Sıfırıncı Dünya
1. Cilt: 6. Bölüm Güçlü Bir Plan (1/2)
-Hemen sökül bakalım!
-Aynen yoksa acayip havalı abim tarafından dayağın kralını yiyeceksin. Onu büyünle yen.
-Tıpkı bozuk plak gibi aynı şeyleri söylemeyi bırakın.
-Plak da ne? Değerli bir şey midir abi?
-Sanırım değerli şeyleri çok seviyor olmalısın yarı cüce.
-Yarı cüce!?
Nick bunu duyduktan sonra hemen Susan'ın önüne geçti. Önlerindeki insanın neden burada olabileceğini az çok tahmin edebiliyordu. Susan ise abisinin aksine gayet netti. "Nasıl biliyor bilmiyorum ama bu insan peşimdekilerden birisi olmalı." diye düşünüyordu. Asasını hazırda tutarken Nick söze girdi.
-Sen neyin peşindesin? Yoksa o tuhaf yüzünü un ufak ederim!
-Ben hiçbir şeyin peşinde değilim ve yüzümü un ufak edeceğinizin farkındayım. Sadece düşünüyordum.
-Düşünmek mi?
-Evet yarı cüce. Şimdi ben bu bölgeden ayrıldığım zaman sizi bir büyücüye nasıl ihbar edeceğimi düşünüyorum.
-Kah... Kahretsin!!! Ona hemen haddini bildir abi!
Nick'in ne yapabileceğini pek kestiremiyordu ama Susan beklediği tepkileri gösteriyordu. Yuno kartlarını şimdilik doğru oynamıştı. Nick yumruklarını sıkıp bir adım atmıştı ki Yuno oldukça net bir tonda;
-Eğer saldırırsanız ve hayatta kalırsam bu düşüncemi eyleme dökmem için yeterince sebep verirsiniz. Üstelik bir yıl önce önemli birinin hayatını kurtaran birisi olarak birini öldüreceğinize zerre inanmıyorum.
-Ha!? Sen kimsin? Gerçek niyetin nedir?
-Ben pek de önemli birisi değilim yarı cüce. Sadece gözlerimi açtığımda kendimi burada buldum. Zengin birisi değilim ve hayatım dahil pek çok şeyi korumaya çalışıyorum. Sizinle sadece bir kesişmede rastlaştık.
-Bıdı bıdı bıdı bıdı bıdı bıdı sadede gelmeyecek misin?
-Tek derdim korumak istediğim şeyi daha iyi korumak. Buna gücünüz yetecek mi bilmiyorum ama elimde sizden daha iyi bir seçenek yok. Sizinle çıkarları oldukça bol bir anlaşma yapmak istiyorum.
-Anlaşma mı?
-Evet yarı cüce. Seninle ve abinle bir anlaşma yapmak istiyorum ama şartlarımı kabul etmek zorundasınız.
İstediği noktaya kadar gayet hızlı bir şekilde gelmişti. Anlaşmanın ne olacağını bilmese de Susan'ın bu işe gözü kapalı atlayacağını biliyordu. Nick ise gözlerini kısmış bir şekilde Yuno'yu izliyordu. İçinden "Herhalde parası olmayan birisinden nasıl çıkar sağlayacağını veya benim hakkımda bu dünya hakkında bilmediğim başka şeylerle bağlantımın olabileceğini düşünüyor olmalı. İşin zor yanı onu ikna etmek olacak." diyordu. Başını sağa sola salladı, sol gözünü biraz ovaladıktan sonra şartlarını anlatmaya başladı.
-İlk olarak anlaştıktan sonra size söylediğim tüm bilgilerin kaynaklarını sorgulamak yasaktır. Eğer merakınızı bastıramıyorsanız derhal bir büyücüye sizi ihbar edeceğim.
Nick'in suratının kaskatı kesilmesinden Yuno gayet memnundu. Tehdide dayanan şartlar sunmak ağır olsa da anlaşmayı ancak bu şekilde sağlayabilirdi. Döngüyü kırmak istiyorsa Lilina yaşamak zorundaydı. Yoksa sonsuza denk aynı günde sıkışacaktı. Bunun onun son denemesi olmasını umuyordu çünkü ölmek ona çok iyi gelmiyordu. Her an akıl sağlığını kaybedebilecekmiş gibi hissediyordu ve döngüyü kırmak onu biraz olsun rahatlatacaktı. Hem bu döngüyü kırdıktan sonra ölürse neler olabileceğini de bilmek istiyordu.
-İkinci şartım her ne kadar çıkarlarımızın bol olduğunu söylemiş olsam da sizin için bu ödüller bir nevi kumar. Unutmayın ki benim beş kuruş param yok. Bu yüzden dikkatli düşünün. Bu kumara girmeye cesaretiniz yoksa birbirimizi hiç görmemiş gibi yapacağız.
Yuno bunları söylerken ikilinin ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu. Tahmin ettiği gibi Susan iyice meraklanmış ve büyük bir dikkatle Yuno'yu dinliyordu. Nick hakkında ne düşündüğünü anlamasa da onun korumacı tavrından dolayı Susan'ı yalnız bırakmayacağını biliyordu. Yine de Nick, Susan'ı abisi olarak Yuno'dan çok daha iyi biliyor ve tanıyordu. Bu yüzden onu da ikna etmesi gerektiğini sürekli kendine tembihliyordu.
-Son olarak buralarda yeni birisi olarak benim sorduğum soruları cevaplamanız gerekli. Unutmayın ki bu yapacağınız işin maddi yanını bir kenara bırakırsak uzun vadede melez mahallesini belki de yaptığım tehdidi geçersiz kılabilir. Belki de insanların önyargılarını kırabilecek kadar önemli olabilir. Herkes önemli şeylerde yer almak ister. Gerçi o soylu bu olayı neden gizliyor bilmiyorum. Bu iş bir yıl önceki yaşadığınız olaydan çok daha sıra dışı. Kabul ediyor musunuz?
Yuno kollarını birleştirdi. Başını hafifçe eğmiş bir şekilde hiçbir mimik göstermeden beklemeye başladı. Susan ne düşüneceğini bilmiyordu ama Yuno'nun söyledikleri dikkatini iyice çekmişti. Özellikte sön sözlerinden etkilenmişti. "Belki de Terrasa'ya gitmek zorunda kalmam. Belki abimden hiçbir zaman ayrılmam." diye düşünüyordu. Üstelik bu işte dövüşmek şart olmalıydı. En azından dediklerinden bunu çıkarıyordu. Abisine ne kadar güçlü olabileceğini kanıtlamak için önünde harika bir fırsat çıkmıştı ve kabul etmemek aptallık olurdu.
Nick içinse bir cevap vermek oldukça güçtü. Kardeşine baktığında onun ışıldayan gözlerini görmek canını sıkıyordu. Üstelik Yuno'nun son sözlerinden o bile etkilenmişti. "insanlar tarafından kabul görmek mi? Bunu bir insandan duymak çok garip." diye düşünüyordu. Bu anlaşma onun da ilgisini çekiyordu ama böyle bir anlaşmada yer alan tehlikelerin de sıradan olmayacağını biliyordu. Karşısındaki insan bir şeyi korumak istediğini söylemişti. İçinden "Sanki benim korumam gereken bir şey yokmuş gibi davranıyor. Şartları iyi olsa da bu heriften biraz bilgi koparmalıyım. Kabul etmezse de... Ben ne yapıyorum? Bu kadar sığ düşünemem." diyordu.
-Sana bir sorum olacak.
-Ab...
-Kes sesini! Böyle bir teklifin risklerini düşünmüyor musun? Biz kiminle savaşacağız?
Yuno, Nick'in korumacı tarafının bu soruyu sormasındaki en büyük etken olduğunu biliyordu. Aslında anlaşma kabul edildikten sonra Wilma'nın adını vermeyi düşünüyordu. Sonra bu fikrinden vazgeçip hızlıca söyleyeceği cümleleri kafasında planladı. Birleştirdiği kollarını bozdu ve başını kaşımaya başladı. Bu tavrın onlara vereceği bilgiyi söyleme konusunda kararsız gibi görünmesini sağlıyordu.
-Normalde bunu söylemezdim ama sizin bu tereddüdünüzden sonra ismi söyleyeceğim. Büyük ihtimalle siz de bundan vazgeçersiniz.
-Tahmin ettiğim gibi. Bizi kandırabileceğini mi sandın? Hemen kiminle dövüşeceğimizi öt.
-Hakkında bildiğim tek şey ismi ve tuhaf büyüsü. Kendisine "Kara Ölüm" diyor. İsmi Wilma To...
-N... NE DEDİN SEN?!
-K... K... Kara Ölüm mü?
Nick bunu duyduğu anda Yuno'nun yakasına yapıştı. Susan'ın az önce umutla parlayan gözlerindeki ışık yok olmuştu. Yuno onlardan beklediği tepkileri görünce gözlerini başka bir tarafa kaçırdı. İçinden "Asıl benim tahmin ettiğim gibi davranıyorsunuz. Susan'ın bize yardım etmesinden bu yana şüpheleniyordum. Wilma'ya karşı olan duygularınız, sizin elflere olan korkunuzdan çok daha baskın olmalı. Böyle olmasaydı Susan bize yardım etmezdi." diyordu. Onların geçmişte Wilma'yla ne yaşadığını bilmiyordu. Yuno onlar için önemli birinin canını alan kişinin Wilma olduğu sebebinden başka bir sebep bulamamıştı.
Nick bu duyduklarına inanamamıştı. "Korumak? Şimdi anlıyorum. Susan'ı hiçbir şey durdurmayacaktır. Onu korumak zorundayım." diye düşünüyordu. Susan ise yumruklarını sıkıyordu. Öfkeli olduğunu hissetmek için insan sarrafı olmaya gerek yoktu. Nick yakasına yapıştığı Yuno'yu bıraktı ve Susan'a döndü. Başlarını onaylar gibi salladıktan sonra Nick tekrar Yuno'ya dönerek;
-Bizim de bir şartımız olacak.
Yuno'nun bu şartı beklediği söylenemezdi. Nick'in ne söyleyeceğini kestiremese de Yuno kendi sunduğu şartlarının avantajına güveniyordu. Nick, Yuno'ya işaret ederek şunları söyledi.
-Kara Ölüm bu dünyadan yok olmadığı sürece bizimle olan bağını koparmayacağına dair bize bir söz ver. Eğer bunu yaparsan dediklerini kabul ederiz.
-Sadece bu muydu? Öyleyse söz veriyorum ki Kara Ölüm bu dünyadan yok olmadığı sürece sizinle olan bağımı koparmayacağım.
Bu şart yine Yuno için avantajlıydı. Wilma'nın gerçek gücüyle yüzleştikten sonra onu öldürebilme ihtimalinin neredeyse imkansız olduğunu düşünüyordu. Onu ağır yaralayıp kaçmasına sebep olmak istiyordu. Böylece Wilma'nın tasmasını tutan kişiler için zamanı olacaktı.
-Anlaşmayı kabul ediyoruz insan. Şimdi bize ne yapmamız gerektiğini söyle!
-Sakin ol yarı cüce. Bazı bilgilerimin gerçek olduğuna zaten inanmayacaksınız.
-Yine ne geveliyorsun?
-Saldırıya uğrayacak kişinin kimliğini saklayan bir yarı elf olduğunu söylesem inanır mısınız?
-Tabii ki ina... Sen az önce ne dedin ki?
-Dedim ki saldırıya uğrayacak kişi bir yarı elf.
-Yalancı! Yalancı! Yalancı! Herhangi bir ırk o çirkin, kalpleri taştan olan o ırkla birlikte olmuş olamaz.
-Bu her zaman böyle midir?
Susan duyduğu şeylerin bir şaka olduğunu kendine inandırmaya çalışıyordu. Nick konuya odaklanabilmesi için onu saçlarından çekiştirmeye başladı. Yuno ise bu iki kardeşin oluşturduğu tuhaf manzarayı izliyordu. Sonra aklına silik bir anı geldi ve ardından uzun zamandır hissetmediği şiddetli baş ağrısı tekrar gün yüzüne çıktı. Alnına vuran Yuno kardeşlere bildiği her şeyi anlatmak için sesini ayarladı.
-Beni dikkatlice dinleyin. Susan sana artık yarı cüce demeyeceğim. Sana da isminle hitap edeceğim Nick. Saldırıya uğrayacak kişinin yanında Lia isimli bir hizmetçi olacak. Saldırı güneşin batmaya başladığı zaman aralığında olacak. Onları dışarıdan bir müdahale ile kurtarırsak Coll Rose tarafından iyice şüphe çekebilirim.
-Bunun için bir planın var mı?
-Elbette var Nick. Siz beni kovalayacaksınız. Ben de kurtarmamız gereken kişilerle çarpışacağım. Ondan sonra bir şekilde onlarla birlikle köşke doğru gideceğim. Böylece ben de saldırıya yakalanmış bir mağdur gibi gözükeceğim.
Yuno planın devamını düşünebilmek için Susan ve Nick'den birkaç saniye istedi. Dediği gibi Coll Rose'u şüphelendirmemesi gerekiyordu. Lia'nın mesafeli tavrıyla da uğraşması gerekecekti. Üstelik bu durumdan kurtulsa bile pek çok önemli kişi tarafından dikkat çekeceğini biliyordu. Bunlara bahanelerini sunmadan evvel saldırı anını, Wilma'nın büyüsü ve haydut kardeşlerin nasıl bir kimlikle ortaya çıkacağını düşündü.
-Şüpheleri mümkün olduğunca azaltmamız gerekiyor. Saldırı başlamadan önce etrafımız kara bir sisle kaplanacak. Sizin ortaya çıkmanız için bir işaret vereceğim.
Yuno hemen ceplerini yokladı ve telefonunu çıkardı.
-Bu aletten çıkan ışığı gördüğünüz anda hemen buraya gelmenizi istiyorum. Bu ışığı göremez veya ortaya çıkarmazsam da en geç sis dağılmaya başlarken ortaya çıkın. Ortaya çıktıktan sonra da benim peşimden geldiğinizi özellikle belirtin ki o gıcık hizmetçiyi ikna edelim. Ayrıca Wilma'nın numaralarına karşı hazırlıklı olmak lazım. Büyüsüyle görünüşü tıpa tıp benzeyen kopyalar yapabiliyor. Başka numaraları var mı bilmiyorum.
-Yapmamız gereken tek şey onu öldürmek değil mi?
-Önceliğimiz öldürmek olmayacak ama tekrar karşımıza çıkabilir. Dövüş sürecinde çok da işe yarayamayacağım için onu size bırakacağım. Tavırlarınızdan ona karşı bir öfkeniz olduğu belli oluyor. Elinizden geleni yapacağınızdan eminim. Son olarak bana bir yumruk at Nick.
-Yumruk mu?
-Bir morluk, mağdur rolünü daha inandırıcı kılacaktır.
-Hayatımda dayak yemeyi isteyen bir insanı ilk kez görüyorum.
Nick cümlesini bitirir bitirmez Yuno'nun gözüne doğru bir yumruk geçirdi. Yuno aldığı yumruktan hemen sonra koşmaya başladı. Susan ve Nick planın başladığını anlayıp hızla Yuno'nun peşinden koşmaya başladılar. Yuno'yu kovalarken;
-Buraya gel aptal keriz!
-Abimim havalı dayağına hazır ol!
Gibi cümleleri söylemeyi ihmal etmiyorlardı. Yuno yine tüm gücüyle koşuyordu ama her zamanki kadar hızlı koşamıyordu. İçinden "Bu döngünün başından beri bedenimi olduğundan daha ağır hissediyorum. Sanki önceki döngülerdeki ölülerimi taşıyor gibiyim. Bu döngüyü kırmak zorundayım." diye düşünüyordu. Bunları düşünürken Lia ve Lilina görüş alanına girdi. Arkadan onlara yaklaşırken kendi arkasındaki Susan ve Nick'e dönerek;
-Sizinle sonra görü...
İşler istediği gibi gidiyordu ve planlı bir şekilde çarpışmayı başardı. Çarpıştığı kişiyle yere düştü. Hemen çarptığı kişiye baktı. Bu Lilina'ydı ama bu sefer onun kimliğini gizleyen kapşonlu pelerini üzerindeydi.
************
#Yeni bölümü yetiştirmek için elimden geleni yaptım. İşte karşınıza. Üstelik tatile gireceğim için seri hızlanabilir. Bunun dışında söyleyebilecek pek bir şeyim yok. Kendinize iyi bakın.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..