Sıfırıncı Dünya
1. Cilt: 7. Bölüm Sahne Haydutlara Ait (1/2)
Yuno hemen cebindeki telefonu çıkarmış ve ışığını açmıştı. Normalde bunu kullanmayı düşünmüyordu ama bu acil bir durumdu.
-Burada neler oluyor Yuno ve elindeki şey nedir?
-Ben de bilsem sana anlatırdım. Elimdeki de yapay bir ışık kaynağı. Sisi kullanarak gizlenen birileri olmalı.
-Saldırıya mı uğradık?
-Fiilen öyle görünüyor.
Yuno telefonundaki ışığı üç dakika boyunca sallamıştı ama gelen giden yoktu. İçinden "Bu haydutlar beni satmayı planlıyorlarsa onları sonraki döngüde ihbar edeceğim." diyordu. Telefonun ışığı açıkken kendini de belirttiğinin farkındaydı. Bu yüzden Lilina'yla bir su küresinin içindeydi. Tüm bunlar bir tarafa Lia'ya da göz kulak olmak zorunda olması sinir bozucuydu.
Yuno derin düşüncelere dalmışken bir silah içinde bulundukları küreden sekmişti. Lilina oldukça büyük ve kalın bir küre oluşturmuştu. Biraz mana harcamıştı ama bir süreliğine güvende olacaklardı. Oldukları yere kıpırdamak isteseler küreden çıkmak zorunda kalacaklardı. Kürenin bu dezavantajı Yuno'nun canını sıkıyordu.
Sis dağılmaya başlamıştı. Sis dağılırken karşılarında birinin olduğunu görmüştü. Yuno etrafına baktı. Gelen giden birisi yine yoktu. Karşılarındaki şey kahkaha atmaya başlamıştı. Bir kadın sesiydi ve Yuno'nun tanıması uzun sürmemişti. Bu Wilma'ydı ve onları öylece bekliyordu.
Yuno istediği kadar beklemek istiyordu ama kalkanlarının süreli olup olmalığını bilmiyordu. Bunu Lilina'ya sorduğunda on beş dakika daha tutabileceği ve manasının sınırsız olmadığını söylemişti. On beş dakika içinde birileri gelmeliydi. Birileri gelemezse diye Lia'nın üzerini aramaya başlamıştı. Bıçağı oldukça dayanıklıydı ve onu kullanabilirdi. Tam bıçağı aldığı esnada bir ses duydu.
-Arkana bak Kara Ölüm!!!
-Ne olu...
Wilma sözünü tamamlamadan arkasından adeta uçarak gelen Susan'ın asasını zar zor savuşturmuştu. Savuşturur savuşturmaz ise hissettiği basit bir esinti yüzünden neredeyse düşecekti. Dengesini toplaması için zamanı vardı ama Susan ona o şansı vermemek için asasını ayaklarına doğru savurdu ve onu düşürdü. Wilma ayağa kalkmadan evvel Nick üzerine çullandı. Wilma'nın ellerini sıkıca tutuyor, onun çırpınışlarına direnmeye çalışıyordu.
-Hemen büyünü iptal et Lilina.
-Ta... Tamam.
Lilina büyüsünü iptal etti. Yuno, Lia'yı sırtına aldı ve Susan'ın yanına gitti.
-Siz...
Yuno yaptıkları plan gereği onları gördüğüne epey şaşırmış gibi davranıyordu. Susan gururlu bir yüz ifadesi takınarak;
-Ha?! Niyetimiz seni öldürmekti ama Kara Ölüm'ün karşınızda belirmesi yüzünden planlarımızı...
Bunları söylerken Lilina'ya bakıyordu ve sesi gittikçe duyulmamaya başlamıştı. Hayatında ilk kez bu ırkı görüyordu ve duydukları hiç iyi şeyler değildi. Lilina'nın yüzü hüzünlü bir hal almıştı ki Wilma üstündeki Nick'i fırlatmıştı. Nick yanlarına düşerken Wilma ayağa kalkıyordu. Susan içinden "Planımızın işe yaramadığına inanamıyorum. Bunun için abim neredeyse tüm büyüsünü kullandı." diyordu ve abisinin durumunu kontrol ediyordu.
-Sizi korkaklar! Arkamdan gelip eğlencemi bölebileceğinizi mi sandınız?
Wilma'nın etrafındaki ot ve çiçekler sanki hayatındaki anlamı yitirmiş gibi solmaya başlamıştı. Yaydığı korkuyu Yuno iliklerinde hissediyordu. Lia'yı yere usulca bıraktı ve onun bıçağını sol eline aldı. Vücudu tir tir titriyordu ve her an altına edebilecekmiş gibi hissediyordu.
Kafasını bunlarla öyle bir meşgul etmişti ki Wilma'nın birkaç saniye içinde yanına geldiğini fark etmemişti. Boğazının kesileceğini düşünüyordu ki Susan'ın asası onu ipten aldı. Wilma saldırısı karşılandıktan sonra hızla geri çekildi. Tekrar Yuno'ya atıldı ve aynı şeyler yaşandı. Bu duruma en çok şaşıran kişi Wilma değil, Nick idi. Kardeşinin bu kadar atik ve kendinden emin tavrı onu şaşırtmıştı.
-Senin rakibin benim.
Nick ayağa kalkıp ona etmek istiyordu ama fırlatılmadan önce karnından bıçaklanmıştı. Ayağa kalkmak istiyordu ama Susan asasıyla onun yüzüne bir tane vurmuştu.
-Sakın kımıldama abi. Daha fazla yaralanıp yük olma.
Susan'ın bu tavrı Nick'in kendisiyle ilgilenmesini sağlamıştı. Susan eliyle bir işaret yapıp Lilina'nın yanına gelmesini istedi.
-Sence ne planlıyordur?
-Bi... Bilmiyorum.
-Anlaşıldı. Birkaç saniyeliğine elini uzat.
Susan, Lilina'nın büyüsünün bir kısmını almıştı. Henüz abisinden aldığı az miktardaki büyüyü kullanmak istemiyordu. Wilma'nın aklından neler geçtiğini anlayacak kadar zeki değildi. Sonuçta o Yuno değildi ve Yuno'nun pek kendinde olduğu söylenemezdi. Yuno ise kafasındakileri toplamaya çalışıyordu. Baş ağrıları yeniden başlamıştı. Wilma'yı halletme işini başkalarına bırakıp, koruması gerekenleri koruması gerekiyordu.
-Beni arkadan destekle yarı elf.
-Ta... Tamam. Bir saniye sen...
Susan'ın yarı elf olduğunu bilmesi onu şüphelendirmişti. Susan pot kırdığından bihaber Wilma'ya odaklanmışken, Wilma konuşmaya dahil oldu.
-Fısır fısır ne konuşuyorsunuz böyle?
-Sadece senin işini nasıl bitireceğimizin hesabını yapıyorduk.
-Sizi... Kara Sis Büyüsü...
-Büyü kullanacak!
Herkes Wilma'ya odaklanmış şekilde pozisyonlarını almıştı. Wilma ise özellikle Susan'ın laflarını ona aynen iade etmek istiyordu ve onunla bizzat ilgilenecekti. Yüzündeki çarpık gülüşüyle şunları söyledi.
-Sis Klonları.
Bunu söyledikten sonra göz açıp kapatıncaya kadar sağında ve solunda tıpkı onun gibi ikişer klon ortaya çıkmıştı.
-N... NE!?
-Şimdi saldırın!!!
Klonlar hızlıca üstlerine geliyordu. Susan ve Lilina şunu biliyordu ki onları arkaya kaçırmamaları gerekiyordu. Arkadaki grubun onlarla baş etmesi oldukça zordu. Susan hızlıca Lilina'dan aldığı büyünün ufak bir kısmıyla yolladığı su küreleri iki klona isabet etmişti ve hemen kaybolmuşlardı. İçinden "Tek hamlelik dayanıklılıkları var." diyordu. Nick de ayağa kalkmıştı ve Yuno'yla birlikte mavi saçlı hizmetçiyi koruyacaktı. Lilina kopyalardan birini kaçırmıştı ve o kopyayı Nick bir yumrukla ortadan kaldırmıştı.
Yuno'nun korkusu devam etse de haydut kardeşlerin inatçı tavrı dövüşe odaklanabilmesini sağlamıştı. Wilma birkaç tane daha kopya oluşturdu ve kendisi Susan'a doğru koşmaya başladı. Susan kopyalarla uğraşırsa kendisi gerçek Wilma'dan darbe alabilirdi. Bu yüzden kopyaları tamamen diğerlerine bıraktı ve o da Wilma'ya doğru ileri atıldı.
İkisi de silahlarını tokuşturmuştu ve gülümsemeyi de ihmal etmiyorlardı. Wilma'nın yanında iki kopya belirdi ve Susan'a saldırdı. Susan hızlıca geriye zıpladı ve klonların ilk saldırısından kurtuldu. Asasını yere sabitleyip ondan destek alıp epey yükseğe zıpladı. Klonlardan daha yüksekteydi ve birini havadayken yok etmişti .Yere düşerken diğer klonun saldırısını asasıyla durduydu ve Lilina'nın su kürelerinden biriyle diğer klonu da yok etti.
Derin bir nefes almıştı ki Wilma onun aldığı nefesi burnundan getirmek için vahşice saldırıyordu. Bu sırada Lilina ona gelen klonların çoğunu su küreleri veya mızrağıyla yok ediyordu. Hedef o olmadığı için herhangi bir saldırıya şimdilik maruz kalmıyordu. Onun kaçırdığı kopyaların çoğunu Nick temizliyordu. Yuno kopyalar karşısında zorlansa bir Wilma olmadıkları sürece onlarla baş edebiliyordu. Bu şeylerin bir an önce bitmesini istese de bu işin kolay olmayacağını bilerek önünde yaşananlara odaklanmıştı.
Wilma üst üste hançerlerini dengesizce savuruyordu ve Susan onlarla zar zor baş edebiliyordu. Kollarındaki basit çizikler, içinde bulunduğu durumu basitçe özetliyordu. "Kaybedeceğim! Kaybedeceğim!" diye düşünürken arkasından ona yaklaşan bir klonu geç fark etti. Bu durumdan kurtulabilmek için abisinin büyüsünün bir kısmını kullanmak zorunda kaldı. Yüzünde hissettiği esintiyle birlikte kendini savaş alanından birkaç metre uzakta buldu.
Gözüne girmiş tozu avucuyla sildikten sonra klonların ona doğru geldiğini fark etti. Göz ucuyla da olsa Lilina ve arkasındakilerin baş ettikleri klon sayısının azlığını fark etmişti. İçinden "Beni yenmenin hırsına düştü." diyordu ve gülümsemeye devam ediyordu.
Ona yaklaşık yirmi ile otuz arasında klonun geldiğini sayabiliyordu. Asasını yeniden yere sabitledi. Üstüne gelen klonları bekliyordu. Aklında eğlenceli bir fikir vardı ve klonlardan biri ona saldırana kadar da beklemeye devam etti. Saldırı geldiği anda da asasını uzattı ve onunla birlikte havalandı. bu sefer asasını sabitlediği yere bıraktı ve klon yığınının birine tekmeyi geçirdi. Klon darbeden dolayı yok olmadan önce hemen zıpladı. Wilma klonu o zıpladıktan sonra yok olmuştu.
Klonlar kesinlikle Wilma kadar hızlı, güçlü ve zeki değildi. Susan üstüne bastığı klonların yarısını yok etmişti. Bir sonraki klon onun bu hamlesini karşılayınca hızla çekildi. Klonların arasına karışmış olan gerçek Wilma, tekmesini durduran Wilma'ydı. Susan yeniden yerdeydi ve asasını almıştı. Wilma'yı bulmuştu fakat çevresi sarılmıştı. Ayın numarayı da yine kullanmazdı çünkü ona saldırmıyorlardı.
Bu sırada Lilina ve diğerleri bir su küresinin içindeydi. Önceki oluşturduğuna göre daha zayıftı ama yine de önemli bir kalkandı. Kendileriyle ilgilenen yedi adet klon sadece bıçak fırlatmada yetindiği için şimdilik bir sorunları yoktu. Mızrağını elinde tutan Lilina, Yuno'ya döndü.
-Bu küreyi on dakika daha tutabilirim Yuno.
-Şerefsiz karı bizi burada sıkıştırdı. Susan'ı kurtarmamız gerek.
-Biliyorum. Biliyorum. Düşünmeme izin verirseniz...
İşler Wilma'nın istediği gibi gitmesine izin veremezdi. Üstelik kafasını kurcalayan bazı sorunlar vardı. İlk şey Lilina ne kadar denerse denesin su küreleri bu yedi klona isabet etmiyordu. Bu yüzden Lilina büyüsünü korumak için saldırmayı kesmişti. Bu klonların diğerlerinden daha hızlı olması Yuno'nun kafasını kurcalıyordu.
İkinci sorun ise Nick'in büyüsünün çarçabuk bitişiydi. Bir kere kullanmaya kalkışmıştı ama ağzından akan kanları gördükten sonra bunu bir daha denememişti. Nick büyüsü ile klonları kolaylıkla yok edebilirdi ama büyüsünün azlığı Yuno'yu düşüncelere sevk ediyordu.
-Yoksa...
Bunu nasıl düşünemediği için Yuno'nun kendine güzel lafları vardı. Nick'i sırf boyu uzun olduğu için göz ardı etmiş, onun da bir yarı cüce olduğu ihtimalini aklına getirmemişti. Cücelerin büyü yapamadığını biliyordu ve büyüsünün azlığını içinden "Sanırım yarı cücelerden bile büyü yapabilenler bir elin parmaklarını ancak geçiyor olmalı." olarak yorumladı.
Diğer tarafta Susan içinde bulunduğu çemberden nasıl kurtulacağını düşünüyordu. Klonlar ona ne saldırıyor ne de başka bir şey yapıyordu. Susan'ın aklına bir fikir geldi ve gerçek Wima'nın üzerine koşmaya başladı. Asasını bir sırıklı atlayıcı gibi kullanıp yine oldukça yükseğe sıçradı. Wilma bunu bekliyormuş gibi parmaklarının arasına sıkıştırdığı ne kadar bıçak varsa Susan'a fırlattı. Susan bıçakların bir kısmını asasıyla sektirse de vücudunda açacağı kesiklere engel olamadı.
Yine de ciddi anlamda yaralanmamıştı ve çemberden çıkmayı başarmıştı. Yere iner inmez vücudunda ne kadar su manası varsa hepsini geniş çaplı bir saldırı için kullandı. Klonların bir kısmı önceden hareket etse de çoğunu yok etmeyi başarmıştı. Lilina'dan aldığı mananın büyük bir kısmını bu saldırıda harcamıştı ve şimdi karşısında sadece üç klonuyla Wilma vardı.
-Sanrım senin de manan bitmiş Kara Ölüm. Yoksa beni başka bir çemberde sıkıştırabilirdin.
-Anladın demek...
************
#Yeni bölüm geldi ve... Bu zamana denk gelmesi canımı sıkıyor. Orada yaşayan herkese sabır diliyorum. Bu yüzden bu yazar notunu kısa tutacağım.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..