Bölüm 12: Yeni Yaşantı

avatar
245 1

Solgun Taht - Bölüm 12: Yeni Yaşantı



“Demek böyle çıkılıyor…”

 

Daichi Solgun Taht’ın davetiyesini kabul etmeden önceki pozisyonunda belirdikten sonra kafası karmakarışıktı. Altın Karga ile yaptığı küçük partiden sonra herkes ya olduğu yere sızmış ya da dünyaya dönmüştü.

 

Daichi ikinci gruptaydı.

 

Bu küçük parti diğerleri için ufak bir eğlence sayılabilirdi ancak Daichi için başka bir dünyanın kapılarının açılması gibiydi. Yalnızca güçlülere has ölümcül bir dünya…

 

“Neden bu kadar heyecanlanıyorum?”

 

Daichi kızaran yüzünü eliyle kapattı ve temizlenmek için banyoya yöneldi. Uzun süre temizlik sürecinin ardından kendini sıcak duyun içerisine bıraktı. Bir süre önce yaşadıkları rüya gibiydi.

 

Eğer öldürmeseydi öldürülecekti.

 

Hata yapsaydı şu anda üzerine toprak atılacaktı.

 

İkisinden birisi; öldür ya da öldür. Öldürürsen hayatta kalırsın öldüremezsen amel defterini eline alırsın. Daichi birkaç saat öncesine kadar çok sayıda ölüm tehlikesi atlatmıştı.

 

Sağ elindeki altın kurukafaya baktı.

 

Alexander, bu kurukafayı sadece katillerin görebileceği bir işaret olarak tasvir etmişti. Acımasız Topraklar da yüzünde bir maske olacağı için kimliğinin belirlenmesinin çok az yolu vardı. Haliyle Solgun Taht’ta olan savaşlar gerçek dünyaya çok az taşınırdı.

 

 Ancak otoritesinin bir simgesi olan altın kurukafa dövmesini gören bir kişi, gerçek dünyada yalnızca sağ elindeki dövmeye göre kimliğini teşhis edebilirdi.

 

Ayrıca kimin katil olup olmadığını da otoritesiyle anlayabilirdi.

 

“Bu çok komplike. Birinin unvanını bildikten sonra onu düelloya çağırmak, görev yapmak… hepsi kafa karıştırıcı. Solgun Taht bizi birbirimizi öldürmekten başka seçeneğimizin olmayacağı durumlara sokuyor.”

 

Daichi ne yapması gerektiğini biliyordu. Şimdilik hayatına devam etmeli, Solgun Taht’ta kendini geliştirip kendisini her şeyden koruyabilecek hale gelene kadar güçlenmeliydi.

 

Bu küçük analizinin Solgun Taht’ın özüne dokunacak kadar ince olduğundan habersiz Daichi bir süre daha suda kaldıktan sonra okula gitmek için hazırlandı. Solgun Taht’ta yaşadıkları günlük hayatını hiç etkilememişti.

 

Banyodan çıktıktan sonra üniformasını giydi ve bugün ek olarak iki eline de bir çift siyah eldiven geçirdi. Otoritesini gizlemek için tek eldiven taksaydı şüphe çekerdi ancak ikisine de geçirince bu şüpheler biraz olsun azalıyordu.

 

Daichi saatini kontrol etti ve hâlâ biraz zamanı olduğunu fark ederek Glenn’in avukat bürosuna uğramaya karar verdi. Garajdaki bisikletini aldı ve yolunun üzerindeki Elegance Avukatlık Bürosu’na uğradı.

 

Güneş daha tam olarak doğmamıştı ama bürodaki tüm ışıklar açıktı. Daichi, Glenn’e geldiğini haber etmek için mesaj attı ve büronun girişine adımını attı.

 

Glenn tam bir köpekbalığıydı. Beyazı siyah diye yutturabilecek kadar utanmaz ve yalancı bir avukattı. Yakuzalar arasında dahi büyük nam salmıştı.

 

Ona Şeytanın Avukatı derlerdi.

 

“Daichi, daha erken haber verseydin kahve falan hazırlatırdım.”

 

Lobi balonundan girişe bakan otuzlu yaşlı yaşlarda, dinç adam Daichi’yi gördüğü gibi gülümsemiş ve el sallamıştı. Onu gören herkes orta yaşlı adamın güvenilir biri olduğunu düşünürdü. Yüzündeki gülümseme oldukça saftı.

 

Bu adamın Tokyo’daki en boktan adam olduğunu kim düşünebilirdi ki?

 

“Benim için bir şey yapman gerekiyor Glenn.”

 

“Bu sefer kimden para koparacaksın? Başbakandan mı?”

 

“Şakanın sırası değil, Tanaka için önemli bir mesele. Sanırım.”

 

Daichi dudaklarını büzdü ve elindeki evrakları resepsiyon masasına bıraktı. Dava açmak için gereken tüm belge ve raporlar bulunuyordu.

 

“Ne kadar da soğuksun.”

 

“Gerisini halledersin.”

 

“Tabii tabii.”

 

---

 

Glenn’in bürosundan ayrılışından on dakika geçmemişti ki Noboru Akademisi’nin kapıları gözler önüne serilmişti. Daichi kimlik kartını güvenliklere gösterdikten sonra içeriye girdi. Bunu yaparken güvenliklerin sağ eline bakmayı da es geçmemişti.

 

Her ne kadar tehditkar gözükseler de hiçbirinde otorite bulunmuyordu.

 

“Başbakanın kızının bulunduğu okulun bu kadar güvensiz olduklarını düşünmüyorum. Akira-sensei gibi profesyonel bir katil varsa diğer öğretmenlerde sıradan değillerdir. Japonya oldukça güvenli bir yer sonuçta.”

 

Hükümetten izinsiz tabanca sokmak bile büyük maharet gerektirirdi. Ayrıca böyle büyük ailelerin haleflerinin okuduğu okulda da halefleri gizliden gizliye koruyan özel korumalar bulunuyordu. Daichi bundan emindi.

 

Bisikletini okulun girişindeki demirlere kilitledi ve okul binasına girdi. Ayakkabılarını değiştirirken onu izleyen bir çift badem gözü görünce durakladı.

 

Kaguya kadar uhrevi gözüken Shiori ıslak gözlerle ona bakıyordu.

 

Daichi ona ikinci bir bakış atmadan yanından geçip gitti. Bu ergen dramına dahil olmak gibi ne bir niyeti ne de harcayacak enerjisi vardı.

 

Shiroi gibi bir kız diğerleri için hayal olabilirdi.

 

Ancak Daichi için Tanaka ve üvey babasının aile sevgisi dışında her şey yükten ibaretti. Bir kızı sevmek ve onun davranışlarına göre şekil almak, kendine yeni bir zayıf nokta yaratmak – hepsi Daichi’nin göze alamayacağı bir şeydi.

 

Daha birkaç gün önce bok gibi davranırken şimdiyse mağruru oynuyordu.

 

“Bunun için üzgünüm Shiroi. Benim için en iyisi bu…”

 

Daichi, Shiroi’yi geçtikten sonra sınıfına yöneldi. Hayatını sınavlara adamış birkaç kişi dışında kimse yoktu. Dersin başlamasına daha yarım saat vardı. Bu da istediğini yapabileceği koskoca yarım saat demekti.

 

Bu süreyi düşünmekle geçirdi ve günün ilk dersi olan tarih dersinin öğretmeni Uegaki Ayame sınıfa girene kadar transından çıkamadı.

 

Uegaki Ayame gene gençleri büyüleyen endamıyla masasına geçene kadar pembe yanaklı liseliler zor zaman geçirmişti. Daichi ise hocanın ilk sözcüğünden sonrasını hatırlamıyordu. Ders o kadar sıkıcıydı ki kendine hazırlayacağı eğitim programı daha çok ilgisini çekmişti.

 

Yakın mesafe de başta Krav Maga olmak üzere Hapkido, Aikido, Judo, Muay Thai ve Capoeira gibi pek çok dövüş sanatında yüksek kabiliyete sahipti. Ayrıca insanüstü öğrenme hızıyla bir dövüş sanatını öğrenmesi için tek bir kez görmesi, tamamen kavramak içinse biraz çalışması yeterliydi.

 

Yakın-orta mesafe de özellikle bıçak kullanmada iyiydi. Arnis ve Kendo sanatlarında babasından övgü alacak derecede başarılara sahipti.

 

Orta-uzak mesafede ise temeller haricinde hiçbir öğrenimi yoktu. Birkaç kez babasıyla poligona gitmiş ve orada temelleri kapmıştı. Bunun dışında eline başka bir silah almamıştı.

 

Uzak mesafe ise… bahsetmeye bile değmezdi.

 

Bunlar dışında geliştirmesi gereken beceriler: Stratejik  düşünme, savaş alanı hakimiyeti, uzak mesafe yetenekleri, manevra ve güç kullanımı, temel tıbbi sanatlar, orta-uzak menzil yetenekler, balistik, askeri sanatları ve en önemlisi takım çalışması…

 

Öne çıkan yalnızca birkaç becerisi vardı ve bunlar Solgun Taht’ta hayatta kalması için yeterli değildi. Daha fazla şey öğrenmeli ve daha fazla araştırmalıydı.

 

“Bunun içinse diğerlerinden yardım almalıyım.”

 

Kendine ait yeni bir program oluşturduktan sonra tarih dersinin bitmesini bekledi.  







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44385 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr