“Neo hadi gidiyoruz!”
“Geliyorum!”
Neo hızla kapıdan dışarı çıkarken arkasından tekerlekli bavulunu çekti.
“Hiçbir şey unutmadın değil mi?”
“Hayır anne. Bir şey unuttuğumu sanmıyorum.”
“Tamam o zaman hadi gidelim.”
Neo bavulunu arabanın bagajına koydu ve arabaya bindi.
‘Arabada; ben (Neo), annem (Sely), babam (Jasson), küçük kardeşim (Rich) ve bir süredir bizimle yaşayan kuzenim (Lala) uzun süredir ertelediğimiz babaannemleri köy ziyaretine gidiyoruz.’
“Herkes kemerlerini taksın ve yolculuğa başlayalım.” (Jasson)
“Evet!” (X4)
Arabadaki herkes kemerini taktı ve araba ilerlemeye başladı.
Arabayla birkaç saat ilerledikçe yolculuk yapan herkes sıkılmaya başladı.
“Hey Neo ben çok sıkıldım! Bir şeyler yap.” (Lala)
Arabanın camından dışarıyı izleyen Neo başını çevirdi ve Lalaya baktı.
“Ne yapmamı istiyorsun?” (Neo)
“Bilmiyorum, bir hikâye falan anlat lütfen.” Lala Neo’ya köpek yavrusu gibi, sulu ve geniş gözlerle baktı.
“Ugh pekâlâ, tamam! Yeter ki bana böyle bakmayı kes!” Neo çaresizce iç çekti.
“Yaşasın!” (Lala)
“Peki ne tür bir hikâye istiyorsun!” (Neo)
“Hm fark etmez. Bir şeyler anlat işte.” (Lala)
“Bir düşünelim bakalım.” Neo ufak bir beyin fırtınası yaptı.
“Buldum.” Neo aklına bir fikir gelmiş gibi şeytani bir şekilde gülümsedi ‘Bakalım korku hikayesi seviyor musun Hahaha!’
Neo hikâyeyi anlatmaya başladı ama onu dinleyen sadece Lala değil diğer herkes onu dinlemeye başladı.
“Ve sonunda topraktan çıkan birkaç el onu yavaşça toprağın içine çekmeye başlamış, adam ne kadar uğraşsa da güçlü kollardan bir türlü kurtulamamış. Tek yapabildiği karanlık ormanın derinliklerinde yardım için bağırmak olmuş ama hiç kimse onun sesini duyamamış son. Nasıldı?” (Neo)
“Hm ilginç mi?” Lala hikâyeden o kadar etkilenmemişti.
“Hey en azından biraz ürkmüş gibi yapabilirdin.” Lala’yı bu şekilde gören Neo mağdur gözlerle baktı.
“Uwa anne korkuyorum.” (Rich)
“Hah en azından hikayemi takdir eden birilerinin olduğunu görmek çok hoş.” (Neo)
Lala dilini çıkardı.
“Neyse başka anlat, başka anlat.” Lala Neonun koluna sarıldı ve sallamaya başladı.
“Pekâlâ bu kadar hikâye yeterli Rich korkuyor.” (Jasson)
“Jasson haklı! Bu kadar yeterli” Sely sert bir yüzle söyledi.
Selye bakan Jasson gülümsedi.
“Hahaha tatlım bu hikâyeden korkmuş olamazsın değil mi?” (Jasson)
“Ben-tabi ki korkmadım. Saçmalama.” (Sely)
“Heh öyle mi?” Jasson bu yalana inanmadığını belirtti.
“Sen! Yoluna bak tamam mı? ve sizde artık hikâye yok!” Sely kırmızı bir yüzle hem kocasına hem de çocuklara bağırdı ve Richi kucakladı.
Bunu gören herkes güldü ve Sely daha da kızardı.
…
Birkaç saat sonra iki tarafı orman olan bir yolda.
“Daha ne kadar kaldı baba. Çok sıkıldım!” (Neo)
“Hah onuncu defa söylüyorum az kaldı.” Jasson bıkmış bir sesle söyledi.
“Ah bir saat önce de aynı şeyi söylemiştin! Neden bu kadar uzak ki?” Neo çığlık attı.
“Şşşt sessiz ol, kardeşini uyandıracaksın.” Sely uyuyan Richin üstüne battaniye örttü.
“Amca ben çok yoruldum. Biraz dursak olmaz mı?” (Lala)
“Hm şey sanırım bir mola vermekten zarar gelmez ne diyorsun tatlım.” (Sely)
“Sanırım haklısın.” Jasson düşündü ve arabayı sağa çekti.
“Hah sonunda.” Neo arabadan indi ve derin bir nefes aldı.
“Hey Neo hadi nehir kenarına inelim tamam mı?” Lala yolun altındaki dereye baktı ve inmeye başladı.
“Peki” Neo da takip etti.
“Fazla uzaklaşmayın. Birazdan tekrar yola çıkacağız tamam mı?” Sely araklarından bağırdı.
“Tamam” (X2)
Nehir kenarına inen ikili etrafta dolaşmaya başladı.
“Hahaha Neo şu balıklara bak.” Lala neşeli bir şekilde güldü ve sudaki balıklara işaret etti.
“Ne kadar güzel.” Neo da baktı ve gülümsedi her zaman hayvanları ve doğayı sevmişti.
“Huh o da nedir?” Neo nehrin karşısında bir ağacın dibinde parlayan bir şey gördü ve ona yaklaştı.
Lala balıklara o kadar dalmıştı ki Neo’yu görmedi.
Nehri geçen Neo ağacın dibine ulaştı ve parlayan şeyi eline aldı.
“Bu bir yüzük değil mi? ama bu neyden yapılmış?” Neo elindeki siyah halka şeklindeki yüzüğe baktı.
Neo gözünü iyice yüzüğe yaklaştırdı ve dikkatlice baktı.
Ne kadar bakarsa kendini o kadar huzursuz hissetmeye başladı.
‘Ne yapmalıyım burada bırakmak ya da annemle babama göstermek’ Neo derin düşüncelere daldı.
“Hey! Neo!” tam derin bir şekilde düşünürken Lala geldi ve omuzundan tuttu.
Korkmuş bir çığlıkla birlikte Neo kalçasının üstüne düştü.
“Ne yapıyorsun! Az daha korkudan ölüyordum.” Neo ağır bir şekilde nefes aldı.
“Hmpf bu senin suçun bir süredir sana çağırıyorum. Amcamlar çağırdı gidiyoruz. Hey o elindeki nedir?” Lala konuşurken Neo’nun elindeki yüzük dikkatini çekti.
“Bu-hiç, hiçbir şey. Hadi gidelim bizi bekliyorlardır.” Neo yüzüğü cebine attı ve yürümeye başladı.
“Mu! Peki öyle olsun!” Lala yanaklarını şişirdi ve Neo’yu takip etti.
Hiçbiri biraz uzakta bir ağacın arkasında siyah saçlı bir kadının onları izlediğini görmedi.
“Neo nerede kaldın? Bir saattir seni çağırıyoruz.” (Jasson)
“Özür dilerim baba dalmışım duymadım.” Neo özür diledi.
“Peki geldiğine göre hadi yola çıkalım.” Jasson başını salladı ve başka bir şey söylemedi.
…
Neo ve diğerleri 1 saat sonra sonunda hedeflerine ulaşmayı başardı.
Köy, ormanın ortasında kurulmuş ve 10-15 tahtadan yapılmış evden oluşan sıradan bir köydü.
Neonun babaannesinin evi de diğerleri gibi sıradan bir evdi.
“Sonunda geldik. Çok yoruldum.” Neo gözyaşları döktü.
*Kıkırdama
“Neden toprağı öpmüyorsun?” (Lala)
“Haha çok komik.” Neo gözlerini devirdi.
“Neyse şaka bir yana bayağı zorlu bir yolculuk oldu. Vücudumun her yeri ağrıyor.” Lala omuzlarını ovdu.
“Hohou neden masaj yapmama izin vermiyorsun?” Neo ellerini kaldırdı ve garip hareketler yapmaya başladı.
“Ahh uzak dur benden.” Lala hafif bir çığlıkla biraz uzaklaştı.
“Lalayla dalga geçmeyi keste içeri gir Neo.” kucağında Richi tutan Sely dedi.
“Hah peki.”
“Anne biz geldik.”
Evin kapısını çalan Jasson bağırdı.
Bir süre sonra tahta kapı açıldı ve içeriden 50 yaşlarında bir kadın dışarı çıktı.
“Hoş geldiniz. Hadi dışarıda durmayın içeri girin.” (Babaanne)
“Merhaba Babaanne.” (X3)
“Merhaba anne” (Sely)
“Merhaba sevgili torunlarım gelin ve bana bir öpücük verin hadi.” Kadın gülümsedi ve çocukların yanaklarını öptü.
“Çok acıktık anne yiyecek bir şeyler yaptın mı?” (Jasson)
“Evet bende sizi bekliyordum hadi sofraya oturalım.” (Luna)
“Neden bizi bekleyerek zahmet ettin. Keşke yeseydin.” (Sely)
*kıkırdama
“Sevgili gelinim ve torunlarımla birlikte yemek istedim.” (Luna)
“Peki ya ben anne.” Jasson mağdur bir bakışla konuştu.
“Sen sus hayırsız evlat. Senin yüzünden olmasa gelinim ve torunlarımdan bu kadar uzakta tek başıma yaşamam gerekmezdi.” (Luna)
“Hey hadi. Yıllardır sana yanımıza gelmeni söylüyorum ama sen gelmek istemiyorsun.” (Jasson)
“Biliyorum evlat ama bu evi bırakmak istemiyorum.” Luna hafif sulu bir gözle eve nostaljik ve kederli bir şekilde baktı.
“Hah biliyorum ama anne babamın ölümünün üzerinden uzun bir zaman geçti senin hala bu eski evde tek başına yaşadığını bilseydi ne düşünürdü?” (Jasson)
“Üzgünüm evlat ama kararımdan vaz geçmeyeceğim.” Luna karalı bir şekilde dedi.
“Neyse hadi yemeğe geçelim eminim ki acıkmışsınızdır.” (Luna)
Jasson kararlı Lunaya baktı ve konuşmaktan vazgeçti.
Güzel bir akşam yemeği yediler ve oturup sohbet etmeye başladılar.
“Babaanne tuvalet nerede?” (Neo)
“Koridorun diğer ucunda sağda” (Luna)
“Teşekkürler” Neo kalktı ve koridorda yürümeye başladı.
Tuvalette işini bitiren Neo Lavabonun önüne geldi ve elini yıkamaya başladı.
‘Huh doğru! Söylemeyi unuttum.’ Elini yıkarken aklına daha önce bulduğu yüzüğün cebinde olduğu geldi.
Yüzüğü eline aldı ve tekrar incelemeye başladı.
‘Ne kadar garip bir yüzük.’ eden olduğunu bilmese de ne zaman yüzüğü eline alsa içinde kendisini rahatsız eden bir his oluşmaya başladığını hissetti.
“Ah”
Yüzüğü incelerken bir anda elinin acıdığını hisseti bu yüzden yüzüğü fırlattı.
“Hayır!” yüzük lavaboya düştü ama neyse ki delikten aşağı gitmedi.
Yüzüğü tekrar eline aldı ve ileriye baktı.
O anda aynada yansıyan ve arkasında kendine bakan, uzun siyah saçlarının yüzünü kapladığı, beyaz elbisesinin bazı yerlerinde siyah kurumuş kan olan ve vücudu yararla dolu bir kadın gördü.
Kadın elini kaldırmış onu daha doğrusu elinde ki yüzüğü işaret ediyordu.
Neo o kadar şok olmuştu ki vücudunu bir santim bile hareket ettiremedi.
Sonunda kadın başını hafifçe kaldırdı ve kan gibi kırmızı gözlerle Neo’ya baktı.
<Sen…benim…kocam…ya->
Sesi o kadar soğuk ve dehşet vericiydi ki Neo’nun içi titredi.
“Ahhhhh”
Sonunda dayanamayan Neo yüzüğü yere düşürdü ve büyük bir çığlık attı.
“Neo sorun nedir!” Jasson içeriden koşarak geldi ve yerde oturan Neo’yu gördü.
“İyi misin Neo? Hey! Kendine gel! Neo!” Neonun bilinci yavaşça karardı.
“Huh neredeyim ben?” Neo’nun bilinci tekrar yavaşça yerine gelince, kendini tanımadığı bir tavana bakarken buldu.
“Hey Neo uyandın! Ne oldu? iyi misin?” Yanında oturan Lala endişeli bir şekilde konuşmaya başladı.
“Huh Lala? Burası da neresi?” Neo etrafına kafası karışmış bir şekilde baktı.
“Neo hadi dalga geçmeyi bırak. Beni korkutuyorsun.” (Lala)
“Huh?” (Neo)
“Sen ciddisin. Aman tanrım!” Neonun ciddi olduğunu gören Lala endişeli bir şekilde Neo’ya yaklaştı ve vücudunu kontrol etmeye başladı.
“Ne oldu? burası neres-Ah” Neo ağrımaya başlayan başını tuttu.
“Ne? Neo ne oldu? iyi misin? Amca hala çabuk gelin Neo’ya bir şeyler oluyor.” Neo’yu gören Lily daha da telaşlandı ve içeri koştu.
“Ahhh hah hah!”
Odada yalnız kalan Neonun baş ağrısı sonunda indi ve rahat bir nefes aldı. Ayrıca hafızası da yerine geldi.
‘Daha önce gördüğüm o şey neydi öyle?’ Neo aklını başına toplamaya başladıkça sorgulamaya başladı.
‘Yüzük! Yüzük nerede? Doğru bayıldığım zaman düşürmüş olmalıyım.’ Yüzüğü almak için ayağa kalktı ama o sırada annesi içeri girdi ve ona sarıldı.
“Neo sen iyi misin? Bir yerine bir şey oldu mu?” (Sely)
“Ben iyiyim anne. Sanırım biraz başım döndü bu yüzden bayıldım.” Neo annesini sakinleştirmeye çalıştı.
“Bu doğru mu?” Sely endişeli bir şekilde dedi.
“Evet bu yüzden fazla endişelenme.” Neo annesine sarıldı ve onu yatıştırdı.
“Ah tanrıya şükür. Sana bir şey oldu diye çok korktum.” (Sely)
Daha sonra odaya diğerleri de geldi ve Neo onları sakinleştirene kadar çok uğraştı.
…
Herkes yattıktan sonra gece yarısı kalkan Neo yüzüğü almak için tekrar lavaboya gitti.
‘Lanet! Bu çok korkunç!’ Karanlık koridorda tek başına yürüyen Neo, sürekli garip sesler duydu.
‘Bunlar sana aklının oyunları Neo. Korktuğunu düşünme hayalet diye bir şey yoktur. Sakinleş ve derin bir nefes al. Huuf-Hyiiih’ ne kadar kendini sakinleştirmeye çalışsa da gıcırdayan tahta sesleri ve dışarıda ki rüzgâr uğultuları bunu engelledi.
‘Sonunda ulaştım. Şimdi yüzük nerede?’ Hedefine ulaşmayı başaran Neo eğildi ve yüzüğü aramaya başladı.
‘Lanet olsun! Nereye kayboldu? Bulamıyorum.’ uzun süre aradıktan sonra bile bulamayınca ancak iç çekerek pes edebilirdi.
Ayağa kalktı ve dönüp yürümeye başladı ya da o böyle sanıyordu. Omuzunda soğuk bir el hissedince yavaşça arkasını döndü ve bir çift kırmızı gözün kendisine baktığını gördü.
“…”
Ve olduğu yerde bayıldı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..