Sıfırıncı Dünya 1. Cilt: 7. Bölüm Sahne Haydutlara Ait (2/2)

avatar
185 1

Sıfırıncı Dünya - Sıfırıncı Dünya 1. Cilt: 7. Bölüm Sahne Haydutlara Ait (2/2)


Sıfırıncı Dünya

1. Cilt: 7. Bölüm Sahne Haydutlara Ait (2/2)


Wilma gülümsemesini kesmişti. Herhangi bir yarası yoktu ama oldukça yorulmuştu. Yaklaşık on dakikadır durmak nedir bilmeden savaşıyordu. Susan içinden "Çok fazla manasının olmaması iyi bir şey." diyordu ve üstüne gelmeye başlayan üç klonu alt etmeliydi. Asasını on dakika boyunca kullanmaktan avuç içleri artık kanamaya başladığı için asasını yere sabitledi. Bunu kendi gücüyle yapacaktı ve cüce tarafının fiziksel gücüne güveniyordu.

 

Cüce ırkı genel anlamdan fiziksel olarak insanlardan dört kat dayanıklı ve güçlü olurdu. Bu yüzden uzun saatler çalışabilir, ağır işleri diğer herkesten daha kısa sürede yapabilir ve savaşlarda daha uzun süre durabilirlerdi. Susan da bir yarı cüceydi ve onlar kadar olmasa fiziksel anlamda dayanıklıydı. Wilma gibi henüz yorulmamıştı. İlk klon elindeki hançerle sola doğru bir savurma hareketi yaptı. Susan boynuna gelen hançerin elini kavradı. Klonu tutarken kendi etrafında bir tur attı. Bunu yaparken klonu hiç bırakmadı. Klon bir insana göre oldukça hafifti. Susan bu klonu bir gülleyi fırlatır gibi ileriye savurdu.

 

Böylece bir taşla iki kuş vurdu ve iki klondan kolaylıkla kurtuldu. Kalan klonu üzerine gelmeden evvel yumruklarını sıktı. Kalan klon iki hançeriyle birlikte yukarıdan aşağıya doğru bir savurma hareketi yaptı. Susan bu hamlesinden kaçınırken iki tarafa bağladığı saçlarından bir kısmının kesilmesine engel olamadı. Saçlarını çok severdi ama henüz bunun farkında olmadan klonun dirseğinden destek alarak zıpladı. Havadayken yarım salto attı ve klonun ensesine doğru bir tekme geçirdi.

 

-İnanılmaz.

 

Nick bu resitalden en çok etkilenen kişiydi. Kardeşinin dövüşmeyi bilen tarafını ilk kez görüyordu. Onu sürekli sahneden uzak tutmaya çalıştığı için bunu hiç fark etmemişti. Önceden kardeşiyle kavga etse onu sürekli yere yatırdığı için kendisini kazanan ilan ederdi ama şu an dövüşseler ona kaybedeceğinden emindi. "Bu an için sürekli çalışıyordun değil mi?" diye düşünüyordu ve düşündüklerini ona söylemek istiyordu. Tıpkı onun kendisini desteklemesi gibi o da kardeşini desteklemek istiyordu.

 

Şu an yapamazdı. Kardeşinin dikkati dağılsın istemiyordu. Lilina bu resitalden bihaberdi çünkü ellerinde oluşturduğu minik su küreleri ile Nick'in yarasını iyileştirmeye çalışıyordu. Lilina'nın iyileştirme büyüsü yaptığını öğrenen Yuno, Lilina'yı bu işe yöneltmişti ve kendisi olan biteni dikkatli bir şekilde izliyordu.

 

Öte yandan Susan saçının kesildiğini fark etmiş ve buna bir çocuk gibi mızmızlanıyordu. Asasını eline aldı ve kendisini bekleyen Wilma'ya koşmaya başladı. Wilma kalan klonlar sayesinde biraz olsun soluklanmıştı. Ona gelen Susan'a karşı pozisyonunu almıştı. Susan sıçrayarak asasını Wilma'ya savurdu. Wilma bundan kolayca sıyrıldı ve hızla Susan'ın arkasından saldırdı.

 

Susan bunu yapacağını anlamış gibi savurduğu asayı bir kez daha yere sabitlemişti ve tutunduğu ellerinden güç olarak biraz cılız bir yüksekliğe ulaştı. Bu hamle sayesinde kafası hala gövdesinin üzerindeydi ama yere istemediği şekilde düştü. Ayağa kalkmak için zamana ihtiyaç vardı ama Wilma ona bu zamanı vermemek için iki hançerini son sürat yere sapladı. Susan küçük bedeni sayesinde Wilma'nın ayaklarının arasından geçerek yine son anda kurtuldu.

 

-Al bakalım!

 

-Ne!?

 

Wilma gardını yere düşürmüştü ve Susan bir su küresi ile onun arkasından vurdu. Bu ana kadar sakladığı azıcık mananın çoğunu burada kullandı. Wilma yere düşerken Susan hızla ayağa kalktı. İşini bitirmek için asasını aldığı anda;

 

-Ha?!

 

Wilma olması gereken yerde yoktu. Bu kadar hızlı ayağa kalkamayacağını biliyordu ama neredeydi ki? Sonra aniden arkasını döndü. Arkasında bıraktığı klonlar su küresinin olduğu yere gelirken gücü yettiğince bağırmaya çalışıyordu.

 

-Gerçeği o klonların arasında! Onu hemen bulun!

 

Susan rüzgar büyüsünü kullanıp uzaklaştığı anda, Wilma, Yuno ve yanındakilerin ilgilendiği klonların arasına karışmıştı. Yuno olanları Susan'dan bir tık erken anlamıştı. Klonların hedefinin Lilina olduğunu biliyordu. Şu anki zayıf su küresinin gerçek Wilma'yı durdurmayacağını önceki döngüsünden biliyordu. Lia'ya ait olan bıçakla Lilina'nın önüne geçecekti ki bir esinti hissetti. Hemen arkasını döndüğünde Nick'in ağzından akan kanı fark etmişti.

 

Nick sonu ölümle bitecek bile olsa büyüsünü son bir kez kullanmıştı ve klonlar yok olmuştu. Gerçek Wilma üslerine hızla geliyordu ve yukarıdan aşağıya doğru hançerini savurdu. Saldırı kolayca su küresini geçti ama onu durduran şey Yuno'ydu. Yine de bu hamlenin tüm etkisi Yuno'ya geçmişti ve iç organlarının hasar gördüğüne emindi. Bu anda Lilina iyileştirme işini bir kenara bırakmış, onu koruyamayan su küresini iptal etmiş ve sudan oluşan mızrağıyla Yuno'nun sağından bir saplama hareketi yapmıştı.

 

Wilma bu saldırıyı diğer hançeriyle durdurmuştu ve ardından;

 

-Kalan mananı kullanmama sebep olacak kadar inatçı olduğunuz için teşekkürler. Çok eğlendim. Kara Sis Büyüsü...

 

Bu sırada onlara yaklaşan Susan tüm gücüyle Wilma'nın arkasından asasını savurmak üzereyken;

 

-Puslu Uzuvlar!

 

Aniden Yuno, Lilina ve Susan'ın önünde beliren sisten oluşan kollar belirdi. Bu kolların tuttuğu bir bıçak vardı. Kollar hızlıca onların kalplerine geliyordu. Yuno tıpkı bir fare gibi kaçınmaya çalıştı. Sisli kol, koltuk altından geçerken yine de yaralanmaktan kurtulamadı. Lilina bu koldan kaçınamamıştı ve kalbinden olmasa bile midesinin olduğu yerden oldukça derin bir yara aldı. Kollar hamlelerinden sonra hemen kayboluyordu. Susan sisli kolun saldırısından kurtulmuştu ve odağı sisli koldayken Wilma'dan yediği tekme yüzünden metrelerce öteye savrulmuştu.

 

Herkes yere yığılmıştı. Herkes bitkin düşmüştü. Wilma ayakta kalan kişinin bir tek kendisi olduğunu fark etmesiyle kahkaha atmaya başladı.

 

-Oldukça harikaydı. O küçücük umuda tutunup elinizden gelenin fazlasını yapmanız çok zevkliydi.

 

-Hiçbir şey bitmedi Kara Ölüm!

 

Yuno ve Lilina kalkmaya çalışırken Susan çoktan ayağa kalkmıştı. Ağzındaki kırılmış bir dişi tükürdü. Çok az su ve rüzgar manası kalmıştı ve o da yorulmaya başlamıştı. Üstelik küçük ama çok sayıdaki yaradan akan kan yüzünden etrafı kararmaya başlamıştı. Yine de elindeki asayı Wilma'ya doğrultmaktan çekinmiyordu. Wilma içinden "Sinir bozucu şey." diyordu. Sonra aklına bir fikir geldi ve yerdeki Nick'i saçlarından tutarak kaldırdı.

 

-Peki ya çok sevdiğin abin?

 

-Seni...

 

-Lafımı bölme cüce bozuntusu. Abin sağ kalsın istiyorsan şu yarı elfi öldür. Bunu yapmadığın her bir saniyede abinin vücudunda onlarca kesik olacak.

 

Dediği gibi ona kollarından çizikler atmaya başlamıştı. Susan ciğerleri yettiğince bağırmak istiyordu. Gözleri sürekli yaralı haldeki Lilina ile abisi arasında mekik dokuyordu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Hiçbir şey duymamak için dişleri gıcırdatsa da olmuyordu. Wilma onun keyfin bekleyemezdi. Bu yüzden çizik atmayı boş verip hançeriyle Nick'in boynunu saplayacağı sırada,

 

-Sen...

 

-Evet?

 

-Sen hiç akıllanmıyorsun değil mi?

 

Wilma onun dediklerini umursamayıp hançeriyle Nick'in boğazına hamle yaptı. Ortada onun için iyi olmayan şeyler vardı. Hareket edemiyor ve üşümüştü. Bunun nedenini fark ettiğinde ise gözlerine inanamadı. Wilma donmuştu ve buzla kaplıydı.

 

-Bu da ne?

 

Lilina ancak ayağa kalkabilmişti. Önündeki manzaraya açıklık getirebilen kişi ise Yuno olmuştu.

 

-Bunun tek bir açıklaması olabilir.

 

-Nedir?

 

-Susan senin ve abisinden aldığı ve kullanmadığı tüm büyüyü birleştirdi.

 

-Ne?

 

Yuno için başka mantıklı bir açıklama yoktu. Susan yavaşça donmuş haldeki Wilma'ya yaklaşıyordu.

 

-Öncelikle ellerini abimden çek!!!

 

 Susan, Wilma'nın kollarından birini asasıyla parçalayıp yok etti. Hemen abisini tuttu onu nefes alıp almadığını kontrol etti.

 

-Yaşıyor.

 

Nick bilincini yitirmişti ama yaşıyordu. Onu tutup çekmeye çalışmıştı ama bitkinlikten dolayı kılını kıpırdatamadı. Ona yardım eden kişiyse Izuku Yuno'ydu.

 

-Merak etme. O iyi olacak. Hemen köşke gitmemiz lazım. Yaptıklarınızı hiçbir zaman unutmayacağım.

 

Yuno, Nick'in çelimsiz vücudunu sırtına aldı. Aralarında en az yaralı olan oydu ve işler istediği gibi gitmişti. Zar zor da olsa Kara Ölüm Wilma Tores'i alt etmişlerdi. Onu belli bir süre taşıdıktan sonra aklına Lia gelmişti ve Nick'i diğerlerinin yanına bıraktı.

 

Lia'yı da sırtına alarak taşımaya başlamıştı. Wilma'nın büyüsüne neden bayıldığı Yuno'yu düşündürüyordu. "Acaba bu durum büyü kullanamayan kişiler için mi geçerli? Öyleyse ben de büyü kullanabilir miyim?" diye düşünüyordu. Onu da diğerlerinin yanına bıraktıktan sonra Lilina'ya,

 

-Hiç manan kaldı mı?

 

-Maalesef çok az kaldı. Köşke gidene kadar kimseyi iyileştiremem. Köşke varana kadar manamın bir kısmını toparlamış olurum.

 

-Anlaşıldı. Öyleyse ben Nick'i sen de Lia'yı taşı. Bugünün kahramanına daha fazla yük vermeyelim.

 

-Kahraman? O kişi ben miyim?

 

-Tabii ki öyle olacak. Beni ve Yuno'yu son ana kadar korudun.

 

-Şey... Bir an önce köşke gidelim.

 

-Bu arada Yuno sana...

 

-İstediğini söyleyebilirsin Lilina?

 

-Eee... Her neyse. Bunu daha sonra konuşu...

 

-Sizi... PİÇLER!!!!!

 

Üçlü arkasına eş zamanlı olarak döndüğünde buzdan kurtulmuş ve sağ kolunu kaybetmiş Wilma'yı ve onun hakaretlerini dinliyordu.

 

-Geri döneceğim... GERİ DÖNECEĞM VE HEPİNİZİ PARÇALARA AYIRACAĞIM!!! SİZE SON HEDİYEMİ BIRAKIYORUM!!!

 

Wilma sol kolunda, parmaklarının arasında bulunan, üç adet bıçağı onlara fırlattı. Bunlar bıçaktan çok iki tarafı keskin ve sapı olmayan metal parçalarıydı. Susan ve Lilina kendilerine gelen metal parçalarını zar zor savuşturdu. Yuno kendisine gelmekte olan metal parçasını nasıl durduracağını bilmiyordu. Tam o anda sol kolundan siyah dumanların çıktığını fark etmişti. Metal parçası Yuno'nun boynuna isabet etmek üzereydi.

 

Tam bu anda önünde bir su bariyeri belirdi ve metal parçası ondan sekerek Yuno'nun boynunu sıyırdı. Metal parçası boynunda ufak bir çizik bırakarak Yuno'nun yanından geçip gitti. Bir anlığına tekrar öleceğinden o kadar korkmuştu ki neredeyse altına yapacaktı. Yine de kalbi deli gibi çarpıyordu ve Wilma'nın olduğu yere baktığında;

 

-Kaçmış.

 

Sonunda gerçekten bitti diye sevinecekti ki ağzından çıkan köpüklerle birlikte kendini yerde buldu. Yuno bunun nedenini bilmiyordu ve Lilina ve Susan yanına gelmişti bile.

 

-Yuno! Yuno! Kendine gel! Ne oldu sana!

 

-Yoksa... Bir saniye yarı elf.

 

Susan, Yuno'nun boynundaki kesiğin etrafındaki etin karardığını görmüştü. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

 

-Bu zehir!

 

-Zehir mi?

 

-Basit ve bilinen bir zehir ama onu derhal köşke götürmezsek yarını göremez.

 

-Burada ne oluyor?

 

Lia tam vaktinde kendine gelmiş ve etrafının adeta bir savaş alanı olduğunu görmüştü. Kafası karışmıştı ve neler olduğunu bilmiyordu.

 

-Tam vaktinde Lia. Hemen Yuno'yu taşı. Biz de Nick'i götürüyoruz. Hava kararmadan köşke varacağız!

 

Lilina ve Susan, Nick'i taşımak için onu kaldırırken, hiçbir fikri olmayan Lia bıçağını Yuno'nun sol elinde gördü.

 

-...

 

Lia, Yuno'yu sırtına alırken içinden "Çok garip. Fazla garip. İyi şeyler hissetmiyorum." diyordu ve köşke doğru hareketlendi.

 

************

 

Yuno feyratlar içinde şu sözü söylüyordu.

 

-Dur artık!

 

Yuno üst üste önündeki kişiye bağırıyordu. Yüzü belirgin değildi ve kıpırdamıyordu. Önündeki karartıya bağıran Yuno'nun her tarafı karanlıktı. Peki o zaman neye bağırıyordu?

 

 -Lütfen. Dur. Yalvarırım. Lütfen dur.

 

Yuno ağlıyordu. Yuno neye ağlıyordu? Bu karanlıkta kime bağırıyordu? Kime dur diyordu?

 

-DUR ARTIIKKKKKKKKKKKKKKKK!!!!!!!

 

************

 

Yuno nefes nefese uyanmıştı. Etrafına baktığında ise ölmediği ve sonunda döngüyü kırmanın verdiği bir mutluluğu yaşıyordu.



************



#Heyoo. İşte yeni bölüm. Aslında konuşmak isterdim ama... Yaşananlar ortada. Umarım bölümün bu kısmını okumaktan keyif alırsınız.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr