dağınıktı ve yerde birkaç silah vardı. Duvarları yosun yeşili rengindeydi. Tezgahın önü ise dükkana göre oldukça düzenliydi ve sağ tarafta bulunan parlatılmış plaka zırh takımı ışıl ışıldı. Zırh takımının da sağında en köşede bir harita vardı. Yuno bu haritanın en azından şehir haritası olduğunu ümit ediyordu. Haritanın bulunduğu köşenin karşısındaki sandalyeye oturdu. Niro ise elindeki işle ilgilenmeye başladı. Sıcak demiri döverken bir yandan da Yuno ile konuşmaya başladı.
-Seni buralara sürükleyen nedir genç adam? Nerede yaşıyorsun?
************
#İkinci bölümün ilk yarısı hazır ve nazırdır. Diğer yarısı hafta içinde bir günde gelecektir. İlk bölüme ilgi beklediğimden yüksek çıktı ve bu motivasyonumu yükseltti. Sonraki bölümleri de umarım beğenirsiniz. Bu aralar bu hikayenin çok çok ilerilerini düşünmediğimi fark ettiğim için yazmaktan çok kurgular vaktimi alıyor. Her neyse umarım gününüz güzel geçiyordur. Ben de biraz temiz hava alayım.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..