Sıfırıncı Dünya
1. Cilt: 5. Bölüm Kara Ölüm Wilma Tores (2/2)
Yuno ve Lia şu
anda dövüşe devam edebilecek durumda değillerdi. Lilina onu öldürmek isteyen
birisini neden onu koruduğunu anlamamıştı. Susan ise onları hayatta tuttuğu
sürece ne düşündüklerini umursamıyordu.
-Kara Ölüm? Demek ki beni tanıyorsun. Öyleyse seni parçalarına ayırmak zevkli olacak.
Susan o gülümsemeden tiksiniyordu ve farkında olmasa da Lilina'ya yetişebilmek için Nick'den aldığı tüm büyüyü kullanmıştı. Wilma ise bu sefer söylediklerini yapmayıp tekrar Lilina'ya saldırdı. Lilina bu sefer kendini koruyan küreyi vaktinde devreye soktu. Önceki oluşturduğu küreye göre daha küçüktü ama Wilma'nın hançeri o küreyi geçememişti.
-Tch. Neden bu sudan geçemiyorum ki?
-Dikkatini dağıtma!
Susan, Wilma'ya doğru koşarken yine asasını sapladı ve kendini tıpkı bir ciritçi gibi yeniden yukarı zıpladı. Önceki zıplamasından farkı koşmasıydı. Bu yüzden çok daha yükseğe sıçramıştı ve Wilma'nın omuzlarına bir kuş gibi konmuştu. Elindeki asayı kısaltıp sonra Wilma'nın boynunu asayla sıkmaya başladı. Wilma nefes almakta güçlük çekiyordu ve Susan'ı düşürmeye çalışıyordu.
Susan küçük vücudu sayesinde dengesini kolay kolay kaybetmiyordu ama bu anda tüm büyüsünü kullandığını fark etti. Bu kısacık dikkat dağınıklığından dolayı kendisine gelen hançeri geç fark etti ve ondan kurtulmak için Wilma'nın üstünden atlamak zorunda kaldı. Yine de asasını yine uzatıp ona havada bir hamle yapmıştı fakat Wilma'nın hançeri buna müsaade etmedi. Susan abisinin büyüsüne güveniyordu ama onu bitirdiğini fark etmemişti. "Aptal abi! Büyün neden bu kadar az ki!?" diye düşünürken görüş açısına Lilina girdi.
"Belki onun büyüsü işime yarayabilir." diye düşünüyordu fakat Wilma'nın dikkatini dağıtması gerektiğini biliyordu. Gözü Yuno ve Lia'yı aradı ama onlar Wilma'ya dayanabilirler miydi emin değildi. Bunun için önce Wilma'nın ona gelmesini bekledi ama Wilma ona sadece bedeninin bir köşesinde sakladığı bıçakları fırlatıyordu. Susan bunları asasıyla kolayca savuşturuyordu. "Niye yanıma gelmiyor ki?" diye düşünürken Yuno ve Lia'nın ona arkadan yaklaştığını gördü. Dövüşü bir süre onlara bırakıp Lilina'nın yanına gitti.
-Hey yarı elf! Bana biraz büyünden ödünç verir misin?
-Ve... Veririm ama çok büyüm kalmadı.
Susan su küresine dokunup oradan ihtiyacı kadar büyüyü kendi bünyesine aldı. Büyüyü alırken Lilina'nın büyüsünün oldukça fazla olduğunu fark etti. "Ne kadar büyün olduğu konusunda bir haberin var mı?" diye düşünürken ona bir bakış attı. Lilina bu bakıştan sonra yüzünü çevirdi. Susan bu anda Lilina'nın neden öyle davrandığını anlamaya çalıştı ama Wilma'nın yanına dönmesi gerektiğini biliyordu.
Bu sırada Yuno ve Lia, yan yana birlikte Wilma'nın üstüne geliyorlardı. Wilma daha güçsüz olduğunu bildiği Yuno'ya karşı hançerini savurdu. Yuno'nun elinde Wilma'nın fırlattığı bıçaklardan biri vardı ve bu saldırıyı karşılamak istedi.
-Hehe...
-Ola...
Yuno'nun kullandığı bıçak kırılmıştı ve Wilma'nın hançeri ona son sürat geliyordu. sanki bunu yapınca ölmeyecekmiş gibi gözlerini kapattığı esnada Lia kendi bıçağıyla Yuno'yu ipten aldı. Ardından hızla eğildi. Ayağıyla bir süpürme hareketi yaparak Yuno'yu düşürdükten hemen sonra Wilma'ya atılmıştı ki olmasını isteyeceği en son şey yaşandı.
-Ne...
Kendisinin bir türlü durduramadığı sakarlık sorunu tam da bu zamana denk gelmişti. Dengesini kaybedip yere düşerken bir anlığına gözleri başka bir şeyi görmeye başlamıştı. Yine düşüyordu, yine korkuyordu ve yine kendinden nefret ediyordu. Yanındakileri severken karşısındakilerden nefret ediyordu ve yine kendi güçsüzlüğüne kızıyordu.
-BUGÜN OLMAZ!!!
Bir yanı pes edip bir an önce ölmek istese de bunu yapamazdı. Kendisini tanıyordu ve illaki bir sakarlık yapacağını biliyordu. Düşerken sol elini yere koydu. Hareketini lehine çevirebilmek için takla atması gerekiyordu. Bunu yaparken de hançeri bir ayağıyla durdurmuştu ve diğer ayağının tabanıyla Wilma'nın suratına bir tane geçirmek istiyordu. Wilma onun bu yoktan var ettiği saldırıdan zorla kurtuldu. Hemen ardından gelen su kürelerinden kaçınabilmek için Yuno ve Lia'nın yanından uzaklaşmak zorunda kaldı.
-Bunun dışında büyü yapamıyor musun yarı...
Büyüyü yapanın Susan olduğunu fark edince buna çok şaşırdı. Susan, Wilma'nın fırlattığı bir diğer bıçaktan sıyrıldı. Asasını yeniden yere sapladı ama bu sefer oldukça eğimli bir açıyla sabitledi. Wilma'nın ona gelmemesi için Lilina'dan aldığı büyüyü kullandı. Asasını iyice kısalttı ve yeniden uzatırken bir mancınığın kayayı fırlatması gibi kendini fırlattı. Bu sırada ona gelen başka bir bıçaktan sıyrılamadı ve omzuna saplandı. Yine de Wilma'nın sol koluna tutunup ona sıkıca sarıldı. Kolu kırmak için elinden geleni yaparken Yuno ve Lia, Wilma'nın üzerine tekrar geliyordu.
-Artık canımı sıkmaya başladınız.
Wilma bunları neredeyse duyulamayacak kadar sessiz bir şekilde söyledi. Lilina bir şeylerin değiştiğini hissedebiliyordu. Aniden onu koruyan küreyi devre dışına bıraktı ve onu koruyan herkese mümkün olan en yüksek sesle;
HEPİNİZ ÇEKİLİN!!! BÜYÜ KULLANACAK!!!
-Ne!?
-Bü... Büyü mü?!
-Artık çok geç! Kara Sis Büyüsü! Kara Bulut!
Wilma'nın vücudunun içinden gittikçe büyüyen ve yoğunlaşan bir sis bulutu ortaya çıkmaya başladı. Susan bu sise o kadar yoğun bir şekilde maruz kaldı ki bu onu bayıltmıştı. Wilma yere düşen Susan'ı alıp;
-Seninle işim daha bitmedi velet.
Bunu dedikten sonra Susan'ı bir köşeye fırlattı ve sisin içine karıştı. Lilina sis daha fazla yoğunlaşmadan Yuno ve Lia'nın yanına geldi. Yuno içinden "Kahretsin! Büyüsünü şu ana kadar saklamasının amacı neydi?" diyordu. Lia ise nedensiz bir şekilde yere yığıldı. Yuno için işler istediği gibi gitmiyordu ve Lia'yı kendine getirmeye çalışıyordu.
-Hey Lia! Büyüden falan mı etkilendin!? Bir şey söyle Lia!
Lia da bayılmıştı. Yuno ve Lilina tek başlarına kalmıştı. Durum gittikçe kötüleşiyordu. Susan ne durumdaydı bilmiyorlardı. Yuno onun da yenildiğini düşünüyordu. Lilina'nın ne kadar manasının kaldığını bilmiyordu. Kendisi ise ayak bağı olmak dışında hiçbir şey yapmıyordu. Bu sırada Lilina'nın sudan bir mızrak yaptığını fark etti.
-Yakın savaşta o kadar da... iyi sayılmam ama manam tükenmek üzere. Bu kadını durdurmamız gerekiyor.
Lilina umudunu koruyorken Yuno pes edemezdi. Lia ve Susan hakkında endişeleniyordu fakat Lilina ölmediği sürece kendisinin de hayatta olacağını biliyordu. Elindeki kırılmış bıçakla ayağa kalktı. Sırt sırta vererek Wilma'nın gelmesini bekliyorlardı. Bunun yanı sıra bir gözleri de Lia'nın üzerindeydi. Kaçırılırsa işler daha da kötüye dönebilirdi.
Wilma onların beklediği hamleyi yani Lia'yı kaçırmak için elini sisten çıkarmıştı. Lilina oluşturduğu uzun mızrakla sisin içine bir saplama hareketi yaptı. İsabet etmemişti. Görünüşe göre geri çekilmişe benziyordu. Sonra bir el Yuno'nun önünde belirdi. Yuno elin yanından sıyrıldı hızla sisin içine girdi fakat orada kimseyi görmedi. Hızla geri dönmek istediğinde ise sisin içinde kaybolduğunu fark etmişti.
"Kahretsin! Tam da istediği şey buydu." diyordu kendine. Sisin içerisinde ilerlemeye devam ederse Lilina'dan uzaklaşabilirdi. Hiçbir şey yapmayıp öylece beklerse de Lilina'nın yanına gidemezdi.
-HEY!!! Böyle arkadan bıçaklayıp duracak mısın yoksa ortaya çıkmayacak mısın?!
Onu kışkırtıp kendisine çekebilirse en azından Lilina'dan uzak tutabilirdi. Gerçekten de bundan daha fazlasını yapabileceğinden emin değildi.
-Zayıf olduğum için belki benimle daha fazla eğlenebilirsin.
Yuno insanların duygularıyla karar verdiğini düşünürdü. Gördükleri, duydukları ve bildikleri ile oluşan bu duygular karar almamıza oldukça etki ederdi. Wilma için karar almanıza etki eden en büyük şey eğlence idi. Eğer Yuno, kendisi ile daha fazla eğlenebileceğini düşünmesini sağlarsa onu rahatlıkla kendine çekerdi. Yuno bir süre öylece bekledi. Bu sessizlik onu korkutuyordu.
-Lia! Lilina! Susan!
Yuno bir umutla onlara sesleniyordu. Sesini duyduklarından emin değildi ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Paniklemeye başlamıştı ve kolunu sürekli kaşıyordu. Zihni ona bazı sesler fısıldıyordu.
-Hey Yuno.
-Tıpkı bir bebek gibi ağlıyorsun.
-Dikkat etsene!
-Ben...
-KESİN SESİNİZİ!!!
Yuno öyle olmasa da sanki nefes alamıyormuş gibi hissediyordu. Kolunu kaşımaktan eşofmanını mahvettiğinden haberi yoktu. Geçmişin sesleri onun kulağında belirsiz bir korkuyla yankılanıyordu. İçinden "Neden? Neden? Neden?" sorusunu sorup duruyordu. Yuno yalnızlığı seven birisi olsa da şu an onun için yalnızlık en büyük problemdi. Zihninin kilitli kapılarını şu anda açmak istemiyordu.
-Yuno!
Bu sırada Lilina'nın sesini duyan Yuno sanki bir şeker dükkanı görmüş gibi sevinçle dolmuştu. Hemen cebindeki telefonu çıkardı. Kırılmamış olması büyük bir şanstı. Hemen telefondaki ışığı açtı.
-Beni duyabiliyorsan ışığa doğru gel!
Bunun işe yarayacağından emin bir şekilde bekliyordu. Bu ışıkla Lilina, Yuno'yu bulabilirdi ama Wilma da Yuno'yu bulabilirdi. Bu yüzden tetikte bekliyordu. Bu kadar ilerlemişken tekrar ölmek, tekrar aynı acıyı yaşamak istemiyordu. Nasıl olacağını bilmiyordu ama kaçmaktan başka çareleri kalmamıştı. Lia ve Susan çok iyi mücadele etmişlerdi ama asıl koruması gereken kişi Lilina'ydı ve o da yanına gelmişti. Yuno onu görür görmez hemen telefonunun ışığını kapatıp cebine koydu.
-Şükürler olsun! Başına bir şey gelmemesi büyük şans. Bu Wilma ne haltlar karıştırıyor acaba? Sen iyi misin?
-Ben mi? Ben iyiyim. Seni koruyacak kadar büyüm var.
Yuno derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Artık nasıl kaçacaklarını düşünmesi gerekiyordu ki aklına bir soru takıldı. İçinden "Bir dakika. Daha az önce büyüsünün kalmadığını söylemişti." diyordu. Bu soruyu sormak için Lilina'ya yaklaşmıştı ki;
-Hehe.
-Ne!? HHRRRGGGGHGHH!!!!!
Lilina, Wilma'nın hançeriyle Yuno'nun göğsünü boylu boyunca kesen ağır bir yara açmıştı. Yuno nefes alamıyordu ki akciğerlerinin bu saldırıdan sonra da çalışmasını beklemezdi. Kıyafetinin renginden anlaşılmasa da oluk oluk kan kaybettiğini biliyordu. Lilina neden böyle bir şey yapmıştı? Bu sırada Lilina'nın bedeni genişleyip dağılmaya başladı. Bu Lilina değildi. Her ne ise şu an yok olmuştu ve hançer yere düşmüştü. Yere düşen hançeri alan kişi ise Wilma'ydı.
-Haklıymışsın. Gerçekten de daha çok eğleniyorum! HAHAHAHAHA!!!
-O şey... Yoksa...
-Evet evet... O sadece bir kopyaydı. Pek çok kurbanım gibi sen de buna hemen kandın.
-Seni...
-Hiç konuşmaya kalkma. Taş çatlasa otuz saniye daha yaşarsın. Ben şahitleri ortadan kaldırıp yarı elfi kaçırıyorum.
Wilma bir kez daha sisin içinde kayboldu. Yuno ayağa kalkmaya çalışıyordu fakat parmaklarını zar zor oynatabiliyordu. Gördükleri bulanıklaşmaya başladı. Ne kadar çabalarsa çabalasın bir mırıltı bile söyleyemezdi. "Neden? Neden her şey bu kötü ilerledi? Ben ne hata yaptım?" diye düşünüyordu. Bir kez daha ölüyordu ve tekrar geri dönmek istiyor muydu emin değildi. Etrafı tamamen kararmış, bilincini yitirmişti. Bu sırada yine o tanıdık sesi duydu.
-Dört. Durma. İlerle. Koru.
Yuno bu sesi susturmak istese de bir şey yapamıyordu. Kendini kaybolmuş hissediyordu. Kendi dünyasını düşünmek istese de bunu yaparsa gerçekten ölecekmiş gibi hissediyordu.
-Dört. Durma. İlerle. Koru.
Yuno onu duymak istemiyordu. Aynı şeyleri söyleyip duran bu sesin susmasını ve bir an önce gözlerini aynı ara sokakta açmak istiyordu. Ses gittikçe hiddetlenmeye başlamıştı.
-döRT! DurMa! iLErlE! KOrU! DÖRT! DURMA! İLERLE! KORU! ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ď̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞Ö̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ť̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞! ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ď̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ǔ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞M̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ǎ̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞! İ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ľ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ě̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ľ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ě̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞! ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ǩ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ǒ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ǔ̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞! ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ď̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞Ö̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ť̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞!!! ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ď̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ǔ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞M̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ǎ̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞!!! İ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ľ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ě̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ľ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ě̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞!!! ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ǩ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ǒ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ǔ̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞!!! Ď̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞Ö̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ť̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞!!! ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ď̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ǔ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞M̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ǎ̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞!!! İ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ľ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ě̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ľ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ě̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞!!! ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ǩ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ǒ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ǔ̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞!!! Ď̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞Ö̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ť̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞!!! ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ď̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ǔ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞M̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ǎ̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞!!! İ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ľ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ě̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ľ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ě̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞!!! ̵̵͓̫̲̭͔̌̄̄̈́͟͞Ǩ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ǒ̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ř̵̵̵̵͓̫̲̭͔͓̫̲̭͔̄̄̈́̌̄̄̈́͟͟͞͞Ǔ̵̵͓̫̲̭͔̄̄̈́͟͞!!!
Bu sesi duydukça kulaklarını koparmak istiyor, başı sanki patlayacakmış gibi ağrıyor ve korkuyordu. Gözlerini bu korkuyla açtığı zaman ses sonunda susmuştu. Yine aynı ara sokakta, karşısında Susan ve Nick vardı. Korkmaya devam ediyordu. Bu korkuya rağmen aklında bir plan ve yüzünde belirsiz bir gülümseme vardı.
************
#Selamlar. Sonunda sınavlarım bitti ve hikayeye devam etmeye odaklanabilirim. Ama odaklanamayabilirim çünkü oyun oynamak istiyorum. Ben de her ikisini nasıl götüreceğimi düşünüyorum. Bunun dışında üniversite sınavı için çalışmam gerekiyor. Yani başım bayaa bi dolu. Hayat bize nasıl bir gösteri hazırlamış bunu izlerken siz de bu bölümü keyifle okuyabilirsiniz.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..