Sıfırıncı Dünya 1. Cilt: 6. Bölüm Güçlü Bir Plan (2/2)

avatar
190 1

Sıfırıncı Dünya - Sıfırıncı Dünya 1. Cilt: 6. Bölüm Güçlü Bir Plan (2/2)


Sıfırıncı Dünya

1. Cilt: 6. Bölüm Güçlü Bir Plan (2/2)


-Ha... Bu hep aynı kıyafetleri giyen ve tuhaf kelimeleri söylemeye takıntılı kız değil mi?

 

-Benim bir adım var Susan. Me...

 

-Sonunda şu şehirde normal birisiyle karşılaştım. Bu haydutlar eşyalarımı...

 

-Siz sözümü kesmeyin. Zaten efendime bir toz bulutu gibi çarptınız.

 

İçinden "Her zaman huysuz mu olmak zorunda? Gözümdeki morluğu da mı fark etmedin?" diyordu. Nick, Susan'ı kucağına aldı.

 

-Gidelim Susan. Bu herifin şikayetleri hizmetçisinden Coll Rose'a geçerse kellemizden oluruz.

 

-Bıraksana abi! O insana gününü göstermek istiyorum.

 

-Merak etme. İstediğine kavuşacaksın.

 

İkili Yuno'dan uzaklaşırken Yuno derin bir nefes aldı. Sonra aklına sunacağı bahane geldi. Lia da Yuno'nun sanki bir aydınlanma yaşadığını fark etmişti. Normalde Lia doğruca köşke doğru giderdi ama nedense Yuno'nun bu halini merak etmişti.

 

-Bana tuhaf olduğumu söylüyorlar ama siz benden daha tuhafsınız.

 

-Onlar az önce Coll Rose'un adını mı söylediler?

 

-Evet.

 

-Peki onu tanıyor musunuz?

 

-Onun altında çalışan birisi olarak tabii ki tanıyorum.

 

Yuno artık beyaz yalanını söyleyebilirdi ama bunu elindeki bilgilere göre yapması gerekiyordu. Coll Rose'u şu ana kadar sadece duyduğu kadarıyla tanıyordu. Bu yüzden önceden tanıştıkları yalanını söyleyemezdi. Duyduğu kadarıyla kişiliğini yorumlayıp ona göre bir yalan söylemekten başka şansı yoktu. Bildiği tek şey Lilina ile olan belirsiz bağıydı. "Acaba Lilina'yı öne sürerek kendi yararına olacak bir taht savaşı mı açmak istiyor?" diye düşündü.

 

Böyle olduğuna kendini inandırmak istedi ama bu kadar basit bir sebep olmayacağını düşündü. Büyük bir ihtimalle diğer soylulardan daha farklı bir düşünce dünyası olmalıydı. Söyleyeceği kelimeleri zihninde tekrar etti.

 

-Her şanssızlığın ardında bir şansın da olabileceğini söylerlerdi de inanmazdım hizmetçi.

 

-Lia. Benim ismim bu.

 

-Tamamdır. Bu kabalığım için beni bağışlayın. Ben uzak bir ada ülkesinde gelen bir yabancıyım.

 

-Bir yabancı olduğunuz tuhaf gözlerinizden anlaşılıyor.Kesinlikle gözünüze toz kaçmıyordur.

 

Yuno içinden "Bu toz lafını duymaktan bıktım. Bunu söylerken hiç sıkılmıyor mu?" diyordu. Lia ise "Bu herif fazla tuhaf. Merak da ediyorum ama tavırları... Her neyse. Bunları uzun zaman önce düşünmeyi bıraktım." şeklinde düşünüyordu. Yuno konuşmasına şu şekilde devam etti.

 

-Şu an bir çulsuz olabilirim ama bu ülke için olağandışı fikirlerim var. Bir ticaret adamı olarak onunla görüşmek istiyordum.

 

-Pek neden onunla görüşmek istiyorsun?

 

-Nedeni mi var? O olmazsa başka herhangi bir soyluyla şansımı tekrar denerim. Üstelik benim bunları yapacak param ve gücüm yok. Hatta buraya bugün geldim.

 

Lia bu oldukça tuhaf gence uzun bir süre baktı. Gencin talebi ona göre saçmalıktı. Üstelik efendisi ülke dışındaki birkaç işi için Asteray'dan ayrılmıştı. Lilina'ya göz kulak olma görevi ona verilmişti ve Lilina'nın başına bir şeyin gelmesini istemiyordu. "Ondan kötü bir şeyler sezmiyorum ama teklifini reddedersem nasıl davranacağını tahmin edemiyorum. Gözümün önünde olması daha iyi olur." diye düşündü.

 

-Bizimle gelebilirsin toz parçası.

 

Yuno sakince başını eğdi ve onlarla birlikte yürümeye başladı. Sevincini belli etmemek için kendini zor tutuyordu. Planın ilk aşaması tamamlanmıştı. Lia, Yuno'nun düşüncelere daldığını görünce söze girdi.

 

-Sanırım fikirlerinizi düşünüyor olmalısınız. Neler planladığınızı anlatabilir misiniz?

 

Lia'nın açığını arayacağını düşünerek çoktan bu tarz sorulara nasıl cevap vereceğini düşünmüştü. Direk kendi dünyasındaki icatları anlatmaya kalksa hiç inandırıcı olmazdı. Bu dünyanın teknoloji seviyesini düşündü. Lia anında uzak mesafelerden efendisine Yuno isminde birisinin geldiğini söylememişti. Yuno fikrini dile getirdi.

 

-Mesela iletişim küreleri.

 

-İletişim küreleri?

 

-Daha iyi bir isim aklıma gelmedi. Şimdi birbirine bağlı iki küre düşünün. Bu kürelerden birinin sahibi Asteray, diğeri ise Terrasa'da yaşıyor. Birbirlerini ziyaret etmek isteseler tonla masraf çıkar. Bu küre ile konuşup hayatınızın nasıl olduğunu anlatabilirsiniz.

 

-Gerçekten ilginçmiş.

 

-...

 

Lilina bile bu fikrin harika olduğunu belli etmişti ama Lia'nın kayıtsız tavrı Yuno'yu sinir etmişti. Sinirini belli etmemeye çalışıyordu ve arkasını sık sık dönüyordu. Haydut kardeşleri gördüğü söylenemezdi ama Wilma için geleceklerini biliyordu.

 

-Sence de izlendiğimizi hissetmiyor musun Lia?

 

-Ben bir şey hissetmiyorum ama korkunu anlıyorum. O korkutucu ve toz içindeki haydutlar cidden baş belası.

 

-Bu ülke onlar gibileriyle neden ilgilenmiyor ki? Polisler falan yok mu?

 

-Polis?

 

-Ne dediğimi çok düşünme. Üstelik bu ikisi sürekli ağızlarında "melez mahallesi" lafını döndürüp duruyorlar.

 

-Melez mahallesi dediğin yer Asteray'ın tek özerk bölgesi sayılır. Bölge içindeki sorunlar tamamen bölge içini ilgilendirir. Üstelik orada yaşayan herkes ikinci sınıf vatandaş muamelesi görür.

 

-Öyle mi?

 

Yuno önceki döngüye göre daha üstünkörü bir açıklama dinlemişti. Bu Lia'nın, Susan'ın olağandışı özelliğinden bihaber olduğunu gösteriyordu. Ayrıca Lia ona tam anlamıyla güvenmiyordu. Yuno içinden "Benim de bir tehdit olup olmadığımı merak ettiği için köşke gidebiliyorum." diyordu. Bir pot kırarsa sonunun Lia'nın elinden olacağından emindi. Nasıl dövüştüğünü görmüştü ve büyüsü olsaydı kesinlikle baş edilmez olurdu. Yuno sık sık arkasını dönmeye devam ediyordu ve bu tavrını sona erdirmesi için söze Lia girdi.

 

-Merak etme toz parçası. O ikisi kolay kolay melez mahallesinden dışarı çıkmazlar.

 

-Oh... Biraz rahatla...

 

-Ama sözlerinde nedensiz bir öfke hissettim. Kin gütmelerine sebep olacak bir şey söylediysen peşinden gelebilirler. Adımlarımızı hızlandırıp köşke gidelim.

 

-Eee... Peki.

 

Lia'nın dediği gibi hızlanmışlardı ve Felia'nın dışına çıkmışlardı. Yuno'nun şimdiki amacı Lilina'nın güvenini kazanmaktı. Onun güvenini kazanırsa biraz sonra yaşanacak olayları ona anlatmada o kadar az sorun yaşardı. Üstelik Lia'nın aksine pek sorgulanmayacağını biliyordu. Ne yaparsa yapsın Lia ondan şüphe duyacaktı ama Lilina'nın ona inanması bir bakıma Lia'yı durdururdu. Yuno güven kazanmak amacıyla ufak bir hikaye hazırlamıştı. İçinde bir elfin yer aldığı sahte bir anıydı ama bu hikaye ile ikisini şaşırtacağına emindi.

 

-Size buralara gelmeden evvel yaşadığım bir anıyı anlatmak istiyorum. Bir gün ailemle sahilde yürüyüş yaparken karşımıza karaya vurmuş birisi çıktı. Kulaklarının şekli cidden çok tuhaftı.

 

Lia'nın umursamaz tavrı sürüyordu ama Lilina bu sahte anıyı dinlemeye pek hevesliydi. Hatta Yuno'ya bir sorusu bile vardı.

 

-O nasıl birisiydi?

 

-Öncelikle sizinle çarpıştığım için özür dilerim hanımefendi. İsminizi öğrenebilir miyim?

 

-Li... Lilina.

 

-Ben de Izuku Yuno. Bana Yuno olarak seslenebilirsiniz. Sorunuza gelecek olursak o kişi hayatımda gördüğüm en esrarlı kişi olabilir. Bize ne adını ne de nereden geldiğini söyledi. Ben ve ailem yardıma muhtaç birisine öylece terk edemeyeceğimiz için onu bir süre evimizde misafir ettik.

 

-Peki sonra?

 

-...

 

Yuno bir süre susmuştu çünkü sahte anısının devamı pek hoş sayılmazdı. Bunun için yüzüne biraz kederli bir hüzün ifadesi takındı. Sonra başını kaşıyarak sahte anısını anlatmaya devam etti.

 

-Bir gün eve döndüğümde onun ölüsü ile karşılaştım.

 

Bu söz Lia'nın bile dikkatini çekmişti. Lilina ise yüzünü Yuno'dan kaçırmıştı. Yüzünü göremese de onun üzüldüğünü anlamıştı Yuno. İnsanlar tarafındaki bu nefret yüzünden hayatının büyük bir kısmını elf olan annesiyle geçirdiğini düşünüyordu.

 

-Sonrasında arkamdan biri belirdi ve beni boğmaya çalıştı. Babamın silahı olmasa orada ölmüştüm. Bu durumu yetkili kişilere bildirdik ve bir süreliğine komşumuzun evinde kaldık. Herkes bu yaşananı unutmaya çalışıyordu ama ben nedenlerini merak ediyordum. Olay yeri temizlenmeden evvel kendi evime gizlice girmek zorunda kaldım.

 

Yuno burada durup bir süre daha başını kaşımaya devam etti. Lilina bu sahte anının devamını merak ediyordu. Lia ise öyle gözükmese de bu sahte anıyı pürdikkat dinliyordu. Yuno derin bir nefes alarak anlatmaya devam etti.

 

-Cesetleri ortadan kaldırmışlardı ama evdeki kan olduğu gibi duruyordu. Sonra kurumuş kana dikkatle baktığımda bazı yazılar gördüm. Okuyamıyordum çünkü kendi alfabesiyle yazmıştı. Sonra ona verdiğimiz odaya girdim. İçerisi darmadağınıktı. Orada ne saklanıyorsa kesinlikle çalınmıştı. Bu da bana saldırganların birden fazla olduğu ve olayın biz gelmeden hemen önce yaşandığını gösteriyordu.

 

-Peki sonra?

 

-Sonra bir baktım ki Felia başkentinde kendimi buldum. Limandakiler bana verdikleri bilgiler sayesinde gelmem gereken yere geldiğimi anlamıştım. Zaten uzun zamandır macera peşinde koşmak istiyordum. Bu anı sadece bahanelerimden birisiydi. En azından bir süre burada yaşayıp aileme dönmek istiyorum.

 

Son cümlesinde Yuno gayet ciddiydi. Kendi dünyasına hemen dönebileceğini düşünmüyordu. Şu anki takılı kaldığı döngüyü çözmesi, Lilina'nın neden döngünün tetikleyicisi olduğu gibi kafasında pek çok soru dolaşıyordu. Yuno sözlerini bitirdikten sonra Lilina kapşonunu açmıştı ve Lia bu duruma oldukça şaşırmıştı. Yuno ise şaşırıyormuş gibi yapmaktan başka şansı yoktu.

 

-Bir dakika! Bir dakika! Bir dakika! Bir dakika! Sen de mi aynısın?

 

-E... evet. Bize elf deniyor. Daha doğrusu o kişiye elf deniyor.

 

-Kimliğinizi açığa çıkarmayın Lilina Hanım!

 

-Benim kafam iyice karıştı. Biri burada neler olduğunu anlatabilir mi?

 

Yuno bu şaşırma işini oldukça abartmıştı. Bunu yaparken de saatine bakmayı ihmal etmemişti. Tam olarak dokuz dakikası kalmıştı. Lilina'nın pot kırmaması için Lia söze girdi.

 

-Anlattığın hikayeyi iyi ki şehrin içinde anlatmadın toz parçası. Yoksa şehirdekiler tarafından öldürülebilirdin.

 

-Öldürülmek mi?

 

-Evet. Taşrada pek öyle olmasa da şehirdeki elf düşmanlığını hafife alma. Lilina Hanım bazı önemli işler için burada bulunuyor.

 

-Öyle mi? Anlıyorum.

 

-Anladıysan şehrin içinde bu sözleri sakın söyleme.

 

-Peki sen taşrada mı büyüdün?

 

Yuno bu sorunun cevabını bilse de Lia'ya bunu sormuştu. Şehrin içindeki bu durum neden küçük kasaba veya köylerde yoktu?

 

-Lilina Hanımın yanında dolaştığım için taşralı olduğum yorumunu mu yaptın?

 

-Evet.

 

-İtiraf edeyim göründüğünden daha zekisin.

 

-Pek öyle gözükmeyebilir ama ben okulda her daim yüksek notlar almışımdır.

 

-Okul?

 

-Eee... Onu sonra açıkl...

 

Derken etrafları kara bir sisle kaplanmıştı. Yuno hemen saatini kontrol etti. Saldırı beklediğinden beş dakika önce gerçekleşiyordu ve Lilina aniden ikiliye seslendi.

 

-Bu bir büyü! Dikkatli olun!

 

-Bu büyü...

 

Lia sözünü tamamlayamadan bayılmıştı. Yuno içinden "Kahretsin! Düşmanım da bir gariplik hissetmiş olmalı." diyordu. Önceki döngülerde karşısına çıkan ilk sisin büyü olmadığından emindi. Lilina büyüyü hissedebiliyordu ve Lia da nedeni bilinmeyen bir şekilde bu büyü yüzünden bayılıyordu. Yuno cebindeki telefonu çıkarırken Wilma ile bir kez daha karşılaşmanın verdiği bir korku vardı.



************



#Merhabalar. Öncelikle okuyucularım benden uzun bir süredir yeni bölüm bekliyor olmalısınız. Şu sıralar düzenimi altüst eden bir oyun sayesinde bu bölüm bu kadar gecikmiştir. Bu yüzden özür dilerim. Bunun dışında birkaç ay sonra hayatımdaki en önemli sınava da gireceğimi hesaba katarsak bir düzen oturtmam gerekli. Kafam çok dolu ve eski defterlerim bazen açılmak için  de inat ediyor. Tüm bunlar bir tarafa benim pes etmeye niyetim yok. Pes edemem. Her neyse, size güzel bir gün diliyorum.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr